EŞCİNSELLİĞİN İLK BELİRTİLERİ
Çocukluk yıllarında biyolojik cinsiyete uygun olmayan davranışlar ve diğer aynı cins çocuklarla yaşanan problemlerin birlikte görülmesi eşcinselliğin ilk belirtileri olarak kabul edilmektedir. Aynı cinse çocuklar tarafından dışlanma ve kişinin kendi cinsiyetinden alacağı kuvvetten mahrum kalması, aynı cinsin erotikleştirilmesine neden olabilir. Sıklıkla rastlanan, teşhircilik ya da aşırı tutuk davranışlarla kendini gösteren bir bedene yabancılaşma süreci söz konusudur. Ayrıca kişisel güç duyumunda eksiklik yaşanır. Sonuçta, örselenmiş cinsiyet kimliğini onarma dürtüsü olarak eşcinsellik gelişebilir.
Erkeklerde eşcinselliğin ilk belirtileri şunlardır;
—hakkını savunmada ve kendini ortaya koyma da zorlanma,
—bağımlılığın ve öfkenin cinselleştirilmesi,
—aynı cinsten savunmacı bir tutumla kopma,
—aynı cinsle erotik olmayan arkadaşlık ilişkilerinde zorluk yaşama,
—sözle arkadan vurma,
—kendini bir sporcu olarak hayal edememe,
—fiziksel aktivitelerden ve spor oyunlarından nefret etme,
—macera ve spor hikâyeleri okumakta sıkılma veya okumama,
—5–12 yaşları arasında anneye, büyük anneye, teyzeye ya da ablaya yakın durma,
—yaşıtı olan diğer erkek çocukların karşısında korkak ve ihtiyatlı olma,
—erkek oyunları yerine kız oyunlarını tercih etme,
—tehlikeli görünen yırtıcı oyunlar oynamakta olan akranlarını dışarıdan izleme yani bir nevi “mutfak penceresi çocuğu” haline gelme,
—bir köşeye çekilme ve sosyal olarak yalnız kalma eğiliminde olma,
—diğer erkek çocukların rekabet içeren oyunlarına katılmama,
—erkek çocukların oyun ve etkinliklerine karşı rahatsızlık duyma,
—bebeklerle oynama,
—kızlarla birlikte olmaya eğilim,
—kız kıyafetleri giymeden hoşlanma,
—yetişkin erkeklerden ziyade yetişkin kadınların refakatinde olmayı tercih etme,
—kızlar yerine erkeklere cinsel ilgi gösterme,
—diğer çocuklar tarafından “nonoş” lakabının takılması,
—etrafındakiler tarafından kız gibi bir çocuk şeklinde algılanma,
—erkek akranlarına karşı kendini pasif ve zayıf olarak algılama,
—kavga dövüşten kaçınma,
—incinmekten ve yaralanmaktan korkma,
—çekingen davranma,
—çok kitap okuma,
—kırılgan ve hassas bir yapıda olma,
—utangaçlık veya teşhircilik,
—aşın derecede duygusal olma,
—yapayalnız hissetme,
—kadınsı olma,
—girişken olmada zorlanma,
—kendini bir erkek olarak eksik ve yetersiz görme duygusu,
—erkek çocuklar yerine kız çocuklarla oynama,
—çocuklukta daha narin ve beceriksiz olma,
—kendini hayal kırıklıkları içinde, mutsuz ve reddedilmiş olarak hissetme,
—öfkeyi açığa vurma ve sosyal ortamlarda kendini ortaya koymada tutukluk yaşama,
—saldırganlık içeren davranışlardan kaçınma eğiliminde olma, vb.
Eşcinselliğin öngörülmesinde, çocukluk yıllarındaki erkeksi davranışların eksikliğinin görülmesi, kadınsı özelliklerin varlığından bile daha güçlü bir belirleyicidir. Eğer ebeveynler kadınsı davranışları tasvip etmediklerini aktif bir şekilde göstermezlerse tarafsız tutumları, çocuk tarafından göz yummak olarak yorumlanabilir. Hatta anne, çocukla olan iletişiminde bilinçli veya bilinçsiz düzeyde, kadınsı davranış beklentisini bir şekilde çocuğuna aktarabilir.