İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: [1] 2 3 ... 314
1
Hüseyin KAÇIN / KAVUŞMAK İÇİN YAŞAMAK
« : 31 Ekim 2025, 11:53:48 öö »
KAVUŞMAK İÇİN YAŞAMAK

ne de büyüktür Allah
dertleri alev alev
ruhumuzun içine saldıkça
melekler sarıyor yürek yaralarımızı
aşk dediğin de böyle başlar
yıldızlara tutunurcasına
yaktıkça yakar

ateşle yıkandıkça
arınırmış insan ruhu

çekip giderken
tutamam ellerinden
başka bir evrende
buluşurmuş sevenler
sana kavuşmak
ayrılmakmış aslında

Allah'a kavuşurcasına
yaşamak

31 Ekim 2025
11:50
İstanbul

2
Hüseyin KAÇIN / EBABİL KUŞLARI
« : 27 Ekim 2025, 12:24:59 ös »
EBABİL KUŞLARI

göklerin perdesidir bulutlar
ardında melekler saklıdır
üç günlük dünyada
kanat çırpan kelebekleri
izlercesine bakıyorlar
insan çırpınışlarına

yürek yakan
duymuyorlarsa acının çığlıklarını
avuçlarında biriken
görmüyorlarsa gözyaşlarını çocukların

filizlendikçe direniyor filistin
insanlığın yüz akı umutlarımız
gazze'den açılıyor cennetin kapısı

yetim
çocukların dualarını
selamlıyor
ebabil kuşları

27 Ekim 2025
12:00
İstanbul

3
Hüseyin KAÇIN / SEVAPLARIMIN GÜNAHISIN
« : 27 Ekim 2025, 01:50:24 öö »
SEVAPLARIMIN GÜNAHISIN

Ömür dediğin çile yurdunda
Yalanları kim yakarsa
Kalbimin sönmeyen ateşinde
Akmayan gözyaşım olursan

Sevabım günahım hep sensin


27 Ekim 2025
01:45
İstanbul

4
Ha hocam ben size ne anlatıcam?😆 ben gece 1’e otobüs bileti aldım cumartesi çünkü hepsi doluydu 2 saat falan bekledim ben de dışarda oturdum esenler otogarında neyse ben dışarda bank’ta otururken bi çocuk geldi normal sakallı ince zayıf uzun boylu erkek ilk telefonla konuşuyordu sonra beni bi süzdü sonra yanıma doğru geldi “oturabilirmiyim?” Dedi “tabi” dedim konuştuk yaşlarımızı ne yaptığımızı vs sorduk birbirimize o 20 yaşındaymış bi de değişik değişik sakız çiğniyordu ama yinede maskülen bir görüntüsü vardı o Sakarya’da yaşıyormuş sonra İstanbul’a akrabasının yanına gelmiş şimdi kuzeninin onu almasını bekliyormuş
Bana şu an erkek kuaförü olduğunu ama daha önce kadın kuaförü olduğunu söyledi ve şöyle dedi “sürekli kadınların yanında canım,hayatım diye diye top olacaktım sonra baktım top olmuyum diye mesleği bıraktım bide sürekli kadınlara ağda yapıyodum tiksindim onlardan” vs dedi
Ben de şaşırdım normal bir erkek hatta hetero erkek böyle konuşmaz vs dedim kendi kendime sonra bana şöyle dedi “kadın kuaförleri bir süre sonra top oluyo,ha bu arada kızların çoğu hiv li aids li sen biliyomusun” dedi ben de evet o hastalıkları biliyorum tehlikeli şeyler  vs falan dedim bir ara senin internetin var mı bağlanayım da kuzenime konum atayım dedi bende olmasına rağmen internetim yok dedim sonuçta yeni gördüğüm insan ne gerek bu samimiyet diye düşündüm bi de zaten insanlarla internetimi vs paylaşmayı asla sevmem
Neyse işte böyle çocuk biraz eşcinsel gibiydi ama tamamen feminen değil çocuk baya konuşkan hatta biraz hoşlandım tipinden heyecanlandım sonra doğal davrandım

5
Hüseyin KAÇIN / YOKSULLUK
« : 26 Ekim 2025, 01:04:23 ös »

YOKSULLUK

Yoksulluk
çocukların ruhunu
eskite eskite
acıların
pas tutması halidir.

şefkati katık edip
bir yürek bir yüreği
sarıp sarmaladıkça
gülümseyen insanların
bahçesinde büyümektir
en yüce zenginlik...

26 Ekim 2025
13:00
İstanbul

6
Sessiz çocuk yalnız akademisyen-6,Üçüncü Terapi: Sosyalpati Üzerine

Bugün üçüncü terapimden bahsedeceğim. Bu haftaki konumuz sosyopatiydi.
Hayatta yaşanması gereken onca güzel şey varken ben sadece okul, ev ve sınıf arasında mekik dokuyordum. Saatlerce odamdan çıkmaz; makale, kitap bölümü ya da bildiri yazardım. Bu görevleri yaptıkça sanki “level atlıyordum.” Her bir ilerleme beni mutlu ediyor, hayatın anlamını sadece bu başarılarla sınırlı sanıyordum.

Hiçbir sosyal etkinliğe katılmayan, eğlenmeyen, kutlama yapmayan tam bir asosyal kişiydim. Ancak eve gidip yalnız kaldığımda, yani hiçbir işle meşgul olmadığımda, derin düşüncelere dalardım. “Ben ne yapıyorum?” diye sorar ve içimi derin bir yalnızlık kaplardı. Kalbimin üstüne koca bir öküz oturmuş gibi bir sıkıntı hissederdim. Bu psikolojik buhranı kelimelerle anlatmam gerçekten zor.

Terapide, Hüseyin Hoca’ya Nicolasin “Eşcinselliği Önleme Rehberi” isimli kitabından aldığım notlardan bahsettim. Notların bir yerinde anne tutumuyla ilgili bir kısma geldik. Burada annemin obsesif-kompulsif özelliklerinden söz ettim: Aşırı titiz ve otoriterdi; hiçbir şeyi beğenmez, mükemmeliyetçiliği yüzünden sürekli kararsızlık yaşardı. Bu durum beni derinden etkiledi.

Hüseyin Hoca, anneme duygusal yaklaşmamam gerektiğini söyledi. Ona yardım etmemin önemli olduğunu, ancak bunu duygusal bir bağ kurmadan yapmam gerektiğini vurguladı. “O ağlasa da sızlasa da duygusal bir ilişki içinde olmamalısın,” dedi.

Sonra annemin neden böyle takıntılı ve mükemmeliyetçi olduğuna değindik. Hüseyin Hoca’nın “Eşcinsellik bir aile hastalığıdır.” sözü tam yerindeydi. Annemin babası zalim bir adammış; ninemin kafa tasından vücudunun birçok yerine kadar kırmış, annemi, teyzelerimi ve dayımı defalarca dövmüş. Dayım okumak istemiş, fakat dedem izin vermemiş; onu sadece çalıştırmak istemiş. Ortaokul yıllarında dayım bu baskılara dayanamayarak evden kaçmış ve pavyonda çalışmaya başlamış. Orada içki ve kumar alışkanlığı edinmiş. Dedemin zulmü, çocuklarının hayatını mahvetmiş.

Annem ve teyzelerim ise kız oldukları için evden kaçamamış; bu nedenle tüm baskıya katlanmak zorunda kalmışlar. Annem, dedemin korkusundan dolayı titiz, mükemmeliyetçi ve takıntılı bir yapıya bürünmüş. Bu hal, ister istemez beni de etkiledi. Sanki nesiller boyu aktarılan bir hastalık gibiydi.

Annem beni hiç dövmedi ama çok sinirli ve gergindi. Mükemmeliyetçiliği yüzünden yaptığım hiçbir şeyi beğenmezdi. Kararsızlığı nedeniyle bir şey alırdık, sonra hemen değiştirirdi. Ben kendi beğendiğim bir şeyi alsam mutlaka bir kusur bulurdu. Ruh hali bazen pozitif, bazen negatiftir; bu da benim nasıl davranacağımı bilemememe neden olurdu.

Hastalandığında hep “Öleceğim.” derdi ve ben yalnız kalacağım korkusuyla büyürdüm. Bu durum psikolojimi ciddi anlamda altüst etti.

