YASAK ELMA
Öncelikle Bihter Ziyagil’in intihar etmeden önce dinlediği bu şarkıyı dinlemezseniz yazıyı okumadan çıkın sayfamdan. Hatta canlı performansı koyayım. Çünkü Beren Saat cidden stüdyoda ağlıyor. Ama siz şarkının şarkının stüdyo kaydını da dinleyin.
Türkiye turumun Trakya ayağı başladı. İşimin en büyük avantajlarından biri arkadaşlarımın yaşadıkları şehirlere gittiğimde onlarla görüşebilmem. Edirne’ye gittiğimde de Hüseyin Bey ile buluşup bi çay kahve içmek istedim. Aramadan önce kafamda 1000 tane senaryo kurduğum için gelmeyeceğini düşündüm. Çünkü hem son dakika aramıştım hem de belki ailesi ile belki de arkadaşlarıyla bi planı olabilir diye düşündüm. Ama yine de bi şansımı denemek istedim. Aramadan önce baya çekindim ve çok kaygılandım. Eğer gelmeseydi ben kendimi kötü hissedebilirdim hatta ona kinlenebilirdim de. Çünkü daha önce Adana’ya gittiğimde vakti olmadığı için benimle buluşamayan bir arkadaşımı her yerden engellemiştim. Hangi sebepten olursa olsun tercih edilmemek ağırıma gidiyor. Sindiremiyorum. Sen kimsin benimle buluşmuyorsun. İnsanlar benimle vakit geçirmek için ölüp bitiyorlar. Hastalıklı bi durum bu farkındayım. Tamamen çocuksu bir tepki. Ama ne yapayım böyleyim işte. En iyisi Aslan Burcu toksikliği diyip suçu gezegenlere atmak. Gerçi suçu başka şeylere atıp kendine toz kondurmamak da Aslan Burcunun getirisi. Neyse en azından yengeç değilim (elhamdulillah). En sonunda cesaret edip Hüseyin Beyi aradım. O da sağolsun kabul etti. Ben geleceğine inanmıyordum. “KoyuGri siktir git” bile diyebilirdi
ama demedi
Çok şaşkın ve mutluydum. Hüseyin Bey’in beni sevdiğini biliyordum ama aklımın bir köşesinde ufak da olsa bir şüphe vardı. Sonuçta psikoloğum olduğu için belki bu sevgi terapinin bir parçası olabilir diye düşünüyordum. Ve ben zaten herkes tarafından çok sevilen ve istenilen biri olduğum için herhangi bir insanın sevgisi ve ilgisi benim için sıradan bir şeydi. Şüphemin kaynağı Hüseyin Bey’in sevgisinin sahiciliği değildi. Sevgisinden şüphe etmediklerimin hepsi de ağzıma sıçtığı için artık insan ilişkilerine temkinli yaklaşıyorum. Bu Edirne gezimde şüphelerimden arınmış oldum umarım Hüseyin Bey de diğerleri gibi ağzıma sıçmaz ahhahah. Hüseyin Bey ile çok keyifli bir gün geçirdik. Bana Edirne’yi gezdirdi. Gece de beni evinde misafir etti. Kendisinin hiç etik bir insan olmadığını biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum açıkçası. Sabah olunca Hüseyin Bey ile işkembe içmeye gittik. Daha doğrusu dün gece hiç işkembe içmediğimi öğrendiği için beni zorla götürdü. Farklı bir şey denemiş oldum ama hiç bana göre bir şey değildi. Yazarken bile midem bulandı. İğrenç bişeydi hiç tavsiye etmiyorum. Bitiremediğim için benimkini de Hüseyin Bey içti. Sonra çalıştığı okula gidip çay kahve içtik beni arkadaşlarıyla tanıştırdı. Mesaim çoktan başladığı için artık vedalaştık. Çok mutlu ve huzurlu bi şekilde ayrıldım oradan. Adeta bedava terapi gibiydi
Pamuk gibiydim. Bence ayrıcalıklı bir deneyim yaşadım. Kim terapistiyle bu kadar iyi anlaşıp birlikte bir gün geçiriyor ki. İş bitince de akşama istanbul’a dönüp iki kız arkadaşımla akşam yemeği yedim.
