İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - bureax

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7
31
sessiz_gemi

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 ) Terapi Notları (terapi tarihi 18.10.2014)

Neden Buradayım
Ailemle zaten anlaştığımız konularda tekrar tekrar tartışıyoruz. Yıpranıyorum. Mevcut sorunlar nasıl çözüme ulaşacak?

Yurtdışında yaşamak istiyorum. Oradaki iş ve yaşam deneyimlerini değerlendirmek istiyorum. Ancak farklı bir ülkede yaşarsam aileme nankörlük edermişim gibi geliyor. Bu baskı sebebiyle adım atamıyorum. Bu tıkanmayı nasıl aşabilirim?

Hem yurtdışında kalıp hem başarılı bir iş sahibi olabilir miyim?

Terapi
Duygusal olarak aşırı bir şekilde ailene bağlısın. Ailen senin üzerinde virüs etkisi yaratmış. Virüs bulaştırmış sana. Onları içselleştirmişsin. Özellikle de babanı hala içinden atamamışsın. Ailenin bulaştırdığı virüs seni öldürmeyecektir. Ancak zayıflatacak ve seni onlara bağımlı kılacaktır. Bu durum senin sağlıklı karar vermeni engelliyor. Annenle babanla savaştıkça zevk alıyorsun egonu tatmin ediyorsun bu yanlış. Tartışma başlayınca oltaya geliyorsun tuzağa düşüyorsun. Ama şu an hem mesafe, hem başarı olarak aranızdaki fark büyük. Sen İstanbul'dasın, hatta bazen de yurtdışındasın. Ailen üçüncü ligde. Sen süper lige çıktın. Onlarla bir daha bir daha maç yapmana lüzum yok. Yenilen pehlivan güneşe doymazmış. Onlar seni tartışma için tahrik etse de sen mücadeleye girmeyeceksin. Onların seni düelloya davet etmesi normal. Çünkü yenilen onlar. Sen maça çıktın açık ara farkla yendin.

Yurtdışı konusunda alacağın kararlarda akrabalarını düşünmemen gerekiyor. Buna "bencillik yapmak"tan ziyade "kendi hayatını kurmak" denir. Babanın ve abinin yaptığı gibi. Tam İngiltere'ye gidecekken baban geldi ve senin duygusal olarak etkilenmen için "ya babaannen de rahatsız bakalım ne olacak sonu" gibi konuşsa da senin umrunda olmamalı. Uzakta da olsan kendi hedefinin yolunda devam etmelisin. Oysa sen uzaklardayken bile kara kara düşünüyorsun. Yanına gelirlerse çatışmaları nasıl çözerim diye hesap yapıyorsun. Onların senin yanına gelmesi senin umrunda olmamalı. Senin işin çıkmalı onlara uzak olmalısın. Kendi hedeflerine odaklı olmalısın.

Geçmiş yurtdışı tecrübende başarılı olmanın nedeni kendi evindeki, kendi ülkendeki baskıdan kurtulman. Zira Türkiye'de tanınıyorsun ve maruz kaldığın baskı büyük. Buradaki geçmişinden kaynaklanan özgüven eksikliğin kayboluyor. Yurtdışındayken başarı için 1 efor sarfedip 10 meyve alıyorsun. Öğrenme sürecin hızlanıyor. Yurtdışında 3-5 sene kalmak sana seviye atlatir. Sonrasında Türkiye'de devam etmeli seviye atlamaya devam etmelisin. Ha eğer yurtdışında maddi manevi başarı saglayabiliiyorsan burada 5 lira kazanacakken yurtdışında 15 lira kazanabileceksen bu başarı olur. Bugünden itibaren ailenle değil işine odaklan. Kendine odaklan. Ailenin etkisinde olman senin iş sürecini de yavaşlatıyor. Büyük adımlarla ilerlemen gerekirken aileni düşündüğün için ufak ufak adımlarla ilerliyorsun. Aileyle ilgili duruma çözüm getirdiğinde asıl başarı patlaması o zaman olacak.

Uygulanan Kararlar
Ailemle tartışma durumları oluştuğu zaman kendimi tuttum. Tam sinirim bozulmuş patlama yaşayacakken lafı değiştirdim. "Baba bu bana söylediğin sözler var ya" diye önce sinirlendim, sonra kendimi tutup "aslında bir düşünmek gerekir mantıklı olabilir" diye çevirdim. Tarışmaya girmdim, geçiştirdim. Zihnim rahatladı. Zaman ve enerjimi kendime sakladım.

Keşke dememek için yurtdışına çıkacağım. Her ne kadar şu anda bana yanlış da görünse birkaç sene içinde düşüncemin değişeceğime inanıyorum. İyi ki kendi bildiğimi yapmışım diyeceğime inanıyorum.

Yurtdışında neler yapabileceğimi düşündüm.

Sonuç
Aile tartışmalarından vazgeçtim. Zihin enerjimden tasarruf edip işime odaklandım. Bu durum iş performansıma olumlu yansıdı.
Ailemin beklentilerine duyarsız oldum. İyi niyetli olmaya devam ettim.
Yurtdışını da kapsayan beş senelik iş planı yaptım.

sessiz_gemi

32
sessiz_gemi

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 ) Terapi Notları (terapi tarihi 16.08.2014)

Neden Buradayım
Aileme olan duygusal bağım yurtdışına uzun süreli çıkma planımı uygulamama engel oluyor. Bu bağları koparmalı mıyım?
İş ortağımla ilişiğimi kesip yalnız iş kurmak iyi bir fikir olabilir mi?
İş hayatında zafer sarhoşluğunu nasıl yenebilirim?
Babamın cimriliği

