İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 223 224 [225] 226 227 ... 273
3361
1977 mardin doğumlu, 4 yıllık evli, 3 çocuk babası bir eşcinselim. 12 yıllık tarih öğretmeniyim.
nişanlılık döneminde yoğunlaşan ruhsal sıkıntılarım devam ediyor (kendimi bildim bileli genel ruh halim depresiftir), evliliğimin ikinci gününde aşırı sıkıntılı bir ruh haliyle hastaneye gittim. majör depresyon tanısı kondu ; antidepresan ilaçlar ve ekt...9 ekt seansı,birkaç günlük yatış ve antidepresanlar... sıkıntılarım,huzursuzluğum,çökkün hallerim tedaviye rağmen devam ediyordu.
doktorla da konuşuyorduk, sıkıntılı halime neden olan şeyi kendince belirlemişti kafasında :eşcinsellik... dışardan bakıldığında en ufak bir eşcinsel imajım veya feminen halim yoktu, nasıl oluyordu da doktorum benim eşcinsel eğilimlerimin olduğunu tahmin ediyordu, bilmiyorum.
belki de şu var: hangi sağlıklı erkek evliliğinin ikinci gününde depresyona girmiştir?
hastaneye ikinci kez yatışımın sebebi yaşadığım sinir kriziydi:bahçede bulunan kuyuya atlamak istiyordum ailemin ve arkadaşlarımın beni ikna etme çabaları hiçbir sonuç vermiyordu o sırada,ben o kuyuya atlamayı kafama koymuştum bir kere.orda bulunan herkes benim karalılığımı görünce kollarımdan bacaklarımdan tuttukları gibi ambulansa koymaya çalıştılar beni,direniyordum o ambulansa binmeyecektim,yaklaşık 10 dakika ambulansın kapısına yapışıp kaldım ellerimi bir türlü ayıramıyorlardı o kapıdan.yaklaşık 10 kişi binbir güçlükle beni ambulansa koymayı başardılar.kollarımdan,bacaklarımdan,göğsümden tutup bastırıyorardı beni ve ben avazım çıktığı kadar bağırıyordum:ulan!!! ulan!!! ulan!!! ...bütün dünyaya haykırıyordum: ulan sizsiniz!
hastaneye vardık,hastanenin içinde benim haykırışlarım yankılanıyordu: ulan!!! ulan!!! ulan!!! ...psikiyatri servisinin demir parmaklıklarına yapışıp kaldım bu sefer,orda da bir on dakika beni ayıramadılar demir parmaklıklardan.yine binbir güçlükle içeriye tıktılar beni,doktorum karşımdaydı,''ne oluyor halil,niye böyle yapıyorsun,böyle yapmaya devam edersen sana güç kullanır yatağa bağlarız seni'' dedi.doktora bir hareket yaptım o sırada şu an bile aklımda ,sağ kolumu havaya kaldırdım,yumruğumu sıktım ve olanca gücümle sallamaya başladım:) ve naaaahhhh!!! dedim.beni yatağa doğru sürüklüyorlarken ben yine bağırıyordum: ''babanız geliyor ,İsmet ÖZEL,İsmet ÖZEL,İsmet ÖZEL...şuna inanıyordum o an bütün inanmışlığımla İsmet ÖZEL çıkıp gelecekti...yüzüstü yatağa bağladılar beni,kıçıma bir iğne ondan sonra ne İsmet ÖZEL kaldı ne haykırış ...tıssss diye sönüvermiştim adeta ...sonrası derin bir uyku...
ikinci yatışım kaç gün sürdü hatırlamıyorum ama doktora birşeyler itiraf etmenin vakti gelmiş gibiydi,koridorda rastladım doktoruma,odasına geçtik ve şunu söylediğimi hatırlıyorum,benden önce o davranmıştı gerçi,işimi kolaylaştırmak için kalın bir kitap çıkardı,homoseksüallite maddesini okudu ve şunu dedi:''halil, homoseksüallite çok normal bişey'' ben de şu bilinen ama şu ana kadar dillendirilmeyen gerçeği söyledim doktora:'' evet ben halkın tabiriyle ibne,bilimsel tabirle eşcinselim.' dedim doktora,başka da birşey konuşmadık ayaküstü ve ben yatağıma döndüm.itiraftan sonra rahatlamış gibiydim beni yiyip bitiren sıkıntım,huzursuzluğum bir nebze dinmişti ve ben eşcinselliğin normalliğine inandırmaya çalıştım kendimi,elbette şundan haberdardım bir döneme kadar hastalık olarak kabul edilmişti eşcinsellik ondan sonra gelişen politik gay hareketiyle birlikte hastalık olmaktan çıkarılmıştı,neydi bu şimdi hastalık mıydı değil miydi?
hastaneden sonraki günlerim...internetteki chat sitesiyle tanışmam,üye oluşum ve arkadaş bulmam...hızla oldu her şey ...madem normal bir şeydi ben de normal olanı yapmaya çalışıyordum büyük bir istekle,heyecanla ve dizginleyemediğim bir cinsel arzuyla...evliyken ki ilk deneyimim...netten bulduğum biriyle oldu elbette.ilişki öncesi heyecan duyuyordum büyük bir istekle de sevişiyordum ama sonrası...sonrası hala çözemediğim büyük bir dert benim için: pişmanlık...evet çok pişman oluyordum,normal mormal yakıştıramıyordum kendime,evli oluşum,yakında baba olacak olmam..toplum içindeki rolüm...ailem...arkadaşlarım...içimdeki bu etmenlerin hiçbiri bana bu zevki ağız tadıyla yaşatmıyorlardı.
doktorum kardeşlerime durumu açıklayınca ben de eşime açıkladım.eğilimimden bahsettim,aramızdaki sorunun bundan kaynaklı olduğunu söyledim,mutsuzluğumuz,sıkıntılarımız benim soğukluğum vs vs. hep bu yüzdendi...boşanmak istiyordum,daha çocuğumuza hamile değildi eşim ve ben boşanmak istediğimi söyledim,''depresyondasın ,o yüzden sıkıntılısın,depresyonun geçince boşanma isteğin de olmayacak ,mutlu olacağımıza inanıyorum,eşcinsel olduğuna da inanmıyorum bu da psikolojik birşey '' dedi.
evli oluşumu bir türlü hissedemiyordum,baba olacağımı öğrendiğimde de öyle sevindiğimi hatırlamıyorum,belki diyordum,çocukla birlikte evliliğimizde de birşeyler değişecek,gelişecek...az da olsa böyle bir ümidim vardı...
netten tanıştığım birine aşık oldum bir keresinde sevgilisi vardı sadece cinsellik amaçlı bir arayıştaydı ama ben ona aşıktım...sabahlara kadar muhabbet ediyorduk nette,her şeyimi paylaştım onunla, o da aynı şekilde her şeyini anlattı.eşinden ayrı yaşıyordu,çocukları vardı.sevgilisi vardı,ben evliydim ve çocuğum vardı artık...bütün bunlara rağmen onu seviyordum,görmek onunla sohbet etmek mutlu ediyordu beni.bir iki çay içmişliğimiz,bir iki yemeğe gidişimiz dışında pek bir araya gelmedik.elazığdan mardin’e beraber bir yolculuğumuz ve bir keresinde ona yemek yapıp götürüşüm de aklımda.e-postayla her gün haberleşirdik.ona olan sevgimden,yazdıklarımdaki hayranlık dolu ifadelerden memnundu sadece bu yüzden sevilmek ilgi görmek duygusu yüzünden her şeye rağmen irtibatını koparmıyordu.aramızda neler yaşandı daha sonra tam olarak hatırlamıyorum ama mesajlarıma,aramalarıma cevap vermez olmuştu artık.bütün bu karşılıksızlığa rağmen ben onu aramaya ona mesaj göndermeye devam ettim,acı çekiyordum,sürekli aklımdaydı,okuldayken ders aralarında bile cep telefonum elimde ona mesaj çekiyordum.hiçbir şekilde cevap vermedi ve ben artık yavaş yavaş içimdeki ona dair duygulardan kurtulmam gerektiğini anladım,kolay olmadı ama kurtuldum gerçi şimdi görsem ne hissederim emin değilim.
mutsuzluğum devam ediyordu,evde mutsuzdum, okulda mutsuzdum,sürekli geç kalıyor,aklıma estikçe gitmiyordum bile..derste hayalet gibiydim ne anlattığımı ne yaptığımı bilmez bir haldeydim.
çocuğumun varlığından sonra depresyonum arttı,neydim ben, neden baba oluşumu hissedemiyordum,neden içimde en ufak bir heyecan yoktu.çocuğumu görmek bile istemiyordum.eşcinselden baba olur mu ,hata yapmıştım,hata üstüne hata..evlenmem büyük hataydı,evlenip bir de çocuk yapmak ondan daha büyük hata.kendime,eşime ,aileme beni tanıyan herkese acı çektiriyordum resmen.eve gitmek istemiyordum,evde olduğum zamanlarda da sabahlara kadar nette, eşcinsel sitelerde zaman geçiriyordum,arayıştaydım.
bir iki heyecanlı cinsel deneyim daha...ama sonuç hep aynı:pişmanlık,bir türlü kendine yakıştıramama...
mutsuzluğuma bir de paranoyalar eklenmişti,her şeyden şüphe eder olmuştum,kendimi dünyanın merkezine koymuştum,her şey benle ilgiliydi, insanlar benim ne yaptıklarımı biliyorlardı ama yüzüme söylemiyorlardı,beni tanıyan herkes biliyordu eğilimimi,yaptıklarımı...sokakta beni gören herkes ilk bakışta eşcinsel olduğumu anlıyor vb. takıntılar, kuruntular...
çare arayışım da devam ediyordu, mardin’de bu kez özel bir psikiyatri merkezine gittim,hiçbir şey anlatamadım nerdeyse hiçbir şey konuşmadık doktorla,sadece kardeşim şunu söyledi doktora:ilk gittiğimiz doktor bize ağabeyimin eşcinsel olduğunu söyledi,doktor da bana dönüp:''erkeklerden mi hoşlanıyorsun ?'' diye sordu.evet diyemedim ,hayır dedim erkeklerden hoşlanmıyorum,üç çocuğum var,dedim
