EŞCİNSELLİK YIKANMAKLA GEÇER Mİ?
Sanırım yaklaşık 3-4 senedir, mütemadiyen yastığa başımı koyduğumda, birgün bu yazıyı yazdığımı hayal etmişimdir.
Şubat 2013
Otomobilin içinde annem babam ve kardeşlerimle yol alırken, ışıkların arabanın içine girip tekrar kaçışlarını kafamda bir oyun gibi izliyorum. Bir an 10 yaşındaki kardeşimin söylediklerine kulağım takılıyor. Arabanın radyosundan gelen Kuran sesinden olacak ki “bugün kadir gecesi mi” diyor, gülümsüyorum, öyle ya çocuk nerden bilsin, babam “hayır kızım, Perşembe gecesi bugün, kadir gecesi kadar olmasa da mübarektir.” Diyor. İnsan kaç kere tanık olur ki, haftanın hangi gününün olduğuna bu kadar vurgu yapıldığına? Bu soru adeta, aklıma kazınsın diye bu muhabbetin ayarlı olduğunu düşündürüyor sonradan. Derken varacağımız yere geliyoruz ve birbir merdivenleri çıkıp sevgili amcamın kapısını çalıyoruz. Evden buraya adım atan babam ise klasik evrimini geçirip, evdeki suskunluğunu ve asık suratını, neşe ve gevezeliğe bırakıyor. Birebirken ya da kendi evimizde asla duyamadığım anılarının ardı arkası kesilmiyor ve yaptığı esprilerle milleti kırıp geçiriyor. Pürdikkat dinliyorum ve içimden geçiriyorum “ nasıl yahu, telefonda 2. Dakikaya geçmenin mümkün olmadığı, bişey anlatırken ortasında ya kalkıp televizyon açan ya da kalkıp giden, bişey sorduğunda cevap vermeyen adam –benim babam- nasıl bu kadar neşeli ve konuşkan biri haline geliyor.” Eve dönüyoruz ve biraz üzgün biraz kızgın yatıyorum. Sabah güneş gözlerimi okşarken, aklımdan gördüğüm rüya geçiyor.
-Yatağımdan kalkıp banyonun önüne gidiyorum, içeride yıkanan babamı görünce yanına giriyorum, soyunuyorum ama onun bacağı boyundayım
-herhalde tekrar çocuk oldum, diyorum kendi kendime
Beni yanına alıp yıkıyor, daha sonra beni “kırmızı, turuncu, sarı” gibi içaçan renklerden dokunmuş bir havluya sarıyor. Havlunun sıcaklığını hala hatırlıyorum ki aynı zamanda da yumuşacık
Garip olansa sardığı havlu şu anki halime ait olduğu için bana büyük geliyor ve yerlere sürünüyor ama benim şu an kullandığım havlu değil, hayatımda ilk kez gördüğüm havlu.
Şu an gerçekten kullandığım havlu ise babamın kendisinin sarındığı havlunun ta kendisi. O benim havlumdu ama şu an küçüğüm o da bana büyük gelcekti diye geçiriyorum içimden.
Banyodan çıktıktan sonra babam beni kucağına alıyor ve kucağına alırken, sanki yerden kucağa değil de, topraktan göğe yükseliyorum.
Daha sonra beni yatağa bırakıp kendisi de yanıma uzanıyor ve koyun koyuna uzanıyoruz.
Gözlerimi açtığımda ise şaşkın şakın bakınıyorum ve küçülmediğimi hala 23 yaşında olduğumu görüyorum. Hangisi gerçek hangisi rüya, gerçek olan ne bilmiyorum. Gördüğüm rüya tuhafıma gitmiyor çünkü yaklaşık 1 ay kadar önce rüyamda, benimle sevişmek için soyunan bir adamın yanına uzandığımı; birdenbire o adamın babama dönüşmesini ve duyduğum utancı hatırlıyorum.
Yatağımdan kalkarken telefonumu elime alıp kanepeye oturuyorum akşamdan kalan mesajlara bakıp en yakın arkadaşımın mesajına cevap yazıyorum. Ailelerden konuşurken bir şekilde konu babama geliyor. Ve ona
“sanırım ailemden uzakta çok daha mutluyum, evde ağzını açmayan babam dün amcamlarda yine bülbül gibi şakıdı, kırdı geçirdi milleti, sinir oluyorum bu tavırlarına”
Yazıyorum. Anında cevap yazan arkadaşım bir türlü cevap yazmıyor. İletilmiş mi diye bakıyorum, son gönderdiğim kişi “BABAM” yazıyor. Tekrar çıkıyorum menüden , geri giriyorum, çıkıyorum, giriyorum,
Arkadaşıma atacağım mesajı yanlışlıkla babama attığımı fark ediyorum ve derin bir sessizlik . . .
