Manevi Taciz
Kadının sinsi düşmanı: Manevi taciz
Narsist sapıkların, özellikle kadınlar üzerinde uyguladıkları 'manevi taciz' endişe verici boyutlarda. Manevi taciz sadece eşler arasında değil, arkadaşlar arasında da yaygın olarak görülüyor. Bu tür şiddete maruz kalan kadın, karşı karşıya kaldığı durumu çoğu kez adlandırmakta güçlük çekiyor
Günümüzde başta kadınlar olmak üzere birçok insanı ilgilendiren sorunlardan birisi de hemen daima narsist sapıklar tarafından uygulanan psikolojik şiddet. Bu öyle bir şiddet ki uzun yıllardır Fransa'da manevi taciz kurbanları üzerine çalışan psikiyatrist Marie-France Hirigoyen'e göre "Bir insan, karşısındakini manevi taciz uygulayarak yıkmayı başarabilir. Bazı durumlarda, bu hırslı saldırganlık ruhsal bir cinayetle bile sonuçlanabilir."
Ama esas önemlisi bu tür şiddete maruz kalan birçok kadının karşı karşıya kaldığı durumu adlandırmakta güçlük çekmesi, toplumun bu şekildeki dolaylı şiddete duyarsız kalması ve Hirigoyen'e göre "Hoşgörü bahanesiyle insanların bağışlayıcı bir tavır takınması". Aslında manevi taciz çok yaygın bir sorun; yalnızca eşler arasında değil, arkadaşlar arasında da görülebiliyor ve bazı işyerlerinde kadınların veya erkeklerin en önemli sorunu olarak yaşanabiliyor. Ülkemizde eşlerinden ayrıldığı için öldürülen kadınların birçoğunun arkasında narsist sapıklık öyküsü olduğu biliniyor.
Bu tür insanlar aramızda yaşıyor ve herhangi bir tedavi görmedikleri gibi bazen kendilerini 'tutkulu aşk' yaşıyor gibi gösterip her şeyi bunun için yaptıklarına insanları inandırmaya çalışıyorlar. Bunlar ya kıskanç kocalar ya da başkalarını kullanan çok zeki ve başarılı insanlar olabiliyor.
Maskelenmiş cinayet
Fransız psikiyatrist ve psikanalist Marie-France Hirigoyen, 'Manevi Taciz: Günümüzde Sapkın Şiddet' isimli kitabında Fransa'da 2 milyon kadının maruz kaldığı "manevi taciz"i bütün yönleriyle ama esas önemlisi kadınları yargılamadan, onları bütün duyarlılıkları ile yansıtarak anlatıyor. Kitabın bir bölümü işyerlerinde yaşanan manevi tacize ayrılmış. Temel özellikleri patolojik düzeyde narsizm, âşık olamamak veya aşkı küçümsemek, tembellik, karşısındaki insanları kendi uzantısı nesneler olarak görmek, megalomani, şükran duygusunun olmaması, yaptıkları kötülüklerden gerçek anlamda acı ve pişmanlık duymamak, sorumsuzluk, kan emicilik, paronoya, manipülasyon yapmak ve karşısındakileri kendi çıkarı için kullanmak, kadının öteki olmasına yani bütün kişiliğine karşı duyulan kıskançlık olan bu kişiler, genellikle yaşam sevinci dolu, saydamlığı seven, 'habislik derecesinde iyimser', hoşgörülü, belli ölçülerde saf ve iyi insanları (kadınları) başlangıçta en iyi halleri ile görünerek ağlarına düşürüyorlar ve kadınlar çok sonra durumun farkına vardıklarında ise iş işten geçmiş oluyor ve sonunda derin acılarıyla baş başa kalıyorlar.
Aslında narsist sapık kişi, sinsi bir baskı uygulayarak "kurbana kendine olan hâkimiyetini kaybettiriyor, onu sahipleniyor; kurbanı boyun eğme ve bağımlılık konumunda tutuyor, onda derin bir iz bırakma amacıyla, onu derin bir şekilde etkiliyor". Bu kişiler bir virus gibi kurbanın ruhsal aygıtını 'infiltre' ediyor ve onların 'genlerine yerleşerek' kurbanın kişiliğini bozmaya, yıkmaya ve kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. O kadar ki bir süre sonra kurbanlar narsist sapıklarla derin bir empati yaparak kendilerini yalnızca onların isteklerini yapar halde buluyorlar. Bazı kurbanlar, narsistin düşüş yaşarken yaşam arkadaşlarının paçalarına tutunarak kendisiyle birlikte diğerini de aşağıya çektiğini ve bunun kurbanda yol açtığı boğulma duygusundan bahsediyorlar.
Narsist sapık kişiler kurbanı yok etmek yerine, onu yavaş yavaş uysallaştırma ve 'el altında bulundurma' stratejisi izliyorlar. Bu amaçla kurbanda ağır suçluluk duygusu uyandıracak davranışlarda bulunuyorlar; o kadar ki kurbanların çoğu "kendini hak etmeyen, cezalandırılabilir bir günah keçisi" pozisyonuna getirerek "ezeli ve ebedi kurban haline dönüşüyor". Patolojik narsizm konusunda bir kitabı bulunan Sam Vaknin'e göre "Tüm narsistler önce idealize edip daha sonra devalüe ederler. Bu kısa, acımasız devalüasyon tacizdir. Bu narsistik davranışın merkezinde yatar. Narsist kişi yalan söyler, hakaret eder, sömürür, alçaltır, manipüle eder, kontrol eder ve yok sayar. Tüm bunlar taciz şekilleridir".
