EŞCİNSELLİK ÜZERİNE (TARİHTE İLK) BENDEN SON YAZI
Yazılana muhatap olabilmek
Önce yazar/okur arasındaki ilişkilerden bahsetmek gerekiyor sanırım. Yani işe sıfırdan başlamak. Değerli Yönetmen’imiz Markar Esayan ve bana gelen e-maillerden bu sonuca vardım. İkimiz de benim yazım yüzünden epey kalaylandık.
Demem o ki bu kalaycıları bu coğrafyada tesmiye edildikleri hakaretamiz adla baş başa bırakıp asıl, geçinmeye gönlü olan, küfretmeyen, gerçekten ‘doğrunun ne olduğu’yla ilgilenip bize yazan samimi okurlarla (bu arada itirazî yazıları yazanlarla) konuşmak istiyorum; ilke olarak metot üzerine.
Bu çeşit ‘efendi’ okurlarıma erinmeyip tek tek yanıt verdim. Benzer şeyleri şimdi Şaban Bıyıklı adındaki ‘efendi’ Yazar kişiliğinde konuşacağım. (İtirazî yazısı Taraf’ta yayınlanmıştı.)
Değerli Şaban’dan ilk ricam her gazetede gördüğü her yazıyı ‘makale’ (doğru deyişle fıkra) sanmaması; bir günde tüketilecek bir yazı. Yazar esasen haksız değil çünkü biz çok daha derinlikli bir ‘deneme’yi, bir semineri bir gazetede yayınladık.
Övünülecek bir şey mi bir kusur mu ona beni başından beri izleyenler karar versin ama ben gazeteci olmadığım gibi köşe yazarı da değilim. Yazdıklarıma bu bakış açısı bilinmeyerek eğilinirse alelacele yazıldığı sanılan bir yazıya, anılan Yazar’da olduğu gibi az düşünülmüş itirazlar serdedilir.
Mesela:
Sözün gelişi Ahkâm kesmek anlamında ben ‘Bu işe günah-sevap diyebilmek için’ diye kurduğum bir tümceyi ‘Yazar bu işe sevap diyebileceklerin var olabileceğinden bahsediyor’ diyebilir. (Kaldı ki bir şey günah değilse an azından mübahtır). Bunun adı mugalata ve takılmıyorum.
Yazar (bize söven birçokları gibi) yazıyı bir kez okumuş, ‘çelişki’ gibi görünen noktaların üzerinde hiç düşünmemiş. Kimi okuyorsun; ben Rauf Tamer değilim. Misal:
Ben demişim ki: ‘’Bu anomalidir hem günahtır hem uzmanların alanına girer’’ ben böyle bir şey demedim. O yazı teemmülle okunacak olursa zaten esasen günah olmadığını ve fakat (ilerde geleceği üzere) belki daha fazla (mesela küfür) olduğunu söylüyordu. (Bu konuya geleceğiz. O yazıda bu konu (küfür konusu) net değil ama bu yazıda netleştireceğiz.
Bir iftira da (demeyeyim de gene ‘okuma bozukluğu’na vereyim) şu: günahfobikmişim ben. El insaf adam öldürmeye bile sadece günah diyen birine… Bütün günahları sayıp ‘bunlar sadece günah’ diyen birine… Bir şey daha sözün gelişi üzere ‘insan adam öldürür ama bunların hiçbiri sadist değildir’ demişim. Bunun neresi yanlış. Kinle, haklı intikamla, bir milyon gerekçeyle insanlar katil olur ama bunlar (mesela)seri katil değildir.
Yazar bir tümceyi kendince anlıyor ama her halde şunu hiç anlamıyor. ‘Eşcinsellik bir tercih değil olsa olsa bir zorunluluktur’’ Benim bu tesbitime karşı ‘Tanrı’nın bunları cezalandıracağını’ söylediğimi söylüyor. Ben böyle bir şey de söylemedim.
Hala iyi okuyucu-kötü okuyucu, metot bahsindeyiz eğer unutmadıysanız.
