İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 212 213 [214] 215 216 ... 274
3196
SAYGIDEĞER HOCAM SİZE GÖNÜLDEN BİR MERHABA DİYORUM. HOCAM SİZİNLE YAPTIĞIM TELEFON KONUŞMASINDAN SONRA O KADAR FARKLILAŞTI Kİ HAYATIM BEN BİLE İNANAMIYORUM BU GELDİĞİM NOKTAYA. HOCAM O GÜN SİZİNLE BİR KIZLA İLGİLİ KONUŞMUŞTUK SİTEDEN AYARLADIM VS. DİYE. O KIZLA SİZİNLE TELEFONLA GÖRÜŞTÜKTEN SONRA ÇARŞIDA BULUŞTUM. FENA DEĞİLDİ AMA İLGİNÇ OLAN SİZE TELEFONDA BAHSETTİĞİM O CİNSEL PROBLEMİM ONUN YANINDA KAYBOLUVERDİ YANİ HERHANGİ BİR SERTLEŞME PROBLEMİM OLMADI. BUNA ÇOK SEVİNMİŞTİM O GÜN. SONRA KIZLA GÖRÜŞMEYE DEVAM ETTİM BU SÜRE İÇERİSİNDE YAKINLAŞMALARIMIZ OLDU VE BUNLARIN HİÇBİRİNDE BİR PROBLEM YAŞAMADIM. SONRA KIZ ARTIK HAYALİME GİRİYORDU (UTANARAK BELİRTİYORUM MASTURBASYON) ARTIK ONU DÜŞÜNEREK SERTLEŞTİRİYORDUM. EN SON 14 ŞUBAT MALUM SEVGİLİLER GÜNÜNDE BANA UNUTULMAZ BİR GECE YAŞATTI VE BU GECEDEN BAŞARIYLA AYRILDIM BUNA O KADAR ÇOK SEVİNİYORUM Kİ KENDİME OLAN İNANCIMI VE DE GÜVENİMİ BİR KEZ DAHA PERÇİNLEMİŞ OLDU. O GÜNDEN SONRA DA TAMAMEN MASTURBASYON YAPARKEN (Kİ HAFTADA BELKİ BİR) O GECEYİ DÜŞÜNÜYORUM. YANİ ÖZETLE HOCAM O KIZDAN SONRA ARTIK HAYALİMİ EŞCİNSEL İLİŞKİLERİM DEĞİL YENİ HAYATIMIN YENİ İLİŞKİLERİ SÜSLÜYOR VE DE SÜSLEYECEK..İNİŞ VE ÇIKIŞLARINI YAZ DEMİŞTİNİZ HOCAM BANA. SİZİNLE O TELEFON KONUŞMAMIN ARDINDAN ALLAHIMA BİN ŞÜKÜR Kİ HİÇ İNİŞ YAŞAMADIM EN RAHATI DA NEYMİŞ HOCAM BİLİYOR MUSUNUZ SUÇLULUK DUYGUSU YAŞAMADAN YADA PİŞMANLIK DUYGUSU YAŞAMADAN İLİŞKİ YAŞAMAKMIŞ. BEN SAYENİZDE HAYATIMIN EN AMA EN GÜZEL GÜNLERİNİ YAŞIYORUM. VE BANA RESMEN HAYAL GİBİ GÖRÜNEN EVLİLİK DÜŞÜNCESİ DE ARTIK UFKUMDA GÖRÜNMEYE BAŞLADI BELKİ BİRAZ DAHA ZAMAN SONRA ALLAHIN İZNİYLE HAYIRLI BİR EVLİLİK... ŞİMDİLİK DİYECEKLERİM BUNLAR ALLAH SİZE DERT VERMESİN.. ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN HOCAM İYİ AKŞAMLAR

23 Şubat 2012

3198
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

3199
Heinz Kohut  ‘Kendiliğin Çözümlenmesi’

 Bay A.’nın eşcinsel eğilimleri beni üzerinde büyük bir etki oluşturmamış, dürtülerde belirgin bir gerilemeye de neden olmamıştı. Ancak başta da belirttiğimiz gibi, hastayı analize yönlendiren ya da en azından analize yönelik güdülemesinde bir odak noktası oluştan da, bu eşcinsel eğilimlerdi. Ergenliğinde arkadaşlarıyla tutuştuğu, oyun niteliğindeki, biraz da cinsellikle karışık olan güreşleri ve atletik erkek gereksinimlerin olduğu vücut geliştirme dergilerine düşkünlüğü saymazsak, eşcinsel eğilimlerinin davranışa hiç dökülmediğini söyleyebiliriz- bütün eşcinsel uğraşları fantezilerden ibaretti; bunlar masturbasyonla bitiyordu. Fantezilerinde aklından güçlü ve kusursuz bir fiziğe sahip erkekleri geçiriyor, bu erkekler üzerinde mutlak ve yarı sadistik bir denetim kurduğunu düşlüyor, kendisi zayıf olduğu halde güçlü adamı esir alabildiği, çaresiz bıraktığı durumlar yaratıyordu. Ara sıra, böyle bir erkeğe masturbasyon yapıp onun gücünü sağdığı düşüncesi ile bir zafer duygusu yaşayıp orgazma ulaştığı da oluyordu.

 Klinik olarak, hastanın eşcinsel fantezileri, psikopatolojisinin diğer taraflarında belirgin düzelmeler olmadan uzun süre önce ortadan kalkıp, yalnızca zorlama dönemlerinde ortaya çıkmaya başladılar. Bunların yerini daha sonra fantezilerin anıları aldı, ancak bu anılar hastaya cinsellikle ilgili herhangi bir şey çağrıştırmıyordu; zaten kendisi de bunlara eşcinsellik ‘korkuları’ diyor, yani bunları yalnızca tekrar ortaya çıkıp kendisini tedirgin etmelerinden duyduğu bir korku olarak yaşıyordu. Sonunda bu ‘korkular’ da hemen hemen tamamen kayboldu.

 Hastanın eksikliklerini cinselliğe dökmesi, temel ruhsal yapısındaki bir zayıflığa bağlıydı; orta düzeydeki bu zayıflık, ruhsal yapısının yansızlaştırma gücünde bozulmaya yol açıyordu. Yansızlaştırmadaki yetersizlik, hastanın narsistik yatırım yaptığı nesnelerle ilişkisinde, şu alanları cinselliğe dökmesine neden olmuştu: (a) ideal (oidipal) baba imagosunun (saplanıp kaldığı ve –üstbeninin idealleştirmesi sağlam olmadığı için –gereksinim duyduğu baba imagosunun) cinselliğe dökülmesi; (b) aşırı yatırım yapmış olduğu büyüklenmeci kendiliğinin (saplanıp kaldığı ve – bilinç ya da bilinç öncesi düzeyinde güvenli bir yatırım yapmış olduğu bir kendilik imgesi olmadığı için gereksinim duyduğu büyüklemeci kendiliğinin) ayna imgesinin cinselliğe dökülmesi; (c) ideal değerlere ve sağlam bir kendilik saygısına duyduğu gereksinimin, ayrıca kendilik saygısının edinildiği ruhsal süreçlerin (içselleştirmenin) cinselliğe dökülmesi.

 O halde, hastanın eşcinsel fantezileri, narsistik bozukluğunun cinselliğe dökülmüş bir anlatım biçimi olarak anlaşılabilir; bu anlamda, işlevleri analistin kuramsal formülasyonlardan farklı olarak, hazzın peşinde olduklarından ne narsistik gerilimlerden kaçış sağladıklarından, anlamlı bir iç görüye ve ilerlemeye engel oluyorlardı. Hastanın kendisine ilişkin olarak öğrendiklerini kendine mal edebilmesi için, önce gerilime belli bir dayanma gücü geliştirmesi gerekliydi. Yine de narsistik gerilimleri cinselliğe döküşünün kökü çok derinde olmadığından ve sonuç olarak cinselleştirmenin belirtileri psikopatolojinin farkına varmasını – narsistik bozukluğun diğer yanlarına göre daha çok sağladıklarından, cinsel fantezilerin anlamının doğrudan yorumlanması pek zararlı olmayabilirdi.

