Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Hüseyin KAÇIN / KAVUŞMAK İÇİN YAŞAMAK
« Son İleti Gönderen: psikolog 31 Ekim 2025, 11:53:48 öö »
KAVUŞMAK İÇİN YAŞAMAK

ne de büyüktür Allah
dertleri alev alev
ruhumuzun içine saldıkça
melekler sarıyor yürek yaralarımızı
aşk dediğin de böyle başlar
yıldızlara tutunurcasına
yaktıkça yakar

ateşle yıkandıkça
arınırmış insan ruhu

çekip giderken
tutamam ellerinden
başka bir evrende
buluşurmuş sevenler
sana kavuşmak
ayrılmakmış aslında

Allah'a kavuşurcasına
yaşamak

31 Ekim 2025
11:50
İstanbul
2
Genel Tartışma / Ynt: SAİT FAİK ABASIYANIK ve EŞCİNSELLİK
« Son İleti Gönderen: trakya 31 Ekim 2025, 08:48:14 öö »
Psikolog Hüseyin KAÇIN:

Sait Faik Abasıyanık'ın hikayeleri ve Sabahattin Ali'nin romanlarındaki kahramanların dijital dünyadan rol model olarak yansıması Mika'il Can Raun: Eşcinsellik'tir!


https://www.instagram.com/reel/DQchs2Mihdo/?igsh=MW9pMWh6b2dyMjZoZQ%3D%3D
3
Hüseyin KAÇIN / EBABİL KUŞLARI
« Son İleti Gönderen: psikolog 27 Ekim 2025, 12:24:59 ös »
EBABİL KUŞLARI

göklerin perdesidir bulutlar
ardında melekler saklıdır
üç günlük dünyada
kanat çırpan kelebekleri
izlercesine bakıyorlar
insan çırpınışlarına

yürek yakan
duymuyorlarsa acının çığlıklarını
avuçlarında biriken
görmüyorlarsa gözyaşlarını çocukların

filizlendikçe direniyor filistin
insanlığın yüz akı umutlarımız
gazze'den açılıyor cennetin kapısı

yetim
çocukların dualarını
selamlıyor
ebabil kuşları

27 Ekim 2025
12:00
İstanbul
4
Hüseyin KAÇIN / SEVAPLARIMIN GÜNAHISIN
« Son İleti Gönderen: psikolog 27 Ekim 2025, 01:50:24 öö »
SEVAPLARIMIN GÜNAHISIN

Ömür dediğin çile yurdunda
Yalanları kim yakarsa
Kalbimin sönmeyen ateşinde
Akmayan gözyaşım olursan

Sevabım günahım hep sensin


27 Ekim 2025
01:45
İstanbul
5
Cinsellik / Esenler Otogarında Memleketimiz Türkiye'mizden İnsan Manzaraları
« Son İleti Gönderen: psikolog 26 Ekim 2025, 10:56:25 ös »
Ha hocam ben size ne anlatıcam?😆 ben gece 1’e otobüs bileti aldım cumartesi çünkü hepsi doluydu 2 saat falan bekledim ben de dışarda oturdum esenler otogarında neyse ben dışarda bank’ta otururken bi çocuk geldi normal sakallı ince zayıf uzun boylu erkek ilk telefonla konuşuyordu sonra beni bi süzdü sonra yanıma doğru geldi “oturabilirmiyim?” Dedi “tabi” dedim konuştuk yaşlarımızı ne yaptığımızı vs sorduk birbirimize o 20 yaşındaymış bi de değişik değişik sakız çiğniyordu ama yinede maskülen bir görüntüsü vardı o Sakarya’da yaşıyormuş sonra İstanbul’a akrabasının yanına gelmiş şimdi kuzeninin onu almasını bekliyormuş
Bana şu an erkek kuaförü olduğunu ama daha önce kadın kuaförü olduğunu söyledi ve şöyle dedi “sürekli kadınların yanında canım,hayatım diye diye top olacaktım sonra baktım top olmuyum diye mesleği bıraktım bide sürekli kadınlara ağda yapıyodum tiksindim onlardan” vs dedi
Ben de şaşırdım normal bir erkek hatta hetero erkek böyle konuşmaz vs dedim kendi kendime sonra bana şöyle dedi “kadın kuaförleri bir süre sonra top oluyo,ha bu arada kızların çoğu hiv li aids li sen biliyomusun” dedi ben de evet o hastalıkları biliyorum tehlikeli şeyler  vs falan dedim bir ara senin internetin var mı bağlanayım da kuzenime konum atayım dedi bende olmasına rağmen internetim yok dedim sonuçta yeni gördüğüm insan ne gerek bu samimiyet diye düşündüm bi de zaten insanlarla internetimi vs paylaşmayı asla sevmem
Neyse işte böyle çocuk biraz eşcinsel gibiydi ama tamamen feminen değil çocuk baya konuşkan hatta biraz hoşlandım tipinden heyecanlandım sonra doğal davrandım
6
Hüseyin KAÇIN / YOKSULLUK
« Son İleti Gönderen: psikolog 26 Ekim 2025, 01:04:23 ös »