(kızlarımda doğmuştu: tek yumurta ikizleri...) yalan söylemiştim,erkeklerden hoşlanıyordum,erkeklerle beraber oluyordum benden ve allah'tan başka kimse bilmiyordu bunu,eşim,ailem,bunun eğilim düzeyinde olduğunu sanıyorlardı,eşcinsel bir ilişki yaşamış olmam kimsenin aklına gelmezdi,bunu bana yakıştırmazlardı diye tahmin ediyordum.neyse bu doktor da yeni ilaçlar yazdı,yeni bir tanı kondu:paranoid şizofreni...) şizofrendim artık,hem eşcinsel hem şizofren,aynı zamanda üç çocuk babası,okula devam etmek zorunda olan bir öğretmen...bir yandan adı şizofreni olarak konmuş rahatsızlığım, bir yandan aile içindeki rolüm ve yakamı bırakmayan mutsuzluğum,bir yandan eğilimlerim ve fırsat buldukça yaşadığım cinsel deneyimlerim...her şey karmakarışık,her şey paramparça,her şey bölük pörçük...
esrarla tanıştım,içen bir arkadaşım vardı,ilk başlarda acayip rahatlıyordum,mutlu oluyordum,neşeleniyordum...ayıkken yaşayamadığım bir sürü duyguyu yaşatıyordu bana esrar.esrar içip seviştiğim bir kişi  oldu hayatımda,bir araya geldiğimizde esrar içiyorduk ve anlatılmaz bir hazla ve yoğunlukla sevişiyorduk.esrar içip seviştiğimde ve sonrasında çatışmalarım,pişmanlıklarım da yoktu artık.yeni partnerimin kendini kabullenmiş olması ,sözde rahatlığı beni de etkilemişti madem eşcinseldim,madem normal bir şeydi ,pişmanlık da olmamalıydı ve bu ilişkim boyunca sevişme sonrası pişmanlıklardan kurtulmuştum.
ama hayatımda yine eksik olan bir çok şey vardı:mutluluk,huzur,dinginlik, ne bileyim bir aile sıcaklığı ,anlamlı paylaşımlar,anlamlı güzel anlar...yoktu bunlar hayatımda.esrarın yalancı mutluluğu artık yavaş yavaş huzursuzluğa dönüşmüştü.ayıkken, olduğumdan daha huzursuz ve sinirliydim.beraber esrar içtiğimiz partnerimle ilişkimiz de bitmişti ve esrardan onun yarattığı yalancı mutluluk rüyasından yavaş yavaş uzaklaşmaya başladım.son bir yıl içinde bir sefer içtim esrarı.o seferde de sinir krizi geçirdim tekrardan,mutsuzluğumu su yüzüne iyice çıkarmış,paranoyalarımı azdırmıştı esrar .yine bağırıyor çağırıyor,akla hayale gelmeyen ithamlarda bulunuyordum ,İsmet ÖZEL vurgusu yine vardı kriz anımda,herkes birbirine soruyordu kim bu İsmet ÖZEL?diye...eve çağrılan sağlık ekipleri ve ardından direnmeme rağmen kıçıma bir iğne ve sakinlik...
ertesi günü kardeşim: ''istanbula gidelim ,orda çok başarılı bir özel hastanenin çok başarlı bir psikiyatristi varmış,ona görünelim''dedi.
kabul ettim,ilk uçakla istanbuldaydık,o çok başarılı hastanenin çok başarılı psikiyatristinin karşısındayım.kardeşim hikayemi anlattı:yaşadığım krizlerden,gördüğüm ekt lerden,kullandığım ilaçlardan,konulan tanılardan bahsetti doktora.o anlatırken ben araya girdim büyük bir cesaretle ''ben eşcinselim'' dedim.doktor kızgınlıkla susturdu beni.
hastanede bir süre yatmam gerekitiğini söyledi,o hastanede de 15 günlük bir yatış...ilaçlar...ve 3 seanslık ekt...
kardeşime daha sonra da bana şunu söyledi doktor:''sen eşcinsel değilsin,eşcinsel olduğunu sanıyorsun,bu bir takıntı,bir kuruntu...''elbette takıntı falan değildi düpedüz eşcinseldim,ta çocukluktan başlayan evlilikten sonraya kadar bile devam eden cinsel deneyimlerim,bir karşılıksız aşkım vardı.ne demek kuruntu,ne demek takıntı?
hastanedeki yatış sürecini azaltmak için biraz rol yaptım,kendimi olduğundan iyi göstermeye çalıştım,eşcinsellğimden de bahsetmez olmuştum.üstüne üstlük çocuklarımı çok özlediğimi söyledim doktora.genel halimdeki iyileşmeyi göz önünde bulundurdu doktor ve beni taburcu etti.taburcu olduktan sonra aylık rutin kotrollerim olacaktı,ayda bir istanbula kontrole geliyordum ,özel hastanedeki psikiyatri doktorlarının ve psikologlarının açmış oldukları nişantaşındaki özel muayenehaneye.
kontorollerimizde doktora cinsel deneyimlerimden bahsetmedim ama psikologa anlattım.doktor,hepimizin içinde bir takım arzuların oluşabileceğini ,kendi cinsimize karşı da uyanan bu arzu ve isteklerin eğilim düzeyinde kalması şartıyla bir sorun olmayacağını söyledi.psikologa da şu son bir kaç seansta açıkladım durumu,deneyimimin son bir yılda olduğunu söyledim,istanbula gelirken takıldığım gay bardan bahsettim,kabul ettiğim eşcinselliğimin benim için artık bir gerçeklik kazandığından bahsettim.psikologun tavrı herhangi bir yöne yönlendirici değildi benim mutlu olmamla,sağlıklı olmamla ilgileniyordu.evli bir eşcinsel olmamdaki problemi de şu şekilde çözüyordu ya da bu şekilde çözen insanların hayatından örnek veriyordu:eşimle veya herhangi birine anlatmadığım sürece eşcinsel arzu ve isteklerimi sağlıklı bir kişiyle düzgün bir ilişki çerçevesinde hayata geçirmem mümkündü.evli eşcinsellerin çoğu böyle bir hayat yaşamıyor muydu zaten,ben de öyle yaşayabilirdim ve hem eşcinsel olup hem evli kalmayı başarabilirdim.evli kalmam gerekiyordu çünkü üç tane çocuğum vardı,bana hala bağlı bir eşim, saygın bir işim,feodal bir ailem vardı.içinde yaşadığımız toplum da en az bir yüz yıl daha eşcinselliği hoş görmeyeceğine göre benim yapmam gereken şey herkesten gizli bir eşcinsel hayatı yaşamaktı
istanbula gelişlerimde ara sıra ünlü bir gay bara uğruyordum,ortamdaki rahatlıktan etkileniyordum açıkçası,kimse rol yapmak zorunda değildi dejenere de olsa eğlenceli zamanlar yaşanıyordu o gay barda.
hayatım boyunca bir yerlere ait olamama sorunu yaşadım,çoğu zaman kendi ailemde bile bir yabancı gibiydim.şu son dört yıldır yaşadığım sıkıntıları da eklersek gay bar ortamı bana çekici geliyordu.alkol,müzik ve çılgınca dans ...dans dediysem içimden geldiği gibi,bazen abartılı saçmasapan figürler...ama eğlenceliydi işte...herkes eğleniyordu,hiçbir şey hiçkimsenin umrunda değildi.sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyordu eğlence ama sabah olup herkes dağılınca ben dahil herkes olanca yalnızlığına ve mutsuzluğuna dönüyordu.
son doktorumun verdiği psikotik ilaç sayesinde paranoyalarımdan kurtuldum diyebilirim.
 çocuklarımla olan ilişkimizde belirli bir düzelme var,özellikle oğlumla zaman geçirmek hoşuma gidiyor,kızlarımı da seviyorum ama oğluma gösterdiğim ilgiyi onlara gösteremiyorum şimdilik.
eşimle olan ilişkimiz çok kötü maalesef,öyle kavgalı gürültülü bir hayatımız yok ama ayrı yataklarda yatıyor oluşumuz,benim onunla bir türlü sağlıklı,sıcak bir ilişki  kuramayışım çocuklarımıza rağmen boşanma formülleri düşünmeme ve bunu ona söylememe yol açıyor.tepkisi duygusal oluyor,eşcinselliğimin bir bahane olduğunu asıl nedenin onu sevmeyişim olduğunu söylüyor.
boşanmak fikri ilk bakışta beni rahatlatacak bir formül olarak gözükse de büyük bir bencillik de taşıyor;çocuklarımı babasız büyütmeyeceğim.anne şefkatinden mahrum kalmayacaklar.ama daha sağlıklı bir şekilde, bir aile sıcaklığında olmalı bu.
ne benim ne eşimin çocukken yaşayamadığı ilgi,sevgi,şefkati çocuklarımızdan esirgememiliyiz.ama nasıl?anne,baba,çocuk ilişkilerimiz,yaşantılarımız nasıl daha sağlıklı olabilir,nasıl daha anlamlı olabilir.evimizi,ailemizi mutluluk kaynağına nasıl çevirebiliriz?
bunun için ümidim ve çabam olmalı aksi taktirde önüme çıkan çözüm formülleri hiçkimse için hayırlı olmayacaktır. ''içimde intihar korkusu var.'' diyor şarkısında ahmet kaya,benim de.
eşcinsel onarım terapisi görmek fikri açıkçası son çarem. belki hayatımda bir şeyler düzelir,güzelleşir ümidimi tümden kaybetmek istemiyorum çünkü hayatımın bu mutsuzlukla devam etmeyeceğini biliyorum,çocuklarımızın bir kaç yıl sonra evdeki mutsuzluk havasından etkilenip mutsuz,başarısız bireyler olmasını istemiyoruz.
mutlu,huzurlu bir çocukluğum olmadı.annem babam vardılar ama yoktular.annemle ya da babamla ilgili hatırladığım bir şefkat,sevgi anım yok maalesef,onları da suçlamak çare değil biliyorum.ama şunu yapmış olabilseydim çocukluğumda:babam benim için aşırı sert bir figür olmasaydı ve ben onunla özdeşim kurabilseydim(bugün bile yanında rahat hissetmiyorum kendimi).annem anneliğini yaşayıp bize yaşatabilseydi(o da babamın dayaklarından çok çekti,gözümüzün önünde feci bir şekilde  döverdi babam annemi.)
belki de bugün sağlıklı,mutlu bir ailem;sağlıklı bir ruh halim,heteroseksüel bir cinsel eğilimim olurdu.
geriye dönüp birşeyleri değiştiremeyeceğimiz bir gerçek.önemli olan bundan sonra ne yapabiliriz.
küçükken anneme bana olan ilgisizliğinden dolayı küstüğümü hatırlarım,küserdim ve hazırladığı yemeği yemezdim.
allah'a da küstüm sanırım,onun varlığını en az çocukluğumdaki kadar hissedebilseydim hayatın ve yaşattığı zorlukların daha tahammül edilebilir olacağına inanıyorum.
ne dersiniz Hüseyin Bey,Allah'la,kendimle,ailemle,hayatla barışabilir miyim?

