Gönderen Konu: RIZASI YOK: ANADOLU'NUN TECAVÜZ ve EŞCİNSELLİK GERÇEĞİYLE YÜZLEŞEBİLİR MİSİNİZ?  (Okunma sayısı 1444 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4387
    • Profili Görüntüle
Pat diye kayıtlı olmayan bir numaradan görüntülü arama düştü ekranıma. Sık yaşadığım bir durum değildi. Yemek yapıyordum açmadım ama o kadar ısrarla uzun uzun çaldı ki, hayırdır diyerek açtım. Duyacağım varmış, duyup da utanacağım varmış. İnsanlığa sövdüren, yine günlerce kendime gelemediğim, gerçek bir yaşam öyküsünü dinlemek varmış.
On saniye sürdü yüzünü görmem sonra ekran değişti ot otlak çayır gördüm. İlk cümlesi ‘’yüzümü göstermesem olur mu? Görüntülü aradım ama tarla görünsün. Aslında sesli konuşursak çok daha rahat ederim ama siz görüntülü görüşüyormuşsunuz.’’ Dedi. Çatlak, kısık sesi ve yöresel şivesiyle. Kendine özgü utangaçlığı sesinde bile vücut bulmuştu.
Önceden mesajlaşıp belli bir gün ve saat üzerinde randevulaşarak yaptığım görüşmeler bunlar ama istisnalar kaideyi bozmadığı gibi vardır bunda da bir hayır düşüncesiyle; sesli devam edebiliriz rahat olun sorun değil ama önce kimsiniz onu söyleyin bari dedim.
‘’Hüseyin hocayla konuştum gece, sabahı zor ettim, hemen tarlaya geldim yalnız olmak için ve aradım sizi’’ diyen o yorgun ama istekli sesi geri çevirmek hiç benlik değildi zaten. Yemek bekleyebilirdi, onu dinlerken bir yandan kavrulmakta olan soğanın altını kapadım. Sebzeleri sudan çıkarıp süzgece koydum. Çalışma odama geçerken bu denli sarsısı insanı insanlıktan utandıran bir yaşam öyküsünü dinleyeceğimi hiç düşünmemiştim.
Bayram bey 40 yaşında tam bir İç Anadolu insanı. Öyle saygılı öyle içten ki ne cevap vereceğimi bilemediğim anlar oldu, dinlemesi bile çok zordu çok… Abartmıyorum, sakat kalmamış olması, yaşıyor olması bile mucizeydi.
İç Anadolu’nun bir köyünde on iki yaşındayken, köyde esnaflık yapan birinin yirmi beş yaşındaki oğlunun tecavüzüyle kararan hayatın çok kıymetli bir kahramanı Bayram bey. Kahraman dediğim için şaşırmayın çünkü böylesi ağır bir hayattan kimse kendini, tek başına desteksiz bu kadar var edemezdi. Okumak yerine onun kendi sesinden anlattıklarını dinleseydiniz aynı düşünceye sahip olacağınıza eminim. Sırf bu sebeple bu bölümde çok mecbur kalmadıkça anlatımları düzeltmeyeceğim. O kadar gerçek o kadar derin bir yerden anlatıyor ki, yaşıyor, yaşatıyor sanki.
Biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı, çok çekiniyordu. Arama cesaretini göstermiş ama söze nereden başlayacağını bilmiyordu. O yüzden bir süre bu kitabı neden yazmak istediğime dair düşüncelerimi anlattım.
Tanımadığınız birine en özel hislerinizi, en acı veren hatıralarınızı anlatmak çok zor. Çok iyi anlıyorum kaygılarınızı ama anlatacaklarınız benzer sıkıntıları yaşayanların yolunu açacak, der demez daha lafımı bitirmeden, nasıl bir birikmiştilse, patlayıverdi:
‘’Bakkala gitmiştim, köşeye sıkıştırdı, kıyasıya vurdu önce, ağzımı kapadı boğuyordu beni, sonra kullandı beni, oyuncak yaptı kendine. Bunu da sağda solda söyledi, köyde bu duyuldu laf babama kadar geldi, rahmetli babam (rahmatlık bubam) bana çok eziyet etti çok dayaklar yedim. Annem seni doğuracağıma daş (taş) doğursaydım dedi, hiç engellemedi bubamı bana onca eziyeti ederken.’’
 ‘’Şerefsiz beni kullandıktan sonra en yakın arkadaşına söylemiş, sonra o kendi en yakın arkadaşına. İş kulaktan kulağa gidince dört ay sürdü tecavüzler. Oturamam döşeğe, ıkınamam, affedersiniz büyük abdestimi yapamam, yanar yanar nasıl bir acı… Öyle korktum ki kakalar içimde birikecek kulağımdan ağzımdan kokusu çıkacak diye, çocukluk işte. Leş ettiler beni leş. O dört ay bana dört yıl gibi geldi. Sonra babamın kulağına geldi zaten ama dört ayda 47 kişi oyuncak etti beni kendine.’’
Kırk yedi mi? Abartıyor olmasını siz de çok istediniz değil mi? Abartmıyor! Fazlası var eksiği yok.
Kendimi savunmadın mı? Küçüksün gücün yetmedi, sana tecavüz ettiğini, ettiklerini anlatmadın mı?
‘’Fırsat vermediler ki bana, zorla yaptı diyemedim, zaten o it,  gönül rızası ile yaptı diyerekten anlattığı için herkeslere beni dinlemediler, anlatsam da inanmazlardı öyle olmadığına.
Köyde sokağa çıkınca herkes bana kötü gözle ya da menfaat için bakar, yaklaşır olmuştu. Bir ay içinde duyuldu zaten köy yeri ya. 
Jandarma polis muhtar duymadı mı, soruşturma olmadı mı?
Babam şikâyetçi olmadı ki, dayak atıp küfür etti. Beni cezalandırdı habar (haber) etmedi devlete.
Köydeki herkes tepeme bindi benim, sıkıştırdı her yerde hepsi.
Ben zaten çocuğum, kendimi bilmiyorum ki, o deyyus laf çıkarınca, sokakta, tarlada, bağda geziniriken, (gezerken) okula gidip gelirken beni tehdit eden, sıkıştıranlar hep; ‘’bize cilve yaptın deriz babana, kuyruk salladığını söyleriz köylüye rezil olursun’’ diyip vurup tokatlayan, canımı acıtan herkes tepeme çullandı zaten.
Hani ben kendimin ne olduğunu da bilmiyorum ki, ne yaşadığımı bile anlamadımdı ilk gün acıdan, bi de baba korkusu var.
Olay duyulduğunda yaşıtların bile senden uzaklaşıyor, sanki herkes sana bir et parçası gibi bakıyor. İnsan değil sadece fuhuş malzemesi gibi davranıyor. Nefsini köreltip seni bir kenara atıyorlar, burnunu sildikleri kâğıt mendil gibi.
Sonra zaten işte babam duydu beni okuldan aldı eve zincirledi. Hiç dinlemedi, kimseyi şikâyet edip hakkımı aramadı, ben de onun korkusundan bir şey edemedim.
Olaydan önce nasıl bir çocuktun? Okula bir anda gitmedin, seni okuldan arayan soran eve gelen öğretmen ya da bir yetkili olmadı mı?
Bildiğiniz köy çocuğuydum işte ağaca tırmanan, bağ bahçede oynayan, top koşturan neşeli bir çocuktum, çalışkandım ha, okulda sorulara hep parmak kaldırırdım. Babamla uyurdum küçükken uyanınca yüzünü öperdim, o bana sarılırdı çok mutluydum. Severdi beni. Ona da birazcık hak veriyorum, neler dediler kim bilir, neler anlattılar ona ki babam bana hiçbir şey sormadı, dinlemedi. O kötülüğü bana yapanlar yalandan iftiradan korkmazlar ki kim bilir ne ayıp sözlerle zehirlediler babamı. Ama yine de ben onun oğluydum, kanından canındandım, beni düşman belledi. Hem de ne düşman, yunandan beterdim onun gözünde.
Okul müdürü aradı, çok akıllı okusun bu çocuk diye ısrar etti, duydum konuşmasını, babam rahmatlık imza attı müdüre, yoksa müdür peşini bırakmadı. Maddi durumum hiç yok, okutamayacağım, tarlada bana yardım edecek deyince bir şey diyemedi müdür ama yazılı dilekçe aldı.
