Eşcinsel Terapi Forum - Psikolog www.huseyinkacin.com
Eşcinsellik => Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) => Konuyu başlatan: psikolog - 15 Haziran 2024, 02:03:09 ös
-
İlk seferinde bu arkadasimi erotize etmemeyi basarmam aylarimi almisti. Bu sefer bir haftami aldi
Bazi seyler eklemek istiyorum.
Kizlara ilgim gercekten bitti. Hatta ruyamda erkek gordugumu, bir erkekle gorustugumu vs de daha once sizlere anlatmistim burada.
Ve sunu fark ettim. Beyin yeni bir sey denemeye basladiginizda konfor alanina geri donmek istiyor hemen. Burada bahsedilen sey de tam olarak bu. Bende ilk defa erkeklere dair hisler olusmaya basladiktan sonra bu huseyin hocamizin arkadas ol dedigi kizin yanina oturunca falan tekrar uyarilmalar basladi. Aylardir olmuyordu. Bunu fark edince duzelmiyorum olmuyo vs vs diye depresyona girdim, 1 haftadir eve kapanmiştim.
Bu arkadasimi aylardir hic erotize etmemistim. Aylardir gercekten cok guzel arkadaslik yurutuyorduk. Ve simdi yanina oturunca uyariliyorum, ruyama giriyor vs vs
Ve bunlar erkeklere dair hayatimda ilk defa hislerim gelistikten hemen sonra oluyor..
Mum kendi dibine isik vermiyormus, onu fark ettim. Kendimde olani gorememisim herkestekini gorebilirken. Beynim konfor alanina donebilmek icin ugrasiyor aslinda..
Bunu fark edince hemen arkadasi arayip buluşmak istedim. Bulustuk. Aklimda surekli Huseyin hocanin korku escinselliktir sozleri yankilaniyordu. Biliyordum ki yanima oturcak ve ben etkilenecegim yine. Dedim ki korkmamalisin, beynin bilerek yapiyor. Onu yenmemiz lazim. Oturdu yanima saatlerce oturduk. Buyuk bir savas verdim.
Ve simdi, erotize etmem azalmaya basladi hizli bir bicimde.. diyecegim odur ki, siz duzelmeye basladiginiz an beyninizle bir savasa da giriseceksiniz. Sizi geriletmek icin elinden geleni yapacak. Sakin olmuyor vs diye tereddute dusmeyin.
Siz iyilesmeye, karsi cinse hissiyat gelistirmeye basladiginiz an beyniniz sizi dusurmek icin caba sarf edecek. Fakat her kalkisiniz bir guc olacak size, her seferinde daha da guclu kalkacaksiniz.
Erkeklere hislerim artmaya basladiktan sonra yine beynim kizlara yani konfor alanina donmek isteyecektir. O zaman tekrar savasacagiz kendisiyle. Konfor alanina dondurmeyecegim onu.
Ama bu sefer daha da kisa surecektir
Boyle boyle bu is iyice azalacak. Heteroluk artacak
https://www.youtube.com/watch?v=_FoBkmBGqzE
-
Yani yüzde yüz duzelme diye bir sey aslinda yok, olmasi da gerekmez. Cunku surec anlattigim gibi isliyor. Siz duzeldikce konfor alaniniz olan escinselliginizi alevlendirecek beyniniz. Tekrar onu yenip savasa devam edeceksiniz. Eger beyniniz sizi konfor alanina geri dondurmeye calistiginda escinsel iliskilere vs girersiniz beyniniz konfor alanina donmus olur. Terapi sureciniz de yara almis olur.
Yani aslinda siz karsi cinsle saglikli iliski kurabiliyorsaniz bu is bitmistir demektir. Bu sebeple yuzde yuz iyilesme var mi, insanlar iyilesmiyor yuzde yuz demek ki vs demek inanilmaz sacma ve gereksiz
-
Ve iki konudan bahsetmek istiyorum.
Birincisi gruptaki eşcinsellere dair.
İkincisi de burada olan anne babalara daha doğrusu grupta olan ve eşcinsel olmayan, düz cinsel olanlara ilişkin bir konu. Ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir konu.
Birinci konu:
Ben bu yaptığımız isin yani eşcinselliğe dair dönüşüm terapisinin yüceltilmesi konusuna çok kızan bir insandım. Eşcinsel danisanlara da içten içe kiziyordum ne sanki yani tek sen mi hastasin herkesin bir psikolojik sikintisi var seninki de bu, alti ustu huseyin hocanin verdigi gorevleri yapacaksin diye. Eşcinsel danışmanlar bu gruba içlerini dökerken başka danışanlara, ya da gruptaki baska anne babalara saldirmalarinin, topluma sinirlerinin, huseyin hocaya nefretlerinin, yaptiklari hareketlerin, terapi surecinde getirdikleri cinnet sureclerinin, terapide gerilememek icin verdikleri savasi danisanlarin gözlerinde buyutteklerini dusunurdum. Ve bu sebeple kizardim onlara. Hatta çoğu zaman da buradaki arkadaslarin terapi sureclerinde yaptiklari hatalara, dustukleri gafilliklere kizmistim. Yapacagin tek is düşmemek yoluna devam etmek vs diye.
Meğer sebebi onlari anlamıyor olmammış. Yani aslinda her sey yeni başlamış benim icin. Ben bittiğini dusunurken yeni basladigini fark ettim savaşimin..
Beynimde erkek sekmesi ilk defa acildigi vakit onlarin nasil bir zorlukla savasmaya basladiklarini cok daha iyi anladim suan..
Gruba saldiran, lgbt propagandasi yapan, anne babalara saldiran, kendine yardim etmeye çalışan danisanlara saldiran, uçuk kacik fikirlerini surekli gruba yazip danisanlari sinirlendiren vs vs gruptaki tüm arkadaşlar..
Önünüzde saygiyla eğiliyorum. Hepinizi cok iyi anladim. Sizlere zamaninda cok da kizdim ama vallahi yeni anladim, anlayabildim. Önceki kizdigim arkadaşlar, hepinizden ozur diliyorum teker teker. Anlamamistim.
Gruptaki düzcinsellere demek istedigim hususa gelirsek
Bakin sevgili anne babalar, ya da grupta herhangi bir sebeple bulunan düzcinsellere sesleniyorum şuan.
Eşcinsellerin içinde bulunduğu terapi sürecini anlayabilmeniz için yazıyorum.
Evlisiniz ya da değilsiniz. Şimdi evli olduğunuz, ya da da ömce iliskinizin olduğu karşı cinsleri bir düşünün. Ve şimdi de yakın arkadaşınız hemcinslerinizi düşünün. Eşcinsellere yönelik dönüşüm terapisinde yapilan şey şu, sizi karinizdan/kocanizdan boşayacagiz, onunla arkadaş kalacaksiniz ve sizi en yakin arkadasinizla (Evet, hemcinsiniz!) seviştireceğiz!!
Bunu sadece bir an hayal etmenizi istiyorum. Gözünü kapatin ve düşünün. Anladınız değil mi? Bu grupta bulunan insanların, belki de çocuğunuzun geçirdiği süreç.. hic ama hic kolay bir şey değilmiş. Hem de hiç! Kucumsenemeyecek kadar kutsal üstelik! Onların gruptaki patlamalarina sert karşilik vermeyin! Sinirlenmeyin! Alttan alin! Onlar şuan kendi beyinleriyle savasiyorlar ve yaptiklari şey gerçekten çok zor. Zormuş.. bilmiyordum ki, nereden bilebilirdim?
Gruptaki bir danişan bana "Sen sevişmişsin, ben sevismedim senden nefret ediyorum kaybol" diye mesaj atarken ne demek istedigini nereden bilebilirdim ki? Anliyorum ama yemin ederim anladim.. Şuan ben de nefret doluyum. Herkese. Gruptaki, hatta sokaktaki her bir insana. Annelere babalara, cocugunuzun basina bunlarin gelmesine sebep oldugunuz icin. Ya da benden daha ileriki asamada olan danisanlara, benden daha ileride olduklari icin. Benden daha gerideki asamada olan danisanlara, daha bu yasadigim zorluklari yasamadiklari icin. Ya da disaridaki normal insanlara, sadece karşi cinsle sevisebildikleri icin!!
Ben bunlarin farkinda olmayip gruba kusabilirdim bu sinirimi. Ama farkindayim ve kusmuyorum.
Fakat başka bir danişan bu kadar farkindalikli olmayabilir.. lutfen anlayiş gosterin. Anlamiyorsaniz da çıkışmayın.. birakin lgbt propagandasi yapsin, birakin 1000 kadin istiyorum desin, birakin gruptaki anne babalara saldirsin, birakin.. ne istiyorsa yapsin grupta... cunku hincini alabilecegi tek yer burasi.
Sizleri seviyorum. Sonuna kadar okudugunuz icin tesekkur ederim.
Eger ben de bir gun saldirirsam kendimi kaybedip gruptaki herhangi bir seye. Bana da hatirlatin olur mu? Cunku yeni basladigimi hissediyorum, erkek sekmesi yeni acildi ve beynimle daha cok savas var onumde. Her seferinde daha da guclenecegim ama dusebilirim de allah korusun. Dusebilirim, buraya gelip ben de kin kusabilirim. Kizmayin, alttan alin, bana da hatirlatin.
-
Tüm yol bundan ibaret aslında. Ben oyunu çözdüm! Şuan kendime uyguladığım yöntem aşağıda yazılmıştır. Bizzat tecrübe ediyorum. Evet, bu yazıyı hayatınıza uygulayabildiğiniz vakit bu lanetten kurtulacaksınız!
Hakiki ve samimi dostlukta; "erotizm" ya da "aşık olduğunu" hissetme yoktur! Samimi dostlukta saygı, destek, güven, anlayış vb. değerler vardır. Dolayısıyla samimi dostluk asla eşcinsel sevgiye veya ilişkiye kurban edilmemelidir. Burada en önemli noktalardan bir tanesi de eşcinsel erotik çekim duyulan kişiyle tanışılıp, dostluk yoluna gidildiğinde şayet o kişi de tam anlamıyla heteroseksüel yapıda ise bir süreden sonra eşcinsel erotik çekimde gözle görülür azalma ve sonunda tamamen bitme yaşayan çokça yaşanmış örnek vardır. Burada en mühim nokta ise eşcinsel çekim duyulan hemcinsin tam anlamıyla heteroseksüel olması/hiçbir manipülasyona kapılmaması ve hiçbir erotik açılmaya fırsat vermemesi gerekmektedir. Eşcinsel bireyin kendisine akıl oyunu oynadığı en mühim nokta ise bu dostluğu "ileri düzey bir dostluk" olarak nitelendirip cinsel ilişki olmasa bile gizliden aşık olma gibi bir sürece girmesidir. Bu süreç bireyin kendisini kandırdığı, arada eşcinselliğin olmadığına dair bir hissiyata girdiği ve fakat bal gibi de gizli eşcinsel hisler duyduğu bir süreçtir. Bu süreçte, gerçekten ve samimiyetle neler hissettiğinin farkına varan eşcinsel birey, heteroseksüel arkadaşıyla arasındaki ilişkide "cinsel ilişkiden" vazgeçtiği gibi "gizli aşktan" da vazgeçebildiğinde işte o zaman hakiki dostluk bağı kurulmuş olacaktır. Bu durumda eşcinsel bireyin bilinçaltında, heteroseksüel arkadaşına karşı "Acaba zamana yaysak belki bir gün o da beni sever mi? Bir gün cinsel ilişki kurabilir miyiz?" tarzında gizli sorular bittiğinde hakiki dostluğa merhaba denilecektir. Kendisine erotik çekim duyulan hemcinsle erotizm olmadan hakiki bir dostluk bağı kurulabilecekken; bu dostluğu erotizme feda etmemeli ve bitirmemeli! Yeter ki yukarıda izah edilen "akıl oyununun" farkına varılsın.
Şayet bir süreç akışı yapılacaksa da: "Eşcinsel çekim duyulan kişiden kaçmamak, akabinde arkadaş olmak, akabinde kafada o "arkadaş" ile eşcinsel cinsel ilişki arzusundan vazgeçmek, akabinde akıl oyununa kapılmayıp "gizli aşık olma" etabını da atlatarak sonucunda eşcinsel çekim duyulan tam anlamıyla heteroseksüel arkadaş ile "hakiki dostluğa" ulaşmak şeklinde süreç özetlenebilir. Süreci baltalayabilecek iki önemli husustan bir tanesi çekim duyulan hemcinsin de eşcinsel hisler hissediyor olması/yahut eşcinsel manipülasyonlara kapılıyor olması, diğer bir tanesi ise eşcinsel bireyin yukarıda izah edilen kendi kendini kandırdığı akıl oyununu oynamasıdır. Bu iki hususta da tedbirli olunduğu sürece; yani hakiki dost olunmak istenen kişi tam anlamıyla heteroseksüel olunca ve hiçbir eşcinsel manipülasyona da fırsat vermedikçe ve eşcinsel birey de kendisine "gizli aşık olma" akıl oyununu oynamadıkça; eşcinsel çekimin yerini önce "arkadaşlığa" ve sonra "hakiki dostluğa" bıraktığı ve bu deneyimler arttıkça eşcinsellikten kurtulmak isteyen bireyin eşcinsel duygularının da dönüştüğü çoğu kere tecrübe edilmiştir.
-
Nesilsel travma, birisi tüm acılarla yüzleşecek ve gelecek neslin yolunu açacak kadar cesur olana dek nesiller boyunca taşınır.
Acı fark edilmediğinde bir sonraki nesle geçer. Birileri uykudan uyanıp bu hikayeyi değiştirene kadar kendini sabote eden davranışlar, sağlıksız başa çıkma mekanizmaları, toksisite ve istismara karşı tolerans normalleşmiş görünür.
Acı sizin tarafınızdan yaratılmamış olsa ve bu sizin hatanız olmasa bile, onu iyileştirmek sizin sorumluluğunuzdadır.
Bundan siz de yararlanacaksınız, çocuklarınız da. Bir sonraki adımda hikayeyi değiştireceklerin yolunu açmak bizim sorumluluğumuzdur.
Hüseyin hocamız hep diyor, eşcinseller aslında nesillerdir süren bozuk zinciri kırabilecek tek bireylerdir, aileye baş kaldıranlardır diye. Hepimizin ailesi bozuk. Bu zinciri sadece biz kırabiliriz, sadece biz başkaldırabiliriz!
-
BEN KİMİM / HAYAT HİKAYEM / NARSİZM GÜÇLENMESİ
Merhaba. Uzun bir yazı olacak. Fakat oldukça faydalı ve okuduğunuza değecek bir yazı olacak. Size hayat hikayemi, biraz babamı, eskiden oldukça alçakgönüllü hatta insanlara kölelik yapan bir insanken terapi sürecinde narsizmimin nasıl güçlendiğini ve bunun sayesinde eşcinsel hislerimden nasıl uzaklaştığımı, eşcinsel hislerimin sebebinin babamla olan ilişkimle nasıl ilintili olduğunu anlatacağım.
Bu kurban bayramında hic yapmadığım bir şeyi yaptım ilk defa. Her bayram oturur liste hazırlar, 50 kişiye teker teker mesaj atar, büyüklerimi arardım. Bu bayram anamı babamı bile aramadım, kimseye mesaj atmadım. Çok iyi hissettirdi bu bana.
Artık kimseyi alttan da almıyorum. Yanlış anlamayınız, özgüvensiz olduğumdan vs değil insanları alttan alma ve bu denli alçakgönüllü olma sebebim. Sebebi gerçekten insanlara kızamıyor olmam, empati yeteneğimin arşa çıkmış olması.
İnsanları davranışlarından çok iyi okurum. Karşımda bana küfreden birinin bile davranışlarını okur, akşamına affederdim. Ailem beni yetiştirirken çok yanlışlar yaptı, bilmiyorlar diye affettim. Kimseye kızmadım, kızamadım. Trafikte önüme kırana bile kızamadım, streslidir gergindir dedim.
Fakat şimdi, hayatımda ilk defa narsistliğimin bu kadar arttığını görüyorum. Eskiden insanlara ilk adımları hep ben atardım. Ne isterlerse yapardım, ölümlü dünya yaratılanı sev yaratandan ötürü gibi bir fikre sahiptim kimseciklere kıyamazdım. Kötülüğümü isteyenlere bile kızamazdım. Derdim ki muhtemelen şu şu aile sorunlarına sahip bu sebeple yapıyor bu davranışları. Ve dediğim her şey de çıkardı gerçekten. Kime ne tespit yaptıysam hepsi öyle çıkmışlardı, daha hiç yanılmadım.
Şuan şunu görüyorum, ben kimsenin psikoloğu değilim, evliya değilim, peygamber hiç değilim. İnsanların psikopatolojileri beni bağlamaz. İnsanların sadece bana karşı davranışları ilişkimizde hüküm verebilmeli.
Bunun üzerine kocaman bir temizlik seansı yaptım. Whatsappta nerede yalaka arkadaş grubu var, beni de not istemek için ya da nöbet kitlemek için vs eklemişler, bu sebeple ahbaplık ediyorlar hepsinden çıktım. Sildim gitti.
Bunlar bana yükmüş de fark etmemişim. Ne olacak sanki elime mi yapışır, balık bilmezse Hâlik bilir derdim gücüme de gitmezdi. İyilik yaptığımı, sevap kazandığımı vs düşünürdüm. Aslında kendi kendime evliyacılık-peygambercilik oynuyormuşum, gerizekalıymışım.
Babamın türlü hakaretlerine, yanlışlarına rağmen ben arardım hep. Atamdır derdim. Yoo ne alakaymış. Aramadım. Kurban bayramında da aramadım, doğum gününde de. İlk defa o geldi bana, mesaj atmış.
"Canım kızım seni çok seviyorum doğum günümde ve bayramda beni aramadığın için sana biraz kırıldım daha doğrusu çok kırıldım. Sana da kızmamın sebebi beni aramamandı."
Yazmış. Mesajı gördüm, tamam babacım yazdım. Sadece bu kadar. O da benim mesajımı görmüş, cevap yazmadı.
İlk defa babam bana seni seviyorum diyor. Mesajla da olsa dedi sonuçta, ilk defa.
Anladım ki ben insanlara koşulsuz sevgi verdikçe (ölümlü dünya yaratılanı sev yaratandan ötürü fikrimden dolayı) insanlar bana ihtiyacım olan sevgiyi ilgiyi vermiyormuş..
Hüseyin hocamızın kendi amfinden hoşlanabileceğin bir kızla yakın arkadaş ol tavsiyesinden sonra amfimdeki bir arkadaşla yakın arkadaş olmuştuk. Ama aramızdaki tüm etkinlikleri ben düzenliyordum, peşinden koşuyordum görüşebilmek için. O uygun bulursa görüşüyorduk. O ise beni çağırmıyordu hiçbir yere.. İstanbul'a, Hüseyin hocaya gideceğim gel beraber gidelim gezeriz dedim mesela bir gün. Yeni ailesinin yanından, yurtdışından otobüsle saatler süren bir yolculukla İstanbul üzerinden gelmişti. Bana yorgunum; en az bir ay yolculuk, otobüs, İstanbul lafı duymak istemiyorum dedi. Ben o haftasonu tek başıma gittim İstanbul'a. Sonraki hafta lise arkadaşları çağırmış İstanbul'a, onların yanina gitti. Ondan sonraki hafta fakültemdeki yakın arkadaşlarım plan yapmış, onu çağırmışlar İstanbul'a. Onlarla gitti. Beni çağırmadılar. Sorduğumda da dedi ki planı yapmışlar beni sonradan çağırdılar ne yapabilirdim..
