Büyük Günah Olduğuna İnanan Bazı Eşcinsellerin Feryadı KURTULMAK İSTİYORUZ
Gidenler, geri gelmek istemezlerse gittiler, bari kucağımızdaki çocuğu korumak için nelerin bir çocuğu eşcinsel yaptığını bilelim.
12/04/2009
Birgün gelip de, eşcinsellik konusunda araştırma yapıp, nasıl eşcinel olduklarını öğrendikten sonra günlerce şoke olmuş halde gezeceğimi aklımın ucundan bile geçmezdi.
Aman Allah’ım!
Meğer hiç ummadığımız olaylar, bu çocukların eşcinsel olmasına sebep oluyormuş. Sebeblerin neler olduğunu öğrendikten sonra dünyayı alev alev yanıyor zannettim. Bir kez daha derinden idrak ettim “Herşey zıddı ile bilinir”in mahiyetini.
Söze nereden başlasam, yaklaşık on gündür düşünüyorum. Ben ki, yazmak istediğim konuya önce başlık bulur, sonra varsa donelerim, onu da yanıma alır, bir oturuşta o yazıyı yazarım.
Fakaaat! Karşıma öyle bir konu çıktı ki, bırakın hemen yazmayı, söze nereden başlasam, nasıl başlık atsam, bilemedim. Önce eşcinselliğin hangi yönünden girsem? Sebeplerini mi sonuçlarını mı ele alsam, sosyal boyutunu mu?
Nihayet karar verdim, önce, bir çocuk nasıl eşcinsel olur? Ya da bazı çocuklar… Onun üzerinde yazayım.
Anneleri, babaları; özellikle babaları bu evrensel problemle ilgilenmeye davet edelim. Hatta, gece gündüz, kan çanağına dönmüş gözlerimizle milleti bilgilendirme seferberliği ilan edelim. Çünkü, anne babanın bir “küçük” yanlışı, büyük bedeller ödense bile düzelmeyecek yanlışları doğuruyor.
Nasıl mı?
“Nasılın” cevaplarını bizzat yaşayanlardan aldım. Öğrendiklerim karşısında delirmediğim için Allah’a şükrediyorum.
Dokuz Eşcinselin Anlattıkları
Önce hemen ve özellikle şunları belirteyim; Her kesimde, her meslekte, her inançta ve her yerde eşcinsel var. Bazı yerde az, bazı yerde çok olabiliyor ama hiç olamayabilmiyor.
Eğer dikkat edilmezse, her aileden eşcinsel çıkabilir. Hiç kimse “Benim ailemden çıkmaz” diyemez. Ortalık “Benim çocuklarımdan eşcinsel çıkmaz” diyen anne babanın eşcinsel çocuklarıyla dolu. Bu çocukların kimi halinden çok memnun kimi hiç değil.
Hatta öyleleri var ki, ağlamaktan telefonda bile derdini anlatamıyor. Bu işin sektörünü oluşturanlardan tutun, bilgisi olmadığı için, kucağındaki yavrusunu eşcinselliğe sürükleyene kadar her türlü sorumlu var. Tabiiki milletimizin evlatlarını, özellikle eşcinsel olması için çaba harcayanlar, bu iş için milyar milyar dolar alanlar da mevcut. Bu noktayı araştırma işini, gazetecilere bırakarak aile içinde, bilgisizlikten doğan felaketlerin ne kadar basit konulardan oluştuğuna bir göz atalım.
1. Genç; Y. Her Aileden Eşcinsel Çıkabilir
Eşcinsel bir genç. (Sosyal konumunu özellikle söylemiyorum.) Bana telefon açtı. (Araştırmamın ilk adımını anlatıyorum.) Genç; “Ne olur beni kurtarın, kimselere derdimi anlatamıyorum. Bu dert beni öldürecek”şeklindeki feryadıyla söze giriş yaptı. Sık sık, eğer çare bulamazsa intihar edeceğini de vurguluyordu.
Ne yapacağımı şaşırdım. Konu hakkında bir bilgim yok, ne yapsam, ne etsem derken, gence; “Sen beni bir hafta sonra ara” dedim.
