İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Halim-Recai

Sayfa: [1] 2
2
Evet sevgili dostlar yine ben öncelikle merhabalar herkese nasıl olduğunuzu sormadan aslında birazda anlayabiliyorum. Herkes böyle midir bu duyguları hissediyor mudur bilmem ama ben duygularımı yazıya dökeyim de belki başkalarına da tercüman olmuş oluruz. Malum olayları biliyorsunuz yuvamız yıkıldı ki zaten bizim mazimizin harabesini düzeltmeye onarmaya çalışan tek yerdi orası. Şahsım adına konuşmak gerekirse benim BEN gibi hissettiğim tek yer diyebilirim aslında. Bu hayatta hiç kimseye Hüseyin hocama açık olduğum gibi olmadım ki olamam da zaten. Bütün hayat hikayemi anlattım o da dinledi yorumladı o odada. Oranının mühürlendiğini duyunca bir anlık durakladım içime bir titreme geldi anlatamam o kadar anlam yüklüdür ki orası o oda kelimeler kifayetsiz. En içten ağlamalarım en içten sevinç anılarım o odadadır ki çoğumuzun da öyledir tahminimce. Bana babamın sarılmadığı gibi sarılan adam oradaydı mesela sahi ben o anıyı bırakıp da nasıl orasının kapandığına mühürlendiğine ikna olacağım bilmiyorum. Hayatımda babam bana bir kere sarılmıştı o da o kadar yapmacıktı ki anlatamam. Bir insan oğluna bu kadar mı soğuk sarılır ya işte bunun üstüne bana babamın sarılmadığı gibi sarılmıştı Hüseyin hocam. O kadar garip o kadar garip hissetmiştim ki. İçindeki kapanmayan o yara bir nebze de olsun rahatlamıştı gözler durur mu zaten yaşlar dökülüyordu. Biliyor musunuz ilk defa birisi gözlerimden öptü benim şimdi siz gelin burayı mesleki yetersizlik bahanesiyle kapatın anlatabiliyor muyum. Kaçımız inanırız ki buna kaçımız yani. Biz ailemizden bulamadığımız sevgiyi şefkati hep başka kollarda aramamışmıydık. Başkalarının yaptığı hatalar yüzünden, uçkuruna sahip çıkamayan şerefsizler yüzünden biz bu halde değil miydik. Kendi adıma konuşuyorum tabi herkesin hikayesi farklıdır. Ama bunca acıya bunca zorluğa rağmen Hüseyin hocam geldi ayağa kaldırdı iyileşmekte ısrar edenleri. Dün bir durumunu gördüm ağladım gerçekten. Birisi ilk kez Hüseyin hocayı görmek için İstanbula gidiyor ve bakıyor ki kapı mühürlü. Bu nasıl çaresizlik anlayabiliyor musunuz. Kendime baktığım zaman diyorum ya bu adam olmasaydı ne olurdum şu an bu hayat nasıl olurdu kabullenip o iğrenç dünyaya mı dalardım yoksa kabullenmeyip kendimi mi asardım bilmiyorum. Ben intiharı da düşünmüştüm zamanında daha kötüsü yok yani. Hayattan bağımı koparmak istiyordum neden çünkü bu hislerim yüzünden peki kim aldı beni hayatın merkezine geri çekti işte bu sorunun cevabını da biliyorsunuz. Çok zor ve meşakkatli yolmuş bu cidden bir kişiye bile faydam olsa çok sevinirim diye gittik iklim bayraktara hayat hikayemizi anlattık sağolsun o da bizi kullanıp prim kasma derdindeymiş. Allahından bulsun ne diyim. Bir kardeşimiz de alır kitabı okur da Hüseyin hocanın yanına gider o da iyileşir diye o kadar heyecanlıydım ki kitap çıkmadan önce bi çıktı okudum tekrar okudum eee dedim burda Hüseyin hoca nerde terapiler nerde hiçbiri yok konu ne devleti kursları eleştirmek başka da bir şey yok. Bu yol çok çetinmiş be dostlar insan gerçekten nerden yaralanacağını bilmiyor. Devlet diyoruz lgbt karşısında bize destek verir ona da destek değil köstek oluyor. Yıllardır hakkı hakikatı konuşan adamın ofisini mühürlüyor. Yazıklar olsun diyorum. Fetö bitti zannediyoruz kaç sene önce yazılan bir yazıdan dolayı bunca işkence yapılıyor. Siz kimlerin umutlarını çaldınız biliyor musunuz. Kaç masumun hakkına girdiniz. İyileşmek isteyen kaç kişinin hayallerini çaldınız siz. Bu vebalin altından kalkamazsınız. Adalet bu dinyada inşallah tecelli eder de eskiden bile daha güzel günlerimiz olur. Ahirete kalırsa da alacağımız hak çok büyük dostlar çok büyük. Orada belki iyileşmek isteyen kaç kişinin umut kapısı vardı hepsini yıktınız talan ettiniz. Allahınızdan bulun. 3 gündür samimiyetle söylüyorum geceleri uyku girmiyor gözüme midem ağrıyor bunları düşünmekten. Ben İstanbula gidip tekrardan o koltuğa oturup ki her zaman masanın yanındaki koltuğa otururdum daha yakın olayım diye :) işte oraya oturup hayallerimi anlatmak vardı aklımda benim. Koltuk demişken hatırlıyorum da ilk gittiğimde köşedeki koltuğa oturmuştum uzak kalmak istemiştim yani zaten ses kaydı almıştım o kadar cılız o kadar kötümser konuşuyorum ki anlatamam ilk gittiğimde ben babamın günahı mıyım diye sormuştum mesela. Bak anılar canlandı birden :(
Siz de yazın arkadaşlar içinizden geçenleri ayrıca dualarımızdan da eksik etmeyelim. Mazlumun duası kabuldür unutmayalım. Hüseyin hoca da yalnız değildir arkasında bizler varız onu da hissettirelim.

Son olarak iki yıl önce yazmış olduğum şiirimi de ekleyip yazımı tamama erdireceğim
Selametle


DOKTOR

Gücüm bitti tükendi,
Kapına geldim doktor, iyileştir beni.
Bekliyorum makine değilim ben belki,
Amma yaşamayıp makine olsam,
Benim için daha evla idi.
Yok muydun insanın da bir tuşu sahi?
Basınca düzelsin hata, kalmasın pası kiri.
Biliyordum aslında ağrıyan yerimi.
Kalbim ağrıyor doktor,
Sol tarafım sızlıyor.
Ve tekrar ediyorum ki doktor,
Lütfen iyileştir beni...

Nefes almanın tadı mı olurmuş ki,
Oksijenin tadını özledim doktor!
Ciğerlerime rahat hava gitsin bi.
Bilmezler insanlar benim neyle yandığımı,
Yangınlarımın pişirdiğini ve kavurduğunu beni.
Çek çıkar beni o ateşten doktor!
Kül etme yeter! Kurtar beni!

Ve işte geldi o gün,
Perdeleri sıyırdık ve gördük güneşi.
Bana ne oluyordu ki!
ANLADIM. ANLADIM.
ARTIK DEĞİŞİM VAKTİ...!

Bildiklerimi unuttum senin yanında.
Bilmediklerime yeni şeyler kattın doktor,
Işık tuttun yoluma.
Düğmeyi çevirdin de boğdun beni aydınlığa.
Sonra döndüm ve tekrar baktım da şu adama,
Gücü gizlenmiş en kuytu kenarlara.
Samanlar, çer, çöp. Atmışlar işte ne varsa.
Baktım ki gördüm kendi içimdeki o kuvveti,
Ve de kaçıyorlar o saman atan kişiler şimdi.

Aslında biliyor musun doktor?
Güçsüz olan onların ta kendisi..
Onca sebep varken korkup kaçmak için,
Şimdi savaşmanın zamanı geldi.
Lakin yine de doktor sen gitme!
Çünkü düşersem tekrar kaldır diye.
Tamam ben savaşayım kabul, bu savaşa sen girme.
Ama her daim izle!
Belki olur da gücüm tükenirse,
Bir kahveni içeriz, ve
Gücüm tekrar dolar da dalarım zaferlere..
Artık zaferler yazacağım doktor!
Ama unutma ki altında her daim,
Senin imzan olacak elbette.


H.atıraları saklama zamanı geldi ve de eski anıları,
K.açmak çare değildi, yanında götürürken korktuklarını...!


Recâi
08.02.2022~00:23

3
Yıl 2021...
20 yaşında olan ben...
Hayatın anlamını şimdi olduğu gibi o zaman da sorguluyorum ki herhalde yaşamaya devam ettiğim sürece de bu devam edecek gibi. Bu duygularla ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum da ne çileler ne badireler atlatmışız. İlk pornografif görüntülerle tanıştığım zaman beni bir şeyler tatmin etmiyordu asla. Normal bir şekilde hetero olan iki çiftin sevişmesini izliyordum. Ama beni tatmin etmiyordu bir şeyler eksik kalıyordu. Kadının vajinasından daha fazla erkeğin penisine odaklanıyordum. O zamanlar tabiki kurstaydım bunun  ynlış ve haram bir şey olduğunu zaten biliyordum. Kadınlara bakmanın zina olduğunu 10 yaşındanberi tekrarlıyorlardı çünkü. Gizli kaçak izlediğim pornolar ve yaptığım mastürbasyonlarla kendimi çok garip bir pişmanlık içerisinde buluyordum. Sonrasında İstanbula okumaya geldiğimde ise farklı bir şey olmuştu. Gay porno ile tanışmıştım. İlk izlediğimde tamam işte benim zevk aldığım şey bu demiştim içimden. Ve de ondan sonra silinemedi hayatımdan ta ki bu günlere kadar. Tabi ki de gay pornoyu izlediğim zaman içimde daha büyük pişmanlık oluyordu ama izlerken ki o haz beni benden alıyordu. Bir şey eksikti içimde sanki ve o şeyi bu videolarla arıyordum. Aradım aradım aradım lakin bir türlü bulamadım asla. Kaç yıl geçti hatırlamıyorum 7 mi 8 mi 10 mu bilmiyorum artık müptelası olmuştum. Bazen yeminler ediyordum bırakıp izlemicem diye ama yeminleri de bozuyordum sonra yani bu zamanlarımın hepsi pişmanlıklarla geçti diyebiliriz. Sonra tekrar İstanbula yolum düştü tahsilime orda devam ettim. ki en güzel zamanlarım da bu şehirde oldu diyebilirim. yuvarlana yuvarlana 2021 yılına kadar geldik ama ben bu hislerle daha fazla yaşamak istemiyordum. Kendimden nefret ediyordum arkadaşlarımla vakit geçirirken bazen sen böylesin sen şöylesin diyerek kendimi rencide ediyordum ki etmeye de devam ederdim eğer o ilk adımı atmasyadım.
İlk adım...
Nasıl heyecanlıyım nasıl. bir tane sihirli değneği olan adam gelip bu hislerden seni kurtarıyormuş diye düşünüyorum. İçeri girince zaten sorduğum soru hocam ne kadar diyorsunuz şimdi kaç aya hallederiz biz bu işi :) ürkek çekingen bir eda vardı hatırlıyorum da. Sesim kısık kısık kendini suçlayan bir kişi oturuyordu o koltukta işte ilk adım ilk ışık bu şekilde atılmıştı. Sonra farklı bir şeyler olmaya başladı hayatımda hiç yapmam dediğim şeyleri yapmaya kendimden farklı olmaya başladım. Açıldım cesurlandım kendime gelmeye başlamıştım. Haksızlıklara uğrayan ben artık hakkını aramaya başlamıştı bir şeyler değişiyordu sahiden. İlk kez kadınlarla ciddi bir şekilde konuşmak da istemiştim. İşte bu sıra da A. ile tanıştık sevigili olma sürecine girdik. Tabi benim sıkıntılar bitmemiş onun da ailesiyle sıkıntıları var derken kavga gürültü şeklinde ilerliyordu ilişkimiz. Terapi sürecini önceki yazılarımda uzun uzun yazmıştım ordan bakabilirsiniz. Bana taciz edenele yüzleşmemden tutun diğer olaylara kadar var zaten. 2021 benim için unutulmayacak bir sene olmuştu. Sonra İstanbuldan ayrılmak zorunda kaldım. Halbuki çok da iyi gidiyordu içimdeki hisler azalmış kendimi mutlu hissediyordum lakin o ayrılık gelinceye kadar.
Yıl 2022...
Artık başka şehirdeydim ve hocamın yanına gidemiyordum bu beni bunalıma sokmuştu. Pornoları bırakmıştım ama bu şehirde yaşanan kötü olaylarla tek başıma başedemiyordum. ki bahanelerin arkasına sığınıp İstanbula da gidemiyordum. Bu süreç iki yıl boyunca devam etti. Tekrar pornolara başladım X hesabı açıp ordan yüzlerce kişiyi takip ediyordum. Haftada bazen 4 bazen 5 kere porno izlemeden uyuyamıyordum. Terapilere 3 4 ayda bir gidiyordum ama faydası artık olmuyor gibiydi. İşte bu şekilde ilerlemeye devam etti hayatım. Ta ki 4 ay öncesine kadar.

