Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Sessiz Çocuk, Yalnız Akademisyen – 5

İkinci Terapi: Korkularla Yüzleşmek

Bu haftaki yazımda ikinci terapi seansımı anlatmak istiyorum. Bu terapi, geçmişe – özellikle de çocukluğuma – dönerek erkeklere olan ilgimin nedenlerini anlamaya çalıştığımız bir seanstı. Çünkü terapistim, eşcinselliği güçlendiren en önemli faktörlerden birinin özgüvensizlik olduğunu söyledi.

Korkak Bir Çocukluktan Yalnız Bir Hayata

Çocukken o kadar korkak, ürkek ve özgüvensizdim ki, büyüdüğümde bu özellikler tüm hayatımı şekillendirdi. İnsanlarla iletişim kurmaktan kaçan, sürekli alay edildiğini düşünen, hatta sınıfta iki kişinin gülmesini kendine yoran bir çocuk oldum.

Benden daha iyi bir üniversiteden mezun birini gördüğümde içimde derin bir eziklik hissediyordum. Bu yüzden meslektaşlarımla görüşmemeye, sosyal etkinliklerden kaçmaya başladım. Toplantılara gitmez, kutlamalara katılmazdım. Üst düzey biriyle konuşmam gerektiğinde ise elim ayağım titrer, sesim kısılırdı.

Kısacası sosyal hayattan kendimi tamamen izole ettim. İnsanlar pandemide bu duruma bir yıl bile dayanamazken, ben ömrümün büyük kısmını bu şekilde geçirdim. Adeta bir mağarada inzivaya çekilmiş bir âlim gibiydim.

Değişim Başlıyor: Kitaplar, Notlar ve Ödevler

Bir gün Nicolas’ın Onarım Terapisi ve Homoseksüelliği Engelleme kitaplarını okumaya başladım. Çok etkilendim. Notlar aldım, kendime ödevler verdim. “Benim Ailem” belgesellerini izledim, eşcinsellerin hikâyelerinden özel bilgiler öğrendim. Ayrıca Anna Erdoğan’ın YouTube’daki videolarını da takip ettim.

Bu kaynaklar sayesinde ilk kez kendimi derinlemesine gözlemlemeye başladım.

Özgüvenin İlk Adımı: Göz Teması

İkinci terapiye geldiğimde elde ettiğim bu bilgilerden ve tecrübelerden bahsettim. Daha önce insanların gözlerine bakarak konuşamayan ben, artık göz teması kurabiliyordum. Göz teması, iletişimin en önemli ilk adımıymış; bunu yaşayarak öğrendim.

Özgüvensizlikten kurtulmak için elimizden geleni yapmalıyız. Araba kullanmak, yüzmeyi öğrenmek, spor yapmak, bir müzik aleti çalmak, resim yapmak… Kısacası bir hobi edinmek çok önemli. Çünkü bu tür uğraşlar insana güç ve özsaygı kazandırıyor.

Artık Susmuyorum

Hüseyin Hoca ile terapide “haksızlık karşısında susmamak” üzerine uzun uzun konuştuk.
Eskiden bana yapılan haksızlıklar karşısında hep susardım. Şimdi ise güzel bir şekilde itiraz ediyorum.
Bu tutum, karşımdaki insanın bana duyduğu saygıyı artırdı. Her defasında kendimi daha güçlü, daha maskülen hissediyorum.

Stresle Baş Etmenin Sağlıklı Yolları

Hocam, stres altında olan birinin genellikle mastürbasyona yöneldiğini veya eşcinsel sitelere girerek partner aradığını anlattı. Oysa stresle baş etmenin başka yolları da var: maça gidip bağırmak, slogan atmak, bir kafede arkadaşlarla oyun oynamak, nargile içmek gibi.

Bana “Erkek ortamını artır ama erotize etme.” dedi. Ben de bu sözü tuttum.
Şu an nargile kafelere gidiyor, erkek arkadaşlarla zaman geçiriyorum ama onları erotize etmiyorum.
Ayrıca spor salonu arıyorum; çünkü spor yaparken insanlarla tanışmak, özgüven kazanmak için harika bir fırsat. Erkeklerin benden farklı olmadığını fark ettikçe onları erotize etmeyeceğim.

Bir Sürecin İçindeyim

Bu bir süreç ve ben bu sürecin içindeyim. Epey yol aldım ama hâlâ gidecek çok yolum var.
Erkek öğrencilerime ilgi duymam beni rahatsız ediyor. Bunu söylediğimde hocam,
“Suçluluk duyma. Erkekleri seçebilirsin ama erotize etme.” dedi.
Çünkü suçluluk duygusu eşcinselliği daha da güçlendiriyor.

Mastürbasyon ve Zihinsel Temizlik

Hocam, mastürbasyon konusunda da uyardı. Özellikle porno izleyerek yapmanın zararlı olduğunu, kuru bir şekilde yapılmasının yanlış olduğunu anlattı. Eğer illa yapılacaksa, bir kadını hayal ederek ve bebek yağı kullanarak yapmanın daha sağlıklı olacağını söyledi.