Terapi
Mevcut iş ortağınla çalışmak sağlıksız bir sonuç verecektir. Ortağın kişiliğini üstün tutup manevi dayatmada bulunmaktadır. Önceki iş yerinde uğradığın psikolojik baskıyı bu çalışmalarında da yaşıyorsun. Uzun vadede bunalıma sürükleneceksin. Hayatından seni sömüren, taciz eden insanları çıkarmalısın. Bire bir kurduğun ilişkilerde baskı ve sömürü karşısında kendini savunamıyorsun. Özgüven sorunun var. İçine atıyorsun, zihninde döndürüyorsun. Suyun yavaş yavaş ısınıyor. Eninde sonunda iş ilişkiniz bitecek ve bu ayrılık için maddi ve manevi bir bedel ödemek zorunda kalacaksın. Erken ve en az zararla ayrılmak gerekmektedir. İş hayatında duygusal olmamalı. Zaten kendin şirket kurabileceksen yalnız yapmalısın. Kendi alanında çalışıp krallığını kurmalısın. Piyasada tanınan bir isim olmalısın. Üstüne, bir değer olmak için yalnız başarıların olmalı. Önce yalnız kal, üret, sonra istersen yine ortaklık içine girersin. Benzer olarak  birey olabilmek için aileden ayrılmak gerekir. Kendine yetebildiğin noktada istersen dön ailenle yaşamaya devam et. Ama önce, kendi başına başarılı olmalısın. İş kurmak için gereken sermaye, zeka, bilgi birikimi sende zaten varsa ortaklık gereksizdir. Ortaklıklar bu ihtiyaçların bir veya birkaçının eksikliği nedeniyle tercih edilir. Tanıdıklarımın ortaklıkları hep hüsranla sonuçlanmıştır.
Uzun süreli yurtdışı seyahatine istediğin zaman çık. Teknik detaylara takılma. Önemli aile olaylarında, çocuğunun doğum günü, ölüm kalım gibi, işine ara verir seyahat planlarsın. 100.000 lira zarar edersin ama yanlarında olursun. Böylece hem kendi özgür hayatını da yaşarsın. Uzakta olduğun dönemde telefonda ailenle derin, duygusal konulara girme. Derin konuları yüz yüze iken konuş. Annen içine ruhuna işlediği için duygusal düşünüyorsun. Annem burada da olsan Amerika'da da olsan ölecek. Bir şey farketmiyor. İleride bu bağlanma düşüncen değişecek ve yurtdışına gitmediysen üzüleceksin.
Zafer sarhoşluğunu yaşıyorsun çünkü egon başarıya aç. Kendini küçük, ezik hissediyorsun. Küçük başarılar sana büyük görünüyor. Başarı üstüne başarı koydukça egon pişecek, kazanmak sana normal gelecek. İş adamları bir sınırdan sonra para kazanmasalar da olur ancak neden duramıyorlar ve yoğun çalışmaya devam ediyorlar? Senin de başına gelecek durum bu. Konuyu abartmana, sorun olarak görmene gerek yok.
Babamın biz çocuklarına yaptığı harcamaların hesabını yapması hatta hesabını sorması, "size yaptığım yatırımların karşılığını almak istiyorum artık" demesinden bizi bir nevi yatırım aracı olarak gördüğünü çıkarıyorum. Babamın bu cimriliği başka babalarda da varmış. Misal bir arkadaşın babası okulun servis ücretinin hesabını yaptığı için oğlu kazandığı halde başarılı bir liseye yollamamış. Bu örnekler biz oğullar için kayıptır.

Uygulanan Kararlar
Yurtdışına çıkmak için fırsat kollamaya bakıyorum. Kervan yolda düzülür deyip önüme çıkacak sorunları yeni hayatımda çözmeye ve ona adapte olmaya bakacağım.
İş ortağımla çalışmamı durdurdum. Kendi projeme odaklandım.
Zafer sarhoşluğunu abartmaktan vazgeçtim. Çalışma programıma uymayı hedef aldım.

Sonuç
Terapilere çarpıntılarım rahatsız ettiği için başlamıştım. Sıkıntı devam ediyor ancak ben ilgilenmiyorum eskisi kadar. Artık kendi işimle uğraştığım için iş performansım ve motivasyonum arttı.

sessiz_gemi

33
sessiz_gemi, 08.09.2014

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 ) (terapi tarihi 18.05.2014)

Neden Buradayım
Terapiye gelmemin nedeni devam eden kalp çarpıntılarım ve iş ortağımla nasıl bir iş anlaşması yapmam gerektiği konusunda danışmak.

Terapi
Ortağımla, üzerinde çalıştığımız proje bir seneden önce para getirmeyecek. Aynı anda dışarıdan aldığım işleri düzenli ödeme yapıldığı için devam ettirmem gerekiyor. Ancak enerjim ve vaktim ikisine birlikte yetmiyor. Bu sebepten dolayı zaman zaman ortağımla tartıştım. Terapide ürettiğimiz sonuç ortağımı memnun ettikten sonra gelecek çalışma programı için söz vermeyip ödeme aldığım projelerin sürekliliğini sağlamak. Efendi-köle ilişkisi olmamalı. Bu yüzden gelecek için taahhüt verirken kişisel şartlarımı masaya yatırmak ve eşit şartlarda ortak olmak . Öte yandan ortağımı abime benzetiyor, abimle yaşadığım sorunları bir şekilde çözdüğüm için abime benzer bir adamla çalıştığımı düşündük. Bu iş ilişkisi devam edecek, ancak ortağımın yeteneklerini ve gücünü içselleştirmemem, onu yüceltmemem gerektiği konusunda sınırımızı çizdik.

Obsesif tarafımı bu terapiden sonra gözümle gördüm desem yeridir. Artık kafamın içindeki mekanizmanın farkındayım. Tüm düşüncelerim bir yana, bu düşünen mekanizma diğer yana. Sürekli düşünen, fikir üreten, muhalefet eden bu obsesif taraf kafamın içinde. Bunun yüzünden günlük dertlerimle, işimle, eşimle, somut sorunlarımla uğraşmak yerine kendi ürettiğim sorunlarla vakit harcadığımı gördüm. Kendi labirentimi kendim yaratıp içinde kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Hiçbir sonucu olmayan, bana bir şey kazandıymayan, zihnimi oyalayan, sonu gelmez bir düşünce sürecinin içine atıyorum kendimi. Aynı bilgisayar oyunu oynar gibi. Nasıl ki oyunun sonu gelmiyor, nasıl ki oynadıkça oynayasın geliyor, oyundaki zorluk karşısında çaba gösterip sanal dünyada yaşıyorsan zihnimde de böyle oyunlar yaratıp kendimce eğleniyorum. Bir sonuç gelmiyor. Sanal sorunlar. Zihinsel ekzersiz gibi. Bulmaca çözer gibi. Soyut sorunlarla debeleniyorum.

Kalp çarpıntılarıma gelince. Aylık belli bir gelir seviyesine ulaştığım gün geçeceği telkininde bulundu Hüseyin Bey. Bir gelir seviyesi ki nefes alabildiğimemi sağlayacak birincil hedefim olmalı. Geçen sene istifa ettim ve bir insan olarak sahip olduğum değişmezlik kuralına karşı çıktım. Risk sistemimi ihlal ettim. Mekanizmamı yerle bir edecek bir atom bombası attım içime. Vücut da riski algılıyor  ve savunma olarak çarpıntı gibi somatik belirtiler çıkarıyor. Her dakika çarpıntımla ilgili ne yapabilirim onu düşünüyorum. Bu duruma verebileceğim tepkiler bugünkü terapinin en can alıcı noktasıdı belki.
--- Bir; ölümden korkuyorum. Gerek yok, ölüm algılayamayacağım kadar anlık olabilir. Oldu bitti, diğer tarafa gittin. Korkma.
--- İki; erken teşhis zordur. Doktorları gezersin, çoğu hiçbir şeyin olmadığını söyler, sen doktor doktor dolaştıkça inandığın esrarengiz hastalıkla ilgili daha da kafayı yersin. Turnayı gözünden vurmak için fazla çaba sarfetme.
--- Üç; bu sanal hastalıklar hayatımın her dönemi beni takip etti. Bir ara gözüm bir ara kulağım, midem, bacağım beynim, her tarafım ağrıdı. Kendimi oyalıyorum. Kendimi kandırıyorum. Bu hastalık da bence yalan. Bir zihinsel oyundan ibaret.
--- Dört; Öldür kendini. Bir kız varmış, terlikleri ters bıraktığında bir felakete yol açacağını düşünürmüş. O derece ki, annesi terliğe takılıp başını yere çarpıp ölebilirmiş. Bu kızın eğer terlik ters bile olsa uzaklaşması, annesi ölse, dünya yıkılsa bile o terlik tersse ters bırakabilme cesaretinin olması gerekir. Eğer annesini öldürmezse yoluna devam edemiyor, felç oluyor, gününe devam edemiyormuş. Özgürleşebilmek için o kız terliği ters bırakabilmeli, annesini öldürmeli. Ve ben, ben de aşırı tedbir almayı bırakmalı, doktor doktor gezmemeli, kendimi öldürmeliyim.