BURAYA ARAŞTIRIYIM ÖĞRETMENİN ÇOCUKLA KONUŞUP GÖRÜŞMESİ YASAL HAKKIMIYDI O DURUMDA. YANİ KONUŞSA COCUK DURUMUNU GERCEK SEBEBI ANLATSA BELKI OGRETMEN YASAL OLARAK DEVLETE BU KONUYU BILDIRIRDI VE TECAVUZCULER CEZA ALIRDI HAYATI BAŞKA OLABILIRDI COCUGUN. BU TIP BIR SEY BURAYA EKLEYECEGIM. YANI BIR OGRETMEN FARK ETSE BIR KIVILCIM ÇAKSA ÇOK SEY DEGISIR. YA DA HOCAM BURSALI MEHMET VAR YA ASIL BU KISMI ONA EKLEYELIM ZIRA OKULDA KAKA YAPMIS AYLARCA OGRETMEN BUNU SORGULAMAMIS DEGIL MI ONA EKLESEK DAHA IYI. BILEMEDIM ISTE NE DERSINIZ?
Okuyamadım işte derken yine doldu gözleri, hemen sordum okusaydın var mıydı bir hayalin? Olmaz mı dedi heyecanla yüksek çıktı sesi Bayram abinin;  Türkçe öğretmeni olmaktı hayalim, Türkçeyi iyi konuşmak konuşturmak istedim, en iyi ders notum hep Türkçeydi karnemde.
Sonra benim ev hapsim, ahırda zincire vurulmalarım başladı. Okulmuş oynadığım oyunlarmış derslerimmiş aklıma bile gelmedi yüküm ağırdı. Tecavüz bitti hapis ve dayak başladı. Evin çevresinde yüksek duvarlar vardı, demir büyük kapımız vardı. Gerçekten küçük bir hapishane gibiymiş evimiz ama ben o zamana kadar anlamamışım. Bir daha zaten koyun (köyün) içinde bile dolanmama izin verilmedi. Babam gardiyanımdı ve tek götürdüğü yer ahır ve tarlaydı.
Rahmatlık (rahmetlik) babam evden gitse bile bekçilerim vardı. Abimler, annem hiç biri göz açtırmıyordu. Abimler bayılıyordu zaten babayı taklit edip bana dayak atmaya, fırsat kolluyordular. Affedersiniz ayak yoluna bile gitmem gerektiğinde gözetim altında gidiyordum. 18 yaşına kadar evden çıkmam yasaktı sadece babayla tarlaya oradan eve.
Kaçmak aklına gelmedi mi? Devlete sığınmak?
Kaçmak bir kere bile aklıma gelmedi. Gelse de o yüksek beton duvarı aşmam mümkün değildi ama dedim ya çok tuhaf geliyor bana da yıllar sonra hiç kaçmayı düşünmediğimi fark etmek.
Bir odanın içindeydim, o tepeme binen pisliklerden kurtuldum beni dayaktan da kurtar rabbım (rabbim) diye çok dua ederdim. Çünkü öyle böyle dayak değildi, babamın o kocaman elleri yetmez bir de eline ne geçerse onunla döverdi. Yemin ederim sakat kalır mı ölür mü demeden her yerime vuruyordu. Bir süre sonra dayak o şerefsiz pisliklerin bana ettiğinden daha kötü gelmeye başlamıştı. Yalvarırdım vurma diye, kafamı kollarımın arasına alırdım ve yalvarırdım ama dinlemezdi. Beni o pisliklerden kurtardın dayaktan kurtar ya rabbim diye saatlerce dua ederdim gece.
Döver yorulur odada istersen öl diye bırakır kilitleyip giderlerdi. Kendi kendine geçerdi yaralarım, haftalarca ağrılarım olurdu. Mosmor ağrılar içinde kıvranır iyileşmeyi beklerdim.
Neden bu denli işkence ederlerdi?
Başlarını öne eğdirdiğim için, ölsem kurtulacaklardı ama mevlam canımı almadı. Ne yaptılarsa almadı canımı. Yıllarca her gün dayak yedim ama ölmedim.
Sözlü şiddet de çok yapardı. Söz ilen hakarette çok fena ama bir süre sonra ona dayanıyorsun, hatta alışıyorsun. Ama şimdi bu yaşlarda çıktı acısı sözlü şiddetin, çünkü beynime kazılmış ve hiç gitmiyor aklımdan. Sokakta ağlayan çocuk görsem oturup onunla ağlıyorum. Garip kaçıyor.
16 yaşına gelmiştim. Babam döverken sırtımda kürek sapını kırdı.
Köyde ismim deliye çıkmıştı. Deli geliyor deli gidiyor derlerdi aldırmazdı bubam. Hep yanımda yalnız bir iş ettiğim yok.
Neden deliye çıktı adın?
Babam ölene kadar evden yalnız çıkıp bir yere gitmedim. Hiç kimseyle konuşmadım da ondan. Ben 13 ile 18 yaş arası konuşmayı unutmuştum, sesimi bile bilmiyordum. Ne anne ne kardeş kimseyle konuşmadım, sustum ben. Tek derdim yattığım oda ya da zincire bağladıkları ahır kapısı açılınca; yine eşsek gibim dayak yer miyim yemez miyim, bunu telaşına düşmüştüm sadece.
Evin yanında ki mezara gidip saatlerce dedemin mezarında oturduğum için de deli sanırlardı. Kendi annem babam bana sahip çıkmamıştı ki ben başkasından umut bekleyeyim ben de mezara gider, dedemle diğer ölülerle oturuyordum, içimden onlarla konuşuyordum.
Doktora götürdüler mi? En azından kardeşlerin okuyor, senden büyükler hatta belki çalışıyorlar o dönem. Onlarda mı hiç konuşmamanı normal karşıladı?
‘’Delinin tek ilacı dayakmış, doktora gerek yokmuş deliye iki dayak atmak yetermiş’’ derdi babam. Ne doktoru, aynı sofrada yemezlerdi benle kardeşlerim. Ben lekeliyim diye onlarla sofraya oturtmazdı babam, onlar yedikten sonra ben yerdim mutfakta. Ben yemek yemeye başlayınca da zaten evin bereketini kaçıracan zıkkım yiyesice diye başlardı babam sözlü hakarete, sayıp dökmeye.
En büyük acım babam bana bir kere bile aslan oğlum deyip başımı okşamadı, yanarım buna yanarım. ‘’Başımı eğdin, başımı eğdin, seni öldürüp köpeklere yedireydim, yedireydim diye diye öldü işte.
Nasıl yani seni öldürmek mi istedi?
Hep bir sözü vardı babamın: ‘’Devletin bana ceza vermeyeceğini bilsem seni alnının çatısından vurur, leşini köpeklere yediririm’’ her Allahlın günü bana bunu söylerdi. Zincire vurdu yetmedi, canı çıkana kadar dayak attı yetmedi, dili yorulana kadar sövdü  yine yetmedi babama.
Benim hakkımı arayacağına, bana fenalık edenlerden hesap soracağına, beni tedavi ettirmek yerine bana eziyetler etti yine de öldüremedi beni diye öfkesi geçmedi yıllarca.
Sonra pişman oldu ama iş işten geçmişti. Ölürken 1 hafta yattı hasta. İkimiz vardık evde bir gün, benden bir bardak su istedi, evde kimse yoktu mecburiyetten istedi aslında, tarlada çalışırken bile elimden su içmezdi çünkü. Suyu içti, ağlamaya başladı. Niye ağlıyon dedim, anlattı: ‘’ o gun traktörü ilk aldığım gün seni tarlaya götürüp öldürüp kaza süsü verecektim, o yüzden hakkını helal et’’ dedi. Ben de sadece gözlerimi kırptım. Sustum.
Ne traktörü, ne kaza süsü,  biraz detaylı anlatır mısın?
Bir gün babam traktör aldı geldi, hergün tarlaya gidiyorum onunla. 15 yaşındaydım traktörü bana verdi, sen sür diyor. Nasıl süreyim ilk defa binmişim. Vitesi tak debriyaja bas dedi korkudan titriyorum yapamazsam dövecek diye. Yaptım dediğini ama tabi heyecanlıyım istop etti traktör sarsılarak. Kürek ile bana vurmaya başladı kafama kafama, zaten bahanesiydi. Meğerse o gün beni traktörün önüne atıp, üzerimden geçip, kaza süsü verecekmiş. Ama yapamamış o yüzden kürekle dövmüş ama ezememiş. Ölüm döşeğinde helallik isterken kendisi söyledi bunu.
Yani bilmiyom nasıl diyim ben size orman gibi saçlarım vardı benim babam saçımdan tutup duvarlara vururiken o saçlarım hep yolundu, döküldü gitti çıkmadı bir daha, işte yarım yamalak saç kaldı başımda. 22 yaşındaydım öldüğünde babam ama ben ondan yaşlı görünüyordum.
Kardeşlerini anlatır mısın biraz. Onlarla ilişkin nasıldı onlar nasıl davrandı sana o süreçte?
8 kardeştik 3 abi 3 abla bir de benden küçük kardeş var. En büyük abim evliydi merkezdeydi. Biri üniversitede okuyordu, biri lisede. Hepsi beni dışladılar ve babam gibi davrandılar. Kardeş gibi beni sahiplenmediler; sürekli ‘’ biz senin yüzünden toplum içine çıkamaz olduk’’ diyerek kimi yüzüme tükürdü, kimi dövdü. Kimi yok saydı hiç konuşmadı. Bir kere onca dayak yedim ölümden döndüm biri bile bir kere baba yeter demedi.