3362
Psikoloji / Ynt: Yazılım - EYSENCK Kişilik Testi 1.0.2
« : 18 Kasım 2011, 03:28:06 öö »
Psikolog Hüseyin KAÇIN
0 555 326 22 91

iletişim kurabilirsiniz

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?board=13.0 terapi süreçleri hakkında bilgi edinme için tıklayınız

3364
Psikoloji / Hayatını değiştirmezsen ruhsal durumun değişmez!
« : 18 Kasım 2011, 02:51:06 öö »
Hayatını değiştirmezsen ruhsal durumun değişmez!
Yaşantısı sorunlar yumağına dönüşmüş; baktığı her yönde "çözümsüzlük" gören, azıcık iyilik halini bile piyangodan çıkan ikramiye gibi değerlendiren bir tanıdığıma...
Yine yakınmaya başladığı bir sırada... "Hayat tarzını biraz olsun değiştirmeyi düşündün mü?" diye sordum.
Durakladı...
"Onu da geçtim" dedim; "en azından hayata bakış tarzını değiştirmeyi düşündün mü hiç?"
Sessizliği uzun sürdü...
Sonra...
"Haklısın" diye karşılık verdi. "Her şey insanın psikolojisine bağlı!"
Bu sözü duyunca...
İçimden "hayıııır!" diye bağırmak geldi. Sükunetimi zor korudum.
Zaten ne zaman böyle bir tavırla karşılaşsam "Yapmayın arkadaşlar! Psikoloji bu değil! Psikoloji ağzınızda sakız ettiğiniz bu şey değil. Unutun, Allah rızası için unutun şu psikoloji lafını... Psikolojinizden değil, hayatınızdan söz ediyorum" diye bağırmak istiyorum.
***

Bu klişeler, önyargılar, zihinsel ve davranışsal alışkanlıklar bitiriyor bizi.
Hiçbir sorunumuzu çözemeyeceksek bile...
Neden çözemediğimizi bilerek o hali algılayalım!
Yeter artık!
Düşünün, neredeyse bütün kültürel formasyonun insan "psişesi"nin derinliklerinin ve onun sosyal olanla ilişkisinin anlaşılması çabasına dayandırmış biri söylüyor bunu. Neden? Çünkü artık "burama" geldi!
"Psikolojim şöyle, psikolojim böyle" diye bir laf tutturmuşuz.
Berbat hayatlarımıza teslim oluşumuzu, iş değiştirme tembelliğimizi, aşktan meşkten korkumuzu, "elalem gibi yaşama" köleliğimizi ve daha ne çok şeyi "ama psikolojim böyle" diyerek meşrulaştırıyoruz. Hiçbir şey değişmiyor tabii.
Çaresizliğimiz de!..

***
Geçenlerde "alternatif tıp diye saçmasapan bitkisel kürler yapmaya değil alternatif bir hayata geçmeye ihtiyacımız var" diye yazmıştım.
Buna ek olarak şimdi de diyorum ki...
Psikolojini alternatif kişisel gelişim teknikleriyle falan değiştiremezsin, hayatını değiştir! Televizyonlarda da boy göstermeye başlayan "bilmem ne tekniğiyle ruhsal gelişim"cileri dikkatle izliyorum.
Yatıştırıyorlar sizi, dikkatinizi "hayat"ınızdan başka tarafa çeviriyorlar, sorunları geçiştiriyorlar! "Psikolojiniz"e iyi geliyor bazen, biliyorum.
Ama sonra görüyorsunuz ki, hepsi geçiyor; bu teknik bitiyor, yerini moda olan yeni bir teknik alıyor, sonra yine bir başkası...
Çünkü hayatınız aynı şekilde sürüyor ve hayatınızda benimseyemediğiniz ne varsa, yerinde kalıyor. Neden?
Çünkü onu değiştirmek zor!
Çünkü o başka bir cesaret ve bakış açısı gerektiriyor.
O bazen "toparlanıp gitmeyi", bazen hiç yerinden kalkmadan "aklını başına toplamayı" zorunlu kılıyor.

3366
benim 14 yaşında ortaokula giden bir kızım var. Biz erkek arkadaşa normal bakarken, kızımın kız sevgilisi var. Ne yapmalıyım? Bana yardımcı olun.

Rumuz: İKİ KIZ

  Ergenlik döneminde çocukların cinsel kimlikleri ve cinsel rolleri ile ilgili karmaşa yaşamaları mümkündür. Çoğu geçici olan bazı uç noktalara gidip geldikleri de olur. Kızınızın yaşadığı büyük ihtimalle ergenlik dönemindeki gelişimsel sorunların tetiklediği bir durumdur ve önemlidir. Öncelikle çocuğunuzun bu durumu yaşamasını hazırlayan etkenleri anlamaya çalışın. Akran grubu içinde böyle bir tercihe yönelmesine neden olan neler yaşamış olabilir? Ergenlik dönemi, gelişim dönemleri içindeki en zorlu dönemlerden birisidir. Genç; çok yoğun ve acil sorunlarla boğuşur ve bunların ağırlığı altında karmaşa yaşayabilir. Sağlıklı bir benlik algısı, akranlarıyla kurduğu sosyal ve duygusal denge ve sağlam bir aile desteği; bu dönemin sağlıklı atlatılması için gereklidir. İşte bu etkenlere yönelik elde edilecek detay; çocuğunuzu anlamaya ve yaşadığı sorunlara yönelik çözüm üretmeye imkân verecektir. Sorun çözme sürecinde bir psikologdan destek almanız gerekebilir. Bunun yanında en önemli yaklaşım şekliniz; onu anlamaya yönelik olsun. Onu konuşturun, sevginizi göstermekten kaçınmayın ve yargılamayın. Her şeyin yoluna gireceğini sözel ve davranışsal olarak göstermeye dikkat edin.

***

Geçinemiyorum

 Sevgili Ayla Abla. Ben 36 yaşında bir beyim. Çalışıyorum ama bir türlü cebimde para göremiyorum. Üstelik çocuğumuz da yok. Paranın hayrını göremiyorum. Her zaman dua ediyorum, şükür ediyorum, isyan etmiyorum. Ne yapmam gerek?

Rumuz: KADERSİZ

Gelir ve gideriniz arasındaki dengesizliğin yarattığı bir durumun içindesiniz. Ekonomik yaşamınızdaki açık giderek büyürken, moralinizin ve ruh sağlığınızın yerinde olmasını beklemek elbette mümkün değil. İhtiyaç duyduğunuz şey, gelirinizin kontrolünü sağlamak. Böylece, gelenden daha fazla harcamamış olacaksınız. Durumu eşinizle görüşün. Gelirinizi ve giderlerinizi karşılaştıran bir doküman hazırlayınız. Bu durumda, gelirinizin üstünde olan harcamalarınızı yazılı olarak, her ikiniz de göreceksiniz. İşte bu noktada, önlemler alacaksınız. Açığı kapatmak için, bunlar sıkı önlemler olacak ve uygulayabilmek için eşinizin desteğine ihtiyacınız var. Pahalı bir evde oturuyorsanız, daha ucuz, daha küçük bir eve geçmek, üst başa bir süre harcamamak ve eldekilerle idare etmek, dışarıda yememek gibi önlemler, ilk başta size zor gelebilir ama bu dar boğazdan geçebilmek için bu gerekir. Daha kötü bir duruma düşmemek için, aldığınız önlemlerin eşiniz tarafından anlaşılmasını sağlayın. Bu arada, sadece siz çalışıyorsanız, eşinizin en azından geçici bir süre için yapabileceği bir işten gelecek gelir de çözümü kolaylaştırabilir. Demek istediğim, gelir ve gider arasındaki dengeyi kurmak zorundasınız. Her şey ancak o zaman yoluna girecektir.

