- 2-3 gün sonra.
- Seni kovduktan sonra, babana karşı bir öfke, bir nefret oluşmadı mı?
- Oluştu.
- Baban seni ezmiş gibi hissetmiyor musun?
- Hissediyorum.
- Yenilmiş olmanın acısını kuzeninden çıkarmış oluyorsun böylece. Babanla yapman gereken ikinci raundu kuzeninle yapmış oluyorsun.
- Bu arada kalbimde sorun var. Kalbimin ritmi çok yüksek. Normali altmış doksan arası ama benimki sakin zamanlarda yüz otuz yüz elli arası, heyecanlandığımda streslendiğimde ise yüz seksene kadar çıkıyor.
- Aşarsa ne olur yüz sekseni?
- Büyük sıkıntılar olabilir, kalp krizi riski çok yüksek.
- Bugüne kadar aşmış mıdır?
- Aşmıştır mutlaka. Şöyle diyelim, üzerimde bir gün boyunca Holter Cihazı takılı kaldı. Kalp ritmimin en yüksek olduğu an uyandığım zaman oluyor. Hani alarm falan çalıyor ben ürküyorum bir şekilde ve yüz yetmiş çıktı mesela ölçümlere göre. Küçücük bir şeyde bile yüz seksen olabiliyor. Doktor "Kalbinde sorun yok, stresten kaynaklı olması yüksek ihtimal." dedi. Mantıklı geldi, çünkü uyanık olduğumda nabzım yüz yirminin aşağısına inmezken, uyurken de altmışın üzerine nadiren çıkıyor.
- Ama yani, bunun bir tedavisi yok, stres temelli olduğu mu söyleniyor?
- Evet öyle.
- Ne zamandan beri var bu?
- Küçüklüğümden beri.
- Kaç yaşındayken tahminen?
- Herhalde on yaşından beri var,çünkü bisiklete bindiğimde hemen morarırdım.
- Ama fiziksel bir sıkıntı yok kalpte değil mi?
- Evet, doktorun dediğine göre öyle.
- Evdeki yaşam nasıldı o zaman?
- Hatırlamıyorum, liseden önceki hayatımdan neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum.
- Konuşulanlar falan, hiçbir şey gelmiyor mu aklına? Kavga, patırtı olmamış mıdır?
- Hiçbir şey hatırlamıyorum gerçekten.
- İnsan neden hatıra tutmaz?
- Unutması gerekilen bir şeyi unutur. Unutmak istemişimdir ve başarılı olmuşumdur.
- Ne olabilir en kötü? Tahmin yürüt en azından.
- Okul olabilir.
- Okulda ne var? Dışlanmak mı?
- Evet.
- Ne kadar dışlanıyordun mesela?
- Sınıfın en ezilen kişisi...
- Nasıl eziyorlardı?
- Dövme, vurma gibi şeyler...
- Kum torbası gibi miymişsin yani?
- Evet.
- Neden öyleydin peki?
- Hatırlamıyorum.
Neyini hatırlamıyorsun seni gidi yalancı! Ekleyelim buraya hemen neden olduğunu. Eski Emre'nin "Hatırlamıyorum" dediği şeyleri yazmaya başlayalım. İlk teneffüs olunca kantine koşmaya başlardı herkes. İlk başlarda ben de öyle yaptım ama bir işe yaramıyordu çünkü çocuklar "öküzler" gibi birbirlerini ittirerek bir şeyler satın almaya çalışıyorlardı. Oysa ben düzgün bir sıra olması gerektiği kanaatindeydim. Neyse, her şey bu zamanlardan sonra başladı ya zaten. Kimseye vuramazdım, kavga edemezdim ve şu an düşündüğüm gibi "bir insanın yüzünün kutsal olduğu" düşüncesine sahiptim o zamanlarda da. Yaşıtlarım “küçük Ronaldolar” gibi top peşinde koşarken ben bir türlü beceremezdim futbolu. Zerre kadar da bir şey bilmiyordum zaten futbol hakkında çünkü evimizde futbolla ilgili bir muhabbet geçmemişti hiç. Bu beni "sınıfın ezikleri" kulübüne itti ister istemez. Artık ön sırada başka bir ezikle beraber oturuyordum. Hatta diğer sınıflardaki sokak çocuğu kılıklı öğrencilerden korunmak için sınıftaki birine harçlığımın yarısını beni koruması karşılığında ödüyordum.
- Bu olay eve ulaşmadı mı öğretmen vs. aracılığıyla? Bunu hep sen yalnız mı yaşadın? Bir öğretmene hiç söylemedin mi?
- Hep yalnız yaşadım bunu ve hiç kimseye söylemedim.
- Peki neye yol açtı bu?
- İnsanlardan sürekli bir ürkme, uzaklaşma ve sosyal olan şeylerin çabuk bitmesini isteme gibi şeylere yol açtı.
- Asosyalleşiyor musun?
- Evet.
- Hiç arkadaşın olmadı mı o dönemde?
- Olmuştur ama yüzeysel.
- Kaça kadar devam ediyor bu, beşinci sınıfın bitimine kadar mı?
- Hayır, lisenin başına kadar.
Sınıftaki işleyişe geri dönelim isterseniz. Çünkü bahsettiğimiz konuyla sınıfta yaşananlar birbiriyle alakalı. Sınıfta okuyan diğer öğrenciler bana tehditler savururken ''Abim şöyle, böyle.'', ''Babam şöyle, böyle.'' gibi şeyler söylerlerdi. Ben de bir "piç" gibi hiçbir karşı argümanda bulunamazdım. Korkardım onlardan ve bu yüzden de ezerlerdi beni. İşin garip tarafı şu ki bunları aileme hiç anlatmadım. Kendime güvenme konusunda bana destek vermek bir yana, beni daha da korkak biri yapmışlardı. Yaptıkları şeyden dolayı böyle bir yaşam sürdüm. Onların inşa ettiği hapishanedeki bir mahkumdum ve herkes bilir ki hapishanelerde tecavüze uğranabilir. Ben de bunun mağduru oldum ve onlara yaşadıklarımı anlatma gereğini duymadım. Bu yüzden onları içten içe suçlamaktan vazgeçemiyorum. Lanet çocukluk yılları!
- Söylemedin kimseye, sonuç olarak bu yaşadığın acıları kendi kendine mal etmez misin? Kendinden de nefret etmeye başlamaz mısın?
- Evet, ettim.
- Sence babanla inatlaşman da bundan kaynaklı olamaz mı? Hani, "Bu durumu hiç kimse farketmedi, sorumlusu da sizsiniz." gibi. Kimse de seni kurtarmadı. İnsan bu durumda bir kurtarıcı beklemez mi?
- Evet, bekler.
- Kendine kızdın ve öfkelendin. Sonra babana kızdın ve öfkelendin "Niye beni kurtarmıyorsun?" diye. Atıyorum, okulda üç beş kişi seni dövdükten sonra eve gidince yüzün gülebiliyor muydu?
- Hayır.
- Sessiz, sakin gidiyorsun böyle. Burada anne-babanın uyanması lazım "Bu çocuk neden