*Bize göre din korur, kurtarmaz.
*3 Kişilik ve üzeri yapılan grup sexler geri dönüşü ve tadilatı olmayan bir boyuttur.
*Erkek erkeğe dostluk anlamında aşk olabilir. Buna örnek olarak Mevlana-Şems örneği verebiliriz. Erotizm yoksa bu durum söz konusu olabilir fakat erotizm cinsellik devreye girdiğinde aşkı tüketmektedir. Sex bağımlılığını da devamında getirmektedir.
Tek eşli aşk ilişkilere de bakarsak cinsel ilişki aşkı öldürmemektedir. Cinsel ilişki bittikten sonra duygusal ilişki güçlenmektedir. Bu durum gerçek aşk, sevgi ilişkileri için geçerlidir. Bu duruma sahip olanlar bir yastıkta kocayıp başka insanlara bakamamaktadırlar. Bu tarz ilişkilerde cinsellik güçlendirmektedir.
Özetle Eşcinsel ilişkilerde her sex sevgi boyutunu bitirirken Hetero tek eşli ilişkilerde sevgi boyutunu güçlendirmekedir. Bunun başlıca sebebi ise eşlerin birbirini ömür boyu tam olarak anlayamayacak olması iken Homosexüel ilişkilerde bedenlerin aynı beden olması sadece tek değişikliğin rollerin değişiyor olmasından kaynaklanmaktadır.
*Homo ilişkiler sömürücüdür. Aktif pasifi erotik olarak sömürüyor ve hükmediyor; Pasif ise duygusal anlamda kaprisleri, aşırı ilgisi vb. özellikleri ile sömürüyor.
*Gay birini sevmekten ise hetero birisine aşık olabilirim. Eşcinsel bireylere olan ilgimi hetero bireylere yönlendirebilirim. Baştan erotik duygular olmasa bile duygusal tatmin beni güçlendirebilmektedir. Kadınların dünyasına ısınabilmek adına kadınlardan gelen teklifleri red etmemeliyim.
*Pasif olduğun zaman duygusallığını ortaya koyuyorsun. Bir başkasının seni beğenmesini istiyor.
*Aktifler (full aktifler) kadın karşısında aşağılık kompleksi olan, bir kadını asla duygusal anlamda tatmin edemeyecek erkek tipleridir. Kadın karşısındaki tatmin edememe duygusunu pasiflerden çıkarmaktadırlar. Kullandıkları ifade hemen hemen hepsinde aynıdır, bebeğimsin, kadınımsın, bundan sonra hiç ayrılmayacağız, hep birlikte yaşayacağız ... Aslında bunların hepsi pasifi yemlemek için kullandığı klişe laflardan başka hiçbir şey değildir. Aktif pasifi sex yapmadan çok fazla beklemez. Aslında aktifin tek hedefi vardır bir an önce sex yapabilmektir. Aktifin özellikle içi boş bir egosu bulunmaktadır. Herşey aktifin boşalmasına kadar çok güzeldir fakat aktif boşaldığı an tüm hikaye bitmektedir. Önce kendinden tiksinir daha sonra partnerinden tiksinir. Çünkü bir kadın ile değil bir erkek ile beraber olmuştur. Daha sonraki aşamalarda aktif partner sıkıldım ben gibi bahaneler uydurmaya başlıyor. Bunlar artık klasikleşmiş ve ezberlenmiş hadiselerden başka hiçbir şey değildir.
*Tedavi kapsamında öncelikli olarak pasif olan kısmımı bitirmeye yönelik çabalarım ön planda olması gerekmektedir. Çünkü bu durum aşırı duygusallığı tetiklemektedir.
*Pek çok gay, terapi sürecime karşı çıkmaktadır. Elbette bunların bahanesi bitmez. Hatta konuşmalar esnasında en çok gay ilişkilerin ilişki süresi konuşulmaktadır. Bilhassa sadece benim olumsuzlukları düşündüğümü, uzun süreli gay ilişkilerinin olmaması için bir sebep olamayacağını öne sürmektedirler. Fakat psikoloğumun da dediği gibi bu ilişkiler genelde zenginler arasında olurken bağcılar market görevlisi gibi statü düşüklüğü olan insanlar arasında çokta mümkün gözükmemektedir. Elbette zengin bir kocan olursa onu asla terk etmek istemezsin.
