Son İletiler

Sayfa: 1 ... 8 9 [10]
91
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / Ynt: TIP FAKÜLTESİ: EŞCİNSELLİĞİN TERAPİSİ
« Son İleti Gönderen: psikolog 26 Mart 2024, 10:43:07 öö »
Kadınları cinsel olarak erotize edip fantezimde yer vermedim.
Kadının rolü daha aşağılık gibi geliyordu bana. Genel olarak ve cinsel olarak kadın çocukluktan beri bana aciz geliyordu o yüzden kadınla özleştirildiğimde çok rahatsız oluyordum işte. Bu hala böyledir kadınsılık vurgusu benim üzerime vücudumla ya da herhangi bir sebeple bağdaştırılırsa aşırı takıyorum, çok sorun ediyorum. Hayatın içinde olduğu kadar kadın cinsellikte de sanki acı çekiyor eziliyor gibi. Sanki ilişkide aşağı olan da kadın, bir şey kadının içine giriyor sonuçta, kadına kötü bir şey yapılıyormuş gibi bir düşünce çocukluğumdan beri vardı bende. Küfürlerimize bakın en çok edilen küfür bunun en belirgin hali değil mi? 
Çocukken kızlarla arkadaşlık ederdim; yasak, günah kızlardan uzak dur gibi katı bir tavırları yoktu ailemin. O yüzden kızlarla çokça oynadığımı hatırlıyorum, grup oyunlarında bile kızlarla oynardım.
Yani çocukken sorun yoktu, sonradan erkek aslında aşağılık kadına kötü davranıyor, moçoluk çok feci gibi düşünmeye başladım, babamın annemle ettiği büyük kavgaların etkisini de yadsımamak lazım. Öte yandan o tür erkek olamadığım için onu eretozi ediyorum. Kendim kadınları aşağılık görmüyorum, onlara iyi davranıyorum, ben iyi biriyim, eşitlikten yanayım ama erkekler öyle değil. Ama onlar gibi de olmadığım için ötekileştiriyorum.
Kıskanıyorum özeniyorum. Yani kafam baya karışıkmış işte.
Ben şuan mesela romantik ve duygusal ilişki kuramıyorum kimseyle Hüseyin hocaya göre sadist bir kimlik geliştirmişim. Oda şöyle; benim bu erkek kimliğim babam ve akranlarım tarafından kabul görmediği için bu erkek kimliğimi başarı üzerinden yürütmüşüm, başarılı olunca diğer erkeklerden daha üstün hissederim kendimi belki diye.
Okul başarımla kendimi sürekli kıyaslaya kıyaslaya bu sadist kimliğim genişlemiş. Kırılgan bir erkekliğim olsa da bir kimlik edinmiş gibi hissediyordum kendimi başarılı olunca, tıp kazanmam bu yüzdendi. Bu duygularımı da sürekli beslediğim için duygusal yönümü hep yok etmişim. Çevremdekiler tarafından, süper inek, çalışkan o, hep ders çalışır, rekorcu gibi görünmek cinsel kimliğin öne çıkmasını kamufle etti. Bu benim işime geldi, hatta işimi kolaylaştırdı. Düşünsenize ben hiç sene uzatmadan bitirdim tıp fakültesini.
Hala aynı durumdayım başarılı olmazsam sanki kendimi inşa edememişim gibi hissederim. Tus sınavı var şimdi önümde. Ona çalışıyorum hazırlanıyorum. Yine bir yarış var önümde. Benim ve diğer erkekler arasında bir yarış.
Başarılı olamadığımda yüksek not alamadığımda kendimi yaşamaya değer bulmuyordum, işte aradaki cinsel kimlik karmaşamı sadistlikle kapattım.
Okul çevrende nasıl algılanıyorsun sence?
Beni şuan 6 yıldır birlikte okuduğum kişilere sorsanız gayet normal biri derler size benim hakkımda. Lider, çalışkan, gruba yön verici derler ama ben içten içe hiç öyle hissetmiyordum kendimi. Sanki hep kendimi göstermem, kanıtlamam gerekiyor, her konuda başarılı olarak, hatta ortamda komik bir şeyler anlatarak hatta farklı konularda bilgi vererek yani hep ben konuşulayım. Aksi olduğu her anda da kendimi depresif moda sokuyordum. Arkadaşlarım beni sevmiyor mu gibi triplere giriyordum.
Şimdi nasıl durum kızlarla mı daha yakın arkadaşsın? Başarılı oldukça erkeklerle arkadaşlık kurman kolaylaştı mı?
Ben kadın duygularından da erkek duygularından da anlamam aslında çünkü duygusuz biriyim.
Sizin ne sorduğunuzu anladım; benim yaşadıklarımı yaşayanlar kızları daha iyi anlıyor, onlarla daha rahat iletişime giriyor ama ben öyle de değilim işte. Kızların muhabbetini sevmem, sığ gelirler bana. Kadınlıktan o kadar uzağım ki bakın o aşağılamayı belki kendi içimde ben de yapıyorum, emin değilim ama kadınlar hep oldu yakın çevremde ve ben daha fazla erkek olsaydı keşke diyordum, bu baskıyı bazen hissederdim içimde. Baba ve abi erkekliğimi onaylamadığı, onlardan kabul görmediğim ve sürekli annemle kadın ortamlarında bulunmam bende bu dengesizliği bu karmaşayı yaratmış.
Arkadaş grubumda hep öne çıkan ben olmalıyım bu konforlu hissettiriyordu.
Duygusal olarak insanlara bir şey veriyorum gibi ama öyle değil vermiyorum, aslında hep talep eden tarafım. Emek vermek zaten zor gelir bana, birine vaktimi ayırınca bile çok fazla şey vermiş oluyorum kanımca.