2024...
İstanbula gittim terapiye girdim gezdim gördüm ve geri bu şehre döndüm. Herkes hayatında can sıkıcı şeyler yapar ama eşcinseller can sıkıcı şey yaşayınca buduygulara sığınır. Ki ben de öyle yaptım ve indirdim o uygulamayı ve birisiyle yazıştım. İlk defa oluyordu. Artık diyordum kaç terapi oldu demek ki olmayacak bu iş diyerek yazıyordum. ki adama da ilk mesajım böyleydi. ben bu duyguları hep bastırdım artık bastırmak istemiyorum şeklindeydi. Her neyse numaramızı aldık ve konuşmaya wp üzerinden devam ettik. sesli konuştuk falan ama içim rahatsız hala. hani kabul edecektin  diyerek te kendimi gazlıyorum bi yandan ama olmuyor. Ben bir aktif olarak onu duygusal yönden tatmin etmemi istiyor ama beceremiyorum. Kendim de tatmin olmuyorum elbette. İşte fotoğraf attı bana ben ona attım kaç kere  mastürbasyon yaptım hatılamıyorum. Sanki ben, ben değilim gibi davranıyordum anlamadığım bir şekilde. 10 dk lık tamin olduktan sonra ise soğuyup kapatıyordum telefonu ve yatıyordum. Bu süreçte tabi sevgilimle de konuşmaya devam ediyorum ona da ayrı canım sıkılıyor. lakin uzatalım bakalım işin sonucunda nereye varcaz diye de merak ediyorum. Sonra dedem hastalandı ve Ankara gitmek zorunda kaldım. Sevgilim saat başı beni arar mesaj atar zaten bırakmaz öyle ki çok da endişelendi bu duruma ama diğer adamın umtunda değildi bu mevzu. bekledim mesaj atmasını atmadı. 1 hafta sonra mesaj attım cevap verdi fotoğraf istedi attım sonra kapatım yattı. Ne dedem ne ben hiç umurunda olmadı yani. Ki olmuyacağını da biliyordum çünkü bir erkek bir erkeğe karşı bu duyguları yaşayamazdı. Eski terapiler beni bir seviyeye kadar zaten getirmişti ama tamamlamamıştı. Bu olayları da yaşamam gerkiyormuş. Hiçbir erkek bir erkeğe muhtaç olarak yaşayamazdı böyle bir şey fıtrata aykırı çünkü. Hiçbir erkek bir erkeği cinsel veya duygusal olarak tatmin edemez çünkü fıtrat bu şekilde. Bunları zaten biliyordum terapilerde hocam söylemişti ama hiç anlam veremiyordum. Sonrada anladım işte sonrada. Biz o adamla 1 ay falan konuştuk ilk hafta her gün mesajlaştık 2. hafta 2 3 güne bir 3. hafta bir kere mesaj attı zaten 4. hafta da da ben yolu gösteröek zorunda kaldım. Sadece cinsel olarak tatmin olmak isteyen birirsiydi çünkü başka bir şey umurunda değildi ki bir erkek bir erkeğe ancak bu şekilde cinsel duygu besleyebilir. işi bittikten sonra da yüzüne bile bakmaz. Her neyse yolu gösterdikten sonra garip bir şekilde rahatlamış ve ferahlamıştım. Sonra açtım benim gizli hesabımı sildim fotoğrafları videoları sildim. Çünkü anladığım ve hissettiğim şeyler çok başkaydı bu sefer yemin etmek yoktu pişmanlık yoktu sadece farkındalık vardı. telefonumda gay olmaya dair hiçbir şey kalmamıştı.
3 hafta sonra...
Sevgilime karşı farklı hissediyordum içimden bir şey tamam işte ya tamam oldun dedi bana bu süreçte seni bırakmayan iyi gününde kötü gününde yanında olan kişiyi buldun işte dedi. Ben de kendimden o kadar emin bir şekilde evlenme teklifi hazırlığına başladım. Eskiden olsa bu hisler gelir mi diye bir düşünce olurdu ama artık öyle bir şey de yok Yakınımda bu hisleri hissettiğim bir erkek arkadaş vardı ama ona karşı da artık bir şey hissetmiyordum. Deneme de yapmadım ihtiyacım yok çünkü kendimden emin bir şekilde bu yola devam edeceğim.  yıl boyunca terapi alıp sonucun bu şekilde değişmesi tabiki garip ama ateşi söndürmek için belki de ateşe yaklaşmak gerekiyordu. hiçbir yaptığımdan da artık pişman değilim. Ne eskiden izlediğim videolardan ne de o konuştuğum adamdan bunların hepsi mazide kaldı ve artık önümde bunlarsız bir gelecek var. Belki tam anlamıyla iyileşemedim ama eşcinsellikten tam anlamıyla kurtuldum ve de artık rafa kaldırdım bu mevzuyu. Hayatta elbette sorunlar olacak ve ben her zaman Hüseyin hocamın yanında olacağım o sorunlarda. Bundan sonraki konuşmalarımız eşcinsellik üzerine değil farklı mevzular üzerinde olacaktır. Bilmiyorum ama içimde çok büyük bir güven var. Artık sevdiğim tipte birini gördüğümde içim gitmiyor mesela hayallere dalmıyorum. Normal erkekler nasıl devam ediyorsa hayatlarına o şekilde devam ediyorum kendimi seviyorum sevgilimi seviyorum hayaller kuruyorum onunla ve bu şekilde geçiyor günlerim. Buraya hep kötü anılarımı yazıyordum ve bir gün bu yazıyı yazmak için çok bekliyordum. Belki de bu son yazımdır benim. Hepinizin ne hissettiğini biliyorum arkadaşlar en iyi ben anlıyorum sizleri ama kendinizi karanlığa hapsetmeyin. Sizi o karanlıktan sizden başkası çıkartamaz. İyileşmek kendi içinizde mevcut kısmayın artık kendinize üzmeyin yeter. Bu zamana kadar başkaları üzdü bundan sonra siz kendinizi üzmeyin. Her zaman bir umudunuz olsun asla umutsuzluğa kapılmayın. Eğer inanıyorsanız kazanan siz olacaksınız. pişanlıklarınızı da atın bir kenara çünkü hiçbir önemi yok artık sen pişman olunca düzelmiyor her şey. kendinizi sevin küçüklüğünüzü sevin alın konuşun ara sıra başını okşayın ve de diyin ki ona BU DA GEÇER YA HU. Hepinizi anlıyorum biliyorum içindekilerinizi ama bırakmayın kendinizi. pes etmek yok ona göre. İlerde bir gün tekrar buraya baktığımda iyileşen bir sürü arkadaşımın yazılarını okuyacağım inşallah.

KALIN SAĞLICAKLA

Halim

4
Ben kimim?

bu soruyu aslında çoğu zaman sormuşuzdur kendi kendimize. Özellikle bizim gibi bir şeyler yaşamış insanlar sormuştur daha çok. Yaşanması insanın aklına bile fazla gelen şeyler yaşamış olan bizler. İstenmeyen duygularla mücadele eden bizler sormuşuzdur en fazla da kendimize. Belki felsefi anlamda bu soru çoğu insana yöneltilmiştir ama hiçbiri bizler kadar düşünmemiştir üzerine konunun.

Ben kimim?

Altında binlerce cevabın bulunduğu lakin sadece bir tanesinin kabul gördüğü bir sorudur kendisi. Bu gün bu soruyu tekrar tekrar sordum kendime. Cevaplarını bulmaya çalıştım yine yalnız başıma. Bu soruyu sormamda ki amaç ise neredeyse 2 yıllık terapinin ardından hala bu hislerle boğuşuyor olmam. Terapilerin bir faydasını görmedim mi gördüm elbette. Şu an bir kız arkadaşım var çok mutluyum onunla beraberken. Lakin bu hislerden de tam anlamıyla kurtulmuş değilim. Hep bu hislerin bitmeye yakın olduğunu düşünürken birden beliriveriyorlar ve kendimi kaybediyorum. Bu sefer bu hislerim arttığında bi hornet hesabı açtım ve de girdim oraya. Ben pasif bearlardan hoşlanan bedenen zayıf bir aktif eşcinselim. Ki aradığım gibi birinide buldum ve de sohbet etmeye başladım. 3 gündür sohbet ediyoruz. Aşık oldum da diyebilirim kendi kendime lakin aşkın da bu olmadığını bilerek. Çünkü aşk sadece şehvetten ibaret olamazdı. 3 gübde neredeyse 6 7 kere mastürbasyon yaptım onu kendi yanımda hayal ederken. Sahi benn onu neden istiyordum neden böyle birine muhtaç duyuyorum diye de tabi ki kendi kendime sorular yöneltiyordum. Nede olsa 2 yıllık terapi deneyimim vardı ve bu zamanda kendimle de konuşmayı öğrenmiştim biraz biraz. Bu 3 gün içinde tabiki Allaha da çokca sitem ettim tekrardan madem öyle bu hislere beni müstahak görmeseydin diye tekrar tekrar kızdım. Ama bu onun suçu değildi ki diye de düşünmeye başladım bu gün. Sahi ben neden bu şekilde kıllı bear erkeklere aktif olmaktan hoşlanıyordum diye sordum çokca bu gece. Yatamadım kıvrandım yatağın içinde. Ben kime hangi erkekliğimi kanıtlamaya çalışıyordum ki benden kilolu kaslı kıllı bir erkekle beraber olup onunla sevişmek ona aktif olmak istiyordum. HK nın bir sözü vardı bu konuda onun gibi olmayacağını anladığında onunla onunla olmak istiyorsun diye  evet haklılık payı var ama eksik. Ben erkekliğimi kanıtlamak istiyordum. Evet terapi bana güç verdi cidden. Eskiden sesini çıkaramayan hakkını arayamayan bir çocuk iken gidip bana küçükken taciz eden alçaktan bile hesap sormayı öğretti terapiler bana. Ama bu yetmiyordu. Evet güce ihtiyacım vardı ama erkeliğim peki. Bunu nasıl kanıtlayacaktım ve kime kanıtlayacaktım. Sonra kendi kendimi aldım karşıma konuştum ve de kim için istiyorsun bu erkekliği kime neyi kanıtlamaya çalılıyorsun dedim. O masum küçük taciz mağduru çocuk geldi gözümün önnüne kendi küçüklüğüm. Ama bu sefer karşıma aldım ve de konuştum seni ben koruyamazdım ki bu benim elimde olan bir şey değildi benim gücüm yetmezdi seni korumaya elinden gelen belki çığlık atmak yardım istemekti ama onu da yapamadım işte benim gücüm o zaman o kadardı bana bu öğretilmişti. Annesi ve babsı terk edilmiş bir çocuktum daha fazla ne beklenilebilirdi ki benden diye söyledim. Karşılıklı ağlaştık sonra ben içime akıttım o ise o zamanki atamadığı çığlıkları attı en yüksek sesiyle. Sahi ben erkekliğimi o çocuğa mı kanıtlamak istiyormuşum diye defalarca sordum kendi kendime. Uyuyamadım dostlar bu gün uyuyamadım bir içsel karmaşa bir arayış bu. Kendimi bulmakta epey zorlandığım bir konu işte. tam her şey yoluyna giriyor sevgilim oldu evlenmeyi düşünüyorum onla yuva kurmak bile istiyorum dediğim anda bu hisler birden canlanıyor. İşte en derinde yatan bazı korkular bazı acılar bazı kendini kanıtlama istekleri beliriyor. Sahi ben o adamla o fantezileri kurarken kendimi erkek gibi hissediyorum. Çünkü o küçük masum çocuğu böyle bir erkek tecavüz etmişti ki bir kere olan bir şey de değildi. hayat hikayemi zaten yazdım okursunuz ama yazıldığı kadar kolay yaşanılmıyor işte. Şimdi bazı arkadaşlar 7 yıl oldu hiçbir faydası yok diyor terapilerin evet belki sana faydası olmamıştır belki de sen faydası olmasını istememişindir. Düşünmek lazım ben gerçekten nerde yanlış yapıyorum ve ya ben kimim ve kim olmak istiyorum ve ya da ben bu şekilde mutlu muyum diye. bu soruları her zaman sormamız ggerekiyor kendimize. HK bize her şeyi veremez ki sihirli bir değneği de yok dokundurunca iyileşelim. Biraz bizim de çabalamamız gerekiyor bazen düşmemiz bazen düştüğümüz gibi ayağa geri kalkmamız gerekiyor. Yarın ne olacak kimse bilmiyor inanın belki ben iyleşeceğim belki de bu şekilde hep bir karmaşanın içinde bulunacağım bilinmez ama iyileşmeye de çalışacağım. Çünkü bu 3 gün içerisinde kabullenmeyi de denedim ama olmuyor. Ben bu değilim ve de olamam. Ben bu şekilde olmak istemiyorum en basitinden. Ben bir evladım olmasını eşimin olmasını mutlu bir aile olmak istiyorum. Bazen ssevgilimle bunun hayalini beraber kuruyoruz da o kadar mutlu oluyorum ki anlatmam. İşte ben böyle birisi olmak isterken kabullenemiyorum. Annemin babamın yaşattıklarından ders alıp onlara inat hayata inat çok güzel mutlu ve huzurlu bir aile kurmak istiyorum. o yüzden kabullenemiyorum. siz de ne istiyorsunuz ve de niye kabullenemiyorsunuz bunu sorun derim kendinize. BEN KİMİM VE NE OLMAK İSTİYORUM. İşte her şeyi başlatan bu soru.

