Gönderen Konu: SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.  (Okunma sayısı 3721 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
« : 27 Haziran 2021, 01:05:21 ös »
3. Terapinin ardından bu yazıda 3 terapinin ortak bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. İlk iki yazım olumsuzluklar üzerine kuruluydu. Hüseyin beyin tavsiyesine uyarak kendi zihin dünyamdan çıkıp gerçekleri ve çözümleri anladığım ölçüde aktarmaya çalışacağım. Kendime objektif bir gözle bakmaya başladığım zaman hakikaten Hüseyin beye hak vermeye başladım. Çözüme odaklanmayı sanki ret edercesine görmezden geliyorum. Düşünce yapım ve algılama biçimim buna o kadar alışkın ki bu benim normalim. Buna dur demenin zamanı geldi artık. Okb sebebiyle kullanmaya başladığım ilacın 2. Kutusu bitti ve 2 ay önceye nazaran zihnim rahatlamaya başladı. Kara bulutlar yavaş yavaş dağılırken aradan bana göz kırpan küçük güneş pırıltıları umudun habercisi gibi. Uyanışın ilk kırpıntılarını hissediyorum ama henüz uykunun ağırlığı üzerimde ve yorucu bir şekilde çabalıyorum. Tabi henüz işin çok başındayım ve yürünmesi gereken epey yol olduğu kesin. Fakat uzun zamandır hissetmediğim bir heyecan kırpıntısı yaşıyorum. Adeta kış uykusundan uyanmış ve uzun uykunun gözlerimde bıraktığı mahmur bakışla artık kolları sıvamanın vakti geldiğini hissediyorum. Hüseyin beyi son görüşümde enerji ile dolmaya başladığımdan bahsettim. Bunun antidepresan ve terapi ikilisinin bir neticesi olduğu aşikâr. Eskiden kara bulut kümeleri gibi zihnimdeki olumsuz düşüncelere gömülüydüm. Fark etmeye başladım ki 33 sene boyunca hiçbir boka yaramayan bu düşünce yapısı benim için o kadar normal ve sıradanmış  ki bunun bir bozukluk olduğunu Hüseyin bey küçük dürtmeler ile bana hatırlattı. Düşün, düşün, çabala, kıvran, detaylarda boğul, labirentin sonsuz döngüsünde tekrar tekrar başa dön. Bu ne lan!! Ne yapıyorum ben ne işe yarıyor bu.? Yeter amk. Ağzıma sıçtın. Hayatımı siktin. Silkin ve kendine gel. Mutluluk beklemekle gelmiyor. Sen beklerken millet yolu yarıladı. Hem kariyer hem çocuk yaptı. Meğer gözlerim var görmüyor, kulaklarım var duymuyor muşum. İşte Hüseyin beyin dürtmesi bende bu uyanışın ilk kibritini çaktı.  Hani bir film vardı, Leonardo Di Caprio'nun başrolünde olduğu INCEPTION (Türkçeye Başlangıç olarak çevrildi). Orada da rüya içinde rüyalara dalıp insanların zihinlerine fikir aşılamaya çalışan kişiler rüya ile gerçeği ayırt edebilmek için gerçek hayattan bir takım ses ya da objeleri dürtü olarak kullanıyordu. Bu sayede gerçek sandığın şeyin bir nevi bir zihin yanılması ve rüya olduğu anlaşılıyordu. Hüseyin bey bende böyle bir dürtüye sebep oldu.
İşte şimdi bu gözle gördüklerimi anlatmaya çalışacağım. Ama kusurumu mazur görün ki henüz yeni uyanmaya başladım. Sorunlu çalışan zihnim senelerdir olumsuz yargılara alışık. Bunu bir kenara koymak zor olacak ama deneyeceğim.
Kasım 2020 de ilk terapiye gitmiştim. Tabi bende herkes gibi terapi öncesi araştırma yaparak Hüseyin bey ile karşılaştım. Ön yargılarım hat safhada idi. Kısa bir özgeçmişi Hüseyin beye mail atıp ardından randevu aldım ve gittim. Hüseyin beyi tanımaya ve bir yandan da sürecin nasıl olacağını anlamaya çalışıyordum. İlk etapta soğuk bir ifadesi vardı ve çok cana yakın bulamadım. İlk terapide kayıt almadım ve üzerinden 7 ay geçti tüm konuşma detaylarına hakim değilim sözel hafızam zayıftır. Ben sadece gördüğüm şeyi unutmam. Neyse çocukluk ve geçmişimden biraz bahsettim. Eşcinsellerin çoğunda olduğu gibi benimki de sorunlu, zalim, aşağılık kompleksi olan, dışarıda korkak kedi, evde vahşi aslana dönüşen bir baba. Diğer yanda çocuklarına bağlılığı ve sevgisinden ötürü kocasının tüm zulmüne katlanan, sesini çıkaramayan, kâh ağlayan, kah sitem eden, kah dualarında Allahtan yardım isteyen, çocuklarının iyi, sağlıklı ve düzgün bir insan olmasını isteyen, ama bunu sadece onlara kanatlarını gerip kocasıyla çocukları arasında kendini siper ederek başarabileceğini düşünen bir anne. 3 erkek çocuğun en büyük olanı ben olduğumdan, babamın tüm gençlik enerjisi ve zulmünün en verimli çağları benim üzerimde zuhur etti. Hatırlamıyorum ama anneannemin dediğine göre 3-4 yaşlarında soba demiriyle dayak yiyen, bir kere bile babayla etkileşim kuramamış, sevmemiş, sevilmemiş, sarılma, kucaklama ve öpmenin sıcaklığını sadece anneden almış ben! Tabii başarılı bir kariyere sağlıklı bir psikolojiye, güçlü bir erkeğe ve mutlu bir evliliğe sahip olmalıydım. Bu yaşadıklarım ile eşcinsel olmamın ne alakası var. Açın interneti araştırın biraz canım. Doğuştan böyleyiz biz. Genlerimizde var. AA lütfen ama neden eşcinsel olmaktan utanıyorsun canım. Neden rahatsız oluyorsun, bu gayet normal bak eşcinseller ne kadar mutlu. Bayrakları bile rengarenk olan bir topluluk mutsuz olur mu hiç. Nasılda güzel bir tablo gibi duruyor değil mi. Hepsinin canı cehenneme. Bu yalanlara kanarak 10 yılımı eşcinsel hayat uğruna heba ettim. Yanıma kâr kalanlar;