Bazı doktorlara sordum, onlar “doğuştan öyle” deyip kestirip attılar. Bütün kapıları kapattıktan sonra, bir de dev çiviler çaktılar kapılarıma. Bir de, bütün sorumluluğu yaradana atfetti: Öyle ya, doğuştan öyle doğmuşsa, nefis için mazeret de hazır oluyordu. Daha sonra, Dr. Gülsen Atasever ablaya sordum, (Yaklaşık 15 yıl oluyor) “Eşcinsellik doğuştan mı gelir, sonradan mı olur?” Aldığım cevap net ve çok anlaşılır dı. “Tamamen çocuğun yetiştirilma tarzıyla ilgili, yani kültürel bir vakıa.” dedi.
İnancında eşcinselliği kötü görmek yoksa, kişiler çocukluğunda eşcinsel değilse bile, sonradan isterlerse olabilirlermiş.
Cevap beni rahatlattı.
Araştırmama hız verdim. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde gencin hormonlarının kadınlaşıp kadınlaşmadığının tahlilini yaptırdım. Çok azı erkek, diğer hormonlar kadın hormonu çıktı. Doktor tahlillerin sonucunu görünce; ” Bu gencimizin bu durumu çocukken başlamış.” deyip, gence sorular sordu. Nerelisin? Nasıl bir aile yapınız vardı v.b.
Genç cevap verdi. Doktor daha detay bilgilere doğru indi. Bende “Doktor neden böyle sorular soruyor, Annen babanı döver miydi?” Ne ilgisi var? Bazı doktorlar da ne yapacaklarını bilmiyorlar, diye içimden kızarken genç cevap verdi; “Hayır annemi döverken görmedim, ama kumar oynardı, biz çok aç kalırdık, babamın yüzünden aç kaldığımız için babamdan nefret ederdim.” dedi.
“Mesele anlaşıldı” dedi doktor. “Peki babandan nefret ettikçe neler düşünüyordun?”
Gencin cevabı ilginçti; Altı ya da yedi yaşındaydım, anneler daha iyi, hep çocuklarının yanında,onlar iyi, babalar kötü, ben de anne olacağım dedim. Bunu düşündükten sonra, ilk işim ablamın eski bebeğini alıp, onunla oynamaya, bir anne gibi göğsüme götürüp, hayali göğsümden ona süt vermeye başladım.”
Doktor bana döndü; “İşte Emine hanım sebeb anlaşıldı, çocuk zihinsel olarak kendini kadın gördükçe, hormonlar da o yöne doğru gelişip, sonuçta bu duruma gelmiş.”
Hayretten donakaldım. Böyle bir sebeple çocuk babayı modellemeyi terkeder miydi?! İşin daha acı veren ve daha karanlık yönü ise, toplum olarak, çocuğun bu konulala bağlantılı olarak cinsel arzularında yön değişikliği yapabileceğini bilmemek …Annenin bilmemesi, babanın bilmemesi, imamın bilmemesi, öğretmen bilse bile görevinin anneyi babayı eğitmek olmaması vs.
Y. hep ağlıyor; “Kurtulmam lazım, ben Allah’ın lanetlediği kullardan olamam.” diyordu. Kurtulmazsam intihar ederim, dedi durdu hep. Gözlerinden yaşlar süzerek arada bir de ,”Ben bir erkeğim, bir başka erkekle yatıp domuz olamam. Bana göre, kadın veya erkek kendi cinsiyle cinsel eylemde bulunamaz. Ben hiç kimseyle birlikte olmadım ama hayallerimde hep onlarlayım. Arzularım sapık, böyle bir durumda. Allah’ın huzuruna çıkamam, kendi cinsiyle yatan manen domuz olur, bunu biliyorum o yüzden eyleme geçmedim.” diyordu hep.
Doktor ona terapi yaptı, ilaçlar verdi. Sonra gençten ayrıldık. Ancak on yıl sonra görüşebildik. Yurt dışına gitmiş. Yedi yıl gurbette kalmış. Hep tedavisiyle ilgilenmiş. Umudunu kaybetmeden hırsla mücadele etmiş. Yedi yıl sonra memleketine gitmiş, evlenmiş bir de çocuğu olmuş. “Duyguların değişti mi?” dedim.