*Küçük yaşta çokça kadınların arasında bulunmam ve özellikle benim başımı okşamaları kadınları anne gibi, teyze gibi algılamama sebebiyet verdi. Bu sebepten dolayı aşırı baskılandım ve kadınlara karşı hep ahlaki olmama, onlarla erotize olmamam gerektiğinin kanısına verdim. Kadınlara karşı hep korumacı bir rol üstlendim, bu bende feminist taraflarımın olmasını sağladı. Bu durumdan dolayı kadınları kutsadım ve dokunulmaz haline geldim.
*Kariyerime odaklanmak adıma duygusal yanımı azaltmam lazım. Daha mantıksal hareket edip kendi çıkarlarımı göz önünde bulundurmalıyım. Hayatımın daha istikrarlı geçmesi adına mantıksal olmam gerekiyor. Oluşturduğum özgüvenin içi daha dolu olmak zorunda.
*Haftada masturbasyon sayısı 1-2 defayı geçmemesi gerekmektedir.
*Fantazimi karşımdakinin aslında bir aktif olduğunu göz önünde bulundurup ilk defa bana pasif oluyormuş gibi hayal etmem gerekiyor. Bu durum benim erkeksi yönümü güçlendirir.
* Eşcincellik hastalık değildir, eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Ben kendi ailem içerisinde 4+1 im. 5 in içerisindeki bir 1 değilim, çünkü bu hastalıklı yapıya direniyorum. İyileştiğim taktirde babamın soyunu devam ettirmemiş olacağım, yeni bir soy başlatacağım. Kaliteli bir baba ve eş oluyorum; çünkü, bir kadının ne beklediğini çok iyi anlayacağım; çünkü, ben de zamanında aynı beklentiler içerisindeydim. Hiç bir heterosexuel erkeğin karısını tatmin edemeyeceği kadar tatmin edebileceğim.
SORULAR
* Hetero ilişkilerde cinsel ilişki aşkı öldürürken homoseksüel ilişkilerde güçlendirmesinin temel sebepleri nelerdir?
*Aktif ve pasif arasında birbirini nasıl sömürü düzeni vardır?
Terapiye başladığımdan itibaren tam bir ay geçmişti. Bu süreç içerisinde kendi üzerime gözlemleyebileceğim değişimler söz konusuydu. Artık girdiğim ilişkilerde daha seçiciydim, kendimi pasifize edecek davranışlardan oldukça uzaklaşmaya çalışıyordum. Davranışlarım üzerindeki değişimler bu seferde bilinç dünyama yansımış olacaktı ki rüyalarımda sürekli eski flörtlerimi, duygusal anlamda etkileyici bir biçimde görmeye başlamıştım. Bu hadiselerin cereyan etmesinin ardından 3. terapim için İstanbul’a uçtum.
Terapinin başlangıcında bir önceki terapiden aklımda kalan kısmı terapiste danıştım. Hetero ile Homo arasındaki ilişkileri anlamakta güçlük çekiyordum. Neden hetero ilişkilerde cinsellik aşkı öldürmez iken homo ilişkilerde tam tersi oluyordu?
Hetero ilişkilerde cinsellik bittikten sonra duygusal bir paylaşım ön planda olmaktadır, bu ilişki modeli nikahlı tek eşli birliktelik modelidir. Gay ilişkilerde eğer aşk varsa evet her gün sex olabiliyor fakat bu durumu devamlı devamlı yapılırsa bir zaman sonra tiksinmeler başlar. Ben de evet aynı durumları yaşadım. Erotizm den sonra işin tüm büyüsü kaçarmışçasına partnerlerimden uzaklaştım. Pek çok gay ile ilişkide bulunmama rağmen en uzun süreli ilişkim 2 ay sürdü ve bu ilişkimin içerisinde erotizm yoktu. Şimdi geriye dönüp düşündüğümde kendimi çok daha sağlıklı bir şekilde gözlemleyebiliyorum. Benim de çevremde gözlemlediğim üzere Ap ilişkilerinin süresi diğer gay ilişkilerine göre daha uzun sürüyor. Bunu ise kendi yorumumlamama göre Ap bireyler hem partnerini hem de kendini çok daha iyi tatmin edebildiklerinden dolayı düşünüyorum.
Başka bir bakış açısına göre ise hetero ilişkilerde kadın erkeğe her şeyini vermezken homo ilişkilerde bu durumun tam tersi oluyor. Bu homo ilişkilerinin sömürücü olduğunun bir göstergesidir. Hatta uzun gay ilişkileri bitiminde hetero ilişkilerinde duyulan hüzünden çok daha fazla hüzün duyulmasına sebebiyet veriyor.
