Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Psikoloji / Ynt: TV 5 ANA HABER BÜLTENİ "EŞCİNSELLİK"
« Son İleti Gönderen: psikolog 29 Eylül 2025, 01:36:35 ös »

Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.

https://www.instagram.com/p/DNOmWnDqjVL/


https://www.youtube.com/watch?v=-9bPlRuOq-Q&list=UULFEDADUolmKuMyWGRunC3UhQ&index=4

Velev ki Eşcinseliz: Furkan

https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8

Velev ki Eşcinseliz: Mert

https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw

Velev ki Eşcinseliz: Efe

https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg





https://www.instagram.com/p/DNOuCN-Pmrr/
2
Merhaba, hem kendime hem başkalarına bir nebze olsun faydam olur ümidiyle yazıyorum.Küçük bir şehrin küçük bir mıntıkasında dünyaya geldim, konuyla ilgili kötü hatıraları bana hatırlatsa da memleketimi hala çok seviyorum. Rençberlikle geçimini sağlayan hoşgörülü ama namusunu muhafaza eden edepli ve saygın aynı zamanda geleneksel  dindarlar arasında Hoca yetiştiren ve bu alanda muteber olan bir sülalenin selim fıtratlı bir ailesinde dünyaya geldim. Çocukluğumda babam anne babasının hastalığı nedeniyle onlarla meşgulken tek kardeşim ağabeyim de dedemlerle kalırken ben annemle çokça vakit geçiren onunla uyuyan onunla çalışan onunla sıkıntılara katlanan herşeye rağmen terketmediği namazını kılıp oturunca kucağına oturan ve onu taklit eden bir süreçle başladım. İlerleyen dönemlerde mahallede erkek arkadaşım olsa da ben içlerinde hem de akraba arasında yumuşak huylu zeki çalışkan utangaç bir çocuktum. Onların tabiriyle kız olacakken erkek olmuştum, hatta şimdilerde çok üzülmesem de zamanında beni rencide eden bir kız ismi bile akrabalarım tarafından kullanılıyordu. Aslında evet kız kuzenlerimle bebek oynayan bir tane bile arabası olmayan kendi oyuncağını kendi yapan bir çocuktum.Halbuki ağabeyim evin ilk çocuğu olunca mı bilmem bir çuval dolusu oyuncağı ve bisikleti vardı. Benim ise belki kuzenlerimin verdiği bacağı kopmuş ve tamir edip oynayabileceğim bir bebek, pedalları bile dönmediği için ittirmek zorunda kaldığım kimden kaldığını bilmediğim bir eski bisikletim vardı. Ama bunlarda beni arkadaşlarımın dalga geçmesine karşı korumadı.Zamanla erkek çocukların zorbalığı ve kızların naif oyunlarına daha da aşina olmuş kabul de edelmişim sanki. Buna rağmen sesimin inceliği davranışlarım dikkat çekse de oyundan vazgeçmeyen kendisini de kız olurak asla kabullenemeyen ben küçük yaşta sabah anksiyeteleri geçirdiğimi hatırlıyorum.  Serüvenim ilk okulda akran zorbalığına karşı dersleri iyi bilge bir kimlikte çocukken bile fikri sorulan bir kimse olmaya bütün sınıfın erkekleri harami kızları mağdur cariye rolünü oynarken benim de arkadaşlarım tarafından kızların babası adedilmem vb.   şekillerde tezahür etmişti. Zamanla kendimden güçlü çocukların sevdikleri bir kızı ben de sevmiştim ama onlar kız için kavga ederlerken ben açık bir şekilde bunu kimseye söyleyemiyordum ama kızlarla aram iyi olduğu için onunla rahat vakit geçirebilen tek kişi de bendim.Her ne kadar diğer arkadaşlarım  onun için kavga etse de bu mücadele de kendimi galip çıkacak zannederdim çünkü her ne kadar onlar benden farklı olsa da benim derslerim iyiydi ya kız da beni tercih edecekti elbet.İşte karşı cinse ilk beslediğim duygu böyle gelişmişti ama bir ara uzun boylu babasını görünce sanki onun gibi olmak istemiştim ileri de hemcinsime karşı hatırladığım sevgi olmasa da erotize etmemiş olsam da ilk his buydu galiba...Babamın ebeveyni vefat ettikten sonra alkole daha da yönelmesi maddi sıkıntılar aramızda hep bir soğukluğa sebep oluyordu, maddi ihtiyaçlarımızı karşılamakla beraber bu yönü benim gibi çocuk yaşta bilge gibi olan birine zor anlaşılmaz  ve kötü geliyor annemi de çok üzüyor zaman zaman babamı ona şikayet etmeme sebep oluyordu. Sanki alkol şişesi bütün ailenin düzenini kaçıran bağımızı koparan akrabalarımız ve arkadaşlar arasında rencide edilmemiz için yeni bir argümana dönüşmüştü...İşte etkilediğini düşündüğüm çocukluk dönemine ait bazı durumlar...Ama bu dönemde hemcinse karşı net bir şey yok biliyorum ki naif yapım kendimi bildim bileli var ama ben bir erkeğim ve erkeğe ilgi duyamam ve duymuyorum... Devamı bi dahaki sefere inşallah...
3
ORTOPEDİ DOKTORUMA ÇAKTIRDIM !
 
