Gönderen Konu: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?  (Okunma sayısı 11482 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« : 16 Mart 2009, 09:47:04 öö »
Her anne çocuğunu sevmek zorunda mı?



Yayımlandığında İngiltere ve ABD'de küçük bir kıyamet kopartan Kevin Hakkında Konuşmalıyız sonunda Türkçe'de. Bakalım kitap burada da çocuğunu sevemeyen anne ve şiddete yönelen sevgisiz çocuk tartışmasını açacak mı?..

'Hangi şeytan dürtmüştü bizi? Ne kadar da mutluyduk! O zaman neden elimizdeki her şeyi bir çocuk sahibi olmak gibi rezil bir kumara yatırdık.' Bir annenin çocuğuna nefretini bu kadar net anlatan başka bir cümle olabilir mi bilmiyorum ama Lionel Shriver'ın önümüzdeki hafta Everest Yayınları'ndan piyasaya çıkacak Kevin Hakkında Konuşmalıyız isimli kitabında buna benzer onlarca cümle var.
Okudukça insanın tüylerini diken diken eden, anneliği, annenin bebeğine, çocuğuna olan sevgisini sorgulayan, nefretini anlatan bu kitap Amerika'da ilk basıldığında olay oldu. 30 yayınevi tarafından reddedildi, sonunda acımasız cümlelerin yer aldığı kitabı basacak bir yayınevi bulduğunda, yayınlanma başarısını bir ödülle taçlandırdı. Lionel Shriver, Britanya'nın 30 bin pound değerindeki Kadın Edebiyatçılar Ödülü Orange'ı aldı. Kitap birçok kesim, özellikle anneler tarafından tepkiyle karşılanırken, Amerikalı ve Avrupalı feminist, kariyer sahibi çocuksuz kadınlar tarafından adeta kapışıldı.

KATİL Mİ DOĞDU YOKSA SONRADAN MI OLDU?
"Benim için o hiçbir zaman 'bebek' olmadı. Bizimle kalmak üzere gelmiş, sadece çok küçük olan, olağanüstü kurnaz, tekil bir bireydi" diyen kitabın kahramanı Eva Khatchadourian hamile kalmaya karar verir ama kaldıktan sonra pişman olur. Doğum sırasında bile o kadar zorluk çeker ki bu durumu fiziksel olarak anneliğe hazır olmadığıyla açıklar, doğumun ardından gelen süreçte oğlu Kevin'e karşı hiçbir şey hissetmeyen Eva, bu sevgisizliğinin karşılığını yıllar içinde fazlasıyla alacaktır.
Oğlunu emziremeyen, içinden gelen bir şefkatle sevemeyen Eva, küçük bir bebekken bile oğlu tarafından sevilmez. Bu sevgisizlik, Kevin bir delikanlı olduğunda tehlikeli boyutlara ulaşmaya başlar. Kevin saldırgan, korkutucu etrafına zarar veren bir birey haline gelir. Ama bunu fark eden sadece aralarında özel bir sevgisizlik bağı olan annesidir. 16 yaşında Kevin okulundaki yedi öğrenciyi ve iki yetişkini öldürdüğünde hayat artık Eva için kendini sorgulamayla geçecektir. Kendi ismi yerine bir erkek takma ismi seçmiş yazar Lionel Shriver'ın kitabı Türkiye'de çok tartışılacağa benziyor.
Böyle bir kitaba imzasını atan Lionel Shriver 48 yaşında, evli ama çocuksuz. "Bir bebeğe bakmak çok sıkıcı, onların oyuncak kaleler inşa etmesini seyretmekte heyecan verici yan göremiyorum," diyen Shriver, kitapta kendi düşüncelerini yansıttığını itiraf ediyor. Gençliğinde çocuk bakıcılığı yaptığı zamanları anlatırken "Ağlamaya başladılar mı susturmak imkânsızdır. Ağlamayı kessinler diye kafalarını patlatmak istediğim çok zaman oldu," açıklamaları yapmaktan da çekinmiyor.
Annelik olgusunu tartışan, katil bir çocuğun annesinin bu durumdan ne denli sorumlu olabileceğini sorgulayan bu romanı tepkisiz kalıp okumak mümkün değil. Kitabın ilk yarısında annenin bu kadar ruhsuz ve sevgisiz olmasının şokunu yaşarken, kitabın sonlarına doğru bu anne tarafından yetiştirilen bir çocuğun nasıl katile dönüştüğünü dehşetle okuyorsunuz.
Kitabın kahramanı aslında kocasıyla arasına girdiğine inandığı bu varlığa karşı hislerinin bir günah çıkarmasını yapıyor ya da bu duyguları bana yaşatan bizzat doğumundan itibaren oğlumdu diyor. bu da kitabın iki farklı açıyla algılanmasına neden oluyor, biri doğuştan kötü olabilir mi yoksa yaşadığı sevgisizlik mi onu kötü yapar, her anne çocuğunu koşulsuz sevmek zorunda mıdır? Bu kilit soruları sorduk, işte cevapları...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« Yanıtla #1 : 16 Mart 2009, 09:47:45 öö »
Çağdaş dünya edebiyatının en iyi örneklerinden