Kadın hayal edemiyorsam bile, en azından sonlara doğru kadını düşünmemin önemli olduğunu belirtti.
Bunları yazarken utanıyorum ama belki birilerine faydalı olur diye paylaşıyorum.

Eşcinsel Yaşamın Riskleri

Eşcinsel yaşamın tehlikelerinden de bahsetti. Her aktif bireyin, zamanla pasif olma ihtimali bulunduğunu söyledi. Çünkü ilerleyen süreçte aktif birey pasif partnere aşık olabilir ve onu tatmin etmek için pasif olmayı teklif edebilir.
Ayrıca HIV, HPV ve prostat gibi hastalıkların riskinin çok yüksek olduğunu da vurguladı.

“Strese girdiğinde hemen uğraş değiştir.” dedi. “Yoksa mastürbasyon ve seks tehlikesi var.”

Ben kadınlara ilgi duyamadığımı söyledim. O ise bunun zamanla değişeceğini, eşcinselliği güçlendiren davranışlardan uzaklaştıkça ve kadınlarla ilgili hayal gücümü geliştirdikçe bu ilginin oluşabileceğini söyledi.

Son Söz

Bu süreç kolay değil. Ama değişim mümkün.
Korkularla yüzleşmek, kendini yeniden inşa etmek ve adım adım özgüveni geri kazanmak...
İşte ben şu anda bu yolculuğun tam ortasındayım.
Bir gün dönüp baktığımda “İyi ki pes etmemişim.” diyebilmek için yürüyorum.
2
Uzun düşüncelerden sonra hatırladığım; bu anlamda ilk hisleri karmaşık olarak  9-10 yaşlarında hissetsem de  13 yaşında ergenlik belirtileri belirlemeye başlayınca erkekliğimi kabul etmekle beraber bu durum beni çok utandırıyordu. Arkadaşlarımdan birinin bu dönemde mastürbasyon vb şeyleri yapmanın zorunlu olduğunu söylemesi ise beni dehşete düşürmüş uzun süre yapmasam da daha sonra yapılması gerektiğine kendimi inandırmış ve türlü vicdan sızılarına rağmen herhangi bir hayal olmaksızın artık yapar olmuştum. Hele eve internetin girmesiyle artık yakınlarımın ve komşunun bizden büyük oğlu müstehcen videoları izleyip teşvik edince ben de bir zorunluluk olduğunu zannetmiştim. İlk başta açık kadınları görünce ereksiyon yaşayabildiğimi bir müddet sonra da erotizm edip mastürbasyon yaptığımı anımsıyorum az da olsa. Ama ben bir kadına mağduriyet ifade ettiğini düşündüğüm yıllarca oyun oynayıp güven verdiğim bir cinse böyle bir hayal kurmanın yanlış olduğunu düşünüp vicdan azabı çekiyordum. İşte bu sırada artık mastürbasyon  sırasında ben kendimi kadın yerine koyuyor ekran da gördüğüm çekici erkekleri de bu ilişkide düşünüyor buldum kendimi.Derken birgün çıplak erkek fotoğrafları görünce de bir ereksiyon oluşunca her ne kadar doğru bulmasam da bunun kadınlara bakma kadar günah olmayacağını zannetmeye başlamıştım, nasıl olsa ben de bir erkektim ve bir erkeği pasif olarak düşünüp erotize de edemezdim ve etmedim de. Zamanla eşc. site ve videoları görünce büyük bir şok geçirmiş bunun nasıl mümkün olabildiğini zor kabul etmiştim ama herkes gibi ben de izleyip ergenliğin gereğini yapmalıydım ve  bunu kadınlar üzerinden asla yapamazdım. Bir erkekle ancak pasif olarak yapabileceğime inanmıştım artık. Hep mağdur hisseden ben bir aktif olamazdım çünkü...
3
Geçen hafta yine firsatim oldu ve terapilere katıldım. Aslında ses kaydın dinleme fırsatım çok olmadı ama yine terapi ile alakalı birseyler aktarmak istiyorum.
Hüseyin hoca eğer bir iş bulabilirsem ve cebime para girerse kendimi daha da erkeksi hissedecegimi ve daha özgüvenli olacağımı söyledi. Genellikle kurs hocalığı olarak İstanbul'da iş bulmak zor ama genellikle şehir dışından teklifler geliyir ve ben bir çok teklifi malesef ozguvensizligim yüzünden geri çevirdim.Suan hala arama surecindeyim ve Hüseyin hoca bunun iyileşmek konusunda çok ama çok faydası olacağını söyledi. Hele şehir dışında hiç bilmediğim bir yere gidecek olursam....
