Gönderen Konu: EŞCİNSEL ERKEK ÜÇÜN BİRİ Mİ OLMUŞTUR?  (Okunma sayısı 7837 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSEL ERKEK ÜÇÜN BİRİ Mİ OLMUŞTUR?
« : 25 Mayıs 2010, 01:55:59 ös »
Erkek olmak ya da üçün üçü olmak
 
oedipus öncesi dönemden ergenliğin sonuna kadar baba oğul ilişkisi

                                                                    TALAT PARMAN
                                                  

Kökenbilimsel hatırlatmalar

    Erkek sözcüğü ‘erk’ ten gelir: Erk/ek. Erk güç, iktidar demektir. Ancak buna bir de ‘ek’ vardır. Dilin dehası erkeği yalnızca erkle tanımlamamış yanına ‘ek’ koymuştur. Öyleyse, bireyi erkek olmaya götüren yol yalnızca erkten değil eklerinden de geçecektir.
    Erkeklik ise erkek olmak durumunu tanımlar. Erkek sözcüğünden türeyen erkeksilik ise tartışmalı bir sözcüktür. Ancak bu sözcüğün yol açtığı çağrışım zenginliği ilginçtir. Bu sözcüğü ‘erk/eksilik’ ya da ‘erkek/silik’ olarak okumak olasıdır. (1)

Psikanalitik hatırlatmalar

    Psikanaliz bir erkeğin ölümü ile doğar.(2) Ancak herhangi bir erkeğin değil, Sigmund Freud’un babası Jacob Freud’un. Babasının ölümü Sigmund’un otoanalizine ve düşlerini yorumlamasına özgül bir değer kazandırır. Babaya birincil özdeşleşmenin yanı sıra, ilk kavmin babasının öldürülmesi söylencesi toplumsal yapının olduğu kadar uygarlığın da doğuşu bir erkeğin ölümüne, babanın ölümüne bağladır.
    Freud’un toplumsal kimliği ilkel kavim söylencesine bağlaması ve ölümle şiddeti ve erkekliği bir arada ele alması düşündürücüdür. Erkekte penis, erki, gücü tasarımladığı kadar, öldürmeyi ve şiddeti de cağrıştıracaktır. Ancak bu noktada erkek kimliğinin çok önemli öğesi ‘babalık’ unutulmuş olmaktadır. Çünkü söylencede öldürülen erkek her hangi bir erkek değil, bir babadır.
    Öte yandan , cinsel organların ruhsal yaşamda taşıdıkları öneme hemen her seferinde geniş yer ayırır psikanaliz. Örneğin kadın cinsel organları meme, klitoris , uterus ve elbette vajinanın üzerinde ısrarla durulur. Erkek bedeni denildiğinde ise penis erkek cinselliğinin tek simgesi olmuştur. Oysa penis tek başına değildir; yanında (ya da altında!) testisler vardır. Testisler yalnızca erojen bölgeler olmakla kalmamaklı, erkekliğin en önemli işlevlerinden biri olan babalığı da sağlamaktadırlar. Penisin gönderme yaptığı fethedici, güçlü, meydan okuyan daha çok biyolojik erkek özelliğinin yanı sıra testisler toplumsal bağı, soy zincirini sağlayan özellikleri katarlar erkek olmaya. Bunlar aynı zamanda toplumsal nitelikler, yani mertlik, dürüstlük, güvenirlilik demektir.(3)

Anatomik ve fizyolojik hatırlatmalar

   Erkek cinsel organları Fransız dilinde ‘Les trois piéces’ olarak adlandırılır, yani üç parça. Dilimizde de peniste ‘ üçün biri ‘ olarak söz edilir. Evet, penis yalnızca üçün biridir. Peki ya üçün ikisi ? Onlar da testislerdir. Erkeklik bunların üçünün bir arada olmasıyla olur. Kastrasyon korkusu ve karmaşası yalnızca penisin kesilmesini değil, testislerinde burulmasını içerir. Öyleyse, erkeklik de ancak penis ve testislerle birlikte tanımlanmalıdır. Ancak, erkek cinselliğinde bu denli önemli rol oynayan testisler üzerine yazılmış çok az psikanalitik yazı olması şaşırtıcıdır.(4)
    Testisler asıl işlevlerin ergenlikle kavuşurlar. Erkek çocukta ergenliğin ilk belirtisi testislerin büyümesidir. Testislerdeki Leyding hücreleri erkeklik hormonu testesteronu salgılamaya başlar. Böylece bir yandan spermatogenez, yani sperm üretimi başlar ve üreme kapasitesi ortaya çıkar, bir yandan da cinse özgü ikincil cinsiyet özellikleri, kıllanma, ses kalınlaşması, kas dokusu gelişimi vb. ortaya çıkar. Aynı zamanda penisin uzaması ve çapının büyümesi de bu hormonun etkisiyle olacaktır.
    Öte yandan testisler erkeklerin özel duyarlılığı olan organlarıdır. Zedelenmeleri çok ağrıya neden olur. Duyarlı, kırılgan organlar olarak korunmaları ve kollanmaları gerekir.(5)
    Erişkin erkeğin cinsel boşalması yani orgazmı, testislerin boşalmasıdır. Orgazm erişkin erkekte ejakülasyonu da beraberinde getirir. Her boşalma fizyolojik olarak baba olma olasılığını gündeme getirecektir. Oysa kadın orgazmı eğer kadın yumurtlama döneminde değilse, döllenmeyi zorunlu kılmaz. Öyleyse cinsel doyum erkekte yalnızca bir sinirsel gerilimin doyurulmasıyla değil, aynı zamanda sperm boşalmasıyla olur. Ayrıca sperm boşalmasının erinlikle başladığını da anımsatmak gerekir.

