ÇOCUKLUK TACİZLERİ VE EŞCİNSELLİK ( ÇOĞUL KİŞİLİK )
SİZ HİÇ ÇOCUKKEN CİNSEL TACİZE UĞRADINIZ MI?
Sitenizde bahsettiğiniz eşcinsellik problemi yaşayan insanlardan birisiyim
sizin bu konudaki yardımız yada terapiniz yada tedaviniz nasıl oluyor bunu
öğrenmek istiyorum
HK:www.escinselterapi.net i sıkı incelerseniz
terapi gören kişilerin
kendi iyileşme süreçlerine dair
kendi yazıları var.
eşcinsel terapi de
haftalık düzenli
terapilerle
kişinin kendi istek ve iradesine bağlı olarak
en erken 3 ay yada 6 ay içinde
iyileşme olabiliyor
özeti budur.
genelde
ilk terapiye
çekinerek
kaygılarla
gelinir
şüpheler olur
2-3-4 terapiden
sonra
güven ortamı
oluşunca
iyileşme süreci
başlar
bu işi sizinle halledeceğimize inanıyorum
sitedeki hikayeleri okuyorum
HK:okudukça ne görmüş oluyorsunuz?
çok güzel ve olumlu düşünceler
yok hakkınız hiç şüphe duymadım
aslında sizi bir dua ile buldum
desem inanırmısınız?
şöyleki
ben oldukça dindar bir insanım
5 vakit namazını kılan
fakat bu rahatsızlık
çocuklukta olan bir kötü olayla başladı
velhasıl kelam
daha sonraları üniversitede tanıştığım bir bayan
arkadaşım oldu
durumu bir şekilde öğrendi
ama başkasından değil
bilmiyorum belki istedi belki de rüya ile...
oda çok dindar
durumu tam olarak biliyor
fakat artık ilerlediği için geçenlerde uzun uzun konuştuk
oda karşına birisini çıkartsın seni bu dertlerden kurtasın diye uzun uzun dua etti
bende dualarını ortak oldum
çok üzüldüm ve ağladım o gece
sonrasında sizi bir gay sitede yahut onunla bağlantılı bir yerde gördüm
etkilendim ve danışmaya karar verdim
bu hastalıktan kurtulmak için her şeyi veririm
HK:çocukken olan kötü olay nedir
tecavüz
HK:yaş kaçken ve kim tarafından?
olayı anlatmakta sakınca yoksa
5 yada 6 yaşındaydım
sakıncası yok
anlatırım ben
evimizin yakınında
bir fırıncı çırağı vardı 18 yaş civarında
gözüne kestirmiş olmalı ki
küçükken de güzel bir çocuktum
sosyaldim
dışarılar da oynayan çocuk tipi
neyse
annemle kız kardeşim kuaföre gittiği bir gün o zaman
22 nisan
tarih
yıl 1993 yada 1994
öğleden sonra
bu çocuk
fırının deposundan odun getirmek için el arabası ile gidiyordu
bilirsin çocuklar böyle arabaları severler
peşine takıldım
oda sende gelsene bizle dedi
benle pardon
gittim peşine
kapıyı kapattı
o deponun
içeriye girdik
neyse aşağıya doğru gittik
odunların orada
o cinsel organın çıkardı ve tuvaletini yaptı
sonra bende sanki etkilenmişçesine bakıyordum
sonra yanıma geldi organı elinde
işte hafızamda o olaya dair hiç birşey yok
sonra o üzerini topluyordu
bana 6.000 lira para verdi
hoşuma gitti para verdiği
bende o parayla bayrak aldım
sonra eve geldiğimde tuvaletimi yaparken
zorlanmış olmalı
annem durumu anladı
fakat o sürekli olarak benim zorla yaptırdığım iması vererek beni suçladı
annem yıllarca beni suçladı
her kızdığında küfür etti
afedersiniz
yıllarca böyle devam etti
anneme karşı hiç sevgim olmadı
halende geçinemeyiz
o bana çok düşkün olsa da onu hiç sevemiyorum
şu anda cinsel problemim
sürekli olarak
porno seyredip günde en az 2 kez masturbasyon yapmakla geçiyor
yolda gördüğüm erkeklerle kafamda direk porno film sahneleri oluşturmak ile geçiyor
baba oğul ilişkisi nasıl bu süreçte?
