İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Anonim

Sayfa: [1]
1


Hüseyin KAÇIN’a ithafen

Yanınıza gelip son kez sizi görüp her şey için teşekkür edip, helalleşmeyi umuyordum ama görüyorum ki yüreğim buna el vermiyor. Biletim duruyor, dokunmayacam.
Yüz yüze, göz göze bakıp nasıl olurda hayatınızdan çıkmam gerekiyor diyebilirim ? gerekçen nedir derseniz ne cevap verebilirim…
İlla bir şeyler uydurup bundan sonra sizi görmek istemiyorum, sesinizi duymak, yanınıza gelmek istemiyorum sizi sevmiyorum artık demem, diyemem
boğazım düğümlenir…

O yüzden içimden gelenleri buraya yazmak istedim. Bana kızmayın, gücenmeyin hocam ne olur…

Bi insan ard arda ne kadar ağlayabilirse o kadar gözümden yaş akmış olacak ki gözümden değil gönlümden süzülüyor artık yaşlar, kalbim sızlıyor, gözlerim kurudu bu yazıyı yazarken.

Buraya dert yanmaya gelmedim, sitem etmişim gibi görünmesin sakın; Uykusuz geçen gecelerim, geçmeyen kabuslarım, bitmeyen hasretim, dinmeyen göz yaşlarım…
Hepsi feda olsun size, şikayet eden gün yüzü görmesin. İnsan sevdiğinden şikayetçi olabilir mi hiç ? olamaz, olmamalıdır!

Zaman zaman aklımdan geçiyor “keşke hiç karşılaşmamış, hiç tanışmamış olsaydık. Göz göre göre akıl sağlığımı kaybetme noktasına geldim, dertsiz başıma dert açtım” der gibi ama daha aklımdan çıkar çıkmaz yok oluyor bu düşünceler. Böyle söylersem bende uyandırdığınız o güzel duygulara ihanet etmiş olmaz mıyım ?
Kalbimdeki yerinize ne kötü düşüncelerim ne de sizinle aramızda ki aykırılıklar gölge düşüremez. Orası size ait ve hep de öyle kalacak. Kötüye dair hiç birşeyi yakıştıramam size…

Sizi sevmekten vazgeçip, acıya katlanamadığım için yüz üstü bırakmışım gibi düşünürseniz ahım üzerinize olsun,çok kırılırım zoruma gider.

Bu kısım da yazıyı okuyan kişiye gelsin, içinden belki şöyle geçirmiştir: Madem bu kadar seviyorsun ne diye hayatından çıkmaktan bahsediyorsun ?
Bende şunu söylemek isterim; Bazen öyle bi an gelir ki sevginizin sevdiğiniz kişiye zararı dokunacağını hissedersiniz ve ya kalbinizin bilip sevdiği o imaja ne kendinizin ne de muhattapın gölge düşürmesini istemez onun iyiliği için ondan uzak kalmayı seçersiniz. Onun varlığını hissedip mutlu olduğunu bilmek bile yeterli olabilir sizin için, varsın uzak kalalım dersiniz.

Şimdi kaldığı yerden devam ediyorum

Önceden kalbinizde yer edinebilmek gibi bi derdim vardı hocam biliyorsunuz başkalarının sizi sevmesinden ya da sizin bir başkasını sevmenizden ve bunu dillendirmenizden rahatsızlık duyar, burun kıvırırdım. Şimdilerde ona da gerek duymuyorum. Tanımam etmem hiç birini ama sağ olsun var olsunlar.
Beni sevmeniz gibi bi beklentim de yok; siz sevseniz de sevmeseniz yeriniz değişmez bende
Siz bana Allah’ın bahşettiği en güzel hediye hayatımın en kıymetli hazinesisiniz, ömrümün sonuna kadar sevmek boyunum borcu olsun. Öylesine güzel hisler uyandırdınız ki bende nasıl anlatacağımı bilmiyorum, hayatımda ilk defa gerçek Aşk’ı şu 25 26 lı yaşımda tattım sizin sayenizde. Bir gün kötülüğünüzü istecek olursam vicdanım kurusun, dilim tutulsun ağzımdan kötü bi söz çıkmasın size…