3 kere intihara kalktım olmadı yapamadım. Allahın verdiği bu güzel canı, bu pis, bu kirli bedenden çıkaramadım.
Gerçekten hala bu yaşta bu kafayla kendini ailenin senin gördüğü gibi pis, kirli mi görüyorsun?
Pis değilim de pis yaptılar işte. Bir şeyi kırk değil kır bin kere söylerlerse ister istemez pis hissediyorsun. Şimdi mağdur olduğumu hiç suçumun olmadığını tabi ki biliyorum ama hayatımın büyük kısmını pis, kirli hatta lanetli olduğuma inanarak yaşadıktan sonra ne çare.
Babamın sürekli kürek, keser sapıyla dövüp ahıra hayvanların arasına bağlaması beynimden hiç çıkmıyor.
İntihar girişimini anlatacaktın, ne yaptın ölmek için?
Fare zehri içtim, fena kustum ve anladılar. Ölürse gömeriz bir şey olmaz dediler bıraktılar. Kustum bayıldım kustum ayıldım geçti. Bir gün yine iple boğuyordum kendimi eşinden boşanan ablam vardı evde o gördü kurtardı. O gün ölmediğimden çok ablamın beni kurtarmasına çok şaşırmıştım.
En büyük ablamın kocası kötüydü ona eziyet ediyordu, diğeri eşinden boşanmış yavrusu kalmıştı geride 40 günlük oda çocuğunun derdindeydi. Bende o ilk intihar ettiğimde ölseydim kurtulurdum ama alnıma böyle yazılmış işte.
Kaç yaşına geldim hala aynı, hala beni dışlarlar. Bayramlarda ve yaz tatillerinde köye gelirler hepsi, bahçede beraberce otururlar, ben öyle uzaktan kenardan köşeden bakarım. Nasıl isterim hala abimmm diye sımsıkı bir sarılmak ama istemezler ki sarılmazlar ki bana bildim bileli. Uzaktan seyrederim onları işte. Aynı evde uyuruz ama ben hep dört adım ötelerinde dururum.
Burada öyle ağzını doldurarak, üzerine basarak abimmm dedi ki içim cız etti ağladım ağlayacağım. Ya sabır çekerek dinlemeye devam ettim.
2000 de askere gittim 2001 de geldim. Babam öldü, sonra tek başıma dışarı çıkmaya başladım ben köyde. Şuan 43 yasındayım iki oğlum var, evliyim hala aynı köyde yaşıyorum.
Dur dur yavaş anlat. Hala o köyde mi yaşıyorsun! Nefesim kesildi!  Nasıl yaşadın bunca yıl orada? Olacak şey değil! Kafamda onlarca soru oluştu. Askerden gelince niye ayrılmadın köyden?
Hele evlilik meselesine sonra girelim. Ev hapishanesinden çıkıp asker ocağına geçmişsin. Ne hissettin nasıl geçti askerlik. Sırayla gidelim; önce tekrar konuşmaya ne zaman başladın onu anlat?
Şok olma abla. Anladım ben senin şaşkınlığını, çoğu öldü o pisliklerin. O şerefsizlerin, çoğu şehre çocuklarının yanına göçtü. Zaten son 10 senedir hatta askerden döndüm döneli yıllarca yediğim dayaktan bana bir hal geldi. Ufacık bir şey olsa kendimi savunuyorum, kavgaya giriyorum. Askerlik en güzel günlerimdi, asıl şaşıracağın bir şey söyliyim sana, ben bir fiske tokat yemeden döndüm askerden. Ondan belki de insan olduğumu hatırladım. O yüzden belki de askerden gelince bana bir haller oldu, kendimi buldum. Hakkımı savunur oldum.
Askerden sonra köyde biri böyle bana yan bakıp, hafif gülse inerim traktörden ağzını burnunu kırarım, biner traktöre devam ederim yoluma. O şekilde yani. Yani ufacık bir sevmediğim lafta bakışta ben kıllanır büyük olay çıkarırım.
Böyle biri oldum çıktım abla ben ama sakın yanlış anlama ha; eşime çocuğuma bir fiske vurmamışım, haşa kötü söz söylememişim. Ama köylü bir ters cevap verse kafa göz dalıyorum ve bunu engellemek vallaha elimde değil.
Sana anlattım ya ben 18 yaşına kadar sustum kimseyle konuşmadım mezarlıkta duruyordum hep diye. İşte 4 yıl sonra benim konuşma sebebim köyün imamı olmuştu. Geldi yanıma elimden tuttu beni mezardan çıkardı, camiye götürdü kuran öğretti, namaz öğretti, sohbet anlattı. Bir gün dedi ki ‘’zina yapanlar ateşten gömlek giyecek’’ Ben rabbıma söz verdim nikâhlı eşimden başkasının elinden tutmayacağım dedim.
İmam biliyordu zaten başıma gelenleri, dedim ya köyde herkes duymuştu rezilliğimi.
Dur dur yani biliyordu ve oda mı şikâyet etmedi emniyet güçlerine?
Etmedi abla. O zaman değil ama epey bir yıl geçince bunu bende düşündüm ve çok fazla üzüldüm. Büyük, hanesi çok bir köydü o zaman bizim köy, birilerinden korkmuştur belki. Belki duyurmuştur ama işe yaramamıştır. Ya da sadece bana yardım elini uzatmakla yetinmiştir diye yorumladım. Hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bu sorunun cevabını. Yine de hakkını ödeyemem, 4 yıl sonra onun sayesinde konuştum tekrar, beni hayatta tutan önce o sonra eşim oldu.
Ailede arkanda durmayınca benim yaşadıklarımı yaşayan herkes ya uyuşturucu kullanıyor ya kadın kılığında geziyor ya fuhuş yapıyor.
Nereden biliyorsun böyle olduğunu?
Ben dinledim onları hep. Kendilerini ispat etmek için başka yollara sapmışlar bende kendimi ispat yoktu. Ben zaten kendimi savunmaya başlamıştım. Ben internette 50 kişi ile sohbet ettiysem 40 tanesi tecavüz mağduruydu o yüzden artık sadece 3 kişi kaldı arkadaş olduğum, arada dertleşiyoruz. Gerisiyle irtibatım yok. İlk başlarda çok yazışıyordum konuşuyordum internet üzerinden o zaman bilmek istiyordum olanı biteni, ben gibilerin ne yaptığını. Çoğu zaten kötü yola düşmüş. O yüzden şimdi 3 kişi kaldı konuştuğum. Benim gibi gözyaşı döküp kederler içinde yıllarını geçirenlerle dertleşiyorum artık.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4387
    • Profili Görüntüle
Evlenene kadar olan süreçte cinsel yaşamın nasıl geçti?
Kendimden pay biçerek ben hiç erkek veya kadınla ilişkiye girmedim, kendime söz verdim. Belki zorlamayla istemeden bu hayatı yaşıyordur diye hayat kadına gitmedim. Yasak bir ilişkiye bir kadınla girmedim. Ben eşimden başka hiçbir kadınla ilişkiye girmedim.
45 km merkeze bizim köy ben fazla merkeze gitmem, babam öldü sonra zaten evden çıktım. Bir de askere giderken çıktım, onun dışında merkeze pek inmem, hiç meraklısı değilim.
Sen niye çıkmadın o köyden niye kurtulmaya çalışmadın?
Önceleri korktum, bu köyden başka bir yer bilmiyorum bir de anneme kıyamadım hepsi gitti çocuklarının ben de gitsem anam yalnız kalacak. Şehre diğer çocuklarının yanına hiç gitmez gitmedi bunca yıl misafir olarak bile gitmez. Çıkmaz köyden annem, ben onu nasıl bırakıp göçeyim kim bakacak ona. Tarla traktör bana kaldı. Bu köyde buldum karımı bu köyde evlendim.
Belki gitsem bu korkuları yaşamazdım ama işte böyle böyle acılarla geçti gitti yıllar.
Bir kere buğday çuvalını kaldırıp traktöre atamadım düştü, babam ‘’sen bir çuvalı atmayı beceremiyon ama kendini lekelemeyi becerdin’’ dedi ve başladı dövmeye ama nasıl dövüyor anlatılmaz, bir tek o gün tek bir gün annem dedi ki ‘’yeter öldiricenn’’ başka bir örnek yoktur annemin bana arka çıktığı. Savunup koruduğu, hele acıdığı hiç olmadı.
Ama şimdi oğlum iyi ki sen varmışsın deyip ağlar ama hala anne oğul gibi sarılıp yanaklarımızdan öptüğümüzü hatırlamam. ‘’Seni doğurmasam taş doğursaydım'’ sözü hiç aklımdan çıkmaz.. Rahmetli babam beni döverken annem bakıp hep öyle derdi.
