Gönderen Konu: EŞCİNSEL TEDAVİ (ÇOCUK TACİZİ) : YARALI KUŞLAR UÇABİLİR Mİ?  (Okunma sayısı 8644 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
YARALI KUŞ

   Kalbim uzun zamandır başımın belası. Telaşlı bir kuş gibi pırpır kanat çırpıp duruyor. Neden mi? Çünkü arkadaşlarımın içinde kendimi rahat hissedemiyorum. Çünkü kendimi vazgeçemediğim alışkanlıklarımdan dolayı suçluyorum. Evet, ben bir porno bağımlısıyım. Sınav haftamda bile üç gece üst üste porno izleyecek kadar bağımlıyım. Tabi zaten bağımlılığı tanımlayan şey değil mi bu? Aslında çok önemli işleriniz olmasına rağmen onları bağımlı olduğunuz maddeye karşı erteleyebiliyorsunuz. Sonrasında pişmanlık, hala vaktim var gibisinden düşünceler… Eğer o vakit beni bu bağımlılığa iten, beni buna mahkum eden ibne eniştem yüzünden olduğunu idrak edemezsem, kaybediyorum. Sonrasında o günüm, o haftam perişan oluyor. Arkadaşlarımın yanında mahcup oluyorum, sınavlarım kötü geçiyor, ailemle tartışıyorum; o zaman elime ne alsam her şey sanki tuz buz oluyor  Ancak bunların yegane sorumlusunun ibne eniştem olduğunu fark edebilirsem durumu biraz daha idare edebiliyorum.

   Evet, gelelim ibne enişteme. 14 yıldır, hayatımın her safhasında keşke böyle davranmasam, keşke böyle hissetmesem, keşke bana böyle yapılmasa dediğimde aslında olanların asıl sorumlusuna. Beni altı yaşımdayken taciz etti ve kalbim bir kuşsa eğer o günden beri bu kuşun kafesinin içine o orospu çocuğu çıngıraklı bir yılan koydu ve bu kuş nefes aldığı her an bu yılan tarafından rahatsız ediliyor, bu kuş her an telaşa kapılıyor, her an köşeye sıkışıyor. Size biraz bu kuşun geçmişte kalan günlerinden bahsedeyim. Bu kuş daha tacizin, ebeveynlerinin yetersizliğinin, eşcinsel yönelimlerinin farkında değilken biraz daha şen şakraktı. Ancak büyüdükçe ilk önce ebeveynlerinin kötü eğitimini fark etmeye başladı. Mesela bu kuşun annesi onun tam cinsel kimlik edindiği yaşlarda onu kafesinden dışarı salmadı, özgür bırakmadı. Yanında karı gezmelerine götürdü. Orada da başka kadınların oğlunu dansöz gibi oynatmasına ses etmedi hatta bunu dans etmek, çocuğun kendini ifade etmesi olarak algıladı. Sonra bu kuş bunu marifet sandı ve geri zekalı sınıf öğretmenin de teşvikiyle okulda da yaptı. Sonra ne oldu tahmin edin; okuldaki erkek arkadaşları tarafından dışlandı. Böylelikle çıngıraklı o çocuğu yılan kafesin kapağını yavaşça örtü ve erkekliğimden ilk ısırığını aldı. Babam ne alemde bu arada. Tabi hadi kadın yetersiz ama adam ne yapıyor diye sorduğunuzu duyar gibiyim. O hiçbir zaman kıçını kaldırıp da benim bu küçük oğlum ne yapıyor bu kuşumun bana ihtiyacı var mı diye düşünmedi. Evden işe işten eve… Lakin buradan babamın çok ağır bir iş yaptığı da anlaşılmasın bildiğiniz bir memur ancak sadece bir memur. Benim gözümde bir baba değil. Bu zamana kadar olamadı. İnşallah bundan sonra babalık sıfatına nail olur.
