Gönderen Konu: Eşcinseller ilişkilerde Sugar Daddy, Win win, Benefit gibi normal kabul edilir!  (Okunma sayısı 4253 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
GENEL AİLE VE KENDİ TANIMIM
 
Kardeşlerim bir abla ve bir abidir. Kardeşlerimden büyük olan ablam yaklaşık 32 yaşında olup iki tane erkek evlada sahiptir. Ablam bir evlilik geçirmiş olup şiddetli geçimsizden dolayı boşanmıştır. Ablam dönemsel olarak çalışmakla birlikte aynı zamanda eğitim hayatını devam ettirmektedir. Diğer kardeşim olan abim ise 28 yaşındadır ve üniversite mezunu olup havacılık sektöründe çalışmaktadır. Anne ve baba yaklaşık 2 sene önce boşanmış olup baba yaklaşık 1 sene önce kendine yeni bir hayat kurmuştur.
 
ANNE BABA ARASI İLİŞKİ
 
Annem’in pekte mutlu bir evlilik hayatı sürdüğünü söylemek mümkün değildir. Düğün fotoğraflarında bile annemin suratının asık olduğunu görüyorum. Evliliklerinin ilk yıllarında babamın vicdansız ve insani olmayan tavırları annem ile iyi bir şekilde yaşayamamasının en temel sebeplerindendir. Ev içerisinde, özellikle son 15 yıl içerisinde aile içerisinde annenin daha baskın olduğunu gözlemledim. Bu baskınlık yıllar ilerledikçe artmıştır. Zaman içerisinde annem babamdan uzaklaşarak kendini tarikatına adayıp yıllarca hocalık yaptı. İçerisinde bulunduğu kadın topluluğuna yıllarca beni götürdü ve kadınlar ile çokça oturup kalktım. Babam aile içerisinde tutucu birisiydi. Abimi yıllarca cemaat yurtlarına zorla gönderip abimi dövdüğüne şahitlik ettim. Annem ekonomik bağımsızlığını kazandıktan ve tahammül seviyesini doldurduktan sonra babamı boşadı.
 
ANNEM İLE OLAN İLİŞKİM
 
Annem hayatımda babadan her zaman daha önce geldi. Bana göre o babadan daha güçlüydü. Babam abimi dövdüğünde abimi bağırarak savunduğunu dün gibi hatırlıyorum. Küçüklük yıllarımdan beri babam ile arasındaki şiddetli çatışmalara çokça şahitlik ettim. Özellikle son 5 6 senelerinde babamla aynı yatakta dahi yatmadılar. Annem uzun yıllarca cemaat içerisinde bulundu ve bu cemaat kadınlara özel bir cemaatti. Çocukluğumdan ergenliğime kadar annemle cemaat içerisinde aktif olarak bulundum. Hatta annemin çarşaflı olması çocukluğumda beni çokça arkadaş ortamında alay konusu haline getirdi. Çocukluk yıllarımda hatta ilkokul 2. sınıfa kadar çokça annem ile birlikte sarılarak uyuduk. Annem benim için şevkat kaynağıydı. Zaman içerisinde kendimi eşcinsel olarak tanımlamaya başladığım lise zamanlarımda aile ile şiddetli geçimsizlikler yaşadım ve aile ile aramı açtım. Son birkaç sene içerisinde bunu tekrar toparladım. Anneme karşı vicdani olarak sürekli bir acıma ve üzülme eylemi içerisindeyim.
 
 
BABAM İLE OLAN İLİŞKİM
 
Babam muhafazakar bir insandır. Katı kurallar çerçevesinde hayatını sürdürmektedir. Çocukluğumun uzun bir dönemi içtenlikle babama karşı nefret ile geçti. Babam çoğu şeyime karışır veya laf ederdi. Kendisi özünde pısırık bir insandır. İnsanlardan çekinir. Her ne kadar anlaşmazlıklar ile geçen bir hayatımız olsa da yaşlılık ve yalnızlığın bir getirisi olarak eskiye nazaran daha vicdani olmaya başlamıştır.
 
 
 
KARDEŞLERİM İLE OLAN İLİŞKİM
 
Her ne kadar küçük yaslarimda bana göre mutlu bir aile tablosu olmuş olsa da ilerleyen yaşlarda bu durum tersine dönmüştür. Beraber yaşadığımız süre boyunca herhangi bir olumsuz durum ile karşılaşmadım tam tersine kardeşlerim bana karşı aşırı vicdanlıydılar. Farklı şehire taşınmamız ile beraber Abi ve abla farklı cemaat yurtlarına yatılı olarak gönderildi. Bu ayrılık neticesinde ciddi oranda mutluluğumu kaybettim (Bu dönemde anne ile beraber uyuma oranı çokça arttı). Daha sonrasında abi ve abla geri döndükleri vakitlerde bana karşı sırası ile abla ve abi olmak üzere vicdansızlaşmaya başladılar. Geriye kalan hayatımda ablam ile çok bir ilişkim olmadı çünkü zamanının pek çok vaktini medresede geçirdi ve medreseden çıkar çıkmaz evlendi. Abimin ise ergenlik katsayısının artması ile birlikte bana çokça şiddet uygulamaya başladı. Aile abime şiddet uyguladıkça o da bana şiddet uyguluyordu. Sadece şiddet uygulamakla kalmıyor bana ait oyuncak gibi eşyalarıma da çokça zarar veriyordu. İlerleyen yıllarda benim de büyümem ile uyguladığı şiddet seviyesi azaldı fakat daha sonrasında aile içerisinde çıkan stresli bir tartışma neticesinde bana saldırdı ve şiddet uygulamaya çalıştı. Bu hadisenin neticesi olarak abime karşı yıllar süren bir küslük sürecine başladım. Boşanma sürecinin yaklaşması ve yeğenlerimin de sağlıklı bir ortamda yetişebilmesi adına küslük sürecini bitirdik. Kendisi artık bana karşı daha temkinli ve daha paylaşımcı yaklaşmakta. Kendisi ile bana karşı şiddet uyguladığına dair konular açıldığında ise ısrarlı bir şekilde itiraz etmektedir. Kendisinin bilinç altındaki duyguları bastırdığını fark edebiliyorum bunun ileride bir sorunu daha tetikleyeceğini düşünmekteyim. Şu anda kardeşlerime karşı çok sıcakkanlı değilim. Sürekli olarak üzerime sen eşcinsel misin gibi sorgulamalar yapmaktadırlar.
 
