Gönderen Konu: Umutlarımız Kaderimizdir  (Okunma sayısı 7373 defa)

Paronoid

  • Newbie
  • *
  • İleti: 28
    • Profili Görüntüle
Umutlarımız Kaderimizdir
« : 13 Mart 2009, 06:45:29 ös »



                         
Nasıl başlayacağımı ya da nasıl anlatacağıma dair hiçbir fikrim yok ama böyle boş durmaktansa bir yerlerden başlamak istedim.
        Ufak bir çocukken ülke dediğimiz şeyin oturduğum 3–5 mahalle dünyayı da annemlerle babamlarla otobüsle, arabayla gittiğimiz uzak yerler olarak tanırdım. Ölüm denen şeyi daha bilmiyordum bile hani derler ya az gittik uz gittik dere tepe düz gittik bide bakmışız ki bir arpa boyu yol gittik meğer biz oturup kucaklara masallar dinlemişiz.
 Ailem evet her şeyin sebebi de nedeni de o dur hayatımızda. Bizim aile çok karışıktır. Ben yukarıda ki anlatığım masalarda ki gibi süper bir hayat yaşarken bu içinde olduğum karmaşayı fark ettim. Ve geçmişi, geçmişimizi, geçmişimi fark ettim. Bu arada ben büyüyordum ve ben büyüdükçe içinde 3–5 mahalle olan ülkem, dünyam,ufkum gelişiyordu. Bir gün kapıdan 20li yaşlarda biri geldi evimize sonradan öğrendiğim yanıt garipti benim bir abim vardı. Ben o zamana kadar sadece 2 abim olduğunu sanırdım bunlarında başka annelerden olduğunu bilmezdim.(Ama şunu vurgulamak isterim ki ağabeylerim bana hiçbir ayrım yapmamış lafta değil özde ağabeylik yapmışlardır).20li yaşlardaki eve gelen yabancı abim olduğunu öğrenince ne hissettiğimi hatırlayamıyorum. Çocukluk çabuk alıştım bu zamana kadar memlekette kaldığı için haberim olmamış annesi ve kız kardeşinin yanında evet bide ablam varmış.Bizim akrabalar babamın eski karısını kızını canavar gibi tanıttı onlara düşman gibi büyüdüm ta ki geçen yaz onlarda kalmak zorunda kalıncaya kadar memlekete gidince hasta oldum ve ablam bana baktı.Artık söylenenlerin anlamsız yersiz ve saçma olduğunu düşünüyorum ve onlarla arada görüşüyorum.Eskileri şimdi düşününce hayatım 1001 parçalı puzzle gibi geliyor bana.
      Okula başladım. Okul bana bir oyun gibi geliyordu aslında derslerim iyi olduğu için kalmak denen şeyi neredeyse ortaokula kadar öğrenemedim sadece geçen sene beraber olduğumuz arkadaşlardan bazıları bu sene bizimle beraber olamıyordu. Oyundu benim için sadece(Bu arada eğitim sistemimize ince bir sitemim var ben öğrendiğim bütün küfürler aylaklıklar tembellikler bir sürü kötü şeyi okulda öğrendim) O aralar aile hayatım iyi gidiyordu ya da ben öyle sanıyordum pek hatırlayamıyorum.
       
        Ama o çarpık aileleşmenin acıları çıkıyordu o zamanlar ufak ufak. Ortanca ağabeylerimden biri evleniyordu en sevdiğim abimdir kendisi her şeyi yaşamışımdır onla her türlü ortama iyi ya da kötüyü elinden geldiğince göstermiştir ufakken ben onla pazarları çizgi film izlerdik bunda ne var demeyin abim 20li 25li yaşlardaydı ama bana çok güzel uyuyordu. En sevdiğim abim evlendi. Düğün yapıldı o düğün de tatsızlıklar oldu bir sürü kişinin kalbi kırıldı. Ben ufak bir çocuk olduğum için hiç birini hatırlamıyorum ama abim diyor ki düğüne herkes silahla gelmiş babamlarla eski karısının akrabaları neredeyse çatışma yaratacakmış abim ortada kalmış zor zar engellemiş şimdi düşünüyorum da en mutlu günü düğününde yaşadığı ikilemi umutsuzluğu.

        Öyle veya böyle 8 sınıfa kadar geldim. Pek bir idealı değildim sınav için dershaneye gittim ama arkadaşlara fena uymuştum ne dersler ne denemeler öylesine girip çıkıyor derslerde konuşuyor okulun son aylarında dershaneye diye çıkıyor geziyordum. Yine bir gün okula öyle dedim din hocamız beni severdi bende onu sever sayardım işte okuldan çıkıp dershane diye gezmek için izin alırken olum senden bir şey olmaz sen düz liseye bile giremezsin sen gez dolaş dedi. O gün gezdim dolaştım ama her zamanki arkadaşlarla gittiğimiz yerde eğlenemedim bir tat alamadım. Ama ertesi günlerde sabah dershaneyi ben açtım akşam ben kapattım çok çalışmaya başladım. Benimle yola çıkan bir sürü zeki arkadaşı uyardım beni dinlemediler cezasını çekiyorlar şimdi neyse. Sınava girdim heyecanım yoktu ve kazanmıştım bir Anadolu lisesini.