Önceleri bu arkadaşımın da bana acıdığı için yakın davrandığını düşünürdüm, durumumu kendisine anlatmıştım. Yeminler ederdi, senin yanında çok rahat hissediyorum samimiyim seni kendime çok yakın görüyorum derdi. Ben de samimiyetine inanıyorum. Ama hem babamın hem de bu sevdiğim arkadaşımın yaptığı hareketler beynimde bir şeyleri birleştirmeme vesile oldu.
Balık bilmezse Hâlik bilir, iyilik, sevap, yaratılanı sev yaratandan ötürü vs fikirlerim.. Aslında insanlara istemsiz de olsa beni kullanabilmeleri fırsatını veriyormuş. Çünkü sınır çizmemişim. Halbuki benim de sevgiye ilgiye ihtiyacım var. Artık bu benim yaşıtım olan kızın peşinden koşturmuyorum mesela. İnsanlara karşılıksız Allah rızası, yok o benim babam vs diye sevgi ve ilgi verince karşılıksız olduğu için seni öyle kabul ederlermiş. Ve ben de sevgi, ilgi parçacığı koparabilmek için insanlardan bunca zamandır didinir dururmuşum.
Şimdi anlıyorum :)
Aile ilişkilerim de hep böyleydi. Her gittiğim yerdeki en başarılı kişi hep bendim. Zira ailemden başarılı olmadıkça sevgi alamazdım. 2. Olma hakkım yoktu, yoksa beni sevmezdi babam. Hayatım babamı memnun edebilme uğraşlarımla geçti. Her zaman bir numara ben olmalıydım, daha azını kabul etmezdi babam.
Ta ki üniversiteye kadar.. 23 yaşındayım. Son 5 yılım sadece ziyan. Lisedeyken 10 çeşit müzik aleti çalar, profesyonel olarak müzikle uğraşır, kayıt alırdım. Müzik grubumuz vardı, ben baş gitaristtim. Çeşit çeşit gitarlarım, kemanım, neyim... türlü türlü müzik aletim vardı evimde. Hepsini çalardım. Profesyonel yüzücü ve badmintoncuydum. Haftada iki gün yüzmeye gider, bir gün badminton oynamaya giderdim. Üniversite sınavında da çeşitli dallarda Türkiye 300.sü, 900.sü, 5000.si ve 9000.si oldum. Tüm okullarımı birincilikle bitirdim. Tr nin en yüksek puanlı tıp fakültesine yazıldım.
Lakin yetmedi. Yetmiyordu ve yetmeyecekti. Üniversiteyi kazandıktan sonra babamın tüm ilgi ve sevgisini kaybettiğimi fark ettim. Çünkü artık başarabileceğim bir şey kalmamıştı. 6 yıl bu fakültede okuyacak, sonra doktor olacaktım. Tüm yaşama sebebim gitmiş gibiydi bir anda. Hayat amacım babamı memnun etmek, onun takdirini kazanarak ondan sevgi kırıntısı alabilmekti. Üniversiteyi kazandım. Ama sonrasında düzelemedim bir daha. Lisedeki benden eser kalmamıştı. Üniversiteyi kazandığımdan beri elime bir tane bile müzik aleti almadım. Spor yapmadım. Ders çalışmadım. Çok derin bir depresyona girdim. Sonuçlar çok erken saatlerde açıklanmıştı. O gece zaten uyuyamamıştım. Üniversite yerleştirme sonucumu gördüm ve ağlamaya başladım. Sevinçten değil, kahrolmuştum. Yaşayabilmek için gerçekten sebebim kalmamıştı. Gelebileceğim en iyi yerdeydim. Şimdi nasıl sevgi alacaktım, babamın takdirine mazhar olacaktım? Yatağıma gittim ve o yataktan çıkmadım yıllarca. Şaka yapmıyorum. Babam koşarak geldi sonuçların açıklandığı sabah, ben sonucumu öğrendikten saatler sonra yeni uyanmıştı. Ne ağlıyorsun yatakta, niye bu kadar üzgünsün, ne oldu yoksa beceremedin mi beceriksiz diye kızıp bağırmaya başladı. Baba dedim oldu, sonunda yıllardır istediğim tıp fakültesini kazandım. Zıplamaya başladı çok sevindi. Ne diye üzgünsün o zaman kurtuldun işte bitti dedi. Sevinemiyordum bir türlü. Hemen akrabalarımızı aradı, sosyal medya hesaplarında paylaştı çok mutluydu. Benim üzgünlüğüm onu ilgilendirmiyordu. Okula gittim, önlük törenimizi yaptık. İnsanlarla tanıştım derslere girip çıkmaya başladım. Dersten sonra eve geliyordum fakat babam artık benimle hiç ilgilenmiyordu. Eskiden her şeyimi yakından takip ederdi. Şimdi daha iyi olabileceğim hiçbir şey kalmamıştı ki. En iyi yerdeydim.. 2 hafta okula gittim, daha sonrasında okulu bıraktım. Gitmedim aylarca, sınavlarına bile girmedim.. Korkunç bir depresyondaydım. Sadece yatağımda yatıyor, odamda yemek yiyor ve tuvalete gidiyordum. Arada kız kardeşim bana acıdığı için zorla banyoya sokup yıkıyordu, yoksa tek başıma banyo bile yapmıyordum hayalet gibiydim. Evden hiç çıkmadım bu süreçte. Babam eve gelir hanım bu çocuk hala yatıyor mu derdi, koridordan seslerini duyardım. Annem de yatıyor okula yine gitmedi derdi. Git konuş şunla delirdi mi noldu derdi.. bir kere yanıma gelmedi, senin ne derdin var diye sormadı. Başarılarım yokken, babam da yoktu.. Soran akrabalarımıza da nolduğunu bilmiyorum, bu kadar ders çalıştı delirdi ondan herhalde yataktan çıkmıyor demiş.
Bana nasılsın, ne derdin var diye sormaya bir tek amcam geldi. Odama bir tek o girdi. Ne derdin var dedi, amca dedim beni bu evden kurtar yurda ver eve çıkayım. Baban izin vermiyor onu ikna etmekle uğraşamam vs dedi, o sırada telefon geldi zaten yengemin babası ölmüş apar topar çıktılar evden konuşamadık.
Yine aylarca kimse arayıp sormadı.
Sınavlardan sıfır aldım ve kaldım.
Benim o yataktan çıkmam fakülteden bir arkadaşımın tanıştırdığı yine aynı fakülteden yeni bir arkadaşım sayesinde oldu.
Ondan sevgi alabilmek için babama yaptığım aynı şeyleri ona da yapmam gerekirdi. Sırf onun takdirini kazanmak için okula gitmeye, ders çalışmaya başladım. Başlarda okula sırf onu görmeye geliyordum. Benden yaşça büyüktü, sorumlulukları fazlaydı. Kütüphaneye ders çalışmaya giderdi, sen de gel derdi. Sırf onun için kütüphaneye gitmeye başladım. Onu görmek için geldiğimden oyun oynardım kütüphanede. Kızardı bana, sevgisini esirgerdi. Sırf sevilmek için ders çalışmaya başladım.
Hüseyin hocayla tanışmamız da bu arkadaşla ilişkimiz sebebiyle oldu. Ayrılamıyordum bu arkadaştan, bağımlı olmuştum. Her nöbetine ben de giderdim, koşuşturmacadan yemek yiyecek vakit bulamazdı, yemek gelirdi oturup yiyemezdi. Sandviç hazırlar, hastadan hastaya geçerken koridorda eline tutuştururdum. Nöbet çıkışında alır evine bırakırdım. Bildiğiniz kölesi gibi olmuştum ve bundan çok mutluydum. O mutlu olsun yeterdi. Onun için çalışıyor, onun için yaşıyordum. Her gün evine bırakıyordum, otobüste yorulmasına dayanamıyordum. Artık yaşama sebebim babamı memnun etmek değil, arkadaşımı memnun etmekti. Yaşayabilmek için bir sebebim olmuştu.
O da bana bağımlı olmuştu ama.. bir keresinde seni bırakamam evine bugün dedim, çünkü ona kölelik yaptığımın ve bundan oldukça memnun olduğumun farkındaydım ve bunun bitmesi gerekiyordu, korkuyordum. Mezun olmak üzereydi nasıl ayrılacaktık? Ya da onun evlendiğini düşündükçe karnıma ağrılar giriyordu kimseyle paylaşmak istemiyordum. Sırf aramızı bozmak için evine bırakamam dedim bugün. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ben de ağlamaya başladım, öyle ağladık bir saat, ayrılamıyorduk birbirimizden. Demek ki senin de beni bırakacağın günler gelecek diye ağlıyordu, halbuki sadece o gün evine götüremem demiştim ve bu da bahaneydi, aramızı bozmak için demiştim bunu ben de onu evine bırakmak istiyordum..
Çevremizdeki insanlar da çok rahatsızlardı ve garipsiyorlardı. Onun bir kaç yakın arkadaşı konuştu farklı zamanlarda benimle, onlar da mezun olmak üzerelerdi. "Artık hiçbirimizle görüşmüyorsunuz o da sen de, hiçbir yere gelmiyorsunuz çağırınca sadece birbirinizle görüşüyorsunuz. Birbirinizden ayrılamıyorsunuz, toksikleştiniz" diyorlardı. Haklılardı da.
Oturup onunla konuştuk. O da farkındaydı bu toksikliğin ve ayrılmak istemiyordu, nasıl mezun olacağım gideceğim bırakamam seni diyordu. Artık daha az görüşelim, görüştüğümüzde de saatlerce görüşmeyelim sadece mesajlaşalım diye karar aldık. Bir şekilde birbirimizden kopmanın yolunu öğrenmeliydik. Bu kurala da çok uyamadık, birimiz ağlayarak dönünce diğeri kıyamıyordu. Durduk yere kavgalar çıkarmaya başladım aramızı bozmak için. İçim kan ağlıyordu, ona bağırıp çağırıyor kalbini kırıyordum. Bir gün ona bağırırken bana dedi ki yeter artık kendine ettiğin bu zulüm. Biliyorum, her şeyin farkındayım. Sırf kendinden uzaklaştırmak için yapıyorsun bunu ama kendine hiç acımıyorsun. Sen üzülme diye ben de bunu fark etmeme rağmen söylemiyordum, zoruma gitse de oyununa dahil oluyordum ama artık yeter mahvoldun dedi. Şok oldum. Bu kadar beni yakinen tanıması, bilerek oyunuma iştirak etmesi. Oturup görüşmeyelim diye anlaşmak ya da kavga edip aramızı bozmaya çalışmak da hiçbir işe yaramadı, birbirimize daha da yaklaştırdı üstelik.
Arkadaşları haklıydı. Toksiktik. Birbirimizin hayatını engelliyorduk. Boş vakitlerimizde sadece birbirimizle görüşürdük. O mesaisi bitsin diye bekler, ben de dersim bitsin artık kavuşalım diye günü zor bitirirdim. Buluştuğumuzda ise hiçbir şey yapmazdık, konuşmazdık bile. Saatlerce hiç konuşmadan otururduk. Gökyüzünü, kuşları, ağaçları seyrederdik. Konuşmadan nasıl saatlerce oturabiliyormuşuz buna hayret ediyorum şimdi.. Çimlerde kucağımda yatardı saatlerce, en keyif aldığımız aktivite buydu. Ya da ezan okununca camiye gidip namazımızı kılardık, sonra kucağımda yatardı, ben de saçlarını severdim bebek gibi uyuklardı. O kucağımda yatarken ben de ağlardım, ben bu kızı nasıl mezun edeceğim, nasıl ayrılacağız diye. Farklı sınıflarda da olsak namaz vakitlerinde camide görüşebiliyorduk, mesaisi bitince zaten hep birlikteydik ayrılmazdık. Benim ağladığımı fark edince o da ağlardı, biz nasıl ayrılacağız, napacağız diye. Namazlarda dua ederdik Allah'ım birbirimizin yüreğinden kontrol edemeyeceğimiz sevgiyi al diye.
Evet fark ettiğiniz üzere cinsellik yoktu. Bizimkisi sadece çok sevmekti, kontrolsüzce sevmek. İkimiz de oldukça dindar insanlardık. Ama artık kontrol edemiyorduk sevgimizi. Sosyal hayatımız, sorumluluklarımız.. hepsi çöp olmuştu. Birbirimizden ayrıyken hayatımıza devam edemiyorduk.
Yanımdan hiç ayrılmasın istiyor, onu herhangi birisiyle(kız arkadaşı/eşi) paylaşma fikri beni delirtiyordu. Onunlayken huzur doluydum. Onun yanında değilken sadece onu düşünüyordum. Her sabah onu görmek için uyanıyor, her gece onu görmek için yatıyordum. Bir haftalığına bir sempozyuma katılmak için şehirden ayrılınca durumun vahametini iyice anladım. O gidince yemeden içmeden kesildim, uyku uyuyamadım, okula da gitmedim hiç. Ona hiçbir şey söylemedim, söylemeyecektim de gezsin eğlensin diye. Arayınca derdi ki çok mutluyum sen beni düşünme aklın hiç kalmasın burada. Bana fotoğraf atardı gezdiği yerleri. Sempozyum bitip o gelince almaya gittim. Beni görünce koşarak geldi, öyle bir sarıldı ki.. ağlamaya başladı sakın dedi, sakın bir daha ayrılmayalım. Bir haftadır çok kötüyüm. Sen uzaktasın üzülme diye sana söyleyemedim, kendimi zorla kaldırdım gezdim ki sana fotoğraf atayım diye dedi. Benim ona oynadığım bilerek kavga çıkarma oyununu o da bana oynamış meğer.. Dedim ki ben de yemeden içmeden kesildim uyku uyuyamaz oldum sürekli ağlıyorum, sen üzülme diye ben de sana dememiştim.
Boku yediğimizi anlamıştım, internetten araştırıp Hüseyin hocamızı buldum sonrasında. Hatta aynı gün aradık farklı zamanlarda. Aynı şehirden arayınca hüseyin hoca bana dedi ki diğer danışan mı yoksa sizin arkadaşınız? Evet dedim, dedi ki siz deli misiniz çift terapisine gelin olmadı. Herkes bireysel gelmeli dedi.
Neyse, devamını biliyorsunuz. Şuan hüseyin hocamızın git arkadaş ol dediği arkadaş bu sempozyuma giden arkadaş değil. O benim yaşıtım, aynı amfideyiz ve hala okuyoruz. Sempozyuma giden ve beraber Hüseyin Hocamızı beraber aradığımız arkadaş ise benden yaşça büyük. Mezun oldu ve evlendi, şimdi başka bir ilde doktor. Bu arkadaş Hüseyin Hocama hiç gelmedi, terapi almadı. E nasıl evlendi, seni nasıl bıraktı diye sorabilirsiniz. Çünkü beni terk etti. Bir erkekle aldatıldım 😂 Sebebini ise aşağıda açıklıyorum.
Lezbiyen ilişkilerde aktif roldeki kadın(ben) pasif roldeki kadını(o) memnun etmeye çalışıyor, bir süre aşırı bağlanmayla süren ilişki pasif kadının bir erkeği tercihiyle son buluyor. Bu bağlanma ise 2,5-5 yıl arası sürüyor. Bu uzunluğun sebebi aktif kadının olağanüstü bir şekilde ilgi ve sevgi göstermesinden kaynaklı. Bu birliktelik de pasif kadının karşısına bir erkek çıkmasıyla nihayet buluyor sonunda. Aktif kadının pek bir şansı yok bir erkeğe karşı. Pasif kadına çocuk veremez. Pasif kadın eninde sonunda karşısına bir erkek çıktığı vakit aktif kadını terk ediyor.
Uzun bir yazı oldu, ama çok da verimli bir yazı bence.
Yani diyeceğim odur ki
Aile patolojim, babamla olan ilişkim.. benim tüm insan ilişkilerimi etkiledi. Hemcinslerimle ilişkilerimi de, karşı cinslerle ilişkilerimi de.
Narsist bir ebeveyn olan babamın bana verdiği bu koşullu sevgi, üniversiteye geçince derin bir depresyona girmeme sebep oldu. En iyi yerde olduğum ve artık daha da iyi olup babamdan sevgi alamayacağım için.
Narsist bir ebeveyn olan babamın bana verdiği bu koşullu sevgi, pasif bir kadına yaranmak ve koşullu olan bu sevgiyi alabilmek için aktif birisi olmama, ona hizmet etmeme sebep oldu.
Ama bu narsist ebeveyn sayesinde çok başarılı da oldum. Ta ki artık başarabileceğim bir şey kalmayana, en iyi yere gelene kadar.
Artık yapmam gereken şey birilerine yaranmak ya da birilerinden sevgi parçacıkları alabilmek için didinmek yerine kendim için yaşamak, kendim için başarılı olmak olacak. Pasif kadına hizmet isteğim, babama yaranmak için başarılı olma isteğimle bağıntılı. Ve bu döngüden kurtulmanın yolu da narsist tarafımın güçlenmesiymiş meğerse. Babam gibi olmalıymışım babamın hayatımdaki etkisinden kurtulabilmek için..
Ama ya ben de babam gibi çocuğuma da narsist olursam?
Hüseyin Hocayla görüşmeye devam edeceğim. Eşcinsel hisler bitse bile farkındayım ki narsizm de yönetilmesi gereken bir şey, yoksa babamın bana yaptığını çocuğuma aktarabilirim.
Terapi sürecinde ise Hüseyin Hocamın görevlerini yaptım teker teker. Ve şimdi çok ilerledim. Eşcinsel bir his duymuyorum. Hatta erkeklere de hislerim gelişti, ve bu ilk defa oluyor hayatımda.
Yolun sonu aydınlık. Sabredin.
Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir 2:153
Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser ki? 15:56
De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 39:53
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. 42:30
-
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.
https://youtu.be/-9bPlRuOq-Q?si=3LPplNbsk-WVa29r
Velev ki Eşcinseliz: Furkan
https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8
Velev ki Eşcinseliz: Mert
https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw
Velev ki Eşcinseliz: Efe
https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg
https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr
-
Artık günlüklerimi buraya aktarmaya karar verdim. Çünkü yok edeceğim fakat yapamıyorum, kıyamıyorum. Burada durdukları vakit hepsini atabilirim. Artık özgür olmak istiyorum. Sürekli eski yazdıklarımı okuyup psikolojime sıçmak istemiyorum. Yeni bir hayat istiyorum, eskinin yükünden kurtulmak istiyorum.
Bu yazılarımı buraya atmaya çok utanıyorum aslında. Fakat beklentim şudur ki, insanlar buraya gelip bu yazıları okusunlar ve desinler ki ne kadar salakmış. Kendimi nasıl mahvetmişim, siz de görün istedim. Salak salak ne kadar acı çektirmişim kendime, ne kadar gerizekalıymışım. Hala bu yazıları okuyup geceleri ağladığım ve tökezlediğim için yazılarımı buraya atacağım ki görün ve ben de utanayım kendimden artık, yoluma bakayım!