 
ÇEVREM İLE OLAN İLİŞKİM
 
İlk 6 yaşıma kadar sağlıklı bir çevre içerisinde büyüdüm. Farklı bir şehire taşınmam ile birlikte çevre yapım tamamen değişti. Psikolojik olarak bu taşınma sürecinde ciddi manada yıpranmıştım. Hemen hemen her gün okulda altıma kaçırıyordum. 1. sınıftayken sıra arkadaşım bu dönemde bazenleri penisime dokunuyordu. İlk Ankara'ya yerleştiğim süreçte çokça okul değişikliğim oldu. En son kaldığım okulda 6 ile 7 sene arasında eğitim gördüm. Oturduğum çevrede çok fazla sayıda sol görüşe bağlı insanlar vardı, bunun dahilinde aile yapısı ise oldukça muhafazakardı. Annem ilkokul hocam ile oldukça fazla tartışırdı. İlkokul hocam gözümün içine baka baka tesettürü kötülerdi. Hocam ve sınıf arkadaşlarımın gözünde oldukça aşağı çekilmiş bir vaziyetteydim. Öyle ki sınıfta hoşlandığım bir kız senin annen neden öyle giyiniyor dediğinde oldukça depresif bir ruh haline bürünmüştüm. İnsanlar annemin giyimi ile dalga geçerlerdi, ben de annemle beraber yürümekten ve gözükmekten oldukça çekinirdim. İlkokul hocamın oldukça fazla şiddetine uğradım. Ortaokula geçtiğimde ise annemin toplantıda göstermiş olduğu kavga neticesinde tekrar benzer sorunları yaşadım fakat bu sefer daha ağır olaylar yaşandı arkadaş baskısı olarak. İlkokuldayken mahalle ortamında hemen hemen her gün dışarı çıkan insanlarla vakit geçiren normal bir çocuktum. Ortaokula geçtiğimde ise asosyalleşmelerim başladı. İlkokul ve ortaokul çağında çocukları dövme eğilimi gösteriyordum. Eşcinsel olduğum hislerine ilk defa orta okulda farkına vardım. Liseye geçtiğimde ise kabuğumdan çıkmışcasına aşırı derecede sosyalleştim. İnsanları doğru yola çağırmaya gayret ediyorum. Tuttuğum ideoloji ve siyasi görüşü radikal bir şekilde savunuyor hatta hocalarım ile kavga ediyordum. Bu dönemde siyasi parti gençlik kolları sorumluluğu üstlendim ve pek çok siyasi kişiler ile görüşmeler sağladım. 15 temmuz İstanbul mitinginde 30'lu yaşlarda birisinin cinsel tacizine uğradım, penisim sıkıldı. Üniversite sınavına yaklaşmamla birlikte yeni bir liseye geçtim ve ciddi manada asosyalleştim. Tek düşündüğüm bu dönemde kariyerimdi. İlerleyen zamanda üniversite kazandım ve hayatımı lisans seviyesinde devam ettirdim. Üniversite içerisinde ciddi manada sosyal bir çevreye sahibim.




« Son Düzenleme: 20 Mart 2023, 06:48:34 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle

*Bize göre din korur, kurtarmaz.
*3 Kişilik ve üzeri yapılan grup sexler geri dönüşü ve tadilatı olmayan bir boyuttur.
*Erkek erkeğe dostluk anlamında aşk olabilir. Buna örnek olarak Mevlana-Şems örneği verebiliriz. Erotizm yoksa bu durum söz konusu olabilir fakat erotizm cinsellik devreye girdiğinde aşkı tüketmektedir. Sex bağımlılığını da devamında getirmektedir.
Tek eşli aşk ilişkilere de bakarsak cinsel ilişki aşkı öldürmemektedir. Cinsel ilişki bittikten sonra duygusal ilişki güçlenmektedir. Bu durum gerçek aşk, sevgi ilişkileri için geçerlidir. Bu duruma sahip olanlar bir yastıkta kocayıp başka insanlara bakamamaktadırlar. Bu tarz ilişkilerde cinsellik güçlendirmektedir.
Özetle Eşcinsel ilişkilerde her sex sevgi boyutunu bitirirken Hetero tek eşli ilişkilerde sevgi boyutunu güçlendirmekedir. Bunun başlıca sebebi ise eşlerin birbirini ömür boyu tam olarak anlayamayacak olması iken Homosexüel ilişkilerde bedenlerin aynı beden olması sadece tek değişikliğin rollerin değişiyor olmasından kaynaklanmaktadır.
*Homo ilişkiler sömürücüdür. Aktif pasifi erotik olarak sömürüyor ve hükmediyor; Pasif ise duygusal anlamda kaprisleri, aşırı ilgisi vb. özellikleri ile sömürüyor.
*Gay birini sevmekten ise hetero birisine aşık olabilirim. Eşcinsel bireylere olan ilgimi hetero bireylere yönlendirebilirim. Baştan erotik duygular olmasa bile duygusal tatmin beni güçlendirebilmektedir. Kadınların dünyasına ısınabilmek adına kadınlardan gelen teklifleri red etmemeliyim.
*Pasif olduğun zaman duygusallığını ortaya koyuyorsun. Bir başkasının seni beğenmesini istiyor.
*Aktifler (full aktifler) kadın karşısında aşağılık kompleksi olan, bir kadını asla duygusal anlamda tatmin edemeyecek erkek tipleridir. Kadın karşısındaki tatmin edememe duygusunu pasiflerden çıkarmaktadırlar. Kullandıkları ifade hemen hemen hepsinde aynıdır, bebeğimsin, kadınımsın, bundan sonra hiç ayrılmayacağız, hep birlikte yaşayacağız ... Aslında bunların hepsi pasifi yemlemek için kullandığı klişe laflardan başka hiçbir şey değildir. Aktif pasifi sex yapmadan çok fazla beklemez. Aslında aktifin tek hedefi vardır bir an önce sex yapabilmektir. Aktifin özellikle içi boş bir egosu bulunmaktadır. Herşey aktifin boşalmasına kadar çok güzeldir fakat aktif boşaldığı an tüm hikaye bitmektedir. Önce kendinden tiksinir daha sonra partnerinden tiksinir. Çünkü bir kadın ile değil bir erkek ile beraber olmuştur. Daha sonraki aşamalarda aktif partner sıkıldım ben gibi bahaneler uydurmaya başlıyor. Bunlar artık klasikleşmiş ve ezberlenmiş hadiselerden başka hiçbir şey değildir.
*Tedavi kapsamında öncelikli olarak pasif olan kısmımı bitirmeye yönelik çabalarım ön planda olması gerekmektedir. Çünkü bu durum aşırı duygusallığı tetiklemektedir.