-OKB
-HIV
-33 YASINDA YALNIZLIK.
-ASK BULMA UĞRUNA HEBA EDILMIS EDEP HAYA NAMUS.
-YAKLAŞIK 300 KIŞININ DOKUNDUĞU MUNDAR OLMUŞ BIR BEDEN.
-BERBAT BIR PSIKOLOJI.
-ASOSYAL URKEK BIR KISILIK.
-BIR BALTAYA SAP OLAMAMIS AŞAĞILIK KOMPLEKSI OLAN BIR ADAM.
Evet gökkuşağı çok renkli hakikaten ama nedense beni hep siyahın tonları ile boyadı. İlk terapide Hüseyin beyin bana verdiği 3 ödev vardı. 1) mastürbasyon yaparken pasif fantezi kurma 2) eşcinsel ilişki yasak. 3) Sosyalleşmek için bir aktivite, kurs, müzik, resim vs. Bir sosyal alan.
Kafelerin dahi kapandığı pandemi döneminde sosyalleşmek umutsuz görünüyordu. Eşcinsel ilişkiyi de bir süredir yaşamayı bırakmıştım çünkü artık Allahtan korkuyordum. İbadete başlamıştım. Asıl sorun şuydu, ben mastürbasyon yapmıyorum ki. Bugüne kadar belki 1500 belki 2000 defa seks yapmış olan ben mastürbasyonla tatmin olmuyordum ki. Bırak fantezi kurmayı gey porno filmi izlemeden erekte olmak bile çok zordu. Yıllarca baklava ile tatmin olmuş birinin ıspanaktan keyif alması kadar zevksiz geliyordu bu. Hani bir laf vardır. Alışmış, kudurmuştan beterdir diye. Ben ne zaman boşalmak istesem elimde hornet birini bulurdum. Şimdi ise cinsel isteği gidermenin yolu mastürbasyon ve oda bırak beni tatmin etmeyi aşağıdan kafasını bile kaldırmıyor. Artık benim kedi ciğer görmeden harekete geçmiyordu. Bu hala bu şekilde devam ediyor. Cinsel arzum ne kadar fazla olursa olsun mastürbasyon yapamıyorum. Ayda bir bilemedin iki kere kendimi zorlayarak deniyorum çoğu deneme yorgunluk yüzünden yarıda kalabiliyor. Olmuyor yani gerçek bir ten temasının tetiklemesi yok. Hoşlandığım bir erkek bana merhaba diye mesaj atınca dimdik olan kedi, elimle uğraşa uğraşa sadece azıcık gözlerini açıyor. Haliyle bu arzu tatmin olamayınca sürekli açlık ve dizginleri elde tutma mücadelesi. Ama bu mücadele de sabır göstermeme Allaha olan inancım, ona karşı samimiyetim sebep oluyor. Bu süre zarfında bu günaha düştüğüm zamanlar oluyor tabi. Ama elimden geldiğince kendimi frenliyorum. Eskiden haftada 1 ila 3 kere sex yaparken 6 aydır bir defa nefsime yenildim. Umarım terapiler ilerleyip değişim ilerledikçe tamamen ortadan kalkacağını ümit ediyorum. Kısacası ilk terapi uzun bir yolculuğun ilk adımıydı. Çok bir şey anladığımı söyleyemem.
2. Terapiye gitmek için iki hafta beklerken hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları geldi ve yaklaşık 6 ay terapiye gitmedim. Hüseyin beye kalsa gelebilirdin bir kaç kere dedi. Haklı. Fakat benim baktığım nokta şuydu; fabrikada veri giriş operatörü olarak çalışıyorum. Dolayısıyla üretim ve planlama departmanları arasındaki veri akışı ve sirkülasyon benim üzerinden gerçekleşiyor. Ve bu işi yapan ve bilen tek kişiyim. İzin almak istediğimde zar zor izin verirken birde geçerli bir gerekçe istiyorlar. Bir iki kere olsa bir bahane bulursunuz. Ama her iki haftada bir hafta içi izin almak hem göze batacak hemde işten çıkarılma riskimi artıracak. Personel çıkarmaya can atan bir yönetim var burada. Kimseye müsamaha yok uymuyorsa yolla gitsin kafasında yönetim. Korkum işsiz kalmak değil, sigortam kesilirse ilaçlarımı alamam. HIV hastası olmam sebebiyle sürekli ilaç kullanmam gerekiyor. Ve ilacın kutusu aylık 3340 TL.  İlk teşhis aldığım zaman doktorumun söylediği şu söz aklımda hala. 'İşsiz kalma, uyumlu bir çalışan ol. Sigortasız biri için bu tedavi çok masraflı' dedi. Bu endişe var hala içimde. Bu yüzden terapiye hafta içi gitmedim. Çok elzem bir durum olmadıkça gitmem de.
