Fen lisesi , ortaokulda bu ismi duyduğumda şöyle bir gururlanırdım , nasıl insan lisedeyken odtü , boğaziçi , itü adını duyduğunda bir garip hisseder. Aynen öyle olurdum. Tam olarak ne olduğunu da bilmiyodum ortaokul 1. sınıfta falan ama en iyisi oymuş derlerdi . İnsanoğlu bu ya ne olduğunun önemi yok , en yükseği en iyisi olsun gerisi hallolur. Hem hayallerimi süsleyen üniversitenin ve mesleğin yolu da ordan geçiyormuş. Kafaya koymuştum , girecektim fen lisesine. En iyi eğitimi alacak , hep çalışkan kültürlü arkadaşlarım olacak oradan da istediğim üniversiteye zıplayacaktım. Sınav yaklaştıkça fen lisesinin ne kadar önemli olduğunu daha da anladım ve son gaz çalışmaya başladım. En kötüleri bile tıp fakültesine yerleşiyormuş da - gerçi tıp fakültesi hiçbir zaman aklımın ucundan bile geçmedi ama - aynı zamanda sosyalmiş de falan falan. Kısacası gözümde büyüdü ve ulaşılmaz bir noktaya geldi fen lisesi. Canımı dişime takıp çalışcaktım falan , ama bi süre sonra sınava hazırlanırken durumlar hiç de öyle göstermiyordu. İlle de fen lisesi başka yolu yoktu ama hocalar anadolu lisesine girersen iyi diyordu. Tarih 13 Haziran 2004 güneşli bir pazar günü , o zamanki adıyla LGS ye girdim ve beklenmedik şekilde iyi geçti sınavım. Neye göre iyi tabi orası tartışılır , sınavım daha kötü geçip bir Anadolu Lisesine yerleşmiş olmayı tercih ederdim heralde , eminim daha iyi olurdu lise hayatım. İlde 3. oldum sonra Ankara dan İstanbuldan özel okullardan teklifler yağmaya başladı ama gözüm hiçbişeyi görmüyodu , devlet fen liselerinin başarısı yanında , özel okullar falan hikaye kalır gibi masallara inanıyodum. Biraz da çevre ve arkamdan konuşulacak lafları düşünerekten asla yaşamak istemediğim asosyal , özgüvenimi benden çalan gereksiz hocaların sınavlarıyla dolu 4 sene ye attım imzamı. Lise bitince farkettim ki etrafımdaki arkadaşlarıma tavrım değişmiş , " aman canım sizin ki de okul mu ben Fen Lisesinde okuyorum" görgüsüzlüğüne düşmüşüm. En başta herşey iyi güzel , bütün sınıf sanki kardeş , özellikle yatılı olanlar - ben dahil- yediği içtiği ayrı gitmez , gece yok birbirini boyar , yok delilikler yapar ama zamanla milletin birbirinden gizli etüt almaya çalıştığı bir ortama dönüştü. gerçektanlamda sadece 2 tane arkadaşım kaldı mezun olurken. Çünkü kardeşim dediğin arkadaşlarınla aynı zamanda rakiptin. Şimdi üniversitedeki sınıfımda hepsi benimle aynı mesleği yapacak ama bu düşmanmış gibi tavırlardan esinti yok. Belki yatılı olmanın , 24 saati bir arada geçirmenin de getirdiği şeyler var. Sınıfta en yüksek notun 40 olduğu yazılı sınavlar ve "bundan 80 in altında alıyosanız ÖSS yi unutun" gibi garip teorileri olan gereksiz hocalar insanda " heralde bende yeterli kapasite yok" , " ben değilim , başaracak olanlar var ama ben değil" durumlarını insanda meydana getirir. Özgüven denen olayın dibine odunu koyar , hiç acımadan da çakar kibriti. Ama ne için . Koca bir hiç. Ben seçmek istediğim mesleği söylediğimde " uf ne diye fen lisesinde okuyosun o zaman " derlerdi . Fen lisesine gelen ya tıp seçer ya eczacılık ya diş hekimliği ( gerçekten bu mesleklere gönül vermiş olanlara sözüm yok tabi , benim takıldığım doktor olunca mutluluğun anahtarını eline alacağını sanan tipler ) . Ama ben neyse ki bunlara kanmadım , lise seçerken etrafıma itimat ederek karar vermek hatasını yapmadan herkese kapadım kulağımı ve istediğim bölümü tercih ettim. 2 yıldır üniversitedeyim bir kere bile pişman olmadım bu kararımdan dolayı. Koyun gibi tercih zamanı yüksek puanlardan başlayıp sırayla yazan arkadaşlarım , hala her telefonda ya da yüzyüze görüşmemizde " helal olsun sana , ideallerinin peşinden gittin , bende şunu istiyodum keşke seçseydim " gibi pişmanlık sözleriyle konuşurlar. Üstelik lise hayatında , içindeyken farkedemedikleri , bu şımarıklık ve rekabet adına kendilerini ve kişiliklerine saygınlıklarını kaybetmiş olmaları da cabası. Etrafındaki bir çok gerçek dostlarını bu yüzden kaybedip , çıkar üstüne kurdukları dostlukların birer birer yıkıldığını görmek en acı olanı olsa gerek.Hala arasıra aklıma geliyor , keşke herhangi bir özel okulun teklifini kabul etseydim , yada anadolu lisesinde okusaydım , lise hayatım yazılıdan 30 bekliyorum diyip 90 almayı marifet sanan çok sevgili arkadaşlarımla uğraşmak , yapabildiğim en sosyal şey futbol oynamak , dünyanın sonu fizikten karneme 3 düşmesi , dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanmak gibi garip oluşumlar yerine daha sağlıklı geçerdi . Şimdi üniversitedeki arkadaşlarım , liselerinden sevgiyle özlemle bahsederken , ben " Oh Allahım bitti de kurtuldum ! " diye söz ediyorum. Çok objektif bakmadığımın farkındayım ama fen lisesinin insanları zehirlediğini , gözlerini kapattığını , gereksiz hırs kurbanı ve başarı sarhoşu ettiğini düşünüyorum.