Soğuk şiddet
Narsist sapıklar, doğrudan iletişimi reddederek, dilin biçimini bozarak, yalan söyleyerek, alaya alarak ve aşağılayarak, kurbanın çelişkilerini ve saydamlığını kullanarak, saygınlığının yitirilmesini sağlayarak güçlerini kabul ettiriyor ve kurbanlarını 'paralize' ediyorlar. Kurbanlar baskıya karşı çıktıklarında daha doğrusu "tepki göstermeye, bir insan olarak kendisine yer edinmeye ve biraz özgürlük kazanmayı istemeye" başlayınca narsistin nefreti ve şiddeti ile karşılaşıyor. Bu süreçte "yermelerden, düşmanca imalardan, küçümsemelerden ve hakaretlerden oluşan soğuk bir şiddet söz konusu ve yıkıcı etki, görünürde zararsız ama sürekli olarak tekrar edilen saldırılardan ve bunların sonunun olmadığının bilinmesinden" kaynaklanıyor. Sonunda kurbanlar köşeye sıkışıyor; benlikleri ağır ve müphem bir korkunun egemenliğine giriyor ve sanki yaşamları artık hiç değişmeyecekmiş gibi bir duyguyla başlarına gelenleri kader gibi yaşamaya başlıyorlar. Bazen bu şiddet, kurbanların intihar etmesi ile sonuçlanıyor ve bazı vakalarda narsist sapıklar kurbanı intihar etmesi için kışkırtıyorlar.
Kadınların narsist sapık birisiyle yaşarken düştükleri zor ve acılı durum, bazen 'mazoşizm' veya suç ortaklığı olarak görülebiliyor. Narsist sapık başkalarına hep iyi yüzü ile mağdur/kurban olarak görünmeyi başarabilmekte; kurbanlar kendi yakınlarına bile başlarına gelen bu sinsi kötülüğü anlatmakta zorluk çekmekte, birçoğu başlarına gelenleri, bütün belgeleri koruyarak, bazen şiddet sözlerini (küfürleri vs) teybe kaydederek belgeleme yoluna gitmektedirler. Uzmanlar, kadınların önce sapıklığı adlandırarak ve karşılaştıkları kötülüğe öfke duyarak işe başlamalarının önemi üzerinde duruyor ve kadınlara "kimseye bir açıklama borçlu değilim ama kendime bir hayat borçluyum" bilinci ile davranmalarını, mümkün olan en kısa sürede ve gerektiğinde profesyonel yardım alarak ve arkalarına bakmadan bu kötülük çamurundan çıkmalarını, sonra da acılardan kurtulmanın ve iyileşmenin yollarını bulmalarını öneriyor.
'Aşk Manipülatörleri'
Başka bir Fransız psikoterapist Isabelle Nazara-Aga tarafından bu kez daha popüler dille yazılan 'Aşk Manipülatörleri' isimli kitapta (Sistem Yayınları, 2006)
aşkı manipülasyon ve kadınları kullanmak için araç gibi görenleri bütün özellikleri ile sergiliyor. Yazar, hastası olmuş bir çok kurbanın anlatımlarını aktararak 'Yepyeni, güpgüzel' başlayan bir ilişkinin nasıl trajediye dönüştüğünü 'Bir kere bağlanınca sonuna kadar gidilir!', 'Birlikte yaşam ya da soyutlanmanın başlangıcı', 'Peki ya cinsellik', 'Toplum içinde gülücükler, yalnızken hakaretler', 'Hasta eden bir aşk?', 'Çıldırtan tartışmalar', 'Gitmek, evet ama..', 'Ayrılık: Ne cesaret!' ve 'Yeni bir başlangıç' bölümlerinde ayrıntıları ile anlatıyor.
Isabelle Nazara-Aga, "Narsist sapıkların varlığından önceden haberdar değilsek, pek azımız tehlikeyi zamanında sezebilir. Pek azımız suçluluk duygusu taşımadan çekip gidebilir" diyerek "Psikolojik ve duygusal vampirlik" olarak nitelediği bu sürecin zorluklarına bütün kadınların dikkatini çekiyor.
Bu iki kitap, birçok kadın ve erkek için yaşamsal bilgiler içeriyor ve bir kez daha başımıza gelenleri anlamak için bilginin ve deneyimlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dilerim başkalarının acıları başımıza gelenleri oluş halindeyken anlamamıza yarar ve böylece kadınların (belki erkeklerin de) acıları azalır.
Not: Bu konuda Türkçede başka kitaplar var mı bilmiyorum ama meraklıları
http://samvak.tripod.com adresinde yeterli bilgi bulabilirler.
Prof. Dr. Şükrü Hatun: Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi