İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Yavuz Efe

Sayfa: [1] 2
1
Şahsi algılama demişsin içinde sataşma var kardeş, ya sil yada bana yönelik yerleri çıkar

Yazıyı HK tekrar gündeme getirdiği için ve benim yazım olduğu için yazdım, eksiği tamamladım.
 HK değişmez HK'nın mağduriyet oyuncuları değişir, dün benmişim bugün sen, yarın sen sıkıntı yaşarsın HK ile, güvenin kırılır gelir yine bı danışan bir zamanlar güvendiğin koruduğun adamı sana karşı korur, o zaman daha iyi anlarsın beni. HK profesyonel davranmıyor ,bunun avantajlarından çok dezavantajları var.

Şu eski yazılarıma zahmet edip baksanız ,HK ya övgü yazısı yazacakken bu şekilde yazı yazmak keyfimden değil,terapiye karşı dirençlikte bı mevzu yok, daha profesyonel güven veren bir terapi sürecine devam ediyorum zaten, HK ya güvenmiyorum yarın gene sallar birilerine fetö metö ofis kapanır senin sürecin piç olur anlatabiliyor muyum, WhatsApp durumlarından hayatının etkilendiğini görürsün. O zaman düşün bakalım ezikce olan buna ses çıkarmak mı yoksa terapiye muhtaç olduğu için sessiz kalmak mı?



2
Boş yorum, benim hakkımda HK dan bilgi alırsanız daha yerinde eleştiri gelebilir.

Kitabın daha ortasındasınız kitabı okudukça ne demek istediğimi anlayacaksınız HK konusunda.


3
Eğer psikoloğunuz sizde yapacağı etkiyi düşünmeden "eşcinsel maceramız bitmiştir" gibi travmatik bir söylemi WhatsApp durumunda ilan etmişse bu tartışmayı gerektirecek bir sebeptir. Profesyonellikten uzak bu davranışlar terapist danışan ilişkisinde bir numaralı kural olan "zarar vermemek ilkesine" aykırıdır.Bu durum danışanın terapi ve iyileşme karşışındaki direnciyle ilgili değil iyileşmek için özverili, terapiye ihtiyaç duyan bir danışanın terapist tarafından bir gece bir durumla yarı yolda bırakılmasıyla ilgilidir. Düşüncesizce, sorumsuzca danışanın önemsenmediği bu basit etkileşim oyunlarına danışanın tepki vermemesini beklemek verdiyse de mağduriyet gazelleriyle sineye çekilmesini beklemek akıldan ve sağlıklı bir zihinden çok uzak bir istektir.

Evlatlarını düşünmeyen sorumsuz bir babayla yüzleşmek bir terapi ödeviyse danışanlarının psikolojisini düşünmeden her türlü mağduriyeti ben yaşarım bundan da zevk alırım gerekirse mağduriyetime danışanlarımıda ortak ederim diyen bir psikoloğu tamda zevk aldığı yerden karşısında durmak, yüzleşmek terapinin ta kendisidir.

Akıl bir işin sonunu düşünmektir ve düşüncesizce olan her davranış mahşerin üç atlısından birini kaybetmekle sonuçlanır.

Yazının devamı herhangi bir "mağduriyete" sebep olmaması açısından yazıdan kaldırılmıştır.



4
Az sabret, benim az kaldı, seni helikopterle almaya gelicem , ayarlayamazsam da başka çare yok nehri kurutcaz artık, rahatta kal reiss

5
Şimdi size mezun dönemimde yazdığım bir kaç yazıyı aktarıcam. Sınav öncesi dönem olduğu için pesimist duygular hakim. Sınavdan bir hafta önce gittiğim terapiyle ve sınavımın geçmesiyle dipten çıktım çok şükür. Çok mutluyuz, heyecanlıyız.Yakında dipten çıkış yazısı yazmadan önce notlarımda bulduğum bu yazıları atmak istedim.Çünkü nasıl bir kuyudan çıktım bilin istiyorum.Bu yazıları okurken şaşırdım ben bunları ne ara , nasıl yazmışım dedim.Sanırım o süreçte beynim kaygı ve korkuyla o kadar meşguldü ki kaydetmedi bile zihnime. Kısa ve anlık yazılar, kimisi de eşim olacak kadına yazdığım küçük yazılar.

Süreç çok zordu ,yazılardan da anlayacaksınız zaten.

Hamd olsun şuan iyiyiz. Dipten çıktık.


İYİ ÇOCUK OLMAYA İSYAN!
Bir insan kendine niçin zarar verir! Daha önce sevilmesi kollanması gerekirken zarara uğramışsa ve hayatın hep bir zarar görmekten ve savunma yapmaktan ibaret olarak algılamışsa kendine zarar vermeyi bir yaşam biçimi olarak görür. İnsan kendine nasıl zarar verir ya da insanın kendine zarar vermesine karar verecek irade sahibi kendisi midir? Tercihlerini aleyhine yapabilmek akıl mı gerektirir? Ne zaman kendime korku kaygı hüzün dışında bir duyguyu layık görücem? Başkasına yöneltilemiyen yargılar kendi üzerimde neden bu kadar söz sahibi? En çok yara aldığım ,tezatlık yaşadığım konu kendi yargıçlarım kendi masumumu yargılıyor.Suçlu olmak değilde suçsuz olmak için özel uğraş vermeliymişim gibi bana hissettiren ne? Şefkat kumandayı bozsun bozmasın her çocuğun baştan hakettiği birşey değil mi? Sıfır tolerans yaklaşımlar yüzünden ses yapmasın diye poşeti bile açamadığım anlar yaşadım.

Korku içerden itibarsızlaştırılması gereken bir adamdır.Her konuşmaya başladığında "Sus seni korkak"denilmesi gerekir.Yoksa en çok yaramazlığı yapabilecek yaşlarda suskunluğunuzla sahte bir itibar görürsünüz ve bu itibarın bedelini gerçek bir korkak olarak ödersiniz.Babam her sükut dur dediğinde susması gereken Yavuz olmamalıydı, babam içimdeki bu korkuyu susturmalıydı.Babam yanlış yaptı ve korkak adama sahte itibar verdi, Yavuz ise ikinci bir fırsata kadar sustu.Şimdi konuşması gerekeni yani Yavuz'ukonuşturucam ve o korkak adamı itibarsız kılıcam!

Sanki ensemde bir el her yüksek duygumun tepesine çöküyor. Bunun yüzünden sinirimi öfkemi hep olgunluğuma gömüyorum. Niye kapı pencereyi indiremiyorum, niye üzerime hışımla geleni yumruğumla yere yapıştırmıyorum, tüm kapıları çekip çıkmak ,ceketimi kapıp mekanı hızlıca terk etmek istiyorum.Tüm etik kaygılarımı dar ağacına asmak tüm olgun duygularımı kılıçtan geçirmek istiyorum.Yapılması gerekeni değil de yapmak istediğimin önemli olduğu duygusu mümkün değil midir?

Bazen diyorum be salak madem kendini bir hiç olarak görüyodun ne diye tepki çekmekten kaçınıyodun.Keşke sen alabildiğine dönseydin ununu eleseydinde senle savaşana don Kişot deselerdi.Kendini hiçleştiren birine kim nasıl zarar verecekti?
Ama şimdi farklı ,sistem komple tersine döndü.En alt en üste geldi.Şimdi bir benlik inşa ettim size.Sadece içeriden yıkılabilir ve bende yıkmamaya kararlıyım.