Başlık fikri için kıymetli dostum “gergin” e teşekkürler. Adettendir bir şarkı ile yazımıza başlayalım.

https://youtu.be/JBtj1IDWKk0?si=2N2PaNqClShrkFZ4

Şarkımızın adı “Böyledir Benim Ayrılıklarım”. Tam 13 aydır buraya yazmadığım için yaklaşık 10-15 tane ayrılık birikti 😂  Arkadaşlar, aile bireyleri, aşklar, iş ortakları ve çok sevdiğim evim… Hepsini yazmak bana eziyet okumak da size. O yüzden küçük küçük özet geçeceğim.

Ama önce aile evimden niye taşındığımı size anlatayım. Bir sabah uyandım ekmek poşetinin ağzı açıktı. Neden poşeti açık bıraktınız diye sormamla annem olacak iblis ile kavgamız başladı. Zaten birbirimize doluyduk çünkü 3-4 hafta önce de yine annem siktiri boktan bir sebepten cıngar çıkardığı için babam olacak taşaksız beni sokak ortasında yumruklamıştı. Taksiciler felan ayırdı neye uğradığımı şaşırdım. Çünkü ortada bunun yaşanmasını gerektirecek bişey yoktu. Sonra ben evi terkettim BFF Yağmur’un evine gittim. Telefonum saatlerce susmadı arayan arayana sonra babam gelip beni aldı evimize döndük. Neyse bu bizim rutin zaten. Her ailede olan şeyler diyerek kendimizi kandırdık.

Asıl olay günü bizim annemle tartışmamız büyüdü. Tartışmamız her zamanki gibi siktiri boktan bir sebepten başladı ama sürreal bir şekilde devam etti. Annem Feriha atağı geçirip ayılıp bayıldı. Kendini yerden yere attı. Ben odama geçtim kapıyı da kitledim. Bu hala deli sikiyormuş gibi bağırıp çağırdı. Tabi ki ben de ona bağırarak cevap verdim. Hanım hanımcık susacak halimiz yok ne de olsa kimin oğluyuz. Sonra bu orospu sanrı mı gördü aklını mı yitirdi böyle bişeyi nasıl yaptı hala bilemiyoruz. Polisi arayıp oğlum beni dövdü diye şikayet etti. Blöf yapıyor sandım ama gerçekti. Ben kendimi odama kitlemiştim, temas yoktu. Zaten kimseyi dövebilecek biri de değilim. Sen misin bana iftira atan orospu. Odamdan çıkıp gittim elinden aldım telefonunu. Aldım ki tekrar boş yere meşgul etmesin polis teşkilatını. Ben evden çıkarken babam olacak taşaksız montumdan tuttu gitmeme izin vermedi. “Bak bu mont 7500₺ bırak yırtılmasın” dedim :) O da “Polise hesap vereceksin” dedi. Ulan sen kahvaltıda taşaklarını mı yedin ibne herif ben kime neyin hesabını vereceğim. Rezilliğimizi mi anlatalım memur beye. Kayıtlara mı geçsin endemik aile bireylerimiz ? Bu sefer delirme sırası bendeydi. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinde Mete’nin delirip evi yaktığı sahneyi tekrar çektim. Deli gücümle babamı ittim kendimi kurtardım ve yerdeki kaldırım taşını alıp yemim ederim seni bu taşla öldürürüm dedim ve taşı atar gibi fake attım. Korkudan altına sıçtı amına koyim görmeniz lazımdı o korkak yüz ifadesini. Yıllardır bana yaşattığı yüz ifadelerinden farksızdı. Neyse ben evden çıktım yine BFF Yağmur’un evine gittim. Herkes beni arıyor yine. Öğrendim ki polis gerçekten gelmiş. Mk gerçek bir olay olsa hayatta gelmezler. Açıkçası çok büyük bir şok içerisine girdim. Çünkü öz annem bana iftira atıp polise şikayet etmişti. Bu çok ağır bir durumdu. Donup kalmıştım. Neyse yine telefonum susmadı babam yine BFF Yağmur’un evine gelip beni alıp götürdü.

Eve geldiğimde ev terk edilmişti kimse yoktu. Tüm bunlar yaşadığında ramazan ayındaydık. Olayların şokuyla 3 gün üst üste iftar ve sahur yapmadan oruç tuttum. Ramazanda herkes kilo alır ama ben 5 kilo verdim. Normalde çok boğazıma düşkünümdür. Ama 1 lokma yemek bile içimden gelmedi. Yemeden içmeden kesildim. Sadece hayatta kalabilmek için birkaç gıda takviyesi tükettim. Kendimi terk edilmiş bir piç gibi hissediyorum. Dünyanın en değersiz piçiydim. Ekmek poşetinin ağzı açık dediğim için öz annem tarafından iftira atılarak polise şikayet edilmiştim. Bu arada annem evi terk etmişti biz babamla yaşıyorduk. İkimizde ruh gibiydik ikimiz de yemek yemiyorduk.
Babam artık benim evi terk etmem gerektiğini söyledi. Karısıyla bensiz huzur içinde yaşamaları için beni evden kovdular. Ben evimden asla ayrılmak istemiyordum. Evet kavga dövüş içinde yaşıyorduk ama yaşıyorduk işte. Benim bildiğim tek aile kavramı buydu. Kendimi kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf gibi hissettim. Bu kuyu öyle derindi ki hala çıkabilmiş değilim. Majör depresyonumuz hanemize hayırlı olsun. Yaşadıklarım yetmezmiş gibi evimden sürgün edilmiştim. Hem de bir hiç uğruna. Bu öyle çok koydu ki kendimi haftalarca boşlukta hissettim. Boşlukta salınan kupkuru bir yaprak gibiydim. Ne bir yere konabiliyordum ne de yeni bir yere uçabiliyordum. Bu terkedilmişlik hissi beni babam dışındaki erkeklerle konuşmaya itti. Sen çocuğuma babalık yapmazsan DADDY’lik yapacak bir sürü adam var. Birkaç uygulama indirdim birkaç adamla yazıştım. Annemin ve babamın aksine beni istediler. Benimle ilgilendiler. Hatta niyeti beni sikmek olmasaydı 1-2 tanesiyle buluşup uzun uzun dertleşmek, kahve içmek isterdim. Ama yapamazdım. Kendimi bir başka kuyuya daha atamazdım.