Gelgelim ortaokul çağlarına. Kendimi yavaş yavaş erkek olarak yetersiz görmeye başladığım günlerdi. Arkadaşlarım top oynarlardı, koşarlardı, uçarlardı. Ancak ben o pis yılanın itelediği kapıdan dışarı çıkamayacağıma inanırdım. Belki bir iki kanat çırpsam ilk başlarda belki yere çakılırdım ama daha sonra belki ben de arkadaşlarım gibi uçabilirdim. Ancak yapamadım bir şey engel oluyordu ama ne. Hep kenarda maçı izleyen çocuktum. Zaten arkadaşlarım bile beni çağırmaz olmuşlardı. Çağırdıkları zaman gitmek istemedim mi. Aslında birkaç denemem oldu. Bir gün hiç unutmuyorum çocuklar beni halı sahaya çağırdılar ancak çok  bilmiş babam bana izin vermedi. Neymiş oralar tekin değilmiş. Bir s git be adam. Tekin değilse de gönder için rahat etmiyorsa da evden kıçını çıkar da oğlun oynarken ona bir göz ol kulak ol sahanın dışında. Ağladığımı biliyorum ama göndermemişti işte. Bende bu kanadı kırık halimle var olduğumu hissettirecek bir uğraş buldum kendime: ders çalışmak… Ortaokulda sürekli ders çalıştım ve mükafatını da aldım. Ancak bunun da menfi getirileri oldu.

Sosyalleşememek gibi, içine kapanmak gibi, ötememek gibi… Böylelikle kafesin kenarında uyuklayan eniştenin emaneti pis yılan sokulup bir ısırık daha aldı benden. Bu arada ergenliğe girdim tabi. Ancak ne adam gibi bir yol gösterenim vardı ne de yakın erkek arkadaşlarım. Biliyor musun sevgili okur babam bana üstüne vazife olmamasına rağmen; gerçi normal babaların üstüne vazife midir, o da ayrı mesele ama bana mastürbasyonu anlattığında ben lise 3 te idim Neyse gene de kuzenlerden, arkadaşlardan beni tahrik edecek envai çeşit materyal ediniyordum. Porno izliyordum mesela kadınlar yatakta sevişiyorlar filan. Ama ben bunu izlerken acayip utanıyordum neden acaba. Eminim o sırada kafesteki yılan kıs kıs gülmüştür bana. Çünkü ben annemi henüz 5 yaşlarındayken çıplak görmüştüm, çırılçıplak. Tabi bu olmasaydı bile bu da Hüseyin Hoca’nın (Kaçın) aydınlatmasıdır ki beni, bizim evde zaten annem babam iç çamaşırları ile bana gözükürlerdi de. Evet, sevgili okur çocuğu yetişkinlerin yarı çıplaklığı da etkiliyormuş. Yani çocukluk döneminde kişide ayıp veya mahrem kavramları oturmaya başlıyor ve büyüklerinin de bunu dikkate alarak hareket etmeleri gerekiyor. O daha küçük ne diye buza gibi evde dolanıp onun algılarını bozuyorsun ki. Sonra kadınla erkeğin seviştiği pornoları izlemeye başladım ve bom: zirvede bir menfi çıkarım yaptım. O pornolardaki erkeklerin erkeksiliği yanında kendi erkeksiliğimi yetersiz gördüm. Zaten bu seks denilen şey kadınla erkek arasında geçen bir senaryo değil mi idi. Madem bu idi o zaman neden beni 6 yaşımdayken eniştem bu pornolardaki erkeklerin kadınları sevdiği gibi sevmişti. Bu enişte erkek mi idi? Evet çünkü çocukları vardı, sakalı vardı, 45 yaşında adamdı. Aslında adam değil hayvan bile değilmiş de işte. Tabi algılarım bu şekilde şekillenmeye başlarken ben yavaş yavaş kadına ilgi duymamaya başladım, erkeğe de ilgi duymuyordum çünkü kendime yakıştıramıyordum. Sonra bir gün eşcinsel pornolarına rastladım. İnanamıyordum kendime ancak bu adamların yaptığı seks bana muhteşem geliyordu çünkü o adamlarla özdeşleşebiliyordum. Evet, bunlar kadın değildi ancak tam anlamıyla erkek de değillerdi. Sanki yaptıkları şey daha güzeldi daha güçlüydü daha bir bence idi. Böylelikle  o pis yılan ani bir atak yaptı ve kuşu kaslı gövdesiyle sarmaladı ve eşcinsel yönelim başladı.