      Artık lise macerası başlamıştı bu arada babamı akşamları cep telefonundan arıyorlar bizim yanımızda açmıyordu. Artık gerçek dertler yaşıyordum cebinden prezervatifler cinsel güç hapları buluyordum söyleyemiyordum kimseye söyleyemiyordum. Çünkü ağabeylerime söylesem kavgalılardı ben küçükken çok büyük kavgalar olurdu bizim evde camlar çerçeveler inerdi kırılırdı bir keresinde abimin dişi kırılmıştı ben ufak bir çocuk olmama karşı onları tutup ayırmaya çalışırken içimden neden diye sorarken ağlardım sadece ağlardım. İşte kavgalılar diye içime attım. Bulduklarımı çöpe atıyordum. Sonra işler karıştı herkes fark etti annem de fark edince babamla konuşmamaya başladılar artık. Ve bir gün bana dedi ki babandan ayrılmak istiyorum yemek yiyordum ve ağzımda lokmam kaldı tek kelime dedim git ama yarın gel dedim annemde neden deyince cenazeme dedim direk intihar edeceğimi söyledim. Bana sürekli babamın hatalarını söylediler en ufak hata arar olmuşlardı babamda onu dışladılar ve şimdi fark ediyorum ki ne yazık en kolay bu ayıplamak bir insanın sürekli hatasını arasanız o insan bir süre sonra kendi farkında olmadan hata yapmaya başlıyor. Banada hatalarını gösterdiler ve babama düşman kesildim onu anlamak yerine. Ve günlerce düşündüm ben bunu sonunda camın kenarına oturdum ayaklarımı da aşağıya sarkıttım sadece son anlarımı düşünüyordum. Ve içimden bir ses kuranı aç dedi açtığım sayfada direk bir ayet takıldı gözüme tam olarak bilmiyorum ama intiharın günahını anlatıyordu. Düşündüm yalnız olmadığımı şükrettim ve vaz geçtim intihardan artık aklıma yatırmaya yani psikolojide gördüğümüz gibi bahane bulma adlı savunma mekanizmasını buldum aldatma artık mantıklı geliyordu aklımda sonra bu fikrimden de vazgeçtim okyanusta fırtına arasında kalan bir dal parçasıydım umudumu kaybetmeye başlamıştım değil umudumu tüketim artık. Tüm bunlar olurken ben bir kıza aşık oldum 2 sene peşinde koştum çok sevdim ama karşılığını alamdım çok feci kırdılar kalbimi. Bir rahatsızlık yüzünden hastaneye gittiğimde bana doğru dürüst muayene yapmadan lenfoma yani kanser dediler neyse ki o hastalık değilmiş ama çok yıkılmıştım.

             Allah şükürler olsun Hüseyin hocayla tanıstım beni çözdü ve ilk defa bu yukarıda yazdıklarımı birine anlattım ben kendimin güç kaybedeceğinden korkardım ondan kimseye anlatmazdım. Dışarıdan bana bakan güçlü yıkılmaz bir kale titanic gibi sağlam sanırdı ama buz dağının suyun alt ta kalan kısmı tarafından yaralandım ve batmaya başladığımı anlattım Hüseyin hocama. Güvensizliğimi keşfetti ve bana insanlara nasıl güvenebileceğimi öğretti. Hala dertlerimi çözmeye çalışıyorum ama artık bir yere kadar olmazsa da kendi yoluma bakacağım evet belki bir şeyler eksik olacak ama bu hayatta mükemmellik Allah tır en korktuğun şey bir şeyin kusursuz olmasıdır çünkü onda içinde veya derinde büyük sorunlar vardır. Artık ne gelirse gelsin başıma neler gördüm bu ne ki deyip devam ediyorum. Hayatımda minimum performansımla yaşadığımı fark ettim ve şimdi sıra içimdeki maksimum gücü uyandırmakta diğer bir deyişle denizdeki ufak balıktım denizden habersiz ama artık denizin farkına vardım ve deniz olma potansiyelimi gördüm. Geçmişimi düşününce tüm bunların tek nedeni var sevgisizlik babam severek evlenseydi ufak yaşta zorla evlenmek yerine dışarıya alışmazdı o ortamlara  tüm yaşam değişirdi şairin dediği gibi bir insanı sevmekle başlayacak her şey evet dediği doğru artık benim hayatımda böyle olacak severek evleneceğim çocuğuma sevgi vereceğim şımartmadan kızmak dövmek yerine yaptığı şeyin hatalarını öğreteceğim benim hatalarım olduğunda beni eleştirmeyi öğreteceğim.Kısacası sevginin yolunu göstereceğim onlara bir insanı sevmenin sevgisini belli etmenin küçüklük güç kaybı acizlik değil sevmenin zor,sevgisini söylemenin ise daha zor ,güçlü ve cesur insanlar tarafından yapılabileceğini anlatacağım herkesi sevmeyi karşılıksız aşkı öğreteceğim işte bu bütün dertlerin ilacı SEVGİ olduğunuda
                                                                      Paronoid umutlar