"Kevin Hakkında Konuşmalıyız'ı yayımlamaya karar verdiğimizde, Lionel Shriver'ın bu kitabı dünyada ses getirmeye başlamıştı. Biz çeviri sürecindeyken bu yankılar artarak sürdü.
Romanın dayandığı konu, hiç şüphesiz son derece tartışmalı. Bir anne can verdiği çocuğuna uzak durabilir mi? Dahası, ona olan sevgisinden emin olmayabilir mi? Bu bağlamda anneçocuk ilişkisine sosyolojik bir açıdan da yaklaşmış yazar. Benim görüşüm, bunun mümkün olabileceği. Çocuk sahibi olmayan kişilerin bunu anlayamayacakları varsayımına büyük oranda katılmamakla birlikte, çocuğu olmayan bir kadın olarak annelere haksızlık etmek de istemem.
Ancak insan anne olmasa da çocuk olmuşluğu vardır, dolayısıyla konuyu bir cepheden de olsa anlayabilir gibi geliyor bana. Kitabın anne-çocuk ilişkisi kadar çarpıcı olan bir diğer odağı da Kevin'ın gerçekleştirdiği okul katliamı.
İlk duyduğumdan bu yana anlamlandırmaya çalıştığım, peş peşe gerçekleşmeleri karşısında dehşete düştüğüm haberler bunlar. Roman, iyi-kötü, masum-günahkâr çizgisinin ne kadar incelebildiğini gösterebilmesi açısından da son derece başarılı bir roman bence.
Bu kadar çok tartışmayı yaratabilmesi açısından, Kevin Hakkında Konuşmalıyız çağdaş dünya edebiyatının son zamanlardaki en iyi örneklerinden.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« Yanıtla #2 : 16 Mart 2009, 09:48:30 öö »
Oğlumlayken mutluydum ama huzursuzdum da...