   Gelin sizleri o yaslı günüme geri götüreyim. Taciz gününe…  Bir yaz günüydü sanırım çünkü ben öğle uykusuna yatacaktım ve terlemeyeyim diye atlet külot vardı üstümde sadece. Eniştemlerin evinde yatak odasına yatırdı beni annem. Sonra enişte de yatacakmış ve o da kalktı geldi yanıma kıvrıldı. Ben zaten bu durumdan hiç rahatsız olmadım çünkü o zamanlar o adamı çok seviyordum. Eğlenceliydi, eğlendirirdi, överdi, sayardı, severdi. Ben tam uykuya dalarken bana sarıldı ben de bir şey demedim. Sonra beni yanaklarımdan her zamanki gibi öptü ve iltifatlarda bulundu; yakışıklı oğlum benim falan filan… Tabi benimde hoşuma gitti ve hiç sesimi çıkarmadım, uyuyor numarasına devam ettim. Sonra o çocuğu beni daha bir sıkı sardı ve daha bir sert öpmeye başladı. Artık sadece yanaklarımı değil bağrımı ellerimi öpüyordu, ısırıyordu ve yüreklendirici sözlere devam ediyordu, aferin oğlum gibi, benim gözlerim kapalıyken. Tam anlamıyla beni sömürüyordu. Sonra külotumu sıyırdı ve cinsel bölgelerimi okşamaya başladı, ................ Çok şükür ki gerisini devam ettirmedi. O çocuğu. Ben ne olduğunu anlamadan o tatmin oldu yataktan kalktı oysa ki ben gerçekten ne olduğunu anlamamıştım çok hoşuma gitmişti ama insanın kalbi bir kuş gibi kanatlanır ya çırpınıp durur, öyleydi. Heyecanlanmış ve korkmuştum ancak bu hissettiğim neydi ayıp mıydı günah mıydı neden gözlerimi kapatmıştım…  Bu soruları da varın siz cevaplayın sevgili okur.

   Yataktan s olup gitmişti. Odanın kapısını örttü. İçerdekilerle yaptığı konuşmayı çok net bir şekilde duyabiliyordum. Anneme dedi ki: ‘Çok güzel uyuduk oğlumla, bir güzel öptürdü bana kendini. Çok hoşuna gitti.’ Annem de ne kadar saf ki bu sözlerin altında bir şey aramıyor, eniştesini çok sever diyor ve böylece o o çocuğu bu anı maziye gömüyor. Daha sonra hiç yapmadı. Aslında uyumadığımı biliyordu beni yatakta evirip çevirip okşarken. Belki de o gün gözlerimi açmamam beni bu olayın tekrar etmesinden korumuştu. Hoşuma gitmişti. Çünkü bu olay çocuğun gözünde cinsellik değildi ki sevgili okur. Oyun gibi bir şeydi. Evet, cinsel haz almıştım belki de ama bu hayatımda yaşadığım ilk orgazmdı tanımını bile bilmediğim bir şeyin doğru veya yanlış olduğunu nasıl bileyim ki. Ayrıca bu bir sırdı. Sevgili okur bunu sende biliyorsundur ki 5 – 6 yaşlarında ki bir çocuğu tavlamak istiyorsan yapman gereken en kolay şeylerden biri ona bir sır vermektir. Çünkü o yaşlarda çocuklara her şey anlatılmaz. Çocuk da haliyle çok meraklı olur ve birisi onunla bir sır paylaştığı zaman kendini çok özel hisseder. Benimkisi de bir sırdı. Öyle algılamıştım. Kimseye anlatmamıştım çünkü enişte de kimseye bahsetmiyordu ve benimle de bu konu hakkında konuşmuyordu. Hatta o gün eniştenin annemle yatak odasından çıkınca yaptığı konuşmayı duyduğumda çok rahatsız olmuştum. Sırdı ya kimse bilmemeliydi.