Tek bi pişmanlığım var oda şu; hakkınızda çok hayal kurmuştum, beraber geçecek anlar, ortak paylaşılacak duygular, yol arkadaşınız olmayı murad etmiştim hep…
Ceviz kabuğunun içini dolduramayacak kadar az vakit geçirdik sizle,  bi odada tıkılıp kaldık hep ama sağlık olsun, nasip değilmiş demek

Size verdiğim bi söz vardı hocam ilerde baba olursam ve bir oğlum olursa sizin adınızı koyacaktım, hala aklımda. İnşallah o günleride görmek nasip olur. Kusursuz bi eş ya da baba olmaya çalışmayacam ama sevgimi ve şefkatimi onlardan asla mahrum etmeyecem, bir sorunları olduklarında bana anlatmaktan çekinmemelerini sağlayacağım. Hem belki o zaman sizlede yeniden karşılaşırız, baştan tanışırız. Ama şuan ki şartlar altında olmaz.

Umarım çokça sevip-sevilirsiniz, hayat sizi hiç incitmesin, Allah kalbi güzel insanlarla karşılaştırsın hep, tırnağınıza zarar gelmesin, o güzel yüzünüz hep gülsün hocam çünkü gülümsemek kimsede durmadığı kadar çok yakışıyor yüzünüze

Son olarak size üzülmeyeceğimin sözünü veremem ama iyileşeceğimin garantisini veriyorum! Gözünüz arkada kalmasın hiç :)

Geçen gün bi resim atmıştınız sağ gözünüzde arpacık çıkmıştı :))
O güzel gözünüzden ve kalbinizden binlerce kez öper yazıyı burda noktalamak isterim.

Sizi çok sevdim ve daima SEVECEĞİM!

HOŞÇA KALIN…









2

Kendimi çok yorgun hissediyorum, üzerimde tam olarak nasıl niteleyeceğimi bilmediğim fiziksel ve duygusal bi yorgunluk var…

Kötü bi gün ya da kötü bi olay geçmedi başımdan, yaşamın kendisinden kaynaklanan bi yorgunluktan bahsediyorum.

Gün içinde tuhaf tuhaf saatlerde uyuyorum ve yine tuhaf tuhaf saatlerde pek çok kez uykum bölünüyor, ne tür kabuslar gördüğümü hatırlamıyorum ama uyanınca kendimi korkmuş ve yapayalnız hissediyorum.

Bi sigara yakıyorum ve hayatım gözümün önünden geçiyor yaşanmışlıklar ne olduğu belirsiz gelecek sonra bi sigara daha öyle gidiyor…

Hayalini kurduğum şeyler birer birer anlamını yitiriyor ve hüzünleniyorum.

Gün içinde yerli yersiz dalıyorum, an’dan uzaklaşıyorum.

Garip bi boşlukta hissediyorum kendimi ve kasvetli bi el sanki ensemdem yakalamış bırakmıyor. anlam atfettiğim şeyleri yok etmeye ve içimi daraltmaya çalışıyor, kendimi hiç bi yere ait hissedemiyorum, yüzeysel ilişkilerimi, duygusal boşluklarımı, sevmenin zorluklarını, ne olursa olsun mutlu bi hayat yaşayamayacağımı çünkü ruhumun yara aldığını, diğer insanlardan farklı olduğumu, yakınımdaki insanların bile beni tam olarak tanımadığını, boşlukta pek bi yer kaplamadığımı, terapilerin anlamsız olduğunu ısıtıp ısıtıp önüme koyuyor…

Hayat karşısında göstermemiz gereken soğukkanlılığı kaybediyorum, daha kırılgan daha hassas birine dönüşüyorum. Canım hiç bir şey yapmak istemiyor uyumak istiyorum sadece saatlerce… öyle de yapıyorum

Hüzünlü bi şarkı dinlerken zorlanıyorum,
Veya internette gezinirken karşıma hüzün, ayrılık temalı, yersiz duygusal paylaşımlar çıkıyor daha da etkileniyorum. (Telefona bakmayı kısıtlıyayım diyorum sonra evde tek başına nasıl vakit geçireceksin duvara mı bakacaksın diyip geri alıyorum)


Kalkıp yemek hazırlayacak gücü zor görüyorum kendimde, evim dağınık toparlamaya üşeniyorum.