“Kalıntıları duruyor ama eskiye göre çok iyiyim. Önceleri kadın teninden bile nefret ederdim, çok şükür erkekten umudu kesen nefis kadın tenini benimsiyor, şimdi eşimi çok seviyorum. Şeytan bazen musallat olsa da ona yüz vermiyorum. Allah Kur’an’da ihlaslı kullar şeytanı yener demiyor mu? Buna inandığım için, gerekirse evlenmemeyi de göze aldım. Öyle büyük bir haramla geçici zevklerle kirleneceğime, haramdan sakınır ve bunu başarmış olmanın zevkini yaşarım.” dedi.
Sevinmiştim.
Göklerde uçuyordum sanki. Bize göre bataklık olan durumdan bir genç kurtulmuştu. O zamanlar binlerce gencin aynı durumda olduğunu, çoğunun kendi durumundan memnun, diğerlerinin ise hiç memnun olmadığını bilmezdim.
Aradan yıllar geçti yine.
Arada bir telefon açan, “Bir derdim var ama söyleyemiyorum diyen gençler” oluyordu. Doğrusu beş yıl öncesine kadar pek ilgilenmedim bu gençlerle. Sonra ilgilenip yetkililere, analara, babalara gücüm yettiğince bildirdim, bildiriyorum. (Bu satırlar birer bildiridir de ayrıca.)
2. Eşcinsel M. Yaşlı Ama Sapık
Birgün yine ağlayan bir erkek sesi, ahizenin öteki ucundaydı. Bu defa;
“Emine Hanım kızım, beni ayıplama ne olur, sana bir derdimi anlatacağım. Sonra da benim ahirette yerimin ne olduğunu bana söyleyeceksin.”
Kimsenin ahiretteki yerini bilemeyeceğimi, ama hangi fiillerinin cehennemlik olacağını bilebileceğimi söyledim. Yaşlı adam derdini dökmeye başladı. ”Kızım çok utanıyorum. Ölüyorum kahrımdan. Ben yetmiş altı yaşından sonra çocuklara dadanan bir sapık oldum.” dedi.
Nefesim durdu sanki. Dondum adeta. Bu adam ne diyordu. Aman Allah’ım! Bu sapığı hemen gebertmek lazım. Böyleleri, ipte sallandırılmalı, diye düşünürken adam girdiğim bu psikolojimi hissetti. “Eminim Allah belanı versin” diyorsun. Ama hastayım, galiba bunadım kızım. Ölsem ölemiyorum. Durumum çok feci. Ben soramıyorum, ne olur siz sorun. Bizim bakkal söyledi, siz benim durumumdaki kişilere yardım edermişsiniz.” dedi. Amcaya “Benim işim başımdan aşkın, işim yok da senin gibi sapıklamı uğraşacağım.” diyemedim. Önce nefretle konuştum. Sonra kendi kendime, “İmdat isteyenden yardım eli geri çekilmez.” deyip, bundan sonra sarkıntılık yapacağı çocukları kurtarmak için, “peki” dedim. Hikayesi uzun bir çalışmadan sonra zorla bu adamı psikoloğa gönderdim. Uzun uzun tahliller yapılmış. Tahlil sonucunda psikolog da terapi yapmış. Durum vahimmiş, doktorun bana anlattığı.
Yaşlı adam ruhsal yönden hastaymış. Kendisini arada bir on beş yaşlarında erkek sanıyormuş. Psikolog, hemen bu adamın çocukluk dönemine inmiş. O adamın çocukluğunda anne figürü öne çıkmış.
Babası annesini çok dövermiş. Dayak yiyen kadın, kocası evden her çıktığında,
”Allah erkek milletinin belasını versiiin! Erkekler alçaaak. Erkekler gavur!”diye ağlıyor, oğlu yanına gelince de, ona; “Sende erkek değilmisin, Allah hepinizin belasını versin” diyormuş. Bu adam da annesinin bu sözünden sonra “Madem erkek olmak kötü, ben de kadın olurum” demiş. O günden sonra hep erkek olmaktan korkmuş. Annesinden duyduğu “ Erkek milletinin Allah belasını versin” sözü birdaha kulaklarından silinmemiş.