Uygulanan Kararlar
Terapiden sonuç alabilmek için terapi süresince konuşulanları sindirmek, yeni çözüm yollarını denemek, korkuların üzerine gitmek, değişmek için adım atmak gerekiyor.
1) Ortağım: Projeyi bitirip onu memnun ettim. Karşısına geçip kişisel şartlarımı masaya yatırdım. Kendi gelir kaynağıma odaklandım.
2) Obsesif mekanizmam: Boş boş zihinsel oyunların ve önemsiz olduklarının farkına vardım. Somut sorunlarıma odaklandım.
3) Çapıntı endişem: Vesvesemi olduğu gibi kabul ettim. Erken teşhis peşinde koşmayı bıraktım. Somut bir semptom belirmedikçe doktora gitmeyeceğim. Bunlara ek, kendimi zorlamam, özgür yaşamam ve kendimi öldürmem gerek.

Sonuç
Çarpıntım devam etse de endişem azaldı. İş ortağımın karşısına geçip konuşmak artan özgüven ve güç olarak geri döndü. Benzer konuşmaları babamın karşısına geçerek de yaptım. Bu da ayrı bir güç kaynağı oldu bana.

sessiz_gemi, 09.08.2014

34
sessiz_gemi, 03.05.2014

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 )

Neden Buradayım?
Terapiye gelmemin nedeni kafamda çözemediğim sorunların, soru işaretlerinin, psikolojik takılmaların çokça yer etmesiydi. Bunun üstüne kalp çarpıntım vardı. Yaklaşık

üç aydır süregelen çarpıntım ve titremelerimin psikolojik bir nedene bağlı olduğunu düşünüyordum.
Bunun dışında, konuşmak istediğim küçük konular da vardı ki Hüseyin Bey'in kısaca anlatsam derdimi anlayacağını bana bir iki ufak tavsiye verip çözüme yönlendireceğini

biliyordum. Rahatlayacağımdan emindim. Babamın olumsuz tavırları ve otoritesini kullanarak aile üzerinde orantısız güç kullanması, huzursuzluk yaratmasını

konuşacaktım. Serbest çalışan biri olarak motivasyonumu nasıl yüksek tutabileceğimi soracaktım.

Terapi
Zaten gergin ve kafaya takan bir insan olduğumu beni tanıyan çoğu kişi söylemiştir. Obsesif bir kişiliğim var. Çarpıntımı, titremelerimi, sıkıntılarımı anlattıkça

bunun tahmin ettiğim gibi psikolojik / psikosomatik bir karşılığı olduğunu öğrendim. Panik atak belirtileri gösteriyorum.  Bunun kaynağını düşündük. Nereden geliyordu

bunca gerginlik? Maaşlı düzenli çalışma hayatımı bırakalı beş ay kadar oldu. Sonra kendime göre bir çalışma düzeni belirleyip sabah akşam çalışmaya başladım. Serbest

çalışmaya başladığım için günün her saati kafama estiği vakit çalışabilirim diye düşündüm. Sabah yataktan kalkar kalkmaz işi düşünmeye, gün boyunca projeleri takip

etmeye, gece yatma saatimde bile acaba 1-2 saat daha devam etsem mi diye duraksamaya başlamıştım. İstediğim performansta çalışıyordum ancak zihnim o kadar meşguldü ki,

günde beş saat çalışıyorsam uyanık olduğum onaltı saat zihnimi yormaya devam ediyordum. Bunları terapi esnasında ortaya çıkardık. Arkadaşımla kafede konuşurken,

akrabalarımı ziyaret ederken, eğlenirken, dans ederken, en yakın arkadaşımla dertleşirken sürekli sürekli kafamın bir yerinde "acaba bu vaktimi çalışarak mı

değerlendirseydim"  düşüncesi devam ediyordu. Arkadaşımın yanında iç dünyamdaydım, sokakta yürürken iç dünyamdaydım. Çalışma saatlerimi değerlendirecek olursak ev-ofis

çalışırken zaten iç  dünyamdaydım ve bu sosyalleşmeden yaşamak anlamına da geliyordu. İki sorun belirledik, dışarıdayken zihnimin hala işte olması ve sosyal

etkinliklere yeterince zaman ayırmamak. Özet fikir ise şuydu: İşimi disipline sokmalıyım. Çözüm olarak günlük bir program belirlenmeli ve belli saatler arası

çalışılmalı, bunun dışında kalan saatlerde çalışmamak gerekirdi. Böylece zihnim 24 saat iş düşünüp endişe yapmayacak, obsesyonumu dizginleyecek ve rahatlayacaktım.

İkinci konu babamdı. Babam tüm aileyi ezdiği gibi beni de sürekli ezmiş, canımı yakmıştı. Bayramlarda ve uzun tatillerde memleketime gittiğimde genellikle huzursuz bir

hafta geçiriyordum. Çocukluğumdan beri aynı mutsuzluk, aynı ev gerginliği. Ben artık büyüdüm ve ailemle kaliteli ve güzel vakit geçirmek istiyorum. Bu sebeple babamla

konuşmam gerektiğini Hüseyin Bey ile tartıştık. İki sene öncesine kadar ailede baş kahraman canımı yakan insan abimdi ve onla ilgili sorunlarımı hallettikten sonra

asıl sorunun baştan beri babam olduğu konusunda hemfikir olduk. Babamın baskıcı tavrı canımı sıkmakla kalmamış, benim hayatta huzursuz ve aşırı uysal bir insan olmama

sebep oldu. Bunun sosyal hayatta acısını çok çektim. Çıkıp babamın karşısına konuşmam gerekiyordu.

Uygulanan Kararlar
Terapiden sonuç alabilmek için terapi süresince konuşulanları sindirmek, yeni çözüm yollarını denemek, korkuların üzerine gitmek, değişmek için adım atmak gerekiyor.
1) İş Düzenim: "Uyuyana kadar günün her saati iş düşünmezsem başarısız olurum" ya da "performansım düşer" diye çok korkuyordum. Taktıkça takıyorum. Ne var ki bu

korkumun üzerine gittim ve kendime günde cesurca bir sekiz saat ayırdım. Akşam saatlerinde başlattığım ve iş düşünmediğim bir zaman aralığım var artık. Örneğin işim o

gün 19:00'da bitecekse bu saati bir "paydos", "ofisten ayrılma" olarak düşünüp 19:00 + 8 saat = 03:00'a kadar asla iş düşünmüyorum. Ola ki acil bir iş geldi, serbest

çalışıyorum ya, açar bilgisayarımı çalışırım ancak bu benim çalışma düzenimde yeri olmayan bir saat oluyor. Yani lüzumsuz çalışma sayıyorum, zaman çizelgeme

işlemiyorum. Fazla mesai ücreti vermeyen şirket gibi. Bu şekilde kendimi dinlenmeye, enerjimi yarına saklamaya teşvik ediyorum. Sabah uyandığımda ise dükkanı açıyor ve

çalışma saatleri başlamış oluyor. Böylece "iş zamanı iş oyun zamanı oyun" mantığını uygulamış oldum.

2) Babam: Babamı bu hafta iki saatliğine görme şansım oldu. Annem de vardı. Konuşmamızın bir yerinde benim altı senedir içimde yer etmiş, babamın talihsiz cümlelerini

kendisine hatırlatıp, laf açılmışken punduna getirip yüzüne çarptım. Mevzu uzun, özelden soran arkadaşa alatabilirim. Aramızda geçen kısa ve öz konuşma şu şekilde:

Annem: Sen Japonya'dayken iyi ki abin yanına gelmiş.
Ben: Neden iyi?
Annem: Oraları abin de gezmiş görmüş oldu.
Babam: Tabii, bak oradan döndün bir daha gidemedim. (Gidemedin???!)
Ben: Nasıl gidemedim baba? Oraya "hovardalık yapmaya mı gidiyorsun" dedin ya?
Babam: Kim dedi?
Ben: Sen dedin. Japonya'ya çalışmaya gitmemin öncesinde "hovardalık mı yapmaya gidiyor ben anlamadım" dedin. Gittikten sonra da "bir dahaki sefere bunun gibi turistik

gezi olmasın" dedin. Ben de İstanbul'da kalıp maaşlı iş buldum gitmedim.
Babam: Ben hatırlamıyorum.
Ben: İyi, ben hatırlatıyorum şimdi.

Sonuç
Çarpıntım bu hafta daha iyi. Hatta bir gün kalbimin attığını uzun süre hissetmedim. Şaşırdım..
Annem-babamla bir araya geldiğimiz iki saatte bu on saniyelik konuşma iyi geldi. Aile içi iletişimi kurmaya başladık.

sessiz_gemi, 03.05.2014

36
Merhaba saygıdeğer hocam,
o kadar inanılmaz bir süreç yaşadım ve yaşamaktayım ki neresinden başlayacağımı neyi hangi sırayla anlatacağımı bilemiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki ben artık eski ben değilim.
Öncelikle bu durumdan nasıl kurtulma kararı aldım bundan bahsedeyim. Bu türlü ilişkiler bana hep cazip geldi. Bir türlü güç arayışı aslında bu. Zaman zaman aileme kızdım yaptım zaman zaman kendime hakim olamadım yaptım ama yanlış olan bir şeyler vardı bu gidişatta. Doğama aykırı davranıyordum çünkü. Bunu farketmem 20 li yaşlarla birlikte daha da belirgin oldu. (küçüklüğümle ilgili anılarımı sizinle seansta uzun uzun paylaşmıştım ) gerçekten de doğama aykırı bir durum vardı ortada ve ben asla ve asla bu şekilde devam edemezdim.Çünkü böylesi hayat tarzı ben değildim. Şimdilerde anlıyorum ki bu bir hayal alemi, sahte dünya...
Bu hayat tarzını benimseyememiş olmak ve bu durumu içime sindirememek beni bu durumdan kurtulmaya iten en önemli güç oldu ve tesadüfen siz saygıdeğer hocamı gördüm nette. Acaba olur mu dedim. Zaten özellikle de 2010-2011 senesi bu rahatsızlıktan kurtulmak için en çok mücadele verdiğim senelerdi. Ve sizinle tanışmaya size ulaşmaya çalıştım nitekim netten size ulaşıp telefonla görüştüm. Daha ilk telefon görüşmesinde kendimi o kadar mutlu hissettim ki. Sesiniz bana umut oldu.Sizinle telefonda görüştükten sonra da ilişkilerim oldu bu işin sadece telefonla cüzülemeyeceğini anladım ve bir şekilde istanbula gitmeliydim. Uzun bir bekleyişin ardından istanbula geldim. Bu arada sizinle 2010 yılının kasım ayıydı galiba tam hatırlayamıyorum tarihi o zaman ilk defa görüşmüştük istanbula gelene kadar telefon görüşmelerimizi sürdürdük.Özellikle de 2011 yılının nisan-mayıs ayları gibi ilişki yaşama isteğimde ciddi düşüş oldu ki zaten nisandan sonra istanbula gelene kadar 2 ilişki yaşamıştım. Bu benim için neredeyse mucize gibiydi ve sadece telefonla görüşmelerimiz sonucu elde ettiğimiz mucize. Neyse hocam istanbula bir şekilde hem arkadaş ziyareti hem de asıl amacım olan sizinle görüşmek maksadıyla geldim. İlk seansta size kendimi anlattığımda o kadar farklı hissettim ki hayatımda ilk defa bir insana bu sırrımı açıklamış oluyordum aslında bir nevi yükümü paylaşmış oluyordum. O kadar rahatlaticiydi ki belki de bu yüzden etkisi uzun soluklu oldu inşallah. Sizinle görüştükten sonra malum arkadaşımın da bu durumda olduğunu öğrendim ve kendisiyle ve arkadaşıyla birlikte malum bar deneyimim oldu. O kadar yalan sahte ve aldatıcı geldi ki bana o gece anlatamam.. İnsanlar sanki zihinleri uyuşturulmuş gibilerdi. Tek yapabildiğim bir köşede sessizce oturmak olmuştu. İşte o an bir kere daha anlamıştım ki bu hayat tarzı ben değildim böylesi bir yaşam bana ait olamazdı. Bu gerçeği görmem açısından o bara gitmiş olmam bir bakıma iyi oldu bana.Bar deneyimimde özetle sahte hayatları uyuşturulmuş zihinleri ve aşk adı altında güç arayışları ve sığınmaları görmüş oldum.
2. Seansımızda kafamda bazı şeyler yerli yerine tam oturmasa da en azından yolumun artık doğru yol olduğunu anlamaya başlamıştım. Hatta o gün metrobüse bindiğimde ne kadar doğru bir iş yaptım dedim kendi kendime. Çünkü bana göre bu bir psikolojik rahatsızlıktı, sapkınlıktı ve de düzeltilmesi gerekiyordu ve bunun için uzun zamandan sonra bir şeyler yapmış olmak rahatlatmıştı beni. İstanbuldan ayrıldığım gün itibariyle bende artık bazı şeylerin değiştiğini hisseder oldum evet tuhaf ama 2 seansta (ki yeterli olmadığını biliyorum daha fazla görüşmek istiyorum sizinle) kendimde büyük değişiklikler hissettim. Bunun en belirginlerinden bir tanesi artık herhangi bir siteye girip de arayış içerisine girmiyorum. İstanbuldan sonra izmire gittim arkadaş ziyaretine. Güzel bir tatilin ardından tekrar adanaya döndüm. Döndüğüm günden sonrasını ilerleyen günlerde dile getireceğim hocam. Çünkü esas değişimler o zamandan sonra oldu. Şimdilik hoşçakalın iyi akşamlar...