Erkek olma sürecinde baba oğul ilişkisi

    Erkeklik yalnızca biyolojik olarak erkek cinsinden olma hali değildir. Erkeklik davranış ve tavırların, simgeleştirilmelerin ve anlatımların bir içsel sistem olarak bütünleşmesidir. Bu bütünleşme kendi içinde tutarlı kabul edilen her toplumsal yapının kendisine özgü ve tekil özelliklerini de yansıtırlar. Bu tanım erkekliğin toplumsal ve işlevsel yanının altını çizmektedir. Bu işlevsellik toplumsala özgü olanların ruhsal olarak içselleştirilmesi ile olanaklıdır. Cins (gender) bireyin kadın veya erkek olduğunun bilincinde olmasıyla ilgili ise, cinsiyet (sexe) bu bilincin hissedilmesi ve eylemlenmesi ile ilgilidir. Cins kimliği yaşamın ilk yıllarında oluşuyorsa, cinsiyet kimliği ergenlik sonunda oluşur.
    Bu saptamadan yola çıkarak babanın erkek çocuğun hem cins kimliği hem de cinsiyet kimliğinin oluşumunda oynadığı rol üzerinde durulması gerekir. Öyleyse erkek olmak babayla yaşanan bir süreçtir. Bu süreci doğumla başlatarak erişkin yaşamın başlangıcında, yani ergenliğin sonunda bitirebiliriz.(6)
    Erkeklik sürecinde bireyin annesiyle olan ilişkisi de elbette çok önemli bir rol oynayacaktır. Bu konuyu bir başka yazıya bırakarak burada yalnızca babaoğul ilişkisi üzerinde durmak istiyorum.
    Öncelikle saptamamız gereken şudur: Hangi babadır söz konusu olan? Psikanalizin ruhsallığın yapılanmasında temel rol oynayan karmaşalardan biri olarak tanımladığı ödipal karmaşada baba, yasaklayan, sınır koyandır. Onun korkusuyla erkek çocuk ensest ve öldürme arzularından vazgeçer. Ancak burada baba üçlü (triadique) ilişkideki babadır. Peki psikanalizin Oedipus öncesi olarak adlandırıldığı dönemdeki baba kimdir ve oğluyla nasıl bir ilişki kurar?
    Oediopus sorunsalının cinslerin karşıtlığından yola çıkmak, baba-kız, anne-oğul çiftlerinin ilişkisini merkez aldığı açıktır. Yani karşıt cinsten bireylerin aralarındaki aşk şilişkisi alınmıştır. Burada aynı cinsten ebeveyn, öldürme  arzularının hedefi olan bir rakip konumundadır. Bu nedenle ödipal baba  tanım olarak yasaklayan, kısıtlayan, cezanlandırandır ve saldığı korkuyla onunla rekabet içindeki erkek çocuğun ensest ve öldürme arzularından vazgeçmesini sağlar. Oysa baba çocuk ilişkisi Oedipus döneminden önce de vardır; erkek çocuğun onunla özdeşleşmesinin bir göstergesidir, hem de baba için bir gurur kaynağıdır. Babayla ilişki küçük erkek çocuğu için kendilik ve nesne tasarımının oluşumunda tüm yaşamı boyu sürecek temel bir rol oynar. Anadolu folklorunun artık unutulmaya yüz tutan ‘’ oğlum göster pipini amcalara teyzelere !’’ geleneği böylesi gururun teşhir edilmesi değil midir? Bu gösteri çocuk için kimi zaman rahatsız edici olabilir, ancak baba için narsisistik fallik bir ‘’teşhir’’ olduğu ve doyum sağladığı açıktır. Oedipusun öncesinde var olan baba oğul arasındaki karşılıklı gurur ve güven ilişkisi Oedipus döneminde gölgelenecek ancak ergenlikten sonra erişkin yaşama geçildiğinde yeniden ortaya çıkacaktır.