5 haziran 2021 de 6 ay gibi bir aradan sonra 2. Terapiye gittim. İlkine göre daha rahattım. 6 aylık arada üst üste gelen kısıtlamalar, yalnızlığıma ayrı bir boyut kattı. Evden işe işten eve 4 duvar arasında geçen aylar ruhumu daraltmaya başladı. Samimi bir arkadaş ve dostu olmayan ben, en azından dışarıda dolaşır tek başına da olsa sinemaya gider azıcık rahatlardım. Size de bu tanıdık geldi mi bilemem ama benim tek başıma kafeye gidip kahve içtiğim çok olmuştur. Herkes dostlarıyla muhabbetin dibine vururken ben yalnız başına diğer insanlara bakıp iç geçirirdim. Hüseyin beyin terapide dediği gibi bazı insanlar piercing takar, bazıları koluna jilet atar ve acının hazzını yaşar. Ben bunu duygusal anlamda yapıyormuşum. Bilinç altım mutlu olmayı hak etmediğimi kodlamış. Sürekli kendime acı çektirecek bir düşünce, duygu ve hüzün bulup onunla şekillenen acıdan garip bir haz alıyorum. Sanırım ben bu yüzden hayatımda çok az ağladım. Ağlamak canı yanan kişinin verdiği bir tepki. Peki ya canının yanmasından zevk alan bir kişi? Neden ağlasın ki. Bu son söylediğimi şimdi idrak ettim. Bunu Hüseyin beye soracağım. Aslı var mı diye. Bu olumsuz düşünceler, acılar ve karamsarlıkla hayalet gibi iş ve ev arasında gezerken, bir Cuma sabahı saat sabah 10 sularında boğucu, kasvetli ve gün ışığı görmeyen küçücük ofiste masamda çalışırken içimde küçük bir cızırtı hissettim derken telefonum çaldı. Arayan kardeşim. Abi hastanedeyiz babam evin çatısından düştü çabuk gel.... bir anlık kısa bir şokun ardından elim titriyor, bacaklarımdan güç kesiliyordu. Masadan kalkamadım. Diyeceksiniz ki babana mı üzüldün? Bu soruya bunu yaşamadan önce üzülmem derdim. Ama hayret ki o yıllarımı cehenneme çeviren, ölse de kurtulsam dediğim babama içim sızladı. Bizim Evin çatısı 4. Kat ve o yükseklikten düşmesini zihnimde canlandırmak irkti beni. Şirket şoförü Mahmut abi beni hastaneye götürürken yolda tonla şey geldi aklıma. Şimdi ne olacak, yaşayacak mı ölecek mi. Yoksa sakat mı kalır? Sakat kalırsa ben onunla nasıl uğraşırım. Evin bütün geçimi sorumluluğu onda. Egemenlik ondaydı. O giderse tüm sorumluluk bana binecek, Allah’ım ben şimdi nasıl yapacağım. Ölürse emekli maaşı anneme kalır. Bende çalışıyorum bir şekilde yaşarız. Yada dur bir saniye. Tabi ya, ölürse zulüm bitti egemenlik bitti artık özgürüm ben ne istersem o olur. Kimse bana karışamaz. Bankadaki bize koklatmadığı dolar hesapları, TL hesapları araba ev hepsi bize kalır. Derken bir an nerdeyse sevindim. Ama sakat yatalak kalır ise akşamdan akşama dahi tahammül edemediğim o adam bütün çenesi, siniri ve huzursuz eden tavırları ile bütün gün başımızda olacaktı. Resmen kabus! İçimden geçirdim yalan yok, Allah’ım ya öldür yada ayağa kaldır. Hastaneye vardım. Doktordan bilgi aldım. Kafada travma var beyin kanaması geçiriyor, kaburgalar kırılıp akciğeri delinmiş ciğerine tüp takmışlar, kolu ve kalçası kırık, omurilik çatlamış. Bilinç yok nabız zayıf durum kritik. Ve acilde bekleyiş ile geçecek 7 saatlik bir zaman. Düşünün o 7 saatte ne düşünceler ne hayaller ne senaryolar kurduğumu. Aklınız durur. Neyse babam yoğun bakıma alındı. 2 ay orada yattı bu süre zarfında hastane ve ev arasında mekik dokuyordum. Bir yandan ev ile ilgilenmek, bir yanda  askerdeki kardeşime durumu çaktırmamak, bir yandan da annemi kimsesiz hissettirmemek için koşturuyordum. Babamın dükkanı kapalı ve kendisi de bilinci kapalı yattığı için emekli maaşını çekemiyorduk. Tüm masraflar gelir gider takibi ihtiyaçlar ve belirsiz bir bekleyişin getirdiği sıkıntı benim üzerime bindi. Babamın egemenliğinde silik ve zayıf bir gölge gibi yaşarken resmen hükümet görevi bir anda bana teslim etmişti. Resmen bocalıyordum. Ama her şeyde bir hayır vardır ya, aynen öyle. O süreç bana sorumluluk almayı, söz sahibi olmayı, aile hakkında karar verme becerisini öğretmeye başladı. Kapalı dünyamdan gerçek dünyaya adım atmanın doğum sancılarıydı bu. Babam iyileşti, kolunda biraz sakatlık kaldı. Bir süre zihni normale dönmedi. Şuan sadece yürüyebiliyor ama çalışma araba kullanma ve evi idare edecek fonksiyonlardan geriye hiçbir şey kalmadı. Babamdan aldığım vekalet ile banka hesaplarının idaresini elime aldım. Evin gelir gider ve ihtiyaçlarına karar verirken benim sözüme itimat edilmeye başladı. Ve bu çok hoşuma gitmeye başladı. Tabii har vurup harman savunmadım. Ama babam kadar cimri de olmadım. Gerekli olana gerekli harcamayı yaptım. Evin faturaları, mutfak masrafları, babamın hastane ve medikal giderleri, dükkanın kirası, aracın vergisi sigortası muayenesi vs. Derken ilk defa sorumluluk