Sevgiyi koşullu bir şey gibi düşündüm hep, başından beri ben uslu sorunsuz olduğum için başarılı olduğum için beni seviyorlar diye sevgiyi yanlış kodladığımdan ezelden beri hep bir için faktörü vardır bende.
Olduğum kişinin olduğum gibi sevilecek bir şey olduğuna hiç ihtimal vermediğimden, değersizliği doğurmuşum. Bu değersiz hissetmemi de işte sadist kimliğimi besleyerek, insanları ezerek kendimi yükseltmeye çalışıyorum.
Nasıl eziyorsun, ezmek ne demek?
Annem bana sen yılan dillisin der. Yani ben insanları kırmak istediğimde dilimi çok sivri silah gibi çok kırıcı kullanabilirim.
Özellikle üzülsünler diye çabalarım.
Ergenlikte kurduğum fantezilerde; o maço o erkeksi tiplere zorla sahip olduğum fantaziler kurardım bu da işte sadist kimliğimle alakalı.
Tıp okudun o ortamda daha kolay olurdu, hissettiklerini danışmadın mı hiç kimseye ya da araştırmadın mı kendini tanımlamadan önce?
Üniversite döneminde Cinsel işlev bozukluklarını araştıran bir hocamız vardı ki bu konuda ünlü bir hocadır kendisi, ona email attım bir gün durumumu özetleyen ve randevu verdi gittim. Benim porno bağımlılığım var bundan rahatsızım! Çözüm arıyordum dedim ama o bana ‘’sen böylesin yapacak bir şey yok’’ dedi. Ama ben kadınlardan da çok hoşlanıyorum dedim, o zaman ‘’biseksüelsin’’ dedi ama ben aile kurmak istiyorum, çocuk istiyorum dedim, ‘’o zaman eşcinsel pornosu değil hetero pornosu izle’’ dedi. Hepsi bu işte, devamı yok konuşmanın. Burada bitti.
Psikiyatrlar bu konuya farklı yaklaşıyor ben o hocada aradığım cevabı bulamayınca çok üzüldüm çok kötü hissettim kendimi. Özellikle ‘’sen böylesin kabullen’’ kısmı var ya işte ben hiç kabullenmedim o sözlerini. Çünkü içinizde bir yerde biliyorsunuz bir şeyler yanlış gidiyor ve böyle devam etmek istemiyorsunuz.  Kişiliğim ve benliğimle bağdaştıramadığım bana yabancı kalan bir durumu nasıl kabullenebilirim diye haftalarca düşündüm.
Saçma geliyordu ‘’kabullen’’ diyor kabul etmediğim için zaten size geldim diyemedim yüzüne. Bu zavallıca bir şeydi, yani kabullenmek.  Çok üzülmüştüm çünkü ben zoru severim kolayı değil…
Sonra uzun süre kimseye gitmedim zaten öğrenciydim kısıtlı bütçemde doktorlara ayıracak maddi kaynağım yoktu. Birde yine aynı olumsuz cevabı alırım korkusu, ya beni kandırırlar aç kalırım buralarda üstelik fayda sağlamaz da umudum çöpe giderse daha fazla zarar görürüm diye de korku geliştirdim içimde.
İnternetten araştırmaya başladım. Dini videolar dinledim, makaleler araştırmalar okudum işte özetle bu da sizin imtihanınız falan diyor mücadele edin diyor saçma sapan yorumlar seviyesinde kalıyor. Tuhaf yani, hatta Lut kavmi üzerinden yalan yanlış bilgiler dönüyor internette. Dini olarak çözüm aradığım yerlerde de kendime çare bulamadım.
Ben ailemden daha dindarım aslında, mesela ben namaza düzenli başladıktan sonra babam başladı. Yani onların dindarlığı çok geç ben daha yatkındım hep. Kuranı, ayetleri, duaları öğrenmemi sağladı annem ama ikisinin de özellikle babamın çok bilgisi ilgisi yoktu.
Geleneksel mezhepçilik üzerinden dönen din işlerini benimsemedim, bilim üzerinden yol aldım dinde de. O tür yayınlar okudum, gerçeklikle bağdaşmayan hiçbir şeye inanmadım, ayakları basan bir dindi benim inancım. Mustafa İslamoğlu gibi insanları dinledim ve kendi sorunumda ışık oldu bana. Şimdi bu farkındalık ve olgunlukla bu sorunumu çözerim seklinde yaklaştım okuduklarım sayesinde, çünkü bu gelişimsel bir sorun ve çözülebilir. Ben bu hissi seçmedim ki, buna sürüklendim, hatta 3 cü şahıslar yüzünden böyle evrildim ya da şansızlıklar sonucu böyle hissettim kendimi..
Bir kere bile mücadeleyi, anlama çabanı bir kenara bırakıp gelişine yaşamayı aklına getirmedin mi?
Negatif dönemlerim çok tabi, neden bu kadar yoruyorum kendimi kabul etsem de öyle yaşasam dedim ama ben hiç bir zaman bir erkeğe duygusal bir his duymadım ki, erkeklere ilgim sadece cinseldi. Kıskançlıktı. Özentiydi.
Red mekanizması olarak da bağımlılığa yatkın biri olduğumu bildiğim için en yorgun dönemlerimde bile böyle bir şeye girişirsem batarım, içinden çıkamam diye düşündüm. Ama en önemlisi fiziksel deneyim yaşayacak kadar yoğun bir hissim, ilgim olmadı bir erkeğe karşı. Hep fantezilerden ibaretti. Her şey telefondaki videodan ve o an boşalmaktan ibaretti.
Dini olarak da bunun doğru bir şey olmadığının farkındaydım. Fantezilerim Sadizm üzerinden olduğu için de meyil etmedim.
Oyun sigara alkol hep uzak ve sınırlı durdum çünkü ben bağımlılık yaratacak şeylere sarılmayı hep reddettim bir mesafe koyarak deneyimledim bunları.