Şimdide benim yanımda, kardeşlerimin yanına gitmiyor. Eşim ve çocuklar evde yokken ağlar, ‘’oğlum hakkını helal et’’ der geçer odasına. Yalnızken bir iki defa bunu dedi işte son yıllarda.
Babam jandarmaya, polise gitseydi hakkımı arasaydı hiçbir şey böyle olmazdı. Babam beni hemen okuldan aldığı için öğretmenime de söyleyemedim. Dayağın küfürün derdinden düşünmedim belki öğretmenim korurdu beni ama olmadı işte sesimi duyuramadım.
Evlenmeden önce nasıl cinsel eğilimin cinsel yaşamın? Ve Terapi tedavi görmeyen tecavüz mağdurları kolayca kadınla ilişkiye giremiyor sen nasıl aştın bunu? (Huseyın hocam burada soru daha ıyı sorulabılır onu sız duzeltın lütfen)
Benim yıllar sonra konuşmamı sağlayan imama sözüm vardı anlatmıştım ya vaaz da zinanın ne fena bir şey olduğunu anlatmıştı ben o sözümü tuttum evlenmeden hiç ilişkiye girmedim. Cinsel hayat bilmedim, hep o bana yaşattıkları acı veren olaydı cinsellik denince aklıma gelen.
Hüseyin Hocam konuşurken ortaya çıktı ben eşcinsel porno falanda bilmiyormuşum, hiç izlememişim. Yüz yüze gelince pek konuşan biri değilim, bazen çett yapıyorum internette orda biraz sohbet ediyorum, çünkü birbirimize başımızdan geçenleri anlatıyormuşuz, rahatlamıyormuşum, Hüseyin Hocam terapiyi böyle yapmışsın sen kendine dedi bana.
Gay may, yok işte porno video falan bilmemişim ben. Kendim gibilerle yazışıp sohbet edince rahatlıyorum, dertleşiyoruz hepsinin derdi benimle aynı ve büyük. Paylaşınca hafifliyormuşum ama oda öyle her zaman değil arada bir yaptığım bir şey. Yüz yüze olsak zerre kelime edemem.
Bazen çok nadir merkeze gittiğimde şeytan beni yokluyordu, çok yakışıklı boylu poslu delikanlılar gösteriyordu şeytan sanki işaret ediyor göreyim onları diye, bakmadan duramıyor gözlerimi alamıyordum ama hiç yanlış bir harekette yapmıyorumdum.
Evlenmeden önce bile şeytana uymamışım, şimdi asla uymam çünkü eşimi çok seviyorum, iki delikanlı oğlum var. Ben yandım beni yaktılar diye hiç uymadım şeytana. O dayaklar o zincire vurulmaları ben yaşadım acısı böğrümde duru. Zaten çok az giderim merkeze, gidince gözüm bile kaymaz artık. Hiç yalnız da gitmem, eşimi alırım yanıma, alışveriş yaparız ben beceremem sen becerirsin deyip onu koluma takıp öyle giderim merkeze.
Hocam buraya bir tur açıklama yanı kendı yorumumu koymak ıstedım şu minvalde. : hiç terapi görmeyen ilaç kullanmayan dünyadan bır haber biri bile sırf ıstemedıgı ıcın ya da bilinç gücünü kullanarak, vs vs  ile kendini hiç zorlanmadan uzak turttuysa bu tur ılıskıden terapı gorenın ıyıleşmesı neden ütopya geliyor bırılerıne anlamıyorum? Gibi buna benzer yani ne dersınız daha duzgun anlatarak meramımı bu tur bır yorum ekleseniz ya siz.
Hiç öyle bir sorun yaşamadım. Tedavi de hiç görmedim. Evlendik ben eşime çok aşık oldum onu çok sevdim Allaha söz verdim eşim dışında kimseyle yapmayacağım dedim. Ve yapmadım. Eşimi koruma kalkanı yaptım.
Bu duygu insanın bedeninden çıkmayacakmış gibi geliyor ne kadar uğraşırsanız uğraşın size yaşatılanların izi içinizde his olarak kalacak gibi geliyor o yüzden ben çocuklarımı eşimi seçtim. Güzel yaşamı seçtim. Tek korkum o iki evladım duyup eskiyi öğrenip baba sana neler etmişler, yoksa baba sen şöyle böyle misin şeklinde soru sorarlar diye çok korkuyorum.
Hadi artık girelim şu evlenme hikâyene iyice merak ettim, en başından anlat.
22 yaşında evlendim.
Askerden geldim babam evlendirdi beni 6 ay sonrada öldü zaten. O köyde tepeme binenlerden sonra ben gözümü eşimle açtım cinsel olarak.
Evlenince eşimi çok sevmem beni korudu işte.
Evliliğimizin ilk beş yılında çok korkularım vardı, bir yere gidince cenaze, düğün işte topluma girince biz erkek kadın ayrı oturuyoruz ya, işte orada eşime senin eşine eskiden böyle olmuş diyiverip dedikodu edip eşime duyururlar mı diye ödüm patlardı.
Ama şükür hiç olmadı işte. O yüzden ben ayak yoluna gitsem birlikte giderim beni o kurtardı.
Eşim bize çok yakın ilden. Gelin alıp gelmemiz gece yarısını buldu o gün gerdeğe girmedik, yorgunluk uykusuzluktan. Ertesi gün hiç korku yaşamadım, rabbım bana güç verdi her şey olması gerektiği gibi oldu hiç sorun yaşamadım.
Ben sebebi eşimde görüyorum onu çok sevdim ondan oldu.
Nasıl tanıştınız eşinle, nasıl oldu, baban nasıl aldı kızı sana? Anlat Bayram çatladım meraktan.
Çapa yapmak için bizim köye geldiler o yaz burada 3 ay çalıştılar ailece. Bende tarlaya su taşıyorum tarktörilen, mevlam yazmış alnıma ben onu ilk gördüm vuruldum. Aklımdan çıkmadı 3 gün üç gece kaşındım, tüm cesaretimi gücümü topladım babama gittim ben bir kız gördüm vuruldum, istiyorum onu dedim. Babam sana kim kız verir, sana kim varır ki dedi.
Sen kendini erkek mi sanıyon dedi. Her zamanki gibi hakarek küfür kıyamat. Artık tek değişen ben dikleniyom eskisi gibi değilim askerde adam olmuşum. Ben işçinin kızını seviyorum dedim. Kaçırırım dedim.
Annemle tarlaya gittiler baktılar kıza, ailesine. Eve geldi sesledi beni; dedi ben sana o kızı alacağım. Sonra 2 ay boyunca samimiyet kurdular ailesiyle, biz de her gün kızilen bakıştık azda olsa konuştuk, sonra istediler annemler ailesi de verdi. Dünür oldular, aldılar kızı, düğün dernek yaptı babam onların memleketinde.
Ben tecavüze uğradım ya, ibne top oldum ya, babam bana erkek misin ki diyor her zaman ama bir kere bile beni alıp götürmedi doktora, veyahut kadına geneleve.
Bir kere bir işler geldi ya başıma, ben topum babamın gözünde.
Ama gerdek gecemizde adettir annem bizden çarşafı istedi, kanı görmek isterler ya bizde, biz de eşimle verdik çarşafı, çünkü hiç sorun yaşamadık biz.
Annem hem ağladı hem oynadı sevincinden. Hem ağladı hem göbek attı evin ortasında.
O günü unutamam annem çarşafı gördü, gelinin yüzünün utanıp kızardığını gördü, hem oynadı hem ağladı. Eşim şaşırmıştı anamın haline ama üzerinde durmadı. Garibim ne bilsin olan biteni.
Sonra hamile kaldı eşim o zamanda annem çok sevindi ama ilk çocuğumuz düştü bizim. Babam yine kızdı bir gün bir şeye, alışık ya kızınca döver, bana fırlattı keseri ama eşime geldi ve eşim düştü çukurluk yere, bebeğimiz de öylece düştü içinde. Çok yaralandık ama bir şey edemedik. Sonra da babam rahmatlık oldu zaten.
Eşim çok iyi birisi Allah onu alnıma yazmış, benim kurtuluş sebebim eşimdir.
Bayram eşin biliyor mu geçmişte yaşadıklarını ya da sen söyledin mi yıllar geçince?
Yok anlatmadım hiç. Biliyorsa da ben hiç anlamadım, bilmediğini düşünüyorum. Bu konuda bir şey söylemedi. Bilse belli eder karnı ağrır sorar insan ya o yüzden bilmiyor duymadı dışardan demek ki.
En büyük kırgınlığın kime?
Babama çok kırgınım abilerime değil onlarda 17 ve 19 yaşındaydı, çocuktular sayılır, onlara kızgınlığım kırgınlığım yok ama babama var. Benim aslan oğlum böyle bir şey yapmaz, küçücük bilmez o, oğluma fenalık yapmışlar diyip elimden tutup, polise gitseydi hakkımı savunsaydı.