5
Yazılarınızda kendimi o kadar çok buldum ki anlatamam. İnşallah bu süreci hep beraber atlatanlardan oluruz. Benim yazımın linkini de yapıştıracağım buraya belki müsait bir vakitte okursunuz. https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2257.msg14162#msg14162

6
Annenle yillar sonra gelişen ilişkiniz ne durumda?

Ana oğul gibiyiz artık, birbirimizi tanımak, anlamak için şans verdik. Başımıza gelen olayların aslında bir sebeple bir mesajla geldiğini öğrendim. Annem kırklı yaşlarda ve yaşlı, hasta bir kadına bakıcılık yapıyor. Küçükken uğradığı tecavüzden dolayı onun da hayatı altüst olmuş. Dayısı tarafından istismara uğrayan bir çocukmuş. Annesine sığınmış her çocuğun yapması gerektiği gibi olanları anlatmış. Ne yazık ki anneannem inanmamış kızına, bakirelik testi için hastaneye götürmüş. Böyle bir vicdansızlık, sevgisizlik, cehalet, aptallık olamaz; artık ne desek az kalır. Annesi hayatı zindan edince, on sekizinde babamla evleniyor, yedi sene sabrediyor babamın dayağına ve boşanıyor. Çocukluğundan beri giydiği çarşafı da atıyor üzerinden. Peki, ○ bunları yaşarken ben ne yaşıyorum? Delirmemeye ve okuyup kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Lise yıllarında kaldığım yurtta üstün bașarı gösterip, hafızlığa başlıyorum; sırf kendimi uzak diyarlara atmak için. Ne kadar tanıdık değil mi? Annemin hayatını sanki ben de yaşıyorum. Ama kaçmak çare değilmiş, çünkü korkularını da yanında götürüyorsun!

Annesinden annelik görmemiş, size de gösterememiş!

Aynen öyle, annem belki de annesinden göremediği için annelik yapamadı bize. Babam da dedemden babalık görmediği için beceremedi. Dedem torunlarına uzaktı, abimle bana karşı da çok soğuk davranırdı. Sever ama hissettirmez miydi, yoksa sevmez miydi, hiç emin olamadık. Böyle bir babanın babam gibi bir çocuğu olması da şaşırtmıyor artık. Nesilden nesile aktarılmış bu zincir, artık kırılacak bizim ailede. Bu nesli sonlandırmam gerekiyor. İlkönce kendimi eğittim, onardım; şimdi evlatlarımı sağlıklı bir şekilde yetiştireceğim. Bunu başaracağım. Eskiler ne güzel demiş ""Evlat babanın sırrıdır" diye. Ben babamın sırrı olmaktan korkarak yaşadım yıllarca ama artık biliyorum ki ne ben babam gibi olacağım ne de abim.

Şimdiki durumundan bahsetsene, şu sıralar yaşamın nasıl sürüyor?

Yirmi dört yaşındayım, kimseye muhtaç olmadan ayaktayım. İçsel sıkıntılarım yok. Hayallerim bile var artık. Terapilerle güçlendim, yoksa hep silik, kendine güvensiz, takıntılı biri olacaktım; belki de mesleğimi gereği gibi yapamayacaktım. Huzurluyum. Yemeğimi yapıyorum, evimi topluyorum, mesleğimi icra etme noktasında çok büyük emek ve sorumluluk gösteriyorum. Ev arkadaşım var, Erdal, Onu hiç başka gözle görmedim, duygusal ya da eşcinsel hisler duymadım. O kadar büyük bir mutluluk ki bunu ancak yaşayan anlar. Eve internet bağlatacağız; firma bizi kazıklamaya çalıştı, Erdal haklarımızı korudu. "işte!" dedim. "Erkek böyle olur, gerektiği yerde sesini yükseltir." Çok güzel rol model teşkil etti, terapi sürecime bilmeden çok faydası oldu. Kız arkadaşı var, onunla olan iletişimi de örnek oluyor, çünkü bu konuda onun kadar tecrübeli değilim. İlişkiye bakışı ve yaşayışı bana ışık tutuyor. Kız arkadaşlarımızla dörtlü geziyor, uzun sohbetler ediyoruz. Ayrıca aynı meslekteniz, işimizle ilgili paylaşımlarımız bizi daha iyi olmaya teşvik ediyor.

Bu kitabı sen yazıyor olsaydın, en çok dikkat çekip vurgulayacağın kısım ne olurdu?

içimdeki hisleri ben kabul etmezken, bu hisler yüzünden çok mutsuzken, "Kabul et!" diye bastıranların da bizi tanımasını ve saygı duymasını isterdim. Ben nasıl herkese saygı duyuyorsam, onların da doğru yöntemle sıkıntılarını çözenlere kulak kabartmaları gerektiğini vurgulardım. Devletin bu konuda harekete geçip isteyenlere psikoseksüel gelişim terapisi verilmesinin önünün açılmasının ne kadar önemli olduğunun altını çizerdim.

Hâlâ dışa vurmadığın, içinde hissettiğin bir öfken var gibi geliyor bana?

Var, haklısınız, var tabii ki biraz öfkem. Bu öfke her insanda biraz olmalı diye düşünüyorum, bu ahlaksız, istismarcı insanlara tüm toplum aynı tepkiyi duymalı. Sadece ama sadece çocuk istismarı için idam yasası çıksa, kesinlikle onaylarım. Bir de eski kafalı hocalara, imamlara tepkiliyim. 'Taciz ve tecavűzcü pisliklere ayrı bir öfke duyuyorum ama eski kafalı insanlara daha çok öfkeliyim!

Eski kafalı derken neyi kastettin?

Hiçbir şey bilmeden, araştırmadan, yeniliklere ayak uydurmayan insanlar. İslam hoşgörü ve kolaylık diniyken, bu yüzyıla uydurmadan İslamı zorlaştıran, dini kötü gösteren insanlar. Özellikle yeni nesil gençlere hiçbir şey veremeyen, hatta dinden soğutanlar. Bir de pedagoji okumak istiyorum aslında, ilahiyat bilgimle eşzamanlı olarak çocuklara daha çok yardımcı olmak istiyorum. Çocuklara ne kadar çok katkı sağlarsam ilerleyen nesillerin daha sağlıklı olacağını biliyorum. Benim bu donanımla dokunacağım çocukların otuz yıl sonra iyi ruhlar, iyi insanlar, iyi ebeveynler olacağına dair inancım tam. Geçen yıl başka bir kursta yardımcı hocalık yapıyordum. Çocuklar bir derdi olunca yanıma gelip anlatabiliyordu. Ben anlatamamıştım! Bu çok önemliymiş, yaşayarak anladım.

Ne yaşadın, anlatır mısın?

Yurtta bir tecavüz oldu. On beş yaşında iki çocuk; biri cılız, biri daha kalıplı. İri olan çocuk gece arkadaşının yatağına gitmiş. Diğeri sabah yanıma geldi ve gece yaşadıklarını anlattı. Dinlerken kendi yaşadıklarıma gittiğim için çok kötü oldum ama sabırla yaklaşıp saatlerce konuşup rahatlattım çocuğu. Terapi almamış, ruhunu iyileştirmemiş, psikolojik sorunlu biri olsam, ○ an nasıl davranırdım bilemiyorum. Sonra tecavüz eden çocuğun yanına gittim. Onunla konuştum, onu anlamaya çalıştım ama o kadar agresifti ki ona sesimi yükseltmek zorunda kaldım. Sonra müdüre ve diğer hocalara konuyu anlattım, müdür "Niye bize değil de sana anlattı bunu?" dedi. Demek çocuk beni kendine daha yakın görmüş, onlarla aram çok iyi dedim. Aynı acıyı yaşadığımda bana kızmayacak, çektiğimi anlayacak tek bir hocayı kendime yakın bulsaydım, korkup susmayacaktım belki. O çocuğun kendini bu yaşadığına hapsetmemesi, bana anlatabilmiş olması, ilerde benim yaşadığım acıları yaşamayacak olması çok önemli, çünkü zamanında teşhis, hayat kurtarır. Anlatmasa, belki kaç defa daha yaşayacaktı aynı istismarı.

Kurum yani yurt nasıl bir işlem yaptı, ne oldu o çocuklara?

İki çocuğun da ailelerine bilgi verilip "Kurstan uzaklaştırılmaları ve rehabilitasyon desteği görmeleri gerekiyor" diye beyanda bulundum. Ancak müdür ve diğer hocalar tıpkı Diyanet'te olduğu gibi çekimser kaldılar, hiçbir karar almadılar. iki çocuk da her gün kursa gelmeye devam etti. Sonra baktık çocuk kötüleşiyor, bir hafta izin verdiler, evinde dinlensin diye ama değişen hiçbir şey yoktu döndüğünde. Çocukla konuşuyorum sonra müdüre "Hocam bakın, çocuk çok kötüyüm diyor" diye anlatıyorum ama ilgisiz kalıyor, hiçbir uygulama yapmıyor bu konuda. Olay hiç olmamış gibi bir hava esiyor. Tecavüze uğrayan çocuk her gün yanıma geliyor, "O çocuk niye hâlâ geliyor buraya hocam? Ben onu görmek istemiyorum, bana hâlâ kötü bakıyor" diyor. Elimden geleni yaptım, müdürle konuştum ama kabul ettiremedim, "Sen sakin ol, konuşacağım yine" diye teselli ediyorum çocuğu. Diğer çocuk deseniz, o da çocuk; yani asıl onun acilen rehabilite edilmesi gerekiyordu ama o da gözümün önünde pişkince dolaşıyor, öfkem ve merhametim at başı gibi. Onunla da güzelce konuşuyorum, bu yaptığının ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum ama çok zorlanıyorum çünkü bu uzman işi benim işim değil ki. Mağdur çocuk iyice daraldı, günler geçti çocuk isyanlarda, söz veriyorum "Bir daha olmasına izin vermeyeceğim, gerekirse hocalığımı yakacağım ama seni koruyacağım'" diyorum çocuğa, ama uykularım kaçıyor, gecede on kere kalkıp dolaşıyorum yatakhaneleri. Çünkü biliyorum ne hissettiğini, güvende olduğundan emin olmak istiyor, korkuyor ve birinin onu korumasını bekliyor, beni koruyan olmadı benim ona bu duyguyu hissettirmem gerekiyordu.

Yol alabildiniz mi, nasıl sonuçlandı süreç?

Çok zor bir süreçti, bir hafta hiçbir şey olmayınca tekrar müdüre gittim; bu defa biraz daha ısrarcı oldum "Konuyu gereken yerlere bildirmeliyiz, bir șey yapmalıyız böyle olmaz" diye ayak diredim. O ailelerin konuyu bilmeye hakkı var, hatta bilmeli ki çocuğuna yardım etsin, ama ailenin haberi bile yok, olmayacak da. Çocuk genelde kendisi söylemez, korkmasa söylerdi zaten geçen bu süre içinde. "O istismar eden çocuk hafızlığını bitirmiş, sınavı bekliyor. O yüzden atamayız kurstan'" dedi müdür. "Hafız olsa ne yazar bu çocuk? Bu çocuğun belli ki psikolojik sorunları var, çözülmesi gerek. Aileye haber verelim en azından. Onlar çözüm arasın" diye cevap verdim. "Hayır, aileye bilgi vermeyiz; aile bizi yargılar, suçlar ve çocuğu da çok döverler, çocuk iyice kaybolur” dedi müdür. Yani ben O kadar üzerine gittim ki müdür en sonunda patladı. Meğerse geçen sene de benzer bir vukuat yaşanmış. Kursa yeni gelen bir hoca altı çocuğu taciz etmiş, yani öyle sadece dokunmakla da kalmamış, Allahtan bu defa aileler haberdar olmuş, gerçi sonra üç aile geri çekmiş şikâyetini ama diğer üç aile dava açmış. O dava hâlâ sürüyormuş, müdüre de "Olayı örtbas ediyorsun" diye ayrıca dava açmışlar, o yüzden bu yeni olayın duyulmasını istemediler, diğer dava sürerken bir risk daha olmasın diye. iklim Hanım, bu olay medyaya da hiç yansımamış. Aklımın alamadığı şu ki; şikâyetini geri çeken ailelerin çocukları da hâlâ o yurtta kalıyor, bunu duyunca ağzım açık kaldı. O yüzden işte çok öfkeliyim, din bu kadar uyuşturan, kör eden bir şey değil, bu delilik halinden çıkarıp şuurlu hale getirmek lazım inancımızı.

Müdür bu durumlarda ailelerin bilmesi işi çözmeye yetmez diye düşünüyor demek ki tecrübelerine dayanarak.