Avrupa da Amerika da doğan biri olsaydın? Ya da Musluman olmasaydın? Ya da Diyelim ki isviçrede bir hans olarak yaşıyor ama yine aynı hisleri yaşıyor olsaydın yine aynı tepkiyimi verirdin. Bu soruyu nasıl sormak en ıyı çarpıcı olur hocam?
Fark etmezdi! Dini inancı bir korku hatta bir yaptırım mekanizması olarak algıladığım yaşlarda bile bu halimi normalleştirmedim içimde.  Zaten çocukluktan beri âşık olurdum, baba olmak, evlenmek hayalim hep vardı. O yüzden yine çare arardım. Toplum beni kabullenmez, sosyal kültürel olarak daha düşük bir profil olurum bu yüzden bu hislerimi gizlemeliyim gibi bir düşüncem yoktu ki,  ben en başından beri içsel olarak hiç ait hissetmedim kendimi bu duruma.
Bakın ben her tür bilgiye ulaştım kendimce, her tür kişiye kulak verdim. Mesela yine aynı dönem Anna Erdoğan videolarını izledim, Josef Nikola’sı okudum. Bir çok şeyin daha fazla farkına vardım ve ağır bir depresyon sürecim oldu.
Antidepresan kullandığım olmuştu daha önceki yıllarda çünkü çok kaygılı bir yapım vardı, hep nabzım ve tansiyonum yüksekti, titremelerim vardı. Şiddetli baş ağrılarımdan dolayı acillik oluyordum sürekli. Anksiyete bozukluğuna bağlı semptomlarım vardı.
Cilt yolmam vardı, yani tırnaklarımın derilerini etlerini koparıp yiyorumdum, sürekli bunlarla ilgili psikiyatriden destek alıyorum zaten.
Sonra işte bir dönem daha böyle geçti ve yine çözüm aramaya, araştırmaya başladım ve Hüseyin hocanın videolarına denk geldim ve hemen randevu aldım.  6 seans geçti ve hayatım değişti. Her şeyden önce durumumu aileme söyledim, onlara açıldım, bu büyük adımdı benim için.
Nikola’sın kitaplarında da yazıyordu okumuştum ama uygulayamamıştım, Hüseyin hocanın ofisinde karşımda benim gibi ya da benzer birilerini görmek o aile örüntüsünün ben de yarattıklarını karşımdakinde de fark etmek büyük etki yarattı.
Nasıl anlattın? Ne tepki gördün? Ailene anlatmak ne hissettirdi sana? Hocam bu soruların mantıklı ya da doğru soru biçimi olduğunu dikkatlice kontrol edin lütfen.
Önce abime açıldım ve dedim ki kendimi erkek gibi hissediyorum ama kimliğim çok kırılgan olduğu için ben sadist bir kimlik edinmişim. Bu şekilde hep insanların başarısızlıklarıyla tatmin oluyorum, bu halimi düzeltmem lazım, insan ilişkilerimi etkiliyor, bağlanamıyorum gibi birçok sorunumu dile getirdim. Aileme özellikle annemle arama biraz sınır koymak istiyorum.
Annemin beni istismar ettiği babamın beni ihmal ettiği bu ilişkiye tedavi sürecim gereği bir süre mesafe koymam lazım dedim.
Ben senin maddi manevi yanındayım dedi. Terapilerimi gönülden destekledi fazlaca bir yorum yapmadı. Terslemedi. Bizim abimle ilişkimiz zaten çok sonradan duygusal boyuta taşındı. Çok geç abi kardeş olabildik biz. Yani o 23 lü yaşlara gelince birbirimizi tanımak amaçlı konuşabilir olmuştuk. Çünkü babama yakındı ve ne yazık ki o da beni döver, o da benle hiç zaman geçirmez ilgilenmezdi. Hep korkardım ondan ama çokta kıskanırdım çokta severdim abimi. Özlemdi içimde. Abi kardeş olmayı özlerdim, bilirdim ki biz öyle değiliz.
Abisine açılmış olmak bir nebze rahatlattı Bülenti ama yetmedi ailesine özellikle babasına içini dökmeliydi. Annesiyle arasına mesafe koymadan yani anneyi üzmeden derdini açıklamalıydı. Ancak öyle içine sinecekti. Çünkü bu sorun aile sorunuydu, tek başına çözemezdi. Ailesi onun bu sürecine katkı koymalı tıpkı geçmişte ona ağır gelen anılarına koydukları katkı gibi. Dönüştürecek, acıları anıları unutturacak katkılar.
Abimle görüştüm ailemle görüşmeyi kafama koymuşum Hüseyin hocamla terapilerim tıkırında gidiyordu. O dönem bir de kitaplarını okuduğum Prof Dr Zeki Bayraktar hocaya mail yolladım. Bilimsel sistematiği çok severim o sebeple bilimsel bakmak istedim olaylara ve bana vereceği bilgiyi çok önemsediğim için ondan randevu aldım. Gittim görüşmeye kısaca özetlersem bana sende bir feminenlik görmüyorum dedi senin sıkıntın okb ile ilgili olabilir ve çözülmeyecek bir durum değil dedi.
Yani bu yaklaşımı beni uçurdu, konu çok netti artık kafamda. Hüseyin Bey ile Prof Dr Zeki Bayraktar beyin hakkımdaki görüşü beni hep ötelediğim bu sorunumun üzerine iyice ve dikkatle gitmem noktasında çok radikal kararlar almamı sağladı.
Artık emindim kendim için bir şey yapacaktım artık önceliğim bu meseleydi. Ve hemen o gece ailemi aradım görüntülü konuşmak istedim, hepsini telefonun başına topladım. Annem babam abim…
Okuduğum 15 şe yakın kitap vardı bu konuyla ilgili onlara ilk önce o kitapları gösterdim detaylarıyla. Temel olarak anladığım aile örüntüsünü kitapların sayfalarını göstererek hatta okuyarak anlattım onlara. Dedim ki bir şeyleri doğru yapmamışsınız.
