İNSANIN AYNASI
İnsanın aynası arkadaşlarıdır lafına hiç inanmazdım. Hep onlardan daha özel olduğumu düşünürdüm. Sadece uygun zaman değildi bunun için. Bir gün kahraman olarak çıkacağıma emindim. Arkadaşlarımın gözünde özellikle. Ta ki HK’ya gelip gerçeği anlamak için yeterli erişkinliğe yükselene kadar. Psikoloji kitaplarının da oldukça etkisi var tabi ki. Ama HK’nın önerdiğinden şaşmayın siz.
Alperen diyorduk en son. Alperen’le fazlasıyla yakınlaştık kardeş gibiydik neredeyse. Ayrıca bir sorunu vardı ve bahsetmiyordu. Bu sorunu öğrenip yardım etmeliydim belki de.
Rastlantı diye bir şey yoktur. Hem de kesinlikle yoktur. Hayatta önünüze çıkan fırsatları gözden kaçırmak an meselesi bile olabilir. Benim Alperen’le tanışmam tesadüf değildi mesela.
Bu Allah’ın işiydi kesinlikle. Yoksa mümkün müdür gidip ikizimle tanışmak? Yaşadıklarımız aynıydı, sadece olaylar ve kişiler farklı. Hatta düşündüklerimiz de aynı ve hatta hissettiklerimiz. Ama HK’nın çıkarımı doğruydu. Yaşam hemen hemen aynı olsa bile ortamdan dolayı çeşitli sonuçlar doğabiliyordu. Ama başlıca birkaç tane var; içki, kumar, aşırı kız düşkünü, uyuşturucu yada eşcinsellik. İşte Alperen’den beni ayıran ve beni ondan şanslı kılan kısım bu kısım. Benim sorunum eşcinsellik ve açık bir sorun. Ama onunki kız düşkünlüğü. Annesi babasıyla paylaşsa bile bu durumu -ki sorun olarak görmüyordu bugüne kadar- ergenliktir, gençliktir deyip geçiştirivereceklerdi en fazla. Bu da o gencin hayatının bittiği anlamına gelir belki de. Evet bu yüzden benimle tanıştı. Allah bu yüzden tanıştırdı. Bunu anlayabiliyorum. Sorunlarımı çözdükçe sanki Allah’la aramdaki perde kalkıyor, bunu hissediyorum. Hatta bana bir şeyler iletmek istiyor. Bu mesajı bugün Alperen arayınca anladım gerçi. Telefonda ağlıyor mu kahkaha mı atıyor belli olmayan bir ses belirdi. Önce dalga geçtiğini sandım ama konuştukça kendi geçmişimi, yaşadıklarımı onda görmeye başladım. Evet o gerçekten kader kardeşimdi benim. Onu boşuna göndermemişti Allah bana. Şifreyi çözmüştüm en sonunda benim ondan birkaç adım daha önde olmamdan dolayı gönderilmişti bana. Onu doğru yola iletmem en azından yardım etmem gerekiyor, bunun için gönderildi bana Alperen. Yada ben bunu sezdiğim için onunla bu kadar kısa sürede bu kadar yakın oldum. Gerçekten babasıyla olan ilişkisi olsun annesiyle olan ilişkisi olsun birebirdi hayatımız. Tek fark ben Hatay’dayım o İstanbul’da. İşte bu farklı sonuçlar da bu yüzden çıkmıştı galiba. Ama şunu anlamama vesile oldu bugünkü konuşma. Başıboş varlıklar değiliz bu dünyada en kötü zamanımızda hiç ummadığımız yerden yardım gelebiliyor. Bunu kendisine de dedim zaten. Sen gel sorununa çözüm bulacak en azından çözmene yardım edecek olan insanla tanış. Hem de aranızda bin kilometre mesafe var iken. Ama Allah bu oyunları bitmez, imtihanları diyelim daha doğrusu. Düşünün birazcık şimdi, ben eşcinsellik sorunu yaşamasaydım İstanbul’a gelmeyecektim, gelmeseydim Alperen ile tanışmayacaktım ve onun sorununu çözmesinde yardımcı olamayacaktım. Garip…