Tabiî Peygamber sözüne kulak vermek gerektiğini bir kez daha hatırlıyor insan. Kadın kocasının, kocası karısının aleyhinde konuşursa bu da gıybettir. Haramdır, günahtır. İşte, bir bilinçsizlik. Annenin çocuğunun yanında kocasına hakaret etmesi o çocuğun kanına girmiş. O pisikolojiyle büyümüş. Kendisi gibi arkadaşlar edinmiş. Rezil bir hayat yaşamış. Evlenmemiş de. Bir çocuğu olmadığı gibi, akrabaları da onu reddetmiş.Yaşlanınca bakkalın kenarında eski bir binanın rutubetli odalarının birinde, bir yatak, kirden kayış gibi olmuş bir yorgan bulup orda yaşamaya başlamış. Derken ölümünün yaklaştığı gelmiş aklına. Çocuklara olan alçakça tutumunu hatırladıkça, gençliğinde bir kez hutbedeki hocadan dinlediği mahşer gününü hatırlayıp, çareler aramış. Şok oldum adam konuşurken.
Hayat hikayesini doktora anlatmış. Doktor bu hasta adamı Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine göndermiş. Ondan sonra da bir daha haber alamadım yaşlı adamdan.
Bu ve benzeri olaylar beni, Mektup Dergisi’nde bir sır kutusu açmaya itmişti. İnsanlar dertlerini, kendini aşan duygulardan olan iç problemlerini kimselere anlatamıyorlar, hiç olmazsa bize yazsınlar biz de sorulara cevap arayalım dedim.
Mektup Dergisi’nde yazdığımız özel durumlar, okuyucuların çok özel sorularına, bazen kendimiz, dini içerikli kitaplardan, bazen de konusuna göre uzmanlara sorup cevap yazdık.
Bizim özel konulara eğilmemizi şiddetle kınayan babanın hakaretleri ve o nefret dolu ses tonu hâlâ kulaklarımda “Müslümanların dergisinde bu tür konuların ne işi var?” diyordu. Çünkü dünyadan habersiz olan kardeşimiz, müslüman ailelerin çocuklarından eşcinsel çıkmaz sanıyor, bana aşağılayıcı hakaretlerini sürdüyordu. Aynı şahıs, yıllar sonra ağlayarak benden özür diliyordu. Oğlunu arkadaşıyla kötü durumda yakaladığını, bu yaraya bir derman bulunup bulunmadığını sordu.
Evet, gizli gizli yürüyen dehşet virüs, çocukları esir alırken, aile içinden birinin veya birkaçının eliyle aileye giriyordu işte.
3. Eşcinsel. S. Babasından Nefret Eden
Erkek, Kadın Olmak İstiyor
Hemen şunu söyleyelim, hiçbir erkek bedeni asla tam kadın olamaz. Bu durum çok iyi bilinmeli. Gençlerin uzuvlarını kesme işini ranta çevirenler tuzağına düşmemek gerek.
S. de telefon açtı bana. Dindar bir ailede yetiştiğini, İmamın Manken Kızı adlı romanımdaki bir sözden cesaret alarak beni aradığını, bir derdini benimle paylaşmak istediğini söyledi, durumu anlattı. Çözüm arıyor… Yangından kendisini çıkarmaya çalışıyor belli.
Uzun zamandan beri, masum bir çocukken Bush ve İsrail Başbakanı gibi caniler hangi süreçten geçip de canileştiler diye düşünmekteydim. Şimdi de gönüllü eşcinsel olanlar haricinde eşcinsellikten iğrenen, onun bir namussuzluk olduğuna inandığı halde yine de duygu olarak eşcinsel olanların çocukluğunda neler olduğuna aklımı yormaya başladım. Bu yüzden S.ye, bana çocukluğunu detaylarıyla anlatmasını söyledim. Anlattı hayatını. Arada, onun değinmediği konular hakkında sorular sordum.