almama rağmen güzel idare ettim ve hatta kendi birikim paramdan hiçbir şey kaybetmedim. Babamın aklı normale döndü fakat sinir stres bağırma çağırma bütün gün annemin baş edemediği bir hal aldı. Tuttuk birde psikiyatriye götürdük, artık bana karşı çıkamazdı. Ben ne dersem o oluyordu evde. Doktor bir ilaç verdi ve babam 2 haftada mum oldu. Sonra neşelenmeye başladı. Şuan geldiğimiz son noktayı anlatayım mı. Babam çok keyifli sinirden eski zalim babadan eser yok, bizimle şakalaşıp sürekli gülen bir babam var. Tuhaf hissediyorum gerçi ama babam bize güldüğü zaman içimde buruk bir mutluluk oluşuyor. Ve şuan daha fazla iyileşmesini tamamen fiziksel gücünü kazanıp eski haline dönmesini istemiyorum. Bu arada babamdan nefret eden, ondan kurtulmak isteyen ben artık onu affettim biliyor musunuz. O artık çocuk gibi. Bize muhtaç. Geçmişte hayatımı sikmiş olsa da ona kin ve nefret beslemek geçmişi değiştirmeyecek. Olan oldu artık önümüze bakmam lazım. Benim yüzümden cehenneme girmesin. ALLAHIM onu affetsin, ben affettim. Oda mutlu olsun. Bende. Amin.
Bu süreç bir yandan bana hayata adım atmayı öğretirken, sıkıntılardan olsa gerek uzun zamandır ortalarda olmayan OKB yine patlak verdi. Aslında hayatım boyunca okb hastası olduğumu bilmeden yaşamışım. Hat safhaya çıkan dini anlamdaki rahatsız edici düşünceler aslında sürekli var olan okb nin sıkıntılı süreçlerde zahiren dışarıya patlak verdiği bir uyarı imiş. Bir kaç ay bana dinden çıkma korkusu yaşatıp kafayı yedirten bu durumla baş edemedim. Ve psikiyatriye randevu aldım. Doktora sadece takıntılı düşüncelerden bahsettim. Prozac adlı bir ilaç verdi ve 2 aydır kullanıyorum. Şuan yeni yeni fark ediyorum ki ben daha önce düzgün düşünemiyor ve algılamıyor muşum. Epey rahatladım. Ara ara düşünceler yoklasa da eskisi gibi kontrolü ele alamıyor şuan.
İkinci terapide konuşurken sohbet sadece sohbet ediyor hissini yaşıyordum. Hadi artık bir yol göster bana diyordum içimden. Hüseyin bey yaşadıklarımı yorumluyor ama ben hadi sonuca gel artık, ne yapacaz diyordum. Net bir şey söyle bana şu hapı iç düzelecek der gibi net bir tavsiye arıyordum. Ama süreç böyle ilerlemiyor romatizma tedavi etmiyoruz derler adama. Nedense ben hep kısa kestirme çözüm arayışı istiyorum. Nokta atışı uzatmadan. Yumurtanın beyazını kıçına sür, sarısını başına. Üzerinede bir bardak naneli çay iç tamamdır bu iş :)) Ne güzel olurdu. Tam istediğim gibi anlaşılır ve net. Ben hep kendimi geri zekâlı gibi hissederdim. Benim aklım ermez, yaşım tutmaz, insanların hepsi benden üstün, becerikli sanırdım. Öyle inanıyordum çünkü neden bilmiyorum. O yüzden benden bir şey istenirse panik yapar, toplum önüne çıkmaya korkar utanırdım. İlk okul 2 ile 5 arası sınıfta kimsenin sevmediği inek lakabıyla herkesin alay edip aşağıladığı biriydim. O yıllara dair hiçbir şeyi unutamıyorum ben. Lakap inek ama çalışkan inek değil. İnek şaban in ineği. Bir gün elime bir sihirli değnek verseler ilk yapacağım şey o geçmişi silmek olurdu. Kendimi müthiş derecede ezik, savunmasız ve kimsesiz hissediyordum. Üstelik öğretmenlerim dahi bütün çocukların benimle sürekli alay edip dışlamasına hiç ses çıkarmıyordu. İlk okulda hiç arkadaşım olmadı benim. O yüzden sanırım ben 7 yaşına kadar gece yatağa işedim. 8 yaşına kadar yatarken annem beni hep bezledi. Hayır bir saniye ben okula 7 yaşında başladım zaten bezlenme ondan önceydi. Kafam karıştı. Nerden nereye geldim. Biraz ara vereyim. O yılları hatırlamak bir tuhaf yaptı beni.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
« Yanıtla #1 : 27 Haziran 2021, 01:05:58 ös »
2. Terapide okn nin azdığı ve ilaç kullanmaya başladığımdan bahsedince Hüseyin bey zaten sana dedik yoğun okb var ve ilaç kullanmak gerek demedik mi dedi. Hayır hocam 1. Terapide okb nin o harfini dahi konuşmadık. Ben bunu zaten 1. Terapiden sonraki 6 aylık süreçte ne olduğunu anladım. Terapide konuyu kızlara getirdim. Hayatımın belli dönemlerinde karşıma çıkan 4 kızdan bahsettim. Hüseyin bey inceleme sonucunda biseksüel bir yapım olduğunu söyledi. Kızlara karşı duygusal bir çekim olmasına karşın erotizm kısmı erkeklere kayıyormuş. Bununda sebebi özgüven sorunu, değersizlik hissi, erkeği güçlü kadını zayıf görmek, hayran olduğun erkek gibi olamadığım için onu elde edip cinsellik yaşayarak onun gibi olmak demekmiş. Erkeklerde duygusal karşılığı