Emre Bey bu tarih yazıyı yazdığım tarih değil. Bir numarada görüşme yaptığımız tarihten bir gün öncesi. O gün bunu anlatmak istedim fakat sıra gelmedi.
5 ocakta Hüseyin beyle telefonla konuştum. Bana eşcinsellerde olan bazı ortak özelliklerden bahsetti. Anne- Baba kavgaları, anneye acıma, onunla uyuma, annenin çocukla birlikte banyo yapması
Ben telefonu kapatınca çok mutluydum. Yıllar sonra tedavi ışığı yandı bana. Gece her zaman olduğu gibi 4 de uyandım. Normalde tekrar uykuya dalmam 1 saate yakın zaman alır. Fakat mutluluğum hala devam ediyordu ve ben yastıktan Hüseyin bey yapıp, sarıldım ve hemen uyumaya devam ettim.
Uyandığımda saat sekiz buçuktu. Beynim görüşmeyi yorumlamıştı ve hayatımın içinde, Hüseyin beyden aldığım bilgileri yorumlamıştı. Onları hayatımın içinde bir yerlere oturtmuştu. Ben her zaman ağlayan feminen bir insan değilimdir, arkadaşlarım beni ağlarken hiç görmedi. Fakat ben dayanamayıp ağlamaya başladım, evde yalnızdım. Saat 10.30 gibi hala ağlıyordum. Her zaman kendimi suçlu hissederim ancak bu defa öyle hissetmiyordum. Genelde depresyonu hissederim. Burada uyuşukluk, utanç, yalnız kalma isteği, platonik aşk vardır. Fakat bu kez ben üzüntüyü hissediyordum. Depresyondan farklı olarak yalnız kalmak istemiyordum ve birine sarılıp ağlamak istiyordum. Bu düşünce bana çok yabancıdır çünkü normalde ben başkasının yanında ağlayamam.
Ağladığım şey şuydu; bende herkes gibi dünyaya geldim ancak benim yetiştirilmeme hiç dikkat edilmedi. Kendimi annemle babamın eline verilmiş bir oyuncak bebek gibi hissettim. Benim değerimi bilmeden, isteyerek yapmadılar tabi fakat kolumu bacağımı kırmışlar, üzerimi karalamışlar gibi hissettim. Yani bana gerekeni değil gereksiz şeyleri yaptılar gibi düşündüm. Kendimi çok şanssız hissettim, keşke yoksul olsam ama sağlıklı olsam en azından umudum olurdu dedim.
Kalkıp kahvaltı hazırladım bu en sevdiğim şeylerden biridir. Ancak odama geldiğimde tekrar ağlamaya başladım. Onları hiç tanımamış olmayı istedim, benden çok önemli haklarım aldılar.
Sonra en iyisi dedim ben sahilde yürüyüş yapayım, yürümeyi severim çünkü. Tershaneden başladım, bostanlı iskelenin ötesine kadar geçtim. Uzunca bir süre kafamı aynı düşünceler kemirdi. Sonra etrafla ilgilenmeye başladım. Sonra aynı yolu geri yürüdüm.
Eve döndüğümde tekrar ağlamaya başladım. Saat 6 oldu ben hala ağlıyordum. Yatağıma tekrar yattım. Annemler eve geldi beni öptüler ama ben belli etmedim ve çok tiksindim.
Onlara durumu söyleyemem çünkü çok gururum kırılır. Beni aşağılayan çocukları da onlara hiç anlatmadım, aşık olduğumu da anlatmadım. Korktuğumu da anlatmadım. Söylemekten kendi geleceğimi olumsuz etkilerim diye de korkuyorum. İnternette bir eşcinsel şunu yazmıştı, keşke söylemeseydim gözlerimin önünde yaşlandılar. Ben onlara çok kızgınım ama yine de söyleyemem, onları üzer zarar verirsem, kendi aileme zarar vermiş olurum, buda benim zaten yolunda gitmeyen hayatıma bir olumsuzluk daha ekler.
Onlar bunu kasten yapmadı, onları suçlamamalı anlayışlı olmalısın diyor bana aklım. Ben bize karşı kötülük yapanlara karşı da anlayışlı olmak gerektiğini düşünüyorum. Kötüler diye bir şey yoktur. Onların davranışlarının bazı sebepleri vardır. Onlar yollarını kaybetmiş insanlardır. Fakat bugün kendime anlatamadım bunları, ikna olamadım. Evde durmak istemiyorum artık.
Dışarı çıkmazdan evvel ki davranışım tuhaftı. Ağlarken pc başındaydım ve youtube da daha önce izlediğim videolar vardı. Orada dövüşen güçlü kadınlar vardı. Onları izledikçe güç kazanıyordum sanki. Orada dövüşen benmişim gibi güçlendim.
Peki ben neden erkekleri değil de kadınları izledim. Dün Yuri Boyka yı izledim yine aynı özdeşim oldu. Burada bir gariplik var.