Gönderen Konu: MAĞARA ve ANNE  (Okunma sayısı 2164 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4381
    • Profili Görüntüle
MAĞARA ve ANNE
« : 24 Mayıs 2024, 01:48:30 ös »
Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü 1. Sınıf 2013- 2014 Güz Dönemi Felsefi Metinler II Dersi Ödevi
Ertuğrul Tulpar 230124001
Platon’un Devlet’i 7. Kitap Ne Anlatır?
Konu kısaca eğitimle aydınlanmaktır. Aydınlığın kaynağı güneştir. O bizi hem aydınlatır hem de ısıtır. Mağarada çocukluğundan beri boyunlarından zincirlenmiş insanlar örneği verilir. Bu kişiler boyunlarını oynatamamaktadırlar. Mağaranın duvarını, aptal kutusunu izler gibi seyretmektedirler.
Günlerden bir gün, mahkumun tekini zorla prangalarından sökerler ve zorla mağaranın dışarına çıkarırlar. Mahkum korku ve dehşet içinde kalmıştır. Yakıcı ve parlak bir ışık, gözlerini kamaştırmaktadır. Göklerin üstünde, tepsi gibi yuvarlak, sapsarı bir cisim vardır, adına güneş denilen. Güneş derler çünkü Gün’e eşittir. Gün yani apaydınlıktır.
Mahkum gözüne kısar, gözlerini kör olmaktan korumaktadır. Heryer kapkaranlık olur. Yine gelmiştir gölgeler ancak az sonra gözleri alışacaktır ve masmavi gökyüzünü, nemli yeşil çimenleri ve kahverengi gövdeli ağaçları açık ve seçik görmektedir.
Güneşi izleyecek. İyiliktir güneş çünkü aydınlığın kaynağıdır. Ve birden fark edecek. Geçmişi hatırlayacak. Karanlıklar içinde mağarada yaşarken duvara yansıyan gölgelerin kaynağı güneşmiş. Mağarada zincirli oldukları yerin az ötesinde alçak bir duvar vardı. Onun üstünde ellerinde meşaleler olan bir takım nesneler geçerdi. Onların gölgesi vururdu duvara. Mağaradakiler hep sanmıştı gölgeleri asıl varlık ancak yanılmışlarmış.
Şimdi bu zincirleri kırılan adam tekrar dönse mağaraya nasıl anlatacaktı hakikati arkadaşlarına? Belki şarlatan olmakla suçlanacak belki de akıl hastası olduğu iddia edilerek içine girmiş şeytanları çıkarmak için canlı canlı yakılacaktı. Bunları düşünce ürperdi. Artık mağaraya dönmek istemiyordu. Ancak kendisini dışarı çıkaran güç, tekrar aynı şiddetle ve zorlayarak bu mahkumu mağaraya götürdü. Bir görev verilmişti kendisine. O seçilmişti, hakikati anlatmak için!
Sadece bu bu... değil. Gözleri yine kör gibi olmuştur. Tıpkı mağaradan çıktığında olduğu gibi yine kapkaranlık, hiçlik ve sessizlik. İlkinde aydınlıktan, ikincisinde karanlıktan bir şey göremez. İlki ne kadar mutluluk kaynağıysa, ikincisi de o derece acınası bir haldir.
1

İşte böyledir hayat. Bizler toplum içinde yaşarız, bu bir mağaradır. Mağaradakiler, el alem ne der diye yaşayan insancıklardır, yani biz köle olmuşuzdur toplumun değer yargılarına. Ne zamanki kırarız zincirlerimi işte o zaman annemizin bizi kendine tutsak eden sütünden kurtularak, aydınlığa kavuşuruz. Çünkü toplum olarak gösterilen şey, anne olarak hayatımıza girmiştir. Biz toplumu annemizin bize dayattığı kurallar vasıtasıyla tanırız. Annelerin melek olduğu mitosundan kurtularak logosa kavuşuruz. Platon bunu şifreli şekilde ve gayet ustaca bir anlatımla Mağara Alegoriyle vermiştir. Burada mahkum ve yaşadığı zorluklar, eğitimi ve eğitimin zorluklarını anlatır. Mahkumu zorla dışarı çıkaran ise eğitimcidir. Güneşi görmek mutlak iyiliktir. Çünkü, sadece eğitim ile kişilerin en başından gözlerine perde indirmesini engelleyip gerçek iyiliğe, güzelliğe ve mutluluğa ulaşması sağlanabilir.
Kaynak
Platon. (2000). Devlet (51. Basım). Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.