O zamanlar sevilmenin ne olduğu bana anam babam doğru düzgün öğretmemiş ki bende bunu sevgi gösterisi olarak algılamıştım. Yıllar geçtikçe o ibnenin aslında hiçbir çocuğu böyle sevmediğini fark etmiştim. Bu durum benim karakterimi de etkilemişti. Bu sefer gene çok yanlış bir çıkarım yapmıştım tabi bunu bilinçli olarak yapmıyorum bilinçaltıma öyle işliyor. Şu zamanlarda Allah’ım ben niye böyleyim dediğimde bu kötü özelliklerimin tacizden beslendiğini algılıyorum. Öncelikle bencilim. Çünkü kendimi özel ve ilgiye muhtaç hissediyorum. Neden? :) çünkü o ibne sadece beni öyle sevmişti, hoş gerçi küçüklüğünün belli dönemlerini onunla beraber geçiren diğer akranlarıma baktığımda onlar da birtakım problemler fark ediyorum. İş te bazıları senelerdir şişman inadına yemek yiyorlar bazıları bencil bazıları kendine hiç güvenmiyor falan filan. Evet sevgili okur bir ipucu daha size, etrafınızda böyle bir küçük varsa cinsel istismara uğramış olabilir, çare arayın. Küçüklüğümde kilo problemim vardı ancak daha sonra lisedeyken  bayağı bir kilo vermiştim ve o zamanlar kendimi anlam veremediğim şekilde güçsüz hissediyordum. Çok karamsarım mesela bunda da tacizin payı var. Şöyle ki kendime hiç güvenmiyorum sanki bütün cesaretimi o ibne o gün yatakta bir iğneyle çekip almış gibi. Hep sevilecek olan kişinin ben olduğumu düşünüyorum çünkü o gün o yatakta sevilen, sömürülen kişi bendim. Yani normal hayatta insanlar beni seviyorlarsa onlarla iletişime geçiyorum sanki benim hiç sevmeye seçmeye hakkım yokmuş gibi düşünüyorum. ve şu anımı da ekliyeyim: lisedeyken  bir arkadaşımla arkadaşlık ilişkilerinden konuşuyorduk ve ben ona dedim ki: ben birisinden bir şey istemeden önce ona daha önce bir iyilik yaptım mı diye düşünüyorum; eğer yapmadıysam isteyeceğim şeyi istemekten çok çekiniyorum, sanki hakkım yokmuş gibi hissediyorum dedim. O da bana dedi ki: ‘Ne kadar yanlış düşünüyorsun oğlum. Sonuçta birinden bir iyilik istemek için illa ki ona bir iyiliğinin dokunması gerekmiyor ki. Bu gayet doğal bir şeydir. Bazen insanlar birbirine sebepsiz yere iyilik eder ve bu ne yapanı aptal yapar ne de yapılanı bencil kılar.’   İşte sevgili arkadaşım bilmiyorsun ki ben kullanıldım kendimi değersiz ve yetersiz hissediyorum. Ne olurdu diyorum bazen keşke bu başıma gelmeseydi. Beni ne kadar çok yıprattı. Bu satırları yazdığımdan 5 – 6 ay kadar önceydi aileme açıldım. İlk önce anneme: Ona anlatmadan önce bu olayı kendimin ürettiği bir fantezi olarak görüyordum yani gerçekte bir taciz vardı ortada ama bunu o ibne beni kullanmak için yapmamıştır diye beni sevmek için yapmıştır diye düşünüyordum. Yani o sevmek için yanıma yattı ama ben ibne gözlerimi kapattım ve bunun cinselliğe kaymasına izin verdim diye düşünüyordum. Zaten cinsel istismara uğrayan kişilerin çıkamadıkları kısır döngü bu: tacize ben yol açtım düşüncesi. Ancak 6 aydır bunun ciddi bir şekilde savaşını veriyorum ve hayatımda hiç olmadığı kadar kendim için kendim istediğim için yaşıyorum. Başkalarını memnun etmek için değil,  babamı  memnun etmek için değil, hayata atılmak için ders çalışıyorum, arkadaşlarımla ilişkimi bozmamak için onların sınırları çerçevesinde değil, eşit bir arkadaşlık yaşamaya çalışıyorum ve kendi isteklerimi öne sürüyorum, ablamın istediği yemeği değil, arada da kendi istediğim yemeği seçiyorum ve belki de en önemlisi bir kızla hayatımı paylaşıyorum, ilk defa birini seviyorum veya hiç değilse ilk defa birini sahipleniyorum. ( inşallah ileride bu kız veya başka bir kızı gerçekten sevebilirim.)  