1
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / GELEN BİRAZ DA BENDİM;O’NUNLA BERABER
« : 23 Ağustos 2011, 10:58:18 ös »
Yarım saattir kafamı gömdüğüm kitabı bir kenara bırakıp,sokak kapısını açmaya çalışan anahtarın sesinden gelenin kim olduğunu anladıktan sonra oturduğum koltuktan duruşumu düzeltip sahte bir saygı seremonisiyle karşıladım geleni.
Yaşlanıyordu belli ki;çünkü eskiden kapıyı daha erken açardı,anahtarla kapı kilidini buluşturmak onun için bu kadar uzun sürmezdi.Düşüncelerindeki titremeler ellerine yansıyordu şüphesiz.
Elimdeki romanı okumayı tereddütle bırakıp(bkz. Bir Tereddüdün Romanı),onu dinleyip dinleme arasında gidip geldim birkaç saniye.Romanı okumaya devam mı etmeliydim yoksa onu dinlemek için yeterince yıpranmış olan özsaygımdan taviz mi vermeliydim?Bu taviz sayılır mıydı hem?
Psikolog yetişmeliydi bu anlarda;ona ne demeli nasıl davranmalıydım,sessiz ama derinden bir telaş vardı şimdi göğsümde.Kime nasıl davranmam gerektiğini epey konuşmuştuk ama ona karşı olan tavırlarımda bölünmüş benliğimin hangi yanıyla hareket etmeliydim,bunu net olarak bilmiyordum
Ben bu anlık kaygılarla baş etmeye çalışırken O teravih namazında çalan telefonundan şikayet ediyordu,mahcup olmuş belli ki cemaate karşı;Ah! Ben psikolog olsaydım sana ilk diyeceğim şey “Suç senin değil ki,sen istemezdin elbet ‘kutsallarına’ tapan insanları rahatsız etmeyi”.
Bana miras bıraktığın bir ceza bu.Ama bu sadece senin suçun değil ki.İnsanlığın temel yanılgısı değil mi ki samimiyetsizlik.Samimiyeti bir dansöz gibi kıvırttığımız nefislerimiz karşında gerçekliği gölgeleyen bir duygu değil mi ki artık mahcubiyet .
Kaygılarım derinleşiyordu bu anlarda;koltuğa oturmasıyla beynime çöken sis perdesini dağıtıyordu müphem bir duygu;galiba bu “güven”di.Güven! gerçekten o muydu;çocukken kuyuya düşürüp çıkaramadığım hazinem.
Sonunu kestiremediğim boşluğa dalmaktansa onu dinlemeye karar verdim,bu birkaç saniyelik bilmem kaçıncı düşünsel kargaşada,onu dinleyebiliyorum;sesi kulaklarımda cıvıldamıyor belki onu ama yanımda hissetmek bile her şeyi bir an unutturabiliyordu.
Ben mi onu kazanamadım yoksa o mu beni kaybetti diye düşünmektense,bizi birbirimize unutturanlara inat sarıldım onu bana ,beni ona unutturan duygularla,hasret giderdim düşüncelerimle;belki ellerimle henüz erken diye
Gelen babamdı ve yine kapıyı çalmadan girmişti eve
Yaşlanıyordu belli ki;çünkü eskiden kapıyı daha erken açardı,anahtarla kapı kilidini buluşturmak onun için bu kadar uzun sürmezdi.Düşüncelerindeki titremeler ellerine yansıyordu şüphesiz.
Elimdeki romanı okumayı tereddütle bırakıp(bkz. Bir Tereddüdün Romanı),onu dinleyip dinleme arasında gidip geldim birkaç saniye.Romanı okumaya devam mı etmeliydim yoksa onu dinlemek için yeterince yıpranmış olan özsaygımdan taviz mi vermeliydim?Bu taviz sayılır mıydı hem?