Ama çok büyük kaygılar var içimde ve sürekli bunlarla savaşıyorum. Ne yaparım orada?. Tanımadığım herhangi bir şehirde?. Risk almak kadar beni bu hayatta endişelendiren birşey yok. Bana çok korkutucu ve kaygılı geliyor.. Yüzleşmekten korkuyorum çünkü. Ama artık büyümek gerek büyümek böyle birşey işte. Risk almak korkularinla yuzlesip.ustune yürümek... hayatta büyümek lazım. Her neyse bunlar negatif yanlar bununla birlikte pozitif yönlerde var.
Kendimi pasif fantezi kurmaya zorladım mast esnasında ama nedense bi tam zevk alamadım ve aktife döndüm ve fanteziyi öyle kurdum. Elbette pasiften hala zevk alıyorum o da tam birakamadigim için ama bununla birlikte sürekli aktif fanteziyi uyguluyorum. Faydası oluyor yani ama tam aktif olmak lazım. Birde şu ozguvensizligin korkunun üstüne gitmek. Birde birine bir daha pasif olarak düşünmek istedim ama olmadı yine aktif oldum ona. Yani sanki biraz farklı zevk arıyorum gibi artık pasif olmak çok fazla zevk vermiyor birde artık kendime çok yakıştıramıyorum o halı. Pasif hali. İyi ve pozitif yonler bunlar işte. Bir de aile konusuna gelelim. AİLEMDEN NEFRET EDİYORUM. Sadece bunu söyleyebilirim. Anneme çok aciridim ama artık bu evdekilerin derdi sikimde bile değil. Herkes birbirini yesin hem de babam. Önceden annemle tartistiklari esnada anneme çok acirdim ama umrunda bile değil annem. Mutsuzsa bosansin. Hala babaannemi ve babamı suçluyor ve onlardan şikayet ediyor başka birşey bilmiyor. Aynı zamanda annem bana bunu yap et dedi mi veya ricada bulundumu yapmıyorum banane ne halleri varsa görsünler. Mesela kontur atar mjsjn bana dedi yapmadım ve kendi başınızın çaresine bakın benim param yok dedim. Siktirsinler. Ben baba dedil koca değil bu evin çocuğuyum ve böyle muamele görmem lazım. Sormazlar paran var mı nasılsın ne yaparsın ne hissedersin diye gidip onların işine yaramami isterler sg yin ya. Baba mi babama diyecek lafım yok hayatımı mahvetti. Hala umursamaz varlığı yokluğu bir bi adam. Hala sorumsuz, hala başına buyruk, hala kendi halinde, umursamaz dışardan sadece eve kalmaya gelen misafirin teki. Zaten adam olsaydi hepimiz severdik onu. Ablam mi ona diyecek lafım yok. Babaannem zaten yaşlı başlı bugun var yarın yok şikayet bile etmem ondan da banane. HEPSİNDEN BANANE. resmen hepsi hayatımı sikti. Benim için bugün Varsalar yarın yoklar. Bence bir yandan bu nefrette bir gelişme.yani umarim öyledir. Allah yardımcım olsun. Yaşadığım müddetçe dussemde kalksamda asla kabul etmicem bu duygularımi ve hep bir yanlışlık olduğunu içten haykiricam. Pes de etsem düşsem de yine baştan baslamayi bilicem ve bunu yenmek için elimden ne geliyorsa yapicam. Sadece normal bir insan olmak istiyorum herkes gibi. Normal bir insan standartına çıkmak istiyorum. Hayatım ne kadar boktanda olsa (Allah'a haşa laf olarak değil) yinede hayatım için biseyler yapmaya çalışıyorum ve yaşım sadece 19. Sadece hayatımı herkes gibi düzeltmeye idame ettirmeye çalışıyorum ve bu çok değerli bişey. Yarın bir gün eğer bunu yenersem çok isterim hayatımın film olmasını. Kendimi dışardan izlemek. Yaptığım hataları gormek iyi yanlarını görmek çok isterim. Her neyse herkes sağlıcakla kalsın. Ölümden gayri herşey geçici. Herkese mücadelesinde başarılar👋🏽
5
Psikoloji / Ynt: TV 5 ANA HABER BÜLTENİ "EŞCİNSELLİK"
« Son İleti Gönderen: psikolog 29 Eylül 2025, 01:36:35 ös »

Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://www.instagram.com/p/DNOmWnDqjVL/


https://www.youtube.com/watch?v=-9bPlRuOq-Q&list=UULFEDADUolmKuMyWGRunC3UhQ&index=4

Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg





https://www.instagram.com/p/DNOuCN-Pmrr/
6
Merhaba, hem kendime hem başkalarına bir nebze olsun faydam olur ümidiyle yazıyorum.Küçük bir şehrin küçük bir mıntıkasında dünyaya geldim, konuyla ilgili kötü hatıraları bana hatırlatsa da memleketimi hala çok seviyorum. Rençberlikle geçimini sağlayan hoşgörülü ama namusunu muhafaza eden edepli ve saygın aynı zamanda geleneksel  dindarlar arasında Hoca yetiştiren ve bu alanda muteber olan bir sülalenin selim fıtratlı bir ailesinde dünyaya geldim. Çocukluğumda babam anne babasının hastalığı nedeniyle onlarla meşgulken tek kardeşim ağabeyim de dedemlerle kalırken ben annemle çokça vakit geçiren onunla uyuyan onunla çalışan onunla sıkıntılara katlanan herşeye rağmen terketmediği namazını kılıp oturunca kucağına oturan ve onu taklit eden bir süreçle başladım. İlerleyen dönemlerde mahallede erkek arkadaşım olsa da ben içlerinde hem de akraba arasında yumuşak huylu zeki çalışkan utangaç bir çocuktum. Onların tabiriyle kız olacakken erkek olmuştum, hatta şimdilerde çok üzülmesem de zamanında beni rencide eden bir kız ismi bile akrabalarım tarafından kullanılıyordu. Aslında evet kız kuzenlerimle bebek oynayan bir tane bile arabası olmayan kendi oyuncağını kendi yapan bir çocuktum.Halbuki ağabeyim evin ilk çocuğu olunca mı bilmem bir çuval dolusu oyuncağı ve bisikleti vardı. Benim ise belki kuzenlerimin verdiği bacağı kopmuş ve tamir edip oynayabileceğim bir bebek, pedalları bile dönmediği için ittirmek zorunda kaldığım kimden kaldığını bilmediğim bir eski bisikletim vardı. Ama bunlarda beni arkadaşlarımın dalga geçmesine karşı korumadı.Zamanla erkek çocukların zorbalığı ve kızların naif oyunlarına daha da aşina olmuş kabul de edelmişim sanki. Buna rağmen sesimin inceliği davranışlarım dikkat çekse de oyundan vazgeçmeyen kendisini de kız olurak asla kabullenemeyen ben küçük yaşta sabah anksiyeteleri geçirdiğimi hatırlıyorum.  Serüvenim ilk okulda akran zorbalığına karşı dersleri iyi bilge bir kimlikte çocukken bile fikri sorulan bir kimse olmaya bütün sınıfın erkekleri harami kızları mağdur cariye rolünü oynarken benim de arkadaşlarım tarafından kızların babası adedilmem vb.   şekillerde tezahür etmişti. Zamanla kendimden güçlü çocukların sevdikleri bir kızı ben de sevmiştim ama onlar kız için kavga ederlerken ben açık bir şekilde bunu kimseye söyleyemiyordum ama kızlarla aram iyi olduğu için onunla rahat vakit geçirebilen tek kişi de bendim.Her ne kadar diğer arkadaşlarım  onun için kavga etse de bu mücadele de kendimi galip çıkacak zannederdim çünkü her ne kadar onlar benden farklı olsa da benim derslerim iyiydi ya kız da beni tercih edecekti elbet.İşte karşı cinse ilk beslediğim duygu böyle gelişmişti ama bir ara uzun boylu babasını görünce sanki onun gibi olmak istemiştim ileri de hemcinsime karşı hatırladığım sevgi olmasa da erotize etmemiş olsam da ilk his buydu galiba...Babamın ebeveyni vefat ettikten sonra alkole daha da yönelmesi maddi sıkıntılar aramızda hep bir soğukluğa sebep oluyordu, maddi ihtiyaçlarımızı karşılamakla beraber bu yönü benim gibi çocuk yaşta bilge gibi olan birine zor anlaşılmaz  ve kötü geliyor annemi de çok üzüyor zaman zaman babamı ona şikayet etmeme sebep oluyordu. Sanki alkol şişesi bütün ailenin düzenini kaçıran bağımızı koparan akrabalarımız ve arkadaşlar arasında rencide edilmemiz için yeni bir argümana dönüşmüştü...İşte etkilediğini düşündüğüm çocukluk dönemine ait bazı durumlar...Ama bu dönemde hemcinse karşı net bir şey yok biliyorum ki naif yapım kendimi bildim bileli var ama ben bir erkeğim ve erkeğe ilgi duyamam ve duymuyorum... Devamı bi dahaki sefere inşallah...
7
ORTOPEDİ DOKTORUMA ÇAKTIRDIM !
 
Başlık fikri için kıymetli dostum “gergin” e teşekkürler. Adettendir bir şarkı ile yazımıza başlayalım.

https://youtu.be/JBtj1IDWKk0?si=2N2PaNqClShrkFZ4

Şarkımızın adı “Böyledir Benim Ayrılıklarım”. Tam 13 aydır buraya yazmadığım için yaklaşık 10-15 tane ayrılık birikti 😂  Arkadaşlar, aile bireyleri, aşklar, iş ortakları ve çok sevdiğim evim… Hepsini yazmak bana eziyet okumak da size. O yüzden küçük küçük özet geçeceğim.

