HK: Soralım şimdi, Berk ve Alperen merak ediyordur. Memleketinden kalkıp ne işin var da buraya geliyorsun?
EFS: Ben de soruyorum bu soruyu kendime.
Herkes: Gülücükler.
HK: Kimin şarkısıydı o? "Yıllardır soruyorum, saçın neden beyazlamış arkadaş?", buna benzer bir şeydi. Adnan Şenses söyler, Hüseyin Altın söyler.
Herkes: ...
EFS: Sorun hep bu ikilemlerde.
HK: Sorun şu; dindarlar, dindar değil.
EFS: Mantıklı.
HK: Çünkü dindarların çoğu ruh hastası, sapık. Camilerdeki herkes Müslüman mı? Hadis de var hatta bununla ilgili. "Camiye bin kişi gelecek, bir kişinin namazı kabul olacak." diye. İşte 999 tane kişiliksiz, yavşak adam var orada. "Allah! Allah!" diye namaz kılıyor.
EFS: Doğru diyorsunuz.
Berk: Emre de öyle yapmamak için kılmıyor.
HK: Şimdi Emre'nin buraya neden geldiği önemli. Türkiye'de dine bakış yanlış. Neyi konuştuk? Dindeki Hz. Adem ile Hz. Havva hikayesine gidelim. Havva nasıl biri? Camilerde anlatılır ya hikaye. Adem ile Havva cennetteymiş, nasıl biri?
Herkes: ...
HK: İyi olan kim?
Berk: Adem!
HK: Havva?
Herkes: Kötü
HK: Adem'i ayartmış, şeytanla işbirliği yapmış. Şeytan Adem'i kandıramadığından Havva'nın kanına giriyor. Sonra Havva da Adem'i kandırıyor. Havva löp löp yutuyor. Adem'in de boğazında kalmış. Sonra hata yaptığını anlamış. Yani Adem dört dörtlük, Havva? Orospunun teki.
EFS: Şeytandan daha beter.
HK: Böyle bakıldığında ortada dindarlık yok demektir. Başka bir açıdan bakalım. Çılgınlaştıralım biraz ama diyeceksin şimdi, bu adam dinsiz, imansız, kafir. Allah'ı padişah olarak düşünelim. Şeytan onun neyi? Veziri. Meleklere de komutan, asker falan diyebiliriz. Sonra Allah ne olduysa insanı yaratma kararını vermiş. Dikkat edelim buraya, melekler itiraz etmiş hep. Şeytan itiraz etmiş mi? Şeytanda "tık" yok. Melekler itiraz ediyor "Efendim, niye yaratıyorsun da, onlardan iş çıkmaz da." diye ama şeytan karışmıyor. Sonra insan yaratılmış. Melekler secde etmiş, şeytan ise "Ben etmiyorum." demiş. Şimdi başka bir açıdan bakalım. Şeytanın Allah'a aşkla bağlı olduğunu düşünelim. Tamamen kendini ona adadığını düşünelim.
EFS: Sınır kişilik bozukluğudur o.
HK: Şeytanda sınır kişilik bozukluğu olduğunu düşünelim. Aşık olduğun, en sevdiğin insanı bir başkasıyla paylaşmak ister misin?
EFS: Hayır.
HK: İnsan en sevdiği insana isyan etmez mi? Şeytan erkeklik taslıyor, isyan ediyor. "Ben senin o kullarını ayartacağım." diyor, yani kafa tutuyor. Allah da diyor ki: Bazılarını ayartırsın ama iyi kullarımı ayartamazsın! Fatih'e bakalım, adam, İstanbul'un fethi fikrine karşı geldi diye Çandarlı'nın kafasını alıyor. Şeytan zaman istiyor ve o da "Tamam, veririm." diyor. Burada Allah'ın şeytana öfkesi falan var mı? Yok. Burada bir anlaşma var. Şeytan olmazsa bir insan "iyi" insan olabilir mi? Yani, şeytan filmdeki kötü adam rolünü üstlenmiş. Şeytan sende kötülük varsa seni o yöne yönlendiriyor. Şeytan bir nevi akıl hocalığı yapıyor. Sen istiyorsun da gösteriyor yolu. Zaten anlaşmışlar, Allah iyiliği temsil ediyor, şeytan da kötülüğü, rol gereği. Bundan önceki insanlar biraz angutmuş herhalde. Ne söylenilirse inanmışlar. Kur'an ne diyor? "Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?" diyor çok kez. Yani sana anlatılan hikayeyi dinlemeyeceksin sadece. Sonra üzerine düşüneceksin. Sadece dinlersen ne oluyor? Havva kötü kadın. Dindar olmanın temel kuralı, beş vakit namaz kılarsın ya da kılmazsın o seni alakadar eder, ama beş vakit namaz kılan adamlardan korkacaksın. Nasıl bir formül?