Ailelerin gerçekten bilinçlendirilmesi lazım, neden kötülük yaşadığı yerde eğitime devam ettirirsin ki çocuğunu? Anlamak mümkün değil. Velev ki çocuğuna bunu yapan öğretmen gitmiş olsun, yine de o çocuğun anıları var o çatı altında, sen hâlâ çocuğunu o yurtta nasıl bırakıyorsun? On iki, on üç yaşında çocuklar bunlar. Ben bunu da duyunca zaten gerçekten çok kötü oldum. Çoğunluğun tavrına karşı tek kaldım. Yani yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Diyelim ben duyurdum meseleyi her yere ama diğerleri “Yok öyle bir şey" dese, ben sadece kendime zarar vermiş olurdum. Yani bunca şeyden sonra orada vazife yapmak asıl bana çok ağır gelmeye başladı. Rapor aldım, bir şekilde tepki de çekmemek için, zaten tetikleniyorum her şeyden; elimden bir kaza çıkmasın, kendimi yakmayayım diye uzak durdum, zaten iki ay kalmıştı yeni görev yerime atanmama. O süreyi raporla, hastalık bahanesiyle geçiştirdim ve gitmedim, çünkü o mağdur çocuğun yüzüne bakacak gücüm kalmadı. Kendimi yine çok çaresiz hissettim. Çaresizlik zaten benim en büyük yaram. Tek başıma bir şey çözemediğim için, yine bu denli âciz olduğum için görmeye de dayanamıyordum o çocuğu. Bu yüzden işte artık bu devran değişsin istiyorum! Bir çocuk bile olsa kurtarmak çok önemli benim için, hepsine yetemeyeceğim belki ama ne kadarına yetersem kalan ömrümü bu çocuklar için geçireceğim. Bu yüzyılda bir şekilde hâlâ sessiz kalan hocalar var. Ben atandım asli görev yerime. Artık yetkim var ve ben bulunduğum sürece burada asla böyle olaylara izin vermeyeceğim. Bu şahit olduğum olayın acısını da hep taşıyacağım üzerimde, o çocuğa yetemedim ama bu da son oldu. Dahası mümkün değil.

7
Tüm bu yaşananlar ve terapilerin senin üzerindeki etkisi ne oldu?

Yıllarca çok büyük bir hüzün vardı içimde ama artık öyle hissetmiyorum, daha huzurluyum. Tüm erkeklerden intikam almak isteyen içimdeki çocuk birden büyüdü sanki. İçimde her şeye kederlenen insan yok artık, kendi gücümü fark ediyorum. Terapide anlaşıldı; hep güç peşinde koşmuşum. Anne babadan alamadığım O gücü ve güveni zihnen başka erkeklerde aramışım, istismardan kalan ezilme ve çaresizlik duygusuyla bu enerjim cinsel olarak çıkmış dışarı. İzlediğim şiddet içeren videolar. kurduğum sadist içerikli fanteziler bunun kanıtıydı. Oysa böyle bir arayışa ihtiyacım yokmuş; zaten içimde güç varmış, daha yirmi bir yaşında bir meslek sahibi olmak, büyük hatalardan kendimi korumayı başarmış olmak zaten başlı başına güçmüş. Bakış açım değişince kendimi fark ettim. İstismar mağdurlarında hiç ego olmuyor, hep dipteyiz, hep bir suçluluk hissi, dolayısıyla normal egosu olan biri bile bize çok fazla kibirli gelebiliyor. İlk seanslarda hoca bile öyle geliyordu. Özgüvenim büyürken, sorunlarım küçülüyordu. Aradığım şey güçmüş, onu da kendimde bulduktan sonra bir sorunum kalmadı.

Yani terapi sürecin bitti, ruhsal olarak iyi hissediyorsun kendini öyle mi?

Terapilerim bitti, evet, ama ömür boyu arada bir terapi alacağım; aile kuracağım, çocuklarım olacak, hep daha iyi olmak için destek gerek. Dinine bağlı bir arkadaş vardı başka bir cemaatten, kendisi de terapi almasına rağmen hocanın bize verdiği ödevleri eleştiriyordu, dinimizi öfke saçan bir yerden aktarıp "Mastürbasyon günah, haram!" diyerek itiraz ediyordu. "Doktora gittin, ilaç, serum verdi, kullanmıyor musun? Halinden şikayetçiysen hocanın sana verdiği tavsiyeleri de ilaç sayacaksın" dedim. Ben uyduğum için, artık normal, sağlıklı erkekler gibi mastürbasyon yapıyorum. Beş yıl boyunca izlediğim eşcinsel ve şiddet içerikli, videolar hiç haz vermiyor, bir şey hissettirmiyor. İlk başlarda inanamadım, sağlama yapmak ihtiyacı hissettim, arada yokladım kendimi, açtım videoyu ama yok, asla eskisi gibi zevk almıyorum.
Yine dini camiadan başka biri o kadar saçma sapan konuşmuştu ki diplomalı bir ilahiyatçı olarak ağzım açık kalmıştı. Dini hükmü olmayan safsataları hadismiş gibi anlatıyordu. "Mastürbasyon yaparsan, elin öteki dünyada karşına hamile olarak çıkıp hesap soracak!" diyeni bile duydum. Bu saçma düşünceleri üretip, dinin altına ekleyenlerin yatacak yeri yok. Ben birtakım eğitim tarzlarının erkekleri erkekliğinden soğuttuğunu, kadınlardan uzaklaştırdığını düşünüyorum. Daha kötüsü; on sekiz yaşına kadar kızlarla iki kelam ettirmediğin bireyi; biz sizi evlendirdik diyerek bir kızla aynı eve sokuyorsun! Cinsel hiçbir bilgi vermediğin gençten erkeklik yapmasını bekliyorsun Sağlıklı nesil böyle yetişir mi? Ben internetten cımbızla buldum doğru bilgileri, ama başkaları bu kadar zorlanmasın istiyorum. Birçok genç var, onlara yardım etmek ve işimi en iyi şekilde yapmak istiyorum. Çünkü din bir süreliğine korur, her kötülükten uzak tutar ama asla iyileştirmez, bilinçlendirmez, öğretmez.

Başka neler değişti yaşamında?

Bir kızdan hoşlanıyorum, epeydir konuşuyoruz, duygusal arkadaşlığımız bayağı ilerledi. Hatta kavga bile ettik geçenlerde. Üstelik çok garip, kavga ettiğimizde eski kız arkadaşım aklıma geldi, Düşünsenize aynı anda iki ayrı kızı düşünür oldum. Bu çok büyük bir gelişme benim için. O ilk kız arkadaşım, beni abime şikayet etmişti "Kardeşin çok şiir yazıyor, çok duygusal; ben daha ciddi mizaçlı erkekleri beğeniyorum" demişti. Bunu duyunca ayrılmıştım o kızdan. O zaman terapi sürecim bu kadar ilerlememişti. Her gün şiir yazıyor olmamı kızın abartılı bulmasına şaşırmıştım. Düşünsenize daha üç ay olmuş, kızı tam tanımıyorum bile ama şiirler yazıyorum "Senin için ölürüm" minvalinde, anlayın işte içimdeki duygusal açlığı. Doğru dürüst bir şey paylaşmadığı adamdan bunları duymak güven vermedi kıza. E tabii o duygusallığa benim kadar aç değildi. Yani kızlarla ilişki kurma adabını öğrendim. Kısmet bu işler, zaten henüz evlilik için çok erken. Ben sadece, artık kızlara duygu ve ilgi beslemenin sevinciyle anlattım bunu size.

Kendini evliliğe yakın görüyorsun diyebilir miyiz?

Kötü evlilik mahsulüyüm ben; ne annem annelik yapmış ne de babam babalık. Babaanneye atmışlar, bu gerçeklikten gelen biri olarak, erken yașta evlenmek istemiyorum. Çok düşünerek karar vermek istiyorum ki yaşadıklarımı çocuklarım yaşamasın. Ailesi benimki gibi ilgisiz olan, kimsesizmiş gibi algılanan çocuklar daha çok istismar ediliyor, potansiyel hedef olarak görünüyor. Toplumu ve aileleri bilinçlendirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

Kilit nokta nedir burada sence, yani çözüm için önemsediğin?

Yıllarca neler çektim, içimde kabullenmedim o hisleri; hayattan koptum, dert sahibi oldum. İyi hissetmek, içimdekileri anlamak istiyorum ama niye bu imkâna kolayca ulaşamıyorum? Kilitlenip kalmışız içimizin hüzünlü, yoksun çukurunda. Bizim gibi kendini arayanların, nerede yaşıyor olursa olsun, terapiye rahatlıkla ulaşabiliyor olması lazım. Çok büyük şans eseri, şehirlerarası da olsa gidebildim psikoloğa ama herkes bu kadar şanslı mı? Arkadaşlarım veya toplum; ruh sağlığı ya da cinsel sağlık meselelerini tartışırken, bu dertten mustarip olmadıkları için atıp tutuyorlar. Gel bana sor, neler çekmişim, ezbere yargılıyorlar. Sinirlenmemek elimde değil ama bu konuya denk geldiğim her ortamda sinirimi hayra çevirip, doğru bilgi verip daha bilinçli olmalarını sağlıyorum.
En önemlisi de her meseleye " Yaratılanı severim yaratandan ötürü" şeklinde bakmalıyız. Diyanet de bu şekilde düşünmeli ve birlik olmalı. Karşı oldukları birtakım dernekleri sürekli sert eleştirmelerine rağmen Diyanet'in buna yönelik bir çalışması yok. Okullarda pedagojik, sosyolojik seminerler verilebilir. Psikologlarla gidilip okullarda taramalar, cinsel bilgilendirmeler yapılabilir. Şartları uygun olmayan çocuklara ücretsiz düzenli terapi desteği sağlayabilir devlet. Bir kıvılcım yakmak işte hayalim. Belki o kıvılcımı bu kitap yakar, biz de gerisini getiririz diye sizinle konuşuyorum.

Ben de ilk başlarda aynı düşüncelerle araştırmaya başlamıştım.

Biz gerçek mağdurlar yokuz, görünmüyoruz ama varız işte. Görünür olmamız lazım ki halen bu sorunu yaşayan çocuklara yol açalım, onlar bizim çektiğimizi çekmeden erken yaşta ulaşalım, topluma kazandıralım. iklim Hanım, terapilerin ilk zamanlarında beynim yoğun mesaideydi, zihnimdeki her şey saklandığı kozalardan çıkıyordu. işte öyle bir günde, bir anı çıkageldi. Ben o kurstayken, beş yıl sonra da tacize uğramıştım. Tamamen unuttuğum bu anlar capcanlıydı gözümde ve bu tip çözülmeler, terapide çok etkin oluyor.
Lise bire başlayacağım yaz tatilinde bir internet kafeye gitmiştim, kafenin sahibi, "Kapı önündeki masada hiç rahat değilsin, gel buraya otur" diyerek beni en arkadaki masaya götürdü. Bilgisayarı açarken gözümün ta içine içine bakıp kaşıyla işaret ederek, porno sitelerine girilmesin diye kullanılan özel güvenlik programının şifresini açtı, bir yandan da "Sen burada rahat rahat takıl" derken bacaklarımı şehvetle okşamaya başlamıştı. İrkilmemle hemen ayağa kalkıp silkelendim, sandalyeyi itip panikle çıktım oradan, koşarak kursa döndüm. Eğer o gün düşünce yapım güçlü olsaydı; ezik ve korkularla dolu bir genç olmasaydım, bana öyle davranamazdı ve zati ben bu cüreti göstermesine izin vermez, anında bağırır herkesi başıma toplar, ifşa olmasını sağlardım. Şimdilerde böyle bir şeyle karşılaşırsam ne tepki vereceğimi biliyorum ama asıl önemli olan artık beni kimse "Gel" diyerek diğer koltuğa götüremez. Maalesef biliyorum, başka çocukları götürüyorlar o koltuklara, işte bende dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası! Sizinle burada konuşurken bile bir yerlerde masum bir çocuğa aynı muamelelerin yapıldığını biliyor olmak çileden çıkarıyor beni. Hâlâ birçok çocuk, bu hasta ruhlu sapıklara maruz kalıyor. Çaresiz ve çok kötü hissediyorlar, yalnızlar. Onların kaybolup gitmeden topluma kazandırılması gerek. Suça bulaşma ihtimalleri çok yüksek. Ya da en hafifinden ömür boyu çok mutsuz yaşamaları... Ruhları hasta, benliği yaralı bu çocukların kendilerini topluma öfkeyle ifade etmelerinin önüne geçmemiz şart.

Babanla aran nasıl şimdilerde, tüm bu olanlardan haberdar mı?

Durumları ona illa ki izah etmiştir babaannem, ama bana hiç belli etmedi. Bayramdan bayrama görüşüyoruz. Başka bir ailesi var, bizimle Pek ilgisi yok. Abim son iki yıldır bana babalık yaptı, simdi o da babamdan son bir babalık bekliyor ama bulamıyor! Evlenecek yakında ve babam "Annen geliyorsa, ben gelmem düğüne" diyor. Yetmiyor, "Benden hiçbir şey beklemeyin, size destek olamam" diyor. Hâlâ aynı kafada. Şimdi elimiz ekmek tutuyor. "Yahu ne zaman hangi beklentimizi karşıladınız ki beklentimiz olsun?" demek geçiyor içimizden ama saygımızdan susuyoruz. İlk terapimi hatırlıyorum, hep babamı anlatmıştım, "Babamın günahı mıyım ki ben, bıraktı diyerek kendimi suçluyordum. Çok küçüktüm, onun yanında büyümek istiyordum, babasızlığımdı beni dilsiz, güçsüz bırakan. "Bu yaram hep açık kalacak" demiştim hocama. On birinci terapide bayağı bir yol almıştık ki hocam babamı da böyle kabul etmemin bana iyi geleceğini anlattı ve nasıl istismarcıma hesap sorup içimi döktüysem, aynısını babamla yapmamı istedi. Bugün artık suçlu veya suç aramıyorum. Ya da suçlunun ailem ve başkaları olduğunu kabul edip yoluma devam ediyorum.

8
"Bunu bana niye yapıyorlar, niye hep ben? gibi sorular geçti mi aklından?