Ama önce aile evimden niye taşındığımı size anlatayım. Bir sabah uyandım ekmek poşetinin ağzı açıktı. Neden poşeti açık bıraktınız diye sormamla annem olacak iblis ile kavgamız başladı. Zaten birbirimize doluyduk çünkü 3-4 hafta önce de yine annem siktiri boktan bir sebepten cıngar çıkardığı için babam olacak taşaksız beni sokak ortasında yumruklamıştı. Taksiciler felan ayırdı neye uğradığımı şaşırdım. Çünkü ortada bunun yaşanmasını gerektirecek bişey yoktu. Sonra ben evi terkettim BFF Yağmur’un evine gittim. Telefonum saatlerce susmadı arayan arayana sonra babam gelip beni aldı evimize döndük. Neyse bu bizim rutin zaten. Her ailede olan şeyler diyerek kendimizi kandırdık.

Asıl olay günü bizim annemle tartışmamız büyüdü. Tartışmamız her zamanki gibi siktiri boktan bir sebepten başladı ama sürreal bir şekilde devam etti. Annem Feriha atağı geçirip ayılıp bayıldı. Kendini yerden yere attı. Ben odama geçtim kapıyı da kitledim. Bu hala deli sikiyormuş gibi bağırıp çağırdı. Tabi ki ben de ona bağırarak cevap verdim. Hanım hanımcık susacak halimiz yok ne de olsa kimin oğluyuz. Sonra bu orospu sanrı mı gördü aklını mı yitirdi böyle bişeyi nasıl yaptı hala bilemiyoruz. Polisi arayıp oğlum beni dövdü diye şikayet etti. Blöf yapıyor sandım ama gerçekti. Ben kendimi odama kitlemiştim, temas yoktu. Zaten kimseyi dövebilecek biri de değilim. Sen misin bana iftira atan orospu. Odamdan çıkıp gittim elinden aldım telefonunu. Aldım ki tekrar boş yere meşgul etmesin polis teşkilatını. Ben evden çıkarken babam olacak taşaksız montumdan tuttu gitmeme izin vermedi. “Bak bu mont 7500₺ bırak yırtılmasın” dedim :) O da “Polise hesap vereceksin” dedi. Ulan sen kahvaltıda taşaklarını mı yedin ibne herif ben kime neyin hesabını vereceğim. Rezilliğimizi mi anlatalım memur beye. Kayıtlara mı geçsin endemik aile bireylerimiz ? Bu sefer delirme sırası bendeydi. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinde Mete’nin delirip evi yaktığı sahneyi tekrar çektim. Deli gücümle babamı ittim kendimi kurtardım ve yerdeki kaldırım taşını alıp yemim ederim seni bu taşla öldürürüm dedim ve taşı atar gibi fake attım. Korkudan altına sıçtı amına koyim görmeniz lazımdı o korkak yüz ifadesini. Yıllardır bana yaşattığı yüz ifadelerinden farksızdı. Neyse ben evden çıktım yine BFF Yağmur’un evine gittim. Herkes beni arıyor yine. Öğrendim ki polis gerçekten gelmiş. Mk gerçek bir olay olsa hayatta gelmezler. Açıkçası çok büyük bir şok içerisine girdim. Çünkü öz annem bana iftira atıp polise şikayet etmişti. Bu çok ağır bir durumdu. Donup kalmıştım. Neyse yine telefonum susmadı babam yine BFF Yağmur’un evine gelip beni alıp götürdü.

Eve geldiğimde ev terk edilmişti kimse yoktu. Tüm bunlar yaşadığında ramazan ayındaydık. Olayların şokuyla 3 gün üst üste iftar ve sahur yapmadan oruç tuttum. Ramazanda herkes kilo alır ama ben 5 kilo verdim. Normalde çok boğazıma düşkünümdür. Ama 1 lokma yemek bile içimden gelmedi. Yemeden içmeden kesildim. Sadece hayatta kalabilmek için birkaç gıda takviyesi tükettim. Kendimi terk edilmiş bir piç gibi hissediyorum. Dünyanın en değersiz piçiydim. Ekmek poşetinin ağzı açık dediğim için öz annem tarafından iftira atılarak polise şikayet edilmiştim. Bu arada annem evi terk etmişti biz babamla yaşıyorduk. İkimizde ruh gibiydik ikimiz de yemek yemiyorduk.
Babam artık benim evi terk etmem gerektiğini söyledi. Karısıyla bensiz huzur içinde yaşamaları için beni evden kovdular. Ben evimden asla ayrılmak istemiyordum. Evet kavga dövüş içinde yaşıyorduk ama yaşıyorduk işte. Benim bildiğim tek aile kavramı buydu. Kendimi kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf gibi hissettim. Bu kuyu öyle derindi ki hala çıkabilmiş değilim. Majör depresyonumuz hanemize hayırlı olsun. Yaşadıklarım yetmezmiş gibi evimden sürgün edilmiştim. Hem de bir hiç uğruna. Bu öyle çok koydu ki kendimi haftalarca boşlukta hissettim. Boşlukta salınan kupkuru bir yaprak gibiydim. Ne bir yere konabiliyordum ne de yeni bir yere uçabiliyordum. Bu terkedilmişlik hissi beni babam dışındaki erkeklerle konuşmaya itti. Sen çocuğuma babalık yapmazsan DADDY’lik yapacak bir sürü adam var. Birkaç uygulama indirdim birkaç adamla yazıştım. Annemin ve babamın aksine beni istediler. Benimle ilgilendiler. Hatta niyeti beni sikmek olmasaydı 1-2 tanesiyle buluşup uzun uzun dertleşmek, kahve içmek isterdim. Ama yapamazdım. Kendimi bir başka kuyuya daha atamazdım.