  Oedipus öncesi dönemde baba oğul ilişkisi
 
     Sigmund Freund 1925’de Oedipus öncesi dönemde baba oğul arasındaki sevgi dolu özdeşleşme ilişkisinin üzerinde durur, erken dönemde yaşanan baba tarafından sevilmek ve korunmak deneyiminin içselleştirildiği ve tüm yaşam boyu süren tehlikelerle ve korkularla dolu bu yaşama dayanabilme gücü sağladığını belirtir.
    Erken dönemde anne bedensel bütünlüğün oluşumunda ne denli vazgeçilmez bir yere sahipse, yine bu dönemde oluşan baba imgesi dış dünyanın tehlikelerine karşı varlıksal bütünlüğün sürdürülmesinde o denli dönemdir. 1927’de Freud şöyle der ‘Çocuklukta yaşanan medetsizlik duygusu korunmak, sevgiyle korunmak, baba tarafından sunulan sevgiyle korunmak gereksiniminin doğuşunu neden olur. ‘Bu dönem babanın idealleştirildiği dönemdir. Henüz rekabet ortaya çıkmamıştır ve bir çatışma söz konusu değildir. Babayla olan bu yakın ilişki çocuk büyüyüp 4-5 yaşlarına geldiğinde yerini Oedipus karmaşasının baskınlığına bırakır.
    Öyleyse, Oedipus öncesi dönemdeki ilişkilere eğilmek, ve çocuğun ödipal döneme ilerleyebilmek için babasına karşı duyduğu libidinal bağlılık duygularını çözümlemesi gerekir. Bu dönemde, çocuk öykünme, özdeşleşme, içselleştirme süreçleri yoluyla, kültürel cinsel modellere uygun değişmez ve kesin stereotipiler geliştirmiş olur. Burada önemli olan Oedipus öncesi dönemin ikili (dyadique) ilişkilerinden ödipal dönemin üçlü (tryadique) ilişkilerine geçmektir. Ancak bundan önce kendi cinsinden biri olan ikili ilişkiden, öteki cinsten biriyle olan ikili ilişkiye geçmek söz konusu olacaktır.
    Her şey ayrılma-özerkleşme dönemine girilmesiyle başlar. Çocuğun anneye olan fiziksel bağımlılığı biyolojik gelişime uygun olarak azalmaktadır. Artık, tek başına hareket edebilir, kendi gereksinimlerini az da olsa kendi kendine karşılayabilir hale gelmiştir. Burada baba bu ayrılma-özerkleşmeyi kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir, çünkü henüz ödipal kaygılar uyandıracak noktada değildir. Üstelik anne çocukla kurduğu o çok yakın, füzyonel ilişkiyle bu tür ilişkilerin tehlikelerini sunmakta, ayrılma ve özerkleşme zorunlu ve sağlıklı bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Baba aynı zamanda anneyle olan füzyonel ilişkiye gerileme arzularının yarattığı tehlikelere karşı bir koruyucu olarak ortaya çıkar. Erkek çocuğun burada babayla aynı cinsten olduğunun farkına varması cins kimliği duygusunu geçişi sağlar. Cins kimliği duygusunun paylaşılması erkek çocuğun erkek olma halinin farkında olmasına yol açar, yani bir penis taşıdığının. Penis hem ideleştirilmiş bir nesne, hem de narsisistik libidonun taşıyıcısı olmaktadır. Anneyle olan birincil edilgenlik ilişkisinden kurtulan ve bağımlılık duygularını babasına yönlendiren erkek kurduğu ilişki geçer. Erken dönemde birincil anne tüm bağlılıkların tek nesnesi olarak iyi ve kötü nesne ayırımına neden olur. İşte bu anda baba farklı bir kişi, tavır, davranış ve duruşla ortaya çıkarsa erkek çocuğun bireyleşmesini hızlandıran bir güç sağlayacaktır. Bu ikili ilişki çocuun anne tarafından yutulması tehlikesinin önüne geçecektir. Baba anneyle olan ikili ilişkinin sahip olduğu yapışkanlığına sahip değildir. Bu dönemde de elbette nesneye tümüyle sahip olmak arzusunun yarattığı bir kıskançlık söz konusu olacaktır, ancak henüz cinsel kıskançlık, öldürme arzusu ve milleme korkusu ortada yoktur. Bunlar ödipal dönemin unsurlarıdır.
    Öte yandan, bu yeni nesneyle kurduğu ilişki anneyle olan ikili ilişkinin özelliklerini kısmen de olsa taşır. Yani çocuk onu da idealleştirecektir. Ancak yineleyelim; burada söz konusu olan ödipal baba değil, ikili ilişkide Oedipus öncesi babadır. Ödipal dönemdeki baba da elbette bir ölçüde idealleştirilir ancak o ilişki çifte değerli olmayan bir yakınlık söz konusudur. Oysa, Oedipus öncesi dönemde çifte değerli olmayan bir yakınlık söz konusudur. Baba oğul arasındaki olmayan bu yakınlık, erkekliğin en eski, en temel dayanaklarından birini oluşturur. Çocuğun erişkin yaşamında diğer erkeklerle çifte değerli olamayan yakınlıklar kurulabilmesinin temelle hiç şüphesiz bu dönemde atılır. Ancak, anneyle olan ilişkinin yakınlığından babayla olan ilişkinin yakınlığına geçiş, aşılması gereken ilk güçlüktür. Burada, babanın çocuğa gerektiği kadar yanıt vermesi durumunda, gelişimde bir duraklama olacaktır