***

Kendimi yaşayan bir ölü gibi hissederim

  Ayla Hanım, ben 20 yaşında bir bayanım. Erken yaşta hayata atıldım. Burada kast ettiğim, iş hayatıdır. Sürekli kısır döngü, monoton bir hayatım var. Tutucu bir ailenin kızıyım. Annemle sürekli tartışırız. Dışarı çıkmama izin vermezler. İşe git, eve gel, ben çok sıkıldım bu durumdan. Hayattan beklentilerim, hayallerim varken, kendimi şu an yaşayan bir ölü gibi hissederim. İş arkadaşlarım benimle sürekli iğneleyici konuşur. Annem bu duruma beni kıskandıkları için böyle davrandıklarını söyler. İçe kapanık bir yapım var. Açık sözlü olmak istiyorum. İnsanları kendim gibi görmekten vazgeçmek istiyorum. Lütfen yardım edin.

Rumuz: SAF KIZ

  Gencecik bir kız için, yanlış bir hayatın içindesin. Evden işe, işten eve yaşlı insanlar için bile doğru bir yaşam şekli değildir. Senin kendi akranın insanlarla kuracağın sosyal ve duygusal ilişkilere ihtiyacın vardır. Kendi başına, korunaklı bir fanus içinde bir yaşam şekli, sadece duygusal sorunlarını artırarak ruh sağlığını tehlikeye sokar. İş arkadaşlarının tavrının altında yatan kıskançlık değildir. Dışarıdan göründüğün durumuna karşı bir tepkidir sadece. Onlardan uzak ve kendi halinde olmakla yetindiğini ve onlarla yakınlaşmaktan kaçındığını düşünüyor olabilirler. Yalnız kalmanın senin tercihin olduğunu da düşünebilirler.
  Yaşamdan ne istediğini ve sorunun ne olduğunu biliyorsun. Bil ki bunları elde etmek elindedir. Ailenle konuş ve bu kısır yaşamı değiştirmek için istekli ve hazır olduğunu bildir. Öncelikle iş arkadaşlarınla iyi ilişkiler geliştirmeye odaklan. Onlara gülümse, sorunlarıyla ilgilen ve yardımcı olabilecek fırsatları kaçırma. Onların yerine  “acaba benim için ne düşünüyorlar” gibi şeyler düşünme. Sen bir adım at, gerisi gelecektir. Onlarla olmaktan memnun olduğunu gösterecek şekilde davran. Grup halinde bir şeyler yaptıklarında, katılmak istediğini belirt. Belki de, önceden reddedildikleri için artık seninle bir şey yapmayı düşünmüyorlardır ama değiştiğini öncelikle onlara göster. Küçük adımlarla, yaşamdan hakkın olanları almak için harekete geç gerekli gördüğünde bana tekrar yaz. Sana cevap vereceğim.

3367
Hüseyin KAÇIN / KADIN KOKAR HAYAT
« : 13 Kasım 2011, 05:25:08 ös »
          -serdar bayraktar'a-

Hayat gibidir kadın
yağdı mı
nisan yağmurları gibi yağar
güneş gibi ısıtır yalnızlığını

dua gibidir kadın
bir yanında hüzün
bir yanında umut olur...

rüya gibidir kadın
elini hiç bırakmayan
gecelerine ışık olandır

nisan gibidir kadın
gözlerinde hayat saklıdır
umutlar açar sana...

göklerin gelinidir kadın
melekler gibidir
yağmur olur
tazelenir hayat
aşk kokar her sabah