Hayatımın son 4-5 senesi , babama söylemek isteyip söyleyemediklerim, sürekli boşa çıkan mücadelem kısaca bir film karesi olarak geçiyor gözümün önünden
FLASHBACK (film karesi, okunmaması yazının anlaşılabilirliğini etkilemez)
2007 Nisan-Mayıs
Bir eşcinsel arkadaşlık sitesinde gezinirken, “1mesaj alındı” iletisini heyecanla açtığımda, o ismi görüyorum. Hüseyin Kaçın, eşcinsellikle ilgili bir takım iddiaları var. Yazı pek ilgimi çekmezken, birden “eşcinsellik bir yönelim değil, birtakım yanlışların sonucudur ve düzeltilebilir bir durumdur” cümlesine denk gelen bir yazı ilgimi çekiyor. Mesajını cevaplıyorum.” Terapi şu kadar TL, şu kadar seansta seni iyileştiririm “ gibi bir dalavere beklerken, benimle sohbet etmeye başlıyor. Bir gün iki gün derken
2008
ÖSS ye hazırlanıyorum ya, çok yoğunum, çok önemli işlerim var(!)
Bir yandan HK nın hayatımla ilgili tespitlerini hayretle takip ederken, bir yandan önemli işlerimin arkasına atıyorum. Bir aralar “bir dua varmış, okuyunca iyileşiyormuşsun, sen bir süre bekle” diye tabir-i caizse rafa kaldırıyorum psikolojik boyutu
( o zamanlar bu kadar komik gelmemişti bu yaptığım, şu an yazarken gülmeme engel olamadım
)
Derken dualarla düzelmediğimi görünce tekrar dönüyorum HK a ve benden kalkıp Edirne ye gelmemi istiyor, bunu başarırsam büyük bir adım atmış olacağımı da ekliyor. Ailemden habersiz kalkıp Edirneye gideceğim. Düşüncesi bile fırtınalar koparıyor, en nihayetinde gidemiyorum. Öss yi de kazanamıyorum ki elde var sıfır.
2009
Öss yi kazanamıyorum fakat üniversiteye yerleşen arkadaşlarımın yanından ayrılmayarak, tabir-i caizse üniversiteli hayatı yaşıyorum. İlk tecrübemi büyük aşk yaşadığım(
) yeşil gözlü, sarışın, uzun boylu, geniş omuzlu, ancak rüyalarıma girebileceğini sandığım birisiyle yaşıyorum. Beni terk edince de bir de içki ekleniyor “asla yapmam, yapacaksam öleyim daha iyi” dediklerimin arasına. Ama ne hikmetse bu sırada Türkiye nin en iyi üniversitelerinden birine ve en gözde bölümlerinden biri olan , çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bölüme yerleşiyorum.
2010
Üniversitede en iyi yerlerden birine yerleşilmiş, aileden ayrılmış, çocuğumuz uzakta diye paranın su gibi akıtıldığı, ergenliğin bittiği, en alımlı ve çekici çağlarımın başladığı bu sezonda kendimi birdenbire gaylife denilen bataklığın içinde buluyorum. Girdiğim barlarda bütün akbabalar etrafımda , bu rezalet ise benim gururumu okşuyor.
2011
Yıllardır bana aşık olan bir kızla “deneyelim bakalım” sürecine giriyorum, bütün gaylife ı bir anda terk ediyorum ve birdenbire uslu çocuk, hetero erkek moduna giriyorum. Eşcinsel porno bile izlemezken, kafamı kaldırdığımda erkeklere bakmıyorum bile. Fakat bu durum çok sürmüyor ve 6 aydan sonra patlak vererek büyük bir hüsranla sonlanıyor ve başladığım yerin daha da altında bitiriyorum bu ilişkiyi.
2012
Bi şekilde babaya söylenemeyenler yazıya dökülüyor. Bi şekilde bir şeyler söylenmeye çabalanıyor fakat ne cesaret ne bunu yapacak güç yok. Sürekli yakınmalar devam ediyor. Sözde kız arkadaştan ayrılmanın da verdiği hayal kırıklığı ile erkeklere daha da sarılıyorum ve derecede olan ortalamam neredeyse yarısına kadar düşüyor, doğru düzgün ders bile geçemiyorum. Hergün bunalım, hergün içki, hergün barlar, hergün hergün . . .