bulamamak erotizme itiyor ve duygusal olarak kurulamayan bağ sürekli yeni erkeklere itiyor muş. Benim 300 kişi buradan geliyor demek ki. Bu utanç verici tablonun tek öğrettiği şey erkek erkeğe daim bir sevgi ve aşkın mümkün olmadığı. Çalıştığım fabrikadaki kıza karşı yaşadığım bu sıcaklık hissinin üzerine gidip buradan bir kadın erkek ilişkisi çıkarabiliriz dedi Hüseyin bey. Maksat o duyguyu yakalamışken üzerine gitmek ilerletmek. Bu önerinin üzerine Firdevs in bana karşı samimi güler yüzlü oluşuna bende biraz gayret ile karşılık verdim. Gün geçtikçe Firdevs bana daha da yakın davranmaya başladı. Bu beni biraz tedirgin etmeye başladı ama yine de korkup geri çekilmiyorum. Hüseyin beyin dediği gibi illa bu kızla evleneceksin diye bir şey yok akışına bırak görelim. Hadi görelim bakalım. Ha bugün ilk defa fabrikada çalışan başka bir kız beni instagram da takibe alıp mesaj attı ilk önce tanımadım. Ama bir kızın beni beğenip mesaj atması hoşuma gitti doğrusu. Biraz sohbet edeyim derken kız daha küçük olmasına rağmen evlenmiş boşanmış yaklaşık 7 yaşlarında birde kızı varmış. Orda dur dedim kendime bu şimdilik biraz fazla oldu. Kızı kibarca reddedip engelledim. Çünkü onun dul biri olarak evlenmek için birini aradığını düşündüm. Kısa zamanda işi ciddiye bindirebilir endişesiyle korktum. Şu an evlilik beni korkutuyor. Sonrasında babamın paranoid bozukluğundan bahsettik. Bende bunu yeni öğrendim. Ben henüz 8-10 yaşlarındayken babam öğlen yemek yeme bahanesiyle eve gelir banyoyu, sabunları ve havluları kontrol edermiş. Anneme çaktırmadan bize eve birinin gelip gelmediğini sorarmış. Banyoyu ıslak görürse kimin duş aldığını araştırırmış. Bu böyle bir süre devam edince annem babamın üstüne gidip ne yapmaya çalıştığını sormuş. Babamda ben yokken eve kim geldi, duşa kim girdi, bu kimin tüyü diye sorular sorunca annem hayal kırıklığına uğramış. Kaç yıllık kocası ondan şüpheleniyormuş. Bu böyle 3 sene kadar sürmüş. Annem artık dayanamamış ve bir gün mutfaktan aldığı bıçakla babamın üstüne yürümüş. Kaç yıllık karına namussuzluk iftirasını nasıl atarsın sen nasıl adamsın deyince babam geri vites yapmış. Ama sanırım o şüphelerini aklında tutmuş olsa gerek, yoğun bakımdan çıktıktan sonra bize annemin dost hayatı yaşadığını söylemeye başladı. Sonra tabi tuttum kolundan doğru psikiyatriye. Gittiğimiz doktor bunun kemikleşmiş bir kişilik bozukluğu olduğunu 63 yaşına gelmiş bir adamı değiştirmenin uzun terapiler ve uzun zaman alacağını söyledi. Bir ilaç yazdı ve bu biraz onu toparlar dedi. Allah razı olsun ne toparlaması adam melek gibi oldu :)) keşke şimdiki aklımız yıllar önce olsaydı da zorla da olsa bir psikiyatriye götüreydik. Hüseyin beyin bu duruma yorumu şu şekilde oldu; Türkiye’de eşcinsellerin oranı yüzde 10 civarında kabul edersek, eşcinsel olma korkusu yani homofobisi olan kişilerin sayısı ise yüzde 30 civarında dedi. Kadına şiddet, kadın cinayeti, kıskançlık ve şüphelerin büyük çoğunluğunu bu kişiler oluşturuyormuş. Homofobi; eşcinsel olmaktan korkmak anlamında olup kendi cinsine karşı erotik duygular beslemez fakat eşcinsel gibi özgüven sorunu, değersizlik, güç eksikliği ve aşağılık kompleksine sahip olurmuş. Babamda da bunlar var olduğundan kadınlara karşı ilgisi olmasına rağmen güçlü olan onun için diğer erkekler imiş. Kendisinde o erkeklik gücünü ve özgüveni hissetmediği için eşini diğer erkeklerden takıntı derecesinde kıskanıyor, kendi kafasında aldatıldığı senaryosunu canlandırıyormuş. Aslında bilinç altında kendini eşine layık görmeyip, eşinin onun bu ezikliğini bilerek kendine daha güçlü erkekler aradığı şüphelerini gerçek zannediyormuş. Çocuklarına yani bize karşı ilgisiz sevgisiz ve üvey evlat gibi davranması, bizimde birer erkek olmamız yüzünden. Çocuk büyüyor güçlenmeye ve erkek karakterine bürünmeye başladığı anda bizi kendi benliğine bir tehdit olarak görüp yılanın başını ufakken eziyor. Ve Hüseyin beyin o çarpıcı cümlesi geliyor; eşcinsel olmaktan korkan babanın çocuğu eşcinsel oluyor. !!! Hüseyin bey, vaktin varsa Terapiden sonra biraz bekle deyip salona uğurladı. İçeride bekleyen Anestezi doktoru bir anneyi içeriye davet etti. Bir süre sonra beni ve bekleyen diğer arkadaşı da terapiye dahil etti. Annenin hikayesi şöyle; Kocası ile birlikte aynı hastanede anestezi uzmanı olan Aslı hanımın 16 yaşında lisede okuyan bir