Gönderen Konu: EŞCİNSELLERİN LEZBİYENLERİN TRAVESTİLERİN TRANSSEKSÜLLERİN ANNELERİ  (Okunma sayısı 5171 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
ANNELİK HER ZAMAN KUTSAL MI?

Porf Erol GÖKA

Annelik ve Cinsel Sapkınlık

Normal çocuk gelişimi için sağlıklı bir annelik tutumu gerekir. Sağlıklı annelik tutumunda anne, bebeğine bakmaktan ve bebeğin kendi eşsiz  özelliklerini taşıyan, bağımsız ve kendinden emin bir insan olarak yetişmesine yardımcıolma sürecinden büyük bir haz duyar. Ancak annedir bir annenin kızıdır ve bu annenin de kendisine ait çok sayıda erken yaşantıları ve travmaları olabilir. Bu durumda anneler çocuklarına karşı sapkın eğilimlerini, çocuklarının yaşamının ilk iki yılında gösterirler. Annelik, kendi yaşamında yaralayıcı ve travmatik olaylar yaşamış kimi kadınların, bebeğine kötü davranmasına ve bebeği taciz etmesine uygun bir zemin hazırlar. Hırpalanan bebeklerin, transseksüellerin ve hepsinden öte cinsel sapkınlıkları olan erkeklerin anneleri böyle kadınlardır. Cinsel sapkınlıkları olan erkeğin daha sonraki yaşamında nesne ilişkilerinin bozuk olmasının en etkili belirleyicisi, annesi ile ilk ilişkidir. Bebeğini hırpalayan anneler güvensiz ve duygusal açıdan yoksun kalmış insanlar olarak kabul edilirler.  Bu kadınların nasıl dayak attığına ilişkin anlatımlarında, öfkelenen bebek karşısında bir yengi kazanma unsuru vardır. Aynı örüntü, erkek çocuğunu kız gibi giydiren ya da tersini yapan  annelerde de görülür. Erkek çocuğun bir kız gibi davranmaması durumunda annenin sevgisinin geri çekilmesi tehdidi ve intikam duygusu her zaman vardır. Bu anneler, çocuğun toplumsal cinsiyetini kabullenememiştir ve denetleyici gücünü çocuğa farklı bir toplumsal cinsiyet vermek üzere kötüye kullanmıştır.

Wellon, anneliğin bazen bilinçdışı sapkın nedenlerle seçildiğini öne sürer. Kadın, anneliğe ulaştığında efendi konumuna ulaştığını bilecektir. Bu efendi,taleplerine yalnızca duygusal değil, biyolojik açıdan da boyun eğmek zorunda olan bir başka varlığın tam denetimini elinde tutacaktır. Aslında kendini yetersiz ve güvensiz hisseden kimi kadınların, duygusal beslenmenin tek yolunu bir çocuk olarak gördüğü ve fiziksel sevgiye açlğını o çocukla karşılamaya çalıştığı genel olarak kabul edilmektedir. Welldon, anneliğin bir sapkınlık haline gelmesinin, iç-zihinsel yapıların çökmesinin bir sonucu oduğunu düşünmektedir. Bu kadına göre, çevresinde herhngi bir yardım alacağı ya da destek göreceği bir dünya yoktur ve o yüzden sapkın davranışlara yönelir. Bu da ters teperek kendisini daha da güçsüz hissettirir. Bebeği üzerindeki fiziksel ve duygusal yetkisi sayesinde kadın, sapkın davranışlarını ulaşabileceği tek güç kaynağı olarak görür. Bu nedenle sapkın annelik, en azından üç kuşak boyunca devam eden bir sürecin sonucunda ortaya çıkardığı duygusal dengesizliğin ve yetersiz bireyleşmenin bir ürünü kabul edilmelidir.
« Son Düzenleme: 06 Mart 2013, 12:07:58 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4384
    • Profili Görüntüle
Bir süre önce, belli sıkıntıları olan kadınlara ilgimi bilen ve başka bir ülkeden bir kadın, benimle bağlantı kurdu. Bence benimle konuşmasının nedeni, duyduğu aşırı kaygıya artık katlanamamasıydı ve benim ondan başka bir yerde yaşıyor olmam gizlilik konusunda ona fazladan bir güvence veriyordu.
    Otuz sekiz yaşında ama daha genç duran, zeki, dış görünüşü derli toplu bir kadındı. Sıkıntısını zorlukla ve acıyla da olsa anlatabiliyordu. Benim kadın olmamın, yılardır içinde sakladığı korkunç bir sırrı bana açmasını olanaklı kıldığını söyledi. Belki onu anlayabileceğimi veya en azından ona vereceğim tepkinin empatik olacağını düşündüğünü de ekledi.
    Onun neden bu kadar kaygılı olduğunu başlangıçta açıkça değerlendiremedim. Yirmi bir yaşındaki oğlundan ve onun evden ayrılmaya karar vermesinden telaş içinde söz ediyordu. Başlangıçta oğlunun iyiliğini düşünmek gibi görüne tutumunun, tamamen yalnız kalmaktan duyduğu yoğun umutsuzluğun bir ifadesi olduğu sonradan ortaya çıktı. Kadın, bu olayı, gerçekten de yaşamını sonu gibi görüyordu.
    Nihayet bana kişisel geçmişini anlattı.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=357.0 okumak için tıklayınız