Gün içinde sık sık gözlerim yaşarıyor, engel olamıyorum. Karşılaştığım insanlarda bir şeyi arar gibi oluyorum ama ne aradığım şeyden haberim var ne de aradığımı bulabiliyorum.

Derinlerden gelen birşeylerin hüznünü ve özlemini yaşıyorum ve epey zorlanıyorum….

Aileden uzak bi şehirde yalnız yaşayan bi insansanız depresyona girer gibi olduğunuzda bilirsiniz ki kimse gelip elinizden tutup sizi kaldırmayacak, ya seve seve ya da öbür türlü o yataktan kalkacaksınız, o evi temizleyip o yemeği yapacaksınız ya da rutininiz her neyse artık… kimse aa kendini iyi hissetmiyor gidip yardımcı olayım demiyecek

Nitekim bende öyle yapmaya, ölü toprağını üstümden kendi başıma atmaya çalışıyorum

Kafa dağıtmaya, açıp bi film izlemeye çalışıyorum ne bilim bahsettiğim hayat karşısında gerekli olan soğukkanlılığı yakalamaya çalışıyorum. Bazen toparlanıyorum sonra yine düşüyorum o tuhaf boşluğa, dikkatim dağılıyor ne izlediğimden ne de okuduğumdan bir şey anlıyorum.

Telefonda biri ile görüşürken normal tavır sergileyip bozuntuya vermediğim ama içsel olarak huzursuz olduğum durumlarda oldu, alakasız bir şekilde katıla katıla güldüğümde oldu telefon kapanıyor sonra yine boşluğa düşüyorum.

İş yerinde rutin yaptığım işleri bile bir iki kere kontrol ediyorum çünkü dalgınlığım orayada yansıyor.

Biraz bakındım gizli depresyon deniyormuş buna işin gizli kısmıda yaşadığınız sıkıntıyı kimseye paylaşmamanız, dışarda doğal davrandığınızdan geliyormuş…
Tam olarak kime ne anlatacam onuda bilmiyorum.

zaten benim ne depresyona girebilmek gibi bi lüksüm var ne de eşcinsel kalabilmek gibi bi lüksüm var. Bu yaşıma kadar pek bi eşcinsel faaliyetlerde bulunmamışım, içimde yaşamışım çoğu şeyi bu saatten sonra da kendime yakıştıramam, birşeylerin değişmesinin zorunluluk haline geldiğim durumdayım.


Bu keyifsizlik halini yazının başlığına getirelim


Kendimi suçlamamaya çalışıyorum, bu hissettiğim olumsuz şeyler bana kendimle alakalı bi alarm veriyor bi yere çekiyorsa bunu anlamlandırmaya çalışıyorum. Bi bakıma stresi oluşturanda yine benim aslında, sitem etmiyorum hani, bu ruhsal sancılardan daha güçlü bi karakter inşa etmeye çalışıyorum.


Arkadaşlar eşcinsellik sadece cinsel yönelim boyutuyla ele alınabilecek bi konu değil konu daha derin

Hüseyin hoca hep eşcinselliğin bi sonuç olduğunu onu oluşturan sebepler olduğunu söyler bende buna katılıyorum. Eşcinsellik konusunda kafamızın her noktasını bi oda gibi düşünün ve bu oda geçmişten bugüne kadar hep kirletilmiş olsun. işte terapi sürecinde siz uzun süredir girmediğiniz bu odalara girip temizlik yapıyorsunuz, görmezden geldiğiniz bu odaların kirli olduğuyla yüzleşiyorsunuz bunlar sancılı süreçler işte bende bu keyifsizlik durumunu Dönüşüm Sancısı olarak adlandırıyorum.

