Artık korkmuyorum Vehbi, arayabilirsin...
George Politzer solculuğumuzun tavan yaptığı yıllar...
Öğretmen yetiştirmekten çok güzel kızlarıyla ünlü Gazi Eğitim Enstitüsü henüz yerinde duruyor. Solcuların da kalelerinden biri sayılır. Vehbi diye bir arkadaşla hemen her gün Gazi Eğitim Enstitüsü kantinine uğruyoruz. Ne de olsa kurtarılmış bölge.
Vehbi Özel Yükselişte mimari okuyordu. Ben de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Rusça. Ama okula giden kim? Aklımız fikrimiz gündüzleri Gazinin kantinine takılmak, geceleri poker masalarında uyuyup kalmak.
Siyah maksi bir pardösüm var, 160ı anca geçen boyuma da ne yakışıyor ama...
Henüz 12 Mart faşist darbesi olmamış, ama ortalık çok karışık. Yollarda ağır bir postal kokusu var. Kimse bilmiyor ertesi gün ne olacağını. Öğrenci olayları sürüyor, ama öldürmeler henüz 1970li yılların sonunda ulaştığı seviyede değil.
Vehbi ile gide gele, Gazinin en güzel kızlarından birine ikimiz birden aşık oluyoruz. Ama nasıl bir aşk, anlatılamaz. Hem çok iyi iki arkadaşız hem de aynı kıza aşığız. Uzlaşmaz bir çelişki. İkimiz de birbirimize itiraf edemiyoruz, ama ikimiz de farkındayız.
Tanju Okanın Arkadaşımın Aşkısın şarkısı dilimizde, soluğu Gazi kantininde alıyor, bir masaya oturup kızın gelmesini bekliyoruz. Sevgilimiz sarışın bir afet bize göre. Upuzun sarı saçları ve renkli gözleri var. Biri dönüp masaya baksa, bu güzelliğin, şu iki paçozla ne işi var, diye sormadan geçemez, ama kızcağız da biz ne zaman Gazinin kantinine gitsek masamıza gelip çörekleniyor.
Boy olarak Vehbi benden şanslı, zira kız benden uzun... Ama Vehbinin de bana göre bir dezavantajı var, kafası biraz büyük ve saçları dökülmeye çok yatkın, oldukça seyrek. Daha yirmili yaşlarda tepesi göründü görünecek.
İkimizden bir adam bile çıkmıyor yani...
Ama kız ikimizle de müthiş ilgileniyor, bize öyle cilveler yapıyor, öylesine baştan çıkarıyor ki, Vehbi yurduna ben bekar evime döndüğümüzde ikimizi de şeytan çarpmış gibi oluyoruz. Zaten dönüş yolunda ikimiz de gergin oluyor, kızı soğuk ve çirkin göstermeye çalışıyoruz. İçimizde ise fırtına dolaşıyor.
Gazide yatılı kalan kız hafta sonları evci çıkıyor, ama bize nerede ve kimde kaldığını asla söylemiyor. Akrabalarında kaldığını söyleyip, hemen lafı değiştiriyor. Biz de unutuyoruz tekrar sormayı. Sorsak da yine atlatıyor. Belli ki hafta sonunda kaldığı yerin kapısına dayanmamızı istemiyor. Ne olur ne olmaz...
Ama bu arada ne hediyeler götürüyoruz kıza, ne bulursak ama... Çiçekler, sigaralar, yiyecekler, dondurmalar... Hepsini bir çıkına dolduruyor, teşekkür ediyor, bize iltifatlar yağdırıyor ve saati gelince de kalkıp gidiyor.
Bir gün Vehbi işinin çıktığını ve o gün benimle gelemeyeceğini söyledi. Biraz da için için sevinerek otobüse atladığım gibi soluğu Gazide aldım. Nihayet ve ilk kez kızla yalnız kalacaktım. Heyecandan kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Kim bilir belki de bu kez yalnız kaldığımız için o bana daha sıcak davranacaktı, ben de ona aşkımı ilan edebilecektim. Gözlerine baktıkça kendimi okyanuslarda sanıyordum.