Günler günler sonra Cemil’in takıldığı mekana tekrar gittim. Unutanlar İçin ufak bir hatırlatma, Cemil bir orospu çocuğu. Bu kadar ayrıntı yeter. 7 yıldır hiç konuşmadık. Arada sırada onu görüyordum ama daha önce hiç bu kadar yakın olmamıştık. 1 masa arkamda oturuyordu. O kadar heyecanlıydım ki kalbim götümde atıyordu. Neyse ki zaman ilerledikçe nabzım normale döndü. Ama bu sefer de duygularım devreye girdi. Sonuçta yaptığı tüm şerefsizlikleri bi kenara bırak ömrü hayatımda en çok özlem ve hasret duyduğum biriydi ve bir sadece masa arkamdaydı. Aramızdaki mesafe sosyal mesafe kadardı. Bu kadar duygulanmadın sebebi hala ona aşık olmam değildi tabiki. 7 yıldır onunla hiç konuşamamıştım. Hiç yüzleşememiştim. Şimdi bu kadar yakınımdaydı ama ben yine hesap soramamıştım. Bu içimde birikenleri bi şekilde dışarı atmam gerekiyordu. Ben de ona bir şarkı yazdım. Ona bir şarkı daha yazmıştım ama bu seferki bir aşk şarkısı değildi bir hesaplaşma şarkısıydı.
Hüseyin Beyin isteği üzerine Annemi terapiye getirdim. Babamı getirdiğimde hiçbir bok olmamıştı. O yüzden annemi getirirken de ümitsizdim. Hatta terapiye gelirken terapinin verimli geçmesi için annemi tembihledim ve terapiden maksimum verim alabilmek için bazı tüyolar verdim. Ama annem beni şaşırttı ve bu terapi ilişkimize iyi geldi. Özellikle terapiden sonraki ilk üç gün rüya gibiydi. Sonra yine büyük bir kavga edip birbirimizin ağzına sıçtık ama yine toparladık. Şu an terapinin üzerinden 3-4 ay geçti ve annemle aramız hiç olmadığı kadar iyi. Annem hiç olmadığı kadar anlayışlı, sakin ve ılımlı birine dönüştü. Ulan madem yapabiliyordun niye daha önce yapmadın. Artık annemden nefret etmiyorum, tiksinmiyorum ve utanmıyorum. O da aynı şekilde hissediyordur diye düşünüyorum. Çünkü artık tavırlarında evladını eldivenle seven bir anne imajı çizmiyor. Gerçi eldivenle bile sevmiyordu. Eskiden bana oğlum bile demezdi şimdi oğlum diyor, şaşırıyorum hoşuma da gidiyor. Ben de ona adıyla seslenmeyi azalttım. Eskiden içimden gelmediği için ona hep adıyla seslenirdim. Bu da başlı başına bir savaş ilanı olurdu. Şimdi daha çok anne diye hitap ediyorum ve zorlama değil.