    
« Son Düzenleme: 27 Kasım 2010, 11:49:33 ös Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
Ynt: Erkek olmak ya da üçün üçü olmak
« Yanıtla #1 : 25 Mayıs 2010, 01:56:15 ös »
Oedipus karmaşası ile ilgili hatırlatmalar

    Üç-beş yaşları arasında fallik dönem sırasında yaşanan Oedipus karmaşası, çocuğun ebeveynine karşı duyduğu aşk ve düşmanlık arzularının bütününden oluşur. Pozitif biçimi aynı cinsten ebeveynin ölümü arzusu ve karşı cinsten ebeveyne duyulan cinsel arzudur. Negatif biçiminde ise tersi söz konusudur. Yani aynı cinsten ebeveyne duyulan aşk ve karşı cinsten ebeveyne duyulan nefret duygusu. Bütüncül Oedipus negatif ve pozitif kapsar.
    Sigmund Freun Yunan mitolojisinin aldığı bu örnekle ruhsallığın gelişiminde temel oluşturan evrensel olgulardan birini tanımlamıştır. Bireyin bu arzularının toplumsal yasaklar karşısındaki konumu Oedipus fırtınasının özünü oluşturur. Toplumsal özne olmaya geçiş, temel yasakların öldürme ve ensest arzularına ket vurmasıyla olacaktır.
    Ancak, burada iki noktanın üzerinde önemle durmak istiyorum. Birincisi, Oedipus karmaşasının pozitif biçiminin altı çok çizilirken onun çok önemli unsurlarından biri olan negatif biçimi unutmamalıdır. İkinicisi de , Oedipus söylencesinde çiğnenen yasak, yalnızca babanın öldürülmesi ve anneyle cinsel ilişki kurması yasağı değildir. Oedipus söylencesinde aslında iki yasak çiğnenmiştir.
    Söylenceyi yeniden hatırlayalım. Oedipus kendi üzerine söylenen lanetten kurtulmak için babası olarak bildiği Korint kralı Pelibe’nin yanından kaçar. Yolda bir adamla tartışır, onu öldürür ve sonra Tebai kentine musallat olur Sfensksi bertaraf ederek kentin dul kraliçesi Yoksat’la evlenir. Aslında bilmeden öz babasını  öldürmüş ve öz annesiyle evlenmiştir. Yasağı çiğnemiş, babayı öldürüp anneye sahip olmuştur. Ancak, sıklıkla babadan nefret edip anneye sahip olma arzusu olarak özetlenmişdir. Çünkü bir  yasak daha çiğnenmiştir. O da lanetin nedeni olan suçtur. Layos kendini misafir eden Pelops’un oğlu Krissipe’yi baştan çıkarır ve kaçırır. Bu yasak eşcinsel ilişki sonucunda Krissipe kendini öldürecek ve Pelops da Layos’un doğacak ilk erkek çocuğu üzerine bir bedduada bulunacaktır. Tanrıça Hera’nın lanetini söylemesinin nedeni, Layos’un bakımına bırakılan bir erkek çocuğu baştan çıkarmasıdır.
    Oedipus söylencesinin kökenindeki bu olguyu psikanaliz kuramına aktarırsak, babanın temsil ettiği temel yasaklar arasında baba ile oğul arasındaki eşcinsel ensest ilişkisinin de olduğunu görürüz. Ayrıca Layos’un oğlunu, yani Oedipus’u lanetin gerçeklememesi için öldürmek istediğini ve bir uşağa teslim ettiğini de biliyoruz. Yani ensest ve ve öldürme arzusu babadan oğluna karşı da söz konusudur . Oedipus söylencesi baba oğul ilişkisinin bu yönü, yani babanın oğluna karşı duyduğu ensest ve öldürme arzularını göstermesi açısından da ilginçtir. Öyleyse baba oğul ilişkisi tüm yasakların gölgesinde gelişecektir.

