Gönderen Konu: EŞCİNSELLİK TEORİSİ : VAHŞİ BATI  (Okunma sayısı 4237 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSELLİK TEORİSİ : VAHŞİ BATI
« : 04 Eylül 2012, 10:11:06 ös »
HK'nın uzun ısrarları sonucunda ayrıntıya inmek zorunda kalıyorum. Kardeşim nerede o eski nesil. "Leb" demeden leblebiyi anlarlardı. Biraz kafa yorun, düşünün. Neden beni yoruyorsunuz anlamıyorum. Önce ek yazıya bir şeyi belirterek başlayayım ki biraz anlam kazansın. Bugünlerde farkına vardım ki gündelik zeka dediğimiz zekam çok zayıflamış, hem de aşırı zayıflamış. Mesela şimdi yazacağı ek yazıdaki anne ve oğulun simalarını ve isimlerini unuttuğumu belirterek başlamak istiyorum yazıma. Evet ne demiştik önceki yazıda. Küçük bir teşekkür vardı galiba bir anneye. Evet, o anne nereden çıktı nasıl bir tesadüf oldu nereden geldiler konularından bahsedelim isterseniz öncelikle. Terapiye gelmiştim HK'ya. Gece uyumamıştım, hatta 24 saate yakın uyumamıştım -niyeyse bu çok sık oluyor bugünlerde, belki de geçici hafıza kaybının sebebi budur-. HK 10:30'da gel demişti randevuya, ben 10'da gittim ve geçici sekreter görevini icra eden abimizle bir süre konuştum, derken bir şeylerle uğraşmaya başladı ben de o yorgunlukla sızmışım koltukta. Ne de olsa evim gibi orası artık. İstediğimi yapabilirim orada. Hem o kadar rahat koltukları varken bekleme salonunun zaten uyumamak mümkün değil. Neyse saat 11 olmuş HK beni uyandırdı birer çay söyledi bize. Odaya girdik derken telefonu çaldı ve psikolog kurallarına tamamen aykırı şekilde danışanıyla görüştü bir müddet. Gerçi bunu hep yapıyor artık alışkanlık haline geldi. Benim terapimin bir parçası diye umut ediyorum. Gerçi değilse de psikologluk geleceğim için yavaş ama sert adımlar bunlar. Halimden şikayetçi değilim hatta diyorum ki ben sıkılınca evde gideyim ofise oturayım orada işim ne. Part-time iş falan ayarlasa bana HK ofiste fena olmaz. Bu sayede insanları daha iyi inceleme fırsatı da bulurum. Neyse bu fikir iyi ama bence. Boş zamanlarımda ofise geçeyim ben, bir ağırlık da yapmam otururum köşede sessizce. Cenk beyle sigara falan içeriz arada. Ya cenk bey dedik de hayatımda bu kadar komik tavırlı, kendine güven abidesi olan ve nasılsınız sorusuna bugün canım sıkkın yada kötüyüm diye cevap verebilen birine rastlamadım. Çok rahatsız ediyor böyle cevap vermesi ve bu tavırları. Kendimi ezilmiş hissediyorum karşısında. Lan en yakın arkadaşıma bile sorsam iyiyim cevabını alıyorum. Madem herkes iyi neden dünya bu kadar yanlış ilerliyor. Demek ki bir problem var ortada ki durum böyle. Cenk beyi bu tavrından dolayı kutluyorum bu yüzden. Yahu ben ne anlatıyordum nereye getirdiniz beni! Saptırmayın konuyu arkadaş! Yok cenk bey kimmiş, yok ne yaparmış. Töbe töbe. Ne diyorduk? Hah! Telefonun çalmasını fırsat bilip, siz konuşurken ben de balkona çıkıp çayımla beraber sigaramı içerken, bu sırada da açılmış olurum işareti yaptım ve odadan çıktım. Neyse içtim geldim işte derken terapiden bahsettik önceki yazıda zaten. Kendimi borderline sanarken, narsistlerden de narsist olduğumun farkına vardım özetle. Bana