Babamla da aramız iyi gibi. Ben şehir dışındayken neredeyse her gün beni arıyor. Özlediğini felan söylüyor. Maalesef bu özlemin bende bir karşılığı yok. Babama karşı bi duygu hissetmiyorum. Hatta her aradığında “üff yine mi bu arıyor” diyorum. Her gün aynı telefon konuşmasını tekrar yapıyoruz. Nasılsın, nerdesin, iş nasıl gidiyor ve kapanış. Konuşmalar maksimum 2-3 dakka sürüyor ve her aradığında sanki silah zoruyla konuşuyormuş gibi telefonu hemen kapatmak istiyor. Yani beni arıyor ve hayatta olduğumu öğrenir öğrenmez telefonu kapatıyor. Madem arıyorsun düzgünce konuş kardeşim. İlgi ve sevgi göstermeyi o kadar beceremiyor ki çabalasa bile samimiyetsiz duruyor. Yangından mal kaçırır gibi konuşup yüzüme kapatıyor. Yüz yüze konuşmalarımız da böyle. Ne zaman kendi hayat görüşüne ters bir şey söylesem (ki söylemlerimin %90 ı ona ters) konuşmak istemediğini söylüyor ve kaçıyor. Eğer konu kapanmazsa çok üzüldüğünü ve bunları kaldıramadığını söyleyip drama queen’e bağlıyor. Hatta geçenlerde Ampul partisinin iktidar olmasını istemediğim için muhalefete oy vereceğimi söylediğimde üzüntüden harap oldu. Bu arada kendisi oy kullanmayan bir şeriat sempatizanı. Diyo CHP müslüman değil oy kullanacaksan bari ampule ver oyunu. Ben diyorum asıl Ampul müslüman değil siz sağdan yaklaşan şeytana tapıyorsunuz ama farkında değilsiniz. Babam ona zıt düşüncelerimin baba oğul ilişkimizi bozduğunu söyledi. Amk bozulabilecek bir baba oğul ilişkimiz var da benim mi haberim yok. Hade oradan hoşt ! İskele babası. Nerede ne istiyorsam söylerim ve söyledim de. Kendi düşüncelerimle ve olduğum kişiyle gurur duyuyorum. Birileri incinecek diye kendimi saklayamam, ben sahnelerim adamıyım. Babam neden kendisi ile aynı hayat görüşünde olmamı istiyor anlamıyorum. İkimiz de farklı insanlarız. Sanırım babamı terapiye bir kez daha götürmem gerekiyor ama 500 liranın tekrar boşa gitmesini istemiyorum. Ama Hüseyin Bey babam için indirim yaparsa getiririm ahhahah. Napim ziyan edemem parayı, ben çok cimriyimdir. Şirketin parasını harcarken bile cebimde akrep var gibi harcıyorum. Aslında çok daha iyi otellerde kalabilecek iken it bağlasan durmaz otellerde kalıyorum. Parayı kimin verdiği önemli değil. Verilen paraya değmeyecekse harcamaya kıyamıyorum. Bu huyum yüzünden genel müdürün şirketteki ikinci gözdesi oldum. (Birinci gözdesi metresi) Şirketin en az para harcayan mühendisi olduğum İçin beni çok seviyor ve hep örnek gösterip diğerlerinin de az para harcaması gerektiğini söylüyor. Hatta demiş ki Koyu Gri’nin arttırdığı paralarla başkaları keyif yapmayacak. Onlar da makul otellerde kalacak.
Ayy anlatmayacaktım ama madem konusu açıldı. Toplanın gıybet time. Ahiretliğim Yağmur ile ben Müdür ve Canan Hanım’ın aşk yaşadığından şüpheleniyorduk. Onlar da şüphelendiğimizden şüphelenmişler ve tonla açık verdiler. Yağmur Canan’ın telefonunu karıştırmış ve mesajlaşmalarını okumuş. Bu arada Müdür evli ama Canan bekar. Mesajların özeti ; çocuk aldırmışlar, imam nikahı kıymışlar, her sabah nude’lar atılıyor. Adam karısının ve çocuklarını paketleyip Canan’la kaçmak istediğini söylüyo (ki bence bu yalan). Yağmur wp’da arama kısmına bizim isimlerimizi aratıyor. Bir de ne görsün. Bizim arkamızdan ne dolaplar dönmüş. Müdür “Yağmur’u kovalım” diyo Canan diyo “eğer kovarsak bizi patlatır”Müdür “ilişkimizi yağmur biliyorsa kesin Koyu Gri’de biliyordur çünkü çok samimiler” (burada hiç alakam yokken ben de göt altına gidiyorum ahahah)