SORGU

Yeni bir başlangıç hep mi yarım kalır
Yollar hep mi erken biter
Ne zamandır beni bana veren zamanlar
Tebessümün isteyerek değil istemeden oluştuğu anlar
Zihinlerde değil hayatta yol aldıgım günler ne zaman gelir
Mücadeleden korkmam ama hep sonuçsuz mu kalır
Ne biliyorsam anlamsız mı
Yoklugumun bunca bahanesi varken var olmanın kanıtını göremiyorum
Dibe batarken zirve diye mi tanıttı beni hayat
Başlarken ilk adımda düşmekte nedir
Bir şeytan çelmesi mi
Bir melek koruması mı
Veda etmem umuda
Beni hep var etmiştir
Hevesler kursağımda kalmazken
Kaygılar cineyete teşebbüs etmezdi
Şimdi ne farklı
Yada eskiden ne farksız
Bir kere fırsat
Sunulanı tepmesem bile nedir bu belirsizlik
Akıl almaz etti beni insanlar
Hikayeler çok benim ki de hepsinden farklı
Ama konunun dışına çıkmaz mıyım
Sırrım bana yabancılaşsın istesem
Çok mu uzak bir hayal
Onun bana vermediğini veremeyeceğini kim hangi sebeple verir
Verirse ne alır, neyi sağlam bırakır
Nasıl bir enkaz bırakır,
Bu kadar değersiz basit olmamalı 9 ay beklenen can
Can tatlıdır, ruhum tatsız,beden yorgun
Her şey için erken mi
Yoksa herşeye geç mi kaldık
Bilmiyorum

YARIM

Kimseye ağlanamazsın bile
Böyle bir hakkım olmadığı gibi imkanımda yok
Şayet imkan olsaydı da pek mümkün olmazdı diye tahmin ediyorum .
Cümleleri artık havada bırakıyorum, yere indirecek kadar bile halim yok
İsteyen arzu ettiği şekilde cümleleri yere çalabilir, yeniden kurmak onlara hakettiği yüklemi vermekten daha kolay geliyor...
Yürürken hem çok rahatladığını düşün hem de çok rahatsız olduğunu düşün, aynı beden aynı ruh aynı eylemi yaparken zıtlıkları bünyesinde topluyor, saf iyilikle katıksız kötülük, doğru yanlış, gerçek ve sahte, fizik ve metafizik ikisi arasında birine giderken ulaşamamanın korkusunu yaşıyorum.Yetiştim dediğim zaman birde bakıyorum...

...

Bu içini üşüten yollarda ne arıyorsun
Vücudunu günah ateşiyle ısıtmayı mı
Ruhunu kavuracak aşk kıvılcımını mı
Arıyorsun

...

Seni öyle sakladım ki kimseler bulamaz
Gözlerin hasedinden
Göklerin şimşeğinden
Korudum kolladım
Sen varken her şey var
Sen yokken hiçbir şey yok







ACI SAYFASINI KAPATIYORUZ.
Bana sorarsanız çocukluğum benim içine düştüğüm kuyuydu, iki yıl sınava çalışma sürecim ve lisenin ilk zamanları benim zindanımdı, sırada ne olduğunu kanal 7 izleyenler bileceklerdir.

Bu dipten çıkış Hk nın sınava bir hafta kala bana yaptığı terapiyle başladı, yakında onuda yazarım muhtemelen.Acıyı kaleme yansıtmaya alışığız ama mutluluğu yansıtabilmek için kendime biraz vakit tanıyorum.

Şu şiirimle bitireyim, çok bir muhtevası yok ama tınısı güzel.

ANSEYENGO

Ağaç altı
Çimen üstü
Hayat bu altı üstü
Güneşlen sonra serinlen
Mutlu ol hep yerinlen

Kendine vakit ayır
İnsan yüreği bir bayır

Arada geç kenara dinlen
Bir bak var mı biri seninlen
Varsa hamdet
Yoksa devam et

Kuşa bak uçar gibi ol
Ata bak koşar gibi ol
Kendine bak sever gibi ol
Ol da bir şey ol
Hiç olmazsa mutlu ol



Bu sefer mutlu olmaya karar vermedim,bu sefer mutlu oldum.

HK'ya saygılar, okuyanlara kendi süreçlerinde başarılar diliyorum.


6
Hüseyin KAÇIN / Ynt: Allah'ı gördün mü dostum?
« : 10 Haziran 2024, 10:17:30 ös »
Olay şu
Bir paylaşım yapacakken sizden bir cümle eklemek istedim
Başlıklar arasından "Allah'ı gördün mü dostum?" dikkatimi çekti
Okudum ve dedim "geleceği yaşadıkça..."ifadesini kullanayım.
Alta doğru bı baktım
6 Ocak
Doğum günümde yazmışsınız
Camide hem de
Size o gün yazdıranla bana bugün yazdığınızı okutana hamd olsun

Geleceği yaşadıkça aşinayız yollara...✨

7
Duygusal Otistik Olmanın Faturası

FATURA SAHİBİ: T..... T.... (BABAM)

 

 

Duygusal anlamda otistik olma ifadesini ilk olarak HK terapide kullandı. Belirli ritmik şeylerin bana güven verdiğini ve bazı davranışlarımı söylediğimde bu tespiti yapmıştı. Nörolojik olarak değil ama duygusal anlamda otistiksin dedi. Sebebini sorduğumda “baban beslememiş, duygu anlamında” demişti ve bu tespitin doğruluğundan dolayı bana bi’ üç dört saniye kal gelmişti. Çünkü yaptığım bazı davranışların bir yandan bana güven vermesi bir yandan da sıkıntılı bir durumun olduğunu bildiğimden kötü bir hissiyat yaşıyordum ve bunun sebebini bulmuş olduk.

Duygusal otistik ifadesini nette arattım ama hiç bu konuyla ya da bu kavramla alakalı bir bilgi bulamadım.H K’nın kendine ait, özgün bir kavram olduğunu düşünüp daha fazla bakmadım. Bunun önemli bir konu olduğunu düşündüğümden bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Aynı zamanda eşcinsel ya da eşcinsel çekime sahip bireylerde bu tarz duygusal otistik davranışların olduğunu hem kendimden hem de forumdaki diğer danışan hikayelerinden gözlemledim ve bu konuya başlık açtım.

 

Bazı otistik davranışlarım

-Altı yaşıma kadar kendi kendime sallanırdım. Saatlerce hayal kuruyordum ve keyif alıyordum bundan.

-Dereler ve akan sular benim için başkaydı. Suyun akışını değiştirmek, su değirmeni yapmak, köprüler yapmak benim için çok iyiydi ama koca bir gün boyunca yapardım, bırakmak istemezdim.

-Hâlâ daha gece uyurken ayaklarımı belirli ritmik hareketle birbirine sürterim.

-Bazı oyunlarda saplantılı denecek kadar kendimi kaptırırım, age of empires, minecraft  ve simülasyon oyunları gibi oyunlarda çok sakıncalı derecede kendimi kaptırırım.

-Özellikle benim uğraşımla kurduğum arkadaşlık ilişkilerini bir anda noktalayabilirim. Genellikle kendi irademle istediğim için kurulmuş olan arkadaşlık bağını kopartmak bana zor gelmez. Zaten ekstra benim çabamla kurduğum için yokluğunu hissetmem. Karşı taraf neye uğradığını şaşırır, hep devam edeceğini zannettiği ilgi akışını kestiğimde kullandığını zannettiği ben tarafından dımdızlak kalır. Emeği olmadığı için gelip hesap sormaya da yüzleri olmaz.

-Siyasetçilerin videolarını sıkıntılı derecede izlerim. Eski olsun yeni olsun etkileyici bir şey varsa izlerim, vaktimi harcarım, konuşmaları izlerim ve hiç sıkılmam, geçen Erbakanla Elçibeyin yıllar önceki müzakeresini izledim hatta

-Gün içinde belli söz gruplarını tekrar ederim, gaza gelirim Erdoğanın refah partisi dönemi “Geceler vardır, uykuyla geçer, sarhoş kusmuklarıyla lekelenir. Geceler vardır, ihtiraslar çağıldar, yuvalar yıkılar. Geceler vardır, dirilişe gebedir, fecr olur. Şehr-i İstanbul fetholunur. Bir çağ kapanır, bir çağ açılır “ şiirini okurum evde son ses, heyecanlanırım Erbakanın, ey yürekleri dağlar kadar büyük ve azimleri kayalar kadar sağlam diye devam eden yeminini tekrar ederim otistik derecede.