Psikolog yetişmeliydi bu anlarda;ona ne demeli nasıl davranmalıydım,sessiz ama derinden bir telaş vardı şimdi göğsümde.Kime nasıl davranmam gerektiğini epey konuşmuştuk ama ona karşı olan tavırlarımda bölünmüş benliğimin hangi yanıyla hareket etmeliydim,bunu net olarak bilmiyordum
Ben bu anlık kaygılarla baş etmeye çalışırken O teravih namazında çalan telefonundan şikayet ediyordu,mahcup olmuş belli ki cemaate karşı;Ah! Ben psikolog olsaydım sana ilk diyeceğim şey “Suç senin değil ki,sen istemezdin elbet ‘kutsallarına’ tapan insanları rahatsız etmeyi”.
Bana miras bıraktığın bir ceza bu.Ama bu sadece senin suçun değil ki.İnsanlığın temel yanılgısı değil mi ki samimiyetsizlik.Samimiyeti bir dansöz gibi kıvırttığımız nefislerimiz karşında gerçekliği gölgeleyen bir duygu değil mi ki artık mahcubiyet .
Kaygılarım derinleşiyordu bu anlarda;koltuğa oturmasıyla beynime çöken sis perdesini dağıtıyordu müphem bir duygu;galiba bu “güven”di.Güven! gerçekten o muydu;çocukken kuyuya düşürüp çıkaramadığım hazinem.
Sonunu kestiremediğim boşluğa dalmaktansa onu dinlemeye karar verdim,bu birkaç saniyelik bilmem kaçıncı düşünsel kargaşada,onu dinleyebiliyorum;sesi kulaklarımda cıvıldamıyor belki onu ama yanımda hissetmek bile her şeyi bir an unutturabiliyordu.
Ben mi onu kazanamadım yoksa o mu beni kaybetti diye düşünmektense,bizi birbirimize unutturanlara inat sarıldım onu bana ,beni ona unutturan duygularla,hasret giderdim düşüncelerimle;belki ellerimle henüz erken diye
Gelen babamdı ve yine kapıyı çalmadan girmişti eve
(Şu an abime küfür ettiğim için öyle rahatladım ki,Hatta bugün depresyondaydım ama bu yazıyı yazmak bile bana iyi geldi).Ben ne yapayım kardeşim, benden kaç yaş büyük, öküz.Uçkurunu birkaç yıl daha tutamadı.Şerefsiz beni denek olarak mı kullandı? O tecavüz bende şok etkisi yaptı. Bir kaç yıl kendime gelemedim.Kimseye de söyleyemedim.Babam gerçekten benimle ilgilenen sosyal biri olsaydı belki söyleme cesaretini kendimde bulur ve söylerdim.Ama ne mümkün babam pısırığın tekidir.Onun bu pısırıklığı da annem yüzünden tabii.Hep onu aşağılardı.Bazen erkekliğine bile laf ederdi.Neyse,ben bu cinsel tacizi çok içselleştirmiştim.Bu taciz yüzünden erkeklikten uzaklaşmış fakat erkeklere yönelmeye başlamıştım.Üstüne üstlük aile fertlerimin bana kadınmışım gibi davranmaları da eşcinselliği hızlandıran etkenlerdendi.İlerleyen yıllarda kendimi toparlamaya çalışsam da,olmuyordu, hep bir arayış içerisindeydim.Ortaokul yıllarında bu fantezi yoğunluğunu fiile dönüştürme arzum,kendimi kontrol etme duygusuna galip gelmişti.En yakın arkadaşımla ara sıra cinsel şakalar yapardık birbirimize ama fazla ileriye gitmezdi.Ama o gün öyle olmadı.Dayanamayıp ilişkiye girmiştim.Onun bana tacizi hoşuma gitmişti,fakat benim ona tacizim çok fazla cezbetmiyordu beni.Abim bana kadınlığı miras bırakmıştı sağ olsun.İlerleyen yıllarda birkaç taciz vakası yaşadım;istemeden de olsa.Bu taciz ve tecavüz vakaları ergenlik dönemimde pek “yaramıştı” ve ben eşcinsel olmuştum.Artık gücü arıyorum,ben zaten kadınsılığı içselleştirmiştim bu yüzden ihtiyaç duymuyordum erkekliğe.Kavgalara giremiyordum.Kız gibi oramın buramın sakatlanmasından korkuyordum.