Nasıl geçiyor bir günün?
Tarlam var, evden tarlaya tarladan eve. Çok insan içine çıkmam, kahveye falan da gitmem ama zaman geçtikçe insanlardan korkmuyorum sadece infazım var onu yakmamak için.
Ne infazı?
Komşuyu dövmüştüm. O yüzden çocuklarımla eşimle vakit geçiriyorum, evime işime gidiyorum, evde kızınca bir şey olunca çocuklarıma tokat atacağıma tarlaya gider ağlar geri dönerim. Güreş tutarız onlar beni yıkar ben onları yıkarım, oynarız pikniğe gideriz, traktör kullanırız çocuklarımla. Babamla yaşayamadıklarımı çok yaşıyorum. Hele büyük oğlumla, ben onunla çocuk oldum, ben onunla genç oldum, ben onunla baba oldum.
Şimdi çocuklarım gidip geliyor 10 dakika geç kalsalar, nutkum durur benim yaşadıklarımı yaşamasınlar diye hemen ararım. Az biraz geç kalsınlar aklım durur benim.
Okutuyorum onları üniversitede, biri imam olacak bu sene son senesi. Çok gururluyum.
Kardeşlerinle nasıl aran bunca yıl sonra hala aynı mısınız?
Biri hukuk okudu hâkim oldu hatta baş hakim çıktı, biri komiser. İkisi devlet memuru. Hepsı evli hepsi büyük şehirlerde yaşıyor.
Benden küçük olan kardeşimin şuan işi yok o yüzden evde bizimle birlikte. Annem var eşim var biz birlikte yaşıyoruz ama diğerleri evli, çalışıyorlar başka şehirlere dağıldılar. Bayramdan bayrama anama gelirler ama boyunlarına sarıldığımı hiç hatırlamam. Uzaktalar biz şimdi çekirdek aile gibiyiz. Annem küçük kardeşim kendi çocuklarım eşim. Kardeşte arada iş bulunca gider şehre işi olmayınca gelir bize, bekar, daha onu evlendireceğim nasipse.
Hepsi hukuk, adalet insanı olmuş, şimdi nasıl aynı köye gelip bayram yapıyorlar da, sana geçmişe dayalı ama şimdiki akıllarıyla tek kelime etmiyorlar anlaşılır gibi değil! Sana yapılanın haksızca olduğunu şuan pek ala biliyorlar. Senin kirli değil mağdur olduğunu bile bile sana yaklaşıp bir açıklama yapmıyorlar mı? Yani ne biliyim işte özür dilemek gibi olmasa da, şu geçmişin yaralarını saralım, anlat bize ne oldu aslında o zaman, biz de gençtik kafamızda kavak yelleri esiyordu sana destek olamadık, kusura bakma, senin yaşadıklarını hala günümüzde bir çok çocuk yaşıyor şimdilerde anlıyoruz bizde o zaman cahildik gibi bir dertleşme hiç geçmedi mi aranızda?
Hayır hiç olmadı böyle konuşma dertleşme. Sadece en küçük ablam yıllar sonra seni psikoloğa götüreyim mi dedi. Sakinleşirsin, kendini rahatlatırsın, bize söyleyemediklerini doktora döker rahatlarsın dedi. Yok dedim lüzum yok istemez.
Onun dışında hiç biri bu sinir bu asabiyetin neden, sen içinde ne yaşıyorsun anlat, dertleşelim neden sen böyle kavgacı oldun demediler, ben de hiç onlara bir şey demedim.
Bana ne o günlerde geçmişte ne bu günlerde hiç sana ne oldu, ne yaşandı sana neler ettiler gel anlat demediler.
Bu yüzden hiç kardeş olamadık, ortalarına almadılar, dışladırlar beni. Hiç o kardeş bağı kurulmadı ki. Zamanında bana çok dayak attılar o yüzden onlarla şimdide abi kardeş olamıyorum ben.
Köye geldiklerinde hepsini karşına alıp; bana geçmişte neler ettiler, kirli değil mağdurdum, çocuktum hiç suçum yoktu ama dinlemediniz diyerek ya da işte içinden ne söylemek geliyorsa onlara içini dökmek aklına geldi mi hiç?
Yok, onlar beni o kadar kırdılar zulmettiler ki ben hiç kendiliğimden onlara bunları söylemeyi düşünmedim ama çok haklısınız söylesem rahatlardım. Şimdi çok geç artık yapmam, anlatamam bu riske girmem, çocuklarım var duyarlar, aile karışık kulaklarına gider, eşimi çocuklarımı kaybetmeyi asla göze alamam..
‘’Eşimi çocuklarımı kaybetmeyi asla göze alamam.’’ Bunu söylerken ağlamaya başlamıştı Bayram; koca adam karşımda için için ağlıyordu. Onun acısını içimde bir yerde çok net hissetmeme, onu dinlerken ne kadar canımın yandığını, isyan ve öfke ateşinde kavrulduğumu bilsem de, böylesi yaşanmışlıklarda asla duygudaşlık yeterli gelmez. Acısını asla onun kadar hissetmek mümkün değildir. Ve bu çaresizlik bence insana verilmiş en büyük imtihandır. Tekâmüle giden yolda aşılması gerekendir.
Biraz sakinleştik, yutkunduk karşılıklı, dertleştik biraz, epeyce bir saydık sövdük tabi ne yalan söyleyelim. Kamerasını tarlaya değil bana çevirdi. Sonra gözlerime baktı seni de üzdüm ağlattım hakkını helal et dedi. Kırk bir kere maşallah senin de gözlerin pek bi güzelmiş ablam ama sen bir de benim eşimin gözünü görsen dedi ağzı dolu dolu eşim diyor Bayram abi.
Hiç şüphem yok kesin çok güzeldir hatta hanımının gözleri, hele Bayram bakışından görebilsek dünyanın en güzel gözü olduğuna iddia bile ederim. Su içti, gözlerini dindirdi, titreyen sesini düzeltti, tüm iç gücüyle devam etti Bayram abi içini dökmeye:
Zaten artık istemiyorum da bunca yıldan sonra anlamasınlar beni, kendi vicdanlarıyla kalsınlar. Niye yüklerini hafifleteyim ki. Onlar düşünmeli vicdanlarını rahatlatıp bana kardeşleri gibi davranmayı. Ben değil.
Ya o fenalığı sana yapanlar, özellikle de o ilk yapan, bakkalın oğlu hala başka çocuklara zarar vermeye devam ediyorsa? Hiç böyle şeyler gelir mi aklına, nerededir ne yapıyordur bilgin var mı Bayram abi?
O sımdı merkezde yaşıyor oda evlendi çocuk sahabı (sahibi) yıllardır görmüyorum, bilemem başkalarına hala yapıyor mu ama evlenip barklandı herhal uslanmıştır. Habarım (haberim) yok. Ben asla asla o mahlukla  karşılaşmayı istemedim. Tarlada yalnıziken aklıma şeytan girdi, dedim kimse yokken gidiyim onu boğazlıyım suya atayım diye ama şeytanı kovdum aklımda. Sonra birkaç yıl sonra yine dürttü şeytan işte işi yok ki, çok geceler boyu düşündüm ama yine yapamadım, yakalanırım çocuklarım ne olur ben hapse gidersem diye yapmadım. Yüz yüze gelsek ağzından laf çıkmadan gırtlağını sıkarım ben onun, o yüzdende mevlam hiç karşıma çıkarmadı. Çok şükür.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4387
    • Profili Görüntüle
Dünyaca sevdiğim eşim, boyunca çocuğum var onları düşünüyorum, tek isteğim bu köyden gitmeleri. Başka yerde yaşamaları. Biri okudu görev yerine atanacak yakında kurtulacak bu köyden. Diğeri de yakında o duruma gelir inşallah.
Biz eşimle yaşar gideriz burda birlikte ölmek nasip olur inşallah gözüm arkada gitmem bu dünyadan.
Anlatsana biraz eşini bana Bayram abi ne güzel adamsın sen, ne kocaman yüreğin var valla size de kırk bir kere maşallah.
Biliyorsun çok uzak ilden değil eşim, bazan (bazen) bilet alırım git aileni gör gez gel derim, gitmez. Benden ayrılmaz ya birlikte gideriz ya da yalnız gitmek istemez. Hani bayanlar bir yere giderken koluna çanta takar ya işte biz eşimle öyleyiz, nereye gidersek gidelim birbirimizi çanta takar gibi kolumuza takar öyle gideriz.
Hiç ayrılmayız. Tarlaya da birlikte, alışverişe de birlikte, bağa bahçeye de birlikte. Ev işini de barabar (beraber) yaparız. O benim her şeyim savunma kalkanım sevdiceğim. Asla şeytana uymadım bunca yıl, Allahın üzerine yemin ederim sana abla, gözüm elim değmedi başkaca bedene.