37
sessiz_gemi 27.11.2013

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 )

6 Aralık 2010
Hüseyin Kaçın: 35 yaşıma geldim ve benim uğrunda emek verdiğim erdemler ve deneyim uğruna hiçbir şey yapmamış insanların yüzüne bile bakmam. Sen de bir gün böyle düşünmeyi öğreneceksin.

27 Kasım 2013
sessiz_gemi: Böyle düşünüyorum artık. Son çalışma dönemlerimde öğle arası yemek sonrası terasta yürüyüş yaparken sağımda solumda gömlek kravat dolaşan çalışanlar, müdürler gözüme hep amaçsız, para ve statü öncelikli yaşayan, basit düşünen şeyler olarak gözüktü. Sebze gibiydiler. Göbeklerini büyütmüşler, kıçlarını yaymışlar bir patlıcan, bir domates, bir kabak gibi oturuyorlardı. Tükettikleri ömürlerinde zamanın hızlı mı yavaş mı aktığına karar verememiş, yıllarını ne için harcadığını bilmeyen, dışarıdan su gelirse içen, güneş gelirse bakan bir sebze gibi durağan bir ömür geçiriyorlar sanki. Zamanın olgunlaştırdığı armut gibiydiler.

Artık ben de bu adamların manasız fikirleri üzerine s..tir git diyebiliyorum.

38
sessiz_gemi 19.10.2013 01:07

Psikolog Hüseyin Kaçın ( 0 555 326 22 91 )


Hayatımı ikiye ayırmak gerekirse birçok insanla aynı yerden böleceği. Deneyimsiz zamanlar ve gözüm açıldıktan sonraki zamanlar diye ikiye ayırabilirim.

Bugün 28 yaşında olgun bir birey olarak geçmişimi değerlendirdiğimde ilk parçayı büyük bir bocalama dönemi görüyorum. Çoğu ağlamakla geçen çocukluk zamanlarımda atari denen eğlence aracıyla tanıştım. Ağlıyordum çünkü eminim aile içinde bir eksiklik gördüm, belli ki bazı ihtiyaçlarım giderilmedi, büyük erkek kardeşimle bitmek bilmez kavgalarımız oldu. İlgisizlik, sevgisizlik, iletişim zorluğu.. Hem de her bir çekirdek aile bireyimle ayrı anlaşmazlığımız oldu. Çocukken yaşadığım iletişim sorunlarını yetişkin dilindeki bir nevi anlaşmazlık olarak görüyorum ve çocukluk zamanlarımda bile yetişkin yetişkine iletişim tarzına ihtiyacım vardı. Ben atariyi oynayıp eğlenmekten ziyade aile içindeki sorunlardan kaçmak için kullandım.

Ergenlik zamanlarımda bilgisayarla tanıştım. Ergenliğin bocalama evresi bir yandan, anlaşamdığım babamla, iletişim kuramadığım annemle daha bir kalitesiz iletişim kumaya başladım. Abim keza, benim en önemli zorluklarımdan olacaktı hayatımda. Hayatım zor geçecekti, sinyaller kuvvetlendi. Henüz ben ne kendimi, ne insanları ne de dünyayı anlamlandırabilmiştim. Akranlarıma oranla bir şeyleri geriden takip ediyordum, ve bu eksiklik insanlarla ilgiliydi. Sosyal hayattaki iletişim zayıflığım yakınımdaki insanlara karşı vermem gereken kararların alınmasını oldukça geciktirecekti. İnsanlarla iletişim kuramamak beni bilgisayar bağımlılığına, bilgisayar bağımlılığı ise sosyal iletişimimin daha da zayıflamasına neden oldu. Kısır döngüye girmiştim ve ümitsizdim. Bilgisayarı mesleki kariyerimden çok iletişim sorunlarımdan kaçmak için kullanmaya başlamıştım.

Üniversite sınavında istediğim bölümü kazandım. Dört sene bilgisayar mühendisliği okuyacaktım. Abimle aynı evde, okuluma yürüme mesafesinde kalacaktım ve büyük ümitler besledim bu dört sene ile ilgili. Ne de olsa üniversite yılları hayatın en güzel yılları olmalıydı. Ancak yanlış bir tercihle başlamıştım üniversite hayatına. Babamın parası boşa gitmesin, ben de dayalı döşeli evde yaşayayım diye abimin okuduğu üniversiteyi tercih etmiştim. Aynı evde bedavaya yaşayabilirdim. Bu planda ?herkes mutlu? olacaktı. ?Herkes için kazançlı? bir seçim olacaktı. Ama hayatımda görmem gereken büyük bir engeli o yaşta göremedim. Ailem benim eğitimim ve konforum en iyisini düşünüyordu ancak hayat enerjimi ve bireysel başarımı bariz bir şekilde yokuşa sürüyordu. Karnımın doymasından ve sıcak bir evde yaşamamın ötesinde ?ihtiyaç?larım vardı. Bazıları için kulağa lüks gelebilir ama ben ?kendi hayatımı yaşama? gibi ihtiyaçlarım karşılanmazsa sanki aç acına kalmış gibi sıkıntı yaşıyordum. Bu kötü durumdan kurtulmak için ihtiyacım olan özgüvenimi inşa etmemiştim, ben bile bunun eksikliğini ve uzaklaşmam gerektiğinin zaruriyetini farkedememiştim.

18 yaşıma bastığım andan itibaren yapmam gereken tercih evden alabildiğine uzaklaşmak, kendi paramı kendim kazanmak olmalıydı.  Sabahlara kadar bilgisayar oyunu oynamak yerine bir firmada çalışıp harçlığımı çıkarmalı, erkenden hayata atılmalı, birey olmalıydım. Dört sene boyunca boşuna geçmiş bir gençliğim olmazdı böylece.

İstanbul?da olan Hüseyin Kaçın ile bu safhada tanıştık. Ben İzmir?deydim. İletişimimiz haftada bir ya da ayda bir telefon görüşmelerimizle başladı.  Bitmek bilmez aile içi buhranlarıma çözümler aramaya başladık. Bir miktar ilerleme kaydettik..