Oedipus döneminden ergenliğe, baba oğul ilişkisi

    Amerikalı psikanalist Peter Blos Oedipus karmaşasının erkekliğin oluşumundaki temel rolünü sorgular. Peter Blos ergen psiklanalizinin önemli kuramcılarından biridir. Ergenlerde olan çalışmalarının sağladığı klinik bilgiden yola çıkar ve ergenlikteki bedensel sorunsalının açıklamasında yetersiz bulur. Erkek ergenin babası veya babayı temsil eden otorite güçleri ile çatışmanın yalnızca ödipal baba ile olan yarışma ve onu öldürme arzularıyla açıklanmayacağını düşünür. Bütün belirtilerin çok kaygısına karşı geliştirilmiş bir savunma işlemi olduğunu öne sürer. Çocukluk dönemindeki babayla olan ilişkiden ve onun koruyucu varlığından yeterince kopamamanın çocukluktan erişkinliğe geçişte ortaya çıkan sorunların incelenmesindeki önemini vurgular.
    Blos açısından ergen için temel çatışma ödipal karmaşa etrafında değil, onun çocuksu nesne düşkünlüğünün çözümlenmesi yoluyla erkeksiliğinin çatışmasız dönemine erişmek etrafındadır. Ergenlikte söz konusu olan yalnızca ödipal babayla olan yarışma değildir. Burada aynı zamanda Oedipus öncesi babaya bağlılığın yarattığı savunmacı işlev de söz konusudur. Blos ergenin erkeklik sorunsalını önce ikili ilişkideki babaya yatırımından kesilme olarak yorumlanır. Yani o döneme ait babayı idealleştirmeden kurtulmak gerekir. İkili dönemdeki babayı idealleştirme bir nesne idealleştirme biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu aşılamadığında güvenlik duygusu  veren,kalıcı ve dengeli bir gerçekli sınama (reality testing) dönemine ulaşılamaz.
   Pozitif Oedipus karmaşası gizil döneme girmeden önce çözümlenir, ancak negatif Oedipus karmaşası, ki temel ikili ilişkilerin olduğu erken dönemde atılmıştır, gizil dönemle birlikte ergenliğe kadar uykuya geçer. Pozitif Oedipus karmaşasının çözümü yeni bir ruhsal yapının, yani üstbenliğin oluşumuna neden olur. Negatif Oedipusun çözümü ise ergenlik sonunda, erişkinliğe geçişin gerçekleşmesi sırasında olacaktır.
    Bu noktada önemli olan negatif Oedipus’taki baba ile Oedipus öncesi dönemin ikili ilişkisindeki babanın temelde birbirine karışmış olmasıdır. Öyleyse ergenlikte ödipal baba ile rekabetin yeniden ortaya çıkmasını Oedipus öncesi ikili dönemdeki baba imgesiyle olan ilişki çerçevesinde ele almak gerekir. Burada erkek ergenin kendilik olumlamasını ve babaya karşı çıkışlarını edilgenliğe karşı bir savunma olarak ele almak olasılığıdr. Bu edilgenlik ikili ilişkideki edilgenliktir. Koruyucu babanın yarattığı edilgenliğe başkaldırıdır, ergen. Yani bu başkaldırı ödipal dönemde cinsel rakibi olan babaya değildir. Karşısında yalnızca korkudan boyun eğilen baba değil, koruyan kollayan ve kendilik duygusunun oluşumunu sağlarken aynı zamanda erkek çocuğa edilgenliğe iten bir baba vardır. Ancak gerileme baba açlığı (ne de olsa oral döneme gerilemedir söz konusu olan!) yaratacak, bu da babayla yakın olmanın tüm tehlikelerinin, yani baba aşkının tehlikelerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır.