Çocuklarını da anlat biraz, aranız nasıl onlarla sorunların oldu mu?
Ben elimden geleni yaptım abla iyi baba oldum, çocuklarımı korudum kolladım. Sinek uçurmadım üstlerinde. Bu gaylar çett yaparken hep genetik derlerdi ya, inanmıyorum genetik değil, işte benim oğullarım ortada genetik olsa belli olurdu. Yıllarca korktum acaba mı diye ama artık büyüdüler eminim sağlıklılar.
Tek bir sorun yaşadık oğullarımla, onlar bana ‘’baba sen niye bizi bu kadar merak ediyorsun 10 dakika geç kalıyoruz, arıyorsun’’ diyorlardı hep ergen iken. Bende babamdan böyle ilgi görmedim, sevgi göremedim oğlum o yüzden sızı çok seviyorum merak ediyorum dedim hep. Beni anladılar, babam asabiydi döverdi çok diyerekten anlattım kaç defa, bende sizi dövmeden gül gibi yetiştireyim istiyorum diyordum. Sonra işte tarladan, bağdan geç kalıyorlardı aramıyordum meraktan ölmemek için bahane buluyordum, varıp koşup yanlarına gidiyordum size kola getirdim diyordum, ya da geciktiniz bitmedi iş demek ki size yardıma geldim diyordum. Bahanelerim çoktu ama hiç boş bırakmadım çocuklarımı size soğuk süt getirdim deyip arada gündüz kontrol edip dönüyordum eve. İçim rahat ediyordu. Bazen özledim sizi sıkıldım evde biraz sizinle oynamaya, boğuşmaya geldim diyordum küçükiken. (küçükken)
Tecavüze uğrayıp kakasını aylarca tutamayan altına kaçıran çocuklar gördüm, var bu işte bir iş, ya da en azından niye ishali kesilmiyor bu çocuğun diyerek doktora götürmeyen aileler hem de her mahallede kamu sağlığı olan büyük şehirlerde yaşayan aileler varken bayram abinin bu hassasiyeti hayranlık uyandırıyor. Yaşadıklarından dolayı tabi ki ama yine de çocuğunu psikologlara götürüp bilgi almasına rağmen uygulamada sınıfta kalan aileleri düşününce gerçekten baba olarak çocuklarına yaptığı her hareketi ve söylemi ve biçimi çok kıymetli ve taktir edilesi. HOCAM BURASI İÇİME SİNMEDİ DAHA BİR PSİKOLOJİK AÇIDAN MI YAZSAK BU PRAGRAFI.?
Ergenken onlar bilmez, eşim bilir, gece uyurlarken bakardım mesajlarına, girdikleri sitelere, yazışmalara ama asla belli etmezdim. Alışkanlıktı kontrol ederdim ergenliklerinde 3 beş yıl yaptım. Sakıncalı bir şey görseydim hemen doktora danışacaktım, planlamıştım her şeyi. Ama şükür hiç görmedim.
Ben onlara erkeklik nasıl olur, nasıl rüyalanılır, nasıl abdest alınır, sivilceler kıllar nasıl temizlenir, okulda nasıl arkadaşlık edilir herbişeyi öğrettim anlattım sakince. Ben onlar okuldayken hep okudum, öğrendim eve geldiklerinde onlara öğrettim. Babamdan görmediğim her şeyi onlara yaptım. Mastürbasyonu bile anlattım yüzümü karartıp. Şimdikiler bizim gibi değil, ellerinde telefon her şeyi biliyorlar ama olsun ben yine doğru düzgün bilsinler diye anlatırdım. Onlar güler ben sevinirim, ‘’baba biliyoruz biz sen kafanı yorma’’ deyip güldülerdi bana mastürbasyonu anlatınca ama sevinirlerdide.
Büyük oğlanın zaten üniversitede epeyden beri kız arkadaşı var, mezun olup atanınca evlendireceğiz sevdiğiyle. Yemek yapar aşçı gibi valla çok lezzetlidir eli, en büyük hobisidir, kursa da gitti okurken. Sigara içmez, kavgacı değildir, ‘’baba devir değişti artık karı koca evde ortak iş yapar, ikimizde çalışacağız’’diyor.
Zaten dedesinin yanında okudu yurtta kalmak istemedi, para biriktirmiş, her tatilde her fırsatta sınavlarını verince gelir gider buraya, bizden hiç kopmadı. Pandemide sürekli yanımızdaydı.
Diğeri lise bir de okuyor onun pek okumaya niyeti yok ama ben imkân sunuyorum. O benim gibi asabi, sinirli, maço. ‘’Ben okumasam tamircide meslek sahabı (sahibi) olup dükkân açsam evlensem’’ diyor. Dikleniyor bana. ‘’Liseden sonra okumam’’ diyor, bakalım liseyi bitirsin de buna da şükür.
Tek dileğim köyden, bizim merkezden uzak durup kendilerine daha güzel hayat kurmaları.
Benim hayvanlarım var, tarla var, hayat köyden ibaretti benim için, dayak zincir küfür ırgatlıktı kaderimdi. Onlar başkaca yaşasın istiyorum. Tek bir fiske vurmadan bu yaşa getirdim onları. Ben onların yerine de yedim peşin peşin dayakları doydum. Bazen bir hafta sürerdi beni zincirlemesi rahmatlık babamın. Bazen bir hafta çıkarmazdı ahırdan. Ben lekeliydim ya kirliydim ya öyle derlerdi işte, o yüzden evde bardak kırılsa günah keçisi bendim, yine dayak yerdim. Ben onların başını öne eğmişim ya işte yeterdi, ekin solsa benden bilirlerdi.
Bu hayvan misali ahıra zincirlenmeler, onca dayaktan daha çok koymuş Bayram abiye, kaçıncı defa aynı tekrarı yapıyor. Ses etmeden dinliyorum devamını:
Zaten 18 yaşını geçince ben de delirmiştim, hani her Allahlın günü diyordu ya ‘’seni alnının çatısından vursam, leşini köpeklere yedirsem’’ diye, artık cevap veriyordum öldür de, sen de kurtul ben de kurtulayım diyordum. Askerden gelince son zamanları ben de bağırmaya kavga çıkarmaya başlamıştım zaten, o yüzden dayak bitti ama hakaret küfür devam etti. Köteği balta sapını bıraktı ama sözlü şiddeti hiç bırakmadı. Büyüdükçe vuramadılar kendimi savunmaya başlamıştım, sözlü hakarete bünye vücut alışmıştı zati, dayak yoktu ya umursamıyordum ağız dolusu ettiği hakaretlerini.
Bir kere bile ben senin yavrunum oğlunum, bana kıydılar, sen kıyma bari diyemedim babama. Yanarım buna yanarım. Demek çok istedim ama diyemedim işte.
Bu hayın (hain) soyu beni ‘’ailene söyleriz, yanıma gelmezsen rezil ederiz’’ diye tehdit ettiklerinde zaten aralarında paylaşmışlar beni. Bugün sen, yarın ben, akşam o, gündüz bu diye. Elli kişi bunlar dedim ya, soysuz hain sürüsü bunlar. Çocukluk arkadaşımın babası bilem beni oyuncak yaptı kendine. Çocuklarıyla oynardık evimize gelip rahmatlık babamın çayını içen, yemeğini yiyen adam bile beni kendine oyuncak etti.
Derken o ağladı ben de yutkundum, zaten nefesi tıkandı, bir mola verilim mi beş dakika tuvalet molası deyiverdim, olur abla demesiyle kapadım görüntülü aramayı. Sabrımın sonuydu, Kapar kapamaz son sesimle bildiğim tüm bedduaları, küfürleri ederek avazım çıktığı kadar ağladım, ağladım... Oh be rahatladım. Gerçekten çok rahatladım ne çok sıkmışım kendimi, çenem ağırmış farkında değilim kasmaktan, dişlerimi sıkmaktan. Birkaç sene evvel uykuda yapıyordum bilinç dışı uyurken çok fazla sıkıyordum çenemi. Bir süre tedavi oldum ve ağızlıkla uyudum geçmişti. Bugün Bayram abiyi dinlerken yine farkında olmadan öyle kasmışım, sıkmışım ki çene kemiğimin aşırı ağrıdığını hissettim ağlarken. Yüzümü yıkadım, derin nefesler aldım, öfkeli hüzün sarmalından çıkmıştım gerçekten ağlamak rahatlatmıştı her zaman ki gibi. Beş dakika olmuştu 10 dakika o yüzden panikledim. Tekrar aradığımda müsait değil ki reddetti aramayı. Daha fazla panikledim. Bir şey mi oldu diye düşünürken aradı. Eşi aramış, merak etmiş onunla konuşuyormuş, iki saattir ortalıkta görmediği için sesini duymak istemiş.