Üniversite sonrasında yurtdışına çıkma fikri oluştu kafamda. İyi bir şirkette maaşlı staj yapacaktım. Kendi çabalarım ile ülkemden çok uzakta,  Japonya?da kendi çalışma alanımda bir iş pozisyonuna kabul edildim. Tereddüt etmeden pılımı pırtımı toplayıp yolculuğa çıktım. Bu yolculuğun, bu çalışma döneminin benim buhranlarımın çözümü olacağını sezmiştim. Bir sene boyunca yalnız yaşadım ve kendi yönettiğim bir hayatın kaliteli olduğunu gördüm. Kendi tercihlerimin, başarılarım meyvelerini yerken kendi yaptığım hatalar kulağıma küpe oluyordu. Gülerken hep huzurluydum. Ağlarken ise yaşadığımı hissediyordum. Rahat rahat ağlayabilmek benim için gülmek gibi bir şeydi. Hüseyin Kaçın ile periyodik olarak konuştuk. Japonya?da yaşadığım sene anladım ki hayatımda istersem bir şeyler tam istediğim gibi gidebilir. Ama nasıl yapacağımı çözemedim.

Bir sene sonra Türkiye?deydim. Askerliğimi yaptım. Etrafımda olup bitenleri askerliğim süresince telefonda değerlendirdik.

Askerden sonra bir iş bulmaya gelmişti sıra. Trafik ve nüfus yoğunluğu sebebiyle İstanbul?da çalışmak istemiyordum. Ancak sadece Hüseyin Kaçın?a yakın olmak için geldim. Hayatta beni heyecanlandıran amaçlarıma ulaşmak için sabırsızlanıyordum. Bunun yanında çözmem gereken temel sorunlarım vardı ve bunun en hızlı çözümü İstanbul?da olacaktı. Sezgilerim beni yanıltmadı. Burada yalnız başıma kaldığım evimde çoğu zaman kendi kendime, zaman zaman Hüseyin Kaçın ile konuştum. Daha önemlisi hayatımı dolu dolu yaşadım. Ne öğrendiysem yaşamak için öğreniyorum ve yaşadıkça da ihtiyacım olan bilgiye ulaşıyordum. Yıllar sonra, iyiye giden bir döngüye girmiştim ve kendi kendini ateşleyip beni yukarı taşıyan bir kişilik oluşturmaya başlamıştım. Kendi seçimlerimle inşa ettiğim karakterim eski benden epey uzaklaşmıştı. Şimdi yumurtadan çıkmış ve vücut bulmuş ben var.

İstanbul?a taşınmamdan bu yana 3 sene geçti. Yine bir büyük seçim yapmanın arifesindeyim. Kendime güvenim ise hiç olmadığı kadar tam. İstanbul?daki senelerim Hüseyin Kaçın ile en sık iletişim kurduğumuz yıllardı ve kendi kişiliğimi inşa ederken dışarıdan bir göz, profesyonel bir analizcinin yol göstericiliğine ihtiyaç duydum. Dur durak bilmeden çalışma ve sürekli dahili ve harici sorunlarımın üzerine giderek bir-iki sene içinde arzuladığım özgüvene sahip oldum. İnsan ilişkilerim düzeldi. Ailemle aram düzeldi. İş arkadaşlarımla aram düzeldi. Karşı cinsle ilişkilerim düzeldi. İşimde daha başarılıyım ve hayattan ne istediğimi daha iyi biliyorum. En güzeli de bu artı değişimlerin hepsi severek, içimden gelerek, kararlı seçimlerimin sonunda gerçekleşiyor. Sağlam bir altyapı kurmanın, hayattaki temel soruların cevaplarını bulmuş olmanın sefasını sürmeye başladım. En zor kısım kendimle ilgili sorunların, başka bir deyişle kendimden kaynaklanan sorunların sorgulanmasııydı. Kendi seçimlerimin, kendi inandıklarımın irdelenmesi, kendi tavırlarımın gözden geçirilmesi benim için zor ve çileli olsa da süreçten hep zevk aldım. Deneyimli bir göz tarafından izlenmenin ve aydınlatılmanın rahatlığı, çalışmaların her adımda sonuç vermesi rahatlama sağladı. Sonu da güzel bir yere varacak biliyordum.

Şimdi, kendime güvenimin hiç olmadığı kadar olduğu bu noktaya, olmak istediğim bene ulaştım. Her şeyi yapabilirmişim gibi geliyor..

sessiz_gemi 19.10.2013 01:07

39
Hemen her gün eşcinsellik üzerine bir tartışma programının ya da dosyasının yer aldığı Türk
medyasında, son dönemin en dikkati çekici isimlerinden birisi de kuşkusuz Milli Görüş kö-
kenli Psikolog Hüseyin Kaçın oldu. “Eşcinselleri tedavi eden terapist” olarak tanınan Kaçın,
bu kavramı daha çok tedavi edilmesi şart olan bir rahatsızlık olarak tanımlarken, dindar kesimin konuyu dini referanslarla ele almaya çalışmasına karşı da sert bir çıkışta bulundu. Ka-
çın, “Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez. Çünkü
eşcinsel eğilimleri olan kişiler bu olaya Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak düşünceleri
ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir” diyerek, muhafazakar kesime bir anlamda “Burası sizin alanınız değil, uzak durun” mesajı
verdi.
Türk medyasındaki eşcinsellik tartışmalarında öne çıkan bu isimlerden Ali Rıza Demircan,
Hilal Kaplan ve Hüseyin Kaçın, İstanbul’da Hakan Kuyucu’nun sorularını yanıtladı.

-------

Hüseyin Kaçın:  “Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersiz”

Siz bir psikolog olarak eşcinselliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Eşcinsel  kimliğin oluşumu, kişinin kendisi ile ilgili olarak ödipal dönemde yaptığı bir tanımdır. Bu tanıma göre çocuk, gelecekte dürtülerini kendi cinsi ile yaşamaya karar vermiştir. Dürtüleri kendi cinsine yöneldiği için onlara aşık olmakta ve cinsel sevgiyi kendi cinsiyetinden kişiler ile yaşamaktadır.
Erkek çocuk annesinin oluşturduğu çekimden dürtüleri babasına veya sorun babanın eksikliğinden kaynaklanıyorsa, kendi cinsine yönelterek kurtulmayı seçer. Kadın eşcinselliğinde babanın kız çocuk için yeterince çekim oluşturamadığına ve kız çocuğunun dürtülerinin babaya yönelemediğini, annede kaldığını görürüz.