Baba sen annemin duygusal ihtiyaçlarını karşılayamadığın için annem sezgisel olarak duygusal ihtiyaçlarını benim üzerimden giderdi. Benim bir nevi erkekliğimi aldı elimden ve beni kocası gibi yetiştirdi, beni duygusal olarak istismar etti.
Ben sizin ilişkinizde hep taraftım ve senin de büyük katkınla ben sana yakın olamadım, baba figürü, baba sevgisi göremedim, hatta oğlun olarak senden kabul göremedim. Ben duygusal bir şekilde küçük yaştan beri babamın kötü olduğunu duyup görüp dinledim. Sen de zaten aynı evin içinde bana varlığımdan habersizmişçesine davrandın. Tüm bunlar normal değildi. Ne senle özleşim kurdum ne abimle. Abim zaten ergenlikte bizden koptu. Bocaladım, yaşıtlarım arasında da bocaladım. O kabulü göremedim ve kendime başka alan yarattım, başarı üzerinden yürüdüm, kendimi insanlara kabul ettirmenin yolunu başarıyla buldum. Bu yaşa geldim ite kaka ama işler şimdi böyle yürümüyor. İçimde tutarsız, kırılgan biri oldum. Sadist biri oldum. Dedim.
Babam her zamanki övünmeleriyle başladı karşı savunma üretmeye; o an aklıma kendime yıllarca unutturduğum birkaç kötü hatıra geldi ve onu anlattım babama.
Dur tahmin edeyim; bana ilk yolladığın yazılı notlarında olan hikaye, hani şu terapide çözümlediğin, dayılarınla alakalı olan konu değil mi babana anlattığın?
Aynen İklim hanım artık narsizlikte tavan yapmış babamı kendine getirme zamanıydı.
92
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / TIP FAKÜLTESİ: EŞCİNSELLİĞİN TERAPİSİ
« Son İleti Gönderen: psikolog 26 Mart 2024, 10:42:31 öö »
Bülent 22 buçuk yaşındayım diyor sanki elli yaş edasıyla. Olgun, ağır başlı, saygılı bir genç. Üç saate yakın geçen görüşmemizde toplumun feminen diye tanımlayabileceği hiçbir şey dikkatimi çekmedi.
Tıp fakültesi öğrencisi.  Zeki olduğu her halinden belli, özellikle gözlerinden fışkırıyor. Tus sonucuna göre branş seçecek, nöroloji, sinir bilimi düşünüyor. Tıp öğrencisi olması bir yana çok aktif hobileri ve kursları olduğu için benimle zaman konusunda baya pazarlık etti randevulaşmak için yazışırken. O yüzden vakit kıymetli hemen konuya girdik.
Baba asker anne ev hanımı 1 abisi var. Babanın işi gereği Bülent 8 aylıkken Manisaya taşınılıyor. Okula orada başlıyor 4 cü sınıfa kadar orada okuyor.
‘’Manisa kapalı bir toplumdu sadece lojman içinde yaşadık dışarıyla alakamız yoktu.  Kopuş noktam orasıydı diye düşünüyorum son yıllarda, çünkü benim o döneme dair hiç anım yok. Çocukların olur hatırladıkları ama benim yok.  Topluma şehre insanlara dair bir anım yok. ‘’ diye özetliyor o dönemi.
Ardından Batman,  5 yıl da orada yaşamış. Oraya dair hatırladığı tek anı; ‘’karşı komşumuzun çocuğuyla birbirimize dokunduğumuzu, bedenimizi tanımak keşfetmek için bir birimize çıplakken ellediğimizi hatırlıyorum. Öncesi yok oradan başlıyor her şey. En erken hatırladığım bu. Birkaç defa olmuştu hepsi o kadar.
Ailesinin çocukluğuna dair anlattıkları arasında 4 yaşında komşunun kızıyla çok fazla oynarmış hatta öpmüş kızı bir iki defa ve bu evde gündem olmuş. Hatta resimleri varmış o kızla. Ama Bülent bunları da hatırlamıyor.
Biraz anlatır mısın hatırladığın kadarıyla çocukluğunu ve aileni?
Geleneksel bir mahalledeydik. Batman da ev sahiplerimizle aynı apartmandaydık ve herkes orda komşuluktan öte akraba gibiydi. Ama annem yine de eve erken gelmem gerektiği konusunda üzerimde ciddi baskı kurardı.
Alt komşunun oğlu 18 yaşındaydı ve annem beni hep onunla korkuturdu. Bak İsmet seni döver eve erken gel!  Şiddet içeren bir korku vardı üzerimde yıllarca süren.
İsmet sarışın açık mavi gözlü iri yarıydı. Ben şu yaşta hala çok açık mavi gözlü birine bakamam, hele göz teması hiç kuramam.
Çocukluğum ondan korkarak geçti, sokakta oynayan bir çocuktum ama eve hep en erken dönen bendim. Hep bir İsmete yakalanmama korkusu.
Hemcinslerimle iletişim kurmakta zorlanmaz, onlarla her tür oyunu oynardım ama daha az tercih ederdim. Erkek gruplarının içinde rahat edemezdim ama yakın arkadaşlarım hep erkekti. Futbolu oldum olası sevmedim ilgi duymadım ama abim ve babam çok severdi, ben beceremediğim içinde beni oynatmazlardı zaten.
Çekirdek aile olarak yaşadık hep kalabalık akraba içinde değildik. Bayram seyran bir araya gelinirdi akrabalarla.
Narsizst biri babam, beş kardeşler ama ailesinin içinde en az fark edileni babamdır.