Neyse toparlayacak olursam o günden önce anneme eşcinsel eğilimlerinden bahsettim. Daha sonra çektim karşıma ve sana bir şey anlatacağım ancak aramızda saklı bir şey kalmasın diye anlatıyorum belki de bunun bir ehemmiyeti yok dedim. O da beni can kulağıyla dinledi. Tane tane ona gün yaşadıklarımı anlattım ve odadan çıkınca o ibnenin ona söylediklerinin hatırlayıp hatırlamadığını sordum. Beni nefes almadan dinledi ve inanılmaz bir şekilde o gün onunla yaptığı diyaloğu da hatırladı. Sonra yalvardı bana: ne olur oğlum başka bir şey daha yaptı mı kendi cinsel organı da o gün çıkardı mı diye sordu ve tabi dolaylı olarak tecavüz etti mi diye sordu. Bende her şeyi en doğru şekilde anlatmaya çalıştım ve orada tekrar kendimi suçladım bu kadın daha mühim bir şeyler var mı diye soruyor demek ki benim yaşadığım şey sadece kendi aptal fantezim diye düşündüm. Meğerse  anam benden daha kurnazmış. Bunları sormasının sebebi sadece utanıp başka bir şeyi atlıyor mu diye merak etmesiymiş. Konuşmamız bittiğinde kadın ağlayamadı bile. Bir iki cümle kurdu: Ben ne kadar aptalmışım, üzülme oğlum suç sende değil suç o kanı bozuğu fark edemeyen bizde, dedi. Yataklara düştü. Bir hafta boyunca sanki evimizden bir cenaze çıkmış gibiydi. İşte o zaman tam anlamıyla kendimin suçsuz olduğunu fark ettim ve hayattaki en büyük duygulardan birini yaşadım. Kendimi suçsuz hissettim ve bu zamana kadar kendimi suçladığıma kızdım.

« Son Düzenleme: 14 Temmuz 2014, 03:16:35 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL TEDAVİ (ÇOCUK TACİZİ) : YARALI KUŞLAR UÇABİLİR Mİ?
« Yanıtla #1 : 14 Temmuz 2014, 03:12:23 ös »
O ibne o gün işte böyle taciz etmişti. Tacizi yani yazının başında tabir ettiğim şekilde çıngıraklı yılanı o gün kafesimin içine salmıştı. Bu yılan o kadar sinsi bir yılan ki sevgili okur, bazen kişi onun varlığını hissedemeden bu dünyadan göçüp gidebiliyor. Çünkü direkt bilinçaltına oynuyor bu yılan seni temelinden sarsıyor. Bakıyorsun hayatının görünen taraflarına öyle olman için pek bir sebep yok yani sosyal fobik olman için, bencil olmak için, eşcinsel eğilimde olmak için büyük bir sebep yok. Ancak benim gibi biraz torpilliysen görünmeyen taraflarda bir şeyler olduğunu fark edebiliyorsan kendin için biraz daha yapıcı oluyorsun, biraz daha çözüme doğru gidebiliyor ve biraz daha kendine hak veriyorsun. Benim torpilim en başta ailemdi. Allah razı olsun ki hepsinden hiç biri iç dünyamı onlarla paylaştığımda beni suçlamadılar veya ötekileştirmediler. Buna babam da dahil. Öyle diyorum çünkü ben liseye geçtiğimde babamla annem boşanmışlardı ve babam bizi terk etmişti. Ona öylesine kızgınım ki benim ona en çok ihtiyacım olduğu zamanlarda terk etmişti bizi. Ulan be adam ne diye bırakıyorsun ki bir kadını çocuklarına, çocuklarını bir kadının başına. Erkek gibi başlarında dursana tamam tek boşanan bizimkiler değil bu dünyada ama aile reisliği