Aptallıklarıma iştirak buyurunuz lütfen sayın okuyucular 😂
Bu yazılarımın süreçteki psikolojimi anlayabilmeniz yönünden faydaları olacağı kanısındayım.
-
9.12.22
Ben seni çok sevdim,
Canımdan bile çok sevdim.
Bu halin beni mahvediyor.
Yusuf misali kör kuyulardayım.
Lakin o kör kuyuların serin suları dahi
Söndürmüyor yüreğimdeki bu yangını.
Cehennemden betermiş,
Seni kazanmak için senden kaçmak.
İçim acıyor, öyle çok acıyor ki...
Hani derler ya;
Anlatılmaz,
Yaşanır.
Yaşadım, elhamdülillah.
Geçecek, biliyorum lakin
Hoşuma da gidiyor.
Anladım ki ayrılık da sevdaya sahil.
Gülü dikeni ile sevmek gerek.
-
13.12.22
Yurdun etüt odasındayım şimdi. Gastrodan 80 hedefi koydum. İt gibi çalışmam gerek. Bunaltılar geliyor içime lakin.
Dayanamıyorum.
Ne vakit geçecek bu acı yarabbi?
Gülü dikeni ile seversen,
Lütfun da hoş
Kahrın da hoş dersin.
Ben seni dikeninle sevdim ey sevgili.
Vuslat vakti acep ne zamandır?
Olsun.
Ben beklerim,
Belki de ölene dek.
Varsın, olsun...
-
"Aşka uçma kanatların yanar"-Sadi şirazi
"Aşka uçamadıktan sonra kanatlar neye yarar" -Mevlana
"Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar" -Yunus
Ölmeden ölmeyi bilmek, her daim diri olmaktır.
Bir kulun sevgisi olmasın diğerine. İnsan kulu sevince insanlıktan çıkarmış.
En çok özlediğim misin yoksa en çok unutmak istediğim mi? En derin yaram mısın yoksa o yarayı iyileştirecek ilacım mı?
Artık dönsen de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak biliyorum.
Belki seni bile eskisi gibi sevemeyeceğim.
Ama seni ilk günkü gibi yeniden saf ve temiz sevebilmeyi o kadar çok isterdim ki. Küçük bir çabayla gelsen aslında, koşa koşa gelirdim ama
Hiç gelmemeyi tercih ettin ya..
Sen benim hala dualarımdasın.
14.12.22
Gastro videolarını izliyorum. Fenalık geliyor, sürekli ağlıyorum. Rabbim sen sabır ver, merhametini esirgeme benden.
22.12.22
"Hasretin nisbetindedir
Vuslatın kıymeti..." yazmışsın.
8.01.23
Evleniyormuşsun.
Yaklaşık 10 dakika ne yazayım diye sayfayı seyrettim. Yazamıyorum. El kalem tutmuyor artık. Nefesim kesiliyor. Bunu nasıl atlatacağım, hiç bilemiyorum.
Kalbim lime lime oldu.
Bu defteri kapatmam gerek artık.
Allah sabredenlerle beraberdir.
-
27.11.23
Alyans takmışsın.
Hala gidişini kabullenemiyorum.
9.02.24
Bir arkadaşımla yemeğe gittik.
Ablasının nikahına gitmişsin, nişanlınla birlikte...
Duyunca gerçekten çok şaşırdım. Sen.. ve nişanlın. Beraber başka bir nikaha gidiyorsunuz. Aynı bir aile gibi... Evleneceğini şu ana kadar idrak edemediğimi fark ettim.
Bu bana çok ağır geldi.
Kaldıramadım.
Kimseye anlatamıyorum da.
Yapayalnızım.
Bir başıma acı çekiyorum.
Gerizekalıyım.
-
2.04.24
Kasım ayında evlendiğini ve insanların bana bunu söylemediklerini öğrendim.
Evet psikiyatristimin bile.
Beni, sana takık bir sapık gibi herkese lanse ettiğini de fark ettim.
Nasıl bu kadar kör olmuşum?
Gerizekalıymışım gerçekten de.
Neden çevremizdeki herkesin bana cephe aldığını, seni savunduğunu anlayamıyordum. Şimdi anladım.. Bunu bize nasıl yaptın? Hiç beni düşünmedin mi? Her şeyi bana yükleyip gitmek kolaydı. Büyük haksızlık ettin. Canın sağolsun!
Eskiye hürmetinin de olmadığını fark ettim bu sayede. Hiç mi utanmadın? Vicdanın sızlamadı? Kendi davranışlarının sorumluluğunu alamayıp bana atarken her şeyi,
Hiç mi düşünmedin maxilla bu kadarını haketmedi diye?
Hep yüreksizdin sevgi için.
Sorumluluk almak için de yüreksizsin!
Eyvallah, güzel bir hayat dersi edindim sayende!
-
Nasıl iyileştim? İşte böyle.
Babam başka bir şehirde görevli. Annem 19 yaşındaki kız kardeşimle yaşıyor. Ben de HK evini ayır görevi verene kadar onlarla yaşıyordum. Şimdi aynı şehirde fakat ayrı bir evdeyim, fakülteden arkadaşlarımla öğrenci evine çıktık.
Uzun zamandır eve gitmiyor, anneme hizmet etmiyordum. Hizmetten kastım şudur, annem eli ayağı tutan, yaşlı olmayan, sağlıklı bir insandır. Ve öğrenci evimden onun evine gelerek alışverişini yapmamı, suyunu almamı, faturalarını ödememi vs ister. Yazilarimi okuyanlar bilir ki hayatim ailemi memnun edebilmeye calismakla gecti ve bunun sonucunda ben de hayatimin bir bolumunu baska bir kadini memnun etmeye calisarak gecirdim(terapiden onceki hayatim,aktif lez altyapisi.)
Uzun zamandir aile evine gitmiyor hicbir islerini yapmiyordum. Bugun patladim artik. İşte karsinizda annemle az once aramizda gecen konuşma. Yan odadaki kardesim arkadasiyla konusuyormus sesinden uyuyamiyormuş. Gordugunuz gibi, bana muhtac gibi davraniyor. İstiyor ki surekli her ama her isine kosturayim.
Nasil iyilestigimi soran, inanmayanlar olmuştu.
İste, boyle iyileseceksiniz! Biraz gaddar olmaniz gerek. Ben de anneme boyle seyler yazarken azap içerisinde oluyorum. Ama biliyorum ki zaafiyet gosterdigim ilk anda beni arayacak, telefonda aglayarak kardesimin onu dinlemedigini, alisverise gidemedigini, yoruldugunu vs anlatacak. Ben de aglamasina dayanamayip eve gidecegim ve bom! Aktif lez karakterim tekrar alevlenebilecek!
-
Bugün dini sebeplerden ötürü bir cinnet getirdim. Üç adet bütünleme varlığı ve gece gündüz çalışıyor olmamın stresi de bunda rol oynamış olabilir. Ev arkadaşlarım yok, tek başımayım. Her tarafımı deşmek, kendimi kıtır kıtır doğramak istedim. Kafamı duvara vurarak yatıştım. Daha sonrasında kendime telkin vererek sakinleştim, şimdi yatağımda yatıyorum. Bilimsel kalıcaz, olabilir sakinleşicez sonra geçicek hepsi.
Bu kadar sinirlenmemin sebebi ise çok saçma, sipariş verdiğim yüz serumlarım gelmiş. C vitaminli, niyasinamidli peptitli meptitli ne bulduysam almıştım. Youtubedan bakıp yüz bakımı falan yapacaktım işte, kendimize bakıcaz kadınlığımız güçlensin falan diye.
Kargoyu açtım, sonra youtubeu açtım. Serumları açıp sürünmeye başlayacaktım ki ensemden böyle bir ağrı tırmanmaya başladı, gözyaşlarıma hakim olamamaya başladım. Terapisinin de serumunun da bütünün de diye sövüp hüngür hüngür ağlayarak elime gecen her şeyi parçalamaya başladım, bir yandan kafamı masama vuruyordum. Aklımı yitirdiğimi düşündüm, kendime hakim olamıyordum. Masamdaki kağıtları bütünlemelerim için çalışmam gerektiğinden ve yüz serumlarına verdiğim paraya acıdığımdan kendimi yere attım, sonra kafamı duvara vurarak yatıştım 😂
Sonra sakinleşip bir yazı kaleme aldım. Onu paylaşcam sizlerle. Kendi kendime telkin yazısı.
SAKİNLEŞ, BİLİMSEL KAL! BU SIKINTINI ÇÖZENE KADAR SANA HER YOL MÜBAH, KORKMAK ÇEKİNMEK YOK YOK YOK! CİNSEL KİMLİĞİN OTURANA KADAR GÖREV İCABI YAPTIKLARINI GÜNAH OLARAK GÖRME! BU BİR PSİKOLOJİK ACİL! ACİLE TRAVMAYLA GELEN ERKEK HASTAYA İDRAR SONDASI TAKMAK İÇİN PENİSİNİ AÇIP AÇMAMAYI-BUNUN GÜNAHINI SEVABINI DÜŞÜNÜR MÜSÜN? ASLA! ÇÜNKÜ O BİR TRAVMA HASTASI, FİZYOLOJİK OLARAK ACİL MÜDAHALE EDİLMELİ YOKSA ÖLEBİLİR!
SENİN DURUMUN DA ACİL, PSİKOLOJİK BİR ACİL VE SEN DE ÖLEBİLİRSİN! SAKİNLEŞ, ERKEKLERDEN KAÇMA, METRODA YANLARINA YANLARINA OTUR, SESİNİ KES!!
DİN İYİLEŞME YOLUNDAN KAÇABİLMEK İÇİN BİR KILIF, İSLAM PSİKOLOJİK VE FİZYOLOJİK OLARAK SAĞLIKLI BİREYLER OLMAYI EMREDER! SEN PSİKOLOJİK OLARAK SAĞLIKLI DEĞİLSİN! BU BOKU ÇÖZENE KADAR GÖREVLERİNE, YAPTIKLARINA DİNİ KILIF BULMAYACAKSIN!! O MAKYAJ YAPILACAK, SÜSLENİLECEK, RENGARENK EVET TÜÜM ERKEKLERİN DİKKATİ ÇEKİLECEK ŞEKİLDE GİYİNİLECEK VE DOĞRU ŞEKİLDE MAST YAPILACAK!! DENEYECEKSİN, TİKSİNSEN DE YAPACAKSIN, YOKSA CİNSEL KİMLİĞİN GELİŞMEZ!!
O SONDA TAKILANA KADAR DENENECEK!!! O HASTA YAŞATILACAK, YAŞAYACAĞIM!
-
Bugün
Benim hayatımda en aptal hissetiğim gün!
Daha önce hiç bu kadar salak, gerizekalı, andaval, bomboş bir insan olduğumu hissetmemiştim.
Bugün anladım ki çevremdeki insanlar da bana sadece katlanıyorlar. Acıdıkları için.
Ve aslında buna zorunda da değiller
Hem de hiç.
Ev arkadaslarim
Okul arkadaslarim
Bugün sabah cerrahi sinavimiz var
Bizim evde toplandik ders calisiyoruz gece saat takribi 3.
Mola verdik bir ara.
Ve ben.
Ben az once huseyin hocanin git arkadas ol dedigi cok samimi arkadaş olduğumuz kızın dizine yatmış huzurla dedikodu yapiyorken dönüp bir anda dedim ki boynun hindi boynuna benziyor??? Yanimizda bir arkadasimiz da vardi üstelik.
Niye dedim ne demek istedim hayatimda hic hindinin boynunu gordum mu? Niye dediğimi bilmiyorum ne kastettiğimi bilmiyorum ne amaçla dediğimi bilmiyorum neden o söz öbeğini bile kullandığımı bilmiyorum??
Şok oldu kız ve ben de. Yanimizdaki arkadasim da. Mal gibi bakakaldik birbirimize.
Ne demek istedin dedi
Bilmiyorum dedim ne dedim dedim
Dalga mi geciyorsun dedi
Ne dedim dedim
Hindi boynuna benziyor boynun dedin ne dedin simdi niye dedin ne demek istedin dedi
Bilmiyorum dedim
Malım ben
Ağzımdan cikan seyi derken de farkında değilim dedikten sonra da kulağım işitmemiş en önemlisi beynim düşünerek oluşturmamış bu çıktıyı
Sonra ozur diledim defalarca yuzlerce binlerce kez
Neden ozur diliyosun ozur dilencek bir sey yok alinmadim dedi
Ama bunu derken cok uzgun ve cok da bozuldu
Ve yemin ederim neye bozulduğunu da anlamadim, hindi boynu ne demek ki kotu mu iyi bir sey mi hindi boynu nasil olur?!?
Hiç
Böyle bir sey yasamamistik kendisiyle daha once. Yani zaten alınılmayacak kadar aptalca davranabileceğim bir hadise.
Bazen serebral aktivitemin yok oldugunu, sadece durtulerimle konusup hareket ettigimi hissediyorum
Ve farkina vardigim zaman bu beni dehsete dusuruyor.
Bana dedi ki ozur dilencek bir sey yok alinmadim
Alinacak bir sey yok cunku. Cunku ben gerizekaliyim, dedigim karsisinda dehsete düştü. Yani suc bende seni taniyip ona gore alinmamayi planlamam gerekirdi dedi üstelik.. cok malim cok cok fazla aptalim
İğreniyorum kendimden..uzun zamandir bu kadar bok hissetmemistim. Nerdeyim napiyorum ve bu yaziyi neden yaziyorum niye yazdım ki yani
Derdim neydi
Kime ne faydam vardi bu yazinin faydasi ne idi ki
Hayata karsi tum umudumu yitirmis gibi hissediyorum
Hic uyumadim her sey sacma cok sacma inanilmaz sacma geliyor
Duzeltmeyecegim bu yaziyi da
Atmamin da bir faydasi yok ki foruma
Ama atacagim iste. Keyfim ve kahyasi oyle istiyor
Bu yaptigim salakligi, yaşadığım çöküşü unutmayım istiyor
Atacağım canim istiyor atacam iste engellemiyorum lan kendimi herkesler de ne dusunurse dusunsun cok da umrumdasiniz
Girmicem sabahki sınava da siciyim sinavina
Her şey çok aptalca gelmeye başladı bi anda
Derhal kendime gelmem lazım
Ya da kendime gelmem de lazım değildir lan belki
Ben niye hayati teyyakuzda yasıyom ki
Bu benim hayatim
İstedigim zaman calisirim
İstemezsem calismam
İstemezsem uyumam
İstemezsem sinava da girmem
Gezmeye de giderim
Ne istersem onu yaparim lan
Atacam bu yaziyi da imlasina da dikkat etmicem uslubuna da. Faydasi da yok kimseye. Atacam ama iste niye atmiyom ki abi ben, neden benim tum yazilarim birilerine faydali olmak zorundaymis gibi hissediyorum? Degil iste bu yazinin kimseciklere faydasi yok. Atacam ama, mukemmel degilim ben. Her yazim egitici olmak zorunda degil. Kimsenin peygamberi de degilim psikologu da. İste bu yazi ne psikolojik bi fayda iceriyor ne de baska bi bok.
Sadece zihin sıçmığım
Umarim sonuna kadar okuyup vaktini yememissindir
Ya da yemişsindir
Ye
Lan banane ki senin harcadigin zamandan enerjiden banane abi banane ben neden herkesi bu kadar çok düşünüyorum yaa
UMURUMDA DEGİLSİNİZ
-
Sorular:
1. Amacım iyileşmek fakat ilaçlar sadece anı kurtarmıyor mu bana kalıcı bir faydası olur mu? Tedavi etmese bile takıntısız bir hayat nasıl olur onu mu anlamış olurum?
2. İlaç takıntılarınla birlikte tüm duygularımı alır mı benden? Çok üzülmek, çok mutlu olmak gibi duygulara sahip olamaz mıyım?
3. İlaç bağımlılık yapar mı? Bırakırken ne kadar zorlanırım?
Cevaplar:
1)ilaclar tedavi surecinde takintilarini gerileteceginden iyilesmende faydasi olur. Cunku takintilarin ve escinselligin iki uclu, birbirlerini besliyor. Takintilarin varken escinselligini yenmek cok zor. Escinselligin varken de takintilarini. Ama ikisini de cozemiyorsun cunku takintilarin sebebiyle escinselligini geriletemiyorsun, escinsel terapin cok yavas suruyor ve bu da sabrini tuketiyor. Ayni sekilde escinselligin yuzunden takintilarini da yenemiyorsun cunku en buyuk takintilarin escinsellige dair.
Yani
Takıntı(okb)<=>escinsellik
İki uclu ok. İkisi de birbirinden besleniyor.
İlacsiz takintilarin evet gerileyebilir ama bu cok uzun surer, sabrini cok tuketir. Eşcinsellik sikintin olmasa sadece takintilarin yani okb n olsa ve hayatini cok etkilemiyor olsa(ki sende escinsellik gibi hayatini inanilmaz etkileyen bir sikinti da mevcut) ilacsiz terapiyle uzun surecte yavas yavas okb nden iyilesebilirsin. Ama senin okb hastaligin escinselligini de besliyor, ortada acil bir durum var. Okb ni ilacsiz terapiyle yavas yavas geriletebilirsin ama bu sabrini oldukca tuketecektir cunku cok uzun surecek. Tekrar diyorum okb n ayrica escinselliginden de besleniyor. İki ucu boklu degnek.
Yani ilac ani kurtarmayacak. İlac bize sen escinsel terapi goruyorken takintilarini hizlica geriletmemizi saglayacak, sen de bu arada escinsel terapiye devam edip escinselligini gerileteceksin.
Yani sen escinselligini terapilerle geriletirken escinselligini besleyen okb ni hizlica baltalayip senin escinsel terapi surecini hizlandiracagiz. Sabrin tukenmemis olacak. Cunku bir sure sonra diyorsun ki hicbir sey degismiyor (aslinda degismis bak sana erkekler gelip numarani falan istemis, kiz gibi giyinmeye baslamissin vs vs). Fakat bu uzun bir surecte oldugu icin sana escinsellikten iyilesiyorsun gibi gelmiyor, terapiye inancin azaliyor. İse yaramiyor mu yoksa diyorsun.
İste burada iki ucu boklu değnek üç ucu boklu degnege donusuyor:
Takıntı(okb)<=>escinsellik<=>terapiye inancının kırılması
Terapiye inancin kirildiginda escinsel karakterini geriletemiyoruz, yoksa ise yaramiyor mu diyorsun.
Escinselligin belli bir surede istedigin olcude yani sabrini tuketmeyecek kadar kisa bir zamanda gerilemeyince de terapiye inancin kiriliyor.
Bu uclu iliskiyi cok iyi anlattigimi dusunuyorum. Yani ilac ani kurtarmayacak, girdigin kisir üç ucu boklu döngüyü hızlıca kırmamizi saglayacak.
2)ilac takintilarinla birlikte bir miktar duygularini alabilir. Bazen cok duygusal hissedebilirsin. Bazen duygusuz hissedebilirsin. Herkese farkli zamanlarda farkli duygu dalganimlari yasatir bu tarz ilaclar yan etki olarak. Bize lazim olan sey escinselligin tedavisindeki yardimi, bu sebeple bu yan etkilere sabret. Cunku ilaci kesince her seyin normale donecek, yine sevecek ve aşik olacaksin 🫠 ilaç sadece kullanirken duygu dengesizligi yaratir, kesince hic kullanmamis gibi olursun. Ki kullanirken de ruh gibi olmazsin insanlarin zannettigi gibi, bazen duygusuz hissedebilirsin bazen de basit bir seye aglayabilirsin. Ya da hicbir etki de yapmayabilir duygularina. Ama hepsi gecicidir ilaci kestigin an yok olurlar.
3)ilac bagimlilik yapmaz. Bagimlilik yapabilecek ilaclar evet psikiyatride mevcuttur fakat hicbirisi senin kullanacagin ilaclar kategorisinde degiller. Senin kullanacagin ilaclar en guvenli psikiyatri ilaclaridir. O bagimlilik yapici ilaclar madde bagimliligi tedavisinde, sizofreni turleri gibi agir hastaliklarda kullanilirlar. Birakirken de zaten dozunu azaltarak birakacaksin sak diye degil. Zorlanmazsin. İlaci birakma sureci ayni baslama sureci gibi yan etkilerin goruldugu bir surectir. Bu yan etkiler de ikinci soruda sordugun duygu dalgalanimlari, uyku problemleri vs olabilir bir miktar. Fakat bu yan etkiler ilaci birakirken bagimli oldugun icin degil, ayni ilaca yeni baslarken oldugu gibi ilacin degisikliginden kaynaklanir bagimlilik yaptigindan degil. Yani psikiyatri ilaclarinin yan etkileri en cok DOZ DEĞİŞİKLİĞİnde görülür. Normal halkin bildigi ilaclarin yan etkileri sadece ilac kullaniliyorken vardir. Fakat psikiyatri ilaclari boyle degildir. Mesela bir psikiyatrik ilaca 50 mg basladin, basladigin bu alisma surecinde yan etkiler gozukur. Sonra 4 ay 50 mg kullandin. Bu 50 mg a alistigin 4 aylik surecte yan etkiler pek gorulmez. 4 ay sonunda 50 mg i 100 mg a cikardigimizda yan etkiler alisma surecinde tekrar gorulur. Fakat alistiktan sonra 4 ay daha 100 mg da yan etkisiz kullanirsin. İlaci keserken de 100 mgden 50 mg a dusersin, alistiktan sonra da 50 mg dan kesersin mesela.
Toplum psikiyatri ilaclarini tanimadigindan ilaci keserken zorlaniliyor bu bagimlilik diye dusunuyor. Halbuki bilmedikleri icin. Cunku normal bildikleri ilaclarda yan etki gorduklerinde ilaci keserler ve yan etki duzelir. Fakat psikiyatri ilaclari beyin kimyasini duzenlerler, yan etki gorulme bicimleri farklidir.
Yani bagimlilik yapmaz. Zorlanmazsin da birakirken.
Surekli ilacin dezavantajlarina dair sorularin var. Peki ilacin bu birakinca kesilecek yan etkilerinin yaninda verecegi avantajin farkinda misin? Bunu dusundun mu hic?
Escinsellige dair takintilarin azalacak!
Terapi surecinden verimin artacak!
Niye ise yaramiyor 2 yildir gidiyorum sorusu aklina gelmeyecek, terapiye inancin azalmayacak! Cunku kendi kendine gecmesini bekledigin cinsel okb lerin hizla azalacak!
Yani ilacin senin terapi surecine dair faydalarini dusununce yan etkilerini hic umursamaman gerekiyor. Elbette zorlanacaksin, bazen istahin artacak bazen azalacak bazen aglayacaksin bazen aglayamayacaksin. Fakat ilacin yan etkilerine sabredip doz degisikligine alistigin an ilaç sana hizmet etmeye baslayacak!
Psikiyatride ilac kullanma esigi hayatini nasil etkiledigiyle ilgilidir. Herkesin icinde supheler vardir, herkes acaba kapiyi kilitledim mi der.
Fakat arada sirada kapiyi gelip acaba kilitledim mi vs diye kontrol eden birine ilac baslamazsin, odev verirsin kapiyi kitlersen kapiyi kilitledim diye yuksek sesle soyleyin kulaklariniz duysun ve sonra gelip kontrol etmeyin gibi. Bu seviye bir okb bu sekilde iyilesir Ama danisan 5 kere geri donup kapiyi kontrol ediyor, ustune kapiyi kitledigine dair video cekip kanit olusturuyor ve bu sebeple işe gec kaliyorsa iste bu okb ye ilac baslarsin. Bu kisiye de ilk kisi gibi gorev verilebilir ama iyilesmesi UZUN surecektir.
Seni dusunelim. Eşcinselsin! Sence ilac kullanmaya degmez mi?
-
Sanirim sizinle de ayşenle oldugu gibi dogru sekilde duygusal yakinlik kurabilmeyi ogrenmem gerekiyor
Terapilere giderken cok mutlu oluyorum bana ne oluyor o benim psikologum dememeliyim, bu korku yuzunden kacmamaliyim terapilerden.
Cunku bir erkekle kurdugum ilk duygusal bag sizle
Hemcinsimi ogrendim, ayşen’i. Arkadas olmayi duygusal bag kurabilmeyi.
Sizinle de kuracağim, korkmayacağım ve bu bagin yapmacik olabiliritesi yönünden şeytanin verdiği vesveselere aldırmayacağım
-
İdealize edilmiş kapalilik mevzusu.
Şimdi ben kapanmak istiyorum ama çok zor. Benim hevesini görünce de ev arkadasim 2 tane şal almış bana, bir de not birakmış kesinlikle hemen kapan baskisi degildir fakat ilk sallarini ben almak istedim diye.
Ben simdi begendigim kadinlari gozden geciriyorum ve aslında fark ediyorum Begendigim kadinlar annemin aslinda mukemmel halleri
O kadar kadinlar ki, annemin olamayacagi kadar kadinlar ikona gibiler zihnimde.
Annem nasil giyinir disari cikarken mesela sutyen bile takmaz. Pardesusu vardir onun icine girer fermuarini çeker, çuval gibi bir şeydir. Hiç de estetik gelmez bana. O çuval gibi şeyin içinde memeleri bile belli olmaz. Başortusu kullanir mesela, şal kullanmaz. Basortuleri de sacma sapan gul cicek desenlidir. Cok yasli giyinir. Gordukce icim sıkılır.
Peki evlenen doktor kiz ya da huseyin hocamizin arkadas ol dedigi kiz nasil giyinir ? İkona gibi. Tek parca beyaz, krem ya da pastel renklerde mavi, yeşil, kil renklerinde bir elbise. Üstüne de ona uygun yine pastel renkte naif bir sal takarlar. Asla koyu renk giymezler. Üstlerine giydikleri dış kıyafetleri de beyaz, krem, ya da açık pastel renklerdir.
Veeee
İste karsinizda kainatin en guzel kadini!
Secimleri kombinleri icimi eritir, derim ki bir kadin en iyi bu sekilde giyinebilir.
Yani benim kapanma korkumun sebebi de bu.
Benim annem asla nasil giyinecegini bilmiyor. Bana kadinliga dair hicbir sey ogretmiyor, nasil giyinilir, yemek yapilir, ozbakim yapilir vs
Ama o doktor kiz da
Huseyin hocamizin arkadas ol dedigi kiz da
İkona gibiler gözümde, ve tesadufe bakin ki ikisi de ayni tarzda giyinen kizlar!!!
Meğer benim beynim annemden gordugu kapanma bicimi yüzünden kapanmayı çoook büyütmüş gözünde, idealize etmis! Benim için kapanmak yapabileceğim en büyük şeydir. Mesela başka kadin danışanlarla konuşuyorum hkya gelen yav hepsi kapalı. Vallahi kapalı, hkya escinsel terapi almaya gelen bildigim tek acik kadin benim ve evet translik egilimi olan kadinlar bile dahil! Hepsi kapali ya. Nasıl diyorum kapalisiniz nasil bu kadar kolay. Ha beni sorun ben acik sacik mi giyiniyorum, yok. Sadece basim acik.
Kapalılık benim gözümde ulaşamadığım kadınlık demek aslinda! Kapalılık o doktor kiz demek, huseyin hocamizin arkadas ol dedigi o kiz demek, ideal kadın demek! Onlar mükemmel varlıklardır. Ben onlar gibi olamam, ben eksiğim. Sonra da onlara aşık oluyorum.
Çözdüm lan olayı!
HK demişti ki, kadinliğiyla barişik olmayanlar siyah, lacivert, koyu yeşil renk giyerler. Biz danişanlara kirmizi renk giydiriyoruz. Gokkusagi renkleri giyicez, rengarenk. Koyu renkler yasak!
HK mesela kızını terapiye getiren anneleri gozlemlemiş.
Hepsi istisnasız siyah, lacivert, haki yeşil gibi kopkoyu renkler giyiyorlarmış.
Bunu ben de gözlemledim. Terapiye kızını getiren anneler, yazımı okuyor musunuz bilmiyorum ama fark edin.
Siz kendi kadinliğiniza guvenmiyorken kızınız nasil kadınlığını kabul etsin? Hiç ne giydiğinize dikkat etmiş miydiniz?
Şimdi duşunuyorum, benim anneannem de böyle giyinir. Simsiyah, lacivert, kopkoyu yeşil böyle içim kararır.
Nesilden nesile kadinliğimizi yok etmişsiniz!
-
KIZINIZI YETİŞTİRİRKEN KADINLIĞINI ELİNDEN ALMAK, BEN NİYE ERKEK DOĞMADIM SORUSUNU SORDURTMAK, HAYATINI SİKEBİLMEK, SONRA DA NEREDE(!) YANLIŞ YAPTIM DA BU ÇOCUK BÖYLE OLDU DEMEK YERİNE ÇOCUĞUNUZU SUÇLAMAK İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?
ANNE BABALARA YÖNELİK EL KİTABI
Annem benimle alisverise pek cikmadi. Hep komsu cocuklarinin verdiklerini ya da kuzenleriminkini giyerdim, genelde erkeklerdi. Cok hareketli bir cocuk oldugumdan etek elbise giydirmezdi, oran buran acilir ziplayip hoplarken derdi. Nadiren alisverise ciktigimizda da her zaman siyah ya da lacivert aldirirdi, oralarin buralarin belli olmasin derdi. Bayramlik alisverisi icin bile tipatip ayni sadece rengi farkli tsortlerden lacivert olani aldirmisti zorla. Yasitlarimdan biraz kilolu bir cocuktum her zaman. Annem siyah kilolarini orter lambur lombur gözükmezsin derdi, hep geniş ve siyah giydirildim. Alisverise cikacagim zaman babamla cikardik, hep kocaman seyler alirdi hareketliyim diye. Tipatip ayni bana 2 beden buyuk siyah pantolondan 3 tane alirdi uzun zaman cikmayalim alisverise diye. Hic etegim olmadi. Elbisemse sadece bir tane oldu.. canim simli pembe kemerli elbisem.
Hatirliyorum bir kere geziyorduk avmde, waikikinin önünden geçerken gözüm takıldı, mankene gri oldukça simli, belinde fuşya pembe kemer olan bir elbise giydirilmişti. Nasil beğenmiştim. Baba dedim ne olur alalım. Annem istemedi sen onu giyerken bacagini ayirirsin herkes her yerini gorur vs dedi. 10 yasindaydim lan. Babama cok yalvardim ağladım, ağlayınca kiyamadi sonra biz o elbiseyi aldik inanilmaz mutlu olmustum.
Elbiseyi carsamba gunu almistik. Çarsamba, persembe aksami evde full o elbiseyi giydim, dans ettim. Dans ettikce simleri parildiyordu harika bir seydi. Annem hic mutlu degildi. Mal kari bi kere de mutlu ol, andaval. Neyse saptirmiyorum konuyu. Cuma gunu buyuk bir neseyle elbiseyi okula giydim, cuma gunu serbest kiyafet gunumuzdu.
Beni elbiseyle gören herkes şaştı kaldı. Sanki neye şasıyorsanız, kızım ben tabiki elbise giycem. (İnsanlara verdiğiniz tepkilere dikkat ediniz bu sebeple, on yaşında bir kizin elbise giymesine şaşırıyor ama diğerleri zaten giyiyorlarsa o kıza GÜYA garip, farklı olduğunu göstermiş olursunuz aferin angutlar!)
Zipzip futbol oynayan yerinde durmayan hep pantolon giyen bir cocuktum. Herkes buyulenmişti. O katiksiz oç da dahil..
Öğretmenim de çok begenmisti elbisemi, oldukca cok.. okuldan sonra etutlerimiz olurdu, yine etut zamaniydi. Soru sormak icin yanina gittim. Elbisem güzel mi öğretmenim yeni aldık dedim. O sırada yana kaydi otursana dedi soruyu cozerken. Oturdum. Soruyu sormak icin bana dogru egiliyor, vucudunu bana temas ettiriyordu. Bir ara diger kolunu omzuma atti uzerime egilip soruda bir seyi gosterirken, sonra omzundaki elini yavasca elbisemde gezdirdi, bacaklarimda durdu. Elini bacagima koydu. Bir anda soruyu anlatmayi birakip evet elbisen gercekten de cok guzelmis ben de cok sevdim dedi. Tavirlarindan rahatsiz olmustum ama neyden rahatsiz oldugumu da bilmiyordum, elbisemi beğenmesi hoşuma da gitmişti ama dokununca sevmemistim. Sonra tamam anladim soruyu deyip kalktim.
Eve gelince heyecanla babamin gelmesini beklemeye basladim. Beni cunku babam dinlerdi annem degil, daha onceki yazilarimda da yazmistim hayatim babama kendimi kanıtlamakla, onu memnun edebilmekle geçti diye. Annemle biz bir sey konusmazdik, okulda naptin bile demezdi.
Babam eve gelince gun boyu herkesin elbisemi nasil beğendiğini anlattim. Hatta etüt sırasında elbisemi begenip vucudumu, bacagimi oksayan hocadan da bahsettim. Baba dedim o kadar beğendi ki elbisemi eliyle sevdi falan dedim. Ne diyor bu dedi anneme. Ama dedim niye boyle eliyle sevdi anlamadim, daha önce beni kimse oyle sevmemisti biraz rahatsiz oldum ama yine de elbisemi begendi dedigimi hatirliyorum. Annem bagirmaya basladi bir anda, elbiseyi giyersen boyle olacagini soylemistim adam seni ellemiş falan dedi. Babamin da sinirlendiğini görüyordum, sanırım bana dokunması yanlıştı diye gecirdiğimi hatirliyorum içimden. Babam okula gidip konuşsam mi falan dedi annem dedi ki yok konuşma yayilmasin zaten bir şey olmamış hem daha da rezillik cikar. Babam da sakinlesti sonra, ben pazartesi gunu hicbir sey olmamis gibi okula gittim. Ama bir daha da o elbiseyi giyemedim, annem yok etti onu. Çöpe mi atti ne bok yedi bilmiyorum.
Ben daha sonrasinda taciz edildigimi anladim, biraz daha buyuyunce. Ve fark ettim..
Evet, o ilin en yuksek rutbeli memuru, asayiş yöneticisi olan babam, beni taciz eden oç öğretmenime hiçbir sey yapmamişti, olay olmamış gibi davranmişti!!
Yillar sonra aynisini otobuste de yasayacaktim. Hem de bir memur tarafından..
Bu olayda taciz edildigimin farkindaydim, lise 2ye gidiyordum. Zanlı adliyeden binen bir memurdu!! Adliyede çalıştığı için kolunda sicil numarasi yaziyordu. (Sicil numarasinin yazmasi cok onemli bir detay, sonra anlatacagim normalde memurlarin kiyafetlerinde yazmaz sicil numarasi)
Sonrasinda arkama yanaşti ve ben arkamda bir sertlik hissetmeye basladim, o ana kadar ne halt yedigini anlamamistim, otobus kalabalikti ve her fren yaptiginda bana degdirip geri kaciyordu frenden dolayi olmuş gibi. Ben otobusun arka tarafina kactim hemen, pesimden geldi hicbir seyden haberi yokmus gibi dayamaya devam ediyordu!
Ben de çaktırmadan muzik değiştiriyor gibi telefonumu çıkardım, videoya almaya başladım. Videoda yüzü, sicil numarası her şeyi gözüküyordu. Güç bela eve vardım, hala o videoyu nasıl çektiğime inanamam. Ya bir gören olsaydi. Sanki suçlu benim, küçüğüm işte 16 yasindaydim. Simdi boyle bir şey yaşasam Allah korusun zaten surekli cebimde bıçakla geziyorum, dönüp çükünü biçaklarim, bunu yaparken de düşüneceğimi sanmiyorum. Böyle oçlara az bile.
Neyse eve gelince babama her şeyi anlattım. Bir memur asla öyle bir şey yapmaz, sen yanlis anlamissindir dedi. Videosu bile var ne yanlis anlamasi dedim. Sacmalama dedi, hala inanmıyordu. Taciz edildiğimi babama kanitlayabilmek(!) için videoyu actim, izlemeye basladik. Adam bana degdiriyor, yüzü sicili net. Babam dur ver bi siciline bakayım dedi, aldi elimden telefonu ve şak diye videoyu sildi. Neden sildin dedim, dedi ki bu taciz sayilmaz sen yanlis anlamissin, kafani karistirma birine sebep olmayayim iftira atiyorsun falan gibi bir seyler dedi. Katil mi etceksin beni unut bunu bir şey yok falan dedi işte. İstese bir telefonla o adami yok edebilecek babam, kılını bile kıpırdatmadı.. katil olurmuş bir kişiye sebep olurmuş. Zaten taciz değil sen uyduruyorsun diyordu.. ben de aglayarak odama gittim ve bu olayi unuttum, babam haklı dedim.
Baba ne demektir ki bir kız çocuğu icin. Babalar kiz cocuklarinin süper kahramanlaridir. Benim babam senin babani döver derler arkadaslarina. Her daim arkalarinda bir kapi gibi hissederler babalarini. Babaları çünkü her şeyi çözebilir, güçlüdür temel reistir o.
EĞER KIZINIZIN SÜPER KAHRAMANI DEĞİLSENİZ MUHTEMELEN ERKEKLİĞİNDE SORUN OLAN BİR BABASINIZDIR! VE EVET KÖTÜ BİR BABASINIZDIR! PARA VERMEK, BESLEMEK, BAŞINI SOKACAK YUVA SAĞLAMAK SİZİ BABA YAPMAZ. KIZINIZ KÜÇÜCÜK BİR SORUN YAŞADIĞINDA BİLE SİZE GELMİYORSA, ÇÜNKÜ BİR HALT YİYEMEYECEĞİNİZİ BİLİYORSA DONUNUZU İNDİRİP ERKEKLİĞİNİZİ KONTROL EDİNİZ!!
-
Kız çocukları
Bir ilişki için
Babalarına yalvarmak
Zorunda olmamalı. -Rupi Kaur
HK dedi ki kandırılamayacak, yönetilemeyecek erkek olamaz. Bir kadın istese bir erkeğin donunu bile alır.
Ama sen güçlü kadın ayaklarına babandan hiçbir şey talep etmezsen bu prensesliği edinemezsin.
Bir baba kız çocuğunu şımartır. Terapi parasını babandan al, ağzından gir burnundan çık. Şebeklik yap. Sert olma dedi.
Ben de bunun üzerine terapi dönüşü gece 4te kendimi aldirttim otogardan
Daha önce hiç yapmamıştım böyle bir şey, ölsem yapmazdım
Yolda, otobüsteyken babamı aradim. Babacım lütfen beni gece 4te alır mısın otogardan, gece vakti korkuyorum 😂 ama yine de uykunu bölmek istemezsen taksiyle gelirim dedim.
Tek başına istanbula gidiyorsun korkmadan gece vakti geliyorsun şimdi de korkuyorum diyorsun, sırf uykumdan etmek için yapıyorsun dedi 🙄
Çok öküz, çok odun, tam bir kalas. Çok işim var. Bu odunu oyup bir mobilya çıkarabilir miyim bilmiyorum. Ama kendi kadınlığımı inşa edebilmek için uğraşıcam sırf yoksa hayatta uğraşmam napıyosa yapsın. Lan kızın baba gece korkuyorum gel al diyo sana fjakcksnfns desene canım kızım gece vakti kendin dönme doğru diyorsun ben gelip alayım.
Ben de bunun üzerine hiç hiç hiç yapmayacağım bir şey yapmaya, HKnın babanın donunu al planını uygulamaya karar verdim.
Yarım saat sonra tekrar aradım, dedim ki babacım evet istanbula tek giderken korkmadım ama gece vakti taksiye binmeye korkuyorum nolur beni gel al. Ve erkekler için sihirli cümle SANA İHTİYACIM VAR BABACIM dedim.
Tamam peki kızım alayım dedi! Lütfettiler majesteleri!
Gururumu çok ezdiğimi hissettim, yalvardım resmen gelsin alsın diye şebeklik yaptım. HKnın dediği gibi davranmama rağmen kendimi alçalmış hissettim, zaten bir babanın yapması gereken şeyleri yapması için ona yalvarmak, işe yaramayınca tekrar yalvarmak ağırıma gitti. Hem de hayatım boyunca yapmamışım, kendi tırnaklarımı geçirerek gelmişim bir yerlere. Bir desteğini görmemişim. Sanki çok da ihtiyacım var gelip almasına lütfetti diye düşündüm.
Ama işte ihtiyacım varmış! Prenses olabilmeye ihtiyacım var. Ben bir kadınım! Yalaklanmamın sebebi de bu. Bu sebeple sakin olmalı, yaptığı öküzlükleri görmezden gelmeli, donunu alabilmeye bakmalıyım. O benim babam, bunları zamanında yapmalıydı. Madem yapmadı, ben de yapmasını istemedim peki sonuç? Erkek gibi oldum! Evet şimdi gururum inciniyor, incinmeyecek! Gerekirse donunu alacağım! Parasını da ilgisini de donunu da alacam!
-
Eşcinsellik özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve ebeveyn ihmallerinin sonucu olarak gelişen bir durumdur. Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere terapi imkanı sağlamamak, gerçekte eşcinselleri küçük düşüren bir tutumdur.
https://www.youtube.com/watch?v=-9bPlRuOq-Q&list=UULFEDADUolmKuMyWGRunC3UhQ&index=4
Velev ki Eşcinseliz: Furkan
https://www.youtube.com/watch?v=SK5ycgpoVC8
Velev ki Eşcinseliz: Mert
https://www.youtube.com/watch?v=BI6NM-gENrw
Velev ki Eşcinseliz: Efe
https://www.youtube.com/watch?v=rxfQS3Da1Wg
https://huseyinkacin.com/
https://www.instagram.com/reel/C8jfEMtCLuV/?igsh=eXZ3bW44bXUzeWJr
-
Hocam gergin nick'li yazarın yazdığı bu paragrafı okuduktan sonra size gücendim. Erkeklerle bu kadar net konuşup tespitler yaptığınızı bilmiyordum. Neden kadınlara bunu yapmıyorsunuz? Aktif kadınların cinsellikte tek dertlerinin pasif kadını tatmin etmek olduğunu, bu şekilde kendilerinin de tatmin olduğunun tespitini ben yapmıştım. Nitekim Nurdan’ın da cinselliğini birebir böyle yaşadığını tahmin etmiştim. Nurdan da aynı ben gibi hiç soyunmuyor bile. Pasifi soyuyor ve onu tatmin ediyor.
Kadın eşcinselliğine dair neden araştırma içinde değilsiniz? Sırf erkek danışanlarınızla sohbetlerinizdeki şu tespitlerinizi okuyunca kıskançlıktan çıldırıyorum ve keşke erkek bir eşcinsel olsaydım ve Hüseyin Hoca bana da böyle tespitler yapsaydı diyorum!
Türkiyede erkek eşcinselliği konusunda elinize kimsecikler su dökemez. Bir numarasınız. Fakat kadın eşcinselliğine eğilmiyorsunuz! Kadın eşcinselliğini basit görüyorsunuz! Zaten sizden başka bu işi yapabilecek olan da yok ve siz de yapmıyorsunuz
-
AŞAĞIDAKİ YAZI NİSAN 2024 TEKİ TERAPİMDE HÜSEYİN HOCAYA BAHSETTİĞİM KONULARDAN BİR KESİTTİR.
HÜSEYİN HOCA KADIN EŞCİNSELLİĞİNİ ERKEK EŞCİNSELLİĞİ KADAR CİDDİ GÖRMEMEKTE, HAFİFE ALMAKTADIR. HATTA BELKİ DE KADIN EŞCİNSELLİĞİNDE ERKEKLERDEKİ GİBİ CİNSELLİK OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYOR OLABİLİR!
KENDİSİNE KIRGINIM, GÖZÜM YAŞLI! ERKEK EŞCİNSELLİĞİNİ ÇÖZDÜNÜZ, ALANINIZDA BİR NUMARASINIZ. SİZDEN BAŞKA KADIN EŞCİNSELLİĞİNİ ÇÖZECEK YOK! BUNU ÜMMETİ MUHAMMEDE BORÇLUSUNUZ!
Huseyin hocam sizinle olan iliskimizde açık olamadigimi hissediyorum, profesyonelligi yitirdik gibime geliyor. Aslinda profesyonelligi hic sevmem, çok yapay gelir bana. Fakat sizi boyle babam gibi falan gormeye basladim, açık konusamiyorum utanıyorum konusurken. Bunu aşmam lazım cunku bugun cinsellik konusacagim sizinle.
Erkek danisanlara yaptığınız şeyleri neden kızlara yapmıyorsunuz? Aktif-pasif spektrumu, erkeklerde pasiflikten aktiflige geçiş üzerine ödevler vs kızlara da yapılmalı! Kizlara da bu durum aktiflikten pasiflige gecis seklinde yapilmasi gerekiyor! Cinsiyet bagimsiz sanki aktiflik erkek ruhunu, pasiflik kadin ruhunu temsil ediyor gibi. Gayleri iyilesme surecinde pasiften aktife gecirmeye calisiyorsunuz. Pasif gaylere görev veriyorsunuz masturbasyon yaparken aktif birini o pasifmis gibi sen aktifmişsin gibi hayal ederek fantezi kur diyerek. Kizlarda da zaten pasif lezbiyenler gelmiyor dediniz. Aktif lezbiyenler de kendilerini pasif rolde hayal edebilmeliler belki de kizlaşabilmek için? Hani ben fantezi kurarken kendimi pasifmis gibi hayal edeceğim, pasif kiz benle sevismeye calisacak, o ustume atlayacak. Bunu kendime nasil uygulayabilirim bilemedim fakat, size sormak istedim.
-
Hatta şimdi yeni bir tespitimle karşınızdayım!
Hüseyin hocanın bile bilmediği bir şey!!
Hani Hüseyin hoca gaylere mastürbasyon görevi veriyor. Asla penisinizi sürterek, yani yüzüstü sürtünerek mastürbasyon yapmayın diyor. Aynada kendini izleyerek ayakta yap, yatarak yapma, yağlayarak yavaş yap vs diyor. Neden ayakta, neden kendini aynadan izleyerek yap diyor? Çünkü orada erekte olmuş bir organ var. Aynada kendini izleyerek o büyümüş, kalkmış haşmetli erkekliğini görsün istiyor danışan. Sürtünmek pasifliktir, çok da doğru. E peki kadınlar bu işin neresinde?
İddia ediyorum, aktif bir lezbiyen asla ama asla sürtünerek mastürbasyon yapmaz!! Evet, bunu Hüseyin Hoca da bilmiyor! Kimse bilmiyor!
Erkeklere sürtünmeyin bu pasif bir şey diyorsunuz, çünkü erkekler aktifleşmeli.
E AKTİF KADINLAR DA PASİFLEŞMELİ. Bunu neden düşünmüyorsunuz Hüseyin Hocam? VE BİR AKTİF LEZBİYEN ASLA SÜRTÜNEREK MASTÜRBASYON YAPMAZ. SIRT ÜSTÜ YATAR.
Bunu kendilerinin bile fark etmediğine eminim!
Peki ben Hüseyin Hocanın bile bilmediği bu bilgiyi nasıl edindim?
Okudum çünkü. Araştırdım. Ve gördüm ki normal kadınlar sürtünerek mastürbasyon yapıyor.. okuyana kadar hiç düşünmediğim, şuan düşününce bile tiksinti uyandıran bir şey. Çok edilgen bir konum. Ve fark ettim. Trans-aktif lez kıl kadar bir çizgiyle ayrılıyor aslında. Tek derdimiz güya erkeksi şeyler yaparak güçlü gözükmek! Mesela transların sırf ayakta işeyebilmek(güç göstergesi) için çük taktırmak istemesi, ya da aktif lezlerin sevişirken karşı tarafı (pasif lezi) tatmin ederek doyuma ulaşması gibi. Aktif lez pasif lezi tatmin ederse doyuma ulaşır, güya erkek olmuştur(!)
Aktif lezler bu sebeple sürtünerek mast yapmaz. Çünkü güçsüzlüktür bu, kontrolün elden gitmesidir.
VE SEN HÜSEYİN KAÇIN, AKTİF LEZLERE SÜRTÜNEREK MASTÜRBASYON GÖREVİ VERMELİSİN! VERMELİYDİN DE!
HÜSEYİN KAÇIN, ARTIK KADIN EŞCİNSELLERİ DE DUY!!! BİZİ DE ÇALIŞ, ARAŞTIR!
BİZE DE ÇÖZÜM, YA MEDET!
-
Peygamberler hep bu toplumsal çöküş dönemlerinde kavimlere gönderilmiş, insanlığı kurtarmışlardır. Fakat Allah son bir peygamber daha yollamıştır, bir daha yollamayacaktır. Son peygamber demek ki kendisi öldükten sonra dahi toplumsal çöküş tehlikelerini savuşturabilecek bilgiyle gelmiştir. Bu bize yeterlidir, yeterli olmasa önceki zamanlar gibi başka peygamber gelirdi. Mühim olan son peygamberin bu mirasını tahlil edip günümüz toplumuna uygulayabilecek akla erişmek, bu akılları yetiştirmektir.
Hüseyin Kaçın peygamberlerin, sahabelerin psikolojik ve sosyolojik tahlillerini yapıp bunu günümüz toplumuna uygulayarak şuanki toplumsal çöküş tehlikesinde üstüne düşeni ziyadesiyle yapmaktadır. Başkalarının aklıyla değil, kendi aklıyla son peygamberin mirasını tahlil ederek bu yüksek akla erişmiştir. Başarısının kaynağı da budur.
-
Ön not:
Hüseyin Hocamızın ofisi bildiğiniz üzere 2 gün önce mühürlendi. Bu durum tüm danışanlar olarak canımızı çok sıksa ve sinirlerimizi bozsa da yine de yazımı yayımlamaya karar verdim. Aslında yayımlamayacaktım, hic içimden gelmiyordu. Bu gelişme hepimizin asabını fena halde bozdu. Sonra düşündüm ki biz bu mühürlemeye boyun eğip susarsak işte o zaman amaçlarına ulaşmış olurlar. Herkes kaldığı yerden devam etmeli, susmamalı. İyileşenlerin yazıları Hüseyin Hocamın başarısının kanıtıdır çünkü. Hem de terapiye yeni başlamış ya da kafası karışmış arkadaşlar olduğunu biliyorum ve bu mühürleme kararı hepimizle birlikte asıl onların terapilerini sekteye uğrattı. Bu yazı onlara merhem olacak.
Kadın eşcinsel ve düzcinselliğinin psikolojik temelde örneklerle karşılaştırılması
Düzcinsel bir kadın arkadaşımdan mastürbasyon deneyimlerini yazmasını rica ettim. Tabi ki yazmak istemedi. Ben de Hüseyin Hocamızın ağzından dökülen bu kilit cümleleri kullandım, Hüseyin Hocamızı çok sevdiğinden ikna oldu. 😅
İşte HK nın o kilit cümleleri:
Cinsellik konuşulursa dostluk artar!
Cinsellik konuşmadığın kişiyle dost olunmaz!
Ve Hüseyin Hoca yukarıdakileri bana dedikten sonra, ben de kadınlar pek cinsellik konuşmuyorlar ama deyince Hüseyin Hocanın bana verdiği cevap da en önemli kilit cümlesi bence:
Kadın kadına da dost olunmaz zaten kolay kolay! (Vallahi haklı, değil mi 😂 )
Arkadaşımın yazdıklarını incelerken beraber çok şey öğreneceğiz. Aralarda ben girip bazı tespitlerimi de paylaşacağım. Benim eklemelerim [KÖŞELİ PARANTEZ] içlerinde yer alacak.
Merhaba. Arkadaşımın yoğun talebi üzerine bu yazıyı kaleme alıyorum, yoksa normal şartlar altında hiç böyle şeylerden bahsedesim yoktur. 23 yaşındayım, dindar bir Müslümanım, kadınım, düzcinselim; eşcinsel mevzuları gündemime taşıyan bir arkadaşa sahibim.[Çok ayıp ya ne konuşacaktım 😬]
Özellikle kadın cinselliği hakkında “konuşulmayan şeyler” kalıbını çokça duymuşsunuzdur. Ben de bu konuda kendi düşünce ve deneyimlerimi aktaracağım.
İlk mastürbasyon deneyimim tamamen meraktan olmuştu. Merak ediyordum, yanlış bir hareket yapmaktan korkuyordum. Ama dinen yanlış bir şey yapmaya dair vicdani mekanizmam çalışmıyordu, neden bilmiyorum. Galiba uçuk bir zevk için değil, sadece meraktan böyle bir şeye kalkışmak vicdanımı rahatsız etmedi. Lezbiyenlik geçmişi olan çoğu kişide başta cinsel bir farkındalık olmadığını, duygusal olarak kendilerini tetikleyen -karşı cins mi hemcins mi ayırt etmeksizin- karşılarına çıkan ilk kişiye karşı cinsel olarak çekildiklerini ve kontrolsüz bir cinsellik başlattıklarını biliyorum.[Kadın eşcinselliği, aslında kadın cinsel kimlik gelişiminin ve yöneliminin immatüritesidir. Bu sebeple bu tespiti çok doğru, lezbiyenlerin ilk ilişkilerinde hiçbir cinsel farkındalıkları yoktur.] Bu yüzden, yıllar önce kendi cinselliğimi keşif için yaptığım hareketi neredeyse faydalı buluyorum.
Erkeklerde nasıl işliyor bilmiyorum ama kestirebildiğim kadarıyla onlar kendi cinselliklerine bu kadar kapalı değiller. Çok daha sık cinsel içerikli rüya görüyorlar, kendi aralarında bu muhabbetleri sıkça döndürüyorlar. Kültürel olarak da onlar için ayıp değil, hatta bilmemeleri ayıp. Kadının bilgisiz olması, erkeğin öğretmesi bekleniyor. Oysa erkek kadına bu konuda bir şey öğretemez, kendinde olmayan bir organa dair neyi öngörebilir ki? Kadınların kendi cinselliklerinin farkında olması gerekiyor.
İlk mastürbasyon deneyimime geri dönüyorum. Sırtüstü yatmıştım, parmağımı olası bir penis gibi varsayarak dokunmayı denemiştim. En ufak bir his ya da duygu değişimini yakalamak için kendime pür dikkat kilitlenmiştim. Daha hiçbir şey yapmıyorken, sadece parmağım oradayken yakaladığım ilk duygu “güven” idi. Çok şaşırdım. Demek olası bir penis bana bunu yapıyor, diye düşündüm. Kendime dair ilk çıkarımım buydu: “Demek ben cinsellikte zevkten önce güven arayacağım. Olası bir penisin bana vereceği ilk şey bu.” [Lezbiyenler çoğunlukla erkekten yani "penisten" korkarlar. Düzcinsel bir kadının cinsellikte penisten yani erkekten beklentisinin güven olması hiç şaşırtıcı değil.]
Devam etmiştim. Sıcaklayıp bacaklarımın parmak uçlarıma kadar dümdüz kasıldığını hissedince bırakmıştım. Orgazm oldum sanmıştım ve biraz da korkmuştum. Cinsel zevk o kadar oluyor zannetmiştim. Bu kasılma çok tatlıydı, fakat hayattaki en tatlı şey olamazdı. Schopenhauer’e atfedilen bir söz var: “Hayatta cinsellikten daha ilginç bir şey bulan entelektüeldir.” diye. Galiba ben entelektüelim, demiştim. [Tamam en entel dantel sensin canım arkadaşım ❤️] Bu ilk deneyime dair şunu söylemek istiyorum ki sadece ne hissedeceğimi merak ettim, o duygu kırıntılarını toplamaya çalıştım. Fantezi kurmadım, en beğendiğim aktörü düşünmedim, kendimi zencilerle dolu bir haremde hayal etmedim. Kadın cinselliğini keşfe başlamak için bunlar çok aptalca laflar gibi geliyor. [Bence de!]
Evet, bu başlangıçtı. Çılgın gibi zevk almasam da bunu devam ettiririm, maazallah bağımlı olurum filan diye korktum. Biraz da takıntılı bir tarafım var belki, bilmiyorum. Eh, biraz da vicdanım rahat etmedi, evet. Bunu libidomun fazla yüksek olduğu zamanlar haricinde sınırlı bir düzen içinde devam ettirmeye karar verdim. Her seferi bir keşif gibi başlattım. Fantezi kurmuyordum ama olası bir penis mevcutmuş gibi düşünüyordum, buna en iyi şekilde hazırlanmak istiyordum. Öncesinde temiz olmayı, saçlarımın düzgün ve hacimli durmasını seviyordum. Temiz çamaşırlar, uyumlu bir pijama takımı giyiyordum. Kimse bana bunları yapmamı söylemedi, böyle bir şart da yok; ama olası bir penis varsayımıyla başlatacağım mastürbasyonda kendimden emin hissettiğim bir görüntüm olsun istiyordum. Bunun yanında, libidomu yükselten bir koku sürerdim, tutkulu bir müzik açardım.[🔥]
Tatmin, yalnız mastürbasyonun sonunda elde ettiğim bir şey değildi. Mastürbasyonun başında tatmin olmuş olurdum. Kendi görünüşüm, kokum, yüksek libidom benim için baştan tatmin ediciydi. [Kendisi kendinden etkileniyor aslında. Narsistik bir cinsellik] “Uyarılacak mıyım, orgazm olacak mıyım?” gibi bir kaygı duymazdım. Yaptığım hazırlık beni zaten uyarırdı, bunun sonucunda kısa sürede orgazm da olurdum.