 Bir kaç gün sonra 3-4 lokma bişey ile iftarımı açarken babam dedi ki “biz annen ile boşanıyoruz”. Yüzüne bile bakmadım hiçbir tepki ve cevap vermedim. Çünkü benimle ilgili bir durum değildi. Evlenirken bana mı sordular da boşanırken bana haber veriyorlar. 1 saat sonra annem amı götü dağılmış vaziyette eve geldi. Neredeyse bütün akrabalarını yanında getirmiş. Pardon akbabalarını. Dayım olacak kancık sanki annemle babamı ben boşamışım gibi 15 dk boyunca bana sövdüğü bir konuşma yaptı. Ben şok üstüne şok yaşadığım için dayım bana küfür ederken kahkaha atmaya başladım. Artık git gide deli anneme benziyordum :) gülme bak elimde kalacaksın felan diyor ben de hala aylak aylak cevaplar veriyorum. Parmağımda oynattım hepsini dilimle siktim. En son dayım dedi ki “Biz seni doğduğun günden beri çok sevdik hep yanında olduk bundan sonra yanında olmayacağız” Ben de dedim ki “zaten hiçbiriniz hayatımda yoksunuz ki :))” Annemin eşyalarını toplayıp götürdüler kapıdan çıkarken kancık dayım ulti açıp bana beddua kombosu yaptı “İnşallah bu evin içinde yanarak öl” gibi şeyler söyledi. Götümle dinlediğim için tam anlayamadım :) Babamla biz şaştık ve de kaldık. Çünkü 50 yaşında bir kadının erkek kardeşleri gelip annesinin evine götürdüler. Ve bize inanılmaz kinli davrandılar sanki babam annemi aldatıp üstüne kuma getirmiş. Bir eli yağda bir eli balda yaşadı. Hatta rahat battı orospuya ki hayatı ailesine zindan etti. Hatırlarsanız babam taşakları olmadığı için karısına söz geçiremiyordu ve hep karısının yanında duruyordu. Bu sefer ilk defa benim yanımda durdu. Kafasına saksı mı düştü ne gerçekleri göresi gelmiş. Babam bana sahip çıkmıştı ilk defa yalnız değildim. İçim inanılmaz bir güvenle doldu. Çünkü babam yanımdaydı. Sanki hayatım boyunca hiç biseksüel olmamışım gibi erkeklere olan ilgim bıçak gibi kesildi. Ve depresyonum bitti. Artık yemek yemeye başlamıştım. Babamla 2 ay yalnız yaşadık. Babamla artık birlikte yaşayacağımıza dair bir plan yaptık. Biz kendi yaşayacağımız evi hazır tadilattan geçirecektik ve taşınacaktık. Annem de anasının evinden kalkıp tekrar evine gelecekti. Babamla hiç olmadığı kadar iyi anlaşıyorduk. Çok güzel vakit geçiriyorduk. Birbirimizi anlayıp ilgi gösteriyorduk. İblis annem muhtemelen bağlama büyüsü felan yaptı. Babam birden köpek oldu anneme. Ergen gibi ağlamalar zırlamalar. Sürekli arabesk dinlemeler. Uğruna ağlanacak biri değil benim annem tam bir iblis. Neyse babama dedim ki  “Ben anladım sen boşanmayacaksın karınla barışacaksın o beni evden kovdurtmayı başardı sen de hiçbir şey olmamış gibi karınla devam edeceksen artık bizim de ilişkimiz eskisi gibi olamaz. Ya o ya ben dedim. Tabi ki karısını seçeceğini biliyordum. Ama yine de sormak zorundaydım. Biz bunca rezilliği boşa mı yaşadık baba ?! 

Sonuç olarak ben yeni evine taşındım. Ne anne ne baba görüşmüyorum. Hayatımda yoklar artık. Yapayalnızım. Yaşamaya dair bir motivasyonum yok. Belli aralıklarla intihar etme düşünceleri aklıma geliyor gayet de mantıklı buluyorum o düşünceleri. Ve intihar etmeyi arzuluyorum. İntihar etmenin vermiş olduğu o melankoli hissini seviyorum. Çünkü endomorfin hormonu salgılanıyor beynim tarafından. Belki de bu forumdaki yazılar benim intihar mektubumdur. Bilemeyiz. Eğer bir gün ölürsem yazılarımı babama okutun.