Asıl noktamız olan konuya geri dönelim. Bu konuşmayı sonlandırdıktan sonra uzun süre düşündüm. Aslında karşılaştığım insanların, arkadaşlarımın çoğu böyle sorunlarla muzdaripti. Hatta hemen hemen aynıydık tanıştığım kişiler ile. Bu nokta çok önemli, ya ben onları buluyordum ya da Allah beni onlara yönlendiriyordu. En azından şunu biliyorum artık onları da ben bulmuyordum Alperen’i de ben bulmadım. Aslında bir hata daha yapmıştım istemeden, onlara yardım etmemiştim. Ama kararım kesindir artık, bir insanla yakın olmuşsam fazlasıyla kardeş gibiyiz diyorsam o insan benim tıpatıp aynımdır. Yapmam gereken şey de ona yardım etmek olacaktır. Olmak zorundadır, çünkü bildiğim şey ile sorumluyum. Karşımda çürüyen bir ağaca bir tekme de ben vuramam benim onu kurtarmam lazım. Hatta her insanın bu sorumluluğu edinmesi lazım, her ne kadar zor da olsa…
Son noktaya gelelim bu çok önemli bir nokta. Hatta en önemlilerinden. Hayatımızda annemizin, babamızın toplumumuzun ne istediğini önemsiyoruz hep. Ben ne istiyorum sorusu pek önemli olmuyor, çünkü onlarla olan iletişimimizi kurmazsak varolamayacağımızı düşünüyoruz. Onlara karşı sorumluluklarımız olduğunu düşünüyoruz. Eğer yerine getirmezsek de toplum yada aileden gelen desteği veya çıkarları kaybedeceğimizi düşünüyoruz. Ama en önemli noktayı hepimiz gözden kaçırıyoruz bu noktada. Bu sözü dikkatlice okuyun hatta tekrar tekrar okuyun ve gerçekten doğruyu yapıp yapmadığınızı düşünün. Bir insanın beklenti içerisinde olunan sorumlulukları yerine getirebilmesi için önce kendine karşı sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir. Buradan çıkaracağımız nokta şu; eğer annem, babam yada toplum benden bir şey yapmamı istiyorsa, benden sorumluluk bekliyorsa öncelikle benim temel ihtiyaçlarımı yerine getirmeliler. Bu temel ihtiyaçtan kastımız giyecek, barınma, yiyecek vs. değildir asla. Ne istediğimizle, ne olmak istediğimizle ilgilidir. Eğer benim ressam olmam mümkün ise ve bu toplumun çıkarlarına zarar da vermiyorsa ve eğer ben ressam olmazsam mutsuz olacağımı hissediyorsam ve yine eğer toplum yada aile beni ressam olmaktan alıkoymuşsa ve ressam olamamışsam, kendime şu soruyu sorarım ve herkes de sormalı: “Toplum/Aile benden ne yüzle sorumluluk bekliyor?”. Evet bu soruyu çözebilmek için biraz da kendimize gelip bencil olmamız gerekir bu konuda. Kardeşim ben ressam olmak istiyorsam olurum. Kimsenin ne dediği umurumda bile olmaz. Ha sonra derlerse ki tamam ressam ol karışmayacağız o zaman tamam derim, kendime olan sorumluluğu yerine getirdiğime göre artık sizinkilere vakit ayırabilirim. Ne de olsa sosyal varlıklarız, beraber olmak bizi daha da güçlü kılar ama kendi benliğimizi kaybetmediğimiz sürece.
Bu yazıyı yazmama açtığı telefon ve duygu patlamasından sonra neden olan İstanbul’dan Alperen Kardeşime teşekkür ediyorum. Her ne kadar bu yazıyı okutmayacak olsam da
Bir şeyi daha fark ettim Türkçe yozlaştırıldı artık yeterli bir dil değil. Örnek olarak yukarıdaki son paragrafta kullandığım bağlaçların hepsi yerli yerinde, vurgulamak için olsun, gerçekten bağlamak için olsun veya daha fazla duyguya yer vermek için olsun hepsi yerli yerinde kullanılmıştır. Fakat Türkçe kurallarına göre bu kadar bağlaç bir arada bulunmaz. Buradan Türkçe’yi bu hale getirenlere de en yürekten saygılarımı sunuyorum!
Serinin Devamı Gelecek…
Serimizin ilk yazısına ulaşmak için
http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1020.0 Tıklayın.
Vişne Suyu yazımı okuyarak bu konular çerçevesinde daha net bir kavrayışla okuma gerçekleştirebilirsiniz.
İletişim ve Yazı Yorumları için :
visnesuyu94@gmail.comBu adrese mail atabileceğiniz gibi, Messenger aracılıyla birebir sohbet yapmak için kişi listenize de ekleyebilirsiniz.