sadece kocalık değil ki babalık da sen onu da annemin omuzlarına yükleyip çektin gittin. Sevgili okur hayatımda iki ibne tanıdım. Bunlardan ilki evliliğin çatısında her haltı yiyen büyük ibne eniştem bir de beni ergenliğimde bırakıp giden babam. Bence ibnelik denilen kavram gündelik hayatta yanlış kullanılıyor. İbnelik, eşcinsellerin yaptıkları şey değil ki onlarınki eşcinsel hayat. İbnelik ise bir erkeğin adam olamamasıdır bence. Ağır Roman diye bir film vardır, izlemeyen varsa tavsiye ederim. Orda araba tamircisin çırağı pasif eşcinseldir ve mahalleden biri de onunla ilişkidedir. Bir sahnesinde o aktif olan mahalleli arabayla mahallede dolaşıp bir kitap satmaya çalışır. Kitabın adı da ‘Oğlunuzu ibne olmaktan nasıl kurtarırsınız’. Yani aslında kendisi de eşcinsel ama böyle bir kitap çıkartıyor. İşte orda ibne olan tamirci çırağı değil ki. O mahalleli ibne olan. Çünkü kendi eşcinsellik yaşıyor ama eşcinselliğini saklıyor tamam saklayabilir ancak neden bir de böyle bir kitap çıkartıp eşcinselliği aşağılıyor. İşte ibnelik böylesi ikiyüzlülüktür. Böylesi adam olamamaktır.
Gelgelim Allah’ın bana torpil yaptığı o güne. Bundan 6 ay önce olması lazım televizyonda bir psikoloğu dinlemiştim. Adam psikanalizden bahsediyordu ve işte bunun tedavi için çok faydalı olduğunu, Freud’un hastayı konuşturmanın onu tedavi ettiğini anlatıyordu ve bende kara kara dinliyordum. Konuşmanın devamında bir şey dedi ki bu benim için can alıcı noktaydı. İnsanlar hayatlarında bir şey sakladıkları zaman veya bir şeyi gizli yaşadıkları zaman bu onlarda büyük zararlara sebep oluyormuş. Yani kişi aslında farkında bile olmuyormuş belki ama bu sakladığı anlatmadığı şeyler onun gündelik hayatını kalitesizleştiriyormuş ve eğer kişi anlatmaya başlarsa içini dökerse de bu da sadece anlatması bile kişiyi tedavi ediyormuş. Zamanında Freud psikoterapinin beyindeki değişime sebep olduğunu ve elinde gereken aletlerin olsa bunu ispatlayabileceğini iddaa ediyormuş. Günümüzde Freud’un bu iddaası gerçekten ispatlanabiliyormuş. O sırada kafam dank etti ve yıllardır çözemediğim eşcinsellik problemini ve bunun getirdiği başka yıkımları çözmek için anlatmaya karar verdim ve sevgili okur şu 6 aydır aldığım yolu geride kalan yıllar boyunca elde edememiştim. Bana bu zorlu yolda yoldaşlık eden aileme, Hüseyin Kaçın’a ve dostuma çok teşekkür ediyorum, eyvallah.  Biraz da geçmişte kendi kendime aradığım çareleri anlatayım. O yıllarda ilk başta kız arkadaş edinmiştim kendime.  Tabi küçüktüm o zamanlar öyle sadece karşılıklı beğeni üzerine kuruluydu ilişkimiz. Ciddi bir duygusallık yoktu aramızda. Tabi böyle olunca da kendimi zorluyordum bak işte ne güzel kız oğlum ne kadar tatlı  falan filan diyordum kendime ama onunla alakalı fanteziler kuramıyordum. Tabi daha yeni ergenlik yılları onunda hormonlar tavan yapmış durumda ara sıra yakınlaşıyorduk filan ama bende hiçbir hoşlanma oluşturmuyordu. Sonra tabi ayrıldık kısa sürdü. Tabi tam bu sıralar eşcinsellik çekici gelmeye başladı bana ve hiç unutmuyorum o zaman bir gece bir rüya gördüm. Rüyamda ben bir sahilde uzanmışım ve karşıdan bana doğru televizyonda gördüğümde hoşuma giden bir erkek oyuncu geliyor yalnız belirteyim ki bu adam