kızı var. Kızının lezbiyen olduğunu anlamış, anne baba ve kız birlikte terapiye gelmişler. Fakat baba bir kaç terapiden sonra gelmeyi bırakmış, kız ise tedaviye istekli değil. Bu durumdan rahatsız olmuyor. Sebebi ise kızın görüştüğü diğer kız ve onun psikiyatrist olan annesi bu durumun normal olduğunu savunup kızını cinsel tercihinde özgür bırakıyormuş. Kızım 18 yaşına geldiğinde istediğini yaşamakta özgür diyen bu zihniyeti cahil bir insandan beklerdim de psikiyatr olan bir anneden hiç tahmin etmezdim. Öyle ki, bu bana, zamanımız modern psikoloji öğretilerinin ne kadar sığ ve tamamıyla Avrupalı zihinlerin özgürlük adı altında nefsani hazlarını tanrılaştırdığı bir sistemin dayatması olduğunu düşündürdü. Allah Furkan suresi 43 ve 44. Ayette Nefsini(heva, heves, dünya zevkleri) ilah edinenlerden bahsederken onların hayvan sürüleri gibi olduğunu ve gittikleri yol bakımından hayvandan da aşağı olduklarından bahseder. Bizi insan yapan hayvan olan bu bedenin dizginlerini aklımız ile ele almamız değil midir. Aklımız olmasa, yiyip içmek, çiftleşmek, uyumak ve canımız ne isterse onu yapmak dışında bir vasfımız nasıl olurdu. Bizi insan yapan, ilahi mesaja mazhar kılıp sorumluluk sahibi yapan ve sonunda inananlar için ebedi hayatın sunulduğu cennet vaat edilen bir akıl nimetimiz var. Allah kitapta defalarca aklımızı kullanmayı öğütler. Bir anne nasıl hiç düşünmez diye hayret ettim. Aslı hanım ise kızı için çırpınan diğer bir doktor. 19 yaşında eşcinsel bir erkeğin anüs ameliyatına girmiş ve çocuğun haline içi acımış. Çocuğun anüs kasları artık harap olmuş esnekliğini kaybedip o kadar genişlemiş ki bağırsakları anüsten dışarı sarkmaya başlamış. Evet eşcinsel ilişkilerde anal ilişki insan anatomisine gayet ters ve bir takım tıbbı sorunlara yol açıyor. Fakat o dereceye gelmiş bir anüs sadece cinsel ilişki ile o hale gelmez. Yaklaşık 1500 defa sex yapmış biri olarak biliyorum. Bir miktar genişleme ve çatlak zaman içinde oluşsa dahi bir kaç ay anal ilişki yaşamaz iseniz eski haline geri dönüyor. O çocuğun durumu şöyle; bazı eşcinseller zaman içinde sex bağımlısı olur. Pasif olmak onlar için müthiş bir hazdır. Ne kadar kalın ve büyük penis alırsa kendini o kadar daha tecrübe sahibi zanneder. Özellikle porno filmlerden esinlenerek double fuck denen çift penisi ayni anda alma fantezisi bu kişilerde yaygın olup özellikle uyuşturucu altında yapılan sex partilerindeki çılgınlıklardan sadece biridir. 3 ila 20 kişi arasında değişen bu partilerde kafalar uçuktur. Loş ışıklı odalarda yoğun sigara ve esrar dumanı içinde, semtine ve kesime göre kokain ve metamfetamin eşliğinde yapılan bu partilerde eşcinsel ilişkilerin en uç noktaları yaşanır, her türlü haz denemeye açıktır. Bir pasif ne kadar büyük penis alır ise o kadar ilgi görür. Çift penis alırsa orada takdir görür. Bu ameliyat için çift penis de yetmez. Bu gruplarda bulunan sapkınlardan bazıları ise işi bir üst boyuta taşıyıp parmak, el ve kol alma denemeleri yapmaya başlar zaman içinde genişleyen anüs bölgesi artık normal bir penis ile zevk alamaz ve artık fisting denilen bu fantezi tek tatmin araçları olur. Fisting her zaman uyuşturucu içilerek yapılır. Anal rahatlatıcı ve acı hissini yatıştırmak için poppers denilen bir sıvı koklanır. Tüm bunları nerden mi biliyorum? İstanbul’da 4 sene içinde girmediğim ortam denemediğim madde ve uyuşturucu gitmediğim gey klup bar kafe kalmadı. Seks partileri yoğunluk ile Cihangir, Nişantaşı, Beyoğlu, Osmanbey, Mecidiyeköy, ve Kâğıthane tarafında yapılır. Bu evler günlük kiralanır. Önceden gelecek kişiler belirlenir. Kullanılacak madde temin edilir. Ve genelde lüks site yada rezidansta yapılır ki polis baskını riski az olsun. İşte nefsini ilah edinip onun her arzusunu yerine getirmek için denemedikleri şey kalmayan insanlara örnek bunlar. Süslü vitrinlerde sapkınlık satar, karanlığı gökkuşağı renginde sunarlar. Daldım yine. Konudan çıktım. Bu tecrübelerim için bir yazı planlıyorum. Onun için biraz daha çaba sarf edip titiz davranarak herkesin okuması için düzgün bir formatta yazmalıyım. Niyetim var.
19 Haziran 2021 de 3. Terapiye gittim.