 Böylece, analizin daha sonraki aşamalarında, hastanın (i) (a) değerlerinin ve hedeflerinin çeşitli baba figürlerince (özellikle analistçe) onaylanması yolundaki ısrarlı talebi ile (b) daha önceki, fiziksel olarak güçlü erkekleri elde etme fantezileri arasında; (ii) (a) tepkisel büyüklenmeciliği, küstahça ve üstünlük taslayan tavırları ile (b) daha önce alçakgönüllü ve efendi tavırları olan genç erkeklerin kendisinde cinsel arzu uyandırmış olması arasında koşutluklar kuruldu. Bir de (iii) geriye dönük olarak, kendisini orgazma ulaştıran cinsel fantezilerin (güçlü, yakışıklı erkekleri ele geçirme, kendisine boyun eğdirme, sonra da onlara masturbasyon yaparak güçlerini süzüp alma fantezileri: fiziksel mükemmellik miagolarından güç elde etme, fantezisini kurduğu bu imagoların gücünü süzme) ruhsal eksikliğinin ve edinmesi gereken ruhsal işlevlerin cinselliğe dökülmüş bir anlatımı olduğu yorumu yapıldı. Hastanın istikrarlı, idealleştirmesi sağlam değerlerden oluşmuş bir dizgesi olmadığından, kendilik saygısını ayarlayacak önemli bir iç kaynaktan da yoksun kalmış oluyordu; o da cinsel fantezilerinde bu iç idealin yerine o idealin dışarıdaki öncüsünün, güçlü, atletik bir erkeğin cinselliğe dökülmüş imgesini koymuştu. Aynı nedenle, kendilik saygısını güçlendirmek için, hedeflerine ve standartlarına uygun yaşamanın yerine, fantezilerde dışarıdaki ideal nesnenin gücünü ve mükemmelliğini elinden alıp kendisine mal ederek yaşadığı- cinselliğe dökülmüş- zafer duygusunu koymuştu. Fantezilerinde gücü, mükemmelliği kendisine mal ederek, narsistik dengesini geçici bir süre için sağlamış oluyordu. 4..
 Bununla birlikte, bu tür vakalarda cinsel fantezilerin içeriğinin doğrudan yorumlanmasının genelde uygun bir yaklaşım olmadığını vurgulamak isterim. Böyle hastalara, öncelikle, eksikliklerinin ve gereksinimlerinin cinselliğe dökülmesinin ruhsal ekonomide bir işlevi olduğunun, yani cinselliğe dökülmenin yoğun narsistik gerilimleri boşaltmanın bir yolu olduğunun gösterilmesi gerekir. Hatta cinsel fantezilerin içeriğini daha sonra, cinselliğe dökülmemiş alanların incelenmesinden elde edilen iç görüyü desteklemek için geriye dönük olarak kullanırken bile dikkatle, incelikle ilerlemek gereklidir; çünkü hasta, gerilimi savmaya yarayan (bağımlılığa benzeyen) bir alışkanlığın üstesinden gelmiştir; analistin, çatışmaları cinselliğe dökme eğilimini uyandırdığını, kendisini kışkırttığını hissedebilir.