 *Pek çok gay, terapi sürecime karşı çıkmaktadır. Elbette bunların bahanesi bitmez. Hatta konuşmalar esnasında en çok gay ilişkilerin ilişki süresi konuşulmaktadır. Bilhassa sadece benim olumsuzlukları düşündüğümü, uzun süreli gay ilişkilerinin olmaması için bir sebep olamayacağını öne sürmektedirler. Fakat psikoloğumun da dediği gibi bu ilişkiler genelde zenginler arasında olurken bağcılar market görevlisi gibi statü düşüklüğü olan insanlar arasında çokta mümkün gözükmemektedir. Elbette zengin bir kocan olursa onu asla terk etmek istemezsin.
*Küçük yaşta çokça kadınların arasında bulunmam ve özellikle benim başımı okşamaları kadınları anne gibi, teyze gibi algılamama sebebiyet verdi. Bu sebepten dolayı aşırı baskılandım ve kadınlara karşı hep ahlaki olmama, onlarla erotize olmamam gerektiğinin kanısına verdim. Kadınlara karşı hep korumacı bir rol üstlendim, bu bende feminist taraflarımın olmasını sağladı. Bu durumdan dolayı kadınları kutsadım ve dokunulmaz haline geldim.
*Kariyerime odaklanmak adıma duygusal yanımı azaltmam lazım. Daha mantıksal hareket edip kendi çıkarlarımı göz önünde bulundurmalıyım. Hayatımın daha istikrarlı geçmesi adına mantıksal olmam gerekiyor. Oluşturduğum özgüvenin içi daha dolu olmak zorunda.
*Haftada masturbasyon sayısı 1-2 defayı geçmemesi gerekmektedir.
*Fantazimi karşımdakinin aslında bir aktif olduğunu göz önünde bulundurup ilk defa bana pasif oluyormuş gibi hayal etmem gerekiyor. Bu durum benim erkeksi yönümü güçlendirir.
* Eşcincellik hastalık değildir, eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Ben kendi ailem içerisinde 4+1 im. 5 in içerisindeki bir 1 değilim, çünkü bu hastalıklı yapıya direniyorum. İyileştiğim taktirde babamın soyunu devam ettirmemiş olacağım, yeni bir soy başlatacağım. Kaliteli bir baba ve eş oluyorum; çünkü, bir kadının ne beklediğini çok iyi anlayacağım; çünkü, ben de zamanında aynı beklentiler içerisindeydim. Hiç bir heterosexuel erkeğin karısını tatmin edemeyeceği kadar tatmin edebileceğim.
SORULAR
* Hetero ilişkilerde cinsel ilişki aşkı öldürürken homoseksüel ilişkilerde güçlendirmesinin temel sebepleri nelerdir?
*Aktif ve pasif arasında birbirini nasıl sömürü düzeni vardır?




Terapiye başladığımdan itibaren tam bir ay geçmişti. Bu süreç içerisinde kendi üzerime gözlemleyebileceğim değişimler söz konusuydu. Artık girdiğim ilişkilerde daha seçiciydim, kendimi pasifize edecek davranışlardan oldukça uzaklaşmaya çalışıyordum. Davranışlarım üzerindeki değişimler bu seferde bilinç dünyama yansımış olacaktı ki rüyalarımda sürekli eski flörtlerimi, duygusal anlamda etkileyici bir biçimde görmeye başlamıştım. Bu hadiselerin cereyan etmesinin ardından 3. terapim için İstanbul’a uçtum.
Terapinin başlangıcında bir önceki terapiden aklımda kalan kısmı terapiste danıştım. Hetero ile Homo arasındaki ilişkileri anlamakta güçlük çekiyordum. Neden hetero ilişkilerde cinsellik aşkı öldürmez iken homo ilişkilerde tam tersi oluyordu?
Hetero ilişkilerde cinsellik bittikten sonra duygusal bir paylaşım ön planda olmaktadır, bu ilişki modeli nikahlı tek eşli birliktelik modelidir. Gay ilişkilerde eğer aşk varsa evet her gün sex olabiliyor fakat bu durumu devamlı devamlı yapılırsa bir zaman sonra tiksinmeler başlar. Ben de evet aynı durumları yaşadım. Erotizm den sonra işin tüm büyüsü kaçarmışçasına partnerlerimden uzaklaştım. Pek çok gay ile ilişkide bulunmama rağmen en uzun süreli ilişkim 2 ay sürdü ve bu ilişkimin içerisinde erotizm yoktu. Şimdi geriye dönüp düşündüğümde kendimi çok daha sağlıklı bir şekilde gözlemleyebiliyorum. Benim de çevremde gözlemlediğim üzere Ap ilişkilerinin süresi diğer gay ilişkilerine göre daha uzun sürüyor. Bunu ise kendi yorumumlamama göre Ap bireyler hem partnerini hem de kendini çok daha iyi tatmin edebildiklerinden dolayı düşünüyorum.
Başka bir bakış açısına göre ise hetero ilişkilerde kadın erkeğe her şeyini vermezken homo ilişkilerde bu durumun tam tersi oluyor. Bu homo ilişkilerinin sömürücü olduğunun bir göstergesidir. Hatta uzun gay ilişkileri bitiminde hetero ilişkilerinde duyulan hüzünden çok daha fazla hüzün duyulmasına sebebiyet veriyor.
Bu duruma 3. bir bakış açısına göre incelenecek olursa gay ilişkileri az ya da çok şiddet içerikli oluyor. Hetero ilişkilerinde ise şiddet olmuyor, sevişmek ilişkide güç veriyor.
Geçen terapiden kalan bazı soru işaretlerimi terapistim ile paylaştıktan sonra biraz daha kendi eski yaşantımdan çıkarımlar yapmaya başladık. Küçük yaştan özgüven eksikliği yaşamaya başlamıştım. İçime kapanık bir çocukluk geçiriyordum. Zaman içerisinde eşcinsel hayata kaydım ve bu eşcinsel hayat bana sahte bir özgüven verdi. Eğer ki eşcinsel hayata kaymasaydım muhtemeldir ki yoğun bir sosyal fobim olacaktı veya bağımlı bir birey haline gelecektim. Bu durum beni ciddi manada düşündürmeye başlamıştı ve çevremdeki gay tanıdıklarımı kafamda canlandırıp analiz etmeye başladım. Hemen hemen hepsinde bir sahte özgüven kimliği vardı. Yapmacıklıklar veya abartılar ile sosyal ilişkilerini sürdürüyorlardı. Bunu başkasında görmek ne kadar kolay olsa da kendi üzerimde görmek oldukça zor oldu benim için.
Konuyu nihayet ilgi ile beklediğim bilinçaltı ve rüyalarıma getirmiştik. Bilinçaltım ısrar ile bir ilgiye, bir sevgiye ihtiyacım olduğunu bana söylüyordu. Heteroseksüel dünyada ihtiyacım olan ilgiyi, hayatımdaki baba karakteri eksik olduğu için eşcinsel dünyada arıyordum. Heteroseksüel dünyada beklediğim ilgiyi göremediğim ise aslında oldukça aşikar; çünkü, heteroseksüel kimliğim oldukça ezik bir seviyede. Eşcinsel dünyamda ise durum çok farklı.