Bu duruma 3. bir bakış açısına göre incelenecek olursa gay ilişkileri az ya da çok şiddet içerikli oluyor. Hetero ilişkilerinde ise şiddet olmuyor, sevişmek ilişkide güç veriyor.
Geçen terapiden kalan bazı soru işaretlerimi terapistim ile paylaştıktan sonra biraz daha kendi eski yaşantımdan çıkarımlar yapmaya başladık. Küçük yaştan özgüven eksikliği yaşamaya başlamıştım. İçime kapanık bir çocukluk geçiriyordum. Zaman içerisinde eşcinsel hayata kaydım ve bu eşcinsel hayat bana sahte bir özgüven verdi. Eğer ki eşcinsel hayata kaymasaydım muhtemeldir ki yoğun bir sosyal fobim olacaktı veya bağımlı bir birey haline gelecektim. Bu durum beni ciddi manada düşündürmeye başlamıştı ve çevremdeki gay tanıdıklarımı kafamda canlandırıp analiz etmeye başladım. Hemen hemen hepsinde bir sahte özgüven kimliği vardı. Yapmacıklıklar veya abartılar ile sosyal ilişkilerini sürdürüyorlardı. Bunu başkasında görmek ne kadar kolay olsa da kendi üzerimde görmek oldukça zor oldu benim için.
Konuyu nihayet ilgi ile beklediğim bilinçaltı ve rüyalarıma getirmiştik. Bilinçaltım ısrar ile bir ilgiye, bir sevgiye ihtiyacım olduğunu bana söylüyordu. Heteroseksüel dünyada ihtiyacım olan ilgiyi, hayatımdaki baba karakteri eksik olduğu için eşcinsel dünyada arıyordum. Heteroseksüel dünyada beklediğim ilgiyi göremediğim ise aslında oldukça aşikar; çünkü, heteroseksüel kimliğim oldukça ezik bir seviyede. Eşcinsel dünyamda ise durum çok farklı.
Girdiğim eşcinsel sitelerinde çok hızlı bir şekilde aşık olabileceğim kişileri bulabiliyorum. Bu durum sadece birkaç nude fotoğraf, belki birkaç yaftalı cümleye baktığı oldukça aşikardır. Heleki bana aşık olan sayısı yüksek olunca oldukça yoğun ilgi ile karşılaşıyorum. Çok ilginçtir ki ben eşcinsel ortamlardan her ne kadar uzaklaşsamda durduk yere sağdan soldan bana yazanlar olabiliyor. Bu durum aslında terapi sürecimi de baltalayacak gibi durmakta. Fakat kendi içimde bu durumu sorgulamam gerekiyor. Bu ilişkiler ne kadar samimi, ne kadar gerçekçi?
Hetero ilişkileri ile homoseksüel ilişkiler arasında en büyük farklardan biri de güven ilişkisidir. Bir kadın erkek partnerine kolaylıkla güvenmez; fakat, gay ilişkilerinde çok kolay aldanabilirler. Ben ne zaman bir ilişkimde güven problemi duymaya veya sorgulamaya başladıysam maalesef o ilişkim bitti.
Peki, bir erkek yerine bir kadını neden tercih etmeliyim sorusuna aldığım en güzel cevap ise kadının estetik ve temiz olmasıdır. Temiz olan elbette çekicidir. Bir erkek ile aynı ortamı paylaştığım zaman pek çok iğrenç durum ile karşılaşmaktayım. Sürekli olarak yurt ortamlarından felan herkes gibi ben de kaçmak için emek harcamışımdır. Elbette tüm kızlar muazzam temizdir diye bir şey söz konusu değil hele ki günümüz kızlarının artık bu tarz konularda daha gevşek olduğunu düşünmekteyim. Bu noktada iş bende, ince eleyip birini tercih etmem gerekiyor. Fakat netice itibari ile erkek partner benimle aynı şeyleri taşıyor, bedenlerimiz çok farklı değil; kadın ise bambaşka keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibidir.