(4..: Burada bilinçdışı bir oral seks fantezisinin var olduğunu farz etmek yanlış olmaz sanırım: büyüksel nitelikteki meniyi yutmanın, başarılamamış olan içselleştirme ve yapı oluşturmayı temsil ettiği bir fantezi. Ancak analizde böyle bir fantezi bilinç düzeyinde hiç ortaya çıkmadı- belki de, hasta ağır duygusal baskı altındayken bile, etkin biçimde (sadistçe) üstün olması ve denetimi elinde tutma durumu, edilgen (mazohistçe) psikolojik çözümlemelere baskın çıktığından. )

Bu alanda kesin bir kural konamaz. Eş duyumlu bir analist, becerisi ve deneyiminin kılavuzluğunda karar vermek zorundadır: (1) eksikliklerini ve gereksinimlerini cinselliğe dökmekten kaçınmayı daha yeni becermiş olan; cinselliğe dökülmemiş iç görülerin yardımıyla ve ruhsal yapı oluşturarak, narsistik dengesini sağlamanın yeni, daha güvenilir biçimlerine doğru ilerlemekte olan bir hastayı bu tür yorumlamalarla sıkıntıya sokmaktan kaçınmalı mı; yoksa (2) daha sağlam kurulmuş bir denge, kişilik bozukluğunun önceki, cinselliğe dökülmüş belirtilerinin geriye dönük olarak incelenmesi yoluyla iç görülerin genişlemesine izin verir mi? Böyle geriye dönük bir inceleme, sapık cinsel hazzın sağladığı, gerileme niteliğindeki kaçışları anlaşılmaya uygun bir bağlama çekerek hastanın gerileme eğilimleri üzerindeki denetimini arttıracaktır.

 Narsistik bozukluklardaki idealleştirmeler, ideal ebeveyn imajinasyonunun gelişimindeki arkaik ve geçiş niteliği taşıyan aşamalardan da türemiş olabilir, nispeten olgun aşamalardan da. Yalnız her iki durumda da, özgül patojenik saplanma, ideal ebeveyn imagosunun dönüştürülerek içselleştirilmesinin tamamlanmasından önce, yeni ideal bir üst ben geri dönüşsüz olarak oluşturulmadan önce gerçekleştirmiştir. Aktarın nevrozlarında karşılaştırılan idealleştirmeler ise, oidipal dönemin sonunda edinilmiş olan ruhsal yapılardan, ruhsal gelişimin daha sonraki evrelerinden türer.

Heinz Kohut’un ‘Kendiliğin Çözümlenmesi’ İsimli kitabından alıntılanmıştır.