Kantine girdiğimde bu kez onu beni beklerken gördüm. Bu artık dayanılmaz bir şeydi. Bacaklarım titriyordu. Heyecanım yüzümden okunuyordu besbelli ki, beni görünce hayrola, neyin var, diye sorma ihtiyacı duydu.
Yutkunarak, hiç diyebildim ve karşısındaki sandalyeye yığıldım. Tanrım, sanki daha da güzelleşmişti. Şapşal şapşal bir süre baktım. Neden sonra günlük konuşmaya daldık. Çok neşeli bir kızdı ve gülmeyi de güldürmesini de biliyordu. Vehbinin neden gelmediğini sormadı bile. Bu benim için inanılmaz bir umuttu. Demek Vehbinin yokluğu bir şeyi değiştirmiyordu. Kız benimle ilgileniyordu, çok açıktı bu. Yüreğim yerinde duramıyordu artık ve sanırım ayak ucuma kadar inmişti, zira sesi oradan geliyordu.
Ne konuştum, neler konuştum, neler anlattım hiç hatırlamıyorum, ama masadan kalktığımda cebimdeki paranın neredeyse tamamını orada bırakmıştım. Çok değildi, ama ay sonuna kadar beni idare etmesi gereken bir paraydı. Dolmuş paramı avucuma sıkıştırmıştı sarışın dilber ve bu kalsın, demişti. Hafta sonu evci çıkacağım, Pazartesi veririm...
Uzatmanın anlamı yok... Bir keresinde de Vehbi ile gitmeme kararı almıştık. İkimizin de güya işi vardı, ama Vehbi o gün gitmiş, onu da bir otobüs parasıyla göndermiş o akşam.
İster inanın, ister inanmayın o günden sonra tüm Gazi seferlerimiz hüsranla bitti. Kızı bir daha göremedik.
İlk aşkım böyle büyük bir darbe ile sonuçlandı. Uzun süre unutamadım elbette. Çok güzel şeyler söylemişti bana ve gururum okşanmıştı. Ama aynı hızla aynı gurur yerin dibine de batmıştı. Adını, soyadını, memleketini biliyorduk. Bir tek Ankarada kimde kaldığını bilmiyorduk.
Onu da sonradan, yakın arkadaşlarından öğrendik soruştura soruştura.
Dostunda kalıyormuş.
Bizim gibi bir yığın insanla görüşüyormuş meğer, bilemezdik. Biz iki aptal aşıktık.
Bizi neden erken sepetlediğini, ya da ertesi gün neden geç randevu verdiğini sonradan anlayabildik. Arada başka randevular alıyormuş.
Yaramız kabuk bağlamaya başladığı günlerden birinde Vehbi bana ansızın dönüp de ne dese beğenirsiniz?
Oğlum, ikimiz de hiç aynaya bakmadan gittik. Neyimize güvendik lan biz de, gittik okulun en güzel kızına kur yapmaya kalktık? İkimiz de bir sene kaybettik. Hadi sen neyse, ben babamın parasıyla okuyorum.
Vehbi inatçı çocuktu. Belki izini bulmuştur sonradan. Bir daha hiç konuşmadık yediğimiz bu kazığı çünkü. Ama Vehbi ile arkadaşlığımız da bitti o olaydan sonra. Kırk yıl sonra, bir telefon geldi: Ben Vehbi, diye. Unutmuş gitmişim. Ancak Gazideki kızı söyleyince hatırlayabildim onu. Buluşalım, dedi, ama...
Korktum, gidemedim.
http://www.halkindostlari.com/makale/5/2015/10/08/artik-korkmuyorum-vehbi-arayabilirsin.aspx