2013 ocak
Bu sefer battığım gaylilfe değil, artık sosyal ortamımdan insan tavlayabilecek cazibeye ulaşmış, en maço tipleri bile keşfedip arkamdan sürükleyen bir canavara dönüşmüş, hergün alkole sigaraya kendimi vermiş, Allah ı sorgulayan bir tip oluyorum. Tuhaf bi şekilde de bir yandan yine Allaha dua ediyorum, “Allahım ben sanırım ateist olacağım, ben ateist olmadan canımı al” diye. HK a anlatıyorum ve bana eşcinsel kimliğimin artık yer edinmeye başladığını, muhtemelen geç kaldığımı ve 30 yaş grubuna kaldığımı söylüyor ve tembelsin diye ekliyor. “tembel”. Tembel olduğumu biliyorum ama tuhafıma gidiyor açıkçası, çünkü şimdiye kadar Türkiye derecesi yaptığım akademik başarılarım benim tembelliğimi saklıyor ve insanların övgüleri bitmiyor ki, tembelliğin farkındalığına ulaşayım. 30 yaş muhabbetine canım sıkılıyor ve eve de gelip durulduğum bir dönem olan
Birkaç hafta önce
Den bugüne kadar
HK nın “babanla bir şekilde ilişki kurmalısın, bir yerden başla artık, bana babalık yapmadın de, sesini yükselt, İNSAN KADIN DOĞAR AMA ERKEKLİK KAZANILIR” sözleri kafamda gezinirken Kuran okuyarak Allaha dua ediyorum.
“Allah’ ım bütün mücadelem senin rızan için. Ben hayatımı yaşar giderdim ama senin razı olmadığını düşündüğüm bu yoldan kurtulmak istiyorum. Nerden başlayacağımı bilmiyorum, bana yol göster, nolur bana yardım et” diye
Ve devamında gördüğüm, HK nın tabiriyle “psikanaliz tarihine geçecek” olan rüyamı hatırlıyorum
-FLASHBACK SONU-
Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor, bir türlü gözlerime inanamıyorum, “Allahım ben naptım, nasıl yaparım böyle bir hata” sürekli bunu söylüyorum kendime
Babamın çalışanını arayıp, bir an önce telefonu alıp mesajları silmesini istiyorum, babamın işyerinde olmadığını, telefonunun da yanında olduğunu söylüyo.
son 5 senedir 1 kere bile yapamadığım “ağlamak” Cuma selasının ilk cümlesiyle beraber kendini bırakıyor. Öyle böyle ağlamak değil, neredeyse ağlamaktan bayılacağım.
Arkadaşıma durumu anlatıp “napcam ben napcam ben” diyorum
( sanırım bu hissi hayatım boyunca unutamayacağım)
Çaresizliğimle beraber cumaya camiye gidiyorum
“Allahım neden böyle oldu, sanırım ettiğim dua kabul oldu fakat bu kadar zor mu olacaktı, nolur bana yardım et” diye dua ediyorum ve camiden dönünce bir süre evden kaçıp tekrar dönmemeyi düşünüyorum. Babamdan hiçbir ses yok ve gergin bekleyiş başlıyor. HK yı arıyorum fakat terapide olduğunu akşam konuşabileceğimizi söylüyor. “Akşam babayla yüzleşme var , 5 senedir beklediğim an gelmiş, bilse konuşurdu” diye kendimi fazla önemseyen düşüncelere kapıldıktan sonra cesaretimi toplayıp babamı arıyorum
-Alo baba, akşam bir yerlerde oturup konuşsak olur mu?
-olur
Tek kelime edip telefonu kapatıyor ama babamın her zamanki tavrı olduğundan durum hakkında hiçbir analiz yapamıyorum ve babamın dönmesine 2 saat varkenki zamanda 1 paket sigaranın dibini buluyorum.
Gelen arama : Babam
Zaman duruyor. 5 saniyelik zaman 5 yıla çıkıyor ve küçük bir dua okuduktan sonra telefonu açıyorum
-ben geldim kapının önündeyim
Zaman yine duruyor, iniyorum ve babam cama koyduğu koluna çenesini dayamış beni bekliyor
Arabaya biniyorum ve
-dondum çok soğuk
Diyorum.
Oturacağımız yere gidene kadar arabada başka tek kelime edilmiyor ve hayatımda görüştüğüm en yakışıklı insanda bile duymadığım kadar büyük bir heyecanla gideceğimiz yere doğru ilerliyoruz. Yolda takıldığımız her trafik lambasının geri sayan saniyeleri birer birer kafama vuruyorlar adeta ve beynimde bulanıklaşıyor görüntüleri.
Oturacağımız yere geliyoruz ve babam adamdan kağıt kalem istiyor.
Ben söylemek istediklerimi yazdıracağını düşünüyorum ki “ben yazmak istemiyorum, konuşmak istiyorum” diyorum
-tamam yine konuşcaz , diyor.