http://www.metiskitap.com/Catalog/Book/4401


3200
                                                  Bizim meslek neymiş?

 Her an, her geçen gün, her olay, her yeni insan, dünyada artık gerçekten gördüğüm yani artık sadece bakmadığım gördüğüm her şey benim için bir anlam, bir deneyim, bir güç sınaması, bir öğrenme fırsatı belki de. Çok uğraştırıyor beni, çok sıkılıyorum bazen, ama ancak böyle daha da iyileşeceğime inanıyorum.
  Biliyorum ki, gittikçe derinleşiyor, gittikçe karmaşık hale getiriyorum her şeyi, ama bir yandan da bir şeyleri bilmenin artık bir adım önde olmanın verdiği bir rahatlık, bir güven var. Mezun olduğumda aynı mesleği yapacağız hocam. Şimdiden okulda alıştırmasını yaptık, 2 danışanım var. Korkuyordum biraz, kendi sürecimi onlara yansıtır mıyım farkında olmadan diye, hiç de öyle olmadı. Bana kalırsa çok rahat 3 oturum yaptım, ‘kibar danışman’ sendromunu çoktan aşmıştım. Neticede bu işte henüz deneyimim olmadığına göre, karşımdaki insanları da o ben profesyonelim, her şeyi ben bilirim diyen psikolog veya psikolojik danışmanlar gibi davranıp germenin bir anlamı yoktu. Ben sosyetik bir semtte, şıkır şıkır giyinmiş bir psikoloğa gitseydim hiç rahat hissetmezdim kendimi ve içimden şunu geçirirdim, senin tuzun kuru tabii ki. Ama şimdi kendi danışmalarımda şunu hissettiriyorum, ben de senin geçtiğin yoldan geçtim, zaten danışanlarım da öğrenci olduğuna göre, neden bunu hissettirmeyeyim ki.
  Psikologluk, psikolojik danışmanlık iyi laf üretmek demekmiş. Çok süslü, anlaşılmayan cümleler falan değil, anlaşılır, düzgün kurulmuş ifadeler kullanmak lazım ki, karşımızdaki insanlar demek istediğimizi anlasın. İlkokulda, lisede okunulan kitaplarla kaldılarsa bizim mesleği seçecekler vay hallerine. Gerektiğinde şarkıcıdan, modacıdan, yazardan, şuradan buradan örnek vermek gerekiyor, dolabımda ne kadar çok kıyafet olursa, o kadar çok şey giyme şansım vardır. Bu da buna benziyor. Ama işte bu okul sistemi beni yeterince kısıtlıyor ve kısıtlayacak sanırsam da. Yani böyle beni bir çerçeveye sığdırmaya çalışıyorlar, onu deme, bunu deme, aman zarar verme. Tabi ki bu işin kuralları olabilir, ama ne zarar verebilirim ki, ne söylediğimi bildikten sonra. Ödümüzü koparıyorlar zarar vereceğiz diye, sonra danışan anlatırken, hadi düşün ay şunu desem mi ay bunu desem mi? Ardından da seanslar kontrol edilince, neden süreçten koptun diye eleştiriyi alan biz oluyoruz. Bir hocam demişti ki, ilk seansta komşu teyze kadar sohbet edebiliyorsan benim için bu yeterlidir. Yani bu neticede karşılıklı konuşma işi iken, neden bazen bu duvarlarla, ciddi ol, gülme, ağlama, bacak bacak üstüne atma gibi şeylerle engelleniyoruz ki.
 Acaba bu engellenmeler, psikolojik danışmanları, psikologları mükemmel görme, onların o pek de farkında olmadıkları narsisizmlerini gittikçe kaşıyor mu? Cevap tabii ki evet, bugüne kadar kendilerine dair hiçbir şey düşünmemiş, benim yapım bu, herkesin kişiliği var diyerek işin içinden sıyrılmış, ne aileleriyle, ne kötü geçen çocukluklarıyla, ne de kendileri ile barışabilmiş bir sürü bu mesleği yapan insan var. Ama bir yandan da siz her şeyi biliyorsunuz, siz çok güzel çocuk yetiştirirsiniz gibi sözde motive edici cümlelerle karşılaşınca, halleri ne oluyor acaba. Danışanın ilk seansa getirdiği portakalı almayı düşündürtüyorlar bize. Her şeyi bir kenara bıraktığınızda bir insan, nezaketen bir portakal getirmişse, etik olarak almak olmaz, kural böyle gibi bir saçma sapan yapay bir cümle kurduğunuzda karşınıza gelen insan evladı ne diye düşünecek, ne kaba adam veya kadın, sanki onu zehirleyeceğim. Siz olsanız böyle düşünmez misiniz, hediyeyi, selamı geri çevirmek var mıdır? Ne çok samimi, ne çok soğuk bir ilişki bu evet olması gereken şeyler var, ama biz de bize gelen insanlar da önce ‘insan’. Ne kadar farkındayız bunun. Kendimizin insaniyetini ne kadar farkına varıyoruz, yaptıklarımızı sadece kural diye mi yapıyoruz, ya da sevap diye yapıp günah diye mi yapmıyoruz? İnsanların mahrem şeylerini dinlerken, en özel anlarını, kimseye itiraf edemediklerini dinlerken aklımızdan geçiyor mu bunlar. Danışanlar nasıl tanımlanır, kendine güveni yok, takıntıları var, çok bencil, empatisi az. Bırakın bunları bir tarafa, nasıl bir insan hiç düşündünüz mü? Aa, ama olur mu profesyonel ilişki kurmamız gerekiyor. İnsaniyet olursa profesyonel ilişki olmaz sanki. Anladığını düşünüyor mu bu mesleği yapanlar danışanlarını, o empati dedikleri duymaktan bu kadar bıktığımız kelimeyi hakikaten yapabiliyorlar mı?
  Bu yazıyı o profesyonel insanlar okuduğunda verecekleri tepkiyi tahmine edebiliyorum, 3 danışmanlık yapmış tasladığı ukalalığa bak. Bir de buradan benim önyargılı biri olduğumu çıkabilirler, önyargı değil bu gördüğüm şeyleri söylüyorum. Herkes hocalarından aldığı yüksek notu düşünürken ben 4 yıl da çok farklı gözle baktım onlara. Herkes psikoloğa gidip yaşam koçu vari tavsiyeler almayı tercih ederken, ben acı çekerek öğrenmeyi, hayatın zorluğunu kabul ederek başa çıkmayı tercih ettim. Danışanlarıma da hep böyle yapacağım. İnsan olan bir danışman olacağım, olmayanların açtığı derin boşluğu 1 kırıntı kapatmak adına.
 