Ailede birisi okumuş diye sevilmiş, biri en küçük olduğu için çok sevilmiş, birisi çok iyi eş seçtiği için çok sevilmiş ve öne çıkmışlar ama babam ailesinde en fark edilmeyen en etkisiz eleman gibiydi ve bunun bilincindeydi. İstisna da olsa babaannemle konuştuktan sonra bir iki defa tüm narsizliğine rağmen bu sıkıntısını dışa vuran sitemler etmiştir. O yüzden sürekli bir şeyler ispatlamak üzerineydi sohbetleri, her lafa s her sözüne ben ben diye başlardı hep babam.
Ailesinin gözünde kendini gösterip onay alabileceği bir meziyeti olmadığını hissettiği içinde evde bize karşı ne yaparsa yapsın yine de kabul edilme, onaylanma, ya da hep kendini öne çıkarma isteği geliştirmişti. Bunu bize dayatırdı. Bazen bir konuda abimle ya da onun arkadaşlarıyla kıyasıya tartışırdı. Komşularla birlikte olduğumuzda da babam hep ortamın en çok konuşanı en çok ben diyeni olurdu. Ben şöyleyim ben böyleyim ben onu da bilirim bunu da bilirim. Büyüdükçe babamın insanlara ne kadar itici geldiğini daha net görüyordum.
Annem de aşırı baskı kurar hep eleştirirdi babamı, hep eleştiri alan babam sesini yükseltir bu durum kavgaya dönüşürdü. En çok da para üzerine dönen kavgalar hiç eksik olmazdı. Aslında sürekli her şey için kavga ederlerdi.
Mesleki bir tahakküm kurmadı üzerimizde, yani askeri disiplin uygulamadı bize ama işte o yine narsiztliğinden dolayı bizimle yarışır her konuda illaki tartışırdı.
Ya annen?
Annem şükür eden ama hep evhamlı yapıdadır. Evi o çekip çevirir. Hayatı ezikti aslında annemin, istemediği bir evliliğe zorlamış dedem. 20 yaşında hiç tanımadığı ve Iğdır da yaşayan babama vermiş. Kayseri de ailesiyle yaşayan 20 yaşında bir kız olarak hiç tanımadığı bir adama gitmiş annem. Sonra hamileliğinde taravmatik şeyler yaşamış, hep mücadele etmek zorunda kalmış. Babam sosyal biri hep dışarda, ya da iş yerinde. Yıllarca annem çok yalnız kalmış oralarda. Doğru dürüst duygusal ihtiyaçlarını karşılamayan bir koca ile ömür geçirmiş bir kadın işte benim annem.
Ben çok küçük yaşlardan beri annemin derdini anlattığı içini döktüğü çöp kutusuydum. Yani bilmek, duymak isteyip istemediğimi düşünmeksizin bana yalnızlığını, mutsuzluğunu aktardı. Sanki kız kardeşi, kız çocuğuymuşum gibi dertleşti benimle hem de her konuda.
İlkokul 5 de çıkış zili çalsın bir an önce annemin yanına eve gidiyim diye ağladığımı hatırlıyorum, önceleri hep sokakta oynayan bir çocuktum ama Batman’da kültürel bir şok yaşadım, her şey farklıydı herkes farklıydı ve ben okuldan çıkıp koşarak eve döneceğim saati beklerdim dört gözle. Hep evde olayım, çok yemek yiyeyim, çok okuyayım tek odağım bunlardı. Çok kilo aldım o dönem ve bu durumlar beni hemcinslerimden uzak tutmaya başladı.
Annem günlere götürürdü. Sevilen uslu, sakin, söz dinleyen çocuktum herkesin gözünde.
Senin kızın yok ama Bülent var derdi kolu komşu hep. Övünürdü, sevinirdi annem bunu duyunca. Bu telkinlerle çok karşılaştım ben. Kızın yok ama bak sana yardım eden, hiç seni üzmeyen Bülentin var.
Neydi sebep böyle denmesinde? Ne hissederdin anımsıyor musun?
Ben anneme temizlik işinde, mutfakta yardım ederdim. Geleneksel bir toplumdaydık ya erkek para kazanır, evi kadınlar çekip çevirirdi ya ama ben aslında hiç öyle düşünmezdim. Anneme yardım olarak bakardım olaya, zaten babam onu hep üzüyordu ben hep evdeydim nasılsa, boş zamanımda annemi mutlu etmek için yardım ederdim.
Sonrasında da kendimi eşitlikçi gördüğüm için yapıyorum sanıyordum. Onların ne sandığını bilmiyorum. Bizim ailede bu tavrım bir cinsiyet rolü olarak görüldüğü için sanki ben bu eşitlikten yana olunca kadın rolünü benimsemişim gibi davranılıyordu ve buda benim erkekliğimin ezildiğini hissettiriyordu ve beni rahatsız ediyordu çünkü abimden böyle bir şey beklenmezken benden beklenmesi garip geliyordu. Yani abime bir çay koy demezlerdi ama bana derlerdi. Abin toplamamış hadi sen odanızı yatağınızı topla denirdi. Hala bile annem ne zaman mutfakta olsa gel şunu ayıkla yardım et diye seslenir bana.
Abimde şimdilerde yardım ediyor ama bunu bir yetişkin olarak kendi isteğiyle yapıyor ama bana çocukluğumdan beri bu empoze edildi, benden bu hep istendi. Aklı başında yetişkin biri olarak eşine annesine yardım etmesi ayrı benim gibi cinsiyet kimliği gibi üzerime bu işlerin yıkılması ayrı. Yani annemin bu davranışı resmen yanlışmış. Ben sessiz sakin uslu çocuğum diye anneme acıyorum onu sevindirmek istiyorum diye, ailemi üzmüyorum sorun çıkarmıyorum, çalışkanım diye mi yaşadım bunları bilmiyorum.