Yani eşcinselliği ailesel bir sorundan kaynaklanan ve tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlık olarak görüyorsunuz?
Evet. Bakın, şöyle açıklayayım: Çocuk için anne sevgi, baba ise güven kaynağıdır. Anne ve babanın kişilik yapısı psikolojik açıdan sağlıklı ise çocuğun psikolojik yapısında  ona göre olumlu gelişim gözlemlenecektir. Eğer ki anne ve baba duygu ve düşüncelerinde çatışmaları olan bireyler ise çocuğunpsikolojik gelişiminde aksamalar ortaya çıkmakta ve çatışmalı bir süreç başlamaktadır. Anne ve babasından sevgi ve güven duygusu alamayan çocuklar,  bilinçaltı cinsel dürtülerinde anne ya da babasına karşı cinsel imgeler taşımaktadırlar. Psikoterapi süreçlerinin ilerleyen aşamalarındaki eşcinsel bireylerin yüzleşmelerinde, terapi aynasında görünen, uzak, ilgisiz yada  tersi aşırı korumacı ebeveynlerin çocuk için gerekli duygusal ihtiyaçları karşılayamadıkları gözlemlenmektedir. Suçluluk duyguları ve kaygılarla hayata tutunmaya çalışan çocuk, kendi içinde kendisi ilesavaşmaktadır. Çocuklukta barışı olmayan bu savaşı gençlik çağına kadar çocuk hep kaybetmektedir.  Ergenlik döneminde içine girilen cinsel kimlik kazanma sürecinde kendisi ile çatışması yoğun olarak süren eşcinsel bireyler,  başka erkekleri kendilerinden daha güçlü görerek onlara duygusalyatırımlar ve aktarımlar geliştirmektedirler. Çocukken karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar,  bedensel tatmin arayışlarına yönelmektedir. Kendisinin güçsüz ruhunu;  güçlü sandığı kendi cinsinde aramaktadır. Güçsüz bir erkek olarak güçlü sandığı erkeklere olan duygusal aktarımları belli bir aşamadan sonra erotikleşmektedir.
Hiç tedavi ettiğiniz ve heteroseksüele dönüştürdüğünüz bir eşcinsel oldu mu?
Evet, oldu. Kişinin durumuna göre, 3 ay ve daha fazla terapiler sonunda eşcinsel yaşamı tamamen bırakan danışanlarımız var.
Eşcinsellik kimine göre İslam’da yasak, azınlıkta kalan bir gruba göreyse değil. Kimine göreyse, tıpkı alkol kullanmak, yalan söylemek gibi bir günah ve kişinin kendisini bağlar. Sizce hangisi doğru?
 Eşcinsel terapi sürecinde  konuya, dini bir bakış açısı sunulmaz. Ancak psikolojik gelişim süreçleri açısından iyileşme arayışında bulunan kişiyeyaklaşılır. Dini kavramlar bu süreçte irdelenmez. Eşcinsel bireylerin iyileşme sürecinde konuya dini açıdan yaklaşmaları istenmez, çünkü eşcinsel eğilimleri olan kişiler, bu olaya  Lut kavmi, haram, cehennemde yanmak  düşünceleri ile yaklaşırlarsa, bu düşünceler sadece eşcinselleşme sürecini hızlandırır ve kalıcı hale getirir.  Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir. Ayrıca bu kişiler, eşcinselliğe çözüm getirmek yerine tam tersine ‘dindar eşcinseller’ kavramını kabullendirmektedir. Eşcinsel yönelimi olan kişiye sabır telkininde bulunmak ve bu duyguların varsa ‘Günaha girmeden hayatını sürdür, kadına ilgin yoksa evlenmeden sabret, cennette karşılığını alacaksın’ gibi tavsiyelerde bulunmak, ‘dindar eşcinseller’ kavramını pekiştirmektedir. Dini bakış açısı sadece eşcinsel gelişim sürecinde koruyucu bir etki yaratabilir fakat asla iyileştirici bir sürece yönlendirmez. Eşcinsel eğilimleri ya da yaşamı olan birey bu durumdan rahatsızlık duyuyorsa çözüm
eşcinsel tedavi  konusunda deneyimli bir psikologla terapi görüşmesine başlamasıdır.



http://www.iot.nl/sozhakki/sozhakki132.pdf dergiyi okumak için tıklayınız


Stichting Inspraakorgaan Turken in Nederland (IOT)
Maliebaan 13
3581 CB Utrecht
Tel: 030-2343625
Fax: 030-6700517
E-mail: info@iot.nl

40
Ertuğrul TÜLPAR / merhaba
« : 31 Mart 2013, 01:17:50 ös »
Merhabalar;
Ben Ertuğrul TULPAR,
www.huseyinkacin.com isimli psikoloji ağırlıklı sitede her hafta yazılarım yayınlanacak
İlk yazımı sizlerle paylaşıyorum.
Yorumlarınızı okumak beni memnun ediyor
İlginiz için teşekkür ederim

Kadir Ertuğrul TULPAR
ketulpar@gmail.com

42
Canım biricik eşim,

Şimdi bu mektup nereden çıktı diyeceksin ama hakikaten bunları yüzüne söyleyemezdim ve yazacaklarım gibi anlatamazdım kendimi. Ne olur beni anlamaya çalış yaklaşık olarak 13 yıldır beraberiz çocukluk aşkıysı bizimkisi ama benim bir de iç dünyamı bir görsen nasıldı bir örümcek ağı gibi karmaşık evet hiç abartmıyorum bu kadar karışık ne diyeceksin yaklaşık olarak 15 yıldır eşcinsellikle baş etmeye çalışıyorum evet şimdi düşüp bayıldın belki ama gerçek bu şekilde ama inan bunu kesinlikle kabullenmedim hiç bir zaman hep bir kurtuluş aradım şimdi diyeceksin niye evlendin benimle o zaman diye evet belki de haklısın ama sen benim için bir kurtuluştun nitekim de öyle oldun. Hep kendi kendime dedim evlenince böyle bir sapkınlık geçer diye ama malesef geçmedi daha da karardı içim çünkü sana haksızlık yaptığım düşüncesi de eklenince derdime hepten çıkmaza giriyordum çocuğumuz olduğunda geçer dedim bu sefer daha da arttı sıkıntım hani çok sinirliyim ya ben işte bütün sinirim bundan belki de bu sinirle kırıyorum da sizleri ama hakikaten çok zorluklarla baş ediyorum umarım anlarsın deva aramaya hep devam ettim bir gün internette araştırma yaparken bunun hastalık olduğunu yazan bir psikoloğun yazısına takılıp randevu aldım ama çok azdı bunu savunan kişiler sadece benim bulabildiğim 3 kişi. Şu anda 8 terapiyi de geride bıraktım çok şükür iyi gidiyor hatta psikoloğum benim çok hızlı değişim geçirdiğimi söylüyor bunu ilk önce kendim için yapıyorum ve dolayısı ile sen ve çocuğumuz için de yapmış oluyorum evet oraya giderken işe ve ya arkadaşa gidiyorum diye söylüyorum sana ama hakikaten bir pembe yalan bu. Evet şimdi bütün her şeyimi öğrendin ben bunlarla boğuşurken belki ihmal ettim seni ama kendimi sadece çare aramaya adamıştım ama şimdilerde sen de görüyorsun değişimleri hatta o kitabı alma sebebim şimdi diyeceksin sen kurtulmak için ama hem öyle hem de çocuğumuz için. Ve sen sabırlı kadın en çok sabrına hayranım senin hakikaten ben bile sabredemezdim belki ama sen  başardın sabrettin ve kazandın şimdi bende kazanıp senle olacağım Allah'ın izniyle ömür boyu seni çok ama çok seven kocan beni anlaman dileği ile...