    Konuya yapısal düzlemde ele alırsak, Ödipal çatışamanın çözümlenmesi, yani ensest ve öldürme arzularından vazgeçmek, üstbenliğin ortaya çıkışına neden oluyorsa, ergenliğin bitişi de erişkin benlik idealinin (idéal du moi) ortaya çıkışına neden olur. Çocuksu benlik ideali, aşırı idealleştirmeyle sırılsıklam Oedipus döneminin sonlamasının kökeninde yatar. Erişkin benlik idealinin kökenleri ise babaya bağlılıkta, babayı idealleştirede, kısaca negatif Oedipus aranmalıdır. Benlik cezalandırılma korkusu üstbenliğe boyun eğiyorsa, Benlik idealine aşkla boyun eğer. Öyleyse erkek çocuğun ruhsal gelişimi bir yanda ödipal kaygı ve suçluluk duyguları, diğer yanda Oedipus öncesi babaya olan bağlılık ve sevgi açlığı arasında oluşacaktır. Benlik ideali negatif Oedipus karmaşasının mirasçısıdır.(7)
    Blos,ergenlerin birtakım spor, sanat, politika ünlülerine özdeşleşmelerinin cinsel dürtülerden yani genitaliteden önceki döneme, erken çocukluğun idealizasyon dönemine ait kökenleri olduğundan yola çıkarak çocuksu benlik idealinin ergenlik süreci boyunca yüceltmelerle erişkin benlik idealine dönüştüğünü belirtir. Erkek çocuğun anneye olan libidinal bağı kadar, babaya olan libidinal bağı kadar, bağının serbesleştirilmesinin de heteroseksüel bir kimlik oluşumunda önemli olduğunun altını çizer. Ancak burada söz konusu olan, anneyle olduğu gibi libidonun serbestleşerek başka bir nesneye yatırılması değildir. Burada yeni bir yapısal unsur oluşur. Blos’un tezi şudur: negatif karmaşayı besleyen libido, cinsel olgunlaşmanın zorlamasıyla bir dönüşüm geçirir ve narsisistik libidonun dayanak oluşturduğu yeni bir ruhsal yapıya dönüşür; bu erişkin benlik idealidir.Bu da ergenliğin sonunda oluşur.böylece  Oedipus karmaşasının çözümlenmesini iki zamanlı olarak görmüş olur.Blos,ruhsal yapıyı bir kemer gibi düşünür  ve ancak tepeye konan kilit taşı ile ayakta duracağını belirtir.Bu kilit taşı da tanımladığı erişkin Benlik idealidir.
      Oedipus döneminin fırtınasında pozitif karmaşa temel bir dönüşüme uğrarken negatif oedipus’un ruhsal yapı olarak değişimi ergenliğe kadar ertelenir.Erinlik (puberte) ve sabit, değişmez bir cinsel kimlik oluşumu birlikte ortaya çıkarlar.Bu zorunluluğun kimlik oluşumunun toplumsal,bilişsel ve kendilik tasarımı alanlarında da ortaya çıktığını görürüz.Pozitif  Oedipus’un yer değiştirme ve dönüşümle ve aile dışı heteroseksüel bir nesne aranmasıyla çözünmesinde bir savunma özelliği vardır.Baba oğul ilişkisi boyun eğme,kendilik olumlaması ve babasal yüceliğin paylaşımı arasında gider gelir. 
      Peter  Blos, karşı cinsle ilişkinin yalnız babaya boyun eğme damgasını taşıdığı takıntılı ve dağınık bir heteroseksüel etkinlik içerisinde olmak gibi,klinikte sıklıkla görülen bir duruma yol açtığını ve böyle durumlarda negatif Oedipus karmaşasının çözülmemiş olduğunu düşünür.Negatif   Oedipus karmaşasının çözülememesinin erkek erişkinlerin nevrozlarının kaynağında olduğunu belirtir.Ergenlik döneminde babalarıyla çatışan,zıtlaşan ergenler örneğinden yola çıkarak,bunu,gizemli kadına olan çekimin yarattığı korkunun doğurduğu yakın koruyucu ilişki gereksinimiyle doğrudan doğruya orantılı olan bir savunma olarak  görür.Bu savunma savaşı iki yönlü olarak yürütülür;hem boyun eğme ve edilgenliğe,hem de kendini olumlama ve babayı öldürme arzusuna karşı.Ergenin babaya karşıtlığı ve kendini olumlaması aslında edilgenliğe karşı savunmadır.Zıtlaşma ve karşı çıkma davranışları giderek kendini olumlamanın sağlamlaştırılacağı bir uyum davranışına dönüşür.Çünkü,burada aynı zamanda seven ve sevilen bir baba arayışı da söz konusudur.Psikanaliz literatürünün baba açlığı,baba susuzluğu olarak adlandırdığı işte budur.