Hayır, o zamanlarda bunu hiç düşünmedim. Benden altı yaş büyük, çok sevdiğim, çok saydığım manevi bir abim vardı. Birkaç yıl sonra, bir gün, açtığı sahte bir hesap üzerinden ayak fetişisti olduğunu itiraf etti. Benden ayak fotoğrafımı istedi. Ayaklarıma tapmak, okşamak istediğini söyledi. Büyük şok ve kırgınlık oldu içimde. Bütün işler tersine döndü, bu vakte kadar unutmaya çalıştığım o küçükken yaşadığım istismar bile devleşerek üşüştü beynime. iste. ilk o zaman sordum, Neden hep bu insanlar beni buluyor?" diye. "Sen içine kapanıksın, iyimsersin, ondan" dedim. Sigaraya başladım. "Daha ne olabilir, daha kaç travma yaşarım ki şu ahir ahir ömrümde?" diye düşündüm.

Tüm bu istismarlardan sonra, kendinde bir farklılık olduğunu düşündüğünde kaç yaşındaydın, nasıl anlamlandırdın duygularını?

On alt yaşında ergenliğe girerken fark ettim hislerimi, "Neden diğer çocuklar gibi değilim?" sorusu kurcalıyordu kafamı. Eşcinsel pornosuyla tanışmış, her hafta sonu izler olmuştum. Aileden de gitgide uzaklaşıyordum. Fantezilerimde aktif bir eşcinseldim. "Beni beceremezler artık, sadece ben beceririm" diyordum, ama bu düşüncelerimden çok utanıyordum. Derslerde Lût kavmi konusunu işlemiştik, Allah yasaklamıştı! O halde ben niye böyleydim? Dini bir yapı içinde olmak uzak tutuyordu ama bu hisler içimdeydi, engellesem de belli dönemlerde dürtülerim yükseliyor, sonra azalıyordu. Çok dua ettim. Bu duyguları dua ederek değiştiremedim. içimdeki ses "O dünyanın içine dalarsan çıkamazsın, sen böyle değilsin, olamazsın" diyordu. Kendi kendimle savaşıyordum, yeminler ediyordum, üç beş ay hiç video izlemiyordum, sonra yine hata yapıyor, izliyordum ardından yine tövbe ediyordum. Fiziki deneyime hiç bulaşmadım, hep kaçındım ama fantezilerim gerçek kadar etkiliydi.

Öte yandan araştırıyordum, okuyordum. "Kendini böyle kabul et ve sev" diyorlardı ama nasıl kabulleneyim? "Tamam, ben böyleymişim" deyip konuyu kapatamadım. Hep çözüm aradım, internette yazılanların çoğuna muhaliftim. Hiçbir kaba sığmıyordum, hiçbir şey mantığıma oturmuyordu. Sonra, okuduğum bir kitapla ilgili internette yapılan yorumlardan birinde, bir psikologdan bahsettiklerini gördüm. Çok heyecanlandım ama anlatması zor şeyler yaşamıştım, o yüzden hemen arayamadım. Sonra baktım olmuyor, kafamda oturmuyor hiçbir şey. Dört ay sonra bir cesaretle aradım. Randevuya giderken, ilk defa birine eşcinsel hislerimin olduğunu söyleyecek olmak çok büyük bir stresti.

Nasıl geçti ilk seanslar, neler hissettin?

Kafam allak bullak, "Bende ne var?" sorusuna cevap ararken anlattım tüm çocukluğumu, hemen OKB tanısın yedim. İlk terapinin tek etkisi sadece bir umut ışığı yakmaktı ikinci terapide içimdeki karmaşa bir nebze çözülmüştü. Tanımlar ve yorumlar yerine oturmuştu, ilaca başlamak da çok rahatlatmıştı. Korkuyordum, tüm korkularımı konuştuk, cinsel kimliğim sağlıklı gelişmediği için böyleydim. Yaşadıklarıma ve onların üzerimde bıraktığı etkiye vâkıf olunca, korkuya gerek olmadığını öğrendim. Kendime haksızlık etmeyecek, biraz zaman verecektim. Savaştığım sorunların bir ayda geçmesini bekliyormuşum. Üçüncü terapiden sonra iyice rahatlamış, hatta OKB'ye bağlı olan aşırı titizliğimi azaltmıştım. Biraz dağınıklığın bir zararı olmadığını, hatta hafiflettiğini anladım. Bazı şeyleri eksik anlatmamıştım hocaya, beşinci terapide ona daha açık olmayı seçtim. Çünkü gerçekten verdiği ödevler, yaptığı açıklamalar kolaylaştırmıştı yaşamımı. Epeydir uzaktan uzağa hoşlandığım bir çocuk vardı ama tavsiyelere uyup, kendi içime dönük yaşamaya ve ödevlerimi düzgün uygulamaya başladığımdan beri, onunla artık ilgilenmediğimi fark etmiştim. Eskisi kadar meşgul etmiyordu kafamı ve bunu fark ettiğimde büyük sevinç yaşadım. Terapide detaylıca bu konuyu açtım hocaya, "artık yaşadığım her şeyi annemle de paylaşmam gerektiğini" söyledi. Aynı gece annemle konuştum

Ne hissettirdi anneni aramak, nasıl tepki verdi annen?

Annem çok üzüldü, çok ağladı ama "Sıkıntılarını aşacağına inanıyorum, ben artık yanındayım, en iyi arkadaşın olacağım, birlikte aşacağız" dedi. Oysa soğuk davranır, hatta beni dışlar diye düşünmüştüm, öyle olmadı. Bir annem olduğunu, beni sevdiğini hissettim ilk defa. Bildim bileli uzaktaydı. Yılda sadece bir defa, o da en fazla bir haftalığına bir araya gelirdik. Onun dışında haftada bir ya da iki kere kısa telefon konuşmamız olurdu. Aslında annemi tanımıyorum, o da beni tanımıyor, yani bunca yıl yüz yüze görüştüğümüz tüm zamanları toplasanız bir ay etmez. Eskiden annemi arayayım, dertleşeyim ya da sohbet edeyim diye bir hissim yoktu ama bu yeni süreçte ilgisi fazlalaştı. Evlat olmanın nasıl bir duygu olduğunu keşfediyordum. Annem hayatımda hiç bilmediğim bir renk gibiydi. Şimdilerde konuşuyoruz sık sık ve üç ayda bir buluşup misafircilik oynuyoruz. Anne yemeği yemek nasıl bir zevkmiş anlıyorum. Annem durumu anlattığımda çok endişelendiği için babaanneme söylemiş her şeyi. Babaannem bir gece görüntülü aradı, abim de yanındaydı. Zaten hoca "Annene anlattın, şimdi sıra abinde" diyordu ama öteliyordum. O gün, geçmişte olanların tümünü onlara da anlatmak zorunda kaldım ama inanın çok da rahatladım. Abim "Tamam aslanım, üzülme sen, okulda vizelerin bitsin hemen gel yanımıza; Önce ○ adamın icabına bakarız, sonra da doktor için ne gerekiyorsa hallederim" dedi.

Abin “Adamın icabına bakarız” derken neyi kastetti?

Şok içindeydim ama çok da mutluydum. Hayatım boyunca korkularımın üzerine gitmeyi istemiş ama yapamamıştım. Hatta beşinci terapide hocaya da şart koşmuş, "Hocam, çocukları istismarcılarıyla yüzleştiriyormuşsunuz, öyle diyorlar. Benden bunu lütfen istemeyin, asla yapamam!" demiştim ama sonra dokuzuncu terapide ben de O kafaya geldim. Hoca içimdeki gücü açığa çıkardı. Cesur olmak istedim ama bunu da öteliyordum. Abime bunu anlatmıştım, iste onun kastettiği buydu.

Kendimi hazır hissettiğimde abim arabasıyla geldi geldi beni aldı, hâlâ korkuyordum aslında. Abim olmasa belki yine o anlık yenemeyecektim korkumu ama onun cesareti beni ateşledi. Gittik, o herifi çalıştığı yurttan aldık, tenha bir yere sürdük. Abim arabadan indi uzaklaştı biraz, ben öndeydim, o arkada oturuyordu; başladım konuşmaya. Yıllardır cehennemdeyim, psikolojik sıkıntılarım var, hatırlıyor musun küçücüktüm, çayhanede bana neler yapmıştın!"
Tüm içimi kustum yüzüne. Çok güçlü hissettim kendimi, çok hafifledim. İçimde yüklü bir hesap kapandı, kavgalı olduğum çocukluğum, benimle barışmak için yanıma geldi.

O neler söyledi, nasıl tepki verdi?

Sesi titremeye başladı, önce cılız bir sesle itiraz eder gibi oldu ama titremesi bana yetmişti, çünkü biliyordu yaptığını. Arabadan inmeye kalktı, "inmen senin için daha kötü olur" dedim. İndi, koşarak kaçtı ama abim yakaladı, üstüne atladı, yumruk attı. Bir abim olduğunu, beni sahiplendiğini, sevdiğini ilk o an anladım. içimden irinler akıp gidiyor, abim gözümde yüceliyor, adam bana yaptığını ödüyordu. On yıldır yanan ateşe su serpildi. Abim "Halim, git arabadaki demir çubuğu getir ve indir pantolonunu şunun!" dedi. Şoktaydım, çünkü böyle bir şeyi aramızda hiç konuşmamıştık abimle. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım, işte o anda adam da ağlayarak, bağırarak özür dilemeye başladı, ""Ben ettim sen etme, hakkını helal et, Allah bin belamı verecek, zaten yanacağım cehennemde, bir de sen yakma!" gibi onlarca cümle kurdu. Abim ""Defol git buradan hemen!" dedi, bıraktı adamı, ama ertesi gün kursun müdürüne gitti, durumu anlattı, o pisliği kurstan attılar. Müdür önce biraz kızdı; alıp götürüp az da olsa hırpaladığımız için ama yine de bize hak verdiler tabii.

9
Nasıl bir ailede geçti çocukluğun?

Annem ve babam, ben beş yaşındayken boşanmışlar. Annem başka şehre yerleşmiş. Aileme dair hatırladığım tek ey, babamın annemi feci şekilde dövmesidir. Kalbimde babaannem hariç kimseye yer yoktu çocukken. Abimle beni o büyüttü. Sevecendir, kendinden çok sevdi bizi. Dedem hiç göstermez sevgisini, köşesine oturur, sigarasını tüttürür, televizyonu izler. Babam, ben altı yaşındayken yeniden evlendi. Evlendiği kadın beni hiç sevmedi, bir keresinde kızgın yağ ile yaktı hatta. Babaannem zor kurtardı elinden, evde büyük kavga oldu. Bir gün de babaannemi dövdü, kadıncağız günlerce kalkamadı yataktan. Ona bir şey olacak diye sabahlara kadar uyumadan başında bekledim. Sonrasında uzun süre topalladı zavallı kadın. Daha neler neler...
Sonra babam, ayrıldı bu kadından. Abimle aramız çocukken iyiydi aslında ama sonra uzun süre koptuk. Sekiz yaşındaydım, babam üçüncü evliliğini yaptı ve başka bir şehre yerleşti, kadın istemediği için biz köyde kaldık. Babamın son evliliğinden de bir üvey kardeşim var.

Abinle neden koptunuz?

İç içe geçmiş olaylar aslında.. Bir ucundan başlayayım anlatmaya, çorap söküğü gibi gelecek cevaplar size. Köyde karşı komşumuzun bir oğlu vardı, bana sürtünerek dokunarak ilk istismarı yapan da oydu, abimle aynı yaştaydı. Ben yedi, onlar on yaşındaydı. Yaşım küçük diye mi, yapılanın ne olduğuna anlam veremediğimden mi, canım yanmadı diye mi bilmiyorum ama çok etkilenmemişim. "İstismar nedir?" derseniz, "Kursta yaşadığımdı!" derim. Çünkü aklımda bu değil, diğeri kaldı.
Sessiz bir çocuktum, içine kapanık, silik. Abime söylemedim, çünkü yapan çocuk onun arkadaşıydı. Zaten yaşadığım sıkıntıları kimseye söyleyemezdim. Babaannem sevgi doluydu ama ona da şikâyet edemez, hiçbir sıkıntımı anlatmazdım. Yaşlıydı, çilekeşti, ona bir şey olur diye korkardım. "Halim iyi bir çocuktur." Babaannem günde on kere bunu söylerdi. Aklıma böyle yer etmiş, "Ben iyi bir çocuğum, kötü ve sıkıntılı şeyler anlatırsam babaannemin gözünden düşerim" diye düşünürdüm.

Çocukluğun nasıl geçti, sokakta yaşıtlarınla oynayan bir çocuk muydun?

Liseye kadar fazla arkadaşım yoktu, daha çok kızlarla voleybol oynar, ip atlardık. Sevmezdim sokağı, evde babaannemle olmak her şeyden daha eğlenceli gelirdi. Sonra Kuran kursuna başlayınca büyük tepki çekti kız arkadaşlarımın olması. Sürekli sertçe uyarılıyordum. "Artık kızlarla oynama, tek kelime bile konuşma, zinhar uzak dur, evlenene kadar kızlar günah ve haramdır!" deniyordu, bir süre sonra ister istemez uyumlanıyor ve uzaklaşıyorsun. Zaten annesiz ve babasızlığın eksikliğini üzerinde taşıyan ezik bir çocuğum. Belki de bu yüzden erkeklerle futbol oynayamıyor, aralarına fazla sokulamıyorum. Sürekli babalarından bahsetmeleri, ailelerini övmeleri ağırıma gidiyor, "Babam yok" diye çok içerliyordum. Teneffüste sınıftan çıkmayan çalışkan, sakin ve asosyal bir çocuktum. Facebook yasak, müzik dinlemek haramdı bize! Çok samimi olduğum bir kız arkadaşım vardı sınıfta, " Biz artık selamlaşamayız, konuşamayız, sen haramsın, uzak dur benden" demiştim. Düşünün kursta yatılıyım ama öğlenleri normal okula gidiyorum. Sonra sınıfta "O haram, bu günah" diye dolaşıyorum!