Aman Allah’ım bu ne? Yine benzer durumlardan dolayı çocuğun cinsel arzuları yön değiştirmiş.
Babası annesini sık sık dövermiş, annesi odasına geçip, gizli gizli ağlarmış. Annesine acıyan S, sürekli annesinden yana olmuş. Annesini hep ağlarken gören çocuğun dengesi bozulmaya başlamış. Erkek olmak kötü bir şey duygusuna kapılmış. Ayrıca annenin yanında yer almak için anne olmak lazım diye düşünmüş, ve anne olmaya karar vermiş. O günden sonra hep pembe ve kırmızı ağırlıklı, kız giysilerini seçmiş. Ne anne farkındaymış, ne de baba. Yedi yaşındayken de çok sevdiği erkek arkadaşıyla evlenmeyi hayal etmiş hep. Hayal etmiş çünkü hiç kimse ona, “Yavrum sen büyüyünce bir kızla evleneceksin” dememiş. Bir yandan da bozuk aile yapısı çocuğu alabora etmiş.
Bu arada karısını döverken müslüman olduğunu unutan baba, dini konularda çok büyük bir dikkatle, eğitimli bir beyefendi gibi oturup, “Bak oğlum bizim çok güzel bir dinimiz var. Hükümleri şunlar şunlardır” diye hafta sonu hariç her gece din dersi vermiş.Çelişkiler içinde yaşayan S. hem dindar hem de hormonel olarak kadın duygularında bir erkek olmuş. Duyguları doğrultusunda yaşasa Allahtan korkmuş, yaşamasa sapkın duygularıyla işin içinden çıkamaz olmuş. Bazen dine boşvermek istemiş, ama hedefine ulaşamamış. Bir müddet, dinsiz ateist eşcinsel arkadaşının etkkisinde kalsa da, uzun süre inançsız kalamamış. Hem ağlıyor hem de “Bana bir çare var mı?” diye soruyordu. Ona şu meyanda tavsiyelerde bulundum; “Haramı işlememenin ilk yolu imandır. İmanın temizliyemeyeceği pislik yoktur ama şartları vardır. Önce çok güçlü bir tevbe etmek. Hemen ardından-içinden gelmese de- namaza başlamak. Ardından arkadaş çevreni değiştirmek. Daha sonra düzenli olarak her akşam az da olsa Kur’an okumak. (Arapça veya Türkçe mealini) Her akşam yürümek veya herhangi bir spor dalında spor yapmak. Gücün yettiği kadar oruç tutmak.
İlk etapta saydığım altı maddeyi yerine getirirken, bir taraftan da bir hastaneye gidip hormon testi yaptırıp, normal olup olmadığını araştırmasını doktordan eğer hormonlarında dengesizlik varsa, dengeleyici ilaçlarla tedavi istemesini tavsiye ettim. En önemlisi, nefsine asla erkeklerle ilişkiye girmiyeceğini iyice telkin etmesini, nefsin sana gerçekten inanırsa, erkekten başka çıkış yolu var mı diye arayışa girecektir. Ama bunun için iraden çok büyük olmalı, çok güzel olmalı, nikahsız her ilişki pisliktir İslâma göre. Erkeğin erkekle nikahı, asla olmaz. Uzmanların, ‘Sen kadınsın’ demesi de yetmez.” diye telkinlerde bulundum.
Bu genç söylediklerimi aynen yapmış. Çok zorluklar çekmiş ama sonunda yüzde yetmiş başarılı olmuş. S. şu anda evli. Vicdanını rahatlatmak için, kendisi gibi tevbe eden, yani birkaç kez bu tür günah işleyen biriyle evlenmiş.