    Erkek olmak, oğulken baba olmak

    Erkekliğin oluşumu baba oğul arasındaki ilişkinin iki yönünün ele alınması ile anlaşılabilir; negatif ödipal (üçlü) ilişki ve Oedipus öncesi (ikili) ilişki. Oedipus döneminde kısıtlayan, yasaklayan olarak ortaya çıkan baba aynı zamanda çocuğu daha önceki dönemde anneyle yaşanan neredeyse sanrısal bir yaşantıdan kurtarandır. Bu, babanın kendi babasıyla ilişkiden yola çıkarak kendi babasına duyduğu açlığı doyurmasını da sağlayacaktır. Anne baba çocuk ilişkilerinin tümünü üç kuşaklı bir boyutta ele almak zorunludur.
    Oedipus öncesi babaya duyulan bağlılıkla hesaplaşma ergenliğin sonunda, döllemeyi de içeren bir erişkin erkekliğin yolunu açacaktır. Yani penisin yanı sıra testislerin de kullanımını içeren bir erişkin erkekliğin.
    Bu nedenle, baba oğul ilişkisini Philippe Gutton’un önerdiği gibi soy zinciri ilişkileri başlığı altında da incelemek gerekir. Soy zinciri ilişkileri ile karşılıklı bir tanınma, tasarımlanma, adlandırılma ve arzu ilişkisi içinde babanın oğlu, oğlun da babayı yarattığı bir süreç tanımlanır. Bir başka deyişle, yeterince iyi bir babanın yeterince iyi bir oğlun karşılıklı olarak yarattığı bir uğraştır bu.
    Burada üzerinde durulması gereken en önemli unsur babalık işlevidir. Gönderme yapılacak kaynak da elbette Jacques Lacan olacaktır. Lacan’a göre babalık işlevi yasanın aktarımını sağlar; hem kültürel (grubun yasası, hukuki çatı, soyzinciri, akrabalık ilişkileri) hem de öznel (ensest yasağı) anlamda. Babalık işlevi topluluğun yasasının, ki aslında bir dıştanlıktır, dıştan gelendir, özneye aktarılmasıdır. Oğlun varlıkbilimsel geleceği onun üçüncü olarak babaya yağacağı talebe olduğu kadar, bu üçüncünün orada olmasına ve elbette annenin üçüncüyü baba olarak tanımlamasına bağlıdır.(8)
    Burada toplumun yasası elbette yasaklara gönderme yapmaktadır. Yeniden anımsatalım: Babanın temsil ettiği yasak oğluna anneyi yasaklamaktır, yani ensest yasağıdır. Ancak tek ensest yasağı bu değildir; baba oğul eşcinsel ensest ilişkisi de yasaklanmaktadır. Baba, oğlu ile kendi aralarındaki ilişkinin yasağını da temsil eder. Pozitif ödipal ilişkinin temeli anneyle ensestin yasaklanması ise, negatif ödipal ilişkinin temeli de baba oğul arasındaki ensest yasağı ile ilgilidir.
    Babalık işlevi içinde yer alan diğer unsurlar ise soy zinciri oluşturma ve döllemedir. Burada, baba olmak biyolojik ve soy zincirsel düzlemlerde ayrı ayrı ele alınabilir. Biri ne denli biyolojinin, genetiğin alanı ise, öteki de o denli sözün alanıdır. Oğlun kendisinin de dölleyici olmaya hak kazanmasıyla dölleme soy zinciri diyalektiği baba oğul ilişkisini yeniden ortaya koyacaktır. Böylece, oğla yasakları çiğnemeden babası gibi olma olanağı açılmış olmaktadır.
    Erken çocuklukta babaya öykünme, ona benzeme arzusu, ödipal dönemde onunla tutkulu bir mücadeleye girmeye dönüşecek, ergenlikte kısmen yeniden canlanarak ona ait değerler reddedilecektir. Ancak ergenlikten sonra yani erişkinlikte ne olur? Kemal Varol, Yas Yüzükleri’nde şöyle diyor: ‘Benzemem diye düşünürken müsvedde oldum ona.’

Son söz olarak…

Erkeklik güç, iktidar ile birlikte üreme, soyzinciri oluşturmak da demektir. Türk argosunun politikacılarımız tarafından günümüz diline taşınan ‘üçün biri’ deyişi eksik bir erkeklik tanımlar. Erkin, yani penisin yanında, ekleri yani, testisler de gereklidir. Erkek olmak üçün üçüyle olur.
    Öyleyse, erkekliğin tanımı babalık olgusu dışlanarak yapılamaz. Babalık olmadan erkeklik tanımlanamaz. Tanımlanırsa ne olur? O zaman ancak silik erkek olunur. Silik yani iz bırakmayan, yani döllemeyen.
    Yani, üçün yalnızca biri!     

 

     

« Son Düzenleme: 27 Kasım 2010, 11:49:51 ös Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
Ynt: Erkek olmak ya da üçün üçü olmak
« Yanıtla #2 : 25 Mayıs 2010, 01:57:02 ös »
(1)Erkeksilik sözcüğünün dilbilimsel bir boyutu üzerinde ayrıntılı bir tartışma için bu sayıda yer alan Levent Kayaalp’in ‘Erkeksilik’ başlıklı yazısına bakınız.