Salonda seansı beklerken biri Belçika biri Birleşik Arap Emirlikleri biride Eskişehir'den gelen 3 kişiyle tanıştım. Maşallah Hüseyin bey dünyaya açılmış diye içimden geçirdim. Belçika’dan gelen arkadaş biraz durgun, oturaklı, akli başında ve sakin yapılıydı. Arkadaş canlısı olabileceğini düşündüm kendimi ona yakın hissettim. Numarasını alıp terapiler üzerine sohbet edip arkadaş oluruz diye düşündüm. Fakat sonra vazgeçtim. Yanlış anlaşılabilirdi. Hüseyin beye bu düşüncemden bahsederek terapiye giriş yaptık. Hüseyin bey tedavi sürecinde arkadaş olarak dahi bir eşcinsel hayatımızda olmamalı dedi. Seansa geldiğin zaman burada bulunan kişilerle istediğin kadar sohbet et ama dışarıda görüşme dedi. Gerekçe olarak ise terapiye gelen eşcinseller dışarıya göre iyi insanlar elbette ama yine de psikolojik problemlerinin olduğunu, bizlerin iyileşmesi için psikolojik problem yaşayan kişileri hayatımıza almamak, onlardan etkilenmemek gerektiğini savundu. Bir psikolog değil isen kimin sorunlu olduğunu bilemezsin, bu kişi gayet uysal, sakin, iyi huylu olabilir ama sen fark etmeden senin tüm hayatını ele geçirebilir dedi. Ben şunu anladım, alkolü bırakmak istiyorsan, hiç alkol içmemiş biriyle görüş. Bırakmaya çalışan yada bırakmış kişi bizi alkole tekrar yaklaştırabilir. Sonra iki kafadar efkar dağıtmak için hadi son kez içelim diyebilir. Anladınız siz onu :))
2. Terapi sonrası Hüseyin beye yazdığım terapi değerlendirmesinde Hüseyin beyi sorgulamış, bir nevi açık arar tarzda konulardan bahsetmiştim. Hüseyin bey suyun içinde kıvrılarak yüzen tecrübeli bir yılan gibi, beni çatır çatır morarttı :)) Olsun bu hoşuma gitti. Hüseyin beyin psikoloji geçmişi, yaşadıkları, neden eşcinsellere terapi yaptığıyla alakalı açıklamaları bende güvenilirlik hissettirdi. Kendinden bir şeyler paylaştı benimle bu hoşuma gitti. Okb, depresyon, panik atak, sosyal fobi gibi diğer psikolojik rahatsızlıkların tamamen iyileşmesinin imkansız olduğunu, bunu bir tek eşcinsellerin başardığını söyledi. Çünkü onlarda kararlılık varmış. Hepsi değil tabi. Hüseyin beye sizi baba yerine koymaya başladım sanırım diye bir mesaj atmıştım. Hüseyin bey işimiz zor derken sebebini de şöyle açıkladı; danışanın psikoloğa bu tür bir duygusal bağ kurmasına aktarım denirmiş. Terapiler ilerledikçe geçmişte anne ve babaya duyduğun öfke, nefret, kusur arama gibi duygular baba yerine konulan psikoloğa karşı açığa çıkar ve süreci zorlaştırır dedi. Ama ben senden rahatsız değilim, ümitsiz değilim, bu süreç benim için sorun olmaz dedi. Sadece işin püf noktası ve çıkış bileti şu; böyle zorlu terapi süreçleri yaşandığı vakit vazgeçmeyeceksin dedi. Bende buna hazırım hocam, vazgeçmek yok.
Devamında annenin mağduriyetinin çocuk üzerindeki etkisinden bahsettik. Annemin babamdan çektiği sıkıntılara evlatları için katlanması ve bunu çocuğa söylemesi onun bir suçu. Annemle aşırı duygusal bağım onun üzüntü ve sıkıntısını kendime yükleyip onun kurtarıcısı ben olmalıyım mesajını içeriyormuş. Okuyup çalışıp annemi ben kurtaracağım düşüncesi 5 yaşındaki bir çocuğun bütün duygusal sistemini bozuyor. Anneyi kurtaramadığını anladığında oluşan suçluluk psikolojisi erkeksi egonun gelişmesine engel oluyormuş. Anneyi kurtarayım diye düşünürken hayatım sikilecekmiş haberim yokmuş. 🙂 Şimdi bende bu bilgiler ışığında bir gözlem yapayım. Evet çocukluğumdan beri annemin üzüntüsü ve kederini bir o kadar da benim canımı yakıyor, onun kahramanı olmak istiyordum. Sonra kurtarabildik mi hayır. Süpermen olabildik mi, hayır. Ben eşcinsele dönmüştüm. Annemin bana üzüleceği bir hale geldim. Peki şu an ki durum ne? Babam şuan sakin, annemin evde keyfi yerinde, benim ona üzüldüğüm kadar o bana üzülmüyor. Koca adam başının çaresine bakar diyor. Ben 33 yaşında bekar, hivli, okb li bir eşcinsel olmuşum, antidepresan kullanıyorum. Gelecekte ne olacağım belli değil, terapilerle çare arıyorum. Benim hayatım sikildi ama herkesin keyfi yerinde. Kardeşim evlendi babam mutlu, annemde mutlu küçük kardeşim ergenlik döneminde ama sürekli dışarda, oyunda vs.  SUPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
Velhasıl kelâm, geçmiş yaşandı bitti, hayat devam ediyor, Hüseyin beye güveniyorum. Ben kendi hayatımın Süpermen’i olacağım. Herkes kendi çorbasını içsin arkadaş bundan sonra böyle. Haydi Eyvallah.
« Son Düzenleme: 27 Haziran 2021, 01:17:10 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
« Yanıtla #2 : 28 Haziran 2021, 04:11:37 ös »
..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
« Yanıtla #3 : 01 Temmuz 2021, 07:17:16 öö »
..