Yaşadıklarını hala bugün yaşayan çocuklar var ve eskisi gibi değil artık sosyal medya da duyuluyor hatta gündem oluyor. Sen bu haberleri gördüğünde ne hissediyorsun Bayram abi?
Benzin döküp o insanları yakmak istiyorum hem de kendi evlerinin, köylerinin önünde. İbreti âlem olsun diye. Amerika Japonya ya atom atmış ya evvelden, elimde olsa ben de bizim köye atar giderdim.
O dönem çocuk idim aklıma gelmemiş, sonraları hep dedim kendi kendime, keşke o günlerde kendi köyümü ateşe verseydim, toptan kül etseydim. Kim bilir bilmediğim kaç kişiyi daha yaktı o deyyuzlar.
Bana yetki verseler sadece çocuklara zorbalık yapanları bir meydanda toplayıp yakmak isterim, hepsinden kurtulsun millet. Rahat etsin çocuk çoluk. Yaşamımı elimden alan şerefsizleri de ateşin en orta en harlı kısmına koyar öyle yakardım ateşi.
Ben de çocuk istismarcıları için faşizanca hisler duyuyorum ama tabi ki doğrusu bu değil, yüksek ceza almalılar ki asıl o zaman ibreti âlem olur. Kimse cesaret edemez. İnsanın insana yapacağı kötülüğün sınırı yok bu dünyada. Yine de insanın insana kıyması, canını alması kadar feci bir şey olamaz Bayram abi.
Masum küçücük çocukları kendilerine oyuncak edenleri görünce duyunca habarlarda (haberlerde) o an hemen ölmelerini değil de dediğim gibi benzini döküp, alttan kibrit yakıp yavaş yavaş yanmalarını seyretmek sonra arkamı dönüp gitmek istiyorum ben yine de.
Çünkü ben hiç çocuk olmadım çok zulm gördüm. O yüzden yapanlar yanmalı yok olmalılar. Bu kötü hayatım bu asabiyetim, kavgacılığım hep içimdeki yangının sönmediğinden. Bu hallerim çoğalınca infazımı yakarım diye korkudan eşim çok ısrar etti diye onu kırmadım, doktora gittik psikiyatriye, ilaç almak için. İlaç yazdı beni biraz dinledi ama sonra psikoloğa sevk etti. Verdiği ilaçları da almadım çünkü onun bana verdiği ilacı eşim ve çocuklarım okur neden verdiğini anlar diye. Öğrenirler diye korktum alamadım.
Ben iki ayrı defa oturdum koltuğa karşısına psikoloğun ama çok korktum anlatamadım, hiç bir derdimi açamadım. Hem utandım hem ya psikolog bizim oralardan birine anlatırsa diye. Maddi manevi bir şey ister benden tehdit eder falan ne kadar kötü fikir varsa üşüştü kafama işte.
Sağ olsun sordu psikolog, her şeyi sordu da ben bir şey diyemedim. Deli doktoru da deniyor ya hep bizim buralarda, zaten yıllarca bana deli deli dediklerini duyup büyüdüğüm için heyecan yaptım.
Normal tabi kendi köylüsü, kendi topraklarında neler etmiş, evine girip çıkanların alayı top yekûn çullanmış üstüne, nasıl şehirdeki yabancıya anlatsın, güvensin ki Bayram abi.
Geçmişimi anlatırsam ne olacak, 40 yaşına gelmişim ilk defa gördüğüm birine nasıl açayım içimi, ya polise ihbar etse. Benimle dalga geçer sandım, güler sandım, birine söyler sandım, ne bileyim işte konuşamadım bir türlü. Zaten öyle 45 dakikada ne anlatabileceğim, para verdiğim adam ne kadar anlayacak benim dilimden, cahal cahal (cahil) konuşup kendimi rezil etmedim.
Ah be Bayram abi akıllı adamsın sen, şimdi şaşırttın beni. Derin derin anlatmana gerek yoktu ki, babam beni sevmedi, çok şiddet gördüm, yaşımda ilerledi herhalde her şey batıyor, asabiyet var üzerimde, çabuk sinirleniyorum, kolu komşuyla ufacık şeyden kavga ediyorum, eşim çocuklarım üzülüyor bu sinirli halime uyku da uyuyamıyorum geceleri rahat deseydin, yeterdi. Sana ilaç verirdi o ilaç rahatlamanı sağlardı. Her gün için içini yiyerek yaşanmaz ki senin de iyi hissetmeye, geçmişi unutmaya ihtiyacın var. O ilaçlar çok işe yarardı. Benim daha önce ne söyleyeceğimi sizin gibi akıl veren biriyle konuşmuşluğum yok ki, olsaydı söylerdim ama düşünemedim korktum işte. O yüzden sadece gece uyuyamıyorum diyebildim. Sabaha kadar dönüp yatakta uyumadan kalkıyorum diyebildim.
Yemin ederim tarladan yorgun geliyorum, yemek yiyorum, ağırlık çöküyor, o kadar yorgunum ki, eşim ışığı kapar oda karanlık olur, her gece o babam benim gözüme gelir.  Her gece ama hiç eksilmez babam, saatlerce uyuyamam, o dayağı o sözleri aklımdan çıkmaz, eşim yatar emin olurum uyuduğuna, konuşurum babamla ağlarım gizlice, rahatlarım öyle uyuya kalırım sabah ezanına karşı.
Bunlarda benden faydalanır, geçmişimle tehdit eder diye anlatamadım, güvenim yok ki zerre kadar içimde, korkuyorum; sadece uyuyamıyorum, çokta kaşınıyorum zaman zaman dedim. Bir tane alerji hapı verdi, bir de uyku hapı. İkisini de kullanıyorum işte. Diğer sinir hapını almadım.
Hayatta tek bir şey isterim, kalan ömrümü veririm bunun için; babam saçımı başımı okşayıp aslan oğlum desin. Baban mezardan çıkacak, gelecek bunu diyecek ama sen onun yerine mezara gireceksin deseler, vallahi kabul ederim.  O göçtü bu diyardan ben işte bu acının içinde kalakaldım.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4387
    • Profili Görüntüle
Beş yıl bir verdiler ceza, o bitti sonra köyde üç kişiyi daha dövdüm tarlada şimdide işte kamu cezası verdiler altı ay onu çektim, pandemiden dolayı içeri almadılar infazımı bozmayayım 1 ay kaldı. Dedim ya abla kendime hâkim olamıyorum biri bana yan baksın, kafa göz dalıyorum. Babamın o unutamadığım hakaretlerinin, dayağının, başımı okşamadığının sonucu bana bıraktığı miras işte bu halimdir.
Şimdilerde hayvanlarla ilgileniyorum,  pek çıkmıyorum dışarıya, kardeşim burada, küçük oğlan okul sonrası amcayla tarlaya gidiyor, yardım ediyor, ben evdeyim ahıra bakıyorum o yüzden pek bulaşmıyorum kimseye. Kavga edecek birilerini görmüyorum zaten, internet, televizyon, hayvanların bakımı derken gün geçip bitiyor.
Ben ceza evi gibi evde ahırda bağlı yaşadım ya senelerce, beni sadece tarlaya oradan eve getirip götürdü, göz hapsindeydim ya ben işte o zaman zaten hayvan sevgim yüz kat arttı, hayvanlarla konuşurdum anlarlardı beni. Bir köpeğim vardı, çok yakındık, babam beni döverken ön ayaklarını kaldırırdı havaya, sanki vurma yeter der gibi. Bazen bana sarılırdı köpek, babamın vurduğu yerleri yalardı vallahi, gözlerinden yaş akardı köpeğimin.
O benim abim, arkadaşım, annemdi. Onunla çok ilgileniyorum, insanlarla hiç konuşmuyorum diye babam o köpeğimi satmıştı. Adım deliye çıkmıştı köpekle konuşuyormuş diye. Çok hastalanmış, çok ağlamıştım ama babam asla geri almadı. Köpeğimi hiç unutmadım o yüzden tekrar bir köpek aldım sokaktan. Ona da isim koymadım arkadaşım diyorum sadece.
Senin yolun Hüseyin Kaçın ile nasıl kesişti abi? Psikologlara konuşmuyorsun, psikiyatristin verdiği ilacı bile almamışsın.
Cett yaparken facebookta konuştuğum biri bana Hüseyin beyin videosunu yolladı. Öyle haberdar oldum. Videoları, yazılarını okudum yine güvenip arayamadım. Sohbet ettiğim yıllardır tanıdığım arkadaşım ben Hüseyin Hocaya gidiyorum çok iyi geliyor bana, senin de ilaç kullanman lazım, geçmişini tedavi etmen lazım diye dil döktü aylarca, sağ olsun nasıl öderim hakkını. Yine bile aylar sonra cesaretimi topladım, bir gece babam yine sabaha kadar uyutmadı beni, sabahına aradım Hüseyin hocayı. Arkadaşımın hakkında söylediklerini anlattım, hemen tanıdı arkadaşımı zaten, hatta beni de anlatmış hocaya, hemen bildi kim olduğumu.