BK: Derler ya hani "Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma." diye.
HK: Biz daha ileri gidiyoruz. Camideki imamı dinle, sonra unut gitsin. Aç kendin öğren, kendi sorularını sor. Dindar çevre kadını kötülüyor. Kadını kötülersek elimize ne geçecek?
EFS: "Biz daha güçlüyüz!" geçecek.
HK: Bir erkek ya da bir din kadını kötülediğinde kendi kaybeder. Sorduğumuz soru dağıldı. Neden kalkıp uzaklardan buraya geliyorsun? Kaç oldu sekiz mi oldu?
EFS: Param çok.
HK: Neden buradasın? Hikayeni biraz özetle.
EFS: Ortada iki yol var, ya iş çığrından çıkar, Allah, kitap, atarım hepsini çöpe ve eşcinsellik yoluna saparım ya da kurtulurum ve Allah'ın dilediği gibi iyi bir kul olacağım.
HK: Sen buraya eşcinsellik için geldin. Konu sadece eşcinsellik miymiş? Ya da ilk terapiye geldin ,ikinciye neden devam ettin?
EFS: Şöyle diyeyim o halde. Otuz sorun var diyelim, eşcinsellik sadece bir sonuç. Bizim asıl amacımız var olan otuz sorunu çözmek.
Terapinin geri kalan bir buçuk saatlik kısmı da bize kalsın. Dünya insanı henüz orada konuşulanlara hazır değil bence. Bu yüzden, bir süre daha bizde kalsınlar. Olur da bir gün başka kitaplar yazarsak, o zaman paylaşırız belki.
Son olarak HK'nın özlü sözlerini de ekleyelim bu bölüme:
1. Ben tek eşlilikten yanayım. Dört kadın falan filan, geç onları. İslamiyet "sik" dini değil, "vajina" dini de değil. Yani sikimizin keyfine dindar olmamız gerekmiyor. İslamiyetin hiçbir problemi yokmuş gibi, dini konular konuşulunca konu "lak" diye buraya geliyor. Biraz küfürbazım ama "ebenin amı" yani, İslamiyet "sik" dini mi? Bizim sikimizin keyfine mi indi bu din? Dört tane kadın... Siktir lan, ne dört kadını, ki Kuran-ı Kerim'de bir kadın öneriliyor mu önerilmiyor mu? O dönemin sosyolojik şartları falan filan. Şimdi o sosyolojik şartlar da yok yani. Kadına öncelikle duygu olarak yaklaşacaksın, cinsel olarak değil.
2. Erkek fahişeyi becerir, sevgilisini becerir ama karısını becermez. Onunla sevişir.
3. Yok mu muhafazakar çevrede böyle bir düşünce; erkek kızın eline dokunursa pezevenk olur, kız erkeğe dokunursa orospu olur.
4. Sekiz yıl boyunca hiç küfretmediğim oldu ama bu toplumda küfretmeden olmaz.
5. İki tür din var. Biri devletin dini, diğeri de Allah'ın dini. Kimse anasının karnından Allah'ın dinine doğmaz. Devletin dinine doğuyorsun önce. Devletin dini ne demek? Diyanet işleri, devletin dinidir. İlahiyat fakültesi, devletin dinidir. İmam-hatip lisesi, devletin dinidir. Cami, devletin dinidir. Eğer camide devletin atadığı bir imam varsa, orada devletin dini vardır. Allah'ın dini yoktur! Devlet iktidar mücadelesi verir. Her şeyi ele geçirmeye çalışır, haliyle Allah'ın dinini de iradesi altına sokmaya çalışır.