 Girdiğim eşcinsel sitelerinde çok hızlı bir şekilde aşık olabileceğim kişileri bulabiliyorum. Bu durum sadece birkaç nude fotoğraf, belki birkaç yaftalı cümleye baktığı oldukça aşikardır. Heleki bana aşık olan sayısı yüksek olunca oldukça yoğun ilgi ile karşılaşıyorum. Çok ilginçtir ki ben eşcinsel ortamlardan her ne kadar uzaklaşsamda durduk yere sağdan soldan bana yazanlar olabiliyor. Bu durum aslında terapi sürecimi de baltalayacak gibi durmakta. Fakat kendi içimde bu durumu sorgulamam gerekiyor. Bu ilişkiler ne kadar samimi, ne kadar gerçekçi?
Hetero ilişkileri ile homoseksüel ilişkiler arasında en büyük farklardan biri de güven ilişkisidir. Bir kadın erkek partnerine kolaylıkla güvenmez; fakat, gay ilişkilerinde çok kolay aldanabilirler. Ben ne zaman bir ilişkimde güven problemi duymaya veya sorgulamaya başladıysam maalesef o ilişkim bitti.
Peki, bir erkek yerine bir kadını neden tercih etmeliyim sorusuna aldığım en güzel cevap ise kadının estetik ve temiz olmasıdır. Temiz olan elbette çekicidir. Bir erkek ile aynı ortamı paylaştığım zaman pek çok iğrenç durum ile karşılaşmaktayım. Sürekli olarak yurt ortamlarından felan herkes gibi ben de kaçmak için emek harcamışımdır. Elbette tüm kızlar muazzam temizdir diye bir şey söz konusu değil hele ki günümüz kızlarının artık bu tarz konularda daha gevşek olduğunu düşünmekteyim. Bu noktada iş bende, ince eleyip birini tercih etmem gerekiyor. Fakat netice itibari ile erkek partner benimle aynı şeyleri taşıyor, bedenlerimiz çok farklı değil; kadın ise bambaşka keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibidir.
Terapiye gelmeden önce de eşcinsel uygulamaları üzerinden pek çok olay yaşamıştım. Özellikle yaşı çokça ileri olanlarla baş etmek neredeyse mümkün değil. Koca koca adamlar, ufak yaştaki çocuklarla erotik bir bağlantı kurmaları ciddi manada saplantılı ve mide bulandırıcı bir durum. İnsanları pek çok defa tehdit ettim hatta ben de tehdit edildim pek çok kez fakat maalesef ki bir sonuca varmıyor. Bu durumun oldukça yaygınlaşması ve kabul edilebilir bir hal alması artık insanın ön frontal lobu'nun devreden çıktığını, sadece limbik sistemi ile hareket edebilir hale geldiğini gözler önüne sermektedir. Peki hayvanlardan ne farkımız kaldı? Hatta bu durum eşcinseller arasında Sugar daddy, win win, benefit gibi gayet kabul edilir hale geldiğini sayısız kez gözlemledim. Özellikle günümüz şartlarında geçim koşullarının zorlaşmasıyla beraber bu hadiselerin daha fazla artar hale gelmesi oldukça acı bir tabloyu gözler önüne seriyor. Terapistim ile bu duruma mide bulandırıcı pek çok örnek ile karşılıklı konuşmalarda bulunduk. Soru şu nerede devlet, nerede insanlık, nerede din? Hiçbiri ortada yok. Evet ben ciddi bir mücadele veriyorum bu konuda duygusal anlamda fakat bir yere varılmıyor, olan bana oluyor. Enerjimden, kariyerimden, hedeflerimden pek çok şeyden kaybediyorum maalesef. Kendi çabam ile hak hukuk adalet gibi savaşlara giriyorum. Bunca mücadeleye rağmen bir sonuca da varamamam trajikomik bir durum. Gerçekten verdiğim mücadele değiyor mu? Yoksa önce kendimi kurtarıp sonra mı bunları düşünmem gerekiyor?
Terapinin sonuna doğru yaklaşırken benden sonra terapiye gelen Tayfun ile kısa süreli tanışma ve sohbet etme fırsatı yakaladım. Kendisi ile yaptığım ufak çaplı konuşma oldukça verimli geçti. Kendisi fiziksel olarak her eşcinselin beraber olmak isteyeceği çekici tiplerden fakat içerisinde bulunduğu duygu ve düşünce dünyasının onu çok ciddi manada koruduğunun farkına vardım. Kendi okuduğu branştaki  (tıp) arkadaşına yanık olmuştu. İçerisinde bulunduğu duygu dünyası tüm kafasını dağıtmış, dersleri gibi önemli işlerine odaklanma problemi yaşamış olduğunu bana ifade etti. Kendisine terapistin vermiş olduğu tavsiye

 üzerine onu çok sevdiğini ona söylemişti. Bu sayede ilişki düzeyini yakın bir arkadaş boyutuna dönüştürmüştü. Bu durum onun için kırılma noktası olmuştu. Kendisi artık erkeklere ilgi duymuyordu. Hatta şu an çıktığı bir kız olduğunu duyduğum vakit ise içimden vay be diye şaşırdım. Süreci uzun sürmüştü. Tabi bu durumun benim gözümü korkutmasına olanak vermemeye, yoğunluğundan dolayı seans sıklığının seyrek olduğunu ifade etti. Tabiki de bu konuda endişe veya çekincelerim yoktu. Sürecin ne kadar süreceğinin tamamen bana bağlı olduğunu biliyordum. Tayfun ile konuştuğumda eski masum ben aklıma geldim. Sadece aşk ile sınırlı fakat duygularını karşıya aktarmadan yaşayan ben. Belki de terapiye çok daha küçük yaşlarda başlasaydım hikayemiz benzer bir biçimde neticelenebilecekti. Ne hikmettir ki aile yapılarımızın da benzer olması beni ortak paydaşım yaptı.
Terapi sürecinde bir nevi evrimleşme geçiriyorum. Aşama aşama bir şeylerin değişeceğine inancım tam. Duygusallık yanımı baskılamaya veya görmezden gelmeye çalışmama rağmen özümde duygusallık yanım çok fazla. Kendimi duygusal savaşlar içerisine sokuyorum. Yapmam gereken savaşı yanlış yerde yapıyor olabilirim. Savaşımı mühendis olarak insanlık adına sürdürmem büyük önem taşıyor. Daha istikrarlı ve çok daharlı bir yol izlemem gerekmekte. Öncelikli olarak kendimi kurtarmam gerekiyor ki diğer kurtarmak istediklerime ulaşabilirim belkide. Enerjimi çok yoğun oranda kaybettim silkelenip kendime gelmek zorundayım.
Bilinç seviyemi ileri taşıyan bir terapiden sonra arabayla istanbul trafiğine dalıp uzaklaştım. Terapiden sonra kendi iç benliğime daha fazla dönük olmamı ve toksik ortamlardan uzaklaşmam gerektiği kararını kendimce verdim.
« Son Düzenleme: 20 Mart 2023, 06:48:58 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.

https://www.youtube.com/watch?v=tIuRKf4tbpU&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=5

http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

http://escinselterapi.net/forum/

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

https://www.habervakti.com/escinsellik-aile-hastaligidir-makale,2038.html?fbclid=IwAR1KMAypvtlCCxETGvbwZ4oGT92J0r3aBQN3VNjl2t7s9hBzRGmvNWJzoXc

Benim Ailem Belgeseli

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11
Benim Ailem 1. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&t=369s

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

Benim Ailem 4. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Kürt sorununu kırk yıldır nasıl "dört başı mamur" çözemediysek; yeni yeni büyüyen eşcinsellik sorununu da "dört başı mamur" çözemeyeceğiz ve dini kurumlarımız, ailevi değerlerimiz büyük yara alacaktır.
Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html?fbclid=IwAR1Akgk_ORB-CkFSzTiPTi3z4OYi17uVv0T_d0CjGGhM2VlsEMrXNsQ3ZO0

DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA
Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır;  ifadelerini kullanan Kaçın, Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu? açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz'e konuşan Psikolog Hüseyin Kaçın, Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli. ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.

https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz. "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da özgürlük düşmanı olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, günah işleme özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda
https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html

https://www.youtube.com/watch?v=tIuRKf4tbpU&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=5

