1
Din & Felsefe / Ynt: FELSEFE: EŞCİNSELLİK ve EŞCİNSEL OLMA KORKUSU
« Son İleti Gönderen: trakya 19 Aralık 2025, 03:59:48 ös »FELSEFE ve EŞCİNSEL OLMA KORKUSU
Kant, Descartes, David Hume, Jhon Locke, Thomas Aquinas, Leibniz, Spinoza, J P Sartre, Schopenhauer, J J Rausseau,
Søren Kierkegaard gibi adını andığımız filozoflar
hiç evlenmemişlerdir.
Nietzsche ve Kafka'nın sevdikleri kadınları duygusal açıdan tatmin etmekten yoksun oldukları için 'eşcinsel olma korkusu' yaşadığını söyleyebiliriz.
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” diyen Nietzsche kadından korktuğu, ürktüğü için korkusunu bastırmak adına sadomazoistik kişiliğinin yansıması olarak kırbaç taşımayı tavsiye etmiştir. Nietzsche'nin bilincinde Hz İsa'ya yönelik haset ve kıskançlık duyguları bilinçaltında 'güç istenci' arzusuna dönüşmüştür.
Franz Kafka hikâyelerinde kadınsız bir dünyanın çoraklığı içinde kadın korkusunu ve de bu korkuyu örtbas ve bertaraf etme çabasını ifşa etmektedir.
Filozoflar ve bilginler, içsel dünyalarında duygusal yoksunluklarını telafi etmek maksadıyla düşüncelerinin aşırı miktarda yüceltilmesi neticesinde yalnız ve trajik kişilikleriyle felsefe dünyasında düşünce fırtınaları estirmişlerdir.
Freud'un Totem ve Tabu'sunda baba işlevi eksik olan Yahudiliğin peygamberi Musa'nın yaşamında "Baba'nın Adı" yoktur.
Hristiyanlık Meryem'in hayatında erkek olmamasının neticesinde erkeği kadın karşısında Nietzche ve Kafka'da olduğu gibi İsa'laştırmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Hristiyanlık kadının erkeksizliği ve erkeğin kadınsızlığını yansıtması bakımından insan psikolojisinde biseksüel unsurları barındırmaktadır.
Hristiyanlıkta anne ve çocuk ilişkisinde kadın açısından eş evlat açısından babasızlığın insan ruhunda yarattığı "boşluk, bir gedik, bir sessizlik" sonucunda "Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesi" kaçınılmaz olarak yaşanmaktadır.
Yahudilikte babanın işlevinin yokluğu ya da eksikliğiyle
ve Hristiyanlıkta ise Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesinin neticesinde
"çocuğun anneyle ikili ilişkisine takılıp kalmasına sebep olur. Belki çocuğun babanın işleviyle tam da kırılması ve böylece babayı bir ideal olarak koyması gereken bir gelişim aşamasında ben'in ideali olarak kendini yerleştirmekle gelişiminin nasıl çokbiçimli-sapkın ve üstelik büyüklenmeci bir çocuksu cinsellik aşamasında takılıp kaldığı" tezine dayanan bir kuram ileri sürebiliriz.
İslamiyette ise Kureyş kabilesinin ferdi olarak Hz Muhammet'in yaşamında "Baba'nın Adı" ruhsal bir güç olarak etkindir ve "Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesi" oluşmamıştır.
Yahudilik anaerkil yapısıyla ensest, Hristiyanlık anne oğul ilişkisini üçleyerek biseksüel ve İslam ataerkil yapısıyla eril bir dindir.
Psikolog Hüseyin KAÇIN
Kant, Descartes, David Hume, Jhon Locke, Thomas Aquinas, Leibniz, Spinoza, J P Sartre, Schopenhauer, J J Rausseau,
Søren Kierkegaard gibi adını andığımız filozoflar
hiç evlenmemişlerdir.
Nietzsche ve Kafka'nın sevdikleri kadınları duygusal açıdan tatmin etmekten yoksun oldukları için 'eşcinsel olma korkusu' yaşadığını söyleyebiliriz.
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” diyen Nietzsche kadından korktuğu, ürktüğü için korkusunu bastırmak adına sadomazoistik kişiliğinin yansıması olarak kırbaç taşımayı tavsiye etmiştir. Nietzsche'nin bilincinde Hz İsa'ya yönelik haset ve kıskançlık duyguları bilinçaltında 'güç istenci' arzusuna dönüşmüştür.
Franz Kafka hikâyelerinde kadınsız bir dünyanın çoraklığı içinde kadın korkusunu ve de bu korkuyu örtbas ve bertaraf etme çabasını ifşa etmektedir.
Filozoflar ve bilginler, içsel dünyalarında duygusal yoksunluklarını telafi etmek maksadıyla düşüncelerinin aşırı miktarda yüceltilmesi neticesinde yalnız ve trajik kişilikleriyle felsefe dünyasında düşünce fırtınaları estirmişlerdir.
Freud'un Totem ve Tabu'sunda baba işlevi eksik olan Yahudiliğin peygamberi Musa'nın yaşamında "Baba'nın Adı" yoktur.
Hristiyanlık Meryem'in hayatında erkek olmamasının neticesinde erkeği kadın karşısında Nietzche ve Kafka'da olduğu gibi İsa'laştırmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Hristiyanlık kadının erkeksizliği ve erkeğin kadınsızlığını yansıtması bakımından insan psikolojisinde biseksüel unsurları barındırmaktadır.
Hristiyanlıkta anne ve çocuk ilişkisinde kadın açısından eş evlat açısından babasızlığın insan ruhunda yarattığı "boşluk, bir gedik, bir sessizlik" sonucunda "Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesi" kaçınılmaz olarak yaşanmaktadır.
Yahudilikte babanın işlevinin yokluğu ya da eksikliğiyle
ve Hristiyanlıkta ise Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesinin neticesinde
"çocuğun anneyle ikili ilişkisine takılıp kalmasına sebep olur. Belki çocuğun babanın işleviyle tam da kırılması ve böylece babayı bir ideal olarak koyması gereken bir gelişim aşamasında ben'in ideali olarak kendini yerleştirmekle gelişiminin nasıl çokbiçimli-sapkın ve üstelik büyüklenmeci bir çocuksu cinsellik aşamasında takılıp kaldığı" tezine dayanan bir kuram ileri sürebiliriz.
İslamiyette ise Kureyş kabilesinin ferdi olarak Hz Muhammet'in yaşamında "Baba'nın Adı" ruhsal bir güç olarak etkindir ve "Baba'nın Adı'nın hesaptan düşülmesi" oluşmamıştır.
Yahudilik anaerkil yapısıyla ensest, Hristiyanlık anne oğul ilişkisini üçleyerek biseksüel ve İslam ataerkil yapısıyla eril bir dindir.
Psikolog Hüseyin KAÇIN
Son İletiler