Şimdilerden geriye bakınca o dönemlerinde hareket ve tavır açısından kendini feminenleşmiş hissediyor musun?
Geçen gün bir video izledim o yıllara dair, hareketlerimde bir şey yoktu ama konuşmam biraz feminendi.  Çocuk sesi aslında ama bana şuan ki farkındalığımla biraz feminen geldi.
Annen ya da yakınların buna dair bir bildirim yapmışlar mıydı sana? Yani senin fark ettiğin bu hafif feminenlik onlar tarafından fark edildi mi o yıllarda?
Ailede fark edilmemiş demek ki. Hiç ima da bulunmadılar bir tepkileri olmadı.  Ama akranlarımın arasında oluyordu. Sen erkek misin top çeviremiyorsun, maç edemiyorsun denirdi bazen.
Annemin bunu fark etmemesini önemsemiyorum. Ben annemle yakın değildim, annem benle yakınmış, şimdi bakınca geriye ben anneme dertlerimi açabilirim diye düşündüğümü hiç hatırlamıyorum, açamadım da zaten hiçbir derdimi. Annemdi dertlerini açan taraf, ben hep onu dinleyen ve üzmeyendim.
Bu durum ergenlikten sonra kendini bastırılmış hissettiriyor ve patlamalara sebep oluyordu çok kavga ettik bir dönem. Annemin istediği çocuk olmaya çalışırken kendimi bastırmam içten içe beni rahatsız ediyordu sonra alakasız küçücük bir şeyden patlıyordum. Dengesiz biri oldum bu yüzden. Babam da makul bir adam olarak görünmezdi bana. Keşke o beni fark etse yanımda olsaydı. O bana erkek olmayı öğretseydi. Abim kadar beni de teşvik etseydi keşke erkeksi konulara ve aktivitelere.
Şimdilerde bu durumuma bakınca çok travmatik geliyor. Sanki aralarında çocukları paylaşmışlar babam abimi almış annem beni. Babamın beni bir yerlere götürdüğünü hiç hatırlamam. Abime ısrar ettiği gibi bana da futbol oynamam konusunda ısrar etseydi belki çok farklı gelişirdim.
Bülent 18 yaşına gelmiş, okuyor başka ilde ve tatil de ailesinin yanına gidince hala anneyle uyuyormuş. Çocukluğunda babasının nöbette olduğu zamanlarda onunla uyumasına onay veren annesi, yaşı 18 olmuş ama birlikte uyumaya bir son vermemiş. Şimdi bilinç düzeyi yüksek ve terapi gören haliyle 22 yaşındaki Bülent bakın neler hissediyor bu konuda:
Annem sanırım sezgisel olarak evlatları arasında onun duygularını anlayıp ona destek olabileceğimi düşündüğü için bilerek kurdu benimle bu fazla yakın bağı. Çocukken duygusaldım evet çok sessizdim, artık değilim ama o zaman öyleymişim.
Annem o yalnızlığının o duygusal boşluğunun içinde bu halimi sanırım kendine yakın buldu. Beni farkında olmadan özellikle seçti annem ve duygusal olarak kocasında göremediği şeyleri benle besledi. Onu üzmeyen, hep sevindiren, onun için iyilik yapan, onu dinleyen ondan sıkılmayandım onun gözünde. Bir nevi farkında olmadan duygusal istismar yapmış oldu.
Neden annesi abisine böyle davranmadı da Bülent’e böyle davrandı diye düşündüm bir an. Abisi babacıydı, Bülent anneci, abi babayla büyümüştü. Babanın ilk evladıydı, üstelik erkek evlattı, baba o heyecanla fazla mesai yapmıştı oğluyla. Abi babayı örneklemişti, özellikle futbol üzerinden, kavga dövüş filmleri üzerinden, siyaset üzerinden. Abi komşu oğlu İsmet ten korkmayandı, hiç evde durmaz sürekli gezerdi, söz dinleyip eve erken gelmezdi. Anne ile değil babayla çok zaman geçirmiş, çok ortak yön geliştirmişti.
Babamla çok paylaşımım yoktu nasıl olsun ki zaten, annemin babamı hep kötülemesiyle babaya karşı soğuk biri olmuştum yıllar içinde. Ne zaman annemle çok kavga etse ağlatsa annemi içimden bir gün büyüyeceğim seni öldüreceğim diye düşünürdüm çocukken, ilerleyen yaşlarda elime bıçak almışlığım var. Yani, bunlar hep yaşandı bizim evde iklim hanım.
Oysa babam beni topu topu bir iki kere dövmüştür o kadar. Hiç şiddet görmedim güllük gülistanlıktı diyemem ama öyle çok fazla ve sürekli de diyemem. Yaşadığım şiddet çoğu zaman annemi korumak isterken arada kalarak gördüğüm şiddetti. Kişisel yaramazlıktan dolayı değildi.
Ailede durum böyle devam ederken içinde neler oldu. Komşu çocuğuyla ilk keşiften sonra cinselliğin nasıl ilerledi neler hissedip neler yaşadın?
Komşumuzun çocuğuyla bedensel keşfimiz fiziksel değildi, dedim ya çok da net hatırlamıyorum. Birkaç kere dokunmuştuk birbirimize.
12 yaşıma kadar aslında erkek olmakla bir derdim yoktu, kendimi kabullenmiştim, sorun yoktu bende. Sadece erkeklerin arasında onlarla aynı mıyım, işte bu soruyu çok sorar cevap arardım kendimce. Kadın olmadığımı biliyordum ama sürekli kadınların içindeydim. Bu biraz rahatsız etmeye başlamıştı o yaşlarda. Büyük erkeklerle iletişim kurmayı sevmezdim, sürekli futbol ya da siyaset konuşulurdu. Ben anlamazdım bir şey zaten. Aramızda sadece 3 yaş fark olması bana az gibi gelirdi ama buna rağmen abim çok erkekti ben çok çocuktum, böyle hissederdim.