3201
Medya / Ynt: Eşcinsellik Hastalıktır ama Suç Değil!
« : 15 Şubat 2012, 03:07:12 öö »
Avukat Hüseyin Hatemi:

Evlilik önlenmeli Eşcinsellik suç sayılmamalı ama buna giderilmesi gereken bir travma, doğal ruhi bozukluk gibi bakılmalı. Toplum, eşcinselliğin sevgiyle giderilmesinde yardımcı olmalı. En kötüsü de evlat edinme ve sperm bankası yoluyla gelecek nesilleri de tahrip etmek... Eşcinsel evlilik Türkiye’de kesinlikle önlenmeli.

3202


‎"Sevgiliye yaranmak" adına veya "karısına hâlâ âşık görünmek" için kaçınılmaz fırsat olarak gören erkekten gelen hediye ancak aptal kadınları tatmin eder.


İklim Bayraktar

http://www.turkhaberler.net/sevgililer-gunune-ozel-makale,1018.html

3203
Bir zamanlar en çok hayıflandığım şey 14 Şubatta sevgilimin olmaması, bir kırmızı gül almamamdı. Tüh tüh ne önemli şeylerdir bunlar. Tecrübesizlik, engellenme, korku ve kaygılarla dolu eski hayatımda açıkları böyle kapatmayı, sökükleri böyle yamamaya çalışıyormuşum. Şimdi ise bu 14 şubatta bir erkek arkadaşa sahibim, ama çok da kutlama meraklısı değilim. İklim hanımın yazısında dediği gibi ay ne alacağım, nereye çıkacağız gerginliğini yaşamaktansa, başka bir akşam daha sakin bir yemek yemek ve beraber olmak daha cazip geldi bana.
 Ismarlamıştım önceden hayatıma girecek insanı, ay uzun boylu olsun, dar gömlek giyince yakışsın o olsun bu olsun, itiraf edin çoğu kadın yapıyor bunu, cebinde parası da olsun tabii ki, şimdi yanımda duran insan bu profile pek de uymuyor. Demek ki, bu işler ısmarlama ile siparişle olmuyor. Onun içine bakmak, iyiliğini görmek, dar gömlek giymesinden daha önemli artık benim için. Kartlarım o kadar açık ki bu sefer, o kadar balıklama daldım ki, kaybedecek hiçbir şeyim yok her şeyi göze aldım. Ancak bu cesareti gösterdiğimde iyi veya kötü ilişki durumlarını anlayabileceğim.
 Aynı şeyi başka bir erkeğe daha yaptım, beni korkutan ilk görüşmemizde böcek gibi ezen ‘patron’, birkaç hamle ile daha esnek, ılımlı bir adam oluverdi. Ben onun bir hatasını görüp kibarca paylaştığım zaman, iyki söyledin dedi, aman efendim ne şereftir bu, bir narsist bir narsiste ne yaptı böyle: ). Kaç tane yazı yazdım belki ilk defa gülen surat kullandım. Bir şeyler giderek değişiyor, birlikte seans yaptığımız erkeğin dediği gibi sen hayatın içine karışmışsın dedi. Başka seçeneğim yok gibi geldi bana. Evde oturmaya devam edeceksem salaklık yapıp buraya gelmezdim herhalde. Şimdi de eve giresim gelmiyor bazen. Her insan benim için bir ilişki her ilişki bir öğrenme oldu artık benim için. Ama bu günlerin en sıra dışı haberi ‘patron’ ile olan ilişkim.
 Yaa işte böyle kaldık mı baş başa. Artık ileriye gidiyor yollar, aydınlanmalar başladı. Rüyalarım daha beyaz, ışıl ışıl rüyalar görüyorum bazen. Hayatın zor olduğunu kabullenirseniz başa çıkmanız daha kolay olur dedi patron. Onu düşündüm biraz, gerçekten de öyle. Aşk güçlü kadınların işiydi, güçlenmeye başlayan kadınlar da aşkı hak etmeye başlıyor belki de. Ben de böyle bir yola giriyorum, sonum ne olacak bilmiyorum, ama elimde olan şeylerin farkındayım. Vereceğim yön de, biçimi de bana ait. Yarın bunları iyice düşünmek için iyi bir gün İklim Bayraktar'ın dediği gibi. Var mısınız kalpleri yumuşatmaya, sorgulamaya, var mısınız cesarete? Cesaretiniz var mı aşka, her şeyden önce?