Babam ise tır şoförüydü. Genelde yurt dışına sefere çıkar, ayda bir eve gelirdi. Dedemle ortaktı; eve geldiğinde kazandığı tüm parayı dedeme teslim ederdi. Evdeki üç çocuğu ve eşi umurunda değildi. Biz de dedemin insafına kalırdık. Dedem cuma günleri ilçeye gider, alışveriş yapar, ama bize asla bir şey almazdı. “Ben bu yetim gibi çocukların babasını köpek gibi çalıştırıyorum, bari bir iki poşet de bunlara alayım,” demezdi.

Yemeklerimiz genelde pilav, nohut ve kuru fasulyeydi. Yazın ise annemin bahçede yetiştirdiği sebzelerle yetinirdik. Üzerimizde hep eski, yamalı elbiseler olurdu. Babam çalışsa da, çoğu zaman yetim çocuklardan bile kötü durumdaydık.

Babam eve geldiğinde bizi öpmez, okşamaz, sevgi göstermezdi. Dedem de babama sevgisini göstermemişti. Bu nedenle babam da sevgiyi nasıl göstereceğini bilememişti. Ben de aynı şekilde sevgiyi hissedemeyen bir çocuk olarak büyüdüm.

Bu yüzden hiçbir bayana yaklaşamadım, sevgi gösteremedim. Çünkü kendim sevgiye açtım. Aç olan bir insan, başkasına sevgi verebilir mi? Görücü usulü birkaç görüşmem oldu ama hep “duygusuz” ve “ilgisiz” olduğum söylendi. Ne yazık ki hâlâ bu durumumu tam olarak aşabilmiş değilim. Hüseyin Hoca zamanla aşabileceğimi söylüyor. Bakalım, hep birlikte göreceğiz.

Gördüğünüz gibi, hastalıklı bir aile yapısı, çocukların psikolojisini ve davranışlarını derinden etkiliyor.

Hüseyin Hoca, babamın eve geldiğinde nasıl davrandığını sordu. Ben de önce dedemin yanına gittiğini, ardından köy kahvesine geçtiğini söyledim. Annemle babam arasında hiçbir sevgi ve muhabbet yoktu. Annem baskı altında ezildiği için sık sık sitem ederdi. Babam da ona “Beğenmiyorsan s*ktir git.” derdi. Bu kavgalar bizi fazlasıyla olumsuz etkiledi.

Hüseyin Hoca, “O zaman baban etkisiz bir elemanmış,” dedi. “Ezik, kadını duygusal olarak tatmin edememiş bir birey.”
Sonra ekledi: “Toplumda iki tür hastalıklı birey vardır: Birincisi ezik, zayıf, özgüvensiz ve eşcinsellik korkusu yaşayanlar; ikincisi gerçekten eşcinsel olanlar.”
Babama, eşcinsellik korkusu yaşayan biri olarak baktı ve “Bu durum, çocuklarını mutlaka olumsuz etkiler.” dedi. Gerçekten de öyle oldu.

Hüseyin Hoca ayrıca “Dünyanın en tehlikeli kadını mutsuz kadındır.” dedi. Annem, babamdan ve dedemden ilgi görmediği için sürekli mutsuzdu. Bu nedenle daha 5-6 yaşlarımdayken beni dert ortağı yapmıştı. Böylece kaldıramayacağım yükleri üstlenmek zorunda kaldım. O yıllarda kendi kendime, “Büyüyünce annemi bu durumdan kurtaracağım.” derdim. Anneme karşı aşırı bir duygusal bağ geliştirdim ve bu bağ yıllarca sürdü.

Nicolasin kitabında da belirtildiği gibi, eşcinsellikten kurtulmak için baba, anne ile erkek çocuğun duygusal bağını kesmeli ve ona erkeksiliği öğretmelidir. Ancak benim babam bunu yapmadı. Aksine, anneyle olan bağı daha da kuvvetlendirdi ve bana erkeksi yönü öğretmedi.

Hayatım boyunca babamın gücünü ve desteğini görmek istedim, ama asla göremedim. Hüseyin Hoca, anneyle olan duygusal bağın mutlaka koparılması gerektiğini, baba ile kurulacak erkeksi bağın erotize edilmeden sağlanması gerektiğini söyledi. Bunun için diğer erkeklerle sağlıklı sosyal ilişkiler kurmam gerektiğini, örneğin maça gitmek, birlikte izlemek, kafede oturmak gibi etkinliklerin faydalı olacağını anlattı.