 

-Zikir küçüklüğümden beri dikkatimi çekmiştir, oradada ritmik hareketlerle bir ahenk var. Sesli yapılan ve insanlarla yapılan olandan bahsediyorum şu ana kadar hiç katılmadım ama evde kulaklığı takıp orada olduğumu hissederek yaptığım bile beni bu alemden başka aleme götürmeye yetiyor. Sarhoşlaşıyorum.

-Kendime robotmuşum gibi plan yapıp onu yüzde yüz uygulamaya çalıştığım olmuştur, lgs zamanı tüm gün boyunca test çözdüğüm, değişik aşırılıklara kaçmışımdır.

-Ucu bucağı olmayan şeyler benim dengemi çok kolay bozuyor, netlik ve kesinlik olmayan işlerden uzak dururum benim için tehlikelidir, felsefe gibi,sosyal tartışmalar gibi. Kontrol gerekiyor benim için.

-Bahçe, bitki işlerini çok severim kendi oluşturduğum bahçeye sadece bomboş bakmak bile beni mutlu ediyor, saatlerce kalabilirim, bakabilirim.

-İşleyen sistemler beni çok tatmin ediyor, üretim işleri çarklar filan saplanıp izlerim ve sorun varsa çözüm üretirim veya sistemi daha optimize etmek için düşünürüm.

-Küçükken bir maketi tamamlamak için sabahın 7lerine kadar uyumadığımı hatırlıyorum. Uyumam gerektiğini bilirim ama insan aynı anda hem çocuk hem de ebeveyn olamayacağı için o an çocuk olanın istediğini yapardım.

 

-Bu duygusal otistik davranışları yazarken bile beynimin bazı bölgelerinin tepki verdiğini hissedebiliyorum. Bunları yaparken hoşuma gidiyordu ama bunların sıkıntılı olduğunun farkındaydım, aklım bunların bir yerde sonlanması gereken davranış şekilleri olduğunu biliyordu. Kimisini bıraktım kimisi hâlâ devam ediyor. Bugün itibariyle bu davranışların bırakılması için mücadele ediyorum. Duygusal anlamda tatmin oldukça zararlı olanın yerini sağlıklı davranışlar alacak inşaallah.

 

Bu davranışları bir şeye benzetecek olursak oyuncak arabayı çevirirsin çevirirsin yere koyarsında düpdüz saplanıp gider ya, işte ona benziyor yol kavisli yani hayat gibi ,yolda kalabilmek için müdahale gerekiyor dışardan ya da duygusal aktarımla direksiyona bir şoför geçmesi gerekiyor.

 

 

Evet duygusal anlamda otistik davranışlarım var. Bendeki sorunların çoğunda olduğu gibi bunda da babamın payı var ve yazının başında bu faturayı peder beye kestiğimi çok açık bir şekilde yazdım. Önceden yaşadığım psikolojik problemlerde kendimi suçladığım oluyordu, neyi eksik yaptım veya ne yapmalıydım der kendimi hesaba çekerdim ama benlik bir sorun yok, hesap yetişkin olana kesilir. Anneye,babaya kesilir ya da bunu yapan kimse ona kesilir, karşımda onları olgun olarak bulamadığım için hep sorunu kendimde aradım ama ben çocuk olanım, suçlu görülemez bir çocuk. Bu yüzden bu sefer suçluyu ıskalamadan kendimi de yıpratmadan direk sahibine teslim ettim. Şimdi atış serbestt:

 

Bizler robot, değiliz insanız. Yemek yemek, su içmek, barınmak gibi temel ihtiyaçlarımız olduğu gibi duygusal ihtiyaçlarımızda var. Güven, mutluluk, heyecan, cesaret, hüzün, umut, gibi insana ait duyguları annemizden, babamızdan öğreniriz. Olaylar ve durumlar karşısında nasıl tepki vereceğimizi, olanı nasıl karşılayacağımızı ebeveynlerimizden öğreniriz. Anne-baba ya da onların yerine koyabileceğimiz başka abi, abla, amca, dayı, teyze, hala gibi kişileri rol model alarak duygusal gelişimimizi tamamlarız. Lakin bu ihtiyaç karşılanmadığı zaman donuk, hissiz, sevgisiz, pesimist, karanlık bir kişilik gelişiyor. Erkek ya da kadın değil ruhun cinsiyetsizliğinde kayboluyor manevi ve mistik yollarda kendinize yer arıyorsunuz. Aşırılıklar ve ya saplanmalar, saplantılar oluşuyor. Zaman içinde bu boşluğu dolduracak davranışlar geliştiriyorsunuz, sizi bir adım ileriye götürmeyen ama en kötüsünden kendinizi avuttuğunuz bir aktivite oluşuyor. Zannımca bu konu bir yanlış bir birey davranışı değilde birey olamamışlıkla , bir gelişim eksikliğiyle alakalı bir durum.

 

Baba -Oğul 

Baba oğul ilişkisi ben ve babam arasında gelişmedi. Aynı evde iki yabancı erkek gibiyiz. Sadece ilgisizliği değil aynı şekilde beni istismar etmesi de ikimizin baba oğul olarak ilişki kurmamızı engelledi. Çevremde babamın yerine koyabileceğim rol model alabileceğim başka kimse de yoktu. Bir abim yoktu, bir amcam yoktu rol model alabileceğim kimse yoktu.

(Babam aylardır memlekette ve ben hiç yokluğunu hissetmiyorum, bir yokluk hissediyorum ama o boşluğu dolduracak kişinin o olmadığını biliyorum, özlemiyorum)

Dindar camialarda babanın evladı üzerine hakları anlatılır. Babanın değerine ilişkin sohbetler verilir ama genel olarak evladın baba üzerinde haklarıyla alakalı bir şey söylemezler, anlatmazlar, konuşmazlar. Ben şimdi babası eksik kalmış bir oğul olarak beklediklerimi, ihtiyaçlarımı, isteklerimi ve nerelerde eksik kaldığımla ilgili bir kaç şeyi ifade etmek istiyorum. Bu hayatta güven duygusunu baba verir, insanlarla nasıl iletişim kurulacağından hangi insanla arkadaş olunur, hangi insana güvenilir kime güvenilmeze kadar bunları baba öğretir. Bir olumsuzluk ve tehlikede ne yapılacağını, sorumluluk duygusunu, peşinden koşulacak şeyi, hayatla ilgili birikim gerektiren konuları baba oğluna aktarır. Benim otistik davranışlarımdan biri olan 6 yaşına kadar tek başına sallanma aktivesi aslında tamamen kurulamayan bağdan dolayı kendimi transa alma girişimidir. Gelişim olumsuz etkilendi. Zaten sembolik olarak ele aldığım bu kendi kendine sallanma olayını babamın bir gün haberde benim gibi sallanan birisini görüp bana demesiyle bıraktım. Aslında bu aktiviteyi sonlandıran kişi aynı zamanda bunu başlatan kişiydi. Kendimi korumak maksadıyla hayaller kurup zihinde ilerlediğim bu sallanma aktivitesi aslında birey olarak ilerleyememenin bir alternatifiydi. Babam müdahale etmedi, elimden tutmadı, duygu aktarımı yapmadı ve kişilik olarak eksik ve diğer çocuklardan başka biri çıktı ortaya. Babamın koyamadığının yerine ben mükemmeliyetçi, başarı takıntısı olan idealist, üretken bir kişilik koydum bi süreliğine. İnsanlarla ilgili konularda da denklemler kurdum. Kendi aleyhime de olsa bu denklemler üzerinden iletişim geliştirdim. Bu denklemlerin varlığıda duygusal otistikliğime birer örnek teşkil ediyor. Duygu yok, sevgi yok, var gözüküyor ama sağlıklı yoldan değil, doğal değil. Bu denklemlerin hepsi istismar edilmiş kişiliğimin ürünü olsa da, benim için bir standart oluşturdu. Çünkü biz insanız, belli seviyelere, standartlara sahip olmak zorundayız, içilecek sudan, konuşulacak insana kadar bu standartlar gereklidir. Babadan ve ya diğer rol modellerden alınamayınca zihnim ister istemez oyunlar kurdu, standart oluşturmak için denklemler kurdu. Bir yerden sonra suni ve birikimsiz olarak kurulan bu denklemler hayatın gerçekleriyle uyumlu olmadığı için işlevsiz hale gelse bile beni bu yaşıma kadar iyi kötü toplum içinde idare etti. Zekayla anca buraya kadar geliniyor. Hayat bir yerden sonra daha güçlü ve yüklü geliyor ve işte burada babalık nedir, hangi boşluğu doldurur daha iyi anlıyorsunuz.