(2) Erkek doğum ilişkisi elbette yalnızca erkeğin kadının dölleyicisi olmasıyla kurulabilir. Ancak unutulmaması gereken bir diğer nokta tek Tanrılı dinlerin temelini oluşturan ‘yaratılış söylencesinde’ ilk insanın Adem olması ve Havva’nın onun bedeninden oluşmuş olmasıdır. Yani bir anlamda ilk doğuran bir erkektir. Adem Havva’yı doğurmuştur. Ancak bu arada bir kaburgasının yitirir. Yani bir eksikle başlar çift yaşamı. Ve küçük İskender’in şu şaşırtıcı dizeleri:
oturup kaburgalarını saydım bir bir
hayret! tek eksik çıkmadı!
(küçük İskender, Eski Kral Deposu, Adam yay. İstanbul 2002)
(3)Argoda kullanılan (taşaklı)deyimi tam da bu anlama gelmektedir.Testisler psikanaliz tarafından ihmal edilmiş organlar olsa da argo bu konuda oldukça zengindir.Ayrıntılı bilgi için bakınız:Hulki aktunç türçenin büyük argo sözlüğü,YKY,İstanbul 1998.
(4)Bu konuda rastladığımız ender yazılardan birinin testislerin duyarlılığına ve erkek mazoşizmine ayrılmış olması ilginçtir.Bkz:andre Brouselle(1998);Le Masochisme Masculin:avoir les Boules,RFP LXII/2 S.539-549.PUF,PARİS
(5)Futbol maçlarında (ceza)atışları sırasında savunma oyuncularının elleriyle testislerini korumaları yalnızca  fizyolojik bir savunma davranışı mıdır yoksa bu davranışın arkasında hata yapmış olmanın suçluluk duygusu ve hakemin otoritesine korkuyla boyun eyme mi yatmaktadır?Futbolcu ruhsallığında incelenmesi gereken bu konu karikatürcülerin ve reklamcıların ilgisini çekmekte gecikmemiştir.
(6)Erkeklik erişkin yaşamda da sorgulanacaktır.O nedenle bu sorgulama sürecinin ergenliğin sonlanmasıyla tümüyle bittiği söylenemez.Burada söz konusu olan ruhsal aygıtın unsurlarının,yapısının tamamlanmasıdır.yoksa erişkin yaşamın çeşitli dönemlerde,baba olmak,yaşdönümü,emeklilik vb. de erkekliği sorgulama elbette yeniden gündeme gelecektir.
(7)Üstbenliğin ve Benlik idealinin gelişimi üzerinde ayrıntılı bilgi için bakınız:Talat Parman (ergen benliğin vazgeçilmez duyguları olarak suçluluk ve utanç,ergenlik ya da merhaba hüzün,bağlanı yay,İstanbul 2000,s.55-69.
(8)Babalık konusunda geniş bir tartışma için bakınız:Bernard Penot Bir psikanalistin bugün babalık işlevi üzerine söyleyeceği ne olabilir?Psikanaliz yazıları ve Talat Parman babalar,mahrem yabancılar psikanaliz yazıları


KAYNAKLAR
Blos,P.(1984);fils de son pare,adolescence,1985
Blos,p.(1988);lins sou mission au pere ou lefford de ı’adolescent pour etre masculin adolescence,6,1,s.19-31.
Freud,s.(1925):quelques conse quences psychgques dela difference des sexes au nivaeu anatomique”,oeuvres complates tome xvııs.189-202.Fr.çev.J.Laplanche ve ark.PUF,Paris 1992.Freud, S.(1927);”L’avenir  d’une illusion”,Oeuvres  Complétes Tome  xvııı s.141-197.Fr.çev.J.Laplanc ve ark.PUF,Paris 1994.Gutton, Ph(1988);”Hommo et fils” , Adolescence, 6,1,s.31-36.Laplanche,J.,J.-B.Pontalis (1967);Vocabulaire de la psychanalyse, 4.basım,1973,PUF, Paris. Varol, Kemal(2001);Yas Yüzükleri,Avesta  Yay.İstanbul. 
     
« Son Düzenleme: 27 Kasım 2010, 11:50:05 ös Gönderen: alıntı »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL ERKEK ÜÇÜN BİRİ Mİ OLMUŞTUR?
« Yanıtla #3 : 13 Mart 2012, 06:51:08 ös »
...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4382
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL ERKEK ÜÇÜN BİRİ Mİ OLMUŞTUR?
« Yanıtla #4 : 05 Kasım 2012, 10:12:51 öö »
..