Yüz yüze gelemeyeceğimi söyledim peşin peşin, telefonda konuşmayı istedim. Zaten ta İstanbula eşimle bizim köyden yatmadan bile gidip gelmek iki gün alır, çocuklara duyurmadan telaşlandırmadan imkânı olmaz gidemem istesem de. Hüseyin hoca Allah razı bin kere ondan razı olsun kabul etti telefonla konuşarak çok rahatlattı bizi. Beş aydır her hafta 40 dakika konuştuk. İçime su serpiliyor, ferahlıyorum. Çok iyi bilgiler veriyor hoca bana. Bakalım aşacağım sıkıntımı, geç oldu ama güç olmuyor, artık güveniyorum hocaya. Korkularım yok daha rahat anlatıyorum artık geçmişimi ona. İlacında etkisi vardır. Hoca akıl verdi sizin gibi. İlacı aldım içindeki açıklama kâğıdını, kutusunu attım. Üstünde isim yazmayan başka bir ilaç kutusu aldım ona koydum tüm ilaçları çıkarıp. Yakalasa bile çocuklar alerji ilacım bu kutuyu da eczaneci (eczacı) verdi derim. Anlamazlar bir şey.  İlacı da merkezden almadım ta şehre indim, adın çıkacağına canın çıksın lafı var ya işte, korkuyorum buralardaki eczaneden o sinir ilacını almaya, şehre gittim aldım içim rahatladı.
Hoca bana tavsiye verdi, iyi gelir, bir de İklim hanıma anlat başından gelenleri hem kitap yazıyor senin gibi insanların sesi olmaya çabalıyor, hem ona hem kendine faydan olur dedi. Ben ikinci birine anlatabilirsem daha da yüzleşirmişim korkularımla daha da rahatlarmışım. HOCAM BURAYA DOĞRU CÜMLELERİ SİZ KURUN LÜTFEN.
Hatta abla sen bir bayansın diye konuşmak istemedim, nasıl anlatayım yaşadıklarımı bir bayana dedim hocaya, çok çekindim çok, bunca rezilliği anlatmaya gönlüm yoktu. Hani ilk size mesaj attım konuşmak için sözleştik, sonra ben sözleştiğimiz gün size sabah ezanında mesaj yolladımdı; misafir geldi yatıya diye, işte o misafir işi yalandı, bahane attım sana o gün görüşmemek için. Ama o günden beri hep düşündüm bak iki hafta geçti hoca bana hiç ısrar etmedi yeminle, kendi gönlümle aradım cesaret ettim başardım, hem de aramak için tarlaya geldim rahat edelim diyerekten.
Bir de çok ağlama huyum vardı. Çocukluğum gençliğim, eğitimim, tüm hayatım elimden alındı diye ben kendimi bildim bileli her gün mutlaka ağlıyorum. Ama iki senedir yaşlılıktan mı nedir daha duygulu oldum daha çok ağlıyorum, günde dört defa ağladığım oluyor. İçimden geliyor engelleyemiyorum.
Seninle konuşurken de ağladım gördün, senide ağlattım. Helal et hakkını. Ama sen öncesini bilmezsin, ağlamaktan konuşamayabilirdik. Hocamla dertleşmelerimden ve ilaçtan sonra azaldı, rahatladım daha az ağlıyorum artık.
Ağlamakta dert mi! Mevla’mın sevdiği kuluyum ki, belli bir yaşa gelince o insanların hiç biriyle yüz yüze gelmedim. Husumet yaşamadım, karsıma çıksalar ne yapardım emin değildim kendimden, derdi o zaman görürdüm işte ama Mevlam karşıma çıkarmadı çok şükür.
Evden kaçmadığıma da bazen şükür ediyorum belki çok kötü yola düşerdim hayatım daha kötü olurdu, eşcinsel ölümleri çok vardı 90 lar da. Fuhuşa zorlanıyorlardı, onları izledim hep, belki de köyden çıkmamam bile hayırlıymış kim bilir yaban ellerde başıma neler gelirdi.
Anlatıyım sana bak ne olmuştu bir gün. Merkeze gidince görüyorum gençleri; kaşını alıyor, küpe takıyor, kırmızı ayakkabı, saç uzatıyor, yırtık kot giyiyor. Ailecek alışverişe indik çocuklar küçük daha ilk defa öyle bir genç gördüm, manken gibiydi. Güzel giyinmiş kuşanmış çok yakışıklıydı. Karşıdan geliyordu, telefonda konuşup gülümsüyordu. İlk defa çok etkilendim o gençten. İlk defa başıma gelmişti böylesi his.
Kıpkırmızı oldum utandım yer yarılaydı içine gireydim. Koşup hemen arabaya bindim suyu yüzüme çarptım, kendine gel dedim, tokatladım kendimi. Sonrasında haftalarca eşimin çocuklarımın yanında böyle oldum diye çok utandım, suçluluk hissettim. O olaydan sonra yıllar yıllar geçti hiçbir daha öyle bir hisse kapılmadım. Şimdi hocamın anlattıkları sayesinde o hislerin sebebini de daha iyi anlıyorum.
Şimdi imkânlar çok, tarlada yalnız kalınca izlerdim kırmızı odayı, psikologların yutupta videoları var çok faydalı,  eşcinsellerin çektiklerini gördüm, iyi olup benim gibi evlenenleri çocuğu olanları izledim. Hepsi zaman içinde iyi geldi bana. Hüseyin hocaya giden genç çocukların videolarını buldum. Hepsi içime su serpti,
Ve ilk defa hayatımdai ilk defa canlı kanlı sesle görüntüyle konuşup tüm sırlarımı dertlerimi önce Hüseyin hocama şimdide sana anlattım. Bu kadarı bile benim için çok büyük bir şey siz anlayamazsınız. Çett yaparken bile yıllarca yazıştığımda hep karşı tarafa soru sorup onun yaşadıklarını dinler kendim pek sır vermezdim, sadece bir arkadaşa çok samimi olunca yıllar geçti de anlattım ama o yazışmaydı böyle kanlı canlı uzun uzun değildi.
İyi ki sizi de karşıma çıkardı Mevlam. Hakkını helal et abla saatlerdir derdimle dertlendin. Gördüm halini ben senin şekilden şekile renkten renge girdin. İnsan olan böyle olur zaten. Rabbim seni hep sen gibi iyi insanlarla karşılaştırsın. Ölene kadar unutmam bu insanlığını iyiliğini verdiğin akılları döktüğün dili. Anam yapmadı bana bunları. Hakkını helal etmeden kapamam telefonu. Geç kaldım eşim arayor beş dakikadır açamadım çok merak eder abla hakkını helal et de gideyim daha fazla telaşlandırmadan, kavga yaptım sanar korkar eşim şimdi açmadığım için.
Hakkım yok ama sen öyle diyorsan hakkım helaldir, asıl sen helal et hakkını,  kitabıma ve okuyanlara çok katkı sağlayacak hikâyen. Asıl sen helal et hakkını Bayram abi. Aldığın sözü unutmayacağımı da bil. Sözüm söz. Haber edersen evlatlarının düğününe zevkle geleceğim. İlk halayını söz verdiğim gibi izleyeceğim.
O konuştuğumuz aramızda ki sır var ya, o konuyla ilgili göstermek istediğin ağaç dalının üstünde söz verdiğim gibi son sesimize kadar söyleyeceğiz senin bağrından kopan o dörtlüğünü.
Ben de sana verdiğim sözü tutmanın huzurunu yaşarım.
Bu sözü de hatırlatıp bir kere daha söz almanın rahatlığıyla ve eşini merak ettirmemenin telaşıyla bir kalktı ki ağacın altından koşar adım yürüyor, kapamayı unuttu kamerayı, sesleniyorum duymuyor, güzelim tarlaları birkaç saniye izleyip kapattım.
Dilim de söylenecek sözlerim kaldı, çok hızlı apar topar bir bitiriş oldu. Ama eşi arıyor açamıyor diye nasıl paniklediğini görseydiniz, siz de daha fazla lafa tutmazdınız.
Kalbimde sızısı hiç dinmeyecek, bir kitap hikâyesi olarak kalmayacak, hiç unutamayacağım, onlar istediği sürece irtibatta kalacağım birkaç kişiden biri oldu Bayram abi. Onun için hep koca koca dualarım ve evrene salacağım iyi dileklerim olacak yaşadığım sürece. Yazar şuan gerçekten zorlanıyor içinden gelenleri yazıya dökmeye ama siz nasılsa benden farksız değilsinizdir o yüzden beni anlıyorsunuzdur…

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4387
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://youtu.be/-9bPlRuOq-Q?si=3LPplNbsk-WVa29r


Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg




https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr