1
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / Ynt: Eşcinsel Olma Korkusu Yaşamak: Öze dönüş çabası
« : 15 Nisan 2022, 11:33:58 ös »
Yeniden doğuş bu, vazgeç kendinden...
Evet, bu yola çıkarken mottomu Sertab Erener'in çok sevdiğim Ateşle Barut şarkısında geçen; "Yeniden doğuş bu, vazgeç kendinden" olarak belirlemiştim. Bundan tam 1 sene önce yolda nelerle karşılaşacağımı, nelerle yüzleşeceğimi, nasıl bir benlik kazanacağımı bilmeden vurmuştum kendimi yollara...
Bu süreç adeta beni yeniden ergenliğe sokmuş gibi oldu, ruhumu, vücudumu, sınırlarımı tanımaya başlamıştım. Değiştiremeyeceğimi zannettiğim huylarımı değiştirip, bu sefer kendi için yaşayan bir benlik yaratmıştım. Biraz önce hani demiştim ya yeniden ergenliğe girdim diye. Her ne kadar sevmediysem de 32 yıl boyunca yaşamadığım rüyalanma (kamyon devirme) olayını bile yaşayarak sevinir bir hale gelmiştim. Bunda pornografiden uzak durmanın etkisinin de olduğu biliyorum tabi Yeni dünyamda çok mutluydum, diğer yarısını arayan süreçteydim. Eski benden eser yoktu şimdi...
Bir önceki yazımda sevgili aday süreçleri, girişimlerimden bahsetmiştim. Korkmadan kendime ve karşımdaki insanlara bir şans veriyordum. Bu çabaların neticesinde; uzun zamandır bana önerilen bir aile dostunun tanıdığına şans vermeye karar vermiştim. Kasım ayında öncelikle Whatsapp üzerinden gerçekleşen görüşmeler akabinde yüz yüze görüşmeye karar verdik. Yazışmalarda olumlu yönde bir elektrik almıştım. Tarihi belirleyip buluşma günü geldiğinde, onu beklerken uzun yıllardır yaşamadığım heyecanı yaşadığımı farkettim. Önceleri içimde muhabbet nasıl gelişir, nasıl devam eder diye tereddüt varken; zamanın su gibi aktığını, muhabbetin sardığını gördüm. Çok uzatmadan bir kaç gün sonunda tekrar bir buluşma ayarladık, beraber yemek yedik. Buluşmada nasıl rahat olduğumu, terapilerden öğrendiğim kendi gibi doğal olmanın spontane geliştiğini gördüm. Onun yanında hem çocuk hem olgun olabiliyor, kendimi rahat ifade edebiliyor, mizah yönüyle eleştiri yapabiliyor ve lafımı istediğim gibi şakacı bir biçimde, kırmadan anlatabiliyordum. O gün bana karşı öncelikle sosyal medyada kız arkadaşlarımla olan fotoğraflarımı görmesi ve çok sosyal olmam yönünden tereddütle yaklaştığını ama buzdağının görünmeyen kısmını artık gördüğünü ifade etmişti. Bilmiyordu ki bir terazi bunu unutmaz ve ileride şakalaşırken bile kullanır. Derken diğer buluşmada artık kafalar netlik kazandı ve bir ayı bulmadan sevgili olmaya karar vermiştik... Günler günleri kovalarken her buluşmada fikir olarak tamam budur demeye başlamıştık. Beni onda cezbeden şey dişi yanımı bulmam oldu, yıllardır evlilikle ilgili hep kendi kafamda şunu derdim; "Evlilik bir evi, bir hayatı paylaşmaksa kafa dengi birini bulmazsam benliğim ölür, benden geriye eser kalmaz". Evet aynı evde vakit geçirmek vardı biriyle ama bundan zevk almalı, eğlenmeyi bilmeli, yeri geldiğinde her konuyu çekinmeden paylaşabilmeli, karşımdaki insanın beni anlayabileceğini bilmeliydim. "Nihayetinde böyle biri varmış, ruh eşimi bulmuşum" dedim artık. Hep kaderden bahsedeler ya, karşına çıktığında ağzın, dilin bağlanır diye. Nasıl olacak o iş derdim. En sonunda kader beni buldu, önceden gözümde büyüyen, çekindiğim bir gün ailesiyle tanışırsam ne yapacağım fikri