Müdür “madem bunları kovamıyoruz o halde aralarını bozalım ama her şeyi ben yapamam sen de aralarına sız içlerine gir, ağızlarını ara ve ilişkimiz olmadığına onları inandır, eski ilişkilerini unutamadığından felan bahset” diyor. Ve gerçekten bu söylediklerinin hepsini yaptılar. Aylar önce Yağmur ve benim ilişkim olduğunu îma eden iftiralar atılmıştı. Ulan ben geyim aq ne ilişkisi. Ah keşke olsa ama nerede
Bu iftirayı benim yöneticim atmıştı ama ona bunu yapmasını söyleyen MÜDÜRMÜŞ. PEZEVENK HERİF sırf Yağmur ile aramızı bozmak ve güç birliğimizi yapmamızı engellemek için yaptırmış. Ama biz Yapmır ile daha da kenetlendik çünkü aynı safta savaşıyoruz ve bu ilişkimizi daha da derinleştirdi. Orospu Canan da boş durmadı ve gerçekten grubumuza dahil oldu. Bizi defalarca kahve içmeye ve yemek yemeye çağırdı. Sürekli eski ilişkisini unutamadığını, çok aşık olduğunu ve adamı rüyasında gördüğünü felan anlatıyordu. Bunların hepsi müdürle bir ilişkisi olduğunu düşünmeyelim diye manipülasyonmuş. Aranızda çekim gücüne inanmayan varsa artık inansın çünkü Yasak Elma’yı izleye izleye hayatıma Yasak Elma’yı çekmişim. Hatta benimki Netflix versiyonu çünkü benimkinde eşcinsellik de var ahhahaha. Bu amk şirketinde o kadar şey gördüm ki CV’me yazacağım iş tecrübelerim şunlar oldu ; ileri düzeyde entrika, yalan, dolan, yasak aşkLAR, iftira, işten attırma, manipülasyon.
Ama ben bunu onların yanına bırakır mıyım ? Asla bırakmam. Onlar çocuksu mahsun yüzüme aldandılar. Ben de onları buradan vuracağım. İkisiyle de samimiyetimi ilerlettim. Öyle bir salağı oynuyorum ki görmeniz lazım. Planım Yağmur ile birlikte metresin telefonunu ele geçirip kanıt toplamak. Bu kanıtlarla yapılabilecek 3 şey var. Birincisi bizi işten atarlarsa dava açıp bizi haksız yere işten kovduklarını kanıtlamak ve tazminat almak. İkincisi bu iki şerefsizi tehdit etmek suretiyle tazminat alıp işten ayrılmak. Üçüncüsü ise bizim müdürün baş düşmanı olan diğer şirketimizin müdürü Kayahan Bey ile anlaşma yapıp kanıtları ona sunmak ve müdürün ayağını kaydırmak. Aranızda çekim gücüne inanmayan varsa artık inansın çünkü Yasak Elma’yı izleye izleye hayatıma Yasak Elma’yı çekmişim. Hatta benimki Netflix versiyonu çünkü eşcinsellik de var ahahahha. Müdür aynı zamanda da şirketin hissedarı olduğu için Halit rolünü üstleniyor. Canan’ın cezai ehliyeti olmadığı için o da Şahika rolünü üstleniyor. Yağmur ve ben de Ender ve Yıldız’ız tabiki. Ben bu durumdan acayip haz alıyorum. Yağmur istifa etmek istiyor midesi bulanıyor bu pisliklerden. Ama ben savaş alanı gibi bir evde doğup büyüdüğüm için zevk alıyorum ve kaostan besleniyorum. Entrika bana yaşadığımı hissettiriyor. Muazzam bir his. Adeta adrenalin patlaması. Durup durup bunlara kuruluyorum ve bunları alt etme planları yapıyorum. Ama salak Yağmur bir sinir krizi anında her şeyi bildiğini söyleyip Müdür’e ve Canan’a ayar vermiş. Bu onları baya korkuttu ama gardlarını almaları için de onlara fırsat verdi. Ne güzel gafil avlayacaktık. İnşallah Canan telefonundaki mesajları ve fotoğrafları silmez de telefonu ele geçirdiğimize boş bir mesaj kutusuyla karşılaşmayız. Ama hiçbir şey kanıtlayamasak da aile huzurlarını bozacak kadar çok şey biliyoruz. İnşallah tekrar damarıma basmazlar. Yoksa o mesajlaşmaları çarşaf çarşaf şirketin ve evlerinin duvarlarına asarım. Bekle ve gör Caner. Bekle ve gör…