YOKSULLUK

Yoksulluk
çocukların ruhunu
eskite eskite
acıların
pas tutması halidir.

şefkati katık edip
bir yürek bir yüreği
sarıp sarmaladıkça
gülümseyen insanların
bahçesinde büyümektir
en yüce zenginlik...

26 Ekim 2025
13:00
İstanbul
7
Bana bir abi umre rehberligi işi bulmuştu. Bu qdamda önceden birşeyler hissettigim bir adamdı sonra normale dönmüştüm. Şimdi bu adam bana bu işi bulduktan sonra tekrar duygusal birşeyler hissetmeye başladım erotik anlamdada. Ama duygusal çok daha baskın. O kadar yoruldum ki. Artık ölmek istiyorum. Evet ölmek istiyorum. Kendimi öldürmek istiyorum. Hayat bana sadece izdiraptan ibaret gibi geliyor. Ailem ile aram kötü. Arkadaşım yok isim yok. Param şuan yok. Sikildim ya. Hayat cok sikici. Gercekten sikiyor beni. Tek keyif aldigim bir sigara Herkes sağ olsun.
 :-\
8
Bana bir abi umre rehberligi işi bulmuştu. Bu qdamda önceden birşeyler hissettigim bir adamdı sonra normale dönmüştüm. Şimdi bu adam bana bu işi bulduktan sonra tekrar duygusal birşeyler hissetmeye başladım erotik anlamdada. Ama duygusal çok daha baskın. O kadar yoruldum ki. Artık ölmek istiyorum. Evet ölmek istiyorum. Kendimi öldürmek istiyorum. Hayat bana sadece izdiraptan ibaret gibi geliyor. Ailem ile aram kötü. Arkadaşım yok isim yok. Param şuan yok. Sikildim ya. Hayat cok sikici. Gercekten sikiyor beni. Herkes sağ olsun.
 :-\
9
Sessiz çocuk yalnız akademisyen-6,Üçüncü Terapi: Sosyalpati Üzerine

Bugün üçüncü terapimden bahsedeceğim. Bu haftaki konumuz sosyopatiydi.
Hayatta yaşanması gereken onca güzel şey varken ben sadece okul, ev ve sınıf arasında mekik dokuyordum. Saatlerce odamdan çıkmaz; makale, kitap bölümü ya da bildiri yazardım. Bu görevleri yaptıkça sanki “level atlıyordum.” Her bir ilerleme beni mutlu ediyor, hayatın anlamını sadece bu başarılarla sınırlı sanıyordum.

Hiçbir sosyal etkinliğe katılmayan, eğlenmeyen, kutlama yapmayan tam bir asosyal kişiydim. Ancak eve gidip yalnız kaldığımda, yani hiçbir işle meşgul olmadığımda, derin düşüncelere dalardım. “Ben ne yapıyorum?” diye sorar ve içimi derin bir yalnızlık kaplardı. Kalbimin üstüne koca bir öküz oturmuş gibi bir sıkıntı hissederdim. Bu psikolojik buhranı kelimelerle anlatmam gerçekten zor.