vardı kafamda. Ama Ocak ayında bir baktım ailesinin karşısındayım. Hala o günkü rahat kişi ben miyim diye düşünmüyor değilim. Olabildiğince rahattım yanlarında, hiç yabancılık çekmedim, muhabbetin dibine vurdum. Sonra o benim ailemle tanıştı ki, bu benim için çok özeldir. Hiç bir sevgilim bu zamana kadar ailemle tanışmamıştı. Derken sülale boyu tanışmalar yaşandı. Artık herkes bizi biliyordu. Onun yanında kendimdim, yıllarca içimde saklanan erkek çıkmıştı dışarıya. Önceden bahsettiğim saçmasapan ereksiyon denemeleri vardı hani, Hüseyin Hocanın bana kızdığı "Kendi kendini mi test ediyorsun, erkekliğini sınıyorsun. Karşında bir kadın varda öyle mi başarısız oluyorsun" o günden sonra o söz kulağımdan hiç çıkmamıştı. Sevgilimle ilerleyen buluşmalarda hafif temaslar benim içimi gıcıklatmaya başlamıştı. Sonrasında ilk defa bir kadınla öpüşme deneyimini yaşamıştım ki derken yıllardır beklenen olay doğanın gereği olarak vuku bulmuştu Bir kadın artık beni tahrik edebiliyordu, hemde hayatımda hiç yaşamadığım bir şekilde kadınla olan temaslarımda mezi (zevk suyu) geliyordu artık. Aylar önce düşünmüş olduğum yakın temas gerekliymiş bana gerçekten. Bir ara düşündüm geçmişimi, yaşamış olduğum ilişkiler gerçek değilmiş aslında, bildiğin sevgililerimle kanka modunda takılmış, korkmuş ve bazı şeylere cesaret edememişim. Şuan daha bir cürretkar ve hevesliyim yeni bir ergen gibi. Kafamda geleceği planlarken, doğru kadını bulmuşken, onunla geçireceğin zamanları sabırsızlıkla beklerken umut doluyorsun. Babasının kanser hastası olmasından dolayı daha aileler tanışamadı, daha doğrusu anneler tanışıyor ama babalar tanışacak ve formaliteden bir tanışma faslı yaşanacak. Operasyon dolayısıyla bizim planlar dahilinde gitmedi olaylar, artık nişan olmasını ve adının konulmasını istiyoruz.
Artık kendimi hazır hissediyorum evliliğe, korkmuyorum. Şansıma kendim gibi olan birini de bulmuşken, onunla bir hayatı paylaşmaya ve çocuk sahibi olmak için sabırsızlanıyorum. Hatta evlilik teklifini bile yapıp, evet cevabını almıştım. Hızlı gidiyor gibi gelebilir ama senelerin bana kaybettirdiği hayatı artık kendim yönetmeliyim. Terapi süreci başlarken hoca, kimi 6 ay kimi 1 sene, kimi 3 sene sonunda iyileşiyor dediğinde, ben en uzak ihtimali düşünmüştüm hep kafamda. 1 Senede bu noktaya gelebildiğimi görüp, küllerimden doğduğumun gururunu yaşamak beni daha çok motive ediyor. Bir söz okumuştum terapiye başlamadan önce, "Ey insanlar tedavi olun! Allah nerde (veya ne zaman) hastalık yaratmışsa tedavi de yaratmıştır, öyleyse tedavi arayın." başka bir sözde "Kul Allah istesin ama tedavisini de arasın" gibi bir sözdü. Yani sadece ibadetini edip Allahtan beklemekle olmuyor, Rabbinden isteyip şifayı aramak gerekli. Bu süreçte dine yönelmenin ve şifayı aramanın birleştirici gücü olduğuna inanıyorum, iyileşmemde. Rabbimin takdiri ve kendimin gayretiyle çok şükür bu süreci mutlu sonla tamamlamak üzereyim. Gelişmeleri ara sıra aktarmayı düşünüyorum buradan
Evet, bu yola çıkarken mottomu Sertab Erener'in çok sevdiğim Ateşle Barut şarkısında geçen; "Yeniden doğuş bu, vazgeç kendinden" olarak belirlemiştim. Bundan tam 1 sene önce yolda nelerle karşılaşacağımı, nelerle yüzleşeceğimi, nasıl bir benlik kazanacağımı bilmeden vurmuştum kendimi yollara...