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: SÜPERMAN OLAMAZSAN EŞCİNSEL OLURSUN.
« Yanıtla #4 : 21 Mayıs 2023, 06:34:46 ös »
Eşcinseller konuştu! Bu belgesel Türkiye'de ilk!
Başarılı programcı ve sunucu Muhammed Binici hazırladığı bir belgeselle, toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan bir belgesele imza attı. Aldıkları terapist desteğiyle iyileşen eşcinsellerle konuşan Binici, hazırladığı belgeselin ilk bölümünü yayınladı.

https://www.habervakti.com/escinseller-konustu-bu-belgesel-turkiyede-ilk?fbclid=IwAR2UdLC6InwmuSW-p4lyZY1zC1lCT_kcNKH62HQkom9qN8qjJSFvVMKlIrY

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=2

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=3

Benim Ailem 4. Bölüm
https://www.youtube.com/watch?v=65uvP_ARl9w&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=4

Eşcinsel Terapi Benim Ailem - 5. Bölüm
https://www.youtube.com/watch?v=tIuRKf4tbpU&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=5

Psikolog http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

Başarılı programcı ve sunucu Muhammed Binici, kendi YouTube hesabından 'Benim Ailem' isimli belgesel dizisinin ilk bölümünü izleyicilerle paylaştı. Toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan Bininci, hazırladığı belgeselle alakalı konuştu.

https://www.habervakti.com/escinseller-konustu-bu-belgesel-turkiyede-ilk?fbclid=IwAR0Rc7RHlFjS83apzXeaXa9oIw7FzB8K8VsR8y7bJglSlfj2VdPoxrezrvQ
İletiyi düzenle
Moderatöre rapor et    94.123.204.185
psikolog
Global Moderator
Hero Member
*****
İleti: 3818
Profili Görüntüle E-Posta Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)

Ynt: BABAMA MEKTUP: TACİZE UĞRADIM ve EŞCİNSEL DUYGULARIMDAN KURTULMAK İSTİYORUM
« Yanıtla #3 : Bugün, 06:18:58 ös »
AlıntıDeğiştirSilKonuyu Böl
Eşcinseller konuştu! Bu belgesel Türkiye'de ilk!
Başarılı programcı ve sunucu Muhammed Binici hazırladığı bir belgeselle, toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan bir belgesele imza attı. Aldıkları terapist desteğiyle iyileşen eşcinsellerle konuşan Binici, hazırladığı belgeselin ilk bölümünü yayınladı.

https://www.habervakti.com/escinseller-konustu-bu-belgesel-turkiyede-ilk?fbclid=IwAR2UdLC6InwmuSW-p4lyZY1zC1lCT_kcNKH62HQkom9qN8qjJSFvVMKlIrY

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=2

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=3

Benim Ailem 4. Bölüm
https://www.youtube.com/watch?v=65uvP_ARl9w&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=4

Eşcinsel Terapi Benim Ailem - 5. Bölüm
https://www.youtube.com/watch?v=tIuRKf4tbpU&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=5

Başarılı programcı ve sunucu Muhammed Binici, kendi YouTube hesabından 'Benim Ailem' isimli belgesel dizisinin ilk bölümünü izleyicilerle paylaştı. Toplumun kanayan yarası ve küreselcilerin ''dokunulmaz alan'' ilan ettikleri Eşcinselliği farklı bir boyutuyla ele alan Bininci, hazırladığı belgeselle alakalı konuştu.

https://www.habervakti.com/escinseller-konustu-bu-belgesel-turkiyede-ilk?fbclid=IwAR0Rc7RHlFjS83apzXeaXa9oIw7FzB8K8VsR8y7bJglSlfj2VdPoxrezrvQ