Terapide, Hüseyin Hoca’ya Nicolasin “Eşcinselliği Önleme Rehberi” isimli kitabından aldığım notlardan bahsettim. Notların bir yerinde anne tutumuyla ilgili bir kısma geldik. Burada annemin obsesif-kompulsif özelliklerinden söz ettim: Aşırı titiz ve otoriterdi; hiçbir şeyi beğenmez, mükemmeliyetçiliği yüzünden sürekli kararsızlık yaşardı. Bu durum beni derinden etkiledi.

Hüseyin Hoca, anneme duygusal yaklaşmamam gerektiğini söyledi. Ona yardım etmemin önemli olduğunu, ancak bunu duygusal bir bağ kurmadan yapmam gerektiğini vurguladı. “O ağlasa da sızlasa da duygusal bir ilişki içinde olmamalısın,” dedi.

Sonra annemin neden böyle takıntılı ve mükemmeliyetçi olduğuna değindik. Hüseyin Hoca’nın “Eşcinsellik bir aile hastalığıdır.” sözü tam yerindeydi. Annemin babası zalim bir adammış; ninemin kafa tasından vücudunun birçok yerine kadar kırmış, annemi, teyzelerimi ve dayımı defalarca dövmüş. Dayım okumak istemiş, fakat dedem izin vermemiş; onu sadece çalıştırmak istemiş. Ortaokul yıllarında dayım bu baskılara dayanamayarak evden kaçmış ve pavyonda çalışmaya başlamış. Orada içki ve kumar alışkanlığı edinmiş. Dedemin zulmü, çocuklarının hayatını mahvetmiş.

Annem ve teyzelerim ise kız oldukları için evden kaçamamış; bu nedenle tüm baskıya katlanmak zorunda kalmışlar. Annem, dedemin korkusundan dolayı titiz, mükemmeliyetçi ve takıntılı bir yapıya bürünmüş. Bu hal, ister istemez beni de etkiledi. Sanki nesiller boyu aktarılan bir hastalık gibiydi.

Annem beni hiç dövmedi ama çok sinirli ve gergindi. Mükemmeliyetçiliği yüzünden yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi. Kararsızlığı nedeniyle bir şey alırdık, sonra hemen değiştirirdi. Ben kendi beğendiğim bir şeyi alsam mutlaka bir kusur bulurdu. Ruh hali bazen pozitif, bazen negatiftir; bu da benim nasıl davranacağımı bilemememe neden olurdu.

Hastalandığında hep “Öleceğim.” derdi ve ben yalnız kalacağım korkusuyla büyürdüm. Bu durum psikolojimi ciddi anlamda altüst etti.

Babam ise tır şoförüydü. Genelde yurt dışına sefere çıkar, ayda bir eve gelirdi. Dedemle ortaktı; eve geldiğinde kazandığı tüm parayı dedeme teslim ederdi. Evdeki üç çocuğu ve eşi umurunda değildi. Biz de dedemin insafına kalırdık. Dedem cuma günleri ilçeye gider, alışveriş yapar, ama bize asla bir şey almazdı. “Ben bu yetim gibi çocukların babasını köpek gibi çalıştırıyorum, bari bir iki poşet de bunlara alayım,” demezdi.

Yemeklerimiz genelde pilav, nohut ve kuru fasulyeydi. Yazın ise annemin bahçede yetiştirdiği sebzelerle yetinirdik. Üzerimizde hep eski, yamalı elbiseler olurdu. Babam çalışsa da, çoğu zaman yetim çocuklardan bile kötü durumdaydık.

Babam eve geldiğinde bizi öpmez, okşamaz, sevgi göstermezdi. Dedem de babama sevgisini göstermemişti. Bu nedenle babam da sevgiyi nasıl göstereceğini bilememişti. Ben de aynı şekilde sevgiyi hissedemeyen bir çocuk olarak büyüdüm.