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
4. TERAPİ                                                                                                                                     Bir önceki terapiden çıktıktan sonra alışılmış davranışlarım birkaç gün boyunca kendini aktif olarak belli etti. Birkaç kişiyle beraber üst üste cinsel beraberlik yaşadım. Daha sonrasında irademi ortaya koyarak kendimi bunlardan kısa süre içerisinde tekrardan uzaklaştırdım. Kullandığım mevcut flörtleşme uygulamalarının hepsini silmeyi zorda olsa başardım. 4. Terapi sürecine kadar deprem bölgesinde gönüllü olarak görev aldım bir müddet. Bu durum bir sonraki terapinin başlama süresini geciktirdi elbette. Bu süre zarfında yoğun olmamdan dolayı cinsellik gibi şeyleri vakit ayırmadım. Hatta bu sürecin bana daha faydalı geldiğini söyleyebilirim. Kendimi gözlemlediğimce cinsellik üzerinde soğumalar ve aseksüelleşmeler başladı, bir müddet sürmüş olsada. Gelişmelerden sonra hem kendi şahsi işlerimi halletmek hem de terapi sürecim için İstanbul'a doğru uçtum.
Terapistim ile olan gelişmeleri paylaştıktan sonra “Sevgi” üzerine konuşmalar yapmaya başladık. Bir kadın ile beraber olabilmem için emek harcamam belkide pek çok şeye göğüs germem gerktiğinden bahsetti. Aşk romanları okumak bu konuda bana fayda verebilir. Tam da bu husus için Selvi Boylum Al Yazmalım dan güzel bir alıntılama yaptı terapistim benim için “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti”. Bir kadına ulaşabilmem için de onun için çabalamam gerekiyor. Gerekirse bindiği otobüsü takip edeceğim, evini bulacağım saatlerce onun için dikileceğim... Tabi eşcinselliğe değinmeden olmaz. Eşcinsellikte sağa sola bir iki mesaj atıp benim ile bedenini paylaşacak insanlar bulmam çok kolay. Daha önceki tecrübelerimden de yola çıkarak her ne kadar birine aşık olsam da bir müddet yazışıp aradan çok vakit geçmeden sikişmem kaçınılmaz.
Konuşmalarımızda eşcinselliğe yönelim hakkında konuşma yaptık. Aile ile olan sağlıksız ilişkilerin beni eşcinsel olmaya ittiği benim gözümde kaçınılmaz bir gerçekliktir. Benim gibi bir ailevi deneyime sahip olan bireylerin bağımlılıklara sahip olduğu veya eşcinselliğe yöneldiklerinin çıkarımını da yapmak artık somut bir olgu oldu benim için. Zaten uyuşturucu bağımlılığından sonra eşcinsellik belirtilerinin ortaya çıktığıda gözlemlenmiş durumda. Evet üzücü bir durum gerçekten ama her canlı hayatta kalmak mücadele etmesi gerekiyor günün sonunda.
Terapinin devam eden kısmında kendi sosyal hayatıma yönelik konuşmalarda bulunduk. Çevremde insanlar tarafından sevilen ve saygı duyulan birisiyim. İnsanların dertlerini, sorunlarını dinlediğim için iyilik elçiliği yapıyorum ya da yaptığımı düşünüyorum. Nedense insanların dertlerini sorunlarını dinlemek gibi bir yükümlülüğüm var gibi hissediyorum. Fakat ben onca dert ile boğuşurken mesela emek harcayıp İstanbul'a gelip terapi alırken kimse bana destekçi oluyor mu, insanlara içimi açıp tam manası ile söyleyebiliyor muyum? Günün sonunda herkes kendi sorununu kendisi çözmek zorundadır. Ben buna mücadele eden insanın hayatta güçlü olacağına inandığım kanısından yola çıkarak onay veriyorum. Bu sefer insanlara çokça yatırım yaptığım için duygusal anlamda kendim pek çok şeyden geri kalıyorum. Sosyal hayatta duygusal tatminde bulunamadığım için erotizm ile kendimi tatmin etme çabasına giriyorum işin özüne inecek olursak. Bunu görebilmem için geçmişime eşinselliğimin başladığı çocukluğuma dönmem gerekiyor, gerçekten de tatmin bulamıyordum sosyal anlamda. Gerçekten sosyal anlamda erkek erkeğe tatmin olabiliyorsam duygusal anlamda eşcinselliğe yönelmeyeceğimi düşünüyorum. Sosyal hayattaki yakalayamadığım ruh hali mutlu olmanın önüne geçerken, eşcinsellikte karşılığını anlık haz olarak almaya çalışıyorum.

 Bence heteroseksüel dünyada ilerlemek için, egoist sadece kendisini yatırım yapan bir kişilik yaratmak benim için faydalı olacaktır. Çünkü yeterince iyilik melekliği yaptım ve bu sefer tersine bir çalışmayı girmem gerekiyor. Biraz daha kendime odaklı yatırım yapmam lazım, kariyerime geleceğime odaklanmalıyım. Kendimi tek sevindireceğim alan aslında yatırım yapacağım kıza karşı olması gerekiyor.
Bir önceki terapiden bu yana gidip gelen aseksüellik meselesini konuştum terapistimle. Bu durumun gayet normal olduğunu ve aseksüelliği elimde tutmam gerektiğinden bahsetti. Bu beni erkeklerden cinsel olarak uzaklaştıracak ve kadınlara duygusal olarak yaklaşıracak olan sürecin bir aşaması olduğunu söyledi.
Kafamda aradığım kadını bulmam lazım. Hedefim o olmalı ona yönelmeli ve ona ulaşabilmek için emek harcamalıyım. Peki kafamda kurduğum o kadın modeli nasıl bir şey? Bu soruyu kendime birkaç hafta öncesine kadar sormuş olsaydım çok yüksek olasılıkla kendimi cevaplayamayacaktım. Şu an için ise kafamda kurulmuş olduğumu istediğim kadın modeli şu şekilde. Özgür ruhlu, benimle dağ bayır gezebilecek, motor sürebilecek, beraber kamp yapabileceğimiz, atılgan, vahşi cazibesi olan bir kadın. Karşıma evet bu özelliklere sahip erkekler çıktı fakat ya orospu ya da ruh sağlığı yerinde olmayan bireylerdi, hatta maalesef bunlardan birini ne kadar zaman geçmiş olsa dahi unutabilmiş değilim. Çok şey istiyormuşum gibi geliyor fakat bu kadını hayatımda istiyorum. Daha önce karşıma bir defa benim yaşlarımda böyle birisi çıktı. Kendisi BESYO okuyordu fakat İçerisinde bulunduğum duygu durumu onunla bir şeyler yapmama izin vermedi açıkçası; çünkü gaydim.
Son zamanlarda porno ile mücadele amacıyla zor da olsa sadece kadın mastürbasyon videolarına yönelmiştim. Bu durumu kadını cinsel bir obje olarak görmemi sağlayacak bir adım olabileceği için terapistim çok sağlıklı bir durum olmayacağı hususunda uyardı. Cinsel uzuvların gözükmediği sadece aşk ve kapalı erotizmin olduğu filmlerin de tatmin edici olabileceği hususunda kanılara vardık. Önümdeki süreçte bu uygulamayı deneyeceğimi düşünüyorum.
Geçen günlerde Sakarya'dan İzmit'e giderken bir çifti gördüm. Erkek, kızın yanında iken eli ayağı heyecandan titriyordu. Bu şahitlik ettiğim olay beni çok derinden etkiledi. Onlarca ilişki yaşamama rağmen hiçbir zaman o çift kadar heyecanlı olmamıştım. Hayalimdeki o kadınla heyecandan kalbim atarcasına konuşmam dileğiyle...