Burada erkek cinselliğiyle kadın cinselliği arasındaki bir ayrımın açığa çıktığını düşünüyorum. Erkek cinselliği sonuç odaklıdır. Cinsel aktivitede alınan zevkin zirve noktası boşalma anıdır. Bazı kadınlar “Hemen boşalıp bitiriyor” diye eşlerinden şikayetçi olurlar. Bunu aklayamayız ama anlayabiliriz: Erkek için en büyük zevk zaten o bitiş anı. Ama kadın öyle değil. Boşalma ile orgazm aynı şey değil. Bir kadın orgazm olarak ya da olmayarak boşalabilir. Erkek o biricik boşalma anı için uğraşadursun, bu sürede kadın birden fazla boşalabilir. Ya da zevk aldığı hâlde hiç boşalmayabilir. Bu yüzden kadının cinsel aktivitesi boşalmayla da orgazmla da değerlendirilemez. Cinselliği skorla değerlendirmek eril düşüncenin ürünüdür. Kadınlar bu kafa yapısından kendilerini kurtarmalıdır, çünkü kadın cinselliği sonuç değil süreç odaklıdır. [Harika bir tespit.]
Erkek, kadının görüntüsünden ve sesinden etkilenir. Kadın ise erkeğin kendisinden etkilenmesinden etkilenir. Onu etkileyecek güce sahip olmaktan etkilenir. Yani kadın kendisinden etkilenir. Kadın cinselliği narsistiktir, içedönük bir cinselliktir. Erkek kadının bedenine arzuyla dokunmaya başlayıp ilişkiyi başlatınca kadın “ona bunu yaptırmanın” haklı gururunu duyar. Süreç odaklıdır ve bundan etkilenir. Erkek ise ilişkinin sonunda boşalınca rahatlar. Sonuç odaklıdır ve bundan etkilenir.
[Aktif lezbiyenler de aynı düzcinsel kadınlar gibi pasif lezbiyenin kendisinden etkilenmesinden etkilenirler! Onu etkileyecek güce sahip olmaktan etkilenirler! Bu şekilde doyuma ulaşırlar!! Hüseyin Hocamız da hep der, pasif lezbiyen aktif lezbiyeni ayartır. Çünkü aktif lezbiyenden etkilenmiştir, özgüvenli ve koruyucu tutumlarına bayılırlar. Aktif lezbiyen de zaten etkilenilmekten, birilerinin onu arzulamasından oldukça memnundur!
Bir aktif lezbiyen arkadaşın yorumu:
"Ben ilişkide karşı tarafın giydiklerinden ve görüntüsünden etkilenmeye iterdim kendimi ama aslında beni inlemesi yükseltirdi, ona bunları yaşatabildiğim için yükseliyordum!"
Yani bu arkadaşımız da ilişkide her ne kadar kendisini bir erkek gibi hayal etmeye çalışsa da, sevişirken bir "kadın" olarak yani narsistik zevk almıştır!
Başka bir aktif lezbiyen arkadaşın yorumu:
"Öpüşürken bile gözlerimi kapatmazdım, hatta karşı taraf kızardı güya öpüşürken gözü kapatmamak kendisine güvenmediğimi gösteriyormuş. Halbuki benim derdim öpüşmek değildi. Öpüşürken onun yüz mimiklerini, zevk almasını, inlemesini, izlerdim ve beni bu yükseltirdi. Onu tatmin edebiliyor olmak gururumu okşardı!"
Buradaki arkadaşımız da çok net bir şekilde narsistik zevk alıyor. Karşı tarafı tatmin edebilmekle gurur duyuyor, tüm cinselliği bundan ibaret. Aslında lezbiyen ilişkilerde gerçekten kadın gibi zevk alanın aktif taraf olduğunu söyleyebiliriz. Dışarıdan bakıldığında her ne kadar aktif taraf erkeksi pasif taraf kadınsı gözükse de gördüğünüz gibi gerçek hiç de öyle değil. Pasif lezbiyenin ise zaten aktif lezbiyen umurunda bile değildir, aktif ister zevk alsın ister almasın, onu bir seks oyuncağı olarak kullanıp tatmin olmanın derdindedir! Aktif lezbiyenler erkek gibi de hissetseler cinsellikten bir kadın gibi zevk alırlar aslında. Sadece cinsel kimlik ve yönelim karmaşası yaşamaktadırlar. Pasif lezbiyenlerin durumu ise daha kötüdür. Onlar karakter bozukluğu yaşarlar. Karakter bozukluğu olan kişiler vampirdirler, kan emerler. Karşı tarafı düşünmezler. Aktif tarafın ilgisini, sevgisini, hatta gördüğünüz gibi cinsellikte de bedenlerini kullanırlar, işleri bitince mesela bir erkek karşılarına çıkınca da kullanıp bir peçete gibi atarlar! Bu sebeple pasif lezbiyenler terapiye de gelmezler, çünkü bir vampir aynaya bakabilir mi? Kendisini görmeye dayanabilir mi? O yüzden erkek gibi giyinen saçını kestiren aktif lezbiyenlere ah vah edileceğine pasif lezbiyenlere acınmalıdır. Aktif lezbiyenler yaşadıkları sorun itibariyle gelip terapi alabilirler fakat pasif lezbiyenler karşılarına bir erkek çıktığında evlenebildiklerinden kendilerini lezbiyen olarak görmezler. Oysa ki evlenebilseler de mutlu olamayacaklardır, aynı aktif lezbiyenin kanını emdikleri gibi kocalarının da kanını emecek, illallah ettireceklerdir ve en sonunda boşanacaklardır. Boşanmasalar bile erkek çocuklarının 1/3'ü gay olacaktır! Bu Hüseyin Hocamızın bizatihi tespitidir ve doğruluğunu onlarca danışanda ben de gördüm!]
Lezbiyen bir kadın porno izleyerek mastürbasyon yapmamalıdır, bu yanlış kimlik inşasına sebebiyet verebilir. Porno izlerken bir kadının muhtemelen kendisinden daha güzel vücutlu ve çekici bulacağı bir başka kadının yer aldığı orgazm sahnesinde, uyarılsa bile sağlam bir cinsel temel atamayacağını düşünüyorum. Çünkü kadının cinselliği özel ve özerk hissetmesiyle başlar. Dedim ya, burada narsistik bir algı oluşmalıdır. Yeryüzünün en güzel, en alımlı, en cazibeli, en dişi kişisi o kadın olmalıdır. Bu algının porno gibi yapımlarla zedeleneceğini düşünüyorum. Çünkü ilk olarak kadının uyarılması için görüntü, ses ve hatta fanteziye bile ihtiyaç yoktur. İkinci olarak, kadının aradığı his biricik olmaktır, yüceltilmektir.
[Hüseyin hocamız da porno izlemeyin kendiniz fantezi kurarak mastürbasyon yapın der. Fakat bu düzcinsel arkadaş kadınlar için çok farklı bir bakış açısı sunuyor bizlere. Kadınların hayal kurmaya bile ihtiyaçları yoktur, kendini kadın olarak yetkin ve güçlü hissetiğin müddetçe sadece kendini severek, dokunarak bile uyarılabilirsin hiçbir şeye ihtiyacın yok diyor. Bunu günümüz kadınlarının bile %70-80 inin yapamayacağı kanaatindeyim. Ki evli olmasına rağmen orgazm nedir bilmeyen, hic orgazm olmamış binlerce kadın var toplumumuzda. Bu sebeple bu yazıyı okuyan düzcinsel bir kadın için bile bunlar uzak gelebilir. Fakat bu arkadaşımızın cinsel olarak oldukça yetkin olduğuna eminim. Bu sebeple yazıyı okuyan düzcinsel kadınlar; evet demek ki siz de kadınlığınıza tam erişememişsiniz, durmayınız keşfe çıkınız!]
Mastürbasyonda da aynı mantık işliyor. “Uyarılamadım, orgazm olamadım, fantezi kuramadım” gibi kaygılar kadın mastürbasyonunu öldürür. Kadın kendine odaklanmalı, nereye nasıl dokunacağını yavaş yavaş öğrenmeye çalışmalı. Bunun bir matematiği yok.
Cinsel terapide mastürbasyon yapamama, uyarılamama sorununun gündeme geldiğini biliyorum. Tuzum kuru, bol keseden konuşuyorum zannedilmesin. Ben bipolarım. Kombine bir ilaç tedavisi alıyorum. Duygu durum düzenleyiciler grubundan karbamazepin etkenli Tegretol’ü kullanmaya başladığımda bir değişiklik fark ettim. Normalde bu olayı sınırlı tutmak için çaba sarf eden ben, uzun zaman boyunca mastürbasyon yapma ihtiyacı duymamıştım. Hiçbir cinsel isteğim yoktu. Bu durumdan hiç hoşlanmadım ve kaygılandım. Denemek için mastürbasyon yapmaya başladım. Az da olsa uyarılıyordum, ama pek zevk almıyordum ve orgazm olamıyordum. İlaç anorgazmi yapıyormuş. Bunu kabul etmeden, sırf orgazm olabilmek için hırsla uğraşmam hiçbir şeyi değiştirmedi. Tekrar ediyorum, orgazm olsak da olmasak da, kadın cinselliği bundan ibaret değildir. Bu bazen olan, bazen olmayan bir şeydir. Sakinleştim ve süreç odaklı bir şekilde devam ettim. [Unutmayalım ki sonuç odaklı olanlar erkeklerdi, kadınlar süreç odaklıydı.] Birkaç ay sonra ilacın yan etkisi azalarak geçti, ben de eskisi gibi hissetmeye başladım. Demem o ki, kendimize gelelim ve şu erkeklerdeki gibi skor kafasından [sonuç odaklı olmaktan] kurtulalım. Tek beklentisi kendini beğenmek ve rahatlamak olan, baş tacı kraliçeler olalım 👑
Cinsel terapide hangi pozisyonda mastürbasyon yapılacağının da gündeme geldiğini duydum.
Galiba ben fantezi kurmadığımdan bunu düşünmedim. En güzel zevk nasıl alınıyor, deneyerek bunu bulmaya çalıştım. Anadolu kadınına mastürbasyonu öğreten Hülya Avşar’ın bir sahnesi var, sırtüstü yatarken yapıyor. Onu ancak o pozisyonda kameraya alabilecekleri için öyle yapmış.
Oysa ki klitorisin hassas bölgesi arka tarafında. Sırtüstü yatarken burası arkada kaldığı için ulaşılması da uyarılması da zor. Daha uzun süre daha fazla eforla devam etmek gerekiyor. Ama yüzüstü döndüğünüzde klitorisin arka kısmına ulaşmak daha kolay oluyor, uyarılabilirliği de artıyor. Böylece daha kısa sürede daha tatmin edici sonuç alınabiliyor. Orgazm ise daha şiddetli ve uzun oluyor.
Benden bu kadar. Umarım faydalı olmuşumdur.
-
…
-
Hüseyin hocayı en çok motive eden şey hatırlarsanız danışanların birbirine destek çıkması, bu süreçte birbirlerini motive etmesidir. Ve buna bakaraktan şunu diyebilirim ki, Hüseyin hocanın motivasyonunu en çok kıracak şey de elbette pes etmiş danışanları görmek olacaktır.
Hüseyin hoca şuan zor bir süreçten geçmekte. Konu çapadaki ofisin kapanması asla değildir. Gerçekten merak edenler bunu okuyup bilgilenmeliler! Hüseyin hoca yıllardır Feto zülmüne uğramıştır. Ve kendisini asıl üzen şey eşcinsel terapilerine saldırılması kadar dar değil, her koldan feto zülmüne uğrayıp sesini duyuramamasıdır. Bu çapadaki ofisin kapanması da feto zulmünün sadece bir parçasıdır. Adamı arayıp emekli olacaksın demişler üniversitesinden, ötesi var mı? Şuan bizler için bence yapılacak en son şey pes etmek ve dahi pes ettiğini hüseyin hocaya göstermektir. Evet hepimiz hüseyin hocadan bir haber bekliyoruz, ilk elden bilgi almak istiyoruz. Ama kendisini anlamamız lazım, şuan mazlum olduğu için ona en çok zarar verecek şey bir de çevresindeki çoktan pes etmiş insanlar olacaktır.
İçinizde ben neden terapiye gittiğim psikoloğu anlayıp ona destek çıkıyorum, bu benim görevim değil ki banane bundan ben paramı verir terapimi alır çıkarım diyenler de olabilir tabi ki.
Bir danışan yazmıştı hani,
"Psikologluk ruhsal fahişelik sahiden de. Anlattım, paramı bıraktım ve sanki o kapıdan çıktıktan sonra birbirimizi tanımayacaktık. Evet, ben tam da böyle davranmıştım."
Diye. Ne güzel yazmış, aşk karakterini anlamaya başlamış.
Böyle düşünen arkadaşlara da şunu demek isterim. Hüseyin hocamız eşcinsel terapiyi danışanlarına gerçek aşkı görebilmeleri için onlara aşk karakterini aşılayarak yapmaktadır. Ve siz paramı veririm terapi alır çıkarım düşüncedeyseniz zaten bu aşk karakterini hiç edinememişsiniz demektir..
Havaya kalkan toz duman yere bir otursun neler yapacağımıza bakarız. Kimse umudunu yitirmesin. Hüseyin hoca ölmedi. Bizler de buradayız. Gruptan çıkmayalım irtibatı koparmayalım.
-
Yüzleştim
Bitti
Her şeyi söyledim, tüm içimi kustum
Konuşmanin ilk 1.5 saati surekli inkar etti, ben boyle bir sey demedim, bunu uyduruyorsun, boyle bir olay olmadi, hatirlamiyorum vs vs seklinde. Surekli "Her şeyi senin iyiligin için yaptim, sonra sana karsi koyamadim olan her sey bu sebeple oldu, elimde değildi, Allahin taktiri" vs diyordu.
Son yarim saate girdigimizde ise "Evet, seninle konuşamadim, surekli kactim cunku sen bana kendimi hatirlatiyordun, kendimle yüzleşemedim, böyle olduğumu kabul edemedim, evet ben istedim, seni istedim, yanindan hic ayrilmayayim istedim, benim elimdeydi, keşke sana bunlari yapmasaydim, ama sonrasinda da kabul edemedim bu sebeple karşina bile cikmaya korktum, evlenmiştim, kocam vardi, simdi de evdeyim kocam icerde oturuyor napayim ne istiyorsun ne istersen yapayim neden bunun pesine hala düşüyorsun, eski mesajlarimizin ekran goruntusunu hatirlatiyorsun, ben kendimi gormeye dayanamiyorum vs dedi ağlayarak
Sen dedim kendini gormeyi kabul edemedigin, kendinle yuzlesemedigin için tüm pisliği bana attın, evlenme arefesindeydin, işine geldi, tüm çevremize de beni sana takık bir sapık gibi lanse edip namusunu temizledin. Beni kullandin. Ve beni de bunlarin allahin taktiri olduğuna, senin sucunun olmadigina inandirdin. Simdi evet ben yaptim, istedim diyorsun oyle mi dedim
Evet, öyle itiraf edemedim kendime dedi, ağlıyordu!
Sonra en son dedi ki nasil istersen oyle davranirim, ne olur bunun peşini birak, ikimize de bir faydasi olmaz ne istersen yaparim vs dedi
Kabul etti yedigi boku yani..
Yıllarca kendimi suçladim ben ona sebep oldum diye.
Herkes beni onun sapigi sanarken bile sesimi cikarmadim evlenecek kendini akliyor, ihtiyaci var yoksa arkasindan konuşurlar dedim icime icime ağladim.
Kabul etti bana sebep olduğunu sonunda. Zehir gibi gecen uyku uyutmayan iki yildan sonra.
Suçsuzmuşum
Kurtuldum ondan
Kocaman bir öküz üstümden kalkmış gibi hissediyorum. Ben hayatimda boyle rahatlamadim
Başardık Hüseyin hocam, başardık..
-
Nasil bir serefsizim?
Bu yaziyi yazdigima inanamiyorum. Elim ayagim titriyor cok kotuyum. Daha dogrusu nasil yazdigimi da bilmiyorum gercekten kendimde degilim, ruhum cikmiş gibi hissediyorum. Hic iyi degilim. Kendimden igreniyorum inanamiyorum aklim almiyor. Aslinda aliyor ama aklimin almamasi daha isime geliyor heralde. Cunku ben katiksiz bir oç um.
Her sey dun ev arkadasimin film izlemeyi teklif etmesiyle basladi. Sonra beraber film izledik, basimi omzuna koydum o da basini benim basima koydu o sekilde izledik. Film tatli bir animasyon filmiydi ama ben cok etkilenmistim niye bilmiyorum. Son yarim saat agladim tamamen ama arkadasima hic caktirmadim. Sanki baskalarinin yaninda aglayamam, acizligimi gorurler gibi hissediyordum ve hic aglamamistim da baskalarinin yaninda, o iliskimin oldugu doktor kiz hariç. Film bitti, ev arkadasim ayaga kalkti ve ben bir anda kendimi tutamayarak hickira hickira aglamaya basladim. Ne yapacagini bilemedi, eli ayagina dolasti. Yanima oturdu ne oldu dedi, cevap veremiyordum icimi kusarcasina agladim agladim agladim. Ne kadar surdu bilmiyorum ama hayatimda ilk defa boyle bir sey yasiyordum. Acayip bir rahatlama geldi. Ben dedi senin ilk defa agladigini goruyorum. Ben de dedim ilk defa birisinin yaninda agladigimi goruyorum kendimin. İste her sey bu noktada basladi.
Doktor kizla yuzlesmistim bu haftanin basinda. Yazimda yazmiştim, işte kabul etti kendisinin hatasini onceden hep beni sucluyordu vs demistim.
Bana videolar atardi, bunu nasil cozebiliriz vs diye konustugu bana yonelik. Attigi an videolari bir kere izleyip hepsini bilgisayara kaydetmistim.