Son olarak Nicolasin, “Annenin aşırı şefkati, çocukta kendine acıma duygusu oluşturur,” diyor. Hüseyin Hoca da bunu onayladı. “Kendine acıma ve zavallı görme, eşcinselliği güçlendirir,” dedi.

Annemin ve halamın dengesiz davranışlarının, bende kadınlara yaklaşma konusunda korku ve endişe oluşturduğunu da konuştuk.

Terapimiz bu şekilde sona erdi.
Siz değerli okuyuculardan, bir kadınla duygusal bir ilişki kurarak mutlu olabilmem için dua ve güzel temennilerinizi bekliyorum.
Umarım bu yazılar, ileride birçok insana fayda sağlar ve farkındalık kazandırır.

7
En son yaşadığım depresif birkaç hafta sonunda çekim hissettiğim kişiyle daha temkinli bi görüşmeye devam etmem ve büyük oranda karşılık görmemden midir bilmem bir anda ölüm planları yaparken hayata bir neşe ile geri dönüş yapmıştım ki pek uzun sürmedi. Evet farkındalığım artmış kabüllerim çoğalmıştı. Ama pek anlam veremediğim bi salmışlık ve boşluk hissi vardı. Doğru düzgün bir hedef, hayal,  plan kalmamış, o an ne istersem onu yapmaya çalışan, sınırlarını pek beceremese de çizmeye çabalayan, eskisi kadar duyarlılık göstermemeye  gayret eden, hata yapsa da pişmanlıkla beraber suçluluk psikolojisinden mümkün mertebe kaçmaya uğraşan bir hale bürünmüştüm sanki...
Görüştüğüm kızla ilgili konular beklentiler canımı sıksa da kendimi iyi hissedince onu sevebiliyor muyum ondan hoşlanabiliyor muyum diye ara ara kendimi yokluyordum. Zor bir imtihan olduğunun farkında olmama rağmen ümitli idim ama sanki bir ayağı çukurda, ununu eleyip eleğini asmış, evlatlarını yuvadan uçurmuş, hayattan beklentisi kalmamış, sadece bir insan olarak ilgi bekleyen yaşlı emekli bir ihtiyar dede gibi rutin bir hayatı ve ahir ömürde karşılaşabileceğiniz bir yalnızlığı ben 30 lu yaşlarda tatmıştım sanki. Belki de bu yüzden çocukluğumdan beri yaşlıların sohbeti dikkatimi celbetmiş, mahalledeki herhangi  yaşlı amcayı bile sanki torunuymuş gibi kendi torun ve evlatlarından daha çok ziyaret etmiş aşırı bir empati göstermiştim. Sanki gelecekteki halimi görür gibi...Empati güzeldi ama benim bu yaşta bu derece hissiyatlı olmam özellikle cinsel yönelimle alakalı sıkıntımı keşfetmemden sonra erken bir kapanış yapmış, yaşıtlarım evlenmek, çocuk sahibi olmak, eşiyle mutlu bir evlilik ve fantastik düşünceler içindeyken ben yaşlı bir ruh halinde hayalleri bile endişe dolu bir haldeydim. Sebebini artık anlamıştım ama hakiki mutluluk ve adaletin olmadığı bu dünya hayatının güzelliği bazen gönlümde küllerinden yeniden tutuşsa da inancım gereği Rabbim i razı etmek sayesinde insanlığımın gereğine ulaşıp olmam gereken halde olacağımı ümit ediyorum. Amma bi safhada da nefsim devreye giriyor,  şehvet paçamı bi ara bırakacak olsa gaflet beni bürüyor, her köşesinden delinerek gerilmiş bir deri parçası gibi geriliyor, acayip bir boşluk hissediyorum. İşin sonunda muvaffak olmak ümidiyle bugünlük hissiyatımı anca  böyle dile getirebildim...