benden en az 20 yaş büyük ki neden acaba kendimden olgun bireyler benim fantezimi süslüyor yoksa tacizcinin de benden yaşça büyük olmasından dolayı olmasın? Neyse bu adam benim yanıma uzanıyor tabi o sırada da benim gözlerim kapalı aynı o yaslı günümdeki gibi ve sonra bu adam yavaşça beni yanaklarımdan öpmeye başlıyor sonra bende rüyamda, yeter artık dayanamıyorum deyip gözlerimi açıyorum ve adama karşılık veriyorum. O anda yataktan ok gibi fırlıyorum. Gördüğüm rüyaya inanamamıştım. Kan ter içinde kalmıştım ancak o zaman yaşadığım kötü tecrübeyle olan bağlantısını fark edememiştim. O gün, evet ben gerçekten eşcinselim galiba diye düşünmüştüm. İşte sevgili okur taciz öyle derin bir travma oluşturuyor ki eğer benim gibi şanslı değilseniz onun bilinçaltınızı bir aysberg gibi kapladığını fark edemiyorsunuz. Fark edemeyince de aysbergin suyun üstündeki kütlesinde yanlış bir çıkarım yapıyorsunuz ve ben eşcinselim herhalde diyorsunuz. Oysaki tamam kabul ediyorum ki eşcinsel eğilimlerim var ancak bu suyun üstündeki eşcinsellik, kökleri suyun altındaki travmadan besleniyor. Yani bu travmayı yaşamasaydım, sağlıklı bir aile hayatım olsaydı  belki benim de normal yaşıtlarım gibi bir yönelimim olacaktı. Sonrasında tabi eşcinsel yönelim başlamıştı ve ben gay pornosu izliyordum işte ne bileyim erkeklere kaçamak bakışlar atıyordum ki bunlar genelde yaşça büyük erkekler oluyordu. Evet, neden acaba kendi yaşıtlarımdan hoşlanmıyordum sonuçta genelde insanlar kendi yaşıtlarını arzularlar. Ama  benim eşcinselliğim tacizden beslendiği için bana bu ibneliği yapanla özdeşleştirebildiğim yaşça büyük kişiler ilgimi çekiyordu işte. Mesela ben 16 yaşında birinden tacize mağruz kalsaydım daha genç birilerini beğenebilecektim ya da taciz olmasaydı da başka sebeplerden eşcinsel olsaydım bu sefer daha başka olacaktı. Yani başkalarınınkini bilmem sevgili okur ama benim eşcinselliğim hastalıklı bir şey ve inşallah ben bunu aşacağım. Konuyu toparlayacak olursam benim porno izleme alışkanlığım liseye geçince bağımlılığa dönüşmeye başladı ve bundan aşırı derecede rahatsız oluyordum çünkü porno bu abi duygu yok ruh yok bunun bana zarar verdiğini anlıyordum ve kendimi kısıtlıyordum. Yapmamaya çalışıyordum olmuyordu yapıyordum. Sonra kendi kendime acımaya başladım ve çare aradım eşcinsellikten kurtulmak için tövbe ettim mesela mastürbasyona mesela dine yöneldim bir sene kadar beş vakit namazımı kılmaya çalıştım ama değişen bir şey yoktu. Sanki o yalvarışlar yakarışlar bile beni daha da güçsüzleştiriyordu daha bir eşcinsel oluyordum sanki. Sonra dinin de benim derdime deva olmayacağını anladım. Sevgili okur bu yazdığım muhafazakarlara ters gelebilir ama hakikaten başımı secdeye koyuşumda arındığımı hissedemiyordum sanki o kadar dipteydim ki sesimi yükseklere duyuramıyordum bir daha özür diliyordum bir daha bir daha. Bu beni çok kötü çok güçsüz hissettiriyordu. Sonra Hüseyin Kaçın ‘ ın tavsiyesine uydum  ve bu konuda yani eşcinselliğimden ötürü şuan af dilemiyorum ve inanın bu sefer kendimi o kadar dipte o kadar çaresiz hissetmiyorum çare var ancak… bu konuyu başka bir yazıda kafamda toparlayabilirsem  yazmayı düşünüyorum ancak şimdilik bu kadar aktarabiliyorum.