Bu yüzden hiçbir bayana yaklaşamadım, sevgi gösteremedim. Çünkü kendim sevgiye açtım. Aç olan bir insan, başkasına sevgi verebilir mi? Görücü usulü birkaç görüşmem oldu ama hep “duygusuz” ve “ilgisiz” olduğum söylendi. Ne yazık ki hâlâ bu durumumu tam olarak aşabilmiş değilim. Hüseyin Hoca zamanla aşabileceğimi söylüyor. Bakalım, hep birlikte göreceğiz.

Gördüğünüz gibi, hastalıklı bir aile yapısı, çocukların psikolojisini ve davranışlarını derinden etkiliyor.

Hüseyin Hoca, babamın eve geldiğinde nasıl davrandığını sordu. Ben de önce dedemin yanına gittiğini, ardından köy kahvesine geçtiğini söyledim. Annemle babam arasında hiçbir sevgi ve muhabbet yoktu. Annem baskı altında ezildiği için sık sık sitem ederdi. Babam da ona “Beğenmiyorsan s*ktir git.” derdi. Bu kavgalar bizi fazlasıyla olumsuz etkiledi.

Hüseyin Hoca, “O zaman baban etkisiz bir elemanmış,” dedi. “Ezik, kadını duygusal olarak tatmin edememiş bir birey.”
Sonra ekledi: “Toplumda iki tür hastalıklı birey vardır: Birincisi ezik, zayıf, özgüvensiz ve eşcinsellik korkusu yaşayanlar; ikincisi gerçekten eşcinsel olanlar.”
Babama, eşcinsellik korkusu yaşayan biri olarak baktı ve “Bu durum, çocuklarını mutlaka olumsuz etkiler.” dedi. Gerçekten de öyle oldu.

Hüseyin Hoca ayrıca “Dünyanın en tehlikeli kadını mutsuz kadındır.” dedi. Annem, babamdan ve dedemden ilgi görmediği için sürekli mutsuzdu. Bu nedenle daha 5-6 yaşlarımdayken beni dert ortağı yapmıştı. Böylece kaldıramayacağım yükleri üstlenmek zorunda kaldım. O yıllarda kendi kendime, “Büyüyünce annemi bu durumdan kurtaracağım.” derdim. Anneme karşı aşırı bir duygusal bağ geliştirdim ve bu bağ yıllarca sürdü.

Nicolasin kitabında da belirtildiği gibi, eşcinsellikten kurtulmak için baba, anne ile erkek çocuğun duygusal bağını kesmeli ve ona erkeksiliği öğretmelidir. Ancak benim babam bunu yapmadı. Aksine, anneyle olan bağı daha da kuvvetlendirdi ve bana erkeksi yönü öğretmedi.

Hayatım boyunca babamın gücünü ve desteğini görmek istedim, ama asla göremedim. Hüseyin Hoca, anneyle olan duygusal bağın mutlaka koparılması gerektiğini, baba ile kurulacak erkeksi bağın erotize edilmeden sağlanması gerektiğini söyledi. Bunun için diğer erkeklerle sağlıklı sosyal ilişkiler kurmam gerektiğini, örneğin maça gitmek, birlikte izlemek, kafede oturmak gibi etkinliklerin faydalı olacağını anlattı.

Son olarak Nicolasin, “Annenin aşırı şefkati, çocukta kendine acıma duygusu oluşturur,” diyor. Hüseyin Hoca da bunu onayladı. “Kendine acıma ve zavallı görme, eşcinselliği güçlendirir,” dedi.

Annemin ve halamın dengesiz davranışlarının, bende kadınlara yaklaşma konusunda korku ve endişe oluşturduğunu da konuştuk.