8
Hüseyin KAÇIN / YOLDAŞ OLSAN
« : 19 Ekim 2025, 10:59:53 ös »
YOLDAŞ OLSAN


Yanmış yıkılmış gönlümde
Gecelerin kederini demliyorum

Bilmezdim senden önce
Kanayan bir yaram olduğunu
Sensizlikmiş bu derdin adı

Aşk kıvamında içiyorum

Sen üzülme diye


Aşk ülkesinin
Cehenneminden cennete giden yol olsam
Ayaklarını taşıma toprağıma basıp
İkimizin çilesine hiç aldırmadan
Alevlerin içinden sonsuzluğa yürür müsün


19 Ekim 2025
20:55
İstanbul

9
Tarih & Türkiye / Ynt: İSLAMIN DİRİLİŞİ: MEDENİYETTİR!
« : 17 Ekim 2025, 09:51:01 ös »

..

10
Hüseyin KAÇIN / GELİŞİGÜZEL
« : 16 Ekim 2025, 11:36:41 ös »
GELİŞİGÜZEL

 
                     -bu şiir senin için-

yağmurlar yağsa da
içimde bahar çiçekleri açmıyor
çorak bir ülkenin
sokak dilencisiyim

sözlerine aldandım
beklesem de yarın gelirsin diye
ayrılıklar hep şahidim oldu

kaderimmiş gözlerine veda etmek
ilk değil son değil
yokluğun bir mum alevi
belki güzel olur diye gelişin
için için yanıyorum


16 Ekim 2025
23:30
İstanbul

11
Hüseyin Bey ile üçüncü görüşmemizde benzeri konularda konuşsakta, bu konuda konuşmanın derdimi anlatabilmemin bana iyi geldiğini bir kez daha anlamıştım.Çünkü bu hususta genel kanı iyileşmenin imkansız olduğu vb. kanılar depresif halimde beni çok yoruyor dipsiz bi kuyuya itiyordu. Klinikte benim gibi muhafazakar pek çok kişinin de hikayesindeki benzerlikler dikkatimi çekmiş rahatça görüş alışverişi yapabilmem yeniden ümitlenmem için bir sebep olmuştu sanki...
Halbuki çocukluğumdan beri birktiğini hissettiğim öfke, saçma sosyal fobik davranışlar ve sonunda yalnızlık beni çok daraltılmıştı. Bu da haliyle doğru düzgün hobisi olmayan beni yanlış düşünceler ve bu düşünceler sonunda stres atmak için vicdanen rahatsız olsam da mastürbasyona itiyordu. Her seferinde son olsun diye bakarken sonu gelmiyor, bocalıyordum. Hayır diyememek pasif görüntü iyi niyet suistimalleri beni ben olmaktan alıp başkalarına adeta hizmetkar hale getiriyor gibiydi. Her ne kadar bunu gün içerisinde binbir defa samimiyet testinden geçirip Rabbim i razı etmek için yapmaya niyet etsem de... Yine bir rahatlama dönemine girdim derken babamla iletişimsizliğimi  hatırlayıp telefonda da yarım yamalak ezber hatır sorma muhabbetinden yine mağlup ve üzgün çıktım ama artık daha kontrollü gidebileceğimi hissediyorum. Nitekim gün içerisinde çekim hissettiğim kişi de dahil artık daha yüzeysel olmaya çalışıyor, kırılsam da onun yaptığı gibi umursamamaya gayret ediyor, Söylediği herşeyi incelesem de rastgele konuştuğunu dolayısıyla sözüne itimat etmemem gerektiğini kendime telkin edip değer devşirmekten kaçınmaya çalışıyorum... Bu süreçte erotize etme anlamında bazı manzaralar zihnimi meşgul etse de benzeri çekiciliğin bende de olduğunu ona özel olmadığını fark etmeye çalıştığımı anladım ve şuan az da olsa ondan soğuduğumu ve daha az erotize ettiğimi deneyimledim...Tepki mi verdikten sonra bana karşı kısmen daha dikkatli davranması bağlanmam için sebep olsa da geçici olabileceğinin farkındayım, zaten değer verse de yüzeysel bir değer olduğu aşikar onun için bunlara bel bağlamamam gerek elbet

12
Hüseyin KAÇIN / Ynt: AYŞE NİSAN KAÇIN
« : 10 Ekim 2025, 09:50:20 öö »
..

13
Sessiz Çocuk, Yalnız Akademisyen – 5

İkinci Terapi: Korkularla Yüzleşmek

Bu haftaki yazımda ikinci terapi seansımı anlatmak istiyorum. Bu terapi, geçmişe – özellikle de çocukluğuma – dönerek erkeklere olan ilgimin nedenlerini anlamaya çalıştığımız bir seanstı. Çünkü terapistim, eşcinselliği güçlendiren en önemli faktörlerden birinin özgüvensizlik olduğunu söyledi.