 Bir kaç gün sonra 3-4 lokma bişey ile iftarımı açarken babam dedi ki “biz annen ile boşanıyoruz”. Yüzüne bile bakmadım hiçbir tepki ve cevap vermedim. Çünkü benimle ilgili bir durum değildi. Evlenirken bana mı sordular da boşanırken bana haber veriyorlar. 1 saat sonra annem amı götü dağılmış vaziyette eve geldi. Neredeyse bütün akrabalarını yanında getirmiş. Pardon akbabalarını. Dayım olacak kancık sanki annemle babamı ben boşamışım gibi 15 dk boyunca bana sövdüğü bir konuşma yaptı. Ben şok üstüne şok yaşadığım için dayım bana küfür ederken kahkaha atmaya başladım. Artık git gide deli anneme benziyordum :) gülme bak elimde kalacaksın felan diyor ben de hala aylak aylak cevaplar veriyorum. Parmağımda oynattım hepsini dilimle siktim. En son dayım dedi ki “Biz seni doğduğun günden beri çok sevdik hep yanında olduk bundan sonra yanında olmayacağız” Ben de dedim ki “zaten hiçbiriniz hayatımda yoksunuz ki :))” Annemin eşyalarını toplayıp götürdüler kapıdan çıkarken kancık dayım ulti açıp bana beddua kombosu yaptı “İnşallah bu evin içinde yanarak öl” gibi şeyler söyledi. Götümle dinlediğim için tam anlayamadım :) Babamla biz şaştık ve de kaldık. Çünkü 50 yaşında bir kadının erkek kardeşleri gelip annesinin evine götürdüler. Ve bize inanılmaz kinli davrandılar sanki babam annemi aldatıp üstüne kuma getirmiş. Bir eli yağda bir eli balda yaşadı. Hatta rahat battı orospuya ki hayatı ailesine zindan etti. Hatırlarsanız babam taşakları olmadığı için karısına söz geçiremiyordu ve hep karısının yanında duruyordu. Bu sefer ilk defa benim yanımda durdu. Kafasına saksı mı düştü ne gerçekleri göresi gelmiş. Babam bana sahip çıkmıştı ilk defa yalnız değildim. İçim inanılmaz bir güvenle doldu. Çünkü babam yanımdaydı. Sanki hayatım boyunca hiç biseksüel olmamışım gibi erkeklere olan ilgim bıçak gibi kesildi. Ve depresyonum bitti. Artık yemek yemeye başlamıştım. Babamla 2 ay yalnız yaşadık. Babamla artık birlikte yaşayacağımıza dair bir plan yaptık. Biz kendi yaşayacağımız evi hazır tadilattan geçirecektik ve taşınacaktık. Annem de anasının evinden kalkıp tekrar evine gelecekti. Babamla hiç olmadığı kadar iyi anlaşıyorduk. Çok güzel vakit geçiriyorduk. Birbirimizi anlayıp ilgi gösteriyorduk. İblis annem muhtemelen bağlama büyüsü felan yaptı. Babam birden köpek oldu anneme. Ergen gibi ağlamalar zırlamalar. Sürekli arabesk dinlemeler. Uğruna ağlanacak biri değil benim annem tam bir iblis. Neyse babama dedim ki  “Ben anladım sen boşanmayacaksın karınla barışacaksın o beni evden kovdurtmayı başardı sen de hiçbir şey olmamış gibi karınla devam edeceksen artık bizim de ilişkimiz eskisi gibi olamaz. Ya o ya ben dedim. Tabi ki karısını seçeceğini biliyordum. Ama yine de sormak zorundaydım. Biz bunca rezilliği boşa mı yaşadık baba ?! 

Sonuç olarak ben yeni evine taşındım. Ne anne ne baba görüşmüyorum. Hayatımda yoklar artık. Yapayalnızım. Yaşamaya dair bir motivasyonum yok. Belli aralıklarla intihar etme düşünceleri aklıma geliyor gayet de mantıklı buluyorum o düşünceleri. Ve intihar etmeyi arzuluyorum. İntihar etmenin vermiş olduğu o melankoli hissini seviyorum. Çünkü endomorfin hormonu salgılanıyor beynim tarafından. Belki de bu forumdaki yazılar benim intihar mektubumdur. Bilemeyiz. Eğer bir gün ölürsem yazılarımı babama okutun.