Daha o yaşlarda sanki aklınla ruhun ikiye bölünmüş gibi, değil mi?

Doğru söylüyorsunuz. Kursa sekiz yaşında başladım, o yaştan beri Arapça ve Kuran'la haşir neşirim. Diğer derslerim de hep çok iyiydi, fizik mühendisliği okumayı çok istiyordum ama bu hayalimi bırakıp hafızlığı seçtim. Gerçi kursta hep bu konular anlatıldığı için yönlendirilmiş de olabilirim ama pişmanlık duymadan okudum fakültede. Kursta ilk hafta çok ağladım, o güne kadar hep babaanne koynunda uyuyan, okuldan koşarak eve dönüp ona sarılan bir çocuktum. Aslında abimle birlikte başlamıştık kursa ama abim çok haylazdı, iki yl sonra kursu bıraktı, gitti, Okumayı değil, çalışmayı seçti. Tek başıma kaldım, abim koruyucuymuş demek ki, çünkü o varken iki yıl boyunca kimse bana zarar veremedi, yanıma yaklaşamadı.

Ne oldu abin gidince; kim, nasıl zarar verdi sana?

On bir yaşındayken, on altı yaşındaki başka bir talebenin istismarına uğradım. Kursta bize çayhane, inzibat görevi verilirdi sırayla. Görevdeydim, içeri girdi, beni çayhaneye kilitledi ve istismar etti. Yedi ay sonra başka biri daha yaptı. Onlar ne yaptığının bilincindeydi, ben değildim.

Nasıl bir istismardan söz ediyorsun, tam olarak fiziksel miydi?

Detaya girmesek. Öncesinde beraber kursu temizlerken Ergenlik çok zormuş oğlum, tutamıyorsun kendini" tarzı bir şeyler söylemişti ama küçük olduğum için anlamamıştım, zaten ergenliğe de çok geç girdim. Şakayla, oyunla sanki güreş yapar gibi başladı ama sonra kaba kuvvet kullandı. Üzerime abandı, altına aldı, hiç kımıldayamadım, çok bağırdım ama sesim çıkmadı, çok korktum, canım da çok fena acıdı.

Ne yaptın, şikâyet edebildin mi?

Hiçbir şey yapamadım, çok güçlüydü, çok seviliyordu hocalarca, şikâyet etsem daha büyük kötülükler yapabilirdi. Korktum, susup içime kapandım, keşke kavga çıkarsaydım, müdüre söyleseydim ama yapamadım. Benim hayatım hep acılarla doluydu, kimsenin duyup acımasını istemedim. Annem babam ayrılmış, üvey annem bana neler etmiş, önce babam bırakıp gitmiş, sonra abim; şimdi de üzerime çullanmışlar. Tüm bunları bilsinler istemedim, acılarımı sakladım.                               
 Ortaokulu ve liseyi hep yatılı kursta okudum, iki haftada bir eve gidiyordum, hafta sonları. Sonra iki yıl hafızlık için, iki yılda hocalık için okudum. On dokuz yaşına kadar aynı kursun çatısı altında yaşadım. O olaydan bir yıl kadar sonra yakın arkadaş gördüğüm bir çocuk, aklımdan bile geçmezken beni ayartmaya kalktı. Çok zoruma gitti, tek güvendiğim arkadaşımın da, "Hadi biz de erkekliği deneyelim, abiler deniyor" diyerek penisimi avuçlamasını, ağzına almak için gösterdiği çabayı, dünmüş gibi hatırlıyorum. Bu çok fazla gelmişti, çok yara aldım. Sonrasında bir daha hiç fiziksel bir şey yaşamadım ama bunlar çoktan beni OKB'ye sokmuştu. Bunu şimdilerde anlıyorum. Verdiğim çoğu kararın arkasında durmazdım. Aşırı titiz, aşırı düzenliydim. Gölgemden bile korkardım.

10
HALİM

"Bana tecavüz edeni arabaya aldık tenha bir yere gittik..."

        Halim yirmi üç yaşında, İlahiyat Fakültesi mezunu. Yaşadıkları ve deneyimleri çok ağır gelse de mücadele edip kazanmış genç bir adam. Öyle bilge tavırları var ki etkilenmemek imkânsız. Anasız babasız yaşamış. ¥atlı okullarda okumuş, üvey anne şiddeti görmüş. Taciz ve tecavüzle tanışmış daha çocuk yaşta, onca travmaya rağmen karşımda sapasağlam durarak acılarını paylaştı. Başka bir çocuk aynı şeyi yaşamasın diye her şeyi yapmaya razı, her şeyi göze alabilir. Onu dinlerken yaşadığım stres, görüşmenin sonuna doğru müthiş bir rahatlamaya dönüştü. Çünkü tacizci zihniyetin karşısında aslanlar gibi duracak gençler de var aramızda.

11
           Yeniden merhaba herkese. Uzun bir aradan sonra kitabı siteye yükleme fırsatı bulabildim. Diğer yazımda da -linkini buraya koyacağım -( https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2257.0 ) belirttiğim üzere kitap eksiksiz bir şekilde buraya koyacağım ve artık kitaptaki yazılanlarla benim kendi kalemimden yazdığım hayat hikayemi karşılaştırmak size kalmış. Biz bu kitabın çıkışını dörtgözle bekledik. Hatta ilk çıktığı zaman da çok sevinmiştim hemen sipariş verip ilk başta kendi hikayemi okumaya koyuldum ama ilk hayal kırıklığım da o anda olmaya başlamaya. Hüseyin Hocamın isminin geçmemiş olması beni derinden üzdü. Lakin yinede okumaya devam ettim. Bazı yerlerde eksik ve hatalar gördüm, kendi hayat hikayem açısından. Evet ben kuran kurslarında tecavüze uğramış biriyim ve bunun sonucunda da eşcinsellik sorunu yaşayan birisiyim lakin benim niyetim bütün kuran kurslarını kapatalım da sorun çözülsün değildi. Benim eşcinsel hayat hikayemi İklim Bayraktar'a anlatmakta ki gayem eşcinsellik sorunu yaşayan daha fazla insana ulaşıp daha çok kişiye "Bak ben de bunları yaşadım lakin yılmadan buralara geldim. Sende kalk ve eşcinsel terapiye gel" demekti ama kitap benim hayat hikayemi alıp sanki "Bütün kurslarda bu tacizler oluyor, en iyisi biz kursları kapatalım" meselesine getirmiş. Eşcinsellik sorunu yaşayan insanlar ve eşcinselliğin terapisine yönelik çözüm arayışında olan kişilere dair hiç bir katkıda bulunmamış. Siz de okuyunca anlayacaksınız ne demek istediğimi...
İYİ OKUMALAR

12
Kardeşim eğer buraya kadar cidden okuduysan anla ki iyileşmek elbet mümkün ama o kadar da kolay bir şey değil. Hayat bizi halen sınıyor ve de sınamaya devam edecek. Pes etmeden bu yola devam edeceğiz biz de. Bak yukarıda sevgilimin dahi olduğunu söyledim. Bunlar mümkün ve olabilecek şeyler. Artık kafanda acaba iyileşecek miyim diye de sorular olmasın. İyileşmenin merkezini biliyorsun. Terapilerle bu kesinlikle mümkün. Kendine güven ve sabret. ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR...
                           HALİM

13
YENİDEN TERAPİDEYİM

    TEKRARDAN BE TEKRARDAN

    Tekrardan İstanbul'dayım. Özlemişim bu memleketi, stresini, telaşını, hemencecik akıp giden zamanını... Yorucu bir şehir olduğunu daha iner inmez hemen hissetmeye başladım. İnsanların bir geçim sıkıntısı içerisinde olduğunu, rahat olmayan rahatsız hayatlarında gayet rahat olduğunu yavaş yavaş gezerken anlıyor insan. Ama özlemişim işte bu hayatı. Monoton bir hayat yaşamaktansa başka şehirde, bu şehrin karmaşasında yaşamak daha iyi olabilirdi. Evet insanlar hep şikayet eder bu tarz şeyleri. Ama İstanbul'u da İstanbul yapan budur işte. Neden insanlar gitmiyor da ısrar ediyor bu kadim şehirde. İşte bunun altında da bir sır yatıyordur elbette.

    Neyse İstanbul güzellemesinden sonra gelelim asıl mevzuya. İlk önce galiba terapiye geç kalıyorum. Anlamıyorum 30 km yol için 1 buçuk saat önce çıkıp nasıl yetişemiyorum :D. Herhâlde unutmuşum buranın trafiğini. Bir yıl oldu yaklaşık terapiye gitmeyeli. Çok zor zamanlarım oldu, çok kötü dönemler de atlattım tabi bu zaman içerisinde. Hep aklımda sorular oluyordu Hk ya sormak istediğim. Size de tavsiyemdir bence aklınıza gelenleri not edin.
Çünkü ben etmedim ve şimdi hepsi aklımdan gitti :D. Ama yine de soracak sorularım var tabi. Sonuçta aradan koskoca 1 yıl geçmiş elbet bulunurdu bir şeyler. Hk ile ilk tanıştığımızda buraya geliş gidiş bile bir terapidir deyişini hatırlıyorum da cidden öyleymiş. Bunu çok daha net anlıyorum artık. Keşke imkanım olsaydı da her hafta gelip gitseydim ama hayat bazen sizi o kadar zorluyor ki. İyileşmek istiyorsunuz ama yine de önünüze engeller çıkarmaktan vazgeçmiyor. Ya bırak işte iyileşeyim artık ne alıp veremediği var senin benimle derken hayata söverken buluyorsunuz kendinizi. Lakin odun yanında kül olur, insan yanınca kul olurmuş. Yani zorluk olmadan da kolaylık olmuyormuş. Buna ben de tam alışamadım ama dünyanın kanunu mu nedir artık her neyse düzen böyle işliyor.  İşte terapiye 10dk kalmışken benim hala yarım saatlik yolumun olması da işin komik yanı tabi :) hazır metrodayken de size bir kaç şey yazayım dedim. İşte hala terapiye giderken ki heyecanım geçmedi mesela. Ama geçmesini de istemem gerçi. Heyecan olmadan yaşanmıyor bu hayat. Neyse önsöz bu kadar yeterli. Gerisini terapide sonra anlatırım.




 
    TERAPİDEN SONRASI

   Eveeet güzelce geç kaldığım için azarımızı işittik :(  elbette çokça da bahanem vardı ama hiçbiri kabul görür değildi. Ki bu konu üzerinde çokça da durmuştuk aslında. 1 yıl içerisinde değişmiştim evet. Artık tembelleşmiş biriydim. Bunu terapide fark ettim. Geç kalamam da bu sebepten dolayıydı. 1 saat daha erken kalkamaz mıydım kalkardım ama ben geç kalmayı tercih etmiştim işte. Genelde bizim gibilerde de bu varmış zaten. Bahane üretmeyi seviyoruz işte. Sonra günlük yaşantıma baktım ve gerçekten çokça da bahane üretmeye başlamıştım artık. Anlaşılan yeni görevimiz de bu bahaneleri üstüne gitmekti. Bahane üretmek yok çözüm var. Çözüm odaklı olacağız ki yol kat edelim bu yolda. Kısa ve öz şekilde anlattım bir saati biliyorum. Ama en can alıcı noktalardan bahsetmek bence daha yararlı. Öyle işte :) terapiye geç kalmayın