borderline nedir falan diye de sormayın zaten yeterince ayrıntılı anlatıyorum bir de o ayrıntıya giremem sizin için. Google'da arayın gitsin işte. Neyse terapide kelimelerin tükendiği o anda dış kapı çaldı. Ya HK'ya yada Cenk'e gelmişti gelen şahsiyet-i munhasır. Bu sefer ümitliydim HK'ya gelmiş olmalıydılar ve bu sayede tanışacaktım biriyle. HK onların da tecrübeli olduğu kanısına vararak psikoloji kurallarına tamamen aykırı şekilde danışanın annesini odaya çağırma gibi ahlaksız bir teklifte bulundu bana. Ben de hemen kabul ettim tabi. Derken geldi odaya, işte nereden çıkar bu, suç kimde gibi özelliklerden bahsettim. Annesi ilk defa geliyordu buraya ama oğlunun bu durumunu uzun süredir biliyordu tabi. Bu yüzden tecrübeli sayabiliriz annesini de bu konuda. Tırnak içinde bahsedersek anlatılan şeylere tepki vermek konusundan bahsediyorum. Kendisi psikoloji kitapları okumuş az çok bilgi sahibi olmuştu insanlar hakkında fakat puzzle'ları oturtamadığı için oğlunun bu durumuna kendisinin neden olduğunu göremiyordu tabi. Aynı annem dedim. Aşırı korumacı, oğlunu her türlü vaziyette kanatları altına yerleştiren, tamamen iyi niyetli fakat kötü sonuçlara neden olan bir anne. Velhasılı kelam, oğluyla da iki çift kelam edelim dedik ve içeriye aldık. Gariptir ki yüzüme bakmamak için büyük bir özen gösteriyordu. Yüzünü sadece annesine ve HK'ya çeviriyordu fakat ben konuşuyordum. İşler güçlerdeki ahmet kural gibi oluyorum hep ben ya. Diyemedim ya la "Ben konuşurken suratıma bak ulan" diye. Neyse çıkışta kibar halini söyledim tabi anladığını sanmıyorum ama bu yazıyı okumasını çok istiyorum çünkü içimde kaldı, rüyalarıma girecek artık. Ha bir de bi tezim kuvvetlendi, nedense kendini yakışıklı görmeyen fakat aslında yakışıklı insanların eşcinsel olmaları daha yüksek ihtimaldir. Eşcinseller genellikle yakışıklı olurlar demeyelim de buna, yakışıklılar genellikle eşcinsel olur diyebilir miyiz bunu da bilmiyorum. Her neyse çocuk yakışıklıydı hakkını yemeyelim ve tahminime göre pasif idi. Adı hatrıma geldi nihayet fakat burada paylaşacak değilim herhalde. Yalçın içini rahatlatsın bu, adını paylaşmıyorum. Neyse derken yüzüme bakmama noktasına fena takıldım, o kadar mı çirkinim lan ben! Kötü bir şey mi anlatıyoruz burada dinlesene! Şeytan dedi ki çakma suratının ortasına bir tane, zaten durumu fena bir de sen üstüne gitme dedi. Oha lan dedim, şeytandan daha acımasız olmuşum. Bu işte bir yanlışlık var. Bir de duydum ki o sırada kiramen katibin meleklerinden sağ omzumdaki tatile çıkmış. Neymiş efendim zaten sevap işlediğim yokmuş da zaten hep günah işliyormuşum da! PEH!
Neyse ben soldakiyle idare ediyorum zaten. Ama yoruldu yazmaktan zannımca. Neyse ben şeytanın dediğine uydum ve çakmadım suratına yumruğu. Ah şeytan ah hep senin yüzünden geliyor başıma bunlar, orada çaksaydım bi tane şimdi rahat rahat uyuyordum bu yazıyı yazmak yerine. Özetle şeytana aldanmayın benim gibilere sandığınızdan fazla doğru söylüyor. Ne alaka demeyin ben de bilmiyorum. İçinden gelenleri yaz dedi HK ben de içimden ne gelirse yazıyorum işte.