Terapimiz bu şekilde sona erdi.
Siz değerli okuyuculardan, bir kadınla duygusal bir ilişki kurarak mutlu olabilmem için dua ve güzel temennilerinizi bekliyorum.
Umarım bu yazılar, ileride birçok insana fayda sağlar ve farkındalık kazandırır.
10
BİR KADINA AŞIK OLDUM

Arkadaşlar ben aşık oldum. Elhamdulillah bu sefer cinsiyeti tutturduk. Çok şükür erkek değil. Ama yine bir takım imkansızlıklar oluştu.

https://youtu.be/iMAHQWZgsww?si=jC7mFmbrvhxK7f54

“Son yapraklar düşerken daldan
Bir güldün geçtin bahçemden
Öpmek için çok uzakta
Dudakların benden”

Evet önceki yazımda bahsettiğim aile evinden ayrıldım, yalnız kaldım ve çok büyük bir depresyondaydım. Saçları uzattım, yemeden içmeden kesildiğim için acayip zayıfladım kemiklerim sayılıyordu. Burn-out yani tükenmişlik sendromu yaşıyordum. Hiç bir şeyi yapasım yoktu. Pili bitmiş bir oyuncak gibiydim hayattan keyif almıyordum. Tam koyu gri olmuştuk. Derken ofise bir gün ofise müşteri geldi. Hayatımda gördüğüm en güzel kadındı. Gerçek bir terazi burcuydu. İsmi Nihal idi kumral, beyaz tenliydi ama yüzünde kırmızı güller çiçek açmıştı. Ki bu benim bir erkekte veya kadında en sevdiğim şeydir. Kırmızı yüze bayılırım. Ruh hastası seviyorum yani. Tüm yüzü mükemmel bir altın orandaydı. Ingiltere Prensesi olabilecek kadar asildi. Gerçek bir terazi olduğu için iletişim becerileri de çok öndeydi kendinden emin ve tok sesiyle bir haber spikeri olabilirdi veya bana istediği her şeyi yapabilirdi. İkisini de yapmadı. Henüz diyelim 😈

Odaya girdiği andan itibaren bitik hayat enerjimi şarj etmeye başladı. Kalbimde çok saçma bir coşku ve heyecan hissettim. Beynim bütün hücrelerime daha önce tatmadığım hormon kokteylleri servis etti. Sarhoş olmuştum. Ona baktıkça mutlu oluyordum. Baktıkça bakıyordum. Yaşadığım bütün keder o gün orada silindi. Ölü hayatıma kan geldi, can geldi. Artık yaşamak için bir motivasyonum vardı.

Başta Nihal’in sadece egzaması olduğunu sanıyordum ilerleyen saatlerde öğrendim ki HIV+ imiş. Bu bilgiyi duymak beynimden vurulmak gibiydi. Bi küçük sarsıldım sonra kendime dedim ki “Ne var yani HIV ise HIV napalım sonuçta hayatında ilk defa bir kadına karşı böyle inanılmaz hisler hissediyorsun. Ben onu bu haliyle de kabul ediyorum”