Bu hafta başında onunla yüzleştikten sonra bir cesaret geldi. Dedim ki şu videolari izleyeyim ve beni bunca sure nasil manipule ettigini göreyim, kafam rahatlasin. Ve videolari izlemeye basladim. Tamamen unutmusum neler icerdiklerini. Dunden beri izliyorum. Hepsinin ne zaman cekildigi, tarihleri belli. Ve videolari izledikce kendimin nasil bir serefsiz oldugumu, kizi manipule ederek iliskiyi kirilma noktalarindan kurtardigimi, onu kendime iyice bagladigimi gordum. İnanamadim. Videolari degistirdikce kalbim sıkıştı. Beni manipule ettigini gormek icin actigim videolar benim masumiyetimin mezari olmustu. Ben bu hafta basinda onunla yüzleşirken, ya da bir yil once bu terapilere baslarken suclunun o olduguna gercekten inanarak gelmistim, baslamistim. Huseyin hocaya da anlattiklarim oyleydi, beni ozledigini soyledigi videolar atarak beni manipule etti hep diyordum. Oysa ki videolari suan izledigimde goruyorum ki yavşak olan benim. Benim huseyin hocaya anlattigim gibi videolarda salya sumuk aglayarak beni istemiyordu. Aksine o kadar durusttu ki. Yemin ederim ki ben kizin hayatini sikmişim
Videolarda neler yapmamiz gerektiginden bahsediyordu genel olarak. Hatta iliskinin taa en baslarinda cektigi bir videoda diyordu ki ben hayatim boyunca insanlardan hep bir seyler aldim. Sevgi, ilgi, motivasyon vs. cevremdekiler de vermeye meyyaldi. Ama sen verdikce verdin, ben de istedikce istedim ve sonra kendimden seni koparamadim. Her kopmaya kalktigimizda daha da kotu oldun, ölceksin diye cok korkuyorum, senin icin her seyi yaparim, bir daha gitmeyecegim, gitmeye kalkmayacağim vs diye agliyordu. Çunku onu bu hale ben getirmistim!! Ona yalanlar soyledim, manipule ettim. İste, asagiya aklima gelen ona yaptigim orospuluklari yazdim, daha aklima gelmeyenler de vardir. Hatirladikca yazacagim. Evet, o doktor kiz pasifti, korkakti dogru. Fakat videolarin tarihleri var. Benim hatirladigim gibi öyle gizli gizli sevip ilerleyip ayartmamış beni, daha en başlarda beni sevdiğini itiraf etmiş, sebebini bilmiyorum, senden çok fazla ilgi sevgi sömürüyorum, kendine engel olamiyorum, sen de verdikce veriyorsun lutfen kendine zarar verme, zarar göreceksin diye korkuyorum nerede duracağımı bilmiyorum, bunu kontrol altina almaliyiz demiş. Fakat asil onu manipüle eden, kendine bağlayan gercekten bendim! Yapmadigim götlük kalmamış. Videolari izledikce yedigim boklari hatirladim hatirladikca kalbim sıkıştı. Gercekten unutmuşum. Keşke bu videolari izlemeseydim, sadece o yaptigim yüzlesmeyle kalsaydim mutlu bir insan olacaktim. Ben gercekten narsistmişim. Herkese yalan soyledim. Hatta, hatta bir terapiste para verip kendi manipule edilmis yalan hikayemi anlatip kafamda kendimi bile akladim!! Asıl magdur rolunu oynayan bendim, hem de kendi beynime. O degildi ki..
Ben o doktor kizla tanismadan once hickimseye hicbir duygu hissetmezdim. Anneme, babama, kardeslerime bile. Sevmek, özlemek, hatta nefret dahi. Boyle anlatinca gercekci gelmedigini biliyorum, nasil da anlatabilirim bilmiyorum bunu. Fakat basbayagi canli, cansiz herhangi bir varliga karsi bir sey hissetmiyordum. Bunu aciklayabilecegimi sanmiyorum fakat duygulari ogrenmedigimi dusunebilirsiniz bilmiyorum.
Ben hayatimda ilk defa sevgi hissini o doktor kiza duydum. Bana duygulari ogreten o kizdi. 21 yasimda ilk ogrendigim duygu sevmek ve sevilmekti. Sonra sevgiden mahrum kalınca özlemi öğrendim. Ben mesela 21 yasina kadar hayatimda hickimseyi, hicbir seyi ozlememistim. Hani kitaplarda yaziyorlar ya. Annemi, babami, yastigimi, yatagimi, yaşadiğim sehri, arkadaşimi vs vs ozledim gibi. Bu hissi anlayamazdim. Yaptigimiz sehir degisiklikleri, gittigim yatili okullar, degisen arkadaşlar, uzak kaldigim ailem vs asla bir sorun degildi giderlerdi yerine yenileri gelirdi. Ne giden arkadaslarimi, uzak kaldigim ailemi vs ozlerdim ne de yeni gelen arkadaslarimi severdim. Yani derslere girip cikip isimiz komple bitince de ayrilacaktik zaten. Hickimse hicbir sey umurumda da degildi.
Ben ilk defa bu özlem duygusunu da o doktor kizla tattim. Onu kaybetmemek icin elimden gelen her seyi yapardim yaptim da. Kurtulmak istemiş aslinda defalarca, bense ne yalanlar soylemiş kizi kandirmişim. Evet mışım diyorum cunku bunlari yaparken vicdan azabi cekmiyor, pismanlik hissetmiyordum. Yanlis olduklarini da dusunmuyordum umurumda mi degildi bilmiyorum. Ya da belki de sadece kötü bir insandim. Hatta bu videolari izleyene kadar bunlari yaptigimi bile unutmusum. Doktor kiz videolarda karsimda bunu yapma, ölme vs diye agladikca neden agladigini, neler yaptigimi öyle hatirladim. Ve şimdi mışım diyerek anlatmamin sebebi de siz danisanlara kendimi aklama derdinde olmam falan değil, hem ne dusunurseniz dusunun bu noktadan sonra artık. Hicbir önemi yok. Zaten bu yazidan sonra herhangi bir danisanin suratina bakabilecegimi sanmiyorum, bu sebeple rahatim. Ne oluyosa olsun evet ben buymuşum yaziklar olsun. Ve Hüseyin hocam, evet size de yalan soyleyip hikayeyi cok cok tarafli anlattim, uydurdugum ya da anlatmadigim kisimlar oldu. En cok size ayip ettim. Siz gercekten bana güvenmiştiniz ya ben bunu da kullandim! O doktor kiza soyledigim yalanlar gibi size de yalanlar soyledim, hep o doktor kiz ayartti dedim. Birazdan yazacaklarimdan sonra hala beni danişan olarak kabul ederseniz bu narsistligimi çözmek icin her seyi yapacagim. Tamamen durust olacagim allah belami versin ki. Ben her seyi tarafli anlattim. Bunlari kabul etmek benim icin cok zor. Videolari izlemesem hatirlamayacaktim da. Videolari daha iki gündür izliyorum, fark eder etmez size koştum. Artik yalan söylemiyorum. Ya yemin ederim farkinda degildim yaptiklarimin, pismanlik duymuyordum. Videolari izleyene kadar da fark etmedim yemin ederim! Tek umudum şuanki durustluğume aciyip bana güvenmeniz, iste o zaman gercekten aktarim-karsi aktarim bagi kurabilirim sizinle. Evet simdiye dek de kurmadik, benim cizdigim yapay profille siz kuruyoruz zannettiniz, yani ben de öyle zannetmiştim. Vallahi billahi farkinda degildim yemin ederim degildim cok pismanim vicdan azabindan ölecegim abartisiz dün geceden beri saatlerdir agliyorum. Hatta o doktor kiza itiraf edecegim yaptigim oçlukları. Hicbirisini bilmiyor. Yüzleştik, agzina tukurdum, kabul etti suan hava hoş, ben mutluyum o üzgün. Ama gercekler bunlar degil. Bunlari bilmesi gerekiyor cunku ben kullandim onu.
En basindan beri intihar etmek istiyorum diye yalan soyledim ona halbuki ölmek istemiyordum, sadece depresiftim evden kacabilmek icin cozum ariyordum, yardim dileniyordum. Fakat evden cikabildikten sonra ogrenci evinde onunla kalmaya basladiktan sonra cok mutlu oldum, asla ölmeyi bir an bile istemedim. Hep yalan soyledim. O staja isine gucune gidince aciz kaliyordum, benimle ilgilensin diye deli numarasi yaptim. Bacaklarimi tirnak makasiyla kestigimi soyledim, yalandi. Telegram intihar gruplarina girdim, orada intihar etmeden once birbirlerini vazgeciren insanlar var son bir umut girdim dedim tamamen yalandi, boyle bir sey olup olmadigini bile bilmiyorum tamamen gotumden sıkmıştım. İsler sarpa sardigi ve o benden uzaklasip hayatina baktigi zamanlarda bunu kaldiramayip cilginca seyler yapiyordum geri donmesi icin. Kendimi öldürcem diyordum. Bir kere ciddi kavga ettik, ikimiz de zarar goruyoruz yeter bu kadar uzulsek de ayrilmaliyiz dedi. Kollarima sigara bastim gozunun onunde sirf ayrilamasin, gidemesin bana acisin diye. Tabiki kahroldu, işe yaradi. Daha izleri duruyor, kafami sikiyim. Yine başka bir gün bitirelim yeter dedi. Aksamina onu aradim. İlaç icip intihar etmeye kalkistigimi söyledim. Telaş içinde koştu tabi hemen. Sarildi, agladi vs kusturmaya calisti. Sonra ben de arkami donup bogazima parmak atip zorla kusturdum kendimi. Hicbir sey icmemiştim halbuki. Ben napcam simdi ya. Allahim o kadar sefkatliydi ki sefkatini almak icin her seyi yapiyordum. Bir gun karnim agriyor diye bana bal serbeti yapip getirmisti, o kadar hosuma gitmisti ki beni dusunen birisinin olmasi. Artik surekli midemin bulandigini soyleyebilecegim bir yalan gerekiyordu. Alkol bagimlisi oldugumu, yeni biraktigimi ve bu sebeple durduk yere yoksunluk semptomlari yasadigimi soyledim. Mesela durduk yere aha iste suan etrafa bakinca sallandigini goruyorum, midem cok bulaniyor, geri cekilme yasiyorum derdim tamamen yalandi. Hatta inandirici olmak için wc ye koşturup öğürme sesi çıkarirdim! Hemen bal serbeti yapip getirirdi. Sirf o bal serbetini eliyle hazirlayip getirmesi ve icirmesi icin bu yalani devam ettirdim. Beni aile evimden kurtarmasi icin evde uyuyamiyorum, ciddi uyku problemim var, sirf uyuyabilmek icin arabayi kacirip arabada yatiyorum diye yalan soyledim. Hatta arabayi gercekten kacirdim, evlerinin oldugu sokakta bilerek onun ev arkadaslarina yakalanmak icin arabanin icinde sokakta uyudum. Ve bu yakalanacagim geceyi de bilerek sectim, nöbet çikişlarina denk getirdim ki eve donerken beni gorsunler ve aciyip evlerine alsinlar diye. Babam beni evde dövüyordu normalde. Beni bogazlardi, tokatlardi vs. Fakat o hafta dövüşmemistik. Ve benim kendimi acindirabilmek icin kanita ihtiyacim vardi. Kendimi boğazladim! Yemin ederim yaptim bunu! Yuzume kan oturdu, kendime tokatlar attim. Sirf görsünler ve aciyip eve alsinlar diye. Bu da işe yaradi. Allah belami versin
O hep durusttu. Yazdikca hatirlamaya basladim. Biz taa ogrenci evinde beraber yatip uyumaya basladigimiz daha ilk vakitlerde itiraf etmisti, sana sarilip uyumak icimi bir hos ediyor diye. İliskinin en baslariydi. Beraber sarilmis uyuyorduk. İkimiz de huzurluyduk. Boyle baya yattiktan sonra bir anda kalkti, mutfaga gitti ve gelmedi. Merak ettigim icin pesinden gittim. Yere cokmuş elinde su bardagiyla agliyordu. Ne oldu dedim, dedi ki seninle sarilip yatmak uyumak cok hosuma gidiyor, icimi gidikliyor cok mutlu oluyorum. Lezbiyen miyim yoksa ben dedi. Nasil ya olur mu oyle sey dedim, salaga yattim halbuki ben de cok etkileniyordum. Sende oluyor mu dedi, hayir hic olmadi hem niye olsun ki dedim. Bende oluyor, ben uyariliyorum ilk defa bu kadar net hissettim beraber yatmayalim korkuyorum dedi. Ben seni ablam olarak goruyorum, nasil boyle bir sey dusunursun dedim. Olsun ayri yatalim dedi. Ayri yattik. Ertesi gun sabaha kadar agladığım izlenimini vermek için sabahleyin erkenden kalkip gözlerime at kestanesi kremi, aci biber vs surdum, davul gibi şişip kipkirmizi oldular. Beni sabah gorunce cok uzuldu, agladi ve tabi ki o aksam bana kiyamadigindan beraber yattik!! Allahim allahim ben nasi kaldircam bunu. Ya inanamiyorum nasil yapmisim vallahi hatirlamiyordum yemin ederim hatirlamiyordummm. Ben size huseyin hocam tarafli anlattim, eksik anlattim, biraz da uydurdum dogru fakat bunlari yaptiklarimi vallahi hatirlamiyordum, videolari izledikce bu iki gundur hatirliyorum. Ben simdi napicam bu vicdan azabiyla duramam duramam duramam! Evet onun da hatalari oldu, ama oç olan benim, isin içine sıçan benim.
Hayatimin bu noktasinda cidden ne yapmaliyim bilmiyorum. Kendimi odama kapattim, hic cikmiyorum. Bir ders videosu izliyorum, bir doktor kizin videosunu. Manyaklar gibi ders çalıştım uyku uyumadan. Videolari izledikce daha da kotu oldum, pesine hemen bi ders videosu actim onu izledim ağlaya ağlaya. Ağlama sebebim o doktor kizi özlemem değil, yaptigim serefsizlikler, nasil yapmişim ya nasil nasil nasil? Kendimi birşeylere vermeye calisiyorum olmuyor ben yapamam yapamam! Benim onunla konuşmam lazim, asil onun öğrenmesi lazım.
Bana duyguları öğreten o kadın, bunu asla haketmedi. Onunla konuşacağım. Ve bunu onu özlediğim için, acaba yeni bir ilişki başlayabilir mi, hafta başındaki yüzleşmeden pişman olduğum icin ya da maksat iletişim olsun vs gibi bir sebeple yapmayacağım. Zaten bunlari duydugu an benden tiksinecektir. İstiyorum ki gercekler ogrenilsin, o da bunu ogrenince zaten yoluna bakacak ve ici rahatlayacaktir diye dusundugumden yapacagim.
Evet, o pasif tarafti. Benden once baskalariyla da boyle duygusal bağlar kurmuştu. Ama asla bu kadar toksikleşmemiş, birbirlerine boyle zarar vermemişlerdi. Bizim ilişkimizin boklaşmasinin nedeni gercekten benmişim.. hatirliyorum cunku, o her bir seyleri duzeltmeye kalktiginda ona yeni bir yalan soyledim kendime iyice baglamak için. O pasifti, ama bunlari yapacak kadar degildi.. insallah bunlari duyunca hakkini helal edebilirsin, hic sanmiyorum ama yine de deneyeceğim. Amacım helalligini almak da değil yemin ederim, gerçekten gerçekleri öğrenip ona gore kendine bu gerçeklere gore hakkaniyetli davranman. Helal etmezsen de canin sagolsun, hakettim cunku.
-
Anlamadığınız kısım ne biliyor musunuz. Zannediyorsunuz ki Hüseyin Kaçın gider yenisi gelir ya da bu konuda tek terapi yapan kişi Hüseyin Kaçın mı başka yapan mı yok sanki, bu "ibneler" neden Hüseyin Hüseyin diye ağlıyor başka adam mı yok. Hüseyin deli işte, ona buna sallıyor başımızı ağrıtır bu adama bulaşmayalım. Ya da belki de biz böyle püskürdükçe Hüseyin Kaçın yine danışanlarını gazlamış üstümüze salmış diyorsunuzdur. Hüseyin hoca kimseyi gazlamıyor, hiç gazlamadı. Şimdi bir de sessizce köşesine çekildi bıktırdınız adamı. Eskiden cıvıl cıvıl bir adamdı, tek başına savaşırdı LGBTlilerle. Daha o zaman hiçkimsenin hiçbir şeyden haberi yoktu, sizin de haberiniz yoktu, tek başınaydı. E o zaman ne bu danışanların öfkesi. Bu "ibne" adamlar için yürüyüş düzenliyoruz hala sinirliler ne istiyorlar. Sinirli olmamızın nedeni şu. Tamam en azından toplumsal bilinç aşılanmaya başlandı bu aile yürüyüşüyle vs. Fakat biz çözüm istiyoruz. Bilinçsizsiniz. Yol gösterilmeye ihtiyacınız var. Ben Hüseyin Hocadan başka bu işin tedavisini yapabilen görmedim. Bizzat içindeyim bu işin, birinci elden şahit oluyorum hastanelerde yapılanlara. Psikiyatristlerin tanı koyduğu bu hastalar estetik ameliyatlarla güzelleştiriliyor.. Ayrıca kendim de danışanım. Bakın TEDAVİ diyorum. Anlamadığınız kısım şu, buradaki danışanlara sorun, bu kişiler ilk buldukları kişiye yani Hüseyin Kaçına yapışmadılar. Önce onlarca yere gittiler. Hüseyin Hocadan haberleri bile olmadı. Doktorlara, psikologlara, hacılara, hocalara. Hiçbirisi işe yaramadı. Sabahlara kadar dua ettiler Allahım yardım et diye. Bilmiyorlardı, çaresizce yardım arandılar. HK dışında bu duruma tedavisel olarak yaklaşan yok. Yine bu işle ilgilenen diğer psikologlar evet oturup dinliyorlar, anlıyorlar da doğru. E ama çözüm? İşte sıkıntı bu. Bu danışanların öfkesi işte bu yüzden. Ben bir yıl aradım, fellik fellik. Hüseyin Hocama ulaşmam bir yılımı aldı. Psikiyatristlere gittim, kavga edip çıktım. Diğer danışanlar da hep aynı şekilde. Ve sizler Hüseyin Hocanın başındaki akbabalarla uğraşmak yerine yürüyorsunuz. İşte bu yüzden bu "ibneler" yürüyüşü samimiyetsiz görüyor. Yoksa yürüyün, biz seviniriz insanlar duysun bu yürüyüşler aracılığıyla işin gerçek yüzünü. Ama madem bu yürüyüşleri düzenleyebilecek imkanınız var, duyurabilecek gücünüz var, neden Hüseyin Kaçın'la ilgilenmiyorsunuz. Hüseyin diye bağırmamızın, yırtınmamızın bir nedeni var. Bakın Hüseyin Hoca bu alanda tektir. Buradaki danışanlara sorun, sormak bedava hepsi can atarak cevaplayacaklardır. Türkiye'de bu işle uğraşan diğer psikologlara buradaki tüm danışanlar gitmiş, Hüseyin Hocaya çok daha sonrasında ulaşmışlardır. Neden bu "ibne"ler diğer psikologlardan sonra bu deli Hüseyin'e ulaşıp ulaştıktan sonra da bırakmamaktadırlar, manyak gibi savunmaktadırlar hiç düşünmez misiniz? Demek ki bu adamın bir kerameti var. Eşcinsel terapiyle ilgilenen diğer psikologların yapamadığı bir şey yapıyor bu adam. Ya da Hüseyin Hoca 2 aydır terapi yapmıyor. Biz neden hala bu adamın peşindeyiz, neden bu gruplarda duruyoruz hala, neden bir başkasına gitmedik? Anladınız mı neden kızdığımızı yürüyüşe. Çünkü gidilebilecek bir psikolog yok. Biz o yollardan zaten geçip Hüseyin Kaçın'ı bulduk. Bulmuşken bırakır mıyız? Bakın biz bu imtihanı yaşıyoruz, sizden çok daha bilgiliyiz. Ve diyoruz ki Hüseyin Hoca bu alanda tek! Bize inanın. Ne olur Hüseyin Hocayı halnız bırakmayın, gücünüzü asıl yönlendirmeniz gereken kişi Hüseyin Kaçın, yürüyüş vs değil. Bu adamın yaptığı terapilerle evlendirdiği onlarca danışanı var. Bu işle ilgilenen diğer psikologlar bunu yapabilmiş mi? Biz neden aylardır Hüseyin Hüseyin diye çıldırıyoruz. Hemen bu işle ilgilenen diğer psikologlara koşardık. Biz de çok iyi biliyoruz; Hüseyin Kaçın çılgındır, çenesini de tutmaz doğru bi susup oturamaz, kafanızı ağrıtır bizim de ağrıttı. Ama onu kaderine terk edemezsiniz. Ona ihtiyacınız var. Biz bu yüzden sinirleniyoruz. Bizim ona ihtiyacımız olduğu için değil, sizin ihtiyacınız olmasına rağmen umursamadığınız için. Size yol göstermesine izin verin. Çok büyük hata yapıyorsunuz. Hüseyin Hoca çılgın olmasa, ya da çenesini tutan bir insan olsa yıllardır siz daha ortalıklarda yokken LGBTlilerle tek başına savaşabilir miydi? Danışanları olarak emin olun biz sizden çok daha iyi tanıyoruz onun ele avuca sığmazlığını, ona buna sallamasını bizi de bıktırıyor bazen 😅. Ama lütfen samimiyetinizi gösterin, bu yürüyüşler bir işe yarasın.