 SONRA Kİ TERAPİM

BABA GİBİ BİR SARILMA

Bu kaçıncı terapi ben de bilmiyorum ama artık Hüseyin hocanın yeri gittikçe derinleşiyor bende. Son terapiye başlarken her zaman ki yakarışlarımız vardı ikimizin de dilinde. Bizi anlamamaları, gerekli hakları vermemeleri ve bizi sanki lanetlenmiş bir kavim gibi görmeleri vardı sözlerimizi başında. Ama bu yakarışlar bittikten sonra asıl mevzuya girdik tabi. Benim içimdeki feryadın gözyaşlarıyla dışarıya çıkması da diyebiliriz. İçimdeki sesler beni dünyada iken cehenneme soktuğu için hiç rahat edemiyordum şu hayatta. İçimde bu hislerden dolayı hep bir cehennemlik yürüyüşü vardı. Eskiden yaşanılan ezilmelerin şu an acısını çekiyordum. Ah be küçüklüğüm bunca acıyı nasıl kaldırdın. O zamanlar tabi hiç farkında değildim bu acıların ama büyüyünce artık acılar bir bir ortaya çıktı. Ne de olsa kırıkların acısı sıcağına hissedilmezdi değil mi?
    Ben sordum dedim ki hocam ben neden hala böyleyim. Neden hala kendimi küçük ezik hissediyorum neden hala başka erkeklerin kollarına muhtaçmış gibi hissediyorum. Kendimden bir türlü emin olamıyorum. Neden neden neden derken birden şeytanın sesi olduğunu söyledi tabi Hüseyin hoca. Ve de sonrasında ilahi kelamın aslında nasıl olduğunu hatırlattı bana.
Bilmiyor muydum ki Allah kullarının umutsuz olmasını istemez. Bilmiyor muydum ki bir karanlığa düştüğün zaman aydınlığın da hep var olduğunu yeter ki senin umudunu yitirmemen gerektiğini. Elbette okumuştum bunları ama işte iş icraya gelince şeytanın seslerine hep kulak kabartıyordum. Bunlar tabi söylenirken içimdeki acı dayanamadı gözlerimden katre olarak düşmeye başladı. Ve Hüseyin hocam geldi kimsenin bana sarılmadığı gibi sarıldı. Hala etkisinden çıkamamışımdır çünkü babam bile bana sarılmamıştı. Aslında kimse öyle sarılmadı bana. Anladı yanımda oldu gözlerimden öptü. Kimse gözlerimden öpmemişti o da ayrı tabi. İçim çok farklı olmuştu garip bir duyguydu gerçi hiç yaşanmamış bir duygu tabi garip olur. Birisinin sizi anlaması yanınızda olması işte bu çok farklı duyguymuş. Yeniden yürümek için güç buldum bu sefer daha da gayretli daha da azimli olacağım. Araya giren bir yıl vardı sonuçta. 1 yıl neredeyse terapilere gidememiş ve de kendimi yalnız bırakmıştım. Bunun telafisi olaraktan daha da gayretli olarak daha bir azimle yola çıkacağım. Aslında bir yandan yolun sonuna yaklaşmış gibi hissediyorum ama içimdeki o diğer kişi beni bırakmak istemiyor. Sanki içimden tutup beni geri geri çekiyor. Değişmek istiyorum ama o hep aynı kalmak istiyor. Lakin bu sefer onun sesi değil ilahi kelama kulak vereceğim ve de değişmek ve yenilenmek için azmedeceğim. Hayat bu sonuçta elbet düşeceksin ama düştüğün yerde kalmak mı yola devam etmek mi işte o da bizim kararımız...
   Eski yazılarımı da okuyorum tabi bir yandan. Belli  mesafeler elbet kat etmişim ama bazen de düştüğüm olmuştur. Keşke İstanbul da olsam da her hafta gidebilsem terapiye ama bu da mümkün değil işte. Artık çalışıyorum bir işim var ve bırakıp gidemiyorum öyle. Evet belki benim iyileşme sürecim uzamış olabilir ama umudum asla tükenmedi. Bazen kendimi çok kötü hissettim eskiler canlandı gözümde ama eskilere tam anlamıyla da dönmedim asla. Kız arkadaşımdan ayrıldım onun travması oldu belki de bu yaşananlar ama bu da geçer ya hu deyip yoluma devam ediyorum. Bu yazıları yazmak için kaç tane olay oldu bir bilseniz. Şimdi iklim bayraktar bir kitap çıkarmış. Elbet istediğimiz şeyi yine başaramadık. Kitapta ismim halim diye geçiyor okursanız siz de buradaki yazıyla kıyaslayabilirsiniz. Bizim istediğimiz o kitap çıkasında daha fazla insana yardımımız dokunsun idi lakin işn içine siyaset girmiş anlaşılan.

14
YAZILAR

BAŞI OKŞANASI BİR KÜÇÜK

    Küçüklüğünün başını okşa derler mesela. Onunla sarıl helalleş diye. Ben karşıyım buna. Küçükken yara almış insanlar kendi mazilerine gidip o küçük çocukluğuna sarılınca düzelmiyor her şey. Kendimden biliyorum çünkü. Ben kendi küçüklüğümle her gün sarıldım ona nasihatlerde bulundum ama hiçbir işe yaramadı. Ne zaman ki psikoloğum bana sen çok güçlüsün, hayat seni galebe edememiş deyip gözümü açana kadar. İşte anladım ki o zaman insanın iyileşmesi için küçüklüğüne gidip onunla sarılmadan evvela onunla bir güzel konuşması lazımmış. Ona hiçbir şeyin onun suçu olmadığını, onun kimsenin günahı olamayacak kadar saf, temiz ve masum olduğunu, kendisinin bunca şeye rağmen hayatta olabileceği en iyi yer olmasa da gelebileceği diğer yerlere nazaran yine de güzel yerlerde olduğunu o küçük çocuğa anlatmak ve de anlatmakla kalmayıp ona bunu ispatlayıp inandırmak gerekiyor. Ona güç ve kuvvet aşılamak ve dahi ona artık gülmenin zamanının geldiğini söylemek gerekiyor. İşte bundan sonra küçüklüğüne sımsıkı sarılabilirsiniz. Bu sizin hakkınızdır artık. Ben kendi küçüklüğüme inip hepsini teker teker yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Ama biliyorum ki değişim zaman isteyen bir şeydir. Biz makine değiliz ki hemen bir saat içinde sorunları bulup çözelim. Hem bu sorunların bende oluşma süresi 20 yıl iken nasıl olurda bir ayda düzelme beklenebilir ki. Ama şuna da çokça inanıyorum ki eğer bütün benliğinizle değişmek ve artık güzel  bir şekilde yaşamak istiyorsanız ışık hızında bir süratle yol alacaksınızdır. Kendinize inanın ve ışığa gönül verin. Gönlünüz ışığa boğulsun ve içiniz aydınlansın. Mazinin karanlığına teslim olduğumuz yeter artık! Güç zaten bizim içimizdeydi ama keşfedemeden bilinmiyor işte. İçinizdeki gücü keşfetmeye çalışın ve artık ondan sonra da güzellikleri görün.
    Hayatta her şey karmaşık giderken insan bir çıkış yolu arıyor. İşte bu karmaşalar içinde belki de en zorudur eşcinsellik içgüdüleri. Bir türlü kendine hakim olamamak ve her daim kendinle çatışmak. Kendi kendine bir sürü söz verip de sonradan tutulamayan sözler içinde bir türlü ıstırap çekmek. Yeminler edip de o duyguları hissetmeyeceğine lakin sonra yemin kefaretlerini ödemek. Bilirim nasıl kahroluş nasıl ıstıraptır bu duygular. Sadece bir gününüzü değil de ömrünüzden her günü mahveden duygular. İnsanın hayattan hiç zevk almamasını sağlayan ve de intiharı dahi mubah gösteren duygular.
    İşte arkadaşlar bu duyguları yaşadım ben 6 yıl boyunca. Ki bu 6 yılım benim sonuç aşamasıydı hayatımda. Bu duyguların sebebini ise 3 yaşında yaşamaya başlamıştım aslında. Eşcinsellik bir doğallık değildi ki, sadece sonuç aşamasında var olan bir şeydi sebeplere bağlı kalarak. Sebepler seni böyle hissetmeye zorluyordu. Bu sebepler ise ta küçükken atılmaya başlıyor işte. Hiçbir suçu olmayan çocukların üstüne işte böyle ağır bir imtihan yükleniyordu daha o yaşta. Ama bizim güçlü olduğumuz demek ki o yaşta belliymiş ki bu sebepler bizim başımıza geldi. Çünkü herkes taşıyabileceği kadar yük koyar çuvalına.
    Ama şimdi biz kendi gücümüzü görmeyip hep başkalarına ihtiyaç duyuyoruz ve başkalarından istiyoruz bu yükü. Başkaları dediğim de hemcinsimiz işte. Onu daha güçlü daha kaslı daha yakışıklı görüp onu yükseltiyoruz gözümüzde ki bu da ters orantılı olarak kendimizi alçaltıyor aslında. Neden böyle bir orantı kuruyorum demeyin çünkü size bu öğretildi daha o küçük yaştan itibaren. Yaşadığınız sebepler bu sonucu doğurdu aslında. Kendimizle barışık olmamayı, kendimizi sevmemeyi, kendimizi küçük görmeyi, kendimizden nefret etmeyi işte bunlar öğretildi o küçük çocuklara. Ama işte tam da şu anda karar alarak bu süregelen örgüyü kırabiliriz. Çünkü dedim ya herkes kaldırabileceği kadar yük alır diye. Demek bu yükü kaldırabiliriz ki omuzumuza yüklenmiş. İşte şimdi tam da şu an da bu ağır yükü kaldırıp sırtımızdan atma ve rahatlama vakti. Bu zamana kadar taşıdık ve yorulduk. Tamam gücümüz var belli ki taşımaya ama artık bu çuvaldan kurtulup gücümüzü daha da güzel şeylere harcama vakti geldi.

    Nasıl kurtulurum ben bu illetten diyorsunuz belki de bu yazıyı okurken. Ben tamamen kurtulmadım belki daha ama inancımı ise kaybetmiyorum asla. İnanç arkadaşlar inanç her şeyi değiştirebilir. İnanırsa bir adam her şeyi değiştirebilir. Kendinize artık acımayı bırakın ve bir karar alın. Ne kadar kötü durumda olursam olayım değişmeyi kendime hak görüyorum ve değişim için kendime fırsat veriyorum deyin. Ve şunu da söyleyeyim bu değişim zamanında pat diye istekleriniz gitmeyecek ama yavaş yavaş bir şeylerin değiştiğini gördüğünüz zaman mutlu olacaksınız. Ben kendime şu an şunu söylüyorum ki. Bu hislerin sonucu 20 yılda açığa çıktıysa iyileşmek için de belli bir zamana ihtiyaç vardır demek ki. Ama şunu unutmayalım ki arkadaşlar bir fidanı dikmek için en iyi ikinci zaman olan şimdiye sahibiz. Geçmiş elimizden kaydı gitti ama şu ana sahibiz ve kıymetini bilip değişmek için çaba sarf edelim. Bu süreçte Hk dan yardım almak ise o kadar hızlandırıyor ki süreci anlatamam. İki aydır terapiye gitmediğim için bunu açık ve net şekilde farkettim. Ama imkanım olsa da her hafta gidebilsem keşke. Hk yı kendinize bir dost görün ve söylediklerine en samimi niyetle inanın.
    İşte değişimin anahtarı burada. İsterseniz korkarak da olsa bu anahtarı alıp korkularınız üstüne gidersiniz isterseniz de korkularınıza teslim olup bu duygularla bir ömür yaşarsınız. Hk ya gidemeyen arkadaşlar için ise tavsiye verecek olursam. Kendinize kızmayın arkadaşlar ha bu demek değil ki bu duyguyla barışık yaşayın. Ama kendinizin suçu değil bu sadece kendinizi hoş görün ve kendinizi alçaltmayın artık. İçinizdeki gücü açığa çıkarmaya çalışın. Ara sıra mesela bir iş başarınca aynaya geçip kendinize aferin deyin marketten bir çikolata alın ve tadını hissederek yiyin mesela. Güzel şarkılar dinleyin mesela Tarkan'ın geççek şarkısı gibi . İşte hayatı güzelleştirin ve her fırsatta Hk nın yanına gidip ona dertlerinizi anlatın ki zamanla da iyileştiğinizi göreceksiniz.
    Ben şunu diyebilirim ki eskiden kadınlara karşı hiçbir isteğim yokken şu an bir istek geliyor. Biseksüel diyebilirim kendime. Ve bu hetero olana kadar da vazgeçmek yok. Dedim ya hepsi bir süreç işte. Bu süreç ise tamamen sizin elinizde. İnşallah bu yazıyı okuyan herkesin bu illettten kurtulması dileğiyle.
KENDİNİZE İYİ DAVRANIN 