Nasıl oldu bilmiyorum, bu konuda talepler arttı. Konu üzerinde dikkatlice durdum. Üniversitede biraz psikoloji üzerine dersler aldığım ve yıllardır insan özellikleri üzerinde okuduğum için olsa gerek, Ayetller ve hadisler ışığında neler biliyorsam bunlarla gençlere tavsiyelerde bulundum. Ameliyatla “kadın”olmak isteyen bazı gençlerin fikirlerinin değişmesine yardımcı oldum. Onlara; “Erkek ameliyatla erkek özelliklerini kaybeder ama kadın olamaz, kadınsı olur. Kadınsı olmakla, şuh olmakla gerçek kadın olunamaz. Kadınlık bunlardan farklı şeylerdir” dedim. “gül bahçesine kuyu açmakla deniz yapamadığımız gibi erkeği de tam olarak kadına çevirmek mümkün değil. (En azından şimdilik) İleride Ayetin dediği gibi, Allah’ın yaratma sistemine şeytani müdahaleler yapar da sistemi değiştirebilirlerse onu bilemem. Ama bu zamanı, biliyorum ki; bu mümkün değil.”
Uzun uzun izah ettim her birine.Yirmi iki gencin on yedisi şu anda gayet normal halde devam ediyor hayatlarına. Üçü eski haline döndü, tekrar vazgeçti. İnancı zayıf olanlar med-cezir yaşıyorlar. Eşcinselliği, imanına, namus ve şerefine aykırı bulanlar ise savaşı kazanıyor.
“Efendim” diyor bazı gençler, “ne yapayım benim arzularım var” diyor. Herkesin arzuları, istekleri var. Nasıl ki vitrinde duran altınlara ulaşmak için can attığı halde, haram diye çalmıyorsa, normal evli veya imanının gereğini yapan bekar bir erkek, çok cekici bir kadını arzuladığı halde, o kadın zinaya açık olsa bile nasıl ki haram olduğu için uzak duruyorsa iman eden bir eşcinsel de, imanlı ve Müslüman, Allah’tan korkan ve sevense, nefsinin istediğini değil, Allah’ın istediğini yapar.
Tedavi olur.
Tedavi olamazsa, sapkın arzularına gem vurmaya çalışır. “Şu ölümlü dünyada bu sapkın duygular bendeyken ne nefsimin istediği bu cürmü işlerim, ne de bu arzularla evlenirim” der ve Allah’a sığınır. Allah, gayret edeni mutlaka her kötü dürtüsünden ve alışkanlığından kurtarır. Hem, bilerek harama devam edenler bedel ödemektedirler. Gençken geçici zevkin bedelini, belki gençken, belki yaşlıyken öder. Burada ödemezse, ahirette hiç kaçış yok tevbe etmeyenlere. Müslümanın inancı bu.
Allah’a inat yaşayanlar itiraz etseler bile!
Ruhu kimseyi sevememiş kızlar evlenmeden duruyorlar. Peki nasıl duruyorlar? Kendi nefislerine “helal yoksa haram da yok” diyerek umudu kestirmişler.
Maslov’un hayat hiyararşisinde bile, fiziksel ihtiyaçlarda cinsellik son sırada karşımıza çıkıyor.
En son ihtimal şu ise, ya İslam’a göre sapık olan ilişkilere devam edeceksin, yada her zevki tatsan da, cinselliği unutacaksın, dense, gerçek mü’min namuslu kalıp mücadele etmeyi seçer.
Buraya kadar, üç genci ve eşcinsel olma sebeplerini yazdık.
Bitti mi?
Hayır. Daha altı genç var.
Gelecek sayı devam edeceğiz.
Neler var neler. Anneler veya anne adayları, babalar ve baba adayları beni dikkatlice takip edin. Göreceksiniz ki; büyük bir ihtimalle çok önemli şeyler öğreneceksiniz. İhtimal ifadesini şu yüzden yazdım, yazacaklarımı biliyor olabilirsiniz, diye düşündüm. Ama bilseniz bile, mutlaka bilmediğiniz şeyler de vardır. Çünkü şahsıma ait özel araştırmalar bunlar. Hepsini koysam yazı çok uzun olur. Okuyucuyu bir konu ile sıkmayayım diyorum. Aklı şehvetinde olmayanlar, zinadan kaçmayı başarırlar.
Allah’a emanet olun değerli okuyucularım.
http://www.mektupdergisi.com/yazi_159_Buyuk-Gunah-Olduguna-Inanan-Bazi-Escinsellerin-Feryadi-KURTULMAK-ISTIYORUZ.html