 

Yazı baya ciddi ilerliyor buraya başlık olarak:

YAP Bİ BABALIK 

Hüseyin Hoca’nın terapilerde bir psikologtan çok daha fazlası olmasının bir nimet olduğunu, bu forumlarda hikayesi olan, bu toplumun babasız bırakılmış tüm oğulları çok iyi bilir. Duygusal otistikliğin çözümü basit bir terapi seansıyla çözülecek kadar kolay bir konu değil. HK ile kurduğum bağla aslında bu aktarımı yapıyorum. Terapilerle doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü yeniden yorumluyoruz. HK bir babanın yaptığı gibi erkek olmayı, doğrularımızı cesaretle savunmayı, haksızlığa karşı kendimizi nasıl savunacağımızı, bir erkeği nasıl dost gibi seveceğimizi bir kadını nasıl aşkla seveceğimizi sıfırdan öğretiyor. Benim ikinci terapide düşündüğüm şey ne biliyorsam yanlış çıktığıydı.Hayatla ilgili doğrularımın gerçek hayatla ne kadar uyumsuz olduğunu terapilerle farketmiştim. Şimdi duygularla ilgili kısma gelecek olursak onlarıda HK ile öğreniyorum. Bir terapinin sonunda bana sarıldığında hangi duyguya gireceğimi bilememiştim. Çok farklıydı ve başkaydı benim için. Orada ağlamadım ama eve dönerken o anı düşünürken bile gözlerim ıslanmıştı eve gittiğimde ağladığımı hatırlıyorum. Son terapimden bir önceki terapimde yine sarılmıştık gözlerimden öpmüştü ve sonunda mutlu ol diye demişti. Bu söz bendeki bazı beni yıpratan duyguları öldürmüştü çünkü travmalarımdan kaynaklı olarak, olayları sanki benim mutsuz olmam gerekiyormuş gibi yorumlayan bir zihnim var. Benim zihnime göre ben hep acı çekmeliyim, hep dertli hep kederli olmalıyım, hep mutsuz olmalıyım, mutlu olmayı ahmet ,mehmet hakediyor ama Yavuz haketmiyor gibi hissediyorum.İnsanlara karşı çok şefkatliyken kendime karşı o şefkatin zekatını bile göstermiyorum. Sonra çıkıp birisi sarıldıktan sonra  “ mutlu ol diye“ dediği zaman tüm bu düşünceler bloke oluyor ve mutlu oluyorum. Genel olarak duygusal otistikliğimin panzehiri olarak birkaç örnek verdim.

 

 

Nasıl ki beni bu duygusal otistik davranışlara beni istismar eden, sevgisiz bırakan, kalpsiz bırakan ve canımı acıtan bir insansa bu işin çözümü de yine insanda.

Sağlıklı, güçlü, karakterli ve duruş sahibi insanlarla duygusal güvenli bağ kurduğumuzda bu tarz davranışlarda son bulacak diye düşünüyorum. Hayatla daha uyumlu daha barışık olduğumuzda ve kendi fantezi dünyamızdaki sahte mutlulukları, sahte başarıları bıraktığımızda saatlerce kendimizi uyuşturacak davranışlarda son bulacak.

 

 

-Babama mektup-

Senki bana baştan kaybettiğim denklemleri kurdurtan kişisin.

Bana, x’e değer veripte kendimi hiçleştirdiğim ve sonucunda 0 elde ettiğim denklemleri sen öğrettin.

Hep kendimden vererek insanlar beni sevsin, bana zarar vermesinler diye ruhumdan rüşvet vermeyi bana sen öğrettin.

Saatlerce suyun akışını izleyerek güvende hissetmeyi bana mutluluk diye sen zannettirdin. Beni hayatın akışına hazırlamak yerine suyun akışını izlemeye sen hapsettin. Bir bahçenin kenarında ev yaparken beni kendi yalnızlığıma terk eden sensin. Birlikte yol yürümek,birlikte şakalaşmak,birlikte saçmalamak, elimden tutmak varken beni öylece piç bıraktın.

Bedenime bakıpta T.....’ın oğlu diyenlerin lafına bakma , ruhumu görebilenler bir İsa görüyorlar.Seni öyle silikleştirdimki ruhumda seni asla göremeyecekler.Seni öyle kazıdımki her erkek giriyor rüyalarıma ama sen giremiyorsun.Seni öyle hiçleştirdim,seni öyle sildim.

("Cismen babamsın ruhen değilsin. Beni cismen besledin ama ruhen beslemedin. Hatta ruhen öldürmeye çalıştın. Ne acı verici bir çelişki değil mi? Bedenen hayat vericimsin, ruhen katilimsin. Beni kendi kendimin babası olmak mecburiyetinde bıraktın. Bedenim senden gelse de ruhumu Cenab-ı Hak kendi ruhundan üfledi." İsa aleyhisselam benzetmesi yerinde 👍🏻) Ömer YILMAZ

 

Senin cenazende sana ağlamayacağım,ağlarsam kendime ağlayacağım ama sana ağlamayacağım. Çünkü bana bakanlar senle benim bağımın olmadığını görecekler. Ağlayan diğer insanlara bakıp onlarla kurduğun bağlara bakıp benden esirgediğini güçlü vakur bir duruşla izlicem.

Bilmem çok mu kalpsizim çok mu duygusuzum ama asıl sorular bu değil, beni bu kadar sevgisiz, duygusuz kim bıraktı!

İnsanlar yargısız infaz yapıyorlar yargılamayı bile bıraktılar, belki yargılasalar doğru bir şekilde asıl olanı görecekler ama kimsenin umurunda değil BABA.

 

(Genel olarak yorumlayacak olursak son zamanlarda bir hesaplaşma içindesin. Foruma yazdığın son yazı da bir hesaplaşma yazısıydı. S....ı, E...rı daha önceden gömmüştün ama o yazıyla başlarına mezar taşı diktin. Ama yazıda birisi eksikti? Baban. Son yazıyla da babanı yargılıyorsun. Senin bu hesaplaşmalarının geçmiş hesaplaşmalarından bir farkı var. Sen bu adamların hepsiyle hesaplaşmıştın zaten ama o hesaplaşmalar dış dünyadaydı ve o hesaplaşmalarda bir ümit vardı. Belki babam değişir, belki S.. değişir vs. Değiştiler mi? Değişmediler. Bu kurduğun mahkeme eski mahkemelerinden farklı. Yargılamayı kendi iç dünyanda yapıyorsun. Onlara söz hakkı vermiyorsun. Senin için o kadar yoklar. Onlardan o kadar ümitsizsin. Ve kendin içinde hükmü verip dosyayi kapatıyorsun. Mezar taşlarını başlarına dikip, fatiha okumadan, arkana bakmadan yoluna devam ediyorsun. Takdir ediyorum seni 👏🏻 Ayrıca bir yerde hesaplaşma varsa yeni bir başlangıç da var demektir. Üniversite hayatına başlamadan önce geçmişi temizlemek istiyorsun sanki. Yerinde bir hareket 👏🏻) 

Ömer YILMAZ

 

 

Akşam olunca Yavuz Efe kendisini birinin çağırmayacağını anladı ve kendi başına saatlerce uğraşıp yaptığı çamurdan eve bir ayak vurup bozdu, sonra usulca evin yolunu tuttu...o gece rüyasında evi yaparken aslında yalnız olmadığını gördü...