Kadınların yanında daha rahat hissediyordum evet ama kendi tanımıma göre kadınların yanında da bir erkek olarak iyi hissediyordum. Ben bir erkektim ama erkeklerle rahat iletişim kuramazken kadınlarla daha rahat konuşuyordum, böyleydi yani sorun yoktu aslında benim içimde.
Abım babacı ben anacıydım. Mesele bu kadar basitti. Sadece akranlarım sınıf maçı olunca beni oynatmıyordu ama akıllı ve çalışkan çocuğum diye beni hakem yapıyorlardı. Yine sorun yoktu yani benim açımdan.
Beden derslerinde maç yapmaz ya kızlarla oynar ya da test çözerdim. Bir gariplik yoktu, kendimce böyle zevk alıyordum ve zaten ben çalışkandım her fırsatta ders yapmamda sıkıntı yoktu.
Futbol oynadığımı hiç hatırlamıyorum. Sevmiyordum öyle vahşi olmayı, çelme takmayı bağırıp çağırmayı. Futbol oynayanları kaba saba, öküz gibiler diye aşağılıyordum, hem benden üstünler gibi hissediyordum. Tüm bu kafa karışıklığımı çokta düşünmeden devam ettim yaşamıma.
Ergenlikte ben daha bu rüyalanma dedikleri şeyi yaşamamıştım hiçbir şey bilmiyordum ama yaşıtlarım pornodan konuşuyordu. Sanırım 8 ci sınıfın yaz tatilinde 14 yasındayken tanıştım ilk pornayla.
Duygusal olarak kadınlara kızlara ilgi duysam da cinsel olarak erkek pornosu izleyip mastürbasyon yapıyordum, erkek bedenini erotize ediyordum, beğendiğim erkeklerin fantezisini kurduğum oluyordu nadiren. Bu kimlik karmaşamı irdelemek ya da benimsemek yerine konuyu geriye atıp sadece cinsel ihtiyacımı gidermeye odaklandım; porno mastürbasyon porno mastürbasyon geçiştireyim gitsin diye.
Bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyordum ara sıra ama önceliğim hep akademikti. Benim sınav kazanmam lazım, derece yapmam lazım, tıp kazanmam lazım diyerek bu yanlışı arkaya atıyormuşum. Aldığım terapilerde fark ettim. O zamanlar ne kadar farkındayım tartışılır ama bu şekilde geçirdim ergenliğimi.
Bu arada duygusal olarak kızlara da ilgi duyuyormuş Bülent. Beğendiği kıza arkadaşlık bile teklif etmiş ama şişkosun diye reddedilmiş. Uykularını hatta iştahını bile kaçıracak kadar âşık olmuş iki defa.
Sadece odasına kapandığında izlediği, mastürbasyon boyutundan ileri gitmeyen bir durummuş eşcinsel porno izlemek. Sosyal yaşamında erkekler tarafından kabul görmemek ise sınav hazırlığı kadar meşgul etmiyormuş kafasını. Tam o sıralarda babanın tayini çıkmış tekrar taşınmışlar. Bu defa Karadeniz’e. Adetlerini, esprilerini hatta konuşmalarını bile pek anlayamadığı için hepten asosyal olmuş o dönem Bülent. Yine bir başka kültür ve coğrafya şoku yaşarken bu defa diğerlerinden daha fazla zorlanmış. Nedeni şöyle dile getirdi:
Hem kıllanma, hem boyumun uzaması, hem sesimin kalınlaşması bu döneme denk geldi. Geç ergenlik geçirdim ben. Çok kiloluydum memelerim ve koca bir göbeğim vardı. Hiç erkeksi hiç yakışıklı hissetmezdim kendimi.
Akademik süreci geçme peşindeydim sınav stresiyle mücadele ediyordum, yine bir kıza âşık oldum, tabi ki yine reddedildim. Romantik duygusal açıdan kıza çok âşıktım belli de ediyordum ama cinsel anlamda erotize ettiğim şey yine erkek bedeniydi. Yani benim olamadığım, benden daha erkeksi, düzgün vücudu olan belki birazda maço erekler.
93
  Uzun bir aradan sonra yazma kararı aldım. Foruma ilk yazılarımı yazarken çok faydası olmuştu. Sanki benim arka odammış gibi gelir bu forum bana. Bunaldığım veya sorun yaşadığım zamanlarda forumdaki yazıları okurum. Bana iyi gelir. Aidiyet hissettiğim tek yer olabilir bu forumdaki yazılar. Öyle şeyler yaşadık ki; istismarlar, zorbalıklar, yetersizlikler, aşağılık duygular...bize normal şeyler zevk vermiyor. Futbolmuş, arabaymış, kadınıymış ne varsa sanki cihazımızı yaklaştırdığımızda “Cihaz eşleşemedi” uyarısıyla karşılaşıyoruz. Gündemimiz başka bizim, eksik yanlarımızı dolduramadan sağlıklı insanların yaptığı şeylere taşamıyoruz. Bu forumda okuduğum -linki isteyene veririm- bir yazı beni orgazm olmaktan öteye çıkardı. Ergenliğin baharında pornodan pornoya atlayan bir gencin alamayacağı zevki ve tatmini ben o danışanın yazısında dizeden dizeye atlarken aldım. Çok çok benzer şeyleri farklı zamanlarda yaşamışız, o yazıda anlatılanları okuyunca sanki iki bilinç, iki şuur, iki idrak birbirini selamlıyor gibi hissettirdi. Çölde bitap düşmüş iki insanın karşılaşması gibi. Sanki ikimizde saraylarımızda birbirimizi ağırlıyoruz gibi. Bence Allah babası eksik kullara idrakte yol açıyor. Yine bu forumda yazısı olan taciz, tecavüz mağduru bir danışanın yazdığı bir şiirle mest oldum. “İç acıların toplamı 365 gün eder” cümlesiyle matematiği olan bu şiirde kendimden çok parça gördüm maalesef. Arada bazı arkadaşlarımla muhabbet sohbet ederken dertlerine depresyonlarına şahit oluyorum. Onlara yardımcı oluyorum ama bir yandan da en hetero karakterimle "sizin ben derdinizi ...” demek geliyor içimden çünkü onlarınki kamyon üzerine yük yüklemek gibidir benim hatta bizimki ise daha ayakkabılarını giymemiş bir hamalın üzerine ağır yükleri yukardan atmak gibi. Onlar depresyonlarını iki hafta iki gün yaşıyor bizse hiç çıkmadık ki o halden. O griden hiç çıkamadık.