HADİ O ZAMAN YAZIMIN İKİNCİ KISMINA GEÇELİM ORTOPEDİ DOKTORUMA NASIL ÇAKTIRDIĞIM İKİNCİ BÖLÜMDE TO BE CONTINUED…
4
Geçenlerde Beyto diye bir film izledim film konusu basit eşcinsel bir genç ile bir kız zorla evlendiriliyor erkeğin zaten eşcinsel  bir sevgilisi vardı filmin sonuna doğru iki erkek başka bir ülkeye gitmeye karar veriyorlar hatta evlendiği kızı da yanlarında götürüyorlar tabi kız artık onları aforoz ediyor kendisi bir dünya kurmak için gidiyor iki erkekle birlikte yaşama kararı veriyorlar film burada bitiyor. film burada bitiyor da sonrasını düşündüm iki erkek acaba dedim kaç ay birbirlerini aldatmadan sıkılmadan beraber yaşayacaklar çünkü eşcinsellikte sadakat diye bir şey yok halbuki kız onu baştan çok sevmişti ve kızla cinsellik yaşamıştı biraz üstüne gitseydi biraz kendini yorsaydı bu kadar kolay kaçmasaydı o evlilik yürüyebilirdi ama filmin mesajı tabii bu konuda çok kötü canınız ne isterse onu yapın diyor canınız ne isterse onu yapın tabi yapmasın ama sonuçlarına da katlanacaksınız mesela bu iki erkeğe eminim en fazla bir yıl sonra birbirlerinden sıkılacaklar ne başkasına gidecekler oradan da bir başkasına bu böyle sonsuz bir döngü gibi devam edecek ve sadakat var ne bir ümit sürekli değişikliği karşı ister istemez koşullanacaklar bu hep böyle devam edecek ve sonunda yalnız kalacaklar keşke böyle filmler yapılırken ya da böyle hayaller kurulurken işin sonu da düşünülse
5
Aile / Aile Vakti - Yasemin Turan/Hüseyin Kaçın "toplumsal sorunlar nasıl çözülür?"
« Son İleti Gönderen: psikolog 21 Eylül 2025, 07:59:04 öö »
İslamiyet insan söz konusu olduğunda sadece bilinç düzeyinde yaşanacak bir din değil aynı zamanda bilinçaltının derinliğine de nüfuz ederek ruh sağlığına sebep olacak bir dindir. Tasavvuf’ta seyr-i süluk yolunda mürşit demek mürit olan kişiyle bilinç düzeyinde başlayan ilişkilerini bilinçaltının derin okyanusunda rûberû olarak yeniden yapılandıran kişi demektir.

Kapitalizm algı yönetimi ve manipülasyonlarla insanın bilinçaltını işgal ederek ve mümkünse yok edip bilinç boyutuna hapsederek insanlığı köleleştirmektir. Bilinçaltınız köreltilmiş ya da yok edilmişse ruh sağlığınızı muhafaza etmeniz mümkün değildir. Allah varsa ancak gam kederden uzak bir hayatınız olabilir.

Kapitalizmin desise ve hileleriyle eski zamanlarda televizyonda şan şöhret budalası ilahiyatçılarla yetişkin kimseler olarak dinimizi ve imanımızı yitirdik! Yeni nesillerimiz ise şimdiki zamanlarda sanal dünyanın dehlizlerinde psikolog ve psikiyatristlerin marifetiyle egolarını benliklerini ve özgüvenlerini kaybettikçe bir kısmı deist ateist ve biseksüel eşcinsel bir kısmı da alkol uyuşturucu seks ve kumar bağımlısı olarak hayatın içinde düşüpte yeniden ayağa kalkamadıkça bitkin bir şekilde yaşamak zorunda kalacaklardır.

Dijital Siyonizm: Koronavirüs pandemisi kurgusuyla toplumlarda kürtürel yozlaşmanın gerçekleşmesi için eğitimi işlevsizleştirdikten sonra yeni nesillerin milli ve manevi değerler açısından sosyalleşmesinde tahribat yaratarak ahlaki erozyonu sağlamıştır.

Psikolog Hüseyin KAÇIN

https://youtu.be/k_Jm9ts3oBs?si=YpcAPQrBhF2G6l-Y


Gençler neden evlenmiyor?

https://youtu.be/R0CevBJJD54?si=ow3xbxDP2EjlKmll



İnsan psikolojisi


https://youtu.be/7JUdO-zcwe0?si=f17NU3lM2zVXJCKW
6
Sessiz Çocuk, Yalnız Akademisyen-4

Bir önceki yazımda, Hüseyin Hoca’yı nasıl bulduğumu anlatacağımı söylemiştim. Hüseyin Hocam’dan önceki terapistimle özgüven sorunumu çözmüştüm. Kendimi suçlama durumundan kurtuldum, kalben huzura kavuştum ve yaşama sevincim geri geldi.

Ama fantezi boyutunda ve ütopik düzeyde erkeklere ilgim vardı. Bayanlara karşı da çok az ilgim bulunuyordu. İlişkilenmekte zorluk çekiyordum ve bu durum beni içten içe çok rahatsız ediyordu. Bunu çözmek için YouTube’da video araştırmaya başladım.

İlk önce Anna Erdoğan’ın videolarını gördüm. Videolarında Joseph Nicolosi’nin Onarım Terapisi ve Homoseksüelliği Önleme Rehberi kitaplarını okumayı öneriyordu. Bu iki kitabı dikkatlice okudum ve çok istifade ettim. Kitaplarda kendi hayatımdan kesitler gördüm. Daha önce yaptığım bazı saçma sapan hareketlerimin ve davranışlarımın nedenini öğrendim. Savunmacı kopma gibi davranışlarımın sebeplerini anladım ve bir aydınlanma yaşadım.