HADİ O ZAMAN YAZIMIN İKİNCİ KISMINA GEÇELİM ORTOPEDİ DOKTORUMA NASIL ÇAKTIRDIĞIM İKİNCİ BÖLÜMDE TO BE CONTINUED…
8
Geçenlerde Beyto diye bir film izledim film konusu basit eşcinsel bir genç ile bir kız zorla evlendiriliyor erkeğin zaten eşcinsel  bir sevgilisi vardı filmin sonuna doğru iki erkek başka bir ülkeye gitmeye karar veriyorlar hatta evlendiği kızı da yanlarında götürüyorlar tabi kız artık onları aforoz ediyor kendisi bir dünya kurmak için gidiyor iki erkekle birlikte yaşama kararı veriyorlar film burada bitiyor. film burada bitiyor da sonrasını düşündüm iki erkek acaba dedim kaç ay birbirlerini aldatmadan sıkılmadan beraber yaşayacaklar çünkü eşcinsellikte sadakat diye bir şey yok halbuki kız onu baştan çok sevmişti ve kızla cinsellik yaşamıştı biraz üstüne gitseydi biraz kendini yorsaydı bu kadar kolay kaçmasaydı o evlilik yürüyebilirdi ama filmin mesajı tabii bu konuda çok kötü canınız ne isterse onu yapın diyor canınız ne isterse onu yapın tabi yapmasın ama sonuçlarına da katlanacaksınız mesela bu iki erkeğe eminim en fazla bir yıl sonra birbirlerinden sıkılacaklar ne başkasına gidecekler oradan da bir başkasına bu böyle sonsuz bir döngü gibi devam edecek ve sadakat var ne bir ümit sürekli değişikliği karşı ister istemez koşullanacaklar bu hep böyle devam edecek ve sonunda yalnız kalacaklar keşke böyle filmler yapılırken ya da böyle hayaller kurulurken işin sonu da düşünülse
9
Aile / Aile Vakti - Yasemin Turan/Hüseyin Kaçın "toplumsal sorunlar nasıl çözülür?"
« Son İleti Gönderen: psikolog 21 Eylül 2025, 07:59:04 öö »
İslamiyet insan söz konusu olduğunda sadece bilinç düzeyinde yaşanacak bir din değil aynı zamanda bilinçaltının derinliğine de nüfuz ederek ruh sağlığına sebep olacak bir dindir. Tasavvuf’ta seyr-i süluk yolunda mürşit demek mürit olan kişiyle bilinç düzeyinde başlayan ilişkilerini bilinçaltının derin okyanusunda rûberû olarak yeniden yapılandıran kişi demektir.

Kapitalizm algı yönetimi ve manipülasyonlarla insanın bilinçaltını işgal ederek ve mümkünse yok edip bilinç boyutuna hapsederek insanlığı köleleştirmektir. Bilinçaltınız köreltilmiş ya da yok edilmişse ruh sağlığınızı muhafaza etmeniz mümkün değildir. Allah varsa ancak gam kederden uzak bir hayatınız olabilir.

Kapitalizmin desise ve hileleriyle eski zamanlarda televizyonda şan şöhret budalası ilahiyatçılarla yetişkin kimseler olarak dinimizi ve imanımızı yitirdik! Yeni nesillerimiz ise şimdiki zamanlarda sanal dünyanın dehlizlerinde psikolog ve psikiyatristlerin marifetiyle egolarını benliklerini ve özgüvenlerini kaybettikçe bir kısmı deist ateist ve biseksüel eşcinsel bir kısmı da alkol uyuşturucu seks ve kumar bağımlısı olarak hayatın içinde düşüpte yeniden ayağa kalkamadıkça bitkin bir şekilde yaşamak zorunda kalacaklardır.

Dijital Siyonizm: Koronavirüs pandemisi kurgusuyla toplumlarda kürtürel yozlaşmanın gerçekleşmesi için eğitimi işlevsizleştirdikten sonra yeni nesillerin milli ve manevi değerler açısından sosyalleşmesinde tahribat yaratarak ahlaki erozyonu sağlamıştır.

Psikolog Hüseyin KAÇIN

https://youtu.be/k_Jm9ts3oBs?si=YpcAPQrBhF2G6l-Y


Gençler neden evlenmiyor?

https://youtu.be/R0CevBJJD54?si=ow3xbxDP2EjlKmll



İnsan psikolojisi


https://youtu.be/7JUdO-zcwe0?si=f17NU3lM2zVXJCKW
10
Sessiz Çocuk, Yalnız Akademisyen-4

Bir önceki yazımda, Hüseyin Hoca’yı nasıl bulduğumu anlatacağımı söylemiştim. Hüseyin Hocam’dan önceki terapistimle özgüven sorunumu çözmüştüm. Kendimi suçlama durumundan kurtuldum, kalben huzura kavuştum ve yaşama sevincim geri geldi.