babam hiç bilmedi
söylemedi annem de
hep korktum
fakat babam bir kez
daha önceki eşcinsel ilişki arkadaşlarımdan
gelen bir e-maili okumuştu
o zaman beni
sen i…. mi? oldun diye
çok kötü dövdü
bende birşey diyemedim
Onlar, çoğul kişilik bozukluğu, bir diğer deyişle disosiyatif kimlik bozukluğu adı verilen psikolojik bir rahatsızlığın kurbanları.
Çoğunluğu, küçük yaşlarda maruz kaldıkları cinsel ve fiziksel istismar sonucunda, geri kalanlar ise, ebeveynler arasındaki şiddete tanıklık etme ya da çok küçük yaşlarda uğradıkları ağır tecavüzler sonucunda geçirdikleri telafisi mümkün olmayan travmalar sebebiyle bu rahatsızlıkla tanışıyorlar.
Rahatsızlık genelde küçük yaşlarda maruz kalınan fiziksel ya da cinsel istismar sonucu ortaya çıkıyor.
Ne yazık ki, günümüzde her dört çocuktan biri cinsel tacize uğruyor. Her on çocuktan biri de ensest kurbanı.
Tacize uğrayan çocuk, benliğini ve onurunu koruyabilmek, varlığını sürdürebilmek için zengin hayal gücünü kullanarak başka kişilikler yaratıyor.
Çocuk nihayetinde kendini diğer kişiliklerinden koparmayı bile başarıyor ve büyüyor...
Kendini tanımıyor, insanlardan kaçıyor, bir yuva kuramıyor, suç işliyor, haksızca yargılanıp cezalandırılıyor.
Yaşamının her anı, böylece, bir bedende yaşadığı farklı hayatlar arasında kaybolup gidiyor.
Sanırım şimdi çocuklarımıza nasıl davrandığımızı bir kere daha gözden geçirebiliriz.
Aile içi istismar ve intihara kadar sürükleyebilen aşırı baskı, çoğul kişiliğin sebebi olarak sayılıyor. Ruhsal travma sonucu ortaya çıkan ve etkisiyle uyuşturucu kullanımından intihar etmeye kadar sürükleyen çoğul kişiliğin nedeni ise ailede yaşanan ciddi problemlerde yatıyor.
Genellikle küçük yaşlarda sürekli dövülme, ağır cezalandırmalar gibi fiziksel; tecavüz, taciz gibi cinsel ve sevgi gösterilmeme, sağlık, eğitim ihmalleri gibi duygusal travma yaşantıları bu rahatsızlığa yol açıyor.
Ailesi tarafından ihmal ve istismara uğrayan kişide bu rahatsızlığın daha büyük bir oranda görüldüğünü belirten Şar, bazı vakaların ise ´görünürde normal aile´de yaşandığını şu sözlerle anlatıyor: ´Anne-baba arasındaki problemler saklı tutulmaya çalışılsa bile, durumun farkına varan çocuk bundan etkileniyor. Aile içindeki sıkıntılar ilerleyen zamanlarda düzelse dahi bu rahatsızlık, geç gelen fatura gibi, ortaya çıkabiliyor.´
İyi niyetli ailelerde de hastalığın ortaya çıkabileceğini ifade eden Şar, ´Örneğin çocuktan derslerinde aşırı derecede başarı beklentisi bile hastalık için risk oluşturuyor.´ diyor.