"İlk insan yaratıldığında içgüdüleri ile hareket ediyordu ve bu uzun çağlar böyle sürdü. Tıpkı hayvanlarda olduğu gibi. Bu içgüdü doğurmak yemek için avlanmak üşümemek için örtünmek. Yaşadığımız çağda üremek bir içgüdüden çok tercih meselesi. Annelik içgüdüsü adı üstünde içgüdü bence artık kuvvetli bir duygu değil.
Tanımak istemek, deneyimlemek ile gelişen bir duygu halini aldı annelik.
Bebeklerin bu kadar aciz ve anneye bağımlı olması bu kadar sevimli olmaları, mis gibi kokmaları tesadüf değil. Bunlar anneyle bebek arasındaki bağı kuvvetlendirmek için anneye yardımcı olgular. Çağımızda tercih etmek planlamak istemek anne adayları için önemli bir başlangıç. Özellikle çalışan 'kariyer yapan' hayatta beklentileri olan anne adayları için istemek şart.
İste ben böyle bir anneyim. Mutlu, oğluna âşık, zaman zaman çok zorlanan ama bir o kadar inanılmaz bir sevgiyle karşılık bulan bir anneyim. Derin'le birlikte hayatımda çok şey değişti. Daha önce hiç yasamadığım duygularla tanıştım. Özveri, Derin'im için her şeyi yapabilme isteği ve enerjisi. Sonsuz sevgi, herhalde hayatta kimse için bu yoğunlukta hissedeceğimi düşünmediğim bir duygu.
Ondan uzak olduğum anlar hep kendimi suçladım. İş hayatımda geçirdiğim zamanlar uzun süre vicdan azabı oldu bana. Oğlumlayken mutluydum ama huzursuzdum da... Onsuz yapmak istediğim şeyler vardı, ama ne onunla ne onsuz bir türlü huzuru bulamıyordum. Bu duyguyla yorulmaya başlayıp başa çıkamadığımı anladığımda bu durumu değiştirmeye karar verdim. Ve verdiğim karar, daha çok bu vicdan azabından kurtulma isteği, birçok şeyi hızlıca değiştirmeme yardımcı oldu. Oğlumla beraberken çok huzurlu ve tamamen ona aitim. Derinimden uzakta da her ne yapıyorsam o duruma konsantre ve mutluyum. İşte bu huzursuzluk duygusuyla başa çıkılamadığında anne çocuğunu suçlamaya başlıyor, hayatındaki tüm mutsuzlukların sebebi olarak görüyor ve nihayetinde ona karşı sevgisizleşiyor.
Ama şu bir gerçek ki annelik içgüdüsü ölüyor, mantık, istek ve duygusallık ön plana çıkıyor. Annelik içgüdüsü bebeğini ilk kucağına aldığı anda en kuvvetli.
Sonrası her annenin kendi iç dünyasında gelişiyor ve kendine has bir yanıt buluyor."

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« Yanıtla #3 : 16 Mart 2009, 09:49:25 öö »
Elif Şafak


 

"Doğrusu ben her türlü insan ilişkisinde 'Asla olmaz' dememekten yanayım.
Zira o kadar çok hal var ki, o kadar çok hikâye var ki, hepsi de insana ait. Anneçocuk ilişkisinin de kendine göre çelişkileri, katmanları var.
Çocuğunu çok seven ama aynı zamanda ona tepki duyan anneler olduğu gibi, olabileceği gibi, annesini çok seven ama ona tepki duyan nice insan var. Sevginin de sevgisizliğin de dereceleri var ve hepsi de insana ait haller. İnsan çok karmaşık bir mahluk.
Edebiyatın ve sanatın işi, bu karmaşaya ışık tutmak, mana kazandırmak.
Anne olmayan bir yazarın bu kitabı yazması daha zor ama imkânsız değil. İyi bir yazar, taşımadığı kimliği yakalayabilen yazardır.
Yani iyi bir erkek yazar kadını anlatabilir.
İyi bir kadın yazar erkeği anlatabilir.
Edebiyatçı sadece olduğu kişiyi anlatırsa hayal gücünü ve kalemini zorlamıyor demektir. Ben yeni romanımda Mevlana ve Şems-i Tebrizi'yi yazıyorum. Erkek karakterleri anlamak ve anlatmak için yazarın erkek olması şart değil."

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« Yanıtla #4 : 16 Mart 2009, 09:50:03 öö »
Bu duruma bağlanma bozukluğu denir