Verdiği kağıda her şeyiyle aylık giderleri yazdırıyor ve gelirini söylüyor, gelirnin giderleri karşılamadığını gösteriyor ve
-sen olsan napardın, diyor.
Ben ise daha önce yazdığım mektupta provasını yaptığım konuşmadan aklıma gelenleri söylüyorum
-ben sana, bana alıp satmadın demiyorum ki, maddi olarak her şeyi verdin, etrafımdaki arkadaşlarımın standartlarının üzerinde yaşıyorum ama onlardan daha mutsuzum çünkü ben maddiyattan değil maneviyattan bahsediyorum, benimle ilgili hiçbişey bilmiyorsun,
Bana annemle ve annemin ailesiyle olan problemlerinden bahsediyor, ben de
-bunlar benim problemim değil, ben senin tavırlarının benim hayatımdaki etkisinden bahsediyorum, ortaokul ve lisede doğru düzgün hiçbir arkadaşım olmadığını, etrafıma gösterdiğim ukala tavrımın altında koca bir özgüven eksikliği yattığını biliyo musun, şimdiye kadar baş başa yaptığımız bişey söyle bana, ben seni “para lazım” muhabbetinden başka bişey için arayamıyorum, sen de beni sadece “paran bitti mi, kiran yattı mı, kredi kartının borcunu ödedin mi, uçak bileti alıyım mı” diye arıyorsun, hiçbişey konuşmuyoruz, aramızda hiçbi muhabbet yok
Bana uzakta yaşıyosun, nasıl beraber vakit geçirelim diyor
Bi tıkanıyorum, kafamı eğiyorum, ağlayacak gibi oluyorum, sonra madem bu kadarını yaptım iyice bokunu çıkarayım diyip gözünün içine içine bakıyorum babamın, sonra elini tutuyorum öpüp üstüne yatıyorum
(inanılır gibi değil, babamı öptüğüm tek zaman bayram sabahıdır ki, durup dururken bu yaptığım beni alıp rüzgar gibi savuruyor )
Sonra toparlanıp devam ediyorum
-ben şimdiden bahsetmiyorum, küçükten beri, beni kadınların arasına terk ettin, önümde hiçbir erkek rol model yoktu benim için, dedem ruh hastası, amcam ın ölsek umrunda olmaz, abim yok,
Bana çok derin dertlerinden bahsediyor, kimsem yok diyor
İnanamıyorum, babamdan bunları duyduğuma, sorduğum soruya bile cevap vermeyen babam bana “kimsem yok dertleşcek” diyor
-ben varım diyorum, ben varım
-bana anlat, bütün çabam bunun için, bütün çabam diğer baba oğullar gibi olmadığımız için, aramızdaki ilişki normal değil, resmi ve soğuk, başkalarına karşı farklısın ama seni kıskanıyorum
Diyorum
“sen varsın tabi, tek ümidim sensin, bana bişey olsa kardeşlerine kim babalık yapcak, sen ve kardeşlerin olmasa çoktan ölmüştüm ben” diyor
(her safhada inanamıyorum demek istiyorum, şu an yazarken bile “Allahım rüyaysa, ömür boyu uyuyayım “ diyorum içimden
-Allah korusun, daha önümüzde çok güzel günler olacak, bana o kadar yatırım yaptın, meyvelerini alcaksın, diyorum, oturup konuşamadığımız onca şey var
Sonra birden “yeni bi köfteci açılmış, yarın oraya gidelim mi beraber” diyor
Aklıma yıllar önce HK nın benden istediği “baba hadi bir yerlerde baba oğul bi çay içelim” cümlesi geliyor, “hiçbişey demene gerek yok, sadece gidin ve beraber çay için” diye eklediği ve bunu bile yapamadığım, ardından bunu söylemek bi yana, babama söyletmemin şapşal gururu yüzümden okunurmuşçasına sırıtıyorum
Yerimden kalkıp babama sarılıyorum
Bayramlardaki gibi el öpmekten sonra 5 saniye süren sahte sarılmalardan değil
Sarılıyorum ve dakikalarca kımıldamadan öylece duruyorum
Diğer yanına sarılıyorum yine duruyorum
Babam beni eve bırakıyor ve 8-9 saat boyunca yaşadığım gerginliğin vermiş olduğu yorgunlukla kendimi yatağa atıyorum
Evde kimse yok
Babam eve geldiğinde yanına gidip, konuşmayı yeni öğrenen bir bebek gibi her konu hakkında konuşuyorum, espri yapıyorum, adeta sihirli bir değnek değmişçesine konuşamadığım babamla konuşabiliyorum.
Hala da aptal aptal sırıtıyorum . . .