Bir gün geçti onu tekrar görmek istiyordum. Sadece görmek. Zaten ofiste de neredeyse hiç konuşmadık. Ben sadece ona gördüm, o da bana güldü. Ama ona aşık olmama yetmişti. Hep söylerim Aşk = Obsesyon
Ha evden çıkarken
ütüyü çektim mi
ütüyü çektim mi
Ütüyü çektim mi
Diye obsesyon geliştiriyordum.
Ha Nihal
Nihal
Nihal
Diye obsesyon geliştiriyordum.
İkisi de aynı şeydi ama Nihal’i düşünmek yaşadığımı hissettiriyordu.
Haftaya tekrar ofise gelecekti ama 1 hafta bekleyemezdim. Onu getiren aracıya dedim ki “acil ofis dışında bir toplantı yapmamız lazım Nihal Hanım da gelsin mutlaka”
Bendeki iş aşkı işte. Yalan asla acil bir durum yok :D
Ertesi gün geldiler bişeyler anlattım ama heyecan tavan. Onu görmek hayatımın o 2 saatini onunla birlikte geçirmek çok iyi geldi. Vedalaştık, ayrılırken arkadaşına ben kahve içmeye gideceğim dedi. Beni de götürmesini çok istedim. Hiç ayrılmak istemedim ondan. Onunla sonsuza kadar kalabilirdim. Ben ona sonsuza kadar bakardım o da bana gülerdi. Benim de içimde güller açardı. Ama öyle olmadı evlere dağıldık. Haftaya ofise geldi. Saçlarını toplamış, fular takmış elegant bi tarz yapmış. Hala çok samimi değiliz. Ben wp grubuna eklemek için numarasını aldım. Gruba ekledim. Gruptan numaramı bulup akşam bana mesaj attı. “Bana bir ürün lazım acil bulabilir misin” dedi. Ayıpsın hemen ortalığı birbirine kattım sordum soruşturdum kızla buluşabilmek için ürünü buldum. Gittim başkasından ürünü aldım ertesi gün oldu bir kafede buluştuk. İlk defa baş başa buluşmuştuk. Baya date gibiydi. Ilişkiden beklentilerimizden, sevdiğimiz yemeklerden vs. konuştuk. Keyifli bir sohbetti. Sonra ben bunu otobüse bindirdim. Otobüse biner binmez “Çooook teşekkür ederim hoş sohbetin için” diye bir mesaj attı. Ulan dedim bu da bana aşık yoksa böyle bir mesaj atmazdı. Orada kafamda düğünümüzü planlamaya başladım. Birkaç hafta daha geçti biz baş başa birkaç kere daha görüştük. Tatlı tatlı flört ediyoruz yani ben ve arkadaşlarım öyle sanıyoruz. Ben hoşlandığımı belli ediyorum baya o da salak olmadığı için anlıyordur herhalde. O da bana bayıldı zaten ilgi bağımlısı habire bişeyler istiyor zaten istemese de ben veriyorum. Emret Komutanım modundayım.
Hatta bi keresinde yanak yanağa değdirerek vedalaştık. Yanağı yanağıma değdiği an pamuk gibi olmuştum havalara uçmuştum. Çocuklar gibi sekerek gittim.