-Bi sn yazı yazıyorum.

Ulan fazla abarttık içinden gelenleri yazmada galiba. Neyse şunu da ekleyeyim yazdığım bu yazılara makale demiyor muyum? Ah işte bu bitiriyor beni zaten. Bir sorsa bana birini okuyabilir miyim diye put gibi kalacam ortada. Neyse bi bakış fırlatıp çıktık annesiyle odadan ve iki keş olarak balkona doğru yarıştık.

Dipnot: Eğer gayliği bırakıp nefsime hakim olmaya çalışmıyor olsaydım çok pis fantaziler gerçekleştirebilirdim o çocukla.
Ek Dipnot: Umarım annesi okumuyordur bu yazıyı.

Balkonda konuşmaya başladık işte şöyle yapmamalısınız böyle yapsanız daha iyi diye öğütler veriyorum tabi ki standart olarak. Her şeyi biliyorum ve uyguluyorum ya başkalarına anlatmak kaldı. Bu ilhamı nereden aldım diyecek olursanız annesi vişne suyu yazımı çok beğenmiş. Bana bu yazının kendisini rahat uyuttuğunu söyledi benim en sevdiğim yazarsın çok büyük tesadüf oldu tanışmamız dedi yada buna benzer kelimeler. Bu çalışmalar çok iyi şeylere hizmet ediyor falan deyince "ALLAH" dedim içimden. Bekle beni HK.com yıkıp dökeceğim ortalığı yine samimi yazılar yazmaya başlayacağım. Derken yine olmadı, bugün de olmadı Allah belasını versin bu klavyenin. Abi kol bozuk misali benimkisi de galiba. Neyse derken annesine dışarda Hz. Ömer adaleti Hz. Ebubekir'in sadakati gibi meselelerden uzun uzun bahsedip, gönlünde kurduğum tahtı genişlettim diye düşünüyorum tabi o da benim gibi narsist değilse. Çünkü gayet samimi görünüyordu tavırlarında, ya narsisttir yada dürüsttür. Her neyse sonra zapladık yada önce zapladık, zapladık işte... Kızının problemleriyle ilgilenmiş her zaman oğlunu problemsiz olarak görmüş ve bizim gururlu genç de tabi ki ben düzgünüm numarası yapmış. Bakın bir teorim daha eğer bir insan dışarıdan para sıkıntısı çekmeyen, mutlu, istediği şeylere ulaşabilen biri olarak görünüyorsa %95 ihtimalle eşcinseldir. Dışarıdandan kastım yakın olduğunuz bir arkadaşınız için bahsediyorum. Çünkü bu büyük imtihanın üstüne başka imtihan verilmiyor yaratıcı tarafından. Hep buna şahit oldum ve gördüm. Her neyse şey diyoduk. Kardeşim sen düzgünüm ben mükemmel bir çocukluk geçiriyorum, yaşasın cumhuriyet tavırlarını takılırsan tabi ki kimse seni anlamaz. Sonra da kızmaya hakkın kalmaz bu insanlar beni niye anlamıyor diye. Amma büyük kin beslemişim çocuğa karşı ya, eğer son zamanlarda daha da fazla kaybettiğim yada  sakladığım duygularım yerinde olsaydı, utanç duyabilirdim ve üzülebilirdim bu ağır eleştirinin altında. Neyse HK'nın istediği gibi ayrıntılı bir yazı olduğunu umuyorum. Derken son bir şey eklemek istiyorum ki bu kadar eleştirimin, aşağılamamın, ne bileyim yerden yere vurmamın tek sebebi tamamen bencilcedir. Şu demektir tam olarak: "Hodri meydan kardeşim al klavyeni koltuğunun altında gel benimle burada savaş". Bunun faydası ne olacak, kendine güven artışı ve mücadele hırsı. Böylece karşılıklı bir çıkar alışverişi olacak. Alan da veren de mutlu olacak. Münazara, tartışma, sidik yarışı, at yarışı gibi şeyler yapmak isterseniz kapım açıktır sonuna kadar gençler ve genç hissedenler. Velhasılı kelam diyelim ikinci kez bu yazıda (bu gibi şahsına münhasır bağlaçları ikinci kez kullandığım zaman deli oluyorum demek isterdim fakat zaten zeki olmak bir deliliktir.)

Yazımda belirttiğim ağır eleştiri yağmuruna tuttuğum genci ringe davet ediyorum. Lütfen HK Bey şahsiyeti düelloya çağırın ve ben de bütün forumda tek yazan insan olmaktan kurtulup biraz eğleneyim. Solo sıkıcıdır her zaman. 100. kez ve son olarak, son olarak diyorum. Yazı yazmaktan korkan çekinen yazamayacağından korkan arkadaşlar da bana çatsınlar, ne bileyim laf atsınlar, tehdit mesajları atsınlar. Alıştırma yapmış olurlar bu sayede. İletişim bilgilerimi ben bile ezberledim, hala ezberleyemediyseniz ayıp vallahi! Facebook'tan ulaşmak isteyen danışanlar için de HK'ya başvurmalarını rica ediyorum o onay verirse size adresimi yollar. Çok neşeli ve alaycı yazdım bugün. Çok hoşuma gitti! UUU beybi! Saygılar ve selamlar efenim.