13.11.2011
17:30
edirne

3368
    2. TERAPİ
 
  Eskiden abimin yaptığı haytalıkları, kavgaları eline sapan alıpta kuş avcılığı yaptığı.. ve bazen hedefi şaşırıp camları kırmaya kadar olaylara karıştığı zamanlarda.. herkes abimi söz dinlemeyen bir baş belası olarak gösterirdi. Bana gelince sessiz, uslu gıkını bile çıkarmayan herkese yardımcı olmayı seven, efendi kişiliğimle nam salmıştım. “Efendi kişiliğinin” altında neyin kastedildiğini sonra acı bir şekilde öğrenecektim ne yazık ki! Kim demiş efendi olmanın büyük bir maharet olduğunu..aksine bazen ortalığı altını üstüne getireceksin ki ilerde yanına kar kalsın. En çokta ileri ki zamanlarda şu dikkatimi çekmişti. Abimin yaptığı hatalar normal karşılanmaya başlanmıştı nedense. Bana gelince "Sanki benim hata yapma gibi bir lüksüm yokmuş" bunu anladım. Beni bilmem kusursuz bir insan mı düşlüyorlar hayallerinde.
  Çok hareketli bir çocuk düşünün. İçindeki enerjiyi bir yerlere sarfeder eninde sonunda. Ama bir de sakin, durgun çocuğun halini aklınızdan tasavvur edin bakalım. Çevrenin ona yüklemiş olduğu bir misyon var. Biliyor ki uslu çocuklar insanların nazarında baş tacı edilmiş. Kıymetli olmak böyle bişeymiş diyerek kendini bu role kaptırır. İnsanların onun kabiliyetlerini, hislerini ve duygularını törpülediğini anlayamaz. Çünkü o artık kendi için değil başkalarına göre hayatını şekillendiren biri olmuştur. Sınırları koyan sen değilsin. Sınırları aşmaya çalıştığın anda bir suçlu gibi muamele görürsen hiç şaşırma..Aynen böyle yaşadım. Şimdi büyüdüm.. ve ne zaman bir konu hakkında fikrimi beyan etmeye çalışsam ailemin beni hiç hesaba katmadıklarını görüyorum. "sen de mi vardın" der gibi beni görmezden gelmelerine hiç şaşırmadım.
  BENSE TÜM AİLEDEN BAĞLARIMI KOPARARAK VE DAHA DOĞRUSU KENDİMDEN KAÇARAK HAFIZALARDAN SİLİNMEYİ UMUT ETMİŞTİM. GERÇİ İNSAN NEREYE KAÇIP GİDERSE GİTSİN..GİTTİĞİ YERDE İLK ONU KARŞILAYAN YİNE KENDİSİ VE MAZİSİDİR.
    Bazen aile içinde yaşanan tartışmalara şahit olduğumda dilim tutulur. Bişey diyemez olurum. Zaman donuyor sanki olduğum yere yığılıp kalıyorum. Evet, sükut edip konuşamamak benim elimde değildi. Gayri ihtiyari herşeye boyun eğmem bu yüzdendi. Verilen değerin bir karşılığı olarak bana düşen sükut etmekti. Bundan 6 yıl öncesine kadar herşeyimizi kaybettiğimiz zamanlarda.. hatta annemin “keşke bir çocuğum ölseydi de bu felaket başımıza gelmeseydi” diyecek kadar çaresiz oluşu, hala gözlerimin önünde. Ailede bir kaos alıp başını gidiyordu. Başta amca ve diğer akrabaların kendilerini haklı çıkarmak adına bizi nasıl da dolduruşa getirdiklerini unutmadım. Ne derlerse inanıyordum. Annemi ve babamı yerden yere vuran en kırıcı sözleri işittim. Aciz ve zayıftım. Hep bu yüzden beddualar ederdim, merhametten yoksun olanlara. En çokta midemi bulandıran.. riyakar insanların ihanetlerini unutup sonra da hiç bişey olmamış gibi davranmalarına katlanamamaktı. Babam bu insanlara nasıl güveniyor inanamıyordum. Bu davranışı beni çıldırtabilirdi. Bu yüzden acım hep taze. Peki babam bu işin neresindeydi. Annemin dediği gibi babam "herşeyi bırakıp öylece kaçıp gitmiş miydi yoksa". Hakkını savunmaktan acizmiş. Küçük çocuk dahi babamızı bir elinde oynatır demişti, büyük abim. Eşcinselliğe dayanamayıp kaçıp gitmek isteyişimin sebebi; belki de babamın olumsuz şartlarda gösterdiği tepkiyle eşdeğerdir. Çünkü kıymeti kalmayan bir babalık figürünün bana ne yararı olacaktı. Babamı suçlayamam bilemezdi böyle olacağını.
    Kalabalık yerlerden geçerken, eşcinsel hislerimden dolayı insanların nazarında kendimi günahkar bulmam apayrı bişey. Bunlar eskiden ekilen tohumların birer ürünü gibiydi. Eskiden sokağa çıktığımda mahalle serserilerinden yediğim laflar kadar, canımı acıtan hiç bişeyle karşılaşmadım. Yürürken buharlaşıp görünmez olmayı yeğlerdim. Bu yüzden ıssız ve tenha sokaklardan geçerken, yarı telaş yarı heyecanın alnımda oluşturduğu boncuk boncuk ter taneleri, bunun göstergesiydi. Şimdi yürürken aldırış etmemeye gayret ediyorum. Bazen kendimi motive edip insanaların yüzüne bakmamaya çalışıyorum. Eğer ilgimi çeken biriyse, gözlerimi kaçırıp gökyüzüne bakmayı tercih ediyorum. Tabi yaptığım şeyin kulağa aptalca geldiğini biliyorum. Bunları tarif etmek imkansız. Ancak yaşayan bilir. Sahte bir empati kurmacasına ise hiç gerek yok..Konu biraz dağıldı galiba. Terapide konuşulan hadiselere şimdi gelmek istiyorum.
  Terapide abimle aramdaki soğukluktan bahsettim. Daha doğrusu ona karşı çocukluğumdan kalma bazı korkularım vardı. İki abim tarafından da fiziksel şiddete maruz kalmıştım. İlk terapide kızgınlığım hat safhadaydı. Şimdi biraz daha azaldı gibi. NARSİST KİŞİLİĞİM HER NE KADAR YAPILAN HATALARI AFFETMEMEM GEREKTİĞİNİ DESE BİLE!!.
 Hüseyin hocam "güçlü olmam için büyük bir adım atmam gerektiğinden" bahsetti. Aileden hiç kimseyle doğru dürüst diyaloğum yoktu. Abim, babamın geçmişte yaptığı hataları sebep göstererek, üzerimizde kurduğu baskı ve suçlamaları kendince haklı bularak bir korku imparatorluğu kurmuştu. Eğer abimle korkmadan konuşursam.. ve üstelik aile içinde bir köprü vazifesi görürsem bu bana bayağı bişeyler katacaktı. İşte o zaman yokluğunu yaşadığım hislerin peşinden gidipte, kendimi heder etmiş olmayacaktım. Zaten bende erkekleri sırf kaslı ve güçlü bir vücuda sahip oldukları için gözümde şaheser yapmamış mıydım? Hep o  güçlü erkek figürünü beni sarıp sarmalayan.. ve eğer onunla beraber olursam tatmadığım duyguları bana yaşatacağını ummuştum.
 Terapide hocamla birde şöyle bişeyi yakalamıştık: 26 ve üzeri yaşında bulunan erkeklere daha çok ilgi duyardım(hala devam ediyor). Ne büyük tevafuk ki abimin yaşıda 26...
 İlkinde abimle konuşup konuşmamakta biraz tereddüt ettim. Şimdilik küçük bir aşamadan başlamayı tercih ettim. Kız kardeşim 17 yaşında ve evlenmeyi düşünüyor. Hatta söz bile kesildi. Onunla oturup bir kez bile ciddi konuştuğumu hatırlamıyorum. O yüzden terapi sonrası vakit kaybetmeden ilk onunla konuştum. Bizim oralarda abi-kız kardeş arasında derin bir uçurum vardır. İlk hamleyi benden bekliyormuş. Bunca zamandır içimi kemirip duran yalan yanlış iftiraların, doğruluk payını ondan öğrendim. Aileden görmediği ilgi ve sevgi eksikliği..üstüne birde abi baskısı eklenince kendini bu karara mecbur mu kılmıştı, diye söylemeden geçemedim. Ama onun kararıymış. Zaten önemli olan karşılıklı konuşup sorunları bir çözüme ulaştırmaktı. Gerçekten ne kadar zevkli olduğunu anlatamam...
  Abimle de muhabbetimiz tek taraflı değil artık. Eskiden o yalnız konuşurdu. Bense herşeye "tamam" der geçerdim. HALBUKİ YÜZÜNE SAVURACAĞIM O KADAR ÇOK DİKENLİ VE ZEHİRLİ SÖZLERİM VARDI Kİ. ÖFKEDEN PARÇALARA BÖLÜNÜP HAKSIZLIĞINI HAYKIRMAK İSTERDİM. Oysa herşeyi sineye çekip "polyanna gibi" davranmayı tercih etmiştim. İçimdeki fırtınadan habersiz.. suskunluğumu herhalde bir saygının göstergesi olarak görüyordu. Susmayı terbiyenin bir parçası olarak gören insanlara sadece acırım. Bana şu gözle mi bakıyordu: Bir köşede unutabileceğim, sonra canımın istediği an üzerinde hak iddia edebileceğim bir eşya. Şimdi uygun bir zamanı kolluyorum. Çünkü ondan alacaklarım daha yeni başlıyor. Zevkli ve heyecan dolu bir macera beni bekliyor. Umarım intikam ateşine yenik düşmem!.
  Artık hiç bişeyden kaçmıyorum. Bazı cevaplara ihtiyacım vardı. Onları da terapide bir işaret taşı olarak hafızama kazıdım. Daha yolun başındayım. Artık ne geçmişten gelen hüzünlerle, ne de gelecekten gelen korkularla kendimi altüst etmemeye çaba harcıyorum. En azından denemeye çalışıyorum.
   Eşcinsel hisleri bastırmak için kendimi kitap okumaya vermiştim. GERÇEKLERDEN KAÇARAK HAYALPEREST BİR YAPIYA SAPLANIP KALMIŞTIM. NE ZAMAN BİR ORTAMA GİRDİĞİMDE ÇEKİCİ BİR ERKEĞİN HİSLERİMİ NASIL DA ALTÜST ETTİĞİNİ HALA YAŞIYORUM. YANİ KAFAMDA KURDUĞUM FANTEZİLER BUNUN BİRER ÜRÜNÜYDÜ. Acılarımı hafifletmek için yazdığım hayali hikayeleri, bir teselli kaynağı olarak görüyordum. Hepsinde bir kaçış hikayesi saklıydı. Birilerine duyduğum öfke ve kızgınlığımı ruhsuz kağıt parçalarına yazıpta, intikam alacağımı düşünüyordum. Kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyorum. Sırf intikam yüzünden bedenimi harcamayı ise gözden çıkarmıştım çok önceleri..şimdi ise çok manasız geliyor.
 Artık ne yazı yazmak, ne de kitap okumak eskisi gibi zevk vermiyor. Zaten tüm bu fanteziler(hayaller) bunların birer türeviydi. İhtiyacım olan şey benmişim. “Eskiden hep birileri gelip beni keşfetsin” derdim içimden. Ama hazinenin asıl sahibi benmişim de haberim yokmuş. Hüseyin hocama şey demiştim: Birileriyle iletişim kurarken hata yapmamak için söz ve davranışlarıma ne kadar özen gösterirsem gösteriyim.. pot kırdığım zamanlar mutlaka olmuştur. Rezil olduğum zamanlarda yerin dibine giresim geliyordu.” Zaten arkadaşlarının gözünde gereksiz bir süs eşyasından öte bişey değilsin” derdim. "Yeterince iyi görünüyor muyum?" gibi beğenilmeme korkusu ile herşeyi daha içinden çıkılmaz bir hale sokuyordum. HOCAM, “HER KONU HAKKINDA FİKRİMİ ÇEKİNMEDEN SÖYLEMEMİ.. VE SAÇMALARIM DİYE KOMPLEKSE GİRERSEN, HATA YAPMAN KAÇINILMAZ OLUR" DEMİŞTİ. Aynen öyle.
 Bu 2. terapi gerçekten iyi geldi. Aile fertleriyle daha samimi sohbetlerimizin tadına varınca kendime verdiğim suç ve cezanın ne kadar anlamsız olduğunu gördüm. Daha önce eve gitmemek için bir dizi bahane uydururdum. Yüzlerini görmek istemiyordum desem yeridir. Acı çekerken başkalarının seni anlamasını beklemek ilginç. Gerçi eve gitmeyişimi cemaatte kalmama bağlıyordular. Varsın öyle bilsinler derdim.
   Tabi şöyle bir soru akla gelebilir. Daha önce kelimelerinden elem akıyordu. ne oldu da şimdi kelimelerin ışık saçar oldu diyebilirsiniz. Terapi sonrası med-cezir duygularla başa çıkmak için kendimi bazen motive ediyorum. Çünkü insan hep aynı ruh haline sahip değil. Hayat imtihanlarla dolu..
  Bu 2. terapiyi de geride bırakırken bazı düşüncelerimde hala tutarsızlıklar var. İnsanları affetmek için biraz acele ediyorum galiba. Bazen bende şaşırıyorum halime. Güzel bir söz ya da incitici bir söze karşı, herşeyi ters düz edebilecek bir yapım var. Bu bir süreç.. Herşeyi akışına bırakmak en iyisi. Bazen hislerimin itiraz seslerine kulağımı tıkayıp yoluma devam etsem de. Vicdanım "iyileşmek için sahte bir maskeye bürünerek insanları kullanmayı amaçladığımı" kulağıma fısıltasa bile.. Birilerini affetmek istersem hiç bişeye bağlı kalmadan içime sindirerek..ve bunu samimi bir şekilde yapmak isterim.
   AİLEME VE ÇEVREME DUYDUĞUM SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ BENİ ÇOK YORDU. EN ÇOKTA VİCDANIM YORULDU.
  “Her karanlık gecenin bir sabahı ve her kışın bir baharı vardır.” Umarım baharım pek gecikmez... Büyük imtihanlar büyük sorumluluklar gerektirir. Allah hepimizin yardımcısı olsun..vesselam
(09.09.2011)

3369
CINSEL SORUNLAR VE PSIKOLOJIK NEDENLERI   

Cinsel Sorunlar ve Psikolojik Nedenleri
 
            Değişik toplumlar ve kültürlerde yapılmış bilimsel çalışmalar, toplumsal farklılıklara rağmen birbirine benzer ve yakın sonuçlar ortaya koymaktadır. Tabi ki bazı araştırma sonuçları açısından farklılıklar olması kaçınılmazdır. Bunlar daha çok toplumsal farklılıkların ve kültürel yapının farklılıklarının açığa çıkardığı durumlar olarak belirlenmektedir. Bu farlılıklar, cinsellikle ilgili sorunlar nedeniyle psikolojik destek almak isteyenlerde de görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu yardım için başvuran kişiler genellikle ileri yaş gruplarındaki kişilerdir. Ancak gelişmekte olan ülkelerde, bu tür yardım gereksinimi duyarak, yardım isteyen grubun, genç-yetişkin grup olduğu dikkati çekmektedir.
 
            Cinsellik alanında yaşanan sorunların, biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenler alanlarında toplandığı rahatlıkla söylenebilir. İlk grup olarak, biyolojik sorunlar olarak tanımlanan ve tıbbın yardımına ve çözümlerine gereksinim duyan sorunların oluşturduğu grubu saymalıyız. İkinci grup olarak, cinsel alandaki sorunları psikolojik kaynaklı olan ve buna uygun psikolojik desteğe gereksinim duyanlar olarak sayılmalıdır.. Son grupta da, toplumun önyargıları ve tabularının neden olduğu cinsel sorunlar yaşayan grup denilebilir.
 
            Cinsel sorunların çıkış noktaları ile ilgili araştırmalarda oldukça net sonuç ve istatistik verilerle bu bilgi ortaya konmaktadır. CETAD’ ın yaptığı bir araştırmada, cinsel sorunların ortaya çıkmasında en önemli neden olarak, eğitimsizlik ve bilgisizlik dikkati çekmektedir. Bundan sonra en önemli etken olarak görülen neden, toplum olarak cinselliğin tabu olarak görülmesi ve cinselliğe ait önyargılardır. Önemli sayılabilecek üçüncü  sebep olarak da, bireysel psikolojik etkenler ve stresin ön planda olduğu görülmüştür.
 
Bu sıralama tabi ki çok genelleştirilmiş, ancak ana başlıklar olarak bu şekilde verilebilir. Daha ayrıntılı olarak incelendiğinde oldukça uzun bir sıralama listesi olduğunu fark ederiz.
 
Cinsel sorunları anlamaya çalışırken kadınlardaki psikolojik-sosyal kaynaklı cinsel sorunlar ve erkeklerdeki psikolojik-sosyal kaynaklı cinsel sorunlar olarak ayırmak yararlı olacaktır.
 
 
Kadınlardaki psikolojik-sosyal kaynaklı cinsel sorunlar;
 
Bu alanda yapılan çalışmalarda, kadın veya erkek, çok yüksek oranlarda, yaşam boyunca en az bir kez, cinsel alan içerisinde sayılabilecek bir sorunun yaşandığı görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yaşanan bu sorunlar daha çok cinsel uyarılma alanında toplanırken, bizim ülkemizde daha ağırlıklı bir şekilde vaginismus üzerinde yoğunlaştığı dikkati çekmektedir.
 
Cinsel sorunlara yaklaşım gösterirken, ülkemizin toplumsal yapısının özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Çünkü cinsellik ülkemizde tabu olarak algılanmaktadır. İnsanlar, gizli saklı şartlarda, doğruluğu tartışmalı ve kısıtlı bir şekilde bilgi edinebilme sansına sahiptir. Son yıllarda basılı yayın ve internet ortamında, biraz daha fazla bilgi alanın genişleme şansına sahip olunmuştur.
 
Cinsellik söz konusu olduğunda “mastürbasyon” konusu da özellikle üzerinde durulması gereken bir alandır. Mastürbasyon insanın yaşamına ergenlik çağından başlayarak girer. Ancak çok sancılı bir konudur. Genellikle zararlı olduğu hatalı düşüncesi veya evlilikle birlikte artık yapılmaması gerektiği gibi, pek çok asılsız düşünce vardır. Erkek ergenler için daha doğal kabul edilip, genç kızlar için özellikle yaklaşılmaması gereken bir alan olarak kabul edilmektedir. Zaten genç kızların cinsellikten tamamen uzak durması ve bu konuyla ilgilerinin evlilik gerçekleşene kadar kendini korumayla sınırlı kalması beklenmektedir.
 
Mastürbasyon konusundaki hatalı yaklaşımın “fantezi”lere yönelik olarak da benzerlik taşıdığını görmekteyiz. Fanteziler konusunda, daha çok kişilerin düşüncelerinin karışık olduğu rahatlıkla söylenebilir. Düşüncelerin bu karmaşıklığı durumu, net, gerçekçi bir bilgiye dayanmadığı için, ya bu alandaki beklentilerin bastırılmasına ya da yaşanarak, bu defa da suçluluk duygularının açığa çıkmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu da, doğal olarak ya cinsel alanlarda psikolojik sorunların çıkması ya da mutsuz bir cinsel yaşam olarak ortaya çıkacaktır. Kadınlarda ortaya çıkan psikolojik kaynaklı cinsel sorunları sıralamaya çalışırken aşağıdaki başlıkların önemsenmesi gerekmektedir;
 
 
Topluma uygun kadın rolü;
 
Bizim toplumumuzda, kadınların belirgin bir rolü ve davranış modelleri vardır. Çevrenin yoğun etkisi altında yetişen genç kızlar, cinsellikle ilgili konulardan uzak durmak durumundadır. Çevresinin onun için belirlediği davranış kalıbına uygun  davranmalı ve buna uygun bir davranış örüntüsü sergilemelidir. Hatta karşı cinse karşı kendini evlilik tarihine kadar korumalıdır. Karşı cinsten özenle uzak durmalıdır. Bu şekilde yetişen genç kızın, evlenir evlenmez uzak durmaya alıştığı karşı cinsten birine, farklı ve bilmediği bir yakınlaşma tarzı olan cinselliği yaşama anlamında iyi bir cinsel yaşamı oluşturmasını beklemek mümkün değildir.
 
 
Olumsuz beden imajı
                     
Kadın olarak bir kişinin kendisiyle ilgili beden imajı cinsel yaşamında etkili bir unsurdur. Toplumda güzel olarak kabul edilen özellikleri taşımadığına inanan ve bu konuyu öncelikleri arasında değerlendiren bir kadının, cinsel yaşamı ile ilgili sorun yaşaması ve profesyonel desteğe gereksinim duyması kaçınılmazdır. Olumsuz beden imajına sahip kadınların orgazm bozukluğu yaşama olasılığı yüksektir.
 
 
İçe dönük kişilik yapısı
 
Kişilik yapısı olarak içe dönük kadınların, dışa dönük davranış örüntüsü sergileyen kadınlardan daha yüksek oranda cinsel işlev bozuklukları gösterdikleri araştırmalar yoluyla ortaya çıkarılmıştır. Burada önemli olan etkenin içe dönük kadınların cinsel yaşamın içerinde davranış rahatlığına sahip olmak ta güçlük yaşadıkları, cinsellikle ilgili eşleriyle konuşmakta zorlandıkları, kendilerinin cinsel anlamdaki beklentilerini ortaya koyamayışlarıyla bağlantılı olması muhtemeldir.
 
 
Katı inanç sistemi
 
Kişilerin inanç sisteminde toplum tarafından katı kurallar konularak büyütülmesi, özellikle kadınların cinsel yaşamında etkili olabilmektedir. Özellikle cinselliğin günah olduğunun sürekli vurgulanması cinsel anlamda soruna neden olabilmektedir. Cinsellikle ilgili yaşantılar, suçluluk ve utanç duygularının ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
 
 
Ebeveynle yaşanan psikolojik sorunlar
 
Anne ve babayla yaşanan sorunlarında zaman içinde, yetişkinlik döneminde cinsel içerikli  sorunlar açığa çıkarttığı durumlar bulunmaktadır. Anne veya babanın yaklaşımları ve aile içerisinde yaşanmış sorunlar, doğru yöntemlerle çözümlenmediğinde, özellikle cinsel içerikli sorunların yaşandığı gözlemlenebilmektedir.
 
 
Bireysel psikolojik sorunlar
 
Aslında kadın olsun, erkek olsun, psikolojik anlamda sorun yaşayan kişilerde soruna paralel olarak cinsel sorunlar da sıklıkla ortaya çıkabilmektedir.
 
 
Cinsel taciz veya bu alandaki travmalar
 
Bir şekilde cinsel istismar veya cinsel tacize uğramış kişilerde cinsel içerikli sorunlar sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Bu tür durumlarda daha çok cinsel tiksinti bozukluğu ve vaginismus başta olmak üzere pek çok cinsel işlev bozukluğu görülebilmektedir.
 
 
Evlilik içindeki sorunlar
 
Çiftlerin aralarındaki özellikle uzun süren sorunlar, cinsel içerikli sorunların yaşanmasına neden olur.
 
 
Eşten kaynaklı sorunlar
 
Eşten kaynaklanabilecek bazı sorunlarında cinsel içerikli hastalıkları açığa çıkarabildiği görülmektedir. Eşe ilginin kaybı, eşin deneyimsizliği, cinsel anlamda uygun olmayan yaklaşımları, uyarılma ve orgazm bozukluklarına neden olabilir.
 
 
Stresli yaşam olayları
 
Çalışma yaşamındaki problemler, çok yakın birinin kaybı, ekonomik sorunlar gibi yaşamın içinden gelen sorunlar da uzun süreli olarak yaşandığında, cinsel içerikli hastalıklar bu problemlere eklenebilmektedir.
 
 
            Erkeklerdeki psikolojik-sosyal kaynaklı cinsel sorunlar;
 
Cinsellik konusu bizim toplumumuzda daha çok erkeklere ait bir alan olarak algılanmaktadır. Bu algı nedeniyle, erkeklere taşıyamayacakları kadar ciddi bir yük verilebilmektedir. Belli bir yere kadar bu erkeklere hoş gelen bir durum olsa da, bir yerden sonra erkekler için taşıması güç bir yük haline gelebilmektedir. Aslında, bu tür atıfta bulunmalar kadın ve erkeği birbirinden farklılaştırmaya neden olur. Farklılaşma çoğunluklada birbirinden uzaklaşma şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Doğal sonuçta cinsel sorun olarak yaşanabilmektedir.
 
Cinsellik alanında erkeklerin yaşadığı psikolojik-sosyal sorunları sıralamak istersek;
 
Geleneksel erkek rolü
 
Toplumumuzda, erkekler yetiştirilme tarzları nedeniyle farklı ve abartılı bir tavır içerisinde olmak zorunda bırakılmaktadır. Genellikle erkeklerin yetiştirilme tarzıyla, cinselliğe her zaman çok hazır ve çok istekli olunması beklentileri vardır. Bu abartılı beklentiler, kişilerde cinsel içerikli sorunlara neden olabilmektedir. Geleneksel olarak erkekler, toplumun beklentilerinin etkisi ile eş olarak yanlarında olacak kadın ile cinselliği doyumlu olarak yaşayacakları kadını ayrımlaştırmaktadırlar. İşte bu durum erkeğin yaşamında kaotik bir algıya neden olur.
 