Fakat bunlar bana yetmemeye başladı. Yine YouTube’da video ararken “Benim Ailem” belgesel videolarını buldum. Tüm videoları izledim. İçlerinde kendi hayatımdan parçalar buldum ve çok faydalandım. Bu videolarda Hüseyin Hoca’yı gördüm ve kendisiyle iletişime geçmeye karar verdim.

O süreçte Avrupa’da yaşadığım için Hüseyin Hoca’ya mesaj attım. Bana online terapinin faydalı olmadığını, mutlaka yüz yüze görüşmemiz gerektiğini söyledi. Ayrıca bazı yazılar ve videolar gönderdi. Türkiye’ye döndüğümde görüşelim dedi. Ben de Türkiye’ye geldiğimde uçak bileti alarak İstanbul’a geldim ve Hüseyin Hoca ile ilk terapiyi gerçekleştirdik.

Videolarda Hüseyin Hoca çok sinirli ve sert birisi gibi görünüyordu. Fakat ilk terapide gayet yumuşak, samimi ve arkadaşça bir tavır sergileyerek beni rahatlattı. Öncelikle sorunlu aile yapımdan bahsettim. Ailemden sevgi görmediğimi, sevgi depomun çok boş olduğunu söyledi. Bu boşluğu her türlü sevgiyle doldurmam gerektiğini ifade etti.

Ben erkeklere ilgi duyduğum için kendimi suçluyordum. Hüseyin Hoca ise, erotize etmediğim sürece erkeklerle zaman geçirebileceğimi ve sevgi alışverişinde bulunabileceğimi söyledi. Böylece yanlış bir düşünce tabum yıkıldı. Ayrıca, kendimi suçlama durumundan mutlaka kurtulmam gerektiğini de vurguladı.

Dua ederken de “Allah’ım beni kurtar.” gibi ezik bir dille değil, “Allah’ım bana güç ve kuvvet ver.” gibi eril ve vakur bir şekilde dua etmem gerektiğini söyledi.

Benim durumum fantezi boyutunda olduğu için kesinlikle cinsel ilişkiye girmemem gerektiğini belirtti. Bunun çok tehlikeli olduğunu anlattı. Eğer aktif hisseden birisi cinsel ilişkiye girerse, zamanla âşık olup sevgilisini memnun etmek için aktifliği bırakıp pasif olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Aktiflikten pasifliğe geçme durumunda kişinin kendini suçlama eğilimine gireceğini, bunun da kısır döngü şeklinde daha büyük bir bataklığa dönüşeceğini ifade etti.

Bu cümleleri ilk defa duymuştum. Neredeyse 3 yıldır terapi almış, 2 kitap bitirmiş ve sayısız video izlemiştim; fakat hiçbirinde bu tarz bir bilgiyle karşılaşmamıştım. Çok ilginçti: aktif birisi eşcinsellik hayatına devam ederse, eninde sonunda pasif olması kaçınılmazdı. Bu, Hüseyin Hoca’nın uzun süreli terapi tecrübelerinden elde ettiği bir sonuçtu ve gerçek bir vaka tespitiydi.

Terapi sonunda şöyle düşündüm: Fantezi boyutunda girdiğim bu bataklığın biraz ilerisi cinsel ilişki… Daha ilerisi bir pasife âşık olmak… Daha ilerisi ise, âşık olduğum pasifi tatmin etmek için pasifliğe sürüklenmek… Düşünebiliyor musunuz? Kişi gittikçe bataklığa gömülüyor ve çıkmak çok daha zorlaşıyor. Bu yüzden yol yakınken, daha bataklığa tam olarak dalmadan geri dönmek en mantıklı yoldu.

Bir sonraki yazımda Hüseyin Hoca ile ikinci terapi tecrübemi ve elde ettiğim bilgileri paylaşacağım. Dua ve iyi temennilerinize ihtiyacım var.
7
Emre Furkan SARAÇ / RUH
« Son İleti Gönderen: psikolog 17 Eylül 2025, 05:46:08 ös »
RUH

Allah yaratılış bilmecesi olarak dünyevi hayatımızda kişilik ve karakter sahibi bireyler olmamız adına  anneden elde ettiğimiz sonsuz sevginin çocukluk psikozuyla ve buna mukabil babanın şartlı güveni sayesinde oluşan ergenlik nevrozuyla baş edebilmek için ruh sağlığı açısından ölümle yani uhrevi hayatla insanı sonsuza değin mükafatlandırmaktadır.