Sona yaklaşırken bu eşcinsellik hakkındaki bir tecrübemi daha paylaşmak istiyorum. Terapilere başlayalı 3 ay kadar olmuştu ve ben baya bir ferahlamıştım ancak tam olarak bu gayliğin sağlıksız bir tercih olduğu kafamda otursa da bu duygular geçecek mi diye düşünüyordum. Acaba bu hayatı benimseyen biri nasıl hissediyor diye merak ettim ve internetteki kamera sitelerinden ap gay olduğunu söyleyen biriyle dışarda konuşmak istedim. O da kabul etti oturduk bir kafede. Beni ilk başta büyük bir özgüvenle karşıladı sonuçta yardım istemiştim ve yıllardır böyle yaşayan biri genç birine bir nevi yol gösterecekti. Sonrasında masaya oturduk ve ilk başlarda ben sorsam da sonra muhabbeti o yönlendirmeye başladı. İlk deneyimini benim yaşımda yaşadığından ve bunun bir çaresini olmadığından, sağlıksız bir hayat tarzı olmadığından bahsetti. Ancak devamında masaya garson geldi ve burası çok önemli ki karşımda dakikalardır atıp tutan adamın başka bir erkekle iletişim kuramadığını fark ettim ve aslında o özgüven patlaması yaşadığı eşcinsellik dışında başka bir konuda daha doğrusu sosyal hayatta o kadar kendine güvenmediğini fark ettim. Siparişini bile doğru düzgün verememişti. Dışardan bakıldı mı eşcinsellik bir başkaldırı gibi geliyor ve içeridekilerin yani eşcinsellerin de egosunu besliyor. Ancak bu ne yazık ki sahte özgüven oluyor. Eğer sahte olmasaydı o gün kafede benimle oturan gay birey sipariş verme gibi basit bir olayı becerebilirdi. İşte o adamda bunu görünce bu eşcinselliğin gerçekten sahte bir şey olduğunu anladım ve o gün bu sahte hayatı benimsemeyeceğime dair söz verdim.
   Benim hikayem şimdilik burada son buluyor sevgili okur. Kısaca kendi eşcinselliğimden bahsetmeye çalıştım daha doğrusu gittiğim yolu bu yolda gördüklerimi, keskin bayırları, uçurumları, çıkmaz sokakları anlattım sizlere. Şu aralar kafesimdeki arsız yılanı azıcık da olsa uysallaştırdım ve artık bana zarar veremiyor. İnşallah bir gün kanatlarım iyileşir ve kafesin kapağını aralayıp masmavi gökyüzünde özgürce, korkusuzca süzülebilirim. Ve inşallah bu yazım benim gibi derman arayanlara azıcık da olsa derman olur, yüreklerine su serper. Hoşçakalın.
 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL TEDAVİ (ÇOCUK TACİZİ) : YARALI KUŞLAR UÇABİLİR Mİ?
« Yanıtla #2 : 15 Temmuz 2014, 04:25:52 öö »
Benim biricik oğlum,
sana bu mektubu babanın hepimiz için büyük bir savaşta olduğunu bilmen için yazıyorum kiminle mi savaş kendimle sana ve annene daha iyi yaşam sunabilmek için maddi olarak değil manevi olarak tabi bunları anlaman için daha çok zaman var belki de savaşım bitmiş olacak beni anladığında ama sana söz veriyorum ki benim hasret kaldığım hiç bir şeye sen hasret kalmayacaksın aramızda bir uçurum olmayacak her şeyini bana rahatlıkla anlatabilirsin ve bu konuda hiç çekinme rahat bir şekilde gel yanıma. Beni anlaman dileği ile.
Bu dünyada görebileceğim en büyük aşkım canım oğlum...

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=425.0

yazının devamını okumak için linki tıklayınız









http://escinselterapi.net/forum/index.php?board=25.0

http://escinselterapi.net/forum/index.php?board=24.0

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4433
    • Profili Görüntüle
..