 
Olumsuz beden imajı
 
Erkekler, kendilerine yönelik beden imajlarını olumsuz yönde geliştirirlerse, bu onların cinsel yaşamlarını da aktif bir şekilde etkilemekte ve cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
 
 
İçe dönük kişilik yapısı
 
İçe dönük kişilik yapısına sahip erkekler, aynen bu özelliğe sahip kadınlarda olduğu gibi, çevreleriyle yaşadıkları sosyal sıkıntıları, ikili ilişkilerine ve cinsel yaşamlarına da yansıtabilirler. Bunun sonucunda, cinsel işlev bozukluğu yaşayabilirler.
 
 
 
 
 
Performans kaygıları
 
Toplumun abartılı beklentileri,cinsellik alanında erkekler arasında çok etkili bir kaygıyı ortaya çıkarabilir. Burada sözü edilen, erkeğin sürekli cinselliğe hazır, en iyi cinsel yaşam gibi gerçekçi olmayan beklentiler oluşturması nedeniyle, yaşadıkları performans kaygısı ve bu nedenle ortaya çıkan cinsel işlev bozukluklarıdır.
 
Anne-babayla yaşanan sorunlar
 
Çocukluktan itibaren anne ve babayla yaşanan sorunlar aynı kadınlarda olduğu gibi erkeklerin yaşamlarında da cinsel yaşama ait sorunların açığa çıkmasına neden olabilmektedir.
 
 
Bireysel psikolojik sorunlar
 
Psikolojik sorunları olup, bu konuda profesyonel destek almaya gereksinim duyan erkekler yine kadınlarda da yaşandığı gibi, cinsel yaşama ait bir takım sorunları yaşayabilirler.
 
 
Maskelenmiş cinsel kimlik sorunları
 
Bazı erkekler farklı cinsel tercihleri olmasına rağmen, bir şekilde bu duygularını baskılayarak veya farkında olmalarına rağmen evlenirler. Bunu tercihlerini kabullenmemek veya çevrelerine karşı tercihlerini belli etmemek için yaparlar. Ancak bir süre sonra, bu yaşam tarzı onları zorlamaya başlar ve cinsellikle ilgili sorunlar yaşamaya başlayabilirler.
 
 
Evlilik içindeki sorunlar
 
Evlilik içinde uzun süreli sorunlar yaşanması, nasıl kadınlarda cinsel içerikli sorunları açığa çıkarıyorsa, erkeklerde de aynı şekilde problemlerin yaşandığı görülebilmektedir.
 
 
Eşten kaynaklı sorunlar
 
Eşin sağlık, psikolojik veya farklı bir takım sorunları varsa ve uzunca bir süredir devam ediyorsa, bu durum erkeğin farklı sorunlar yaşamasına, hatta cinsel içerikli sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.
 
 
Stresli yaşam olayları
 
Yaşamın içindeki stres yaratan durumlar, iş, ekonomik sıkıntı veya aile içi anlaşmazlıklar gibi, özellikle de bu sorunlar uzun bir döneme yayılmışsa erkeklerde pek çok sorun yaşanmasının yanı sıra cinsel yaşamı etkileyen problemlerin açığa çıkmasına neden olabilirler.

3370
VAJINISMUS TEDAVISI   

Vajinismus
 
            Vajinismusun tanımı;
Kadın cinselliğinde, vajinanın girişindeki (dış üçte birini çevreleyen) kasların, yineleyici veya sürekli olarak istem dışı kasılması, cinsel birleşmenin kadın tarafından acılı veya imkânsız olarak algılanmasına vajinismus adı verilir.

Vajinismusta aslında, başta vajina etrafında olmak üzere, tüm vücutta kasılma, endişe, korku ve panik hali algılanır. Bu durumu yaşayan kadınlar, çoğunlukla kızlık zarlarının(hymen) çok kalın olduğunu ya da vajinalarının penis girişi için çok dar olduğunu düşünürler. Cinsel beraberlik sırasında, yaşayacakları acı beklentisi içine girerler. Vajinadaki kasılmaya, bacakların kapanması, çarpıntı, terleme, kusma, titreme, ağlama gibi bazı belirtilerin eşlik ettiği görülebilir. Ancak vajinismus tanısının konması için, bu yaşanının sürekli bir biçimde görülmesi gerekir.

Bütün dünyada sınıflama ve tanı kriteri olarak kabul edilen DSM-IV-TR’ de, vajinismus, bir cinsel işlev bozukluğu (kod:306.51) olarak sınıflandırılmıştır ve cinsel ağrı bozuklukları kategorisinde verilmiştir. Ana tanı kriteri olarak da, “vajinanın dış üçte birindeki kaslarda, tekrarlayan ya da sürekli, istem dışı ve cinsel ilişkiye engel olan spazm” kabul edilmektedir.

Vaginismus tanısı alan kadınların cinsellikle ilgili yanlış ve ağırlıklı olarak olumsuz inançları vardır;

- Vajinismusu yaşayan kadınların algılarına göre, vajina girişi, son derece dar ve cinsel birleşme olanaksızdır. Gerçekte ise, vajina yapısı gereği, ilişki sırasında erkeğin penisinin büyüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak, genelde dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bu sağlıklı ve normal yapıdaki  bir vajinanın durumudur.

- Vajinismus sorunu olan kadınlar, penisin vajinaya girmek için çok büyük olduğu yanlış algısına sahip olabilmektedirler.

- Bazı kadınlar ise, vajinalarının çirkin, biçimsiz veya garip olduğunu düşünür ve utanç duyarlar. Bu da vajinismus konusundaki, kadınların sıklıkla rastlanılan yanlış inançlarındandır.

- Kadınların bu konudaki bir başka yanlış inançları ise, kızlık zarlarının(hymen) çok kalın olduğu, cinsel birleşme sırasında çok kanaması olacağı ve çok ciddi bir ağrı yaşayacağı düşüncesidir. Bu yanlış düşünce, cinsellikle ilgili çok ciddi bir korku duygusunun kadında oluşması anlamına gelmektedir.

 

 

 

Vajinismusun ortaya çıkışı

Türk toplumu olarak bizim kadınlarımızda, vajinismus sorunu, çoğunlukla evliliğin ilk gecesinde açığa çıkmaktadır. Çünkü cinselliğin evlilik öncesi tam olarak yaşanmayışından, evliliğin yasal olarak gerçekleştiği resmi nikah/düğün gecesine kadar açığa çıkmaz.  Pek çok kadın bu sürece kadar, cinsellik konusunda dini ve etik değerlerin arkasına sığınmış olduğunu bu süreçte fark edebilir.

Nadiren de olsa bazı kadınlarda vajinismus sorunu, geçmişte olmadığı halde, doğum, düşük, kürtaj, ameliyat gibi bu alandaki olumsuz yaşam deneyimlerinden sonra da gelişebilir. Ama belirtildiği gibi, bu dyrum çok çok düşük bir oranda ortaya çıkmaktadır.

Vajinismus sorunu yaşayan çiftlerde, bu sorunu çözmek için önemli oranda etkili ve motivasyon, çevrenin çocuk sahibi olmalarına yönelik beklentilerinden güç alır. Cinsel alanda yaşanan bu problemden aile büyüklerinin haberdar olması da çok önemlidir. Çünkü aile büyüklerinin haberdar olması durumunda, bu sorun, kadının üzerinde çok ciddi bir yük haline gelebilmektedir. Eğer sorun aşılamazsa, bu çiftlerde, boşanma oranının yüksek olduğu da gözlemlenmektedir.

            Kliniklere, cinsel işlev bozuklukları ile ilgili, en sık başvuru nedeni vajinismustur. Cinsel sorunlar konusu içinde, toplumda en sık yaşandığı bilinen sorunun da vajinismus olduğu söylenebilir. Bunda en önemli etken cinselliğin Türk toplumunda tabu özelliğini taşımasıdır. Yine aynı nedenle bu konudaki alan araştırmaları istenilen yoğunlukta gerçekleşememektedir. Çünkü bizim toplumumuzda cinsellikle ilgili konuşmak ve sıkıntıları paylaşmak insanlara zor gelmektedir.  Yine de bilinmektedir ki, Türk toplumunda vajinismus sorunu batı ve uzak doğu toplumlarına göre, daha yüksek bir oranda yaşanmaktadır. Tabiî ki bu yorum yapılmış olan araştırmalara dayanılarak ifade edilmektedir.
 
 
            Vajinismusu ortaya çıkaran nedenler;
 
            Vajinismusu ortaya çıkaran, bizim toplumumuz için bakıldığında, pek çok neden saymak mümkündür. İlk olarak söylenebilecek, belki de en yaygın neden  cinselliğin, özellikle kadınlar ve kız çocukları için ayıp ve günah olarak nitelendirilmesi ve bekaret kavramına aşırı önem verilmesidir. Cinsellik hala, toplumumuzda suç ve günah olarak algılanmaktadır. Evli olmayan bir kadının, genç kızların ve kız çocuklarının cinselliğe en yakın oldukları alan, kendilerini karşı cinsten korumaları şeklindeki yaklaşımdır. Genç kızların yaşamları boyunca kendini koruması beklenen ve karşı cinsten birine, evlenir evlenmez farklı bir yaklaşım göstermesi, cinselliği doğal olarak algılaması ve eşine bu anlamda yakınlaşması beklenmektedir.
 
            Vajinismusu ortaya çıkaran nedenleri incelerken özellikle üzerinde durulması gereken bir konu, vajinismusun temelinde bir eş reddi  durumunun olup-olmadığıdır. Vajinismusu ortaya çıkaran neden eğer eş reddi ise, herhangi bir tedavi girişimi olmayacaktır.
 
            Cinselliğin tabu olduğu toplumumuzda, kadınların cinsel organlarını bile tanımadıkları yönünde bilgiler son derece dikkat çekicidir. Doğaldır ki, bu bakış açısına sahip olan kişiler için, cinsel yönden bilgi sahibi olmak ve bir kadının cinsellik alanında talepkar davranışlarının olması, kabul edilemez bir düşünce şekli olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra, özellikle, ilk gece ile ilgili toplumda yanlış bilinenler, genç kızlarda “ilk gece” korkusunu oluşturarak, bu alandaki sorunların ortaya çıkmasını destekleyici bir özellik kazandırmaktadır.
 