Psikolog Hüseyin KAÇIN


https://www.instagram.com/p/DOtJMfyCi9Y/?igsh=MXR2ZzNkcGlxbDMwcQ==
8
Merhaba benim adım m.y 22 yaşındayım ve pasif ağırlıklı ap'yim.Benim hikayem şöyle başlıyor ben daha doğmadan öncesinden beri annemin ağır düzeyde bipolar bozukluğu varmış ve biz de bunun mağduru olarak büyüdük diyebiliriz ablamla birlikte.Bununla birlikte 6 7 yaşlarıma kadar babam eve hiç uğramazdı çünkü pazar günü bile bazen işte olurmuş.anne psikolojik sorunlu baba evde değil bize kim bakıyordu derseniz anneannem bakıyordu o zamanlar ve orda oldupum zamanlar bir baba figürü hayatımda yoktu ve evde durup temizlik bulaşık falan yapardık diyebilirim.Sonranda anaokuluna başlayınca ise sınıfta bir köşede ezik bir şekilde hiçbirşey yapmadan ve kimseyle konuşmadan otururdum ilkokul yıllarımda ise sadece kızlarla falan oynardım erkeklerle oynamazdım ve erkekler bana hep zorbalık yapardı tükürürdü adımı çıkarırdı sınıfta mahalleden ise arkadaşlarım vardı erkek ama onlar arasında da en ezik bendim.Genel olarak hayatımda en ezik bendim kime bakarsam bakıyım.Ortaokulda ise 1 2 arkadaşım olmuştu erkeklerden ama beni yine de sınıfın geri kalanı yalnız sessiz ezik olarak tanımlardı ve değişik falan diye dalga geçerdi.Liseye geçtiğim zaman ise 9. sınıfta özellikle bütün gün otururdum yerimde ve  çok sessiz falan derdi herkes hocalar bile. 11. sınıfta başka okula gitmiştim ve orası daha da ölüm gibiydi hayatımda en çok zorbalığı orada yaşamıştım sonra okulumu değiştim.Birilerinden hoşlanmaya ve sevgili isteklerine ise 11. sınıf gibi başlamıştım ama birşey yaşamadım genel olarak .12. sınıf diğer zamanlara göre daha iyiydi orda 3 4 kişil arkadaş grubum vardı.Ama lise 12 bittiği zaman hayatımda girdiğim en büyük boşluklara girdim resmen.Mezuna kalmıştım ve mezun yılım da üni 1 de dahil olmak üzere hep yapayalnız 1 2 kişiyle arada konuşarak geçirdim.Annem ise  14 15 yaşlarımdan beri eskisi kadar kötü değil hatırlıyorum da istanbul a izmir e giderdik mesela sonra annem yüzünden geri dönmek zorunda kalırdık çünk ü çok fazla sinir krizi geçirir ve duramazdık.Benim ailem ise genel olarak çok sosyal ilişkide bulunmuyorlar bir aile dostu akraba ya da bir arkadaş buluşmalarına gitmiyorlar genelde.Annemin de bunda payı var çünkü insanlarlayken sorun çıkartıyor alınganlık yapıyor genel olarak. Annem biz küçükken hiç bizimle ilgilenmemişti.yemek bile yapmıyordu bize bir zamanlar oysaki haftada 5 gün çalışıyordu 5 e kadar.Yapabilecek vakti de vardı.şu anda üni deyim ve artık yalnızlık ya da çok travma yaşamadım genel olarak hayatımın en iyi dönemleri bence arkadaş grubumu seviyorum ve mutluyum.Bu zamana kadar 2 eşcinsel ilişki yaşadım birisi birbirimize oraldi birisine pasif oldum ama çok korktum ve stres oldum bunlardan ve artık yapmıyorum.Genel olarak zaten içki sigara evlilik dışı ilişkiler falan da bana göre değil ama eşcinsel bir hayat bunu bana mecbur bırakıyor.En çok beni yoran şeylerden biri ise bir bir sürü kişiyle platonik aşklarımın olması ama çoğu hetero olduğu için onlarla sevgili bile olamamam ve  hala daha bana sessiz ya da enerjisiz tarzı şeyler söyleniyor. Bardağı taşıran son nokta ise çalıştığım yerdeki patronun bana çok enerjisiz durgunsun sessizsin hiçbi işe  bize yaramazsın deyip falan beni kovması oldu. Sonrasında H.K dan randevu aldım ilk seansıma gittim.
9
Sessiz çocuk, yalnız akademisyen-3
Bugün size Hüseyin Hoca ile yaptığımız terapi öncesi süreci anlatacağım.

Bir önceki yazımda zavallı, acınacak hâlimi ve ruhumdaki geçmeyen ıstırabı anlatmıştım. Bu ıstırap her hâlime yansımıştı. Gülmeyen, eğlenmeyen, kederli hâlim dışarıdan çok belli oluyordu. Bu halimi gören bir arkadaşım benimle samimi konuştu ve bir psikoloğa gitmemi tavsiye etti. Hatta tanıdığı bayan bir psikoloğun ismini ve telefonunu verdi. Ben de arayıp randevu aldım ve haftada bir defa olmak üzere terapilere başladım.

İlk haftalarda o kadar özgüvensizdim ki psikoloğumun yüzüne bakamıyor, göz teması kuramıyordum. Zaman geçtikçe alıştım, ailemden birisi gibi oldu. Artık her konuyu konuşabiliyorduk. Seanslarımız tam 2,5 yıl sürdü. İlerleyen süreçte haftada iki güne çıkardık.

Ben, psikoloğumla eşcinsellik ve cinsel kimlik karmaşası haricinde bütün konuları konuştum. İlk seanslarda babamdan çok şikâyet ederdim. Babam gibi olmaktan çok korktuğumu da anlatırdım. Çünkü gözümde babam çok değersizdi.

Neden değersizdi? Çünkü babamın dedemle ortak bir kamyonu vardı. Çok çalışır, bazen bir ay boyunca eve gelmezdi. Geldiğinde bütün parayı affedersiniz köpek gibi korktuğu babasına, yani dedeme verirdi. Eve dedemin korkusundan hiçbir şey getirmezdi. Geldiğinde bizi sevmezdi, çünkü kendisi de dedemden sevgi görmemişti. Olmayan sevgiyi nasıl verecekti? Anneme de hiçbir şekilde sevgi göstermezdi. Hatta annem sorunlardan bahsettiğinde “Beğenmiyorsan s*ktir olup git” diyerek küfrederdi. Bir defasında annemin ısrarıyla küçük bir miktar para vermişti. Dedem bunu duyunca annemi, bizim gözlerimizin önünde dövmüştü. Babam sesini çıkaramamıştı. O gün babam benim gözümde tamamen düşmüştü.