Hatta biz bir gün otururken erkenden ayrılmak istedi nereye gidiyorsun diye sorduğumda DATE’e gidiyorum dedi. O gün başımdan 2. kez vuruldum. HIV+ olduğunu öğrendiğimden daha sarsıcıydı. O gün anladım o bana aşık değildi. Ne yalan söyleyim bu beni rahatlattı. Çünkü HIV+ olduğu için onunla bir ilişki yaşamak beni çok korkutuyordu. O Nihal idi bense Behlül… korkaktım. Belki de korkum direnç oluşturdu ve bir ilişki yaşayamadık. Ulan erkeklerden kapmadık kızdan mı kapalım.  Hem kız beni sevmiyor hem HIV+ artık boşu boşuna bu aşka tutunup kendime saygısızlık etmeye gerek yoktu. Onunla arama mesafe koymak istedim başkasıyla date e gittiği gün benim için bitmişti. Onun haberi yoktu ama ondan ayrıldım :) Nihal HANIM diye hitap etmeye başladım. Biraz çocuksu bir tepkiydi şimdilerde fark ediyorum. Ama tavrımı da koymam gerekiyordu. Ama çok da sürdüremedim çünkü inanılmaz bir aşk acısı ve obsesyon yaşıyordum. Hiç aklımdan çıkmıyordu. Sigara içmeyen ben sigara içmeye başladım. Onsuzluğa dayanamadım ve başka erkeklerle date e gitmesini sineye çektim. Onu affettim. 2 hafta sonra tekrar barıştık kahve içmelere gittik. Bu süreçte Hüseyin Bey’den terapi aldım.  HK diğer tüm arkadaşlarım gibi bu ilişkinin HIV+ olmama değecek bir ilişki olmadığını söyledi. Ben daha iyilerine layıkmışım, o orospuymuş, bütün hayatımı sikmeye değmezmiş falan filan. Ya bunları ben de biliyorum mk ama yapamıyorum. Unutamıyorum olmuyor. Aklımdan çıkmıyor. Ama kız da beni ve ilgili kullanıyor. Bunun da farkındayım. Hatta saatlerde “Güllü-Oyuncak Gibi” dinlerken bütün kaslarım kasıldı ve hastanelik oldum. Hastaneye kaldırıldım bu kız yüzünden. Yine de unutamadım. Çocuk gibi tutturukluk yapıyorum. Sanki bütün dünya bir savaş alanı gibi ama ben ona bakınca sakinleşiyorum.  Annesinin dizine yatmış bir çocuk kadar huzurlu oluyorum. Bütün frekansım değişiyor, huzurlu hissediyorum. Şefkatle doluyor içim. Bu hissi anlatamam. Onunla buluşmak gurbetten memlekete dönmek gibi. Ama HIV+ ve beni sevmiyor. O yüzden daha fazla kendime saygısızlık edemezdim. Onu unutmam gerektiğini idrak ettim ve unuttum da. 3-4 hafta sonra beni kahve içmeye çağırdı tekrar hayır diyemedim. Ama keşke hayır deseymişim. DECCAL BİR OROSPU OLDUĞU İÇİN BENİ YİNE HASTANELİK ETTİ. Ben günlerce onun hastalığı hakkında araştırmalar yaptım. Kedi ısırığı ve tırmığı ile bulaşan Bartonella bakterisi HIV+ e benzer etkiler yapıyordum. Belki HIV+ değildir diye ümitlendi. Çünkü HIV+ değilse bir engel kalmayacaktı ve evlenebilecektik. Salak kafam sanki kız beni seviyormuş gibi neler düşündüm. İNCİR REÇELİ 3 ÇEKTİK MK. Nihal orospusu bana demesin mi “O zaman HIV+ değilsem hiçbir erkeğe söylememe gerek kalmaz” diye yani HIV+ olduğumu söylemeden herkese özgürce verebilirim demek istedi. 3. Kez başımdan vuruldum amk. Psikolojim bozuldu. Tamam yarı geyiz felan ama biz de erkeğiz amk çok ağrıma gitti söyledikleri. Tamam bana aşık değilsin de benim senden hoşlandığımı biliyorsun açık ve net bir şekilde belli ettim. Bunu bile bile bana başka erkeklerle olan sex planlarını anlatamazsın. İşte o gün ben 2. Kez bundan ayrıldım. Tabi ki bunun yine haberi yok :) 2-3 hafta laf soktum, biliyorum çocuksu ama içimdeki öfkeyi bir şekilde atmam lazımdı. İşte yüzüne krem sürüyor bok gibi olmuş diyorum. Teneke altına boyasan yine teneke diyorum kdkfkdkf
Artık öfkem duruldu, elimdeki taşları bıraktım. Onu artık normal bir arkadaş olarak görüyorum. Normal görüşüyoruz sohbet muhabbet ediyoruz bişey hissetmiyorum. Ara ara güzelliğiyle beni etkilese de düşmüyorum tuzaklarına. Bugün yemek yemeye gittik. Sohbet esnasında gayr-ı ihtiyari parmağıyla bacağıma dokundu. Ulan ben böyle bir sexual tension (cinsel gerilim) yaşamadım. Şimşekler çaktı beynimde. Sadece anlık dokundu şarjörü doldurdu. Öpüşsek felan ölürdüm herhalde. Ara sıra yine kederleniyorum. Çok güzel olabilirdik, çünkü aramızda inanılmaz bir uyum var. Aşkımıza bir şarkı bile yazdım. Birbirimiz için yaratılmışız. Ruh eşi diye bir şey varsa biz ruh eşiyiz. Seni seviyorum Nihal, seviyorum ama Behlül gibi korkak. Kimi kandırıyorum benden olsa olsa Beşir olur. Ancak bir annenin çocuğuna yapacağı gibi iyileştirmeye çalışıyorum seni. Seni hasta görmek beni çok üzüyor sana kıyamıyorum. İkimizde feleğin çemberinden geçmiş 2 bilge ruhuz. Bizi bizden başkası anlayamaz. Ve şunu biliyorum ki sen hep bana huzur vereceksin ben sana neşe. Ömür boyu birbirimize yoldaş olacağız ve bu aşktan daha kıymetli.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10