Derinlerden gelen bi hüzün var ömrüm boyunca olmayacak şeylerin tutkusuyla yanıp tutuşmanın hüzünü var yada değişen farkındalıklarımın yaşadığım hayatla çatışmasından kaynaklanan hüzün var içimde, dışarda hetero hayat yaşamanın içerde ise eşcinsel hisler taşımanın verdiği yorgunluk ve geç kalmışlık var

basit alışkanlıkları bile değiştirmek güçken hele ki eşcinsellik mevzusu gibi karakterinizi yeniden inşa etmeniz gereken bi mesele ister istemez çok daha sancılı oluyor.

Bütün samimiyetimle şunu söyleyebilirim terapilere başlamadan önce daha az stresli bi hayatım vardı, şimdilerde eskiye oranla en az 10x deyin siz ona, zorlanıyorum

Terapi sürecinde düştüğüm bi boşluk şu oluyor işte bir sabah uyandım istanbula gittim orda bi psikolog ile görüştüm aynı günün gecesinde yaşadığım şehre geri döndüm ve kimsenin bundan haberi olmadı bu işten. Kül kedisi 00:00 dan sonra eski yaşamına geri döndü gibi birşey oluyor hangisi gerçek hangisi rüya belli değil.
Buda şuan içi dışı bir olamamanın, stres altında olmamın nedenlerinden biridir
Eşcinsel olduğumu çevremde bilen yok bu yüzden yukarda bahsetmiştim benim eşcinsel hayat yaşamak gibi bi lüksüm de yok. Hatta bazen ben eşcinsel değilim ki diyip bunca zahmete strese ne gerek var gibi de oluyorum.

Bir diğer sancılı konu ise gönül meselesi.
hala hemcinsime çok yoğun hisler besliyorum, onu çok özlüyorum sık sık hatrıma düşüyor açıp resmine bakarım hüzün çöker içime, gözlerim yaşarır ama  feminen bi duygusallıkla değil erkek adam gibi ağlıyorum, sitem etmeden. 

Ee sevdiğim kişiden de kimsenin haberi yok yani dışardan bi yakınımın benim hemcinsime yoğun muhabbet duyduğumu aklının ucuna bile getiremez, daha demin çok yakın bi arkadaşım sözlüsü ile olan muhabbetini bana danışıyor, hetero ilişkiye tavsiye veriyorum bir de kendime bakıyorum…
İki ayrı kimlikte yaşamak hayatımın bi çok noktasına nüfuz etmiş durumda ve hüzünleniyorum.

Bi başka konu şu; hüseyin hocanın dönüştürmeye çalıştığı bi profil var “Hayatı kendisi için yaşamayı bilen ve sosyal yaşamda bağımsız olan kişiler” burdaki bağımsızlıklık ekonomik bağımsızlıktan ziyade korkularının, kaygılarının esiri olmadan yaşayabilmek gerekirse aileye rest çekebilmek gibi gibi düşünelim..
Dışardan bakılınca sorun yokmuş gibi görünen kendi hayatımda hala tam anlamıyla bağımsızlık kazanmadığımı küçük küçük detaylarda yeni yeni fark ediyorum.

Hüseyin hoca karşı cinsle duygusal bi ilişki kurman gerekiyor demişti bende karşı cinsten birini hayatıma almak için sevdiğim adamı kendimden bi süre uzaklaştırmaya çalışıyorum veya ona olan hislerimi inkar etmeye çalışıyorum ama yok elime yüzüme bulaştırıyorum onu sevmekten vazgeçemiyorum buda beni yıpratan nedenlerden biridir onu severken de bi kadını sevmeyi hayal ediyorum, mental olarak kendimi buna hazırlıyorum.
Uygun zamanda uygun biri çıkarsa çekingenlik göstermeyip bi adım atacam.
Ha bi kadın bulmak ne kadar sürer bilmiyorum, bu işi aceleye getirmek için tanışma uygulamarına falan bakacak biri değilim girenlere lafım yok ama ben reel hayatta bulmaya çalışacam.

Hetero bi ilişkide kendimi merak ediyorum da aslında ne hissederim nasıl olur gibisinden, kadınların duygusallığı simgelediğini varsayarsak omzuna kafasını yaslayacağı erkek olmak falan ..hiç böyle bi ilişkim olmadı, şimdiye kadar kadınlar ya kankam olmuş ya da ablam olmuş, sevgilim olmamışlar hani.
Bildiğim bir şey varsa terapi sürecinde bunun kaçınılmaz olduğu gerçeğidir, o yüzden çekingenlik yapmayacam.