Terapilerde babamı suçlayarak bir yere varamayacağımı anladım. Evet, babam en büyük etkendi ama çözüm onu suçlamak değildi. Zamanla içimdeki baba nefretini gerçekten bitirdim. Nefret bitince çok rahatladım. Sekiz–dokuz yıl hiç görüşmediğim babama önce bayram mesajları atmaya başladım, sonra da konuşmaya başladık.

Gelelim anneme…
İlk zamanlarda annemi hiç suçlamıyordum. Çünkü onu mağdur, zavallı, mutsuz bir kadın olarak görüyordum. Ayrıca suçlarsam kendimi kötü hissedeceğimi zannediyordum. Ama terapi ilerledikçe onun da hatalı olduğunu fark ettim.

Örneğin ben 5–6 yaşlarındayken beni dert ortağı yapmıştı. Babamın sorumsuzluklarını, ninemin ve dedemin zulümlerini sürekli bana anlatıyordu. Küçücük ruhumu bilmeden zehirliyordu. Kendisi rahatlıyordu ama ben ağır yüklerin altına giriyordum.

İkinci olarak annem sık sık hasta olur, her defasında “Öleceğim” derdi. Çocuk aklımla çok korkar, “Annem ölmesin, ben öleyim” diye düşünürdüm. Bu bende çok derin izler bıraktı. Üniversite yıllarımda bile annem haftada 3–5 kez arar, saatlerce dertleşirdi. Kocasıyla konuşması gereken konuları benimle konuşurdu. Bunları psikoloğumla paylaştığımda annemin bana ne kadar zarar verdiğini anladım.

Üçüncü olarak annem kötü bir şey yaptığımda sürekli babamla kıyaslardı: “Sen de baban gibisin.” Bu da babam gibi olmaktan aşırı korkmama yol açıyordu. Terapilerde bu kıyasın da yanlış olduğunu öğrendim.

Özetle, bir bayanla ilişki kuramamamın en büyük sebeplerinden biri de annemdi. Psikoloğum bana şunu demişti:
“Annenle olan ilişkinde ona koca gibi davrandığın sürece hiçbir kadınla birlikte olamazsın. Onunla olan tabiri caizse nikâhını bitirmen gerekiyor.”

Bundan sonra annemle ilişkimi azaltmaya başladım. Önce telefon görüşmelerini haftada bire düşürdüm. Anneme zavallı gibi bakmayı bıraktım. Onu da hatalı yerlerde tıpkı babam kadar suçlamaya başladım. Aslında ergenlik öncesinde başlaması gereken bu ayrışmayı ben 35 yaşında yapmaya başlamıştım. Geç oldu ama yine de doğru bir adımdı. Kaybettiğim erkeksi davranış duygusunu kazanmaya başladım.

Terapide annemle ve babamla nasıl davranmam gerektiğini öğrendim. Babaya yaklaşıp anneden uzaklaştım. Çünkü erkek çocukların ergenlik öncesinde anneden kopup babaya yaklaşması gerekir ki erkeklik dünyasına adım atsın. Ben bunu 35 yaşımda yapıyordum.

Aileyle ilgili meseleleri hallettikten sonra özgüven eksikliğime odaklandık. Vücudumu çok kötü görüyordum ama aslında 186 cm boyunda, kilo sorunu olmayan, sağlıklı biriydim. Spor yapmaya başladım; yüzdüm, çalıştım, kaslarım gelişti, omuzlarım genişledi. Duruşum düzeldi, çevremden övgüler aldım ve özgüvenim arttı. Spor yapınca stresim azaldı, uykum düzeldi.

Psikoloğum bana şunu söyledi:
“Sen yüksek lisans ve doktora yapmış, birkaç dil bilen, yurt dışında yaşamış birisin. Neden kendini özgüvensiz hissediyorsun ki? Lütfen çocukluktaki o haletten çık. Sen büyüdün, güçlendin, paran var, aciz değilsin.”

İlk başta basit gelen bu cümleler üzerinde düşündüm ve özgüvensizliğimden kurtuldum.

Özgüveni bir inşaata benzetiyorum. Yaptığımız her pozitif iş bir tuğla gibidir. Araç kullanmak bir tuğla, dil öğrenmek bir tuğla, programlama dili öğrenmek bir tuğla… Derken bina tamamlanır.

Özetlersem, eşcinsellik eğiliminden kurtulmak için şunları yaptım:

1. Özgüvensizlikten kurtulmak ve özgüven inşa etmek.


2. Anne, baba ve kendimi suçlamayı bırakmak.


3. Babayla geçmişte kaçırdığım özdeşim ve rol model meselesini, bugün erotize etmeyeceğim erkeklerle (iş arkadaşım, komşum, akrabam) telafi etmek.



Sonuçta 2,5 yıllık terapi sürecinde depresif ruh halimden kurtuldum. Somurtkan yüzüm gülmeye başladı. Özgüvensizlikten kurtuldum. Kendimi suçlamayı bıraktım. Benim için yeni bir dünya başladı, çok şükür, elhamdülillah.

Ama son bir sorunum vardı: Bir bayanla ilişki kuramama sorunu. Ayrıca fiili değil ama düşünce boyutunda erkeklerle fantezi kurma durumu. Bu beni rahatsız ediyordu ve kurtulmak istiyordum. Ancak bu konuyu bayan psikoloğuma açamadım. Bu konuda uzman olmadığını düşündüm. O yüzden Hüseyin Hocamı buldum.