Terapiye gelmeden önce de eşcinsel uygulamaları üzerinden pek çok olay yaşamıştım. Özellikle yaşı çokça ileri olanlarla baş etmek neredeyse mümkün değil. Koca koca adamlar, ufak yaştaki çocuklarla erotik bir bağlantı kurmaları ciddi manada saplantılı ve mide bulandırıcı bir durum. İnsanları pek çok defa tehdit ettim hatta ben de tehdit edildim pek çok kez fakat maalesef ki bir sonuca varmıyor. Bu durumun oldukça yaygınlaşması ve kabul edilebilir bir hal alması artık insanın ön frontal lobu'nun devreden çıktığını, sadece limbik sistemi ile hareket edebilir hale geldiğini gözler önüne sermektedir. Peki hayvanlardan ne farkımız kaldı? Hatta bu durum eşcinseller arasında Sugar daddy, win win, benefit gibi gayet kabul edilir hale geldiğini sayısız kez gözlemledim. Özellikle günümüz şartlarında geçim koşullarının zorlaşmasıyla beraber bu hadiselerin daha fazla artar hale gelmesi oldukça acı bir tabloyu gözler önüne seriyor. Terapistim ile bu duruma mide bulandırıcı pek çok örnek ile karşılıklı konuşmalarda bulunduk. Soru şu nerede devlet, nerede insanlık, nerede din? Hiçbiri ortada yok. Evet ben ciddi bir mücadele veriyorum bu konuda duygusal anlamda fakat bir yere varılmıyor, olan bana oluyor. Enerjimden, kariyerimden, hedeflerimden pek çok şeyden kaybediyorum maalesef. Kendi çabam ile hak hukuk adalet gibi savaşlara giriyorum. Bunca mücadeleye rağmen bir sonuca da varamamam trajikomik bir durum. Gerçekten verdiğim mücadele değiyor mu? Yoksa önce kendimi kurtarıp sonra mı bunları düşünmem gerekiyor?
Terapinin sonuna doğru yaklaşırken benden sonra terapiye gelen Tayfun ile kısa süreli tanışma ve sohbet etme fırsatı yakaladım. Kendisi ile yaptığım ufak çaplı konuşma oldukça verimli geçti. Kendisi fiziksel olarak her eşcinselin beraber olmak isteyeceği çekici tiplerden fakat içerisinde bulunduğu duygu ve düşünce dünyasının onu çok ciddi manada koruduğunun farkına vardım. Kendi okuduğu branştaki (tıp) arkadaşına yanık olmuştu. İçerisinde bulunduğu duygu dünyası tüm kafasını dağıtmış, dersleri gibi önemli işlerine odaklanma problemi yaşamış olduğunu bana ifade etti. Kendisine terapistin vermiş olduğu tavsiye
üzerine onu çok sevdiğini ona söylemişti. Bu sayede ilişki düzeyini yakın bir arkadaş boyutuna dönüştürmüştü. Bu durum onun için kırılma noktası olmuştu. Kendisi artık erkeklere ilgi duymuyordu. Hatta şu an çıktığı bir kız olduğunu duyduğum vakit ise içimden vay be diye şaşırdım. Süreci uzun sürmüştü. Tabi bu durumun benim gözümü korkutmasına olanak vermemeye, yoğunluğundan dolayı seans sıklığının seyrek olduğunu ifade etti. Tabiki de bu konuda endişe veya çekincelerim yoktu. Sürecin ne kadar süreceğinin tamamen bana bağlı olduğunu biliyordum. Tayfun ile konuştuğumda eski masum ben aklıma geldim. Sadece aşk ile sınırlı fakat duygularını karşıya aktarmadan yaşayan ben. Belki de terapiye çok daha küçük yaşlarda başlasaydım hikayemiz benzer bir biçimde neticelenebilecekti. Ne hikmettir ki aile yapılarımızın da benzer olması beni ortak paydaşım yaptı.
Terapi sürecinde bir nevi evrimleşme geçiriyorum. Aşama aşama bir şeylerin değişeceğine inancım tam. Duygusallık yanımı baskılamaya veya görmezden gelmeye çalışmama rağmen özümde duygusallık yanım çok fazla. Kendimi duygusal savaşlar içerisine sokuyorum. Yapmam gereken savaşı yanlış yerde yapıyor olabilirim. Savaşımı mühendis olarak insanlık adına sürdürmem büyük önem taşıyor. Daha istikrarlı ve çok daharlı bir yol izlemem gerekmekte. Öncelikli olarak kendimi kurtarmam gerekiyor ki diğer kurtarmak istediklerime ulaşabilirim belkide. Enerjimi çok yoğun oranda kaybettim silkelenip kendime gelmek zorundayım.
Bilinç seviyemi ileri taşıyan bir terapiden sonra arabayla istanbul trafiğine dalıp uzaklaştım. Terapiden sonra kendi iç benliğime daha fazla dönük olmamı ve toksik ortamlardan uzaklaşmam gerektiği kararını kendimce verdim.