Bana yol göstermesini falan isterim. Konuşurum onunla, ağlarım bazen de. Özellikle mutfak bana daha kutsal geliyor açıkçası.
- Yani babanın odasından falan daha kutsal buluyorsun mutfağı.
- Çünkü daha yakın oluyorum yani.
- Ötekiler? Onları gözlemliyor musun?
- Gözlemliyorum.
- Ne eksik onlarda? Neden oradalar? Ne arıyorlar?
- Bağlılık sadece.
- Nedir o bağlılık?
- Hepsi güçsüzler ve bağlanacak güçlü bir şey arıyorlar. Geçen bir şey oldu hatta. Herkesin önünde bir tartışmamız oldu, bana bağırdı falan. Sonra benim için "Hepsi bana saygılı davranıyor, önder sayıyorlar beni. Benimleyken bağırıyor bana, bari onların önünde yapmasın böyle." demiş.
- Orada ne hissettin böyle deyince?
- Çok bir şey hissetmedim aslında çünkü benimle konuşarak değil, annem aracılığıyla bana söyledi. Yani bana bu şekilde iletmiş.
- Neden doğrudan seninle konuşmuyor?
- Çekinir benden.
- Neden çekinir?
- Dobra dobra söylerim her şeyi çünkü. Herkesin önünde böyle derse "Benim için mi lider oldun? Bana ne?" bile diyebilirdim belki.
Düşünün yahu! Karşınızda bir baba var, otorite timsali olması gereken kimse. Fakat benim gözümde ise gerektiğinde azarlanabilecek bir varlıktı. Hatta öyle ki, bence o da kabullenmişti bunu. Benimle yüz yüze konuşma cesaretini neden bulamadığını hala tam olarak anlamış değilim.
Terapilerde, konuları sürekli saptırmaya çalıştım o günlerde, özellikle de "sevgi ve güven" konuları gündeme geldiğinde. Şimdi baktığımda, başka insanların hayatlarından kendiminkinden fazla bahsettiğimin farkına vardım. Duygularım yokmuş gibi sürekli mantıktan bahsedip durmuşum; başkalarının yanlışları, "Şu olay şöyle, bu olay böyle.", "Efendim, ne olacak bu dünyanın hali?" ve terapi saptırmaya yönelik daha nice konular. Lanet bilinçaltı! Sorunlarıma o kadar çok alışmış ki, sorunları çözmeyi bile kendisine tehdit olarak algılıyor. Güven duygusundan bahsetmişiz terapinin bir kısmında mesela. Bende en ufak bir değişim olmamasına rağmen kendime olan güvenimi artırmak için ne kadar çaba gösterdiğimi ve ne denli büyük kazançlar elde ettiğimi söylemişim. Yalan arkadaş, yalan! Sırf "Bende bir sikim değişiklik olmadı." dersem HK beni değiştirebilecek olumlu çözümler üretecek diye uydurulmuş cümleler bunlar. HK da bir insan neticede, kendine güven konusunda ilerleme katettiğimi düşünmüş ve sevgi konusuna geçmiş. "Nasıl da atlattım HK'yı?" dercesine sessizce bir kahkaha fırlatmışım yeni konuya geçerken. Ne de olsa ikinci konuda da yalan söyleyip bir terapinin daha sonuna gelebilirdim kolayca. Öyle de yapmışım. En iyi kullanılabilecek şeylerden birini, yani dini bir sohbeti kullanarak yırtmaya çalışmışım sevgi konusundan da. Kendimi kandırabiliyorsam, halkı da kandırabilirim. O halde meclise girmeye diğerleri gibi ben de hak kazanabilirim bu gidişle. Onlar kadar iyi olabilir miyim bilmiyorum gerçi ama "Çocukluktan yetişmeye başladım ben de." dersem belki aralarında bir şansım olabilir.
Terapide, hayatımın çıkar ilişkileri üzerine kurulu olduğunu çok feci bir şekilde anlatmışım. Öyle ki, bir annenin çocuğuna olan sevgisini bile manevi bir çıkara bağlamışım. Dalların yapraklarla, gezegenlerin yıldızlarla, Tanrı'nın insanlarla, annenin evladıyla, kocanın karısıyla, karının kocasıyla, masanın sandalyeyle, şarj aletinin telefonla olan ilişkisini birer çıkar ilişkileri yumağına döndürmek terapi sürecinde değişmeyen birçok yönümden biri. Size soruyorum: Çıkar ilişkileri olmadan yapılan bir şeyler var mı? Birine karşılıksız bir maddi yardım yaptınız diyelim, karşılığında rahatlama hissini alıyorsunuz. Gereksiz şeyleri bu denklemden çıkarırsak, sonuç olarak parayla rahatlama hissini satın alıyorsunuz. Lanet felsefe ve safsatalar!
Neden yalan söylüyordum HK'ya? Çünkü ücret ödüyordum terapi başına. Ücret ödediğim birine güvenmek için ne sebebim olabilirdi ki benim? Bildiğim çıkar ilişkisiydi işte. O parasını alıyordu, ben de konuşup içimi döküyordum. Gerçekten bana bir şeyler katma isteği olabilir miydi ki bu adamın? Yahu olsaydı bile, parayı ne için alıyordu o halde? Dolandırıcının tekiydi büyük ihtimalle ama birkaç kez daha terapiye gelmek bana bir şey kaybettirmezdi. Sizce de o zamanlar düşünmüş olduğum bu şeylerde bir yanlışlık yok mu? Gelmişim yedinci terapiye, hala terapiler ve HK hakkında karar verememişim. İşte bu en büyük hata! HK'nın kim olduğu önemli değil ki. Ne söylediği ve söylediklerinin doğru olup olmadığı önemli.