Yavuz Efe

  • Newbie
  • *
  • İleti: 21
    • Profili Görüntüle
Çevremde insanlar tarafından sevilen ve saygı duyulan birisiyim. İnsanların dertlerini, sorunlarını dinlediğim için iyilik elçiliği yapıyorum ya da yaptığımı düşünüyorum. Nedense insanların dertlerini sorunlarını dinlemek gibi bir yükümlülüğüm var gibi hissediyorum..... Bu kısmın devamındaki çıkarımlar gerçekten sosyal hayatta çok fazla fayda sağlıyor.Kendini daha önceleri hiçleştiren biri olarak dediğiniz gibi egoistliğe oynamanız ,çok daha iyi gelicektir
.Analizleriniz çok yerinde, yapıcı , bence aynen devam edin. Dileğiniz gerçekleşmesi dileğiyle...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
5. TERAPİ
Bir önceki terapiden yaklaşık bir hafta geçtikten sonra tekrar terapi için İstanbul’a geldim. Terapiye başlamadan önce bir genç kardeşimin terapisine katılma fırsatım oldu. Bu genç kardeşim maalesef amcası tarafından pek çok defa istismar edilmiş ve eşcinsellik yönelimi göstermişti. Maalesef üzücü bir durum farkındayım lakin bu, ülkemizin saklanan acı bir gerçeğidir. Muhafazakarlaştırılan, cemaat ve tarikatlaştırılan, baskılanan bir toplumda bu tarz hayvani davranışların görülmesi öyle zannediyorum ki kaçınılmaz bir vakadır. Maalesef bu düzenin değişmesi için pek çok şeyin değişmesi gerekiyor, bunun için kendimize ne bir mehdi ne bir kurtarıcı beklemememiz gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü değişim evvela kafada başlar.
Terapistim ile terapiye başladığımızda önce kafamdaki kaygılardan bahsetmeye başladım. Ailemin ilerleyen zamanlarda nasıl bir hayata sahip olacakları kafamı kurcalıyordu. Ablamın saçma sapan bir bölüm okuması gelecekte meslek erbabı olamaması gibi düşünceler sürekli kafamın içerisinde kaygı yaratıyordu. Abimin psikolojisini sürekli bozuk olması vs. kafamın içerisinde beni mutsuz edecek sebeplere dönüşüyordu. Maalesef benim aşırı duygusallığım ve başkalarına fazlaca yatırım yapmam benim hayatımı etkiliyor. Aslında ailemi mutlu edebilecek kişi ben değilim, pek çok problemi barındıran bir aileden gelmekteyim. Benim öncelikli hedefim kendimi kurtarmak olması gerekmektedir. Kariyerimde başarı yakalamam gerekiyor ki ailem de başarımla mutlu olabilsinler. Ailem eğer gerçekten beni seviyorsa benim mutluluğumla mutlu olabileceklerini tahmin ediyorum. Tek duygusal davrandığım alan maalesef burası değil. Diğer insanlara karşı da bir kurtarıcı bir duygusallık vazifesi üstleniyorum. Maalesef bu duygusallığım sürekli benden çalıyor; bunun farkına nihayet varabildim. Sürekli olarak kariyerimden hedeflerimden ve hayat mutluluğumdan, enerjimden kaybediyorum.
Terapi sürecindeyken bilinçaltımın yoğunlaştığını daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. Maalesef bu davranışlardan tam manasıyla kurtulabildiğimi düşünmüyorum. Halen eski flörtüm Talha ve birkaçını kafamda sürekli kurgulayıp arzuluyorum. Bu arzu maalesef beni içten içe kemiriyor ve duygusal olarak acı veriyor. Elbette onları bir dost olarak seveceğim fakat iş erotizm gibi yerlere kayarsa önünü alamayacağımın farkındayım. Kısaca terapistime eski flörtüm olan Talha'dan bahsettim. Onunla beraber kısa bir birliktelik yaşadık fakat çok sayıda erotizm yaşadık. Ten uyumundan hoşlandığım nadir insanlardan biriydi. Kendisi versatile olmasına rağmen top ağırlıklıydı benim gibi. Kendisinin inşaattaki evine giderdik sevişirdik, köprü altında sevişirdik, park gibi yerlerde sevişirdik. Bana büyük bir tahribat bırakmasının sebebi ise ona ilk defa kalçalarımı sikebilmesinin imkanını verdim. Normalde çok fazla kişiye bu davranışı sergilememiştim. Ondan sonra ne olduysa soğumalar başladı ve uzaklaşmalar oldu, en sonunda ise bitti. Şu an siktiriboktan bir üniversitede siktiriboktan bir mühendislik okuyor. Kendisi benden sonra eşcinsel uygulamalarında vs. popileritesini çok fazla yükselttiğini maalesef gözlemledim ve üzüldüm. Daha çok üzen ise kalitesiz insanlarla bir arada olması. Sanırım bu yazıyı yazarken sorunumu çözümleyebiliyorum. Evet Talhayı sevebilirim sevgi olabilir, sevgi içimde kalacak fakat bunun GERÇEKLİĞİ YOK! Şu anda da gidebilirim görüşebilirim, sevişebilirim fakat ben yine bağlanabilirim bu durumda. Muhtemelen narsist bir kişilik yapısına sahip olabileceğini ön görüyorum (benden çok daha fazla). Ona ben yetemem ona kimse yetemez, popülerist bir kişiliğe sahip olmasını bunun bir

 göstergesi olarak görüyorum. Hatta ona kendimden bahsetsem, tedavi aldığımı söylesem bile benimle taşak geçeceğine adım gibi eminim. Israrla bunun bir çözüm oluşturmayacağını ve bana karşı direteceğini biliyorum. Şimdi bazılarımız sanal sahteliklerle yaşarken, biz reel gerçeklikler içerisinde mücadelemizi sürdürüyoruz. Taraf bizim, seçim bizim. Hepimiz sanal dünyanın kralları ve imparatorları olabiliriz ama insanı insan yapan en temel yapı taşı bilinç olsa gerek. Gerçekten soruyorum kendime, hangi eşcinsel neyi başarmış veya kaçı? (Bunun ile üzücü gözlemlemelerimi başka bir yazımda detaya dökeceğim)
Netice itibari ile fazla duygusallıktan vazgeçmem gerekiyor. Acımak çoğu zaman beni acınılacak duruma sürüklüyor. Mantıksallık beni kurtaracak önemli bir etkendir.

freudistan

  • Administrator
  • Newbie
  • *****
  • İleti: 4
  • Derinlik Psikolojisi
    • Profili Görüntüle
6. TERAPİ

Bir önceki terapiden çıktıktan sonra aile evime dönmek için yola koyulmuştum. Araya vize sınavlarımın da girmesi ile beraber yaklaşık 3-4 hafta terapiye gelmedim. Maalesef vize sınavlarının vermiş olduğu stres ve kaygı neticesi itibari ile 3 farklı partner ile ayrı ayrı cinsel ilişkiye girdim. Cinsel birlikteliklerimin kısa sürmesi, duygusallığa yer vermeme ve aktif rol üstlenmemden dolayı çok büyük tahribat oluşturmadı önceden yaşadığım ilişkilere binaen. Sınav sürecimi atlattıktan sonra üzerimde yaptıklarımdan dolayı pişmanlık oluştu. Tedavi sürecinde böyle bir kaçamağı yapmak beni ne denli etkileyecekti kestiremiyordum. Tekrar kaldığım yerden devam etmek üzere İstanbul'a 6. terapim için uçmaya karar verdim. Lafı çok uzatmadan hemen terapi terapi sürecine geleyim.