 

 

 

 

8
Evet.
Gerçek dünyayla hesaplaşmanın, tanışmanın zamanı çoktan geldi. Şuana kadar kendi kurduğum zihin oyunlarıyla, rollerle, savunma mekanizmalarıyla ancak buraya kadar gelebildim, iyi de geldim hatta. Ama buradan sonrası için reel dünyanın gerekliliklerini görmezden gelmek ya da bu gerekliliklerine karşı savaşmak benim eril kimliğim lehine olmaz.Bundan sonra kendi kurduğum oyunların değil hayattaki rolümü oynamanın sırası. Gerçek dünya, var olabilmem için ne istiyorsa, diğer erkekler gibi bunu göğüslemeye hazırım.Diğer erkeklerden bir eksiğim mi var? Yok, hatta gereksiz fazlalığım var. Onları atmak bana gerçek hayata karşı hafiflik sağlayacaktır. Aşırı detaycı bi kaygı yapılanması kesinlikle atılması gereken bir fazlalık.


Şuan ilk hedef ve ilk hayal olarak bulunduğum şehir dışında iyi bir üniversite kazanıp gerçek dünyaya adım atmalıyım.HK bana sen Bursa'da kalmamalısın, sen Bursa'da kaybetmiş bir adamsın dedi.Bu yorum farklı bir yorum. İstanbul'da kazanmak için Bursa'da kaybetmek lazım. Tıpkı Mekke'de kaybedip Medine'yi kazanmak gibi.Günün sonunda Mekke'de kazanılıyor tabi. Şimdi benim içinde aynı.

Şuana kadar aleyhime çalışan tüm sistemlerimi lehime çevirmek için bir oto kontrol sistemi kuruyorum. İç ses dediğimiz manevi açıdan şeytanın sesi dediğimiz bir Allah'ın kulunun işine yaramayan boş sözleri içimde itibarsızlaştırıyorum. Bu sese kendi sesiyle ses katan kim varsa, anam olsun babam olsun ,dinlememek ,aldırış etmemek benim için bir numaralı kuraldır.Şuana kadar dinledikte ne oldu!

Salak saçma insanlara yatırım yapmaktan da artık kendimi men ediyorum.Basit müdahalelerle düzelecek hikayelere neden kimse müdahale etmiyor diye yakınır kendim müdahale ederdim, boyumun ölçüsünü aldım.Canım yanacak kadar verdim bugüne kadar.Bir sistem var müdahale etmemek lazımmış.Müdahale etmemek kayıtsızlık değil akıllılıkmış, bir bildikleri varmış insanların. Basit insanların basit sorunları çözülse de bir karşılığı yok. Neden bu basitliği Allah onlara vermişte bana zorunu vermiş diye tefekkür ederdim meseleyi anladım Allah'ım. Hayatta insan sadece kendi kaderinde yol alabilirmiş. Süreç içerisinde sadece Ben ve Allah diyebilmek kulların nankörlüğünden koruyormuş.

Öğreniyoruz ,canım acısa da içim kan ağlasa da kendi doğrularımla hayatın gerçekliği arasında çelişki yaşayarak tecrübe kazanıyorum. Bunlar olacak ki gelişim kaydedilsin.

Bizim gibi olanlar asıl yapılacak olana yönelemediğinde problem başlıyor. Her zaman yapılması gerekeni biliyordum. Ama yapmamak için bahanelerim ,çeşitli düşünce kalıplarım beni otobanda düpdüz ilerlemek yerine kentin ara sokaklarında gezinmeye sürükledi. En çokta bu bilinçte olupta kendi aleyhime olanı seçmek beni yaralıyor.

Dernekteyken orası doğru değildi, biliyordum
Ona abi derken o doğru biri değildi, biliyordum
Ona dost derken o yanlış biriydi, biliyordum
Ama şaşırtır beni dünya diyordum, şaşırtmadı.
Bunu bana bilinç yaptırdıysa şimdi üst bilincimle artık bu oyunu oynamamaya karar verdim.Hani bir ben vardır bende ,benden içeri derler ya işte o hesap.
Şimdi üst bilincimi dinlemenin vakti geldi.HK zeki adam, bana dedikleri üst bilincime göndermeydi, yani yakalandım:), yakalandıktan sonra da oyun sarmıyor biliyorsunuz. Ee bundan sonra zaman kaybetmenin lüzumu da yok.

Bütün bu laga lugaları bırakırsak ve erkek olma işine gelirsek.Tek gerçek şuan ders çalışmak.Şuan çalışıyorum, bu yazıyıda çalışmamı oturduktan sonra yazıyorum.Ders dışındaki her şey birer şeytan tuzağı, ders çalışmamı engelleyecek her kaygı bir şeytan tılsımı. Kendimi karada gemi yapan bir Nuh (aleyhisselam) gibi hissediyorum.Eminim onun kulağınada şeytan eğilip karada gemi mi yapılır, delirdin mi, mantıklı mı şu yaptığın demiştir. Bana da türlü şeyler diyor. Ama o gemi yapıldı Hz.Nuh üzerine düşeni yaptı, Allah'ta denizi ayağına getirdi, şimdi ders çalışmaya devam, sorgulamak haddimize değil, hayıflanmak haddimize değil, günü geldiğinde denizin ayaklarımıza getirileceğine inanmak gerekiyor.Bu işi ben böyle ele alıyorum bundan sonra. Direnç yıkılıyor..

Allah kulunun emeğini, çabasını zayi etmez.


Elindekini kimseyle paylaşmayacaksın.Bencil olacaksın.Güçleniyorsun şuanda.Vereceksende ilerde güç olduktan sonra birer birer değil toplumsal olarak vereceksin.

Oyuncaklarımı paylaşmaya çok alışmışım ben anlayacağınız, şimdi geri getirirler mı bilmem ama ben beklemiyorum.Bundan sonra da nah veririm ama.





9
Direk kaynaktan çıktığı şekilde verdim🙃, rica ederim:),süreçte başarılar yazılarını takipteyiz👊

10
Terapi notları:

1-Tarikatci ve cemaatci insanlarla anlaşma şansın sıfır.
2-bağışıklılığı geliştirceksin.küsmek yok darılmak yok duygu yok tamamen strateji
3- tamamen açık iletişim.Açık ve doğal, anlık, o an aklına gelen ilk söz, ne geliyorsa,o anki duyguyu takip edeceksin, ya da düşündüğünü
4-Söylemen gereken sözü söylememek için düşünceler üretmiceksin.
5-Sosyal ilişkilerde doğal olacaksın.
6-İçerden kırılmayacaksın.Bi olay olması lazım morali bozmak için.
7-istedigimi alırım, seni sana bırakmam, sike sike alırım.
8-Sevgini nefrete dönüştürmüceksin.
9-alınganlığını yeniceksin,küskünlüğünü aşıcaksın
10-sevebilme yeteneği vermiş,
11-benlik yetişmiyorsa, travmalarım var diyeceksin, Allah tan güç isticeksin.
12-şımarmamak demek çocuk olmaamak demek, şımaracaksın
13-Öc alınmazsa çocuklar bile erkenden büyüyebilir,sen erkenden büyümüş bir çocuksun
14-Allah suçlamaz, yargılamaz
15-Derdini 4 kişiye anlatırsan piç oluyosun
16-Adaleti gereği yargılamıcak
17-Çaresiz kaldıgında isteyeceksin,sıkıştığında,
18-Çalısıcaksın, isteyeceksin
19-Sabote ediyorsun çabanı piç ediyosun , verimini düşürüyosun
20-soyut dünyaya geçmiceksin, somut somut sadece
21-Bir yerden başlıcaksın, yavaş yavaş,oturmayı öğreneksin
22-daha dikkat verceksin, küçük küçük
23-sen kendini taciz ediyosun
24-senin en büyük şeytanın baban,ama en büyük düşmanın sensin
25-acı çekmek için gelmişsin
26-hesap kitap yapmıcaksın, derinlere girmiceksin
27-öğrenciyim ders çalışcam
28-Konu çalışcaksın
29-sana göre doğrusu neyse onu yapacaksın
30-çalışan insan kazanır.olmayacak demiceksin
31-kendine güvenmezsen kaybedersin
32-bile isteye seni acıya götürüyor
33-duygularına yeniliyosun, çocuksu ifadeler, yapman gerekenleri yapacaksın.
34- bugün bır mucize yaratmıyosun, bugün sınav kazanmıyoruz
35-pes etmeyenler kazanıyor,dayatıyosun kendine
36-masadan kalmıcaksın, masadan kalkan adam bı daha zor döner, kalktığın an zihin sesin kazanıyor
37-o zihin sesi seni yenemez,
38-bi plan yapacaksın,çalışacaksın
39-İçindeki sese güç veren sensin, sadece sende mi iç ses var zannediyorsun, herkesin iç sesi yok mı sence
40-şuan kendi kendini seveceksin, temiz bir hayal kuracaksın
41-sen hala çoluk çocuksun, kim dökülmez,
42- istek irade azim kararlılık
43-depara kalkmam lazım diceksin, Bursa'dan kurtulma motivasyonuna tutulcaksın.
44-ilerden bakamazsın, bizden güç alacaksın,
45-dost olamazsın, abilik yapabilir
46-alacaksın sonra maddi ya da manevi karşılığını verceksin
47-derin konulara girmiceksin,insan ilişkilerini analizlemiceksin
48-duygusal süreç yönetilemiyor
49- sorunlu bı insanla duygusal ilişki yapmıcaksın,acındıran siker, acımıcaksın
50-dinin imanın üniversite
51- duygusal analizler, denklemi kurma
52- mast uzatacaksın,yaşam enerjin artıyor
53-evde çalış
54-strese girince akla gelen ilk şey mastürbasyon olmamalı
55- içindeki sese yenilmektense göklerle konuş,üzme beni de
56- annenin çocuğu olmucaksın,annen çilesini çekmesi gereken bir kadın
57-heteroseksüellerin hepsi orosbu çocuğu,en erkek iyileşen eşcinseller
58-erkekliğini mukayese etmezsen fallusun var,kıyaslarsan erkek değilsin demektir.
59-vatanın milletin evladı olacaksın anne babanın değil
60-fallus mallus ,sikini kaldırsana lan