"Bebeğe hazır olan anne, karnında bebeğinin büyümesini dinginlikle bekleyecek, bebek daha anne karnında gereksiz bir gerginlikle karşılaşmayacaktır. Kendisini hazır hissetmeyen anne, beklemediği bir zamanda bu sorumluluğu almak zorunda kaldığında, hamilelik sürecini endişe içinde sürdürecektir. Anne karnındaki bebek, gelişiminin her döneminde içinde büyüdüğü bedenin bu endişeden oluşan her değişikliğini yaşamak zorundadır.
Özellikle hamilelik planlanmadan oluşmuşsa, anne mutsuz ve isteksiz olacaktır. Annenin bu ruh hali hem hamilelik sürecinde, hem de doğumdan sonra bebeği olumsuz etkileyecektir.
Anneliğe hazır olmayan ya da isteği dışında hamile kalan kadın, gebeliğin bedeninde yarattığı değişikliklerden korkacak ve hoşlanmayacaktır. Bu beğenmediği değişikliklerden bebeğin sorumlu olduğunu düşünen annenin bebeğiyle olan ilişkisi daha gebelik döneminde sorunlu başlayacaktır. Buna annenin bebekten nefret etmesi denmez. Bu koşullarda oluşan soruna "Bağlanma Bozukluğu" denir. Bebeğin anneye bağlanamaması ve temel güven duygusunu geliştirememesi ile ortaya çıkan zihinsel ve duygusal bir durumdur.
Gebeliğin istenmeyen gebelik olması, bebeğin fiziksel ve duygusal isteklerinin anne tarafından görülmemesi, yetersiz annelik, annenin ağır depresyonda olması, madde ya da alkol kullanması gibi nedenlerle oluşur. Anne anneliği kabullenemez. Başına gelen kötü işlerden çocuğu sorumlu tutabilir. Bağlanma bozukluğu olan çocuklar, sadece o an ne istediklerine odaklanır ve başkalarının isteklerini anlayamazlar. Davranışlarının insanları nasıl etkilediği konusunda endişe etmezler. Bu nedenle çocuklarda davranış ve kontrol bozuklukları, kendine ve çevresine karşı yıkıcı davranışlar, hayvanlara eziyet etme, zayıf akran ilişkileri görülür."

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ANNE ÇOCUĞUNU SEVMEK ZORUNDA MI?
« Yanıtla #5 : 16 Mart 2009, 09:51:01 öö »
Bebek, ihtiyacı olan sevgiyi alamazsa ilerleyen zamanda 'zor çocuk' olur


"Bir annenin çocuğundan nefret etmesi, sevmemesi, dışlaması olasıdır. Bu duyguları yaşayan ve ifade eden annelerle çok ender de olsa karşılaştım.
Bir anneyi hatırlıyorum: 'Oğlumu sevmiyorum, sanki, benim çocuğum değil, niye böyle hissediyorum' diye kendini sorguluyordu. 'Çocuğumla ilgili nasıl böyle bir şey hissederim' diye kendi duygularıyla ilgili şaşkınlığını dile getiriyordu ve çok yoğun suçluluk hissine sahipti. Başka bir anne: 'Enerjisizim, üşengecim, mutsuzum, yaşama sevincim yok, bebeğimle ilgilenemiyorum, bebeğim doğduğunda 'Bebeğim oldu coşkusu yoktu' diyerek kendini ifade etti (istenilen -planlanılan bir bebek). 'Annem de benim gibiydi' cümlesiyle annesiyle benzer ruhsal yapıya sahip olduğuna dikkat çekti danışanım. Aile sistemine ait başka bilgiler daha araştırıldığında anneannesinin annesinin lohusalık döneminde öldüğü öğrenildi. Her çocuğun kendini güvende hissedebilmesi ve diğerlerine güvenebilmesi için, anne-babasıyla sevgiyle bir ilişki, bir 'bağ' kurabilmesi gerekir. Her çocuğun, annesinin ve babasının sevgisine ve ilgisine ihtiyacı vardır.
Çeşitli sebeplerle bu duyguları çocuklarına aktaramayan, veremeyen ya da aktarmakta ve vermekte güçlük yaşayan anne-babalar vardır. İhtiyacı olan sevgiyi, güveni, ilgiyi alamayan ve bu bağı kuramayan bir çocuğun; agresif, topluma zarar veren davranışlarda bulunması, düşmanlık duyguları içinde gelişmesi ve "zor çocuk-genç' olması ihtimali vardır."