Bu arada Taraf’ta yayınlanan Doğu Durgun veya Duygu Köseoğlu’nun yazısına da değinmem gerekiyor. Değerli, düzeyli yazısında özetle , yanlış anlamadıysam Müslümanlar eşcinseller hakkında hiçbir şey söylemesinler diyor. Elbet benim pek anlamadığım siyaset, sosyoloji vs. ile ilintili olarak. Bunlardan pek anlamam ama mesela bir hristiyana ‘hristiyanlıkta şarap helal mı haram mıdır’ diye sorarsanız yetkin biri yanıt vermek ve ‘hatta merasimlerde ibadettir’ demek zorundadır. İslam’ı bilen birine sorunca hükmünü söylemesi zorunludur. İslam’da şarap içmenin fetvasını (Müslümanlar için) doğru buluyorsan, (sorduğun için) bu fiilin hükmünü de dinleyeceksin. Kimse senin (bulaştırmaya çalıştığın) demokrasin, sosyolojin vs. için dinine hıyanet etmez. Dinlerin ahkâmının da hiçbir demokratik ülkeye zararı yoktur. Bu tartışmaya(en önemlisi) sen hangi kimlikle giriyorsun: İnanan biriysen Kur’an’la konuşmak zorundasın, Kur’an seni bağlar. Yok değilsen, Müslümanların kendi sorunlarından sana ne. Hiçbir Müslüman inanmayan hiçbir eşcinsele ahkâm bindirmez. Onu Tanrı özgür bırakmıştır ki Müslüman bırakmasın. İnanmıyorsa ne dilerse yapar, bir Müslüman da ‘niye böyle yapıyorsun’ demez.
Bir de yeri gelmişken, eşcinsel arkadaşlarıma bir tavsiyem var: ‘İslam’a kafayı takmayın. Eğer siz, kalan ekseriyetle sizin aynı şey olduğunuzu söyleyecek bir din arıyorsanız felsefî olanlar dahil (Budizm, Brahmanizm gibi) yeryüzünde böyle bir din bulamazsınız.’
İkincisi şahsen benim düşüncelerimi demokrasi vs. ile cerh eden yazar bakın ne kadar demokrat:
‘’(Din ve Eşcinsellik üzerine bir tartışma ortamı oluşturmak için LGBT düzenleyicilerinin tartışıp verdikleri karar)…konferansa herhangi bir konuşmacının katılmaması (çağırılmaması) ve etkinliğin forum şeklinde düzenlenmesiydi; çünkü konuşmacı davet etmenin belirli bir otoriteyi masaya oturtmak ve din hakkında konuşturmak olabileceği düşünülüyordu. ….önüne geçilerek konu daha demokratik…..bir tartışma zemininde konuşulabilecekti.’’
Yazar bu LGBT’nin evlere şenlik bu demokrat(!)tutumuyla Türkiye’nin demokratikleşmesine önemli katkılar sunacağını söylüyor. Ne diyelim.
Yaptığım hata
Eleştirilen yazımda (bildiğim) bir hata var o da iyi niyetten kaynaklı. Taraf’ta yazıyorum diye, geniş okuyucu kitlesi var diye, kimse kırılmasın diye, yanlış bir şey yapıp son bir paragraf ekledim yazıma.
Bana söven bütün eşcinseller de o paragraf ilgisiyle sövdü , hak ediyor, kabul ediyorum. ‘’Eşcinsellere hakaret maksadı gütmediğim’’ i söylediğim, ‘’doğuştanlıklarına nasıl döndürebiliriz…’ gibi şeyler söylediğim son paragraf. Yanlıştı. Ömür boyu yapmadığım şeyi yapmış, inanmadığım şeyleri ‘nezaket’ olsun diye yapmıştım.
Esasa ilişkin
Bütün bunlar normal. Çünkü yaklaşık 400 yıldır yenilenme (tecdit, reform) görmemiş bir İslam’dan bahsettiğimiz gibi, 1400 yıldır da üzerine gidilmemiş bir insanî durumun hükmünü tartışıyoruz.
Felsefî, fikir çilesi sonucu ortaya fevkalade yoğun çıkan yazımda eşcinselliğin ‘bir anomali’ olduğunu söylemiş (böyle yoğun yazılara alışık olmayanların akraba kılamadığı) bir de ‘zorunluluktan bahsetmişim. Anılan muteriz Yazar’da da gördüğünüz gibi anlaşılmadı. İkisini ayrı ayrı ele aldılar. ‘Zorunluysa niye anomali diyorsun’
İnsanlar, bütün canlılar kuyruğu-kulağı tam doğar esasen ama hepiniz tanıksınız, kolsuz, bacaksız doğan, spastik doğanlar var. Bunlar anomalidir ve böyle doğanların kınanacak hiçbir günahları yoktur. Ama öyle yaşamaya da zorunludurlar.