Ama fantezi boyutunda ve ütopik düzeyde erkeklere ilgim vardı. Bayanlara karşı da çok az ilgim bulunuyordu. İlişkilenmekte zorluk çekiyordum ve bu durum beni içten içe çok rahatsız ediyordu. Bunu çözmek için YouTube’da video araştırmaya başladım.

İlk önce Anna Erdoğan’ın videolarını gördüm. Videolarında Joseph Nicolosi’nin Onarım Terapisi ve Homoseksüelliği Önleme Rehberi kitaplarını okumayı öneriyordu. Bu iki kitabı dikkatlice okudum ve çok istifade ettim. Kitaplarda kendi hayatımdan kesitler gördüm. Daha önce yaptığım bazı saçma sapan hareketlerimin ve davranışlarımın nedenini öğrendim. Savunmacı kopma gibi davranışlarımın sebeplerini anladım ve bir aydınlanma yaşadım.

Fakat bunlar bana yetmemeye başladı. Yine YouTube’da video ararken “Benim Ailem” belgesel videolarını buldum. Tüm videoları izledim. İçlerinde kendi hayatımdan parçalar buldum ve çok faydalandım. Bu videolarda Hüseyin Hoca’yı gördüm ve kendisiyle iletişime geçmeye karar verdim.

O süreçte Avrupa’da yaşadığım için Hüseyin Hoca’ya mesaj attım. Bana online terapinin faydalı olmadığını, mutlaka yüz yüze görüşmemiz gerektiğini söyledi. Ayrıca bazı yazılar ve videolar gönderdi. Türkiye’ye döndüğümde görüşelim dedi. Ben de Türkiye’ye geldiğimde uçak bileti alarak İstanbul’a geldim ve Hüseyin Hoca ile ilk terapiyi gerçekleştirdik.

Videolarda Hüseyin Hoca çok sinirli ve sert birisi gibi görünüyordu. Fakat ilk terapide gayet yumuşak, samimi ve arkadaşça bir tavır sergileyerek beni rahatlattı. Öncelikle sorunlu aile yapımdan bahsettim. Ailemden sevgi görmediğimi, sevgi depomun çok boş olduğunu söyledi. Bu boşluğu her türlü sevgiyle doldurmam gerektiğini ifade etti.

Ben erkeklere ilgi duyduğum için kendimi suçluyordum. Hüseyin Hoca ise, erotize etmediğim sürece erkeklerle zaman geçirebileceğimi ve sevgi alışverişinde bulunabileceğimi söyledi. Böylece yanlış bir düşünce tabum yıkıldı. Ayrıca, kendimi suçlama durumundan mutlaka kurtulmam gerektiğini de vurguladı.

Dua ederken de “Allah’ım beni kurtar.” gibi ezik bir dille değil, “Allah’ım bana güç ve kuvvet ver.” gibi eril ve vakur bir şekilde dua etmem gerektiğini söyledi.

Benim durumum fantezi boyutunda olduğu için kesinlikle cinsel ilişkiye girmemem gerektiğini belirtti. Bunun çok tehlikeli olduğunu anlattı. Eğer aktif hisseden birisi cinsel ilişkiye girerse, zamanla âşık olup sevgilisini memnun etmek için aktifliği bırakıp pasif olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Aktiflikten pasifliğe geçme durumunda kişinin kendini suçlama eğilimine gireceğini, bunun da kısır döngü şeklinde daha büyük bir bataklığa dönüşeceğini ifade etti.

Bu cümleleri ilk defa duymuştum. Neredeyse 3 yıldır terapi almış, 2 kitap bitirmiş ve sayısız video izlemiştim; fakat hiçbirinde bu tarz bir bilgiyle karşılaşmamıştım. Çok ilginçti: aktif birisi eşcinsellik hayatına devam ederse, eninde sonunda pasif olması kaçınılmazdı. Bu, Hüseyin Hoca’nın uzun süreli terapi tecrübelerinden elde ettiği bir sonuçtu ve gerçek bir vaka tespitiydi.

Terapi sonunda şöyle düşündüm: Fantezi boyutunda girdiğim bu bataklığın biraz ilerisi cinsel ilişki… Daha ilerisi bir pasife âşık olmak… Daha ilerisi ise, âşık olduğum pasifi tatmin etmek için pasifliğe sürüklenmek… Düşünebiliyor musunuz? Kişi gittikçe bataklığa gömülüyor ve çıkmak çok daha zorlaşıyor. Bu yüzden yol yakınken, daha bataklığa tam olarak dalmadan geri dönmek en mantıklı yoldu.

Bir sonraki yazımda Hüseyin Hoca ile ikinci terapi tecrübemi ve elde ettiğim bilgileri paylaşacağım. Dua ve iyi temennilerinize ihtiyacım var.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10