Bu süreç adeta beni yeniden ergenliğe sokmuş gibi oldu, ruhumu, vücudumu, sınırlarımı tanımaya başlamıştım. Değiştiremeyeceğimi zannettiğim huylarımı değiştirip, bu sefer kendi için yaşayan bir benlik yaratmıştım. Biraz önce hani demiştim ya yeniden ergenliğe girdim diye. Her ne kadar sevmediysem de 32 yıl boyunca yaşamadığım rüyalanma (kamyon devirme) olayını bile yaşayarak sevinir bir hale gelmiştim. Bunda pornografiden uzak durmanın etkisinin de olduğu biliyorum tabi Yeni dünyamda çok mutluydum, diğer yarısını arayan süreçteydim. Eski benden eser yoktu şimdi...
Bir önceki yazımda sevgili aday süreçleri, girişimlerimden bahsetmiştim. Korkmadan kendime ve karşımdaki insanlara bir şans veriyordum. Bu çabaların neticesinde; uzun zamandır bana önerilen bir aile dostunun tanıdığına şans vermeye karar vermiştim. Kasım ayında öncelikle Whatsapp üzerinden gerçekleşen görüşmeler akabinde yüz yüze görüşmeye karar verdik. Yazışmalarda olumlu yönde bir elektrik almıştım. Tarihi belirleyip buluşma günü geldiğinde, onu beklerken uzun yıllardır yaşamadığım heyecanı yaşadığımı farkettim. Önceleri içimde muhabbet nasıl gelişir, nasıl devam eder diye tereddüt varken; zamanın su gibi aktığını, muhabbetin sardığını gördüm. Çok uzatmadan bir kaç gün sonunda tekrar bir buluşma ayarladık, beraber yemek yedik. Buluşmada nasıl rahat olduğumu, terapilerden öğrendiğim kendi gibi doğal olmanın spontane geliştiğini gördüm. Onun yanında hem çocuk hem olgun olabiliyor, kendimi rahat ifade edebiliyor, mizah yönüyle eleştiri yapabiliyor ve lafımı istediğim gibi şakacı bir biçimde, kırmadan anlatabiliyordum. O gün bana karşı öncelikle sosyal medyada kız arkadaşlarımla olan fotoğraflarımı görmesi ve çok sosyal olmam yönünden tereddütle yaklaştığını ama buzdağının görünmeyen kısmını artık gördüğünü ifade etmişti. Bilmiyordu ki bir terazi bunu unutmaz ve ileride şakalaşırken bile kullanır. Derken diğer buluşmada artık kafalar netlik kazandı ve bir ayı bulmadan sevgili olmaya karar vermiştik... Günler günleri kovalarken her buluşmada fikir olarak tamam budur demeye başlamıştık. Beni onda cezbeden şey dişi yanımı bulmam oldu, yıllardır evlilikle ilgili hep kendi kafamda şunu derdim; "Evlilik bir evi, bir hayatı paylaşmaksa kafa dengi birini bulmazsam benliğim ölür, benden geriye eser kalmaz". Evet aynı evde vakit geçirmek vardı biriyle ama bundan zevk almalı, eğlenmeyi bilmeli, yeri geldiğinde her konuyu çekinmeden paylaşabilmeli, karşımdaki insanın beni anlayabileceğini bilmeliydim. "Nihayetinde böyle biri varmış, ruh eşimi bulmuşum" dedim artık. Hep kaderden bahsedeler ya, karşına çıktığında ağzın, dilin bağlanır diye. Nasıl olacak o iş derdim. En sonunda kader beni buldu, önceden gözümde büyüyen, çekindiğim bir gün ailesiyle tanışırsam ne yapacağım fikri vardı kafamda. Ama Ocak ayında bir baktım ailesinin karşısındayım. Hala o günkü rahat kişi