Benimle aynı kaderi yaşayan gençlere o kadar üzülüyorum ki... Onur yürüşlerinde atılan sloganlar çok acı. "Ben böyleyim" diyen gençleri gördükçe daha çok üzülüyorum. Anne- baba hatalarını sırtına yüklemiş o gençlerin onur yürüyüşlerinde meydanlarda "ailelerine kusmak istedikleri" kini topluma kusmaları ve bunun farkında olmamaları çok acı. Anne babasını cezalandırmanın yolunu eşcinsel hayatın bir ferdi olarak bulmaları ama en büyük cezayı kendilerine vermeleri çok garip. Örneğin eşcinsellerde mazoşist bir kişilik vardır. Pasif bireylerin cinsel ilişki esnasında çektiği acıdan tatmin olan bir yanları vardır. Evet tatmin olurlar çünkü o acıyı bir yerden tanıyorlar. Çocukken onlara yaşatılan travmadan sonra gelen acıyla aynı acı o. O acıyı bir yerden tanıyorlar. Alışkanlıklarını devam ettiriyorlar sadece. Aktif bireyler ise yaşadıkları acıya karşı bir savunma mekanizması oluşturabilmek için erkeksi görünürler. Oysaki her aktifin bir aktifi vardır. Bu bir yönelim değil. Savunma mekanizması oluşturuyorlar. Her aktif cinsel ilişki sırasında aynıdır. Duygu yüklü ilişkiye giren bir aktif birey göremezsiniz. Çünkü hepsinin savunma mekanizması aynı çalışıyor. Adına seks koydukları şeyin " kendini cezalandırma politikası" olduğunun farkında değiller. Cinsel ilişki esnasında doyum alırlar. Bu doyumun seksle ilgili olduğunu düşünürler. Fakat bu doyum seksin verdiği zevk değil, kendini cezalandırmış gencin ardından gelen vicdan rahatlamasıdır. Her yaptıkları seks ile daha çok günah işlerler. Kendilerini daha fazla cezalandırırlar. Acı çektikçe anne babasını küçük çocuğu olmayı başarırlar. Çocukken anne babasına kendisini farkettirebilmek için yaramazlık yapan o küçük çocuğun büyüdüğünde yaptığı bir yaramazlıktır cinsel ilişki. Alışkanlıklarının kölesi olmayı da alışkanlık haline getirirler. Biz bunu terapide kinimizi kusarak yapıyoruz. Cinsel ilişkiye girerken alınan acıyı biz terapi odasında ağlayarak atıyoruz. Acıyı alışkanlığa çevirmiyoruz. Acıyı da acıtanı (ebeveyn) da affediyoruz. Affedince birey oluyoruz. Olgunlaşıyoruz. Sevmeyi ve sevilmeyi biliyoruz. İyileşiyoruz. İyileştikçe geçmişimize dönüp gülüyoruz. Çünkü bizi geçmişimizden çıkardığımız derslerin vâr ettiğini biliyoruz.