Buradan giderek hiçbir uzuv engellinin bana seninle aynı uzuvlara sahibiz deme hakkı olmadığı gibi, hiçbir doğuştan spastik de beni kendisiyle eşitleyemez. Mantığa bakın: Bir şey doğuştansa anomali olamaz…
Mesele şu: İslam eşcinsele yeryüzünde kimsenin göstermediği toleransı gösterip (bazıları için) sükût ediyor. Ama eşcinsel beni rahat bırakmıyor: Eşitiz diyeceksin, hiçbir farkımız yok diyeceksin. Burada birilerinin dur demesi gerekir ki biz onu yaptık. Nasıl eşitiz, nasıl hiçbir farkımız yok. Ben Allah’ın (hadi atelerin tercihiyle söyleyeyim Doğa’nın) o iş için belirlediği yere, sen kaka yerine gidiyorsun. Fiziğinle ruhun arasında tam bir tezat var. Bu tezatı kabul et diyoruz. Hepsi bu. Hastalık mı denir, başka bir şey mi beni pek enterese etmiyor. Çünkü eşcinseli esasen anlamıyorum. Ama bir Müslüman, ötesi bir ‘erkek insan’ olarak kesinlikle söyleyeceklerim var. (Bayan olmadığım için lezbiyenlerin durumuna tam fransızım).
Sonuç
Söz konusu yazımda ‘Lut Suresi’ni anmamam da bir eksiklikti. Nedeni okuyucumda bir asgari alt yapının hep var olduğunu düşünmem gibi bir hata.
Lut suresinde lutîlik açıkça kınanmıştır. (Henüz erken söylüyorum ama orada da aktif olanın kınanmış olması düşündürücü geliyor).
Her neyse. Birincisi Lut kıssası, Kur’an’da beni İsrail kıssalarından bir kıssadır; ahkâm için değildir. İkincisi Lut Kıssası’ndakiler ortada bir sosyal epidemi, sosyal salgın olduğu için, üstelik tecavüzcü oldukları için anılmıştır.
Bu Sure’ye bakıp, ‘eşcinsellik şudur, budur’ demek zor. Eğer öyle olsaydı Hz. Ali döneminde bu işe ‘içtihat’la karar verilmezdi.
İslam araştırmacıları için daha önemli olansa şu:
Kur’an-ı Kerim, Saadet Çağında her yanlışı vakıayla düzeltti, değilse eski geleneklere yeşil ışık yaktı. El kesme vs. gibi cezalar cahiliyeden tevarüs edilmiştir. Bakıyoruz aynı Kur’an münferit eşcinsellikle ilgili tek ayet indirmemiş. Bu ne anlama gelir; Kur’an’ı bütünüyle tezekkür edince.
Eşcinsel, eşcinselliği savunup, sağlıklı insanlarla ‘aynı şey’ olduğunu söyledikçe, evet günahkârdan daha fazla bir şeydir; İslam dairesinin dışına çıkar. Şöyle:
Ayet, kadını erkek, erkeği kadın için yarattığını, aralarında (seksüel anlamda) meveddet (sevgi) yarattığını söylüyor. İşte bu açıdan kim ki eşcinselliğin normal, sağlıklılarınki gibi bir şey olduğunu iddia ederse İslam Dininin dışına çıkar. Bu şuna benzer. Kişi zina eder, içki içer ama ‘bu yaptığım doğru değil’ derse sadece günahkâr olur. Savunursa Kur’an’ın kötü dediğine ‘iyi’ dediği, Kur’an’ı yalanladığı için Din dışına çıkar. Özel örneğimizde, ben şahsen eşcinselliğin bir zorunluluk olduğunu düşündüğümden günahtan da bahsetmemek gerektiğini düşünüyorum. İlmihal diliyle söylersek ‘mekruh’tur. Başkalarına ‘kerih’ (çirkin) görünen. Yani…
Yani tecavüzcü olmayan, kimseye zararı olmayan, kendi durumunun genel-geçerle aynı olduğunu savlamayan kişi için Kur’an sükût etmiştir. Müslümana düşen de budur. ‘Yaratan, yarattığını bilmez mi’ (ayet).
Amiyane tabirle Kur’an eşcinsele ‘o senin sorunun’ demiştir. Yeter ki eşcinsel, kendisine benzetemediği kahir ekseriyeti rahat bıraksın. Onlara biz aynı şeyiz demesin.
Yazar
mazlummurat55@gmail.com
http://taraf.com.tr/haber/escinsellik-gunahtan-daha-fazla-bir-seydir.htm tıklayınız