-
Fikir almaya ihtiyacim var. Nedensizce sevilme ihtiyacinizi nasil gideriyorsunuz? Bombos yasiyor gibi hissediyorum, fakultenin sonuna yaklastigimiz ve tipta uzmanlik sinavina hazirlandigimiz icin cevremdeki tum herkesin arkadaslik iliskilerinin icinin bosaldigini goruyorum. Ayip olmasin diye gorusuyor artik herkes, kimse eskisi gibi degil, kimsenin kimseye tahamulu yok. Oturup bir cay icmek icin birisinden vaktini istemek büyük lüks. Kimsenin kimseyle bağı kalmadı, herkes birbirinden kaçmanın derdinde. İlişkilerden arttırdıklari vakitleriyle ders çalışıp öne geçmek derdindeler. Ve bağlar zayıfladıkça bende "Beni kimse gerçekten sevmiyor, hayatlarında bir yer tuttuğum için seviyorlar ve onların hayatında yer ettiğim miktarda beni seviyorlar" hissi oluştu. İnsanlara ben yazıyordum hep önceden. Yazmayı kestim, şimdi yazan yok. Anca yolda, kütüphanede, okulda rastlaşırsak merhaba merhaba güle güle şeklinde diyaloglar. Ve herkes herkesle böyle, abartısız söylüyorum. Bunu ilk fark ettiğimde önce dedim ki neden birileri tarafından sevilmem, düşünülmem gereksin ki bu cok saçma. Bu sebeple bu duyguyu umursamadim, derslere yapıştım. Ama ben bu duygunun(beni sadece ben olduğum için, öylesine seven kimse yok duygusu) üstünü örttükçe daha da büyüdü. Çünkü insanlar evet birbirleriyle görüşmeyi kesmişlerdi, bu ilişkilerden arttırdıkları vakitlerle ders çalışıyorlardı doğru fakat tum ilişkilerini kesmemişlerdi ki. Anneleriyle babalarıyla kardeşleriyle sevgilileriyle konusuyorlardı. Sadece sosyal çevrelerini daraltmışlar yani rakiplerinden? kurtulmuşlardi.
Bunun üzerine dünyada işe yarar hissedip bu duyguyu yok edebilmek için elimden gelen her türlü yardım işine katıldım, kanserli çocuklarla oyun oynadık hayallerini gerçekleştirdik. İlgi alanımı çeken dersleri çok daha derin çalıştım. Müzik yapmaya tekrar yoğunlaştım. Filmler izledim. Maneviyata yöneldim.
Fakat bu hissi geçiremedim. Yapamadım olduramadım. Kendimi parçalayıp elimden gelen tüm yardımları da yapsam, sabahlara kadar muzik de yapsam, yüzlerce film de izlesem hiçbirisi bu hissin dermanı değil. İşe yarar gibi hissetmek ile sevilmek apayrı. Birisi beni sebepsizce sevsin diye elimdeki her şeyi tüm paramı hatta canımı veririm. Bu dünyaya yararlı olduğumu hissetmek, insanlara iyiliklerde bulunmak bu hissin eş anlamlıları değiller. Hatta bu hisse yakın bile değiller. Ben sadece sevilmek ve sevilerek büyütülmek istiyorum. Keske birilerine para versek ve bizi sevseler. Keşke sevgi parayla satılsa. Sebepsiz sevgi. Amasız sevgi. Sadece seni sen olduğun için sevmek.
Tüm çözümlerimi tükettiğim noktadayım. Önerebileceğiniz bir şey?
-
Sen kendini amasız, fakatsız, her şeye rağmen, her şartta ve her koşulda seviyor musun ? Cevap hayır. Gerçek anlamda kendini sevmeyi öğrenmelisin. Sevgi sevgisizliğin içinden doğar. Her şey zıttıyla var olur. Sen sevgiyi öğrenmek için sevgisizliğin içinden geçiyorsun.
-
[]
Babama yazdığım şiirim
İlk Aşk
Dosta nedir gerek
Dost neye gerek
İnsana bir tek
Lazımdır erek
İster ufka gitmek
Olsan mendirek
Olmaz müşterek
Acemi gerek
Kuzuyu artık sal
Gerek iftisal
Kaptansız bir sal
Olmasın misal
Olsa enbeste-dem
Tutarsın matem
O da bir âdem
Bekle dur madem
Erek:gerçekleştirilmek üzere tasarlanan, ardından koşulan, ulaşılmak, erişilmek istenilen şey. Amaç/gaye
Mendirek: Dalgakıranı da bulunan liman.
Müşterek: Ortak,ortaklaşa
İftisal: Sütten kesilme, memeden ayrılma.
Enbeste-dem : Tembel, miskin, gayretsiz kimse
Şair ikinci kıtada bir gemiyle hayallerine yani ufka ulaşma isteğinden bahsederken bu yolculuğa hazırlık sürecinde keşke bir dalgakıranlı limanım olsa ve dalgaların yıpratıcı etkisinden kendisini korusa istiyor. Fakat mendireklik yapacak kişiye acemi olduğundan yanaşamadığından, yardıma da ihtiyaç duyduğundan bahsediyor.
Üçüncü kıtada ise mendireğin artık kuzuyu memeden kesme zamanının geldiğinden, yani dalgakıranlık görevini yaptıktan sonra şairin gemiye kendisinin kaptanlık yapıp yönetmesi gerektiğinden bahsediyor. Memeden kesilmezse kaptansız bir sal olur koskoca gemim, dalgalarda sürüklenir diyor.
-
Tolstoyun insan ne ile yaşar diye çok ünlü bir kitabı vardır. Kitapta yeryüzüne cezalandırılmak için düşürülen melek, bu üç soruya cevap bulduğu anda göklere dönebilecektir.
Bu üç soru ise şöyledir:
1)İnsanda ne var?
2)İnsana ne verilmemiştir?
3)İnsan ne ile yaşar?
Tolstoya göre meleğin bulduğu cevaplar ise
1)İnsanda olan şey sevgidir.
2)İnsana verilmeyen şey neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisidir.
3)İnsan Tanrı'yla yaşar.
Benim ise bugün vardığım noktada, günümüz "muhafazakarlarında" cevapların farklı olduğunu düşünüyorum.
1)Doğru,bence de insanda olan şey sevgi. Fakat bu sevgi faniler üzerinden yönetilemez.
Bir kul başka bir kula sahih bir sevgi duyamaz.
Çıkarı vardır mesela, daha işi bitmemiştir o faniyle ondan sevgisi vardır. İki faninin çıkarsız ilişkisi olamaz. Ne arkadaş ne koca. Çıkar biter, sevgi gider.
2)İnsana verilmeyen şey diğerkâmlıktır.
3)İnsan enaniyetle yaşar.
Benim hiçbir insan grubundan ümidim yoktu, muhafazakarlar dışında. Ben bugün muhafazakarları da öldürdüm. Artık dünya üzerinde güvenilebilecek herhangi bir fani olduğunu düşünmüyorum. Eskiden muhafazakar camiadan umutluydum, gerçekten Allah rızası için görüşenleri var sanardım. Terapiler gözümü açtı. Benim verdiğim cevaplar "muhafazakarlar" için geçerlidir. Tolstoyun verdiği cevaplar ise aşağıya yazacağım müslümanlar için geçerlidir.
“Bir kimse benden bir şey ister, ben de onu bâzen kasten geciktiririm ki, sizden biri şefaat ederek ihtiyâcının karşılanmasına yardımcı olsun ve ecir kazansın. Evet, muhtâcın ihtiyâcını karşılamak üzere şefaatçi olun ki ecir kazanasınız.” (Nesâî, Zekât, 65)
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyâcını karşılayanın, Allah da ihtiyâcını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyâmet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)
İslam müslümanlar üzerinden değerlendirilmez. Doğru. İslam mükemmeldir. Fakat "muhafazakarlar" bana öğretti ki insanlar ilişki kurulacak, buna vakit ve emek harcanacak kadar değerli değillerdir. Hiçbir fani duygusal yatırım yapmaya değmez. Ben bugün insanları öldürdüm.
-
HAZIRIM
Bu günlerin geleceğini biliyordum. Fakat danışan arkadaşlardan gelen bir kaç sert tokat süreci hızlandırdı, beni hızlıca kendime getirdi.
Bana dediler ki acı çekmekten zevk alıyorsun. Kendini acındırmak sana iyi geliyor. Kendime acıyarak kendime muhtaç olduğum sevgiyi veriyordum! Tokatlarınız için teşekkür ederim. Halbuki kendime bu sevgiyi vermek için kendime acımama gerek yok. Sadece ne kadar harika olduğumu fark etmem yeterliymiş.
Hem maalesef ki kendime acıyabileceğim hiçbir yanım da yok. Çünkü ben gerçekten harikayım. Her yönden dışarıdan parmakla gösterilen bir insanım. Fakat annem ve babam küçük maxillayı o kadar sevgiye aç bırakmışlar ki ne kadar harika olduğumu fark edememişim asla. Bunlar için onları da suçlamıyorum çünkü buna da ihtiyacım yok. Annemi babamı suçlayarak bir yere varamam ve çözüm olmayan bir şeyi yaparak sorunları örtmek de eşcinselce bir davranış. Ve yine maalesef ki ben çözümsüzlükten nefret ederim. O yüzden bu eşcinsel bahanelere saklanamam. Annemi babamı suçlamaya ihtiacım yok, onların beni sevmesine de ihtiyacım yok. Benim sadece canım kendime ihtiyacım var. Çok yetenekliyim, zekiyim, özgüvenliyim, ahlaklıyım ya ben harikayım ya. Ben okuduğum okulun bile kıymetini şuan anladım. Bu okulu kazandığımda sevinememiştim bile, önceki yazılarımda bahsetmiştim. Ya ben bu okuldaki 6. Yılımda fark ettim nerede okuduğumu. Şuan okulumu yeni kazanmış 1.sınıflar gibi her yerden önlüklü fotoğraflar ve görgüsüzce yazılar paylaşmak istiyorum. 6 gitarım var lan benim, kemanım var, neyim var. Çalıyorum bi de bak ben hepsini, tabi ney çalınmaz üflenir. Şarkıları dinleyip şak diye çalıyorum, anlık. Öyle yetenekliyim. Ya ben müthiş bir şeymişim ya. Cidden, canım kendim. Teşekkür ederim tokatçılarım.
Öğrendim ki;
Sevgi kimseden alınamazmış.
Sevgiyi kendinde bulurmuşsun. Fark ettim ki ben terapilerle kendime yetmeyi öğrenmişim. Çocukken bize verilmeyen, bizim dışarıda aradığımız sevgi aslında içimizde. Ben sevmeyi aslında çok iyi biliyorum. Duygularımı nasıl hissedeceğimi ben de anlamadığım için kendimi duygusuz sanıyormuşum. Hüseyin hoca bana duygularımı anlamayı öğretti. Terapilerle duygularımı dillendirmeyi öğrendim. Kendi içime dönüp beynimin bana oynadığı oyunu Hüseyin Hocam sayesinde yıktığımda çocukken bende eksik bırakılan duyguların yerini de doldurdum. Ve eşcinsel dürtüler bitti. Anne babama ihtiyacım yok, onların yerine koyacak birilerini aramaya da ihtiyacım yok. Nedensizce sevilme isteğim hakkında bir yazı yazmıştım, fark ettim ki bu cılız duygu filizini bu kadar zihnimde büyütmem de aslında korkak ve eşcinselce. Zavallı zihnimin son umut kırıntıcıkları. Çok eskiden, anne babam yerine koyacak birini aradığım zamanlar söylediğim şeyler. Buna ihtiyacımın olmadığını çok iyi biliyorum. Anne baba aramıyorum. Ben kendimi arıyormuşum.
Buldum.
Elhamdülillah.
Şuan eşcinsellik doğuştandır falan diyenlere sadece acıyorum. Aslında onlarla tartışmak bile zaman kaybı. Bulundukları konumdan benim konumumu asla göremezler, göremezsiniz.
Bir eşcinsel kendini amasız, fakatsız, her şeye rağmen her şartta ve her koşulda sevmeyi öğrenmedikçe
Düzelemezmiş.
Evet küçük maxilla asla amasız, fakatsız sevilmedi. Sayfalarca bundan bahsettim. Bu yüzden kendimi amasız fakatsız sevmeyi öğrenememişim.
Fakat yetişkin maxilla artık kendini çok seviyor. Kendime aşığım. Allahın özene bözene yarattığı bir bedenim, zehir gibi zekam ve en önemlisi vicdanım, ahlakım var.
Öğrendim ki gerçek sevgi sevgisizliğin en içinden doğuyormuş.
-
Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!
Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.
https://youtu.be/ehFGGFIVmKc?si=900OUxYG_o_iDPr5
https://www.instagram.com/reel/DFJUNg6CY0i/?igsh=OHN3OGY0OWFwZWcz
-
HAZIRIM
Bu günlerin geleceğini biliyordum. Fakat danışan arkadaşlardan gelen bir kaç sert tokat süreci hızlandırdı, beni hızlıca kendime getirdi.
Bana dediler ki acı çekmekten zevk alıyorsun. Kendini acındırmak sana iyi geliyor. Kendime acıyarak kendime muhtaç olduğum sevgiyi veriyordum! Tokatlarınız için teşekkür ederim. Halbuki kendime bu sevgiyi vermek için kendime acımama gerek yok. Sadece ne kadar harika olduğumu fark etmem yeterliymiş.
Hem maalesef ki kendime acıyabileceğim hiçbir yanım da yok. Çünkü ben gerçekten harikayım. Her yönden dışarıdan parmakla gösterilen bir insanım. Fakat annem ve babam küçük maxillayı o kadar sevgiye aç bırakmışlar ki ne kadar harika olduğumu fark edememişim asla. Bunlar için onları da suçlamıyorum çünkü buna da ihtiyacım yok. Annemi babamı suçlayarak bir yere varamam ve çözüm olmayan bir şeyi yaparak sorunları örtmek de eşcinselce bir davranış. Ve yine maalesef ki ben çözümsüzlükten nefret ederim. O yüzden bu eşcinsel bahanelere saklanamam. Annemi babamı suçlamaya ihtiacım yok, onların beni sevmesine de ihtiyacım yok. Benim sadece canım kendime ihtiyacım var. Çok yetenekliyim, zekiyim, özgüvenliyim, ahlaklıyım ya ben harikayım ya. Ben okuduğum okulun bile kıymetini şuan anladım. Bu okulu kazandığımda sevinememiştim bile, önceki yazılarımda bahsetmiştim. Ya ben bu okuldaki 6. Yılımda fark ettim nerede okuduğumu. Şuan okulumu yeni kazanmış 1.sınıflar gibi her yerden önlüklü fotoğraflar ve görgüsüzce yazılar paylaşmak istiyorum. 6 gitarım var lan benim, kemanım var, neyim var. Çalıyorum bi de bak ben hepsini, tabi ney çalınmaz üflenir. Şarkıları dinleyip şak diye çalıyorum, anlık. Öyle yetenekliyim. Ya ben müthiş bir şeymişim ya. Cidden, canım kendim. Teşekkür ederim tokatçılarım.
Öğrendim ki;
Sevgi kimseden alınamazmış.
Sevgiyi kendinde bulurmuşsun. Fark ettim ki ben terapilerle kendime yetmeyi öğrenmişim. Çocukken bize verilmeyen, bizim dışarıda aradığımız sevgi aslında içimizde. Ben sevmeyi aslında çok iyi biliyorum. Duygularımı nasıl hissedeceğimi ben de anlamadığım için kendimi duygusuz sanıyormuşum. Hüseyin hoca bana duygularımı anlamayı öğretti. Terapilerle duygularımı dillendirmeyi öğrendim. Kendi içime dönüp beynimin bana oynadığı oyunu Hüseyin Hocam sayesinde yıktığımda çocukken bende eksik bırakılan duyguların yerini de doldurdum. Ve eşcinsel dürtüler bitti. Anne babama ihtiyacım yok, onların yerine koyacak birilerini aramaya da ihtiyacım yok. Nedensizce sevilme isteğim hakkında bir yazı yazmıştım, fark ettim ki bu cılız duygu filizini bu kadar zihnimde büyütmem de aslında korkak ve eşcinselce. Zavallı zihnimin son umut kırıntıcıkları. Çok eskiden, anne babam yerine koyacak birini aradığım zamanlar söylediğim şeyler. Buna ihtiyacımın olmadığını çok iyi biliyorum. Anne baba aramıyorum. Ben kendimi arıyormuşum.
Buldum.
Elhamdülillah.
Şuan eşcinsellik doğuştandır falan diyenlere sadece acıyorum. Aslında onlarla tartışmak bile zaman kaybı. Bulundukları konumdan benim konumumu asla göremezler, göremezsiniz.
Bir eşcinsel kendini amasız, fakatsız, her şeye rağmen her şartta ve her koşulda sevmeyi öğrenmedikçe
Düzelemezmiş.
Evet küçük maxilla asla amasız, fakatsız sevilmedi. Sayfalarca bundan bahsettim. Bu yüzden kendimi amasız fakatsız sevmeyi öğrenememişim.
Fakat yetişkin maxilla artık kendini çok seviyor. Kendime aşığım. Allahın özene bözene yarattığı bir bedenim, zehir gibi zekam ve en önemlisi vicdanım, ahlakım var.
Öğrendim ki gerçek sevgi sevgisizliğin en içinden doğuyormuş.
şimdi nasılsın?