Kilit cümle: Mutlu ol diye!

 (HK bu terapi bı başkaydı.)


11
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim
Ben küçükken istismar edildim

12
  Uzun bir aradan sonra yazma kararı aldım. Foruma ilk yazılarımı yazarken çok faydası olmuştu. Sanki benim arka odammış gibi gelir bu forum bana. Bunaldığım veya sorun yaşadığım zamanlarda forumdaki yazıları okurum. Bana iyi gelir. Aidiyet hissettiğim tek yer olabilir bu forumdaki yazılar. Öyle şeyler yaşadık ki; istismarlar, zorbalıklar, yetersizlikler, aşağılık duygular...bize normal şeyler zevk vermiyor. Futbolmuş, arabaymış, kadınıymış ne varsa sanki cihazımızı yaklaştırdığımızda “Cihaz eşleşemedi” uyarısıyla karşılaşıyoruz. Gündemimiz başka bizim, eksik yanlarımızı dolduramadan sağlıklı insanların yaptığı şeylere taşamıyoruz. Bu forumda okuduğum -linki isteyene veririm- bir yazı beni orgazm olmaktan öteye çıkardı. Ergenliğin baharında pornodan pornoya atlayan bir gencin alamayacağı zevki ve tatmini ben o danışanın yazısında dizeden dizeye atlarken aldım. Çok çok benzer şeyleri farklı zamanlarda yaşamışız, o yazıda anlatılanları okuyunca sanki iki bilinç, iki şuur, iki idrak birbirini selamlıyor gibi hissettirdi. Çölde bitap düşmüş iki insanın karşılaşması gibi. Sanki ikimizde saraylarımızda birbirimizi ağırlıyoruz gibi. Bence Allah babası eksik kullara idrakte yol açıyor. Yine bu forumda yazısı olan taciz, tecavüz mağduru bir danışanın yazdığı bir şiirle mest oldum. “İç acıların toplamı 365 gün eder” cümlesiyle matematiği olan bu şiirde kendimden çok parça gördüm maalesef. Arada bazı arkadaşlarımla muhabbet sohbet ederken dertlerine depresyonlarına şahit oluyorum. Onlara yardımcı oluyorum ama bir yandan da en hetero karakterimle "sizin ben derdinizi ...” demek geliyor içimden çünkü onlarınki kamyon üzerine yük yüklemek gibidir benim hatta bizimki ise daha ayakkabılarını giymemiş bir hamalın üzerine ağır yükleri yukardan atmak gibi. Onlar depresyonlarını iki hafta iki gün yaşıyor bizse hiç çıkmadık ki o halden. O griden hiç çıkamadık.

 

Sadece kemikli cümleler yazmak isterdim ama sığ sularda kendi dalgalarımı zihnimle oluşturduğum bu “mezuna kalma” döneminde maalesef soyut alana kapılabiliyorum. İnsan hayata dair önemli ve öncelikli konuları mezuna kaldığı sene fark ediyor. Çünkü akıştan kopulmuş durağan dönemlerde açığa çıkıyor “aslolan ”. Bu sene fark ettiğim konular; akışta olmak önemlidir, arkadaş gurubu önemlidir, sosyalleşerek diğer erkeklerle etkileşimde olmak önemlidir, bir rutine sahip olmak önemlidir, meşguliyetin her türlüsü önemlidir, başarı kadar başarısızlık önemlidir, ev dışarısında olmak önemlidir...

 

Biraz geriden alayım. Harika bir 11.sınıf geçirdim, terapilerle ve kendi çabamla büyük bir ilerleme kaydettim. Sosyal olmak, aktif hayata katılmak, takdir belgesi almak inanılmaz iyileştirici bir etki yaptı. Ne zaman ki açığa aldım başladı bende problemler. İlk aylar iyiydi ama zamanla kayboldum. Kaygı stres seviyesini ben çok üst seviyede yaşarım, elimde değil. Başarısızlık, performans kaygısı, kendini kanıtlayamamak gibi sıkıntılar beni gri bölgeye sokuyor. Babam beni istismar ederken sanki soyut alana geçerdim şimdi de aynı onun gibi bir hissiyata giriyorum. Erkek bedeninden çıkıyorum ve yüksekten aşağıya kendime bakıyorum. Babam beni kucağına aldığında benim ruhum bedenden kopuyordu sanki. Bunu babasının narsizmine kafa tutmuş Ömer abiyle konuştuğumuzda “Bu bir savunma mekanizması aslında, bedende acıya dayanamadığın için soyut alana geçiyorsun” yorumunda bulunmuştu. Başka bir danışandan da örnek vermişti. Evet ben her zora girdiğimde bunu yaşıyorum. Sanki ruhum küçükken çok fazla kez bedenden çıktığı için şimdide bedende zorlanınca durmuyor, yalama yapmış sanki artık, sınav döneminde çok fazla belirsizlik, kaygı, stres olduğundan HK’nın tabiriyle amı götü dağıtıyorum. Bedende yaşanılan acıyla ruhsal anlamda yaşanılan acı aynı olmuyor. Ruhsal anlamda bedenden kopunca acı katsayısı da artıyor.