Doç. Dr. Yargıç, ''Bu rahatsızlığın temelinde çocukluk çağında yaşanan ruhsal travmalar yatıyor. Aşırı dayak yeme, cinsel tacize uğrama, sürekli hakaret ve aşağılanma yaşama ya da şiddetli ihmal edilme gibi...'' dedi. Çocuğun bunları yaşadığı ortamdan kaçma ya da değiştirme şansı bulunmadığına işaret eden Doç. Dr. Yargıç, şöyle devam etti:
''Ortamda yaşamanın yolu, ortamdaki kötü ve iyi şeyleri ayırmak, kötü şeyleri yaşayan sanki kendisi değilmiş gibi düşünmek. Bir tür savunma yolu. Dolayısıyla o insan bir yandan feci bir şekide dayak yerken, cinsel tacize uğrarken, bir saat sonra da hiçbir şey yokmuş gibi davranmak zorunda. Bunun yapmanın yolu da, o iyi ve kötüyü zihninde birbirinden ayrı tutmak. Çevrelerindeki insanları ayırdıkları gibi kendilerini de ayırırlar. Tacize uğrayan 'ben var', bir de 'tacize uğramayan ben' var. Böyle iki tane de kalmıyor. Kişide o travmanın çeşitli parçalarını yaşayan farklı farklı kimlikler oluşuyor.''
Genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. Bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde “o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum” vb dusunce degisiklikleri gelistirir. Bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. Bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.
Çocuklukta ruhsal ve fiziksel kötüye kullanım, hastalığın etiyolojisinde rol oynar. Bunların büyük çoğunluğu cinsel kötüye kullanımlardır. Bu cinsel kötüye kullanımların en yaygını ensest’tir (ebeveyn, kardeş, dayı, amca gibi kişilerle yaşanan cinsellik, eski Türkçe “fücur”). Çocuklukta yaşanan bu olaylar, dehşet ve acıdan kendini uzaklaştırma ihtiyacına yol açar. Bu uzaklaşma ihtiyacı, orijinal kişiliğin ayrı yönlerinin bilinçdışı bir bölünmesine yol açar. Her kişilik gerekli emosyon ve durumu ifade eder; öfke, cinsellik, yetenek gibi. Bunlar, orijinal kişiliğin ifade etmeye cesaret edemediği niteliklerdir. Kötüye kullanım sırasına çocuk, dehşet verici fiillerden, kişiliğin çözülmesiyle kendini kurtarmaya çalışır. Bunu yaparken, özde başka bir kişi olur ya da kötüye kullanımın olmadığı veya olamayacağı başka bir kişi olur. Çözülmüş kendi’ler, uzun süreli, farkedilmiş emosyonel tehditlerden kendini korumanın kökleşmiş yöntemi olur.
ÇOCUK VE GENÇLERDE DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR
DKB ve benzeri kronik karmaşık dissosiyatif bozukluklar dalgalı seyretse de daima çocukluk çağında başlamakta çoğu zaman silik belirtilerle seyredip adölesans döneminde ve sonrasında çarpıcı belirtilerle fark edilir hale gelmektedir. Oysa çocukluk çağında tanı konulan vakaların daha kolay ve çabuk tedavi edilmesi olanaklıdır. Bunun yanısıra, çocuklukta tedavi edilmeyen vakaların adölesans dönemi ve sonrasında madde bağımlılığı, okul başarısızlığı, yıkıcı ve impulsif davranışlar, intihar eğilimi, kendi bedenine zarar verme, uygun olmayan cinsel davranışlar ve benzeri komplikasyonların eklenmesi ile de zarar görmektedir. Başlangıçta çocukluk çağı hayali arkadaşlığı gibi görünen durumlar hayali arkadaşların çocuğun kontrolünü alması ve yıkıcı davranışlara sürüklemesi halinde artık bir dissosiyatif bozukluk sayılmasının gerektiği unutulmamalıdır.
Çocukluk çağı dissosiyatif bozukluk vakaları erişkindekine oldukça benzeyen belirtiler göstermektedir. Bunlar arasında işitsel ve görsel varsanılar, trans halleri, hatırlanmayan davranışlar, intihar düşünce ve davranışları, öfke patlamaları, yaşından farklı davranma epizodları, ders başarısında dalgalanmalar dikkati çeker. Ayırıcı tanıda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, çocukluk çağı depresyonu dikkate alınmalıdır. Buna karşın,
Dissosiyatif bozuklukların çocukta başka psikiyatrik tabloları taklit edebileceği de özerlikle tedaviye dirençli vakalarda dikkate alınmalıdır. Bu yaş grubunda devam eden travmatik yaşantılar söz konusu ise farkedilmeleri ve önlenmeleri de özellikle önem taşır.