Birde yapacağım ilişkinin dedikodusunu hüseyin hocayla yapacağım günü çok merak ediyorum :)

Yazı çok dağınık oldu farkındayım, Şimdi başa dönelim dönüşüm sancısı konusuna, burası için değinmek istediğim son bir iki husus var

Dönüşüm sancısı, terapiye direnç, duygusal buhran adına ne koyarsak koyalım bu sıkışma süreci içerisinde kendimizi cezalandırmak isteyebiliriz, işte eşcinsel bi ilişkiye girmek, sık porno izlemek, alkol kullanımı, terapiyi yarıda bırakmak gibi gibi…
Bunlara dikkat etmekte fayda var benimde aklımın bi köşesinden geçti bunlar, çoğu kez hay terapinin de erkekliğinde, eşcinselliğinde hayatın da …. diye söylendiğim de oldu ama  bunun olağan bi süreç olduğunu sık sık hatrımıza getirelim bende öyle yapmaya çalışıyorum.

Bi başka konu ise psikiyatrik ilaç konusu, yaşadığım depresyon belirtileri, duygu durum bozukluğu vesaire aklıma ilaç kullanımayı getirdi ama kullanmayacam gerekçelerim de şunlar (sadece kendi izlenimimi söylüyorum)
1-Daha önce iki defa kullanıp bırakmıştım, semptomlarınız azalıyor bu doğru faydası var ama sorunun kaynağını yani size kötü hissetiren şeyi çözmüyor
2-Kolaya kaçmak gibi düşünüyorum
3- Bağımlılık yapıyor bırakması zor oluyor
4- duygu durumumu bozan şeyleri anlayıp olgunlaşma, yüzleşme noktasında bi araç olarak gördüğüm için kendi başıma çözmek istiyorum (bi kez daha söylüyorum aslında stresi oluşturanda yine benim ve kendi mücadelemi veriyorum)
Not: psikiyatri merkezinde çalışıyorum, evimde eskiden kullandığım ilaçlar duruyor hala, buna rağmen ilaç kullanmak istemiyorum.

siz kullanın ya da kullanmayın anlamında söylemiyorum

Son olarak Hüseyin Hocanın konunun bütünlüğüne uygun düşen bir iki sözüyle bitirmek istiyorum.


“İnsan acılarından ve yalnızlığından kendisini yeniden yaratmakla yükümlüdür’

“Allah insanı dünyaya sürgün ederek aslında tanrılar hapishanesinde hayat boyu sürecek olan bir mahkumiyete mecbur bırakmıştır. İnsanın asli vazifesi hayatında tanrısallaştırdığı tüm ilişkilerden soyutlandıkça her türlü bağımlılıklarından da arınarak ruhsal özgürlüğüne kavuşmaktır. Psikolojik rahatsızlıkların hepsi özetle depresyon Allah’ın insanın ruhsal dünyasına uyarıda bulunmak anlamında metafizik bir müdahelesidir. Uyarı şudur: ruhunu kuşatan tüm tanrıların esaretinden kurtulup Allah’ın esenliğine iman etmedikçe içsel acılarından asla kurtulamayacaksındır. İnsan ruhundaki esareti öldürüp kendini yeniden diriltmediği müddetçe özgürlük şarkıları terennüm edemez”

3
İlk aradığımda banada soğuk gelmişti ama şimdi o günü düşününce gülme tuttu beni…
4 aydır beraberiz tanışıklığımız 7 aydan fazla olmuştur…
Hiç düşünmeden kapısını çalın derim…
Kişiliği ayrı mesleki tecrübesi ayrı harika…
Zaten bu alanda gidilebilecek başka biri yok…

Kendisinden terapi alan biri olarak gönül rahatlığıyla öneririm.