 

Şimdi hocam bu sözlerim size,

Nasıl ruhumu erkek bedenimde tutacam? Korkunca, utanınca bir oğlan çocuğu babasına sarılır. Sığınılacak limandır, bedeni ne kadar zayıf olursa olsun babanın varlığı insanı tüm kötü duygulardan emin kılar. Ben kime gideyim hocam! Beni korkutan da utandırandı babamdı. Evet arkamda dağ olması gereken babam üzerime kapaklandı, kayaları üzerime düştü, çığ olup üzerime geldi. Erkek bedenimi çıkartamadım o enkazdan, sadece ruhumu kurtarabildim hocam. Gururum bir başka erkek bedeninde yeniden varlık kazanmaya çalışmama izin vermedi. Bir erkeğin kucağında kaybettiğimi bir başka erkeğin ne kucağında bulabilirim ne de bir başka erkeği kucağıma alarak bulabilirim dedim. Sizin bir sözünüz var eşcinsel erkekler iyileşirse mükemmel bir erkek, baba, koca oluyor. Şu an farkediyorumki bunun bir sebebi de bedenin imkanlarıyla değil tamamen ruhu erilleştirerek erkeklik kitabını sıfırdan yazıyor olmamız. Ağlıyordum önceden ama artık ağlamak istemiyorum hocam. İçimdeki çocuk kırk yaşınada gelse susmayacak ama şu anki ruhumla o çocuğa iyi şeyler sunmak istiyorum acı dışında başka duygular. Önceden biraz olsun başarılı öğrenci kimliğimle bir şeyler sundum lakin şu an geldiğim noktada ona bunu sunamıyorum. Sanki sıfırı harcadım, hakettiği üniversiteyi kazandıramıyorum ona. Çocuklarına yetemeyen bir babanın alkole kendini vurması gibi bende porno-mastürbasyon yaparak bununla yüzleşemiyorum. Uğraşıyorum, dualar ediyorum, kendimi motive etmeye çalışıyorum ama attığım her adımda saplanıp kalıyorum. Duygusal destek alamıyorum almana gerek var mı diye abes bir soru sormayın, varmış. PMO’yu bırakmaya çalışıyorum ama pmo bu durumda olmamın sebebi değil hocam sonucu maalesef. Sonucu değiştirmek için sebebi değiştirmek gerekiyor ve ben şu an o güce o mentale sahip değilim.

 

 

Şu an için eşcinsellik değil sorun penis fetişizmi ve ben bunu çok çok iyi kavradım. Fallusun yok demiştiniz, evet yok. Zekam ancak fallusu varmış gibi olmama yetiyor bir fallus oluşturabilmek için zeka dışında farklı şeylere daha ihtiyaç var. Biraz müstehcen ifadeler kullanmak zorunda kalıcam ama son izlediğim videolar oral üzerine hocam. Evet penis varlığıyla, sertliğiyle, dikliğiyle gücü temsil ediyor. İzlerken kendimi anlamaya çalıştım biraz, asla bir cinsel ilişki değil, sanki bir beslenme, anneden süt emer gibi, güçlenmek için yapılan bir olay. Çocuklukta gıcık şımarık erkekler olurdu, zorla istediklerini yaptırırlardı, salak saçma işler yaparlardı, aşırı benlik duygusuyla eşyalarını paylaşmaz, ne denirse tersini yapan erkek çocukları vardı. Sanki oral ilişkide aktif olan erkek bu erkek gibi. Bizim gibi büyük bir olgunluk, usluluk, akıllı bir çocukluk geçirenlerde o benlikten beslenen pasif gibi. Yapılması gereken bir şeyi yapmamışız. İzlediğim oralda pasif olan elemanın siki daha büyük olsa bile sanki susamışcasına kana kana devam ediyor. Su içmek acizliktir deyip matarasındaki suyu başkalarına kaptıran (Pasif) sonra da susuzluk çekmeye başlayınca, suyunu diğerlerine paylaşmayan adamın (aktif) matarasına göz dikmesi gibi. İnşallah bu somutlaştırmam anlaşılmıştır. Allah her erkeğe su (benlik-fallus-güç) verdi ama biz suyumuzu ya kaptırdık ya döktük. Şimdide bu amına kodumun lavuklarının sikine muhtaç kaldık. Hayır kardeşim su bu, bulunur. Fallusu oluşturabiliriz terapilerle. Hemde öyle bir fallus oluştururum ki çevremde sağımda solumdaki diğer zayıflara kol kanat gererim. Bunun için ben demek lazım ben! Üniversite kazanamadığım için geçen sene, bu fallus işi biraz gecikti ama bu sene iyi kötü bir üniversiteye gidersem bu güç-otorite fallus işini çözücem HK ile. İnşaallah.

 

 

Kadın cephesine gelirsek öncelikle bu cephe erkeklerle olan cepheye hiç benzemiyor. Allah’ın bereketi bu tarafa verdiğini ben bu sene daha iyi anladım. Önceden karşılaştırma yapardım erkeklere olan ilgimle kadınlara olan ilgimi ve orda iki çekimi yarıştırırdım. Tabi sorunlarımı daha çözemediğim için erkek cephesi kazanırdı. Ama şu an fark ediyorum ki erkeklerle yaşamak istediğim ve  yahut onlara olan ilgim aslında cinsel ilişkiden çok uzak bir tür al ver işi. Bir tür ticaret. Sadece cinsel değil duygusal olarakta bir al ver. Aktif olsan da eksiksin pasif olsan da eksiksin ilişkideyken. Mesela örnek verelim havada kalmasın. Yukarıda anlattığım fallus meselesi. Pasif olan gücü psikolojik anlamda fallusu olmayan biri ve oral ilişkiyle bu güçten kendince birş eyler alıyor ,faydalanıyor. Aktif olanı pasifler erkek zannediyor ama bence en ibne olan o adam. Aktifler kızacak ama olsun. Neden diye sorarsanız Hk bunu daha iyi analiz eder ama bence başka bir erkeğe matarasını veren erkekte o matarayı kullanacak cesaret sahibi olmadığı için veriyor. Bir kadın için üretilmiş abi o. Vajinaya girecek çıkacak, orayı dölleyecek bir şeyi sen gidiyorsun çok başka yere yönlendiriyosun.HK diyor ya aktif eşcinseller kadına yönelemeyen eşcinsellerdir. Evet abi. Bu ya. Madem bir pasife oral yapıyorsun neden bunu daha donanımlı daha güzel yaratılmış olanda kullanamıyosun. Bence burada bir nokta da aktif erkeklerin orala yönelmesinin bir sebebide o fallusu kullanmaktan çekinmektir. Çünkü bir pasif oral yaparken asla bir kadın gibi yapmıyor arkadaşlar. Pasifin o tutkuyla yaptığı iş aktifi erkekliğinde mutlu hissettiriyor. Yani alıcısı var, o zaman erkeğim diyor aktif pasife bakarak. Hayır kardeşim kadına satman gerekeni daha azıyla bir erkeğe sattın. Kadın duygusal destek verir, hayat doludur, çocuk verir, yemek verir, emek verir, yuva verir, benim için en önemlisi itibar verir eğer yüksek bir değerde kadınsa ama bir pasifin neyi var ki ne versin. Sadece boşalana kadar erkek hissedersin son menin pasifin yüzüne düştüğü anda senin erkekliğinde biter. Son bir düşüncemde aktif erkek erkekliğinden utanan erkek gibi geliyor bana özellikle kadına karşı. Umarım anlatabilmişimdir.

Yani kısaca bir erkeği ne önüne al ne arkana bu iş düzelmeyecek yanına koyarsan düzeleceksin. Ben bunu öğrendim. Arkana koyarsan sikiliyorsun önüne koyarsan senin gibi başka birini sikiyorsun en iyisi yanına koy. Allah’ta zaten yan yana koymuş namazda farkettiyseniz. Aynı saftayız kimse kimseden üstün değil. Kİmse kimseden daha erkek değil. Kıyaslamak, sadizme veya mazoşizme kapılıp efendi köle ilişkisine girmek çözüm değil. Hadi bizim bu eşcinsellik konusu sıkıyor canımızı ama her erkek aslında o kadar acı içersindeki .Benim 9-10. Sınıfta hayran olduğum çocuklarla muhabbet ettiğimde bakıyorum ki onlarda sorunsuz değil, sıkıntı yaşıyorlar. Birisi ehliyet sınavından kalıyor, birisi sevgilisinden ayrılıyor, birisinin abisiyle kavgası var, kimisinin babası darlıyor. Gelip beni yakın görüp bana anlatıyorlar. Aramızdaki tek fark acının dibine batan bizler onları, yaşadığı sıkıntılarda çok iyi anlıyoruz hatta yardım edebiliyoruz ama maalesef tam tersi olmuyor. Bizim mesele biraz büyük geliyor onlara. Benim zaten hikaye başlığım Ensest Babam Beni İstismar Etmiş bunu duyan zaten yine HK’nın tabiriyle beyin amcıklaması geçiriyor. Yani sorun yok anlayamazlar o kadar basit değil. Terapistimiz anlasın bize anlatsın biz bu işi çözecez zaten evelallah.Ve özel bir çocukmuşum gibi düşünüyorum kendimi. Özeli özel insanlar anlar.