            Vajinismus sorunu yaşayan kadınların bir çoğunun geçmiş yaşamında cinsel travmaların da çok önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Bunun dışında, birey olarak, kadının, kendi cinsel rolünü benimsemekte güçlükleri olabilmekte, cinsel kimliklerine yönelik  sorunları varsa da, vajinismus görüntüsü ile, problem kaynağı olarak sorun açığa çıkabilmektedir.
 
            Vajinismus sorunu yaşayan kadın, bu problemi ile ilgili olarak yetersizlik duygusu hissetmeye başlar. Cinselliği yaşayamadığı için, bir yandan da kendini suçlu gibi algılamakta ve yoğun suçluluk duyguları hissetmektedir. Cinsel alanla ilgili olarak hissettiği bu duyguları kadınlar tüm yaşamlarına yaygınlaştırabilmektedir. Sonucunda da kadın, pek çok psikolojik soruna bu şekilde yaklaşabilmektedir.
 
  Vaginimusa neden olan bu kasılmalar, gerçek bir girişim haricinde, yalnızca girişimin hayal edilmesiyle bile ortaya çıkabilir. Sadece cinsel ilişki girişimi esnasında değil, jinekolojik muayene esnasında da kasılmalar ortaya çıkabilir ve normal vajinal muayene bile mümkün olmayabilir.

Vajinismuslu kadınların eşleri de bu durumdan son derece olumsuz etkilenirler. Eşlerinde vajinismus sorunu olan erkeklerde, ereksiyon problemleri, cinsel isteksizlik veya erken boşalma şeklinde belirtilerin olması beklenen bir durumdur. Çünkü eşlerinin yaşadığı bu sorun nedeniyle erkekler, kendilerini eşleri tarafından reddedilmiş hissetmekte, eşlerine karşı kırgınlık ve öfke duygusu yaşayabilmektedir.

Vajinismus, bu sorunu yaşayan kadınlar için, sadece bir cinsel işlev bozukluğu olarak algılanmamalıdır. Bu sorun cinsel işlev bozukluğu olmanın yanı sıra, kadınlar için bir somatoform belirtidir. Bu açıklanamayan vücut belirtisi anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle, kadınların çözümleyemedikleri durumlardan kaçmak için kullandıkları savunma mekanizmalarının yeterli olmaması nedeniyle yaşadığı stresten kurtulmak için ortaya çıkan ve açıklanamayan vücut belirtilerinin  görülmesi halidir.

Vainismus sorunu yaşayan kadınların pek çoğunda hamile kalma ve doğumla ilgili korkularda bulunmaktadır. Ancak bilinmesi gerekir ki vajinismus sorunu yaşanmasına rağmen hamile kalma olasılığı vardır.

 

Vajinismus Tedavisi

Cinsel işlev bozuklukları arasında, terapiye en iyi cevap veren problem vajinismustur. Cinsel terapiye başlamadan önce, bu sorunu yaşayan kadının jinekolojik bir muayeneden geçmesi önemlidir. Kişinin jinekolojik yönden herhangi bir sorununun olmadığının kesin olarak belirlenmesinden sonra cinsel terapi süreci başlatılabilir. Bu alandaki cinsel terapi, çift görüşmesi olarak yapılandırılır. Bu terapide çiftin sağlıklı bir cinsel yaşam ile ilgili bilgilendirmeleri gerçekleştirilir. Cinsel yaşama ait yanlış inançların düzeltilmesine özen gösterirlir.

3371
Hüseyin KAÇIN / Ynt: AŞK+ SEVGİ= DİN
« : 10 Kasım 2011, 06:43:24 ös »
SAKLAMBAÇ

Bitmeyen bir oyundur
Büyüdükçe büyür hayat
Bir çocuk saklanır insanın içinde
Masallara hasret
Gerçeklere inat
Saklambaç

Acılarının arkasına saklanır insan
Gözyaşlarından çicekler yapar
Hüzün kokar hayat
Aslında
Babalarına saklanmış çocuklarız
Hepimiz
Uykularımızda
"bulsana beni baba " der sayıklarız
Kim bulur bizi
Kim tutar elimizden
Saklambaç

10.11.2011
11:00
edirne

3372
Psikolog Hüseyin Kaçın'la 9 terapi geçirdim . Bu 9 terapide hayata dair pekçok şey öğrendim . İnsan ilişkilerinden , kardeşimle ilişkilerimin nasıl olması gerektiğine , annemle olan ilişkilerime , çocuk yaşta kalp krizinden kaybettiğim babama bakış açıma kadar pek çok şey öğrendim . Buna rağmen insanoğlu nankör , kendine dair öğrendiği en ufak birşeyde 9 terapiyi birden silip olmamış sayabiliyor tıpkı benim yaptığım gibi . Son terapiden sonra başka psikaytırlara gittim . Benim öncelikli sorunum psikosomatik ağrılardı , bu ağrılar hayatımı kabusa çevirmişti . Hüseyin Hoca bunları biliyordu ama onunla bu konuda çok detaylı konuşmamıştık . Benim maksadım ilaçlarla az birşey olsun rahatlamaktı fakat Hüseyin Hocanın ilaç yazmadığını biliyordum . İnternette araştırmaya koyuldum , derken bu işle ilgilenen psikaytır numarasını aldım ve randevulaştık . Eşcinselliğim benim için çok ikincil belkide üçüncül bir problemdi artık önce içinde bulunduğum depresif ruh halinden ve psikosomatik ağrılardan kurtulmalıydım . Bunun için ilaç kullanıyorum şimdilerde , ağrılarım ve depresif ruh halim gitgide azaldı, ve bana dair bir teşhis kondu : OKB . Obsesif Kompülsif Bozukluk . Bu hastalığıma ve bunun yaşantımı nasıl bir kabusa çevirdiğine dair sonra ayrı bir yazı yazıcam ama bu yazımın konusu Hüseyin Hocaya olan öfkemdi , neden bu teşhisi yapamamıştı ? Aslında teşhis konusunda da haksızlık yaptığımı şimdi farkediyorum çünkü bizim 9 terapi boyunca konuştuğumuz konu eşcinsellikti , hal böyleyken bir kişilik testi yapmamışken bunu bilemezdik . Neyse velhasıl kelam ben şimdiki psikayıtrdan eşcinsel olmadığımı , bunun büyük ihtimalle OKB nin bir parçası olduğunu yani takıntı olduğunu , nice OKB li hastaların bu takıntı bitince eşcinsellik sandığı şeyden de kurtulduğunu söyledi . Bende de bu durum yüzde 80 böyleymiş ama kesin olan birşey yok tabiki . Fakat Hüseyin Kaçınla geçirdiğim 9 terapi benim hayatımı değiştirdi ; kardeşimle aramdaki husumet bitti . Artık bir abi kardeş ilişkisi içerisindeyiz ve ben ona baskınım ama zorla bir baskınlık değil abi baskınlığı olması gerektiği kadar . Annemle ilişkilerim düzeldi , artık ona karşı sinirli ve öfkeli değilim , o da bana karşı baskın ve otoriter değil , kendi kararlarımı kendim veriyorum , annem daha birkaç ay önce hayal edemeyeceğim şekilde bu kararları onaylamasa bile saygı duyuyor . Baba tarafıyla aram düzeldi , babamın mezarına gittiğimde babamla olan ilişkilerimi düzelttim ve babamı affettim . Erkeklerle arkadaşlık ilişkilerinde , cinsellik içermeyen duygusal paylaşımlar kurmayı öğrendim . Bunlar benim hayatımı müthiş derecede değiştirdi , fakat Hüseyin Hocaya olan kızgınlığımla yaptığım terbiyesizlik için ( kendisi biliyor ) ondan af diliyorum. Öfke ile yazdıklarım:

"Hüseyin Kaçın iyi bir psikolog falan değildir . Bunu size danışanı olarak söylüyorum . Adama 9 terapi gittim . Sitesinde yazılarımda vardı sildim . Şu an psikaytra gidiyorum eşcinsel değilmişim meğerse OKB varmış yani takıntı bozukluğu . Eşcinsellik sandığım durumda bir takıntıymış şu an ilaçlarla yavaş yavaş düzeliyorum . Bu durumu kendisine msnde söledim eşcinsel olmaman güzel birşey sonuçta dedi verdiği yanıta bak . Bir özür bile dilemedi ve benim kendi kendime koyduğum kişilk bozukluğu ( diyosesyatif ) teşhisini de hiç araştırmadan onaylamıştı insan bir araştırır . Kısacası eşcinsellik gibi bir problemim yokmuş . Eşcinselliğin tedavisi olduğuna inansamda Hüseyin Kaçın sadece oyalanmakmış tavsiye etmiyorum kimseye ."  (26.10.2011)

ve değer bilmezlik sonuçta hepimizin kanında bir parça yok mu . Masum değiliz hiçbirimiz . Sonuç hayatımı değiştiren eşcinsel terapilere ( aslında bu eşcinsel terapisi değil , hayatı yeniden keşfetme terapisi ) devam kararı aldım . İlaç kullanmaya devam edeceğim tabiki ama bu terapileri de ihmal etmemeye çalışacağım elimden geldiğince . Süreci şimdilik bu kadar anımsıyorum ama ayrıntıları da yazacağım aklıma geldikçe ne de olsa kalemim kuvvetli :)
(09.11.2011)

( psikoterapide/ terapi süreçlerinde  aktarım - karşı aktarım konusunu
  merak edenler araştırabilirler )


Sayfa: 1 ... 223 224 [225] 226 227 ... 273