ben miyim diye düşünmüyor değilim. Olabildiğince rahattım yanlarında, hiç yabancılık çekmedim, muhabbetin dibine vurdum. Sonra o benim ailemle tanıştı ki, bu benim için çok özeldir. Hiç bir sevgilim bu zamana kadar ailemle tanışmamıştı. Derken sülale boyu tanışmalar yaşandı. Artık herkes bizi biliyordu. Onun yanında kendimdim, yıllarca içimde saklanan erkek çıkmıştı dışarıya. Önceden bahsettiğim saçmasapan ereksiyon denemeleri vardı hani, Hüseyin Hocanın bana kızdığı "Kendi kendini mi test ediyorsun, erkekliğini sınıyorsun. Karşında bir kadın varda öyle mi başarısız oluyorsun" o günden sonra o söz kulağımdan hiç çıkmamıştı. Sevgilimle ilerleyen buluşmalarda hafif temaslar benim içimi gıcıklatmaya başlamıştı. Sonrasında ilk defa bir kadınla öpüşme deneyimini yaşamıştım ki derken yıllardır beklenen olay doğanın gereği olarak vuku bulmuştu Bir kadın artık beni tahrik edebiliyordu, hemde hayatımda hiç yaşamadığım bir şekilde kadınla olan temaslarımda mezi (zevk suyu) geliyordu artık. Aylar önce düşünmüş olduğum yakın temas gerekliymiş bana gerçekten. Bir ara düşündüm geçmişimi, yaşamış olduğum ilişkiler gerçek değilmiş aslında, bildiğin sevgililerimle kanka modunda takılmış, korkmuş ve bazı şeylere cesaret edememişim. Şuan daha bir cürretkar ve hevesliyim yeni bir ergen gibi. Kafamda geleceği planlarken, doğru kadını bulmuşken, onunla geçireceğin zamanları sabırsızlıkla beklerken umut doluyorsun. Babasının kanser hastası olmasından dolayı daha aileler tanışamadı, daha doğrusu anneler tanışıyor ama babalar tanışacak ve formaliteden bir tanışma faslı yaşanacak. Operasyon dolayısıyla bizim planlar dahilinde gitmedi olaylar, artık nişan olmasını ve adının konulmasını istiyoruz.
Artık kendimi hazır hissediyorum evliliğe, korkmuyorum. Şansıma kendim gibi olan birini de bulmuşken, onunla bir hayatı paylaşmaya ve çocuk sahibi olmak için sabırsızlanıyorum. Hatta evlilik teklifini bile yapıp, evet cevabını almıştım. Hızlı gidiyor gibi gelebilir ama senelerin bana kaybettirdiği hayatı artık kendim yönetmeliyim. Terapi süreci başlarken hoca, kimi 6 ay kimi 1 sene, kimi 3 sene sonunda iyileşiyor dediğinde, ben en uzak ihtimali düşünmüştüm hep kafamda. 1 Senede bu noktaya gelebildiğimi görüp, küllerimden doğduğumun gururunu yaşamak beni daha çok motive ediyor. Bir söz okumuştum terapiye başlamadan önce, "Ey insanlar tedavi olun! Allah nerde (veya ne zaman) hastalık yaratmışsa tedavi de yaratmıştır, öyleyse tedavi arayın." başka bir sözde "Kul Allah istesin ama tedavisini de arasın" gibi bir sözdü. Yani sadece ibadetini edip Allahtan beklemekle olmuyor, Rabbinden isteyip şifayı aramak gerekli. Bu süreçte dine yönelmenin ve şifayı aramanın birleştirici gücü olduğuna inanıyorum, iyileşmemde. Rabbimin takdiri ve kendimin gayretiyle çok şükür bu süreci mutlu sonla tamamlamak üzereyim. Gelişmeleri ara sıra aktarmayı düşünüyorum buradan