Bir sonraki yazımda Hüseyin Hoca’yı nasıl bulduğumu ve onunla yaptığımız 7 terapi sürecini anlatacağım.
Lütfen samimi dualarınızı ve güzel dileklerinizi benden esirgemeyin.
10
07.09.2025
Çok uzun zamandır size yazmadığımı fark ettim. Terapinin başlarında ne kadar çok yazardım. Her terapinin notlarını dinleyip dinleyip not alırdım.
Şimdi ise bir şeylerden bıkmış ve yorulmuş bir enerjideyim ne yazmak nede okumak istiyorum.
Bügün sizle konuştuktan sonra kendime nerde hata yapıyorum?
Neyi düzeltmeliyim?
Neyi düzeltmeliyim?
Bu yaştan sonra kendim için ne yapabilirim sorularını sordum.
Düşünce yapımı duygusallığımın bana zarar vermesini engellemeyi.
Duygusal olsam da olayları bu kadar içselleştirmemem gerektiğini.
Bunu da ancak ilgi odağımı farklı şeylere vererek yapabileceğimi düşünüyorum.
Çünkü sürekli yalnız ve kendimle başbaşa kalırsam sağlıksız zihnim ve düşüncelerim peşimi bırakmayacak.
Duygusal tarafımda yaşadığım olayları büyütüp yerli yersiz şekilde derinleştirecek ve anlamlar çıkartacak.
Bende enerjimi saçma sapan şeyler için harcayacağım.
Bu zamana kadarda istemli yada istemsiz bunu yaptığım için düşüncelerimin büyüsüne kapıldığım için kendime enerjim kalmamış.
Geçmişte yaşadığım olayları 4,5 yıllık iletişimimizde defalarca konuştuk. Evet zor ve kötü zamanlardan geçtim. Yaşadığım olaylar karşısında aşırı duygusal olmam beklenen bir sondu.
Bu duygusallığımı olduğu gibi kabul ediyorum. O acıları yaşayan biri olarak bundan kaçamayacağımı biliyorum. Şuanda yapmam gereken duygusallığımı sağlıklı bir şekilde yönetebilmek.
Bunu yapamadığım için hayatta istediğim başarıyı yakalayamadığımı fark ettim.
Ruhumun içerisinde sevilmeyi bekleyen o çocuğu Özgüvenli gibi gözüken eril enerjisi yüksek ve narsist erkeklerle tamamlamaya çalıştım.
Onlara sosyal olarak yaklaşamadığım için (sohbet,futbol,gezi,yakın arkadaşlık,ilgili alaka ve sayabileceğim bir çok şey) Kendimi pasifleştirip kendi erkekliğimi görmeyip onlar benle ilgilensin diye hiç istemediğim bir role büründüm. Bu rolden elde edeceğim sağlıksız ilginin her bir zerresine o kadar muhtaç hissettim ki bir türlü bırakamadım.
Beni bir şekilde sevsinler istedim. Onların beni sevmesi için kendi erkekliğimi  s…… mış gibi yapıp tatmin oldum. Aslında tek istediğim onlarla bir şekilde iletişim kurmak omuzlarına yaslanıp sarılmak değer görmek.
Bunu yaşadığım travmalardan dolayı sağlayamadığım için kendi içimde böyle bir mekanizma geliştiğini kendi gözlerimle gördüm. Fakat bu öyle bir mekanizma ki bunu kendi içimde yaratmama rağmen vazgeçememek için kendime bile oyunlar oynadığımı. Kendimi kandırdığımı görüyorum. Bu satırları yazarken gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Sizinle geçirdiğim 4,5 yılın sonunda elde ettiğim tespitleri kaleme dökmek ve bunların gerçek olduğunu bilmek. Değişik bir his. Kendi içsel yolculuğumda sürecim devam etsede yaşadığım en küçük olumsuzluk. Beni hemen yerle bir ediyor başa sarmama sebep oluyor. Buda yalnızlığım kendi iç sesim ve hala tatmin olmamış o çocuğun sevgi bekleyişi. Aslında enerjisini zihninden geçen sağlıksız duygular ve hisler için en küçük sevgi kırıntısı için başkalarının ne hissettiği ve yapıp ettikleri için harcayan ben kendimi güçsüz yetersiz ve özgüvensiz brakıyorum. Güzsüz ve özgüvensiz bir erkek olunca başka erkeklerin gücü peşinde koşmaya başlıyorsun. O erkeklerin sendeki eksik kalan kısmı tatmin etmesi için kendi içimde gerçekleşen sağlıksız bir döngü. Tabiki hala tespit edemediğim bir çok şey varki bu döngü devam ediyor. Arayacağım soracağım. Kendi gücümü ve enerjimi kuvvetlendirmek için çabalayacağım.
Sonuç odaklı olmayacağım. Duygusal değil düşünsel kısmıma odaklanacağım. Kendime yeni bir spor aktivitesi bulup kariyerimde alternatif olarak ne yaratabilirim sorgulayacağım.
Kendi iç sesime kapılıp acılara boğulmayıp. Yeniye gelişime odaklanacağım. Bundan sonraki süreçte kendime küçük hedefler koyup onlara ulaşmaya çalışacağım.
Herhangi bir beklentim olmadan. Kıymetli destekleriniz ve varlığınız için teşekkür ve şükrederim. Sizi seviyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10