Benim biricik oğlum,

sana bu mektubu babanın hepimiz için büyük bir savaşta olduğunu bilmen için yazıyorum kiminle mi savaş kendimle sana ve annene daha iyi yaşam sunabilmek için maddi olarak değil manevi olarak tabi bunları anlaman için dah...a çok zaman var belki de savaşım bitmiş olacak beni anladığında ama sana söz veriyorum ki benim hasret kaldığım hiç bir şeye sen hasret kalmayacaksın aramızda bir uçurum olmayacak her şeyini bana rahatlıkla anlatabilirsin ve bu konuda hiç çekinme rahat bir şekilde gel yanıma. Beni anlaman dileği ile.
Bu dünyada görebileceğim en büyük aşkım canım oğlum...

14 Şubat 2010

utti341@hotmail.com

43
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91
www.huseyinkacin.com

27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.

http://www.youtube.com/watch?v=u1iMl9dDm-o&feature=related  tıklayınız


http://www.youtube.com/watch?v=tYzUWd-BFag&feature=related tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#

44
   slm

   slmnasılsınız

   İyim

   hatta çok iyi hissediom kendimi siz nasılsınız?

 


   tşk her zamanki gibi kitap mı değiştirdi?

   evettereapiye başladım
   eşcinsel terapisi görüorum2. haftam oldu


   terapistiniz kitap mı?

   yokpsikolog hüseyin kaçın
   istanbul da da var eşcinsel terapisi eğitimi almış psikologlar


   bunu yapan psikolog mu varmış?

   evt psikolog hüseyin kaçın
   ne güzel

   dalga geçer gibi bi hava sezdım

   Yoooo

   hmm oke

   neden dalga geçeyim?

   yani şimdi genel bi eğilim var psikoloji dünyasında eşcinselliğe bulaşmamak uzak durmak kendi tercihi demek gibi


   evet doğru

   bi de eşcinsel cemaatlerin baskıları var özgürlük vs gibi
   ve aslında benim gibi bi sürü insan var eşcinsellikden rahatsız olan
   yaşadıklarından uzaklaşmak isteyen eşcinsel olarak devam etmek istemeyenlerde var


   biliyorum zaman zaman aynen sizin yaşadıklarınızı yaşayaanlarla karşılaşıyorum

   gerçekten çok zor ve acı vericiilk başta ben de şüpheyle baktım buna
   uzun zamandır kafamda vardıbelki 1 yıldır bu tür terapi alam fikri vardı
   eşcinsel sitelerinde birilerini ararken psikolog www.huseyinkacin.com / www.escinselterapi.net sitesitanıtımıyla karşılaştım
   ve olaya girdim işteVe siz haklıymışsınız
   Babam ve annem konusunda
   bana bugün dedi ki onarım terapisti: sen o evde yaşadığın müddetçe dengen bozulur
   madem babandan bu kadar rahatsızsın ne diye hala onla yaşiosun dedi


   katılıyorum ben de aynı şeyi söylemiştim

   evt zaten bi anda sen aklıma geldin

   öle işte öle zannediorum ki bu iş hayatımdan çıkıcak
   umarım
   bugün sandığımdan daha kolay olacağını fark ettim
   çünkü mekanizmayı çözüyorum beni böyle bir hayata sürükleyen mekanizmayı
   neden eşcinsel olduğum konusunda belli belirsiz kanaat oluşmaya başladı - 2. seansatn sonrazihnimde
   yanibi tarafta annem
   galiba ona karşı cinsel eğilimim var. öle hissetmeye başladımve bu beni rahatsız edior.
   o yüzden de kadınlardan tamammen uzaklaşıyorum sebeplerden biri bu
   bi taarfdan babamadam kontrol manyağı
   her şeyi kontrol ediyorüstümde bir baskı oluşturuyor
   yani bunları çocukluğum için sölüyorumçocukkekn daha büyük bir baskıkontrolobsessis davranışlar
   obsessif
   ve resmen beni kullanıyor aslındave ben de şimdi gidip
   beni maddi manevi kullanıcak erkekleri tercih edioyorum yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak gibi
   yani şu an 2 seans oldukaafmdan geçen tahminler bunlar


   bence çok mantıklı tahminle de yinede sormak istediğim bir şey var


   evt dinliorum

   baba sizi kullanıyor doğru mu?

   yaw kullanmaktan kasıt çocukluğumu düşünüorum dahep onun istekleri vardı
   bunu anladım
   her şey onun istediği gibi olucak
   biliyorum
   mükememlik meselakimsek arşı ne için mükkemmel olmalıyım ki
   bunlar hep babamın istekleriydi


   babanın istekleri canınızı yeterince sıkmıştır?

   hem de nasıl
   ve adamı hiç bir zaman memnun edemedim bilio musun?hep bir şeyler de kusur vardı ve bunu başıma kakıyordu
   o zaman benzer isteklerde bulunan etraftaki eçcinsellere yönelmek niye?
   anlatabildimmi bilmiyorum


   anladımhem de gayet iyi anladım

   baba bağımlılığı galiba
   baba can sıkıyor bu adamlarda (tuhaf arkadaşlar) da can sıkıyor
   can sıkıcı şeylere neden yöneliyoruz?
   babadan uzaklaşmaya çalışırken farkında olmdan ona benzer adamlara yaklaşmışım belkide
   bazı şeyler kafamda yeni yeni şekillenior
   yada zaten herkes tuhaf gibi bir sonuç çıkarmak istediniz
   olabilir


   seanslarımızda tuhaf kelimesini çok sık kullanırdınız ve bu kelimeyi kullanırken çok gülerdiniz

   Ermeni V...., Sony Eriksoncu G......., Uyuşturucu satıcısı B......
   vs.vs
   yaw bunlar son 4-5 yıl benim hayatımdaki vampirler aslında 
   öle mi yapardım   tuhaf kelimesini kullanırken gülerdim, ööle mi?cidden farkında değildim?
   eveeet
   yazarken bile güldüğüme göre demekki gülüorum tuhaf   derken
 

   evet aynen

   sen aslında öleyse ben bu kelimeyi sık kullaniorum diye sen de bana kullanıp duruyordunööle miiçimden diodum,........... bey sürekli "Tuhaf" dior

45
eşcinsel terapi

hüseyin bey merhaba..kardeşimin eşcinsel olduğunu öğrendim ve uzman yardımı almak istediğini söyledi bana. araştırmalarım sonucu internette sizin sayfanıza rastladım ve oldukça başarılı terapilerinizin olduğunu gördüm.yorumlardan inanılmaz etkilendim.telefonunuzu aradım fakat size ulaşamadım..size ulaşabileceğim başka bir numaranız varsa lütfen bana bildirin
kardeşimin piskolojisi çok bozuk lütfen yardımcı olun

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7