Korkak Bir Çocukluktan Yalnız Bir Hayata

Çocukken o kadar korkak, ürkek ve özgüvensizdim ki, büyüdüğümde bu özellikler tüm hayatımı şekillendirdi. İnsanlarla iletişim kurmaktan kaçan, sürekli alay edildiğini düşünen, hatta sınıfta iki kişinin gülmesini kendine yoran bir çocuk oldum.

Benden daha iyi bir üniversiteden mezun birini gördüğümde içimde derin bir eziklik hissediyordum. Bu yüzden meslektaşlarımla görüşmemeye, sosyal etkinliklerden kaçmaya başladım. Toplantılara gitmez, kutlamalara katılmazdım. Üst düzey biriyle konuşmam gerektiğinde ise elim ayağım titrer, sesim kısılırdı.

Kısacası sosyal hayattan kendimi tamamen izole ettim. İnsanlar pandemide bu duruma bir yıl bile dayanamazken, ben ömrümün büyük kısmını bu şekilde geçirdim. Adeta bir mağarada inzivaya çekilmiş bir âlim gibiydim.

Değişim Başlıyor: Kitaplar, Notlar ve Ödevler

Bir gün Nicolas’ın Onarım Terapisi ve Homoseksüelliği Engelleme kitaplarını okumaya başladım. Çok etkilendim. Notlar aldım, kendime ödevler verdim. “Benim Ailem” belgesellerini izledim, eşcinsellerin hikâyelerinden özel bilgiler öğrendim. Ayrıca Anna Erdoğan’ın YouTube’daki videolarını da takip ettim.

Bu kaynaklar sayesinde ilk kez kendimi derinlemesine gözlemlemeye başladım.

Özgüvenin İlk Adımı: Göz Teması

İkinci terapiye geldiğimde elde ettiğim bu bilgilerden ve tecrübelerden bahsettim. Daha önce insanların gözlerine bakarak konuşamayan ben, artık göz teması kurabiliyordum. Göz teması, iletişimin en önemli ilk adımıymış; bunu yaşayarak öğrendim.

Özgüvensizlikten kurtulmak için elimizden geleni yapmalıyız. Araba kullanmak, yüzmeyi öğrenmek, spor yapmak, bir müzik aleti çalmak, resim yapmak… Kısacası bir hobi edinmek çok önemli. Çünkü bu tür uğraşlar insana güç ve özsaygı kazandırıyor.

Artık Susmuyorum

Hüseyin Hoca ile terapide “haksızlık karşısında susmamak” üzerine uzun uzun konuştuk.
Eskiden bana yapılan haksızlıklar karşısında hep susardım. Şimdi ise güzel bir şekilde itiraz ediyorum.
Bu tutum, karşımdaki insanın bana duyduğu saygıyı artırdı. Her defasında kendimi daha güçlü, daha maskülen hissediyorum.

Stresle Baş Etmenin Sağlıklı Yolları

Hocam, stres altında olan birinin genellikle mastürbasyona yöneldiğini veya eşcinsel sitelere girerek partner aradığını anlattı. Oysa stresle baş etmenin başka yolları da var: maça gidip bağırmak, slogan atmak, bir kafede arkadaşlarla oyun oynamak, nargile içmek gibi.

Bana “Erkek ortamını artır ama erotize etme.” dedi. Ben de bu sözü tuttum.
Şu an nargile kafelere gidiyor, erkek arkadaşlarla zaman geçiriyorum ama onları erotize etmiyorum.
Ayrıca spor salonu arıyorum; çünkü spor yaparken insanlarla tanışmak, özgüven kazanmak için harika bir fırsat. Erkeklerin benden farklı olmadığını fark ettikçe onları erotize etmeyeceğim.

Bir Sürecin İçindeyim

Bu bir süreç ve ben bu sürecin içindeyim. Epey yol aldım ama hâlâ gidecek çok yolum var.
Erkek öğrencilerime ilgi duymam beni rahatsız ediyor. Bunu söylediğimde hocam,
“Suçluluk duyma. Erkekleri seçebilirsin ama erotize etme.” dedi.
Çünkü suçluluk duygusu eşcinselliği daha da güçlendiriyor.