3204
Hüseyin KAÇIN / Ynt: İDİL
« : 13 Şubat 2012, 11:06:56 ös »
..

3206
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

3207
"15 yaşında bir lezbiyenim. En yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum..."


Merhaba hocam,
Ben E.....'den 15 yaşında bir lezbiyenim.
En yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum, aşık oldum desem daha doğru olur.
Daha önceden de ilgi duyduğum birkaç arkadaşım oldu ama hiçbirisine karşı duygularımı bu kadar şiddetli yaşadığımı hatırlamıyorum hatta o zamanlar eşcinsel olduğumu bile kabul etmediğim için daha mutlu görünüyordum.
Yaklaşık 11 aydan beri en yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum.
O beni yakın bir dostu olarak görüyor bense ona karşı tuhaf şeyler hissediyorum onu görünce midem yerinden fırlayıvercekmiş gibi oluyor içimde bir boşluk oluşuyor.
2 buçuk ay önce arkadaşıma bundan bahsettim, çünkü artık çok mutsuzdum ve sürekli sorup duruyordu neler olduğunu.
Ona anlattığım ilk zamanlarda bana çok destek oldu,
Ama sonradan çok fazla kavga etmeye başladık,
Çünkü ben onu çok kıskanıyordum ve sadece ona karşı çok alıngan ve kırılganım.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=411.0  tıklayınız

3208
"15 yaşında bir lezbiyenim. En yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum..."


Merhaba hocam,
Ben E.....'den 15 yaşında bir lezbiyenim.
En yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum, aşık oldum desem daha doğru olur.
Daha önceden de ilgi duyduğum birkaç arkadaşım oldu ama hiçbirisine karşı duygularımı bu kadar şiddetli yaşadığımı hatırlamıyorum hatta o zamanlar eşcinsel olduğumu bile kabul etmediğim için daha mutlu görünüyordum.
Yaklaşık 11 aydan beri en yakın arkadaşıma ilgi duyuyorum.
O beni yakın bir dostu olarak görüyor bense ona karşı tuhaf şeyler hissediyorum onu görünce midem yerinden fırlayıvercekmiş gibi oluyor içimde bir boşluk oluşuyor.
2 buçuk ay önce arkadaşıma bundan bahsettim, çünkü artık çok mutsuzdum ve sürekli sorup duruyordu neler olduğunu.
Ona anlattığım ilk zamanlarda bana çok destek oldu,
Ama sonradan çok fazla kavga etmeye başladık,
Çünkü ben onu çok kıskanıyordum ve sadece ona karşı çok alıngan ve kırılganım.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=411.0  tıklayınız

3209
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

3210
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

Sayfa: 1 ... 212 213 [214] 215 216 ... 274