TERAPİYE GİDEMEDİĞİM ZAMANLARDAN BİR YAZI

    ESKİ HİSLER

    Hocam dün kendi kendime uzunca düşünürken eskiden sevdiğim hatta kendi kendime aşık olduğumu zannettiğim birine karşı hissettiğim o duygulara büründüm. Ve onları düşünmeye başladım. Şimdi öyle duygular yok tabi bende. Ki bu da sizin sayenizde oldu. İşte geçmişte yaşadığım duyguları düşündüm ve o anıların içinde kendimi hayal ettim tekrardan lakin bu sefer birinci şahıs gözünden değil de üçüncü şahısmışım gibi izledim olayları. Kendimi ne kadar alçalttığımı ve aczi yetimi gördüm. Kendimi küçük düşürmüşüm aslında. Aşkı arıyordum kendi kendimce ama yanlış kanallarda. Aklımda hep bir fanteziler vardı. Fantezi dediğim zaman yanlış anlaşılmasın hayal yani. Birini sevmek onun dokunması sarılmasını istemek falan illaki erotik bir şey olmasına gerek yok yani. İşte böyle böyle hayal kurarken ve eskiden yaşadıklarımı tekrar gözden geçirirken çoğu şey saçma gelmeye başladı bana. Kendimi bir farklı hissettim. Nasıl dedim! Nasıl kendime bunu layık görmüşüm diye geçirdim içimden. Ama kendime kızmadım çünkü hiçbir şeyi bilerek yapmıyordum. Ne öğretildiyse ve neden mahrum bırakıldıysam onunla hareket ediyordum. Sevgi açlığını başkalarıyla doldurmaya çalışıyordum işte. Ama üstad NFK nın da dediği gibi Gelme artık neye yarar demeye başladım ben de. Eskiden kurduğum bütün düşünceler şimdi saçma geliyor. Sanki başka bir kişiymişim gibi geliyor eskiden. Kurduğum düşler hayaller hepsi olması muhtemel olmayan şeylerden idi. Ama bu hayallerle sanki yaşıyormuş gibi hissediyordum. Ki buna yaşamak denirse. Her gün üzülüyor ve ağlıyordum. Birisine aşık olduğumu zannediyordum onun bu sevdadan habersiz olduğu halde. Olsa da zaten imkansızdı. Dedim ya imkansızlara hayal kuruyordum. Hayallerle mutlu oluyordum ama gerçekleşmeyeceğini anladığımda ise hayatın en mutsuz insanı oluyordum hemen. Şimdi ve şu halimle anlıyorum o zamanki hayallerimin ve fikirlerinin saçmalığını. Yeni kişiler ve yeni hayaller var artık hayatımda. Ama bu sefer çok dikkatli seçiyorum hayalimi ve kişilerini. Yok öyle aşık olmak ve onun üzerinden hayal kurmak. Artık gerçek var ben varım ve hayatım var. Eskisi gibi değilim ve artık dönmeyeceğim de o hayata. Kendime üzüntüyü hak görmeyeceğim. Mutluluk benim de hakkım deyip artık çıkıyorum bu sefer yola. Yanımda kimin olduğu umurumda da değil eğer tek çıkmaya korkmuyorsa insan yola, her şeyin üstesinden gelebilir demektir zaten. Yürüyorum bir yolda. Sonu nereye çıkar bilmiyorum ama mutluyum bu sefer. Eskisi gibi düşüncelerimin olmadığı ve artık normal insanlar gibi hayaller kurarak devam ediyorum yola. Kolay olmadı bunu fark etmek. Belki de en zoru buydu. Düşündüğün ve hayal kurduğun kişilerin yalan olduğu. Gerçek olmadığı. Ne kadar garip değil mi. Hayalini ve fantezisini kurduğunuz her şeyin yalan olduğunu kabullenmek. Eğer iyileşme nerede başlıyor derseniz işte tam olarak burada başlıyor. Kalbinize hakim olmaya başladığınızda siz de iyileşmeye başlıyorsunuz. Sonrası çorap söküğü gibi ama yavaş tabi. Biraz sabır gerektiriyor ama buna da değiyor elbet. Uzun zamandır terapileri gidemiyorum ama kendimi koyuvermedim bu süreçte. Kadınlardan artık çok hoşlanıyorum diyebilirim. Kendim dahi bazen inanamıyorum. Eski hayatım tamamen değişti eski ben değilim artık. Kadınlar o kadar hoş geliyor ki buradan bunu anlatamam bile. Evlenmeyi bile düşünüyorum artık bir çocuk sahibi olmak falan. Artık bunların hayali var aklımda. Erkeklere olan ilgi ve isteğim neredeyse sıfıra indi. Ha şunu da deyim sıfır olmadı arada geliyor aklıma ama bu benim iyileşmenin tam olmadığı anlamına gelmiyor çünkü artık hayatımda kadınlar var ve böyle de devam edecek. İnanıyorum ki hayatımda kadınlara karşı olan isteğim arttığı miktarda erkekler azalacak. Ki azalıyor da zaten. Ya şunu da söyleyim ki erkeklere olan isteğimiz aslında kendi güçsüzlüğümüz yüzden kaynaklı. Eğer kendi gücümüzün farkına varabilirsek onlara olan ihtiyaç da kalkıyor ortadan   isterseniz buna göre çalışmalarınızı yapın. Mesela bir erkek çekici geldiğinde sizin ondan daha üstün olduğunu düşünün. Zor ama düşünün ve isteğin azaldığını göreceksiniz.






    BAZEN YÜKSELİRKEN AYAĞIN TAKILIR YA...
    
HAYAT

    Hayat ne kadar da zor değil mi arkadaşlar. Ne kadar da yaşamak için gayret gerekiyor. Hem çok zor hem de tatlı bir hayat işte bu. Vazgeçemeyecek kadar güzel ama intihar etmeyi düşündürecek kadar da zor oluyor bazen işte. Neden neden diye soruların arasında boğulduğu oluyor insanın. Ben neden bunları yaşamak zorundayım diye her gün soruyoruz işte kendimize. Bu forumdaki bütün kardeşlerimin elbet bir hayat hikayesi var. Ve hepsinin de zorlu geçtiğini düşünüyorum. Çünkü gereği gibi yetiştirilseydik biz de bu duygulara mahkum olmayacaktır elbette. Bir yerde bize çokça yanlışlıklar yapıldı belki de yapılmaya hala devam ediliyor. Ebeveynlerimiz gereği gibi davranmadı, çok kolay bir şey olan başımızı dahi okşamadı bu vakte kadar belki de. Ama dostlarım bu hayat bu şekilde geçmez. Ki zaten intiharı düşünen kardeşlerim de olmuş mesela forumda onlar da aynı bu şekilde hayat gitmez deyip bu düşüncelere kapılıyor elbet. Ama bir çıkış yolu bir çıkış kapısı var elbet. Aramayı bilenler elbet bir gün bulacaktır istediklerini. Burada eğer bu yazıyı okuyorsanız ve de terapilere başlamamışsanız kesinlikle hemen terapilere başlayın. Yarın mesela alın biletinizi gidin İstanbul'a ve anlatın derdinizi. Dermanınız orada çünkü.
Evet bazen kötü geçecek günleriniz, bazen terapilerde ağlayacaksınız ama asla vazgeçmeyin. Ben kendimden örnek verecek olursam geçen ki terapi çok zor geçti benim için hem de baya. Ağlamamak için kendimi o kadar zor tuttum ki anlatamam. Belki üstümden 10 terapiden fazla geçti ama ben hala neden annem babam böyle diye soruyordum kendime. Ve acıyordum kendi küçüklüğüme. O küçük çocuk bunları elbette hakketmiyordu ama işte insafsız kişiler yaptı bunu. Ki garip olan ise ben hala babama çok saygılıyım ses çıkarmıyorum falan ama bu da değişecek. Bana taciz edenden hesap sorduğum gibi babamdan da hesap sorma zamanı elbet gelecek. Kendimi bu hislerin karanlığına gömmeyeceğim. Ümidimi yitirmeyeceğim hiçbir zaman. Eğer karşıda bir haksızlık varsa susmayın dostlar. Bu hayatta bize çok haksızlık yapıldı ve sustuk hep. Artık haykıralım acılarımızı. Kim olursa olsun kusalım artık içimizdeki o nefreti. Dikkat ederseniz hep üzülen taraf biz oluyoruz. Neden böyle olmak zorundaki. Eğer karşı taraf haksızsa bunun bedelini ödemeli. Cesaretimizi toplayıp haykırmak gerekli. Unutmayın cesaret korkmamak değil korkuların üstüne gidebilmektir. Onun için her birimiz artık cesur olmak zorundayız. Kendimiz için ve de ilerdeki ailemiz için tabi. İyileşmek elbet mümkün ama göründüğü kadar kolay değilmiş. Bir çaba ve gayret istiyormuş. Az kaldı inanıyorum bitecek bu dertler. Ve bana bu duyguları hissetmeme vesile olan herkes de hesabını verecek elbet. Korkak olmak için vakit yok artık.
 






   UZUN BİR ARADAN SONRA   

   YAŞAYAN ÖLÜM

    Uzun süredir yazı yazmıyordum. İçimi dökecek bir yer bir derttaşın olmaması ne kadar da kötüymüş. Şimdi kelimelerim inci inci dertler şeklinde dizilip dökülüyor satırlara. Bu satırlarda babasına veda edemeyen bir küçüğün haykırışları var. Üç yaşında terk edilmiş bir bebeğin hikayesi aslında bu. Ya kaç kere sordum biliyor musunuz kendime üç yaşındaki bir bebek nasıl terk edilir diye. Ama işte hayat insanlara bazen insanlık öğretemiyor ve terk edebiliyor bazı insanlar. Çok garip geliyordu bana eskiden ama şimdi anlıyorum. İnsan sevmeyince ölürmüş zaten. Ölüler de bir şey hissedemez ki. Ben de o yüzden öldürüyorum içimdeki o sevgiyi. Artık baba sevgisi olmayacak içimde artık sevmeyeceğim onu. Bu yaşıma kadar bana bir kere sarılmamış o insanı artık baba olarak görmeyeceğim. Ve başka erkeklerin koynunda aradığım baba sevgisini de rafa kaldıracağım artık. Benim kimseye ihtiyacım yok çünkü. Benim başkalarının sevgisine ihtiyacım asla olmadı çünkü.
Üç yaşında başlamıştı zaten hayatla meşakkatim ve o yaştan beri hep bir debelenmedeydim. Sınıfta en çalışkan evde en uslu olmalıydım gibiydi ama bitti o devir. Ne sınıftayım ne de kendi evimdeyim.  Üç yaşında ninesine verilen bir çocuktum ben acılar ve dertler içinde büyümeye çalışan. Tabi böyle kalır mı hiç, hayat ateşini iyice harlayıp üstüme geliyordu. Tacizler tecavüzler gurbetler ve hasretler hepsi bir aradaydı hayatımda. Zor oldu bu yaşıma gelmem. Ama geldim ve ayaktayım. Gücümü asla anlamasam da güçlüyüm kuvvetliyim. Ben babama rağmen sevmeyi öğrendim. Beni bırakıp giden anneme karşı affetmeyi öğrendim. Çok şey öğrendim bu hayattan acılarla. İyi tarafı ne biliyor musunuz kimse sizin gibi bakamıyor bu hayat penceresinden. Eğer bu dertten bir gün kurtulup kafanızı dışarı çıkarıp nefes alırsanız, kimse sizin gibi çekemez o havayı içine. Bu hayatın kıymetini acı çekenler biliyor dostlar. Evet hiçbir zaman hak etmiyorduk böyle yaşamayı, bu bana neden oluyor dediğimiz çok oldu isyanlara karıştı belki de dualarımız ama bu dertlerin sonundaki o ışık var ya. İşte o her şeye bedel. Ve de bu ışık için artık içimdeki o karanlık yarayı kökünden sökmeye karar verdim. Artık benim babam yok öldü, toprak attım üstüne. Artık beklentim de olmayacak, artık sevmeye de affetmeye de çalışmayacağım. Ben kendi hayatımda kendimle barışık olarak yaşayacağım. Üç yaşındaki bir çocuğun hiçbir suçu olmadığı halde bunca eziyet ettiler bana. Ama artık yeter kendime bunun daha fazla yapılmasına müsaade etmeyeceğim. Ve de dönüşeceğim en çok olmak istediğim o insana. İçimdeki saflığa döneceğim ve aydınlığa koşacağım. Çok zor geçti belki bu dönem. Hem de ne zor biliyor musunuz. Kaç kere yastığı ıslattı gözyaşlarım kaç kere dua ettim değişmek ve farklı hissetmek için.
Kaç kere neden neden diye inleyerek yattım sabahlara. Ahhh o acılar çok farklı acılar. Hüseyin hoca diyor ya hani hayattaki en büyük imtihan diye. Cidden öyle dostlar cidden. Sizi en iyi ben anlıyorum. Ama pes etmeyeceğiz ve hep beraber başaracağız bunu. Bir hayalimi de paylaşıp bitirmek istiyorum. Eşimi almışım bir akşam yemeği yiyoruz ve de arkadan bizim en çok sevdiğimiz bir şarkı çalıyor eşimi dansa kaldırıyorum dans etmeyi bilmesem de. beraber dans ederken hooop çocuklar BABA diyerek aramıza atlıyorlar. Alıyorum çocuklarımı onlarla dans edip oynuyoruz ve ben çocuğumun kokusunu çekiyorum içime için için. Tam o anda hayat duruyor işte. Ve de hayal olsa bile çocuğumun kokusu geliyor burnuma. İşte dostlar hayal edelim hayal edelim ki gerçekleşmesi muhtemel olsun. Hayal edelim ki iyileşmemiz daha çabuk olsun

15
TERAPİ
   Kaçıncı terapi oldu inanın ki bilmiyorum. Artık saymıyorum zaten. Sırf sohbet etmek dertleşmek için bile gidiyorum Hüseyin hocanın yanına. Güzel haberlerim de var elbet. Bu zaman zarfında ilk kez kadınlara karşı bir şeyler hissettim. Ki bir kız arkadaşım da oldu. Ya inanın ki nasıl duygu bu tarif edem. Biraz tabi tecrübe etmem gereken konular olacak elbette ama sonuç olarak bir şeyler değişiyordun yavaş yavaş. Artık hakkımı arayabiliyordum. Hatta benim arkamdan laf söyleyen biriyle bile hiç çekinmeden kavga etmişliğim bile oldu. İşte dostlar hayat değişiyordu. Açıkçası eski hislerim tamamen kayboldu diyemem ama o kadınlara karşı duyduğum hissin ortaya çıkması bile beni o kadar mutlu ediyor ki artık onlar kafama bile gelmiyor. Çünkü ihtiyacım kalmamıştı bir erkek bedenine. Onların o kaslı kıllı kilolu vücutlarında güç aramayacaktım. Onlar gibi olamadığım için onlarla beraber olmak istiyordum ama artık onlar gibi olmaya da ihtiyacım yoktu. Artık eski gereksiz fantezilerin yerini de evlenirsen odamın rengi şu olsun almıştı.

Sayfa: [1] 2