 

Ben fark ediyorum hocam, bilincimin açık olması işimi kolaylaştırıyorda banada bi şeyler lazım. Ne lazım bende bilmiyorum. Şu sınava adam akıllı çalışmak için ne lazım bilmiyorum. Ne lazımsa versin ALLAH diyorum. Beni bir otoriteye karşı şımaramanın problemini yaşıyor gibi hissediyorum.Hiç bile bile yanlış olmasına rağmen istediğimi yapmama hakkım yokmuş gibi hissediyorum Allah’a karşı şımarsam bana nasıl muamele eder bilmiyorum. İstekler konusunda bi patladım birkaç hafta önce.Herşey üst üste geldiği bir haftaydı ve Allah a bu konularda döküldüm.

Sizin dediğinize benzer bir şey oldu, istemsiz oldu.Sitemkar bir tavırla:

Beni babamın cinsel

annemin duygusal istismarından korumadın!

Beni abiyle, arkadaşla, dostla desteklemedin!

Onca yaşadığım acı karşısında beni herkesle aynı göremezsin,

Geceleri ağlamalı nöbetlerin kabusların bir karşılığı olmalı, 

Hala işimi kolaylaştırmıyorsun! Tam tersi zorlaştırıyorsun,

Herşeye rağmen mücadele ediyorum,

Küçükken yalnız bıraktın,

Kalbimin korkmasına utanmasına izin verdin.

Çektiğimle kalamam şimdi, beni yalnız bırakamazsın, sınavı bana bu kadar zor bir şey yapamazsın. Mehmetle beni aynı kefeye koyamazsın eğer ben bu yaşadıklarımla diğer erkeklerle aynı kefeye koyarsan bana zulmedersin.

Beni bu yaşadığımla kalmama izin vermezsin.

Matematiği,fiziği kimyayı bana kolaylaştırmanı istiyorum.

Ben küçükken ne babamdan ne de bir başkasından bir şey istiyemedim şimdi senden bu sınavda beni rezil etmemeni istiyorum.

Haketmiyor muyum? Eşcinselleşmemek için İstanbul‘a ihtiyacım var,iyi bir üniversiteye ihtiyacım var, senin yasak kıldığına gitmemek için istiyorum bunları,evet dünyalık bu istediklerim ama bunlar olmadığı zaman daha da yorulucam,

dahada dibe batıcam

beni bu dünyada elimden tutmana ihiyacım var.

 Yoksa bir erkeğin elinden tutmam için hayat üzerime gelecek.

O zaman ahiretide kaybederim.Mahvolurum!

Sen beni cehenneme girmek için yaratmadın.

Eğer adilsen bana yardımını ver.

Tıkandım işte

acizim işte 

bir sınavı geçemiyorum işte,

daha ne kadar zorlaştıracaksın

Sen yardım etmezsen kim edicek, 

Korkumu görüyorsun, 

Utancımı görüyorsun neden beni babamın bıraktığı gibi bir başıma bırakıyorsun.

Hadiste ben kulumun zannı üzerineyim ifadesi var.

 Eğer benim zannım üzerineysen beni yalnız bırakmazsın, 

şu yaşadıklarımla öylece kalmama izin vermezsin,

Benim inandığım Allah fırsatlar verir kuluna,

Korkutmaz,

Utandırmaz

Emin kılar,

Mucizeler yaratır,

Adildir,

Şefkatlidir.

Tıkanmışsa kulu ve yorulmuş kapına gelmişse yardım eder

Bir istiyorsa bin verir,

istediğini çok istiyorsa onu hayırlı kılar

Dindarlar şu sözlerimi duysa yargılar aforoz ederler beni 

ama Allah’ım ben senden başka kapıya gitmiyorum,

Seninle muhabbetimiz hiç mi yok,

Küçükken yatağımda ağlarken beni duyan sendin

Bugün ebni yargılayacaksan zaten bitmişim,ziyandayım.

Hiç bir kuluna zulmetmediğim içinde senden istemeye yüzüm var .

Ben en sıkıntılı günlerimde bile kullarına bunu yansıtmamışsam,

annemin babamın yaptıklarıyla acı çekmeme rağmen hayırlı bir evlat olmaya çalışmışsam

Anneme zulmetmemişsem

 sana karşı istemeye hakkım vardır diye hissediyorum.

Beni yargılayacaksan rahmetinle yargıla

Geleciğimi hayırlı kıl

Güç ver, kolaylık ver..

 

Bu sözleri derken de ağladım şimdi bir daha yazarken de ağlıyorum.

 

 

13
Kendine bir konfor alanı oluşturmuşsun, yuvadan uçmamak için önceden haklı sebeplerin varken şimdi sebepleri sen yaratıyosun.Anneyi bıktırmak bir başarı değil anneden kopabilenler erkekleşiyor.Sabahtan akşama kadar annenle tartışmak senin problemlerini çözmez çünkü tartışarakta olsa bağını sürdürüyorsun.Benimde annem bana çok düşkündür , çok fazla ona bağlıydım ,hikayeme bakarsın, ilk başlarda zor gelsede bağımı koparttım, şuan annem radarımdan çıktı yani hayata açıldım, en kısa zamanda yuvadan ayrılman lazım, kendine ben düzelemem ,bana terapi yaramaz deme, kendini kandırma, mücadele et, Babana inat ,annene inat ben bu işi çözücem de, ödevler yapıldığı zaman her şey oluyor, lise hayatın kötü geçmiş olabilir, asosyal olmuş olabilirsin bunları çözmüş biri olarak söylüyorum bu sorunları çözebilecek güce sahipsin, yeterki kendini mağduriyet kafesine kapatma, inan kendine , terapiye karşı direnç oluşturma, bindiğin dalı kesmiş olursun, bu forumda çok daha ağır hikayeleri olan insanlar başarmış sen mi başaramayacaksın, o kadar yaşadığın sıkıntılar cinsellik yaşamadan bakir kalmak için miydi, seni çok iyi anlıyoruz ama hâlâ kendine kurban rolünü layık görmeni anlayamıyoruz.Yıkıldıysan toparlan, düştüysen kalk abim.


https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2056.0

Okumak için linki tıklayınız

14
Abim şuana kadar iyi gelmişsin, ortak yanlarımız var(derslerden dolayı sözde baba sevgisi, abi isteği, fedakar anne), ama ben bu hikayenin sonunda pasif olursun diye düşünmüştüm aktif olmuşsun, daha iyi, terapiye başlayarak iyi karar almışsın,kendi yolunu seçmenin ve kendi hikayeni yazmanın zamanı, ayrıca üniversite öğrencisi olman da bir artı, kısa zamanda halledersin inşaallah tüm problemleri, mühendislik okuduğuna göre zeki adamsın çözmen zor olmaz zaten.Yolun açık olsun,takipteyiz👊

15
Aslında erkekler dünyasına atılsan çok büyük avantajların var abim.Prestijli bir işin var, yakışıklısın, duygusal derinliğin ve zekan var.Bunlar yalnız kurt gibi takılman için fazlasıyla yeter, cemaatsiz tek başına da var olabilecek bı adamsın, yeter ki çık, Ali'ye güven( ben güveniyorum), çok uzun konuşamamıştık sizinle ama tam yol alacak adamsınız, dindar camianın yalancı kolu kanadından ayrılma cesareti göstermelisiniz bence, ortak yanlarımızdan biri de bu , ben ne zaman ki dernekten çıktım o zaman kendimi buldum, hiç bir şey kaybetmediğim gibi aksine ne kadar sıkıntılı bir yapının içindeymişim dedim.Bu kadar yalnız hissettikten sonra bir cemaate bağlı olmandansa, hayata karşı tek başına mücadele eden Ali olman çok daha güçlü,eril birşey.Dediğim gibi yeterki sağlam bir karar ver avantajlarınla erkekler dünyasının içinden geçersin,ne sadist ne mazoşist yapı kalır ortalıkta.

Sayfa: [1] 2