Mastürbasyon ve Zihinsel Temizlik

Hocam, mastürbasyon konusunda da uyardı. Özellikle porno izleyerek yapmanın zararlı olduğunu, kuru bir şekilde yapılmasının yanlış olduğunu anlattı. Eğer illa yapılacaksa, bir kadını hayal ederek ve bebek yağı kullanarak yapmanın daha sağlıklı olacağını söyledi.

Kadın hayal edemiyorsam bile, en azından sonlara doğru kadını düşünmemin önemli olduğunu belirtti.
Bunları yazarken utanıyorum ama belki birilerine faydalı olur diye paylaşıyorum.

Eşcinsel Yaşamın Riskleri

Eşcinsel yaşamın tehlikelerinden de bahsetti. Her aktif bireyin, zamanla pasif olma ihtimali bulunduğunu söyledi. Çünkü ilerleyen süreçte aktif birey pasif partnere aşık olabilir ve onu tatmin etmek için pasif olmayı teklif edebilir.
Ayrıca HIV, HPV ve prostat gibi hastalıkların riskinin çok yüksek olduğunu da vurguladı.

“Strese girdiğinde hemen uğraş değiştir.” dedi. “Yoksa mastürbasyon ve seks tehlikesi var.”

Ben kadınlara ilgi duyamadığımı söyledim. O ise bunun zamanla değişeceğini, eşcinselliği güçlendiren davranışlardan uzaklaştıkça ve kadınlarla ilgili hayal gücümü geliştirdikçe bu ilginin oluşabileceğini söyledi.

Son Söz

Bu süreç kolay değil. Ama değişim mümkün.
Korkularla yüzleşmek, kendini yeniden inşa etmek ve adım adım özgüveni geri kazanmak...
İşte ben şu anda bu yolculuğun tam ortasındayım.
Bir gün dönüp baktığımda “İyi ki pes etmemişim.” diyebilmek için yürüyorum.

14
Uzun düşüncelerden sonra hatırladığım; bu anlamda ilk hisleri karmaşık olarak  9-10 yaşlarında hissetsem de  13 yaşında ergenlik belirtileri belirlemeye başlayınca erkekliğimi kabul etmekle beraber bu durum beni çok utandırıyordu. Arkadaşlarımdan birinin bu dönemde mastürbasyon vb şeyleri yapmanın zorunlu olduğunu söylemesi ise beni dehşete düşürmüş uzun süre yapmasam da daha sonra yapılması gerektiğine kendimi inandırmış ve türlü vicdan sızılarına rağmen herhangi bir hayal olmaksızın artık yapar olmuştum. Hele eve internetin girmesiyle artık yakınlarımın ve komşunun bizden büyük oğlu müstehcen videoları izleyip teşvik edince ben de bir zorunluluk olduğunu zannetmiştim. İlk başta açık kadınları görünce ereksiyon yaşayabildiğimi bir müddet sonra da erotizm edip mastürbasyon yaptığımı anımsıyorum az da olsa. Ama ben bir kadına mağduriyet ifade ettiğini düşündüğüm yıllarca oyun oynayıp güven verdiğim bir cinse böyle bir hayal kurmanın yanlış olduğunu düşünüp vicdan azabı çekiyordum. İşte bu sırada artık mastürbasyon  sırasında ben kendimi kadın yerine koyuyor ekran da gördüğüm çekici erkekleri de bu ilişkide düşünüyor buldum kendimi.Derken birgün çıplak erkek fotoğrafları görünce de bir ereksiyon oluşunca her ne kadar doğru bulmasam da bunun kadınlara bakma kadar günah olmayacağını zannetmeye başlamıştım, nasıl olsa ben de bir erkektim ve bir erkeği pasif olarak düşünüp erotize de edemezdim ve etmedim de. Zamanla eşc. site ve videoları görünce büyük bir şok geçirmiş bunun nasıl mümkün olabildiğini zor kabul etmiştim ama herkes gibi ben de izleyip ergenliğin gereğini yapmalıydım ve  bunu kadınlar üzerinden asla yapamazdım. Bir erkekle ancak pasif olarak yapabileceğime inanmıştım artık. Hep mağdur hisseden ben bir aktif olamazdım çünkü...

Sayfa: [1] 2 3 ... 314