Bu seferki seyehatim benim için çok verimliydi çünkü; pek çok terapi gören eşcinsel bireyle görüşme fırsatı yakaladım ve aynı zamanda sürecimi anlattığım belgesel çekimlerine katıldım. Bu olaylar beni terapi bağlamında oldukça motive eden aşamalar oldu.

Terapiye başlarken aklıma takılan bir konu üzerine soru ile başladım. Bu aslında çok uzun zamandır aklımda olan bir konu olmasına rağmen önemsemediğim için soruyu sormayı ihmal etmiştim. Sorum ve merak ettiğim şey şu şekildeydi. “Küçük yaşlarda arkadaşlarım sürekli sağa sola işerlerken penislerini merak etmem ve benim de onlarla işeme hususunda çekincelerimin olması eşcinsel olmamı tetiklemiş midir?” Elbette çocuk yaşlarda iken sidik yarışlarının yapılması oldukça normal bir durumdur. Belli bir yaşa kadar bu tarz davranışlar erkek çocuklar arasında gözlenebilmektedir. Fakat bendeki durum daha farklı. Temelinde aileden kaynaklanan duygusal etmenler üzerimde penis fetişizmini doğurmaktadır. Hatta pek çok eşcinsel bireyde olan pisuvara işeyememe problemi uzun yıllar üzerimde oluştu. Kulağa komik gelecek belki ama ilk zamanlar pisuvara işemeye kalktığımda erekte oluyordum. Penis fetişizmini yenmek için üzerine çokça yoğunlaşmam gerekiyor elbette. Normal iki arkadaş birbirlerinin penisi hiç yokmuş gibi davranırlar. Benimde bunu indirgeyeceğim seviye dostluk olması gerekmektedir. Tabi bu olanların en temel sebebini söylemeden geçmekte olmaz.
Özgüven eksikliği bu olayları tetiklemektedir. Özgüven eksikliği kaygıyı tetiklemekte, kaygı fetişizme, fetişizm ise eşcinsel kimliğe dönüşmektedir.

Terapi devam ederken yeni tanıştığım Muhammed arkadaşım terapiye dahil oldu. Kendisi her ne kadar sevmese de tıp okuyor ve ilginçtir ki benim bölümüme ilgisi var. Tabi bunu ondan ilk duyduğumda baya bi kahkaha atmıştım. Aileden ortak noktalarımız olsada kendisi ile yaşanmışlıklarımız daha farklıydı. Konu terapistimin düşünce dünyamı yoklaması ve fikirlerimin ideolojik olup lgbt tutumumu test etmesi üzerine konuşma hormonlara gelmişti.
Elbette eşcinselliğin faktörünün ne genetik ne de hormonal yollardan oluştuğunu düşünmüyordum. Lakin hormonların davranışlarımız üzerindeki etkisi göz ardı edilemezdi. İşte bunlardan biri de yukarıda paylaştığım cinsel ilişkiye girme dürtülerimin tetiklenmesi idi. Fakat doğrudan testesteron veya östrojen gibi hormonlar literatüre göre eşcinsel yapar denemez ama cinsel azgınlık gibi davranışlarımızı hormonlar etkilemektedir. Bunun ideolojisini veya tutuculuğunu savunmak bana bir kazanç sağlamayacaktır. Kendi çapımda yaptığım literatür araştırmaları beni bu düşüncelere sahip olmamda pay sahibi olmuştur.
Kimseye bu hususta kenidimi ispatlama çabam bulunmamaktadır. Fakat terapistimin bu sorgulamayı yapması beni etkilemese de karşıt savlarım varmış gibi davranması üzmüştür! Karşımda ideoloji tutkunu babam oturuyormuş gibi hissettim! Fakat şu konuda terapistimin haklılık payı var; eğer ki terapi sürecine girmeseydim gelecekte, birkaç sene sonra kendimi eşcinsel aktivisti olabilme potansiyelini üzerimde görüyordum. Bu durumun oluşturduğum eşcinsel çevresinin payının büyük olduğunu da savunabilirim. Fakat terapi sürecimde elde etmeye başladığım başarılar hem beni hem de eşcinsel çevremi tersine çevirdi “ne hikmetse”. Terapistimin savunduğu sava göre hiçbir tarafta olmamamız gerekmektedir. Ocu veya bucu olmak bizlere yakışmamaktadır. Sadece kendimiz ne isek o olmamız gerekmektedir. Evet, özümüzü bulmak için kendimiz olursak ideoloji ve taraflara kendimizi kaptırmamış oluruz. Benzer ve aynımızın olması bize yakışmaz.

Terapi sürecimin ilerlemesi ile beraber kadınlara cinsellik olarak ilgi duymaya başladım fakat duygusal olarak halen yeterli ilerleme kaydedemedim. Artık duygusal boyutta ilerlemek için mesai harcamam gerektiğinin farkındayım. Fakat bunun için hangi yöntemleri izlemem gerektiği konusunda kendimi tam olarak keşfedemiyorum. İyileşme sürecinde bilinçaltımda yatan Talha, Yusuf, Toprak gibi kişileri farklı bir tarafa devşirmem gerekiyor. Bunu yapabilmek adına daha önceki yazılarımda belirttiğim Tayfun’un metodunu kullanmam gerekiyor. Arkadaşlık boyutuna indirgeme. Evet bunu terapiden sonra denedim hem de eski bir sevgilim ile.
Kendisi benim durumumu görünce çok şaşırdı. Enerjin, odağın artmış gibi cümleler sarf etti. Aşk boyutuna erişmiş sorunlu bir ilişkiyi arkadaş boyutuna evirebildiğimi görmek beni mutlu etti. Kendimi %30-40 oranında değişmiş hissediyorum. Bu durum motivasyonumu yükseltiyor. Evet değişimin farkındayım ve değişim kaçınılmaz bir gerçekliktir.
« Son Düzenleme: 26 Mayıs 2023, 08:22:08 ös Gönderen: psikolog »
"Biz neysek oyuz çünkü biz neysek o olduk. İnsan yaşamının ve güdülerinin sorunlarını çözmek için gereken şey ahlaki tahminler değil, daha fazla bilgidir."