4
ERKEKLERDE AĞLAR…(21/11/2024-Perşembe 23:30)

Eve varır varmaz bugüne kadar üzerine basılı tuttuğum duygusal frenden ayağımı çektim, yokuş aşağı ağladım. En son ne zaman böyle ağladım hatırlamıyorum… hıçkıra hıçkıra ağladım gözyaşlarıma hakim olamadım ağladım, ağladıkça rahatladım …ve evet erkeklerde bi köşeye geçip kimse görmeden ağlarmış onu anladım...

Herşeye ağladım hocam…bir psikoloğa görünmek zorunda olduğuma, bir yıl boyunca ilaç kullanmış olduğuma ağladım, diğer insanlardan farklı olduğuma ağladım…çocukluğuma ayrı ergenliğime ayrı bugüne ayrı ağladım. Yaşanmış olan yanlışlara ağladım, yaşanması mümkünken yaşanamamış mutluluklara ağladım.Hayatımın karşısına sandalye çekip midem bulanana kadar sigara üstüne sigara içerek ağladım.  Malum konunun benden aldıklarına ağladım, ahlak kavramını nasıl alt üst etmiş ona ağladım..

bir gün terapideyken karşınızda ağlarım diye düşünmüştüm ama iyiki de öyle olmamış…Normal insanlar gibi bi derdimin olamayışına, herkesin derdini dinleyip kendi derdimi bugüne kadar siz hariç kimseye anlatamamış olmama ağladım..

Kimseye kızmadan suçlamadan ağladım, zaten kızsam ne değişecekti…hayat macerasının dışına atılmış gibi olmama ağladım..

Birçok kişinin tutkuyla yaptığı birşeyler vardır onu yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı şeyler.. epeydir tutkuyla bir şey yapamadığıma ağladım. Başladığım bi filmi, kitabı bitiremez olmuşum mesela...

Güzel topraklarda güzel çiçekler açtığım zamanlar oldu onları anımsadım ağladım.

Gerçek dediğimiz, yüreğe dokunan anları uzun süredir yaşamadığıma ağladım. Nedir bu gerçek dediğin şeyler diye sorarsanız şöyle bi örnek vereyim; geçenlerde bi videoya denk gelmiştim. Adamın eşi kanser hastası saçları dökülecek malum ve eşinin saçlarını kendisi kesiyor ağlayarak tabii ve birden kendi saçını kesmeye başlıyor ardından karı koca birbirine hüzün dolu gülüşlerle bakıp ağlıyor.Gerçek anlardan kastım bu işte.. içinde hiçbir menfaat olmayan saf sevgiyi göremediğime ağladım, yüzeysel ilişkilerime ağladım.

Bana kızmayın hocam ama eski platoniğime olan hislerimi özlüyorum galiba (cinsel yönünü değil duygusal yönünü kast ediyorum).. Yanlış bir olaydı evet kabul, o konuda hemfikiriz ama hislerim gerçekti ve bana aitti. Onun yanındayken mutluluğum gerçekti, ona olan ihtiyacım gerçekti … Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız tutkulu anlar vardır demiştim yukarda… bu konuda öyle işte zararlı birşeydi ama o tutkum gerçekti ve onun yanındayken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ve tüm bunlar içimde oluyordu onun ruhu bile duymamıştı..bi kadını o şekilde tutkuyla arzulayabilir miyim, emin değilim..şimdilerde cinsiyetsiz bi robot gibi hissediyor oluşuma ağladım…

Hiçbir yere ait olamayışıma hiçbir yerde bir düzen kuramayışıma ve yarın hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam edeceğime ağladım…ağladıkça rahatladım..


https://youtu.be/X5xuhxwsckA?si=Kyvnjytv5VMzPDT7

5
Hüseyin hocayı yeni keşfetmiştim hatta istanbula kadarda gittim kendisini göremedim, malum ofisi mühürlenmişti ama terapiye bi yolunu bulur devam eder diye düşünmüştüm.

Dün akşamda terapilere son verdiğini öğrendim yani birbirimizle hiç tanışamadan hikaye son bulmuş oldu..
Sayfaya yazdığım ilk yazının aynı zamanda son yazım olması çok üzücü

Umarım işine geri döner zira ben ilk defa bu kadar umutlanmıştım dönüşüm terapisine…hevesim kursağımda kaldı😓

Sayfa: [1]