Aslında her şey, Elionun (Timothee Chalemet) Oliverın (Armie Hammer) kendine olan güveninden, rahatlığından, canayakınlık ve kayıtsızlık arasında gidip gelen doğallığından rahatsız olmasıyla başlıyor. Oliver evdeki hayata, İtalyan taşrasına, kasabaya hızla uyum sağlayarak Elioyu şaşırtıyor. İlk bölümde, Elionun ergenlik kibrinin içinde sakladığı özgüvensizliği hissetmek zor değil. Aslında Olivera duyduğu hayranlık ve kıskançlık arasında yaşadığı iç savaşla öylesine meşgul ki, Oliverın ilgisini fark etmiyor. Sonuçta 17 yaşında bir yeniyetme. Onun bu olmamış hallerinde ilk gençlik sancılarımızı görmek mümkün.
http://www.haberturk.com/yazarlar/mehmet-acar/1849614-bir-yaz-hikayesiHoşgörülü baba figürü
Filmde anlatılan, eşcinsel bir aşkın tasviri. Sinema, popüler yanıyla da bu sulara daha önce uğradı. Brokeback Mountain ya da Moonlight (ki Moonlight biraz da Akademinin sayesinde popülerleşti) mesela... Ama hiçbir örnek Guadagninonun filmi kadar sevilmedi, baş tacı edilmedi. Bunda (kendi tespitim değil, yakın bir arkadaşımın görüşüdür; katılıyor ve aktarıyorum) galiba en önemli etken; böylesi bir aşka hoşgörü gösteren, anlayışla karşılayan bir babanın (Prof. Perlman) varlığı da oldu. Benzer durumları kendi hayatlarında yaşayanlar belki yoksun kaldıkları bir baba figürünü öyküde bulmanın huzuruyla Beni Adınla Çağırı daha da çok sevdiler...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ugur-vardan/arzunun-o-belirsiz-nesnesi-40751055