Sigmund Freud

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
7. TERAPİ.                                                                                                                               Aradan yine birkaç hafta geçtikten sonra çok uzun sürmeyecek ki tekrardan terapi için İstanbul’a geldim. Final sınavlarımın başlamasından önce terapiyi araya sıkıştırmak benim için iyi bir fikirdi. Bu terapiye gelirken yapacaklarımın hepsini planladım ve hızlı bir şekilde geri evime dönmeyi planladım. İstanbul’a geldiğimde terapistimin manevi oğlu Hasan, Terapi sürecinde tanıştığım Sergen ve terapiye gelen diğer insanlar ile görüştüm. Terapistim o gün beni çok özlemiş olacak ki yaklaşık 6 saat belki de daha fazla süre klinikte takıldım :) Şakası elbette bir tarafa fakat terapi sürecinde tanıştığım insanların 80% i hayatıma dokundu ve tedavi anlamında motivasyon kaynağı sağladı. Bu terapimde konuştuğumuz konular çok daha spontaneydi.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi kadınlara karşı olan ilgim gitgide arttı fakat bu ilgi sadece cinsellik odaklı iken duygusal odaklı olamıyor maalesef. Bu durum beni azda olsa karamsarlığa soktu ve biran önce kadınlara karşı duygusal bir şeyler hissetmek istedim. Bu hız tutkusu olağan bir şekilde terapistimin ilgisini çekti ve güzel bir konuya kapı araladı. Bu hız tutkusu benim için faydalı mıydı yoksa bana içten içe zarar mı veriyordu?
İnsan hayatı kum saati gibidir der yazar. Çocukluk, gençlik, ergenlik bir insan için çok yavaş akar ve gider. Fakat bende durum öyle mi? Elbette öyle değil. Homosexuel dünyasında hızlı akan zaman elbette benim hayatımda da olmazsa olmaz. Hızlı akıp giden homosexuel dünyamdan daha yavaş akıcı olan bir heterosexuel dünyasına geçiyor olmak benim için farklı bir sendrom yaratıyor olsa gerek. Şu an için yavaş yavaş tecrübe kazanıyorum, acele etmeme gerek yok. Bazı şeylerin olgunlaşması için aceleci davranmak özünde bana zarar verebilir. Çünkü fazla aceleci davranmak gelecek sermayemden çalabiliyor. Hayatta bazı şeyleri erkenden yaparsak aptal hatalar yapma olasılığını o kadar da artıyoruz. Sindire sindire ilerleme politikasını kendi üzerimizde uygularsak bir iş yapacağımız zaman daha düşük hatalar ile karşılaşma olasılığımız o kadar da artacaktır.
Konuşmanın ilerleyen kısmında bu acelecilik duygusunun temelinde yatan temel sebep nedir diye ufak çaplı bir düşünce sirkülasyonundan geçtim kendi kendime. Aklımın çokta uzaklarında olmayan babamın bana karşı uyguladığı eğitim metodolojisi aklıma geldi. Her işimde hızlı olmamı talep ediyordu. Bir an önce üniversiteye git, bir an önce okulunu bitir, bir an önce işe gir, bir an önce evlen gibi tembihlerde bulunuyordu sürekli. Üniversiteyi kazanmak için 1 sene daha sınava hazırlanmamı ise nefretle karşıladığını, hatta insanlar arasında benimle çok şiddetli tartışmalara girdiğini dün gibi hatırlıyorum maalesef. Bu babamın bana karşı yaptığı en büyük kötülüklerden biriydi aslına. Bana karşı uyguladığı politika bir an evvel ekonomik olarak benden kurtul oyununun bir parçasıydı. Evet anne ve babamın boşanmasından sonra bu durumu babam kendi ağzıyla itiraf etti. Oysa bir babanın birincil görevi neydi? ‘Ekmek Parası Kazanmak’. Babama karşı vicdani olarak kötü bir yük olarak hissettim kendimi hep. Kendi paramı kendim kazanmam gerekiyordu. Küçük yaşta maalesef zoraki çalıştırıldım. Bu durum bir çocuğun gelişimi için oldukça sıkıntılı bir durum. İlk ve Ortaokul yaşlarında bir çocuğa bu şekilde davranılması ilerleyen yaşlarda çocuk üzerinde travma etkisi yaratacağını kendi gözlerim ile gözlemledim. Avrupa'da çocukların çalıştırılması kendi ayaklarında durma eğitimi aile gözetimi tarafından bizzat aile bütçe vererek yapabiliyorlar. Genç yaşta sırt çantaları ile dünyayı gezip kendilerini geliştiriyorlar bu durum tamamen özgüven gelişimi içindi fakat bizde ya da benim ailemde git çalış mantığı

 daha çok hakim. Küçük yaşlarda zoraki çalıştırıldığım işleri yapmasaydım ne kaybederdim, hayatımda ne değişirdi? ‘Hiçbir şey!’
Hız hayatımdan pek çok şeyi çalıyor. Sürekli aceleci davranış sergiliyorum. Örneğin, ders içeriği ile ilgili bir video izleyeceğim zaman video oynatma hızını 2x yapıyorum. Her ne kadar tam anlamı ile ders içeriğini anlamasamda hızlıca dersin içeriğini bitirmiş olmadaki sarhoş edici özgüven duygusu ile kendimi anladım diye kandırmama sebebiyet verip öğrenme kapasitemi düşürmüş oluyorum her zaman. Piyasada gördüğümüz hızlı okuma, hızlı anlama teknikleri amaca yönelik ve bir meslek için kullanılan tekniklerdir. Anlamak asıl amaç değildir bu tarz çalışmalarda. Önemli olan sindirerek yavaş yavaş okumak. Hız kapitalist sistemin birer dayatmasıdır aslında. Tüketimi artırmak ve tüketimle birlikte gelen üretimi artırmak için dayatılmış bir sistem modelidir. Hız yaparak evet bir şeyleri kazanabiliriz fakat pek çok şeyden de kaybedebiliriz, bunun farkında olmalıyız!
Terapistim ile konuşmamın ilerleyen kısımlarında hız konusundan biraz uzaklaşıp kadın ve erkek ilişki konusuna gelme kararı aldık. Kadın erkek ilişkileri biraz daha rekabetten çok denklik gerektiren ilişkiler olması gerekiyor. Statü vb gibi konularda çok büyük sınıf farkları olmaması gerekiyor. Elbette erkeğin para gibi konularda kadından daha iyi konumda olması erkeğin maskülenliğini arttıracak unsurlardandır fakat önemli olan dengeyi yakalayabilmektir. Eşcinsel ilişkilerde ise aslında özünde rekabet ortamı barındırmaktadır. Bunun en temel sebebi karşındaki partnerinin senin hemcinsin olmasıdır.
Peki kadın ile erkek arasında ten uyumu olmazsa ne olur? Bu soruma terapistim farklı bir bakış açısı ile cevap vermeye çalıştı. Elbette ilişkinin temelinde sevgi, aşk olması gerekmektedir. Bunlar varsa zaten erotizm ikinci planda olacaktır. Erotik anlamda ufak kusurlar sevgi ve aşkın olduğu yerde kafaya takılacak büyük kusurlar olmayacaktır.

Engineer

  • Newbie
  • *
  • İleti: 6
    • Profili Görüntüle
Düzenli terapi yazılarına kendi rızam ile ara verdim. Terapi sayısı oldukça ilerledi ve 1 seneyi devirdim. Sadece cinsellik anlamında değil hayat kalitesi anlamında da pek çok kazanımım oldu. Terapilerde yolun sonuna yaklaştım. Yukarıdaki yazılarımda oldukça devrik ifadelerin olması, yazıları yazarken yoğun düşünce sekansları altında saatlerimi ayırmamdan kaynaklanmaktadır. Ara sıra fikir alışverişi ve fayda sağlamak amacı ile yeni yazılar yayınlamaktayım.