 

Sadece kemikli cümleler yazmak isterdim ama sığ sularda kendi dalgalarımı zihnimle oluşturduğum bu “mezuna kalma” döneminde maalesef soyut alana kapılabiliyorum. İnsan hayata dair önemli ve öncelikli konuları mezuna kaldığı sene fark ediyor. Çünkü akıştan kopulmuş durağan dönemlerde açığa çıkıyor “aslolan ”. Bu sene fark ettiğim konular; akışta olmak önemlidir, arkadaş gurubu önemlidir, sosyalleşerek diğer erkeklerle etkileşimde olmak önemlidir, bir rutine sahip olmak önemlidir, meşguliyetin her türlüsü önemlidir, başarı kadar başarısızlık önemlidir, ev dışarısında olmak önemlidir...

 

Biraz geriden alayım. Harika bir 11.sınıf geçirdim, terapilerle ve kendi çabamla büyük bir ilerleme kaydettim. Sosyal olmak, aktif hayata katılmak, takdir belgesi almak inanılmaz iyileştirici bir etki yaptı. Ne zaman ki açığa aldım başladı bende problemler. İlk aylar iyiydi ama zamanla kayboldum. Kaygı stres seviyesini ben çok üst seviyede yaşarım, elimde değil. Başarısızlık, performans kaygısı, kendini kanıtlayamamak gibi sıkıntılar beni gri bölgeye sokuyor. Babam beni istismar ederken sanki soyut alana geçerdim şimdi de aynı onun gibi bir hissiyata giriyorum. Erkek bedeninden çıkıyorum ve yüksekten aşağıya kendime bakıyorum. Babam beni kucağına aldığında benim ruhum bedenden kopuyordu sanki. Bunu babasının narsizmine kafa tutmuş Ömer abiyle konuştuğumuzda “Bu bir savunma mekanizması aslında, bedende acıya dayanamadığın için soyut alana geçiyorsun” yorumunda bulunmuştu. Başka bir danışandan da örnek vermişti. Evet ben her zora girdiğimde bunu yaşıyorum. Sanki ruhum küçükken çok fazla kez bedenden çıktığı için şimdide bedende zorlanınca durmuyor, yalama yapmış sanki artık, sınav döneminde çok fazla belirsizlik, kaygı, stres olduğundan HK’nın tabiriyle amı götü dağıtıyorum. Bedende yaşanılan acıyla ruhsal anlamda yaşanılan acı aynı olmuyor. Ruhsal anlamda bedenden kopunca acı katsayısı da artıyor.

 

Şimdi hocam bu sözlerim size,

Nasıl ruhumu erkek bedenimde tutacam? Korkunca, utanınca bir oğlan çocuğu babasına sarılır. Sığınılacak limandır, bedeni ne kadar zayıf olursa olsun babanın varlığı insanı tüm kötü duygulardan emin kılar. Ben kime gideyim hocam! Beni korkutan da utandırandı babamdı. Evet arkamda dağ olması gereken babam üzerime kapaklandı, kayaları üzerime düştü, çığ olup üzerime geldi. Erkek bedenimi çıkartamadım o enkazdan, sadece ruhumu kurtarabildim hocam. Gururum bir başka erkek bedeninde yeniden varlık kazanmaya çalışmama izin vermedi. Bir erkeğin kucağında kaybettiğimi bir başka erkeğin ne kucağında bulabilirim ne de bir başka erkeği kucağıma alarak bulabilirim dedim. Sizin bir sözünüz var eşcinsel erkekler iyileşirse mükemmel bir erkek, baba, koca oluyor. Şu an farkediyorumki bunun bir sebebi de bedenin imkanlarıyla değil tamamen ruhu erilleştirerek erkeklik kitabını sıfırdan yazıyor olmamız. Ağlıyordum önceden ama artık ağlamak istemiyorum hocam. İçimdeki çocuk kırk yaşınada gelse susmayacak ama şu anki ruhumla o çocuğa iyi şeyler sunmak istiyorum acı dışında başka duygular. Önceden biraz olsun başarılı öğrenci kimliğimle bir şeyler sundum lakin şu an geldiğim noktada ona bunu sunamıyorum. Sanki sıfırı harcadım, hakettiği üniversiteyi kazandıramıyorum ona. Çocuklarına yetemeyen bir babanın alkole kendini vurması gibi bende porno-mastürbasyon yaparak bununla yüzleşemiyorum. Uğraşıyorum, dualar ediyorum, kendimi motive etmeye çalışıyorum ama attığım her adımda saplanıp kalıyorum. Duygusal destek alamıyorum almana gerek var mı diye abes bir soru sormayın, varmış. PMO’yu bırakmaya çalışıyorum ama pmo bu durumda olmamın sebebi değil hocam sonucu maalesef. Sonucu değiştirmek için sebebi değiştirmek gerekiyor ve ben şu an o güce o mentale sahip değilim.

 

 

Şu an için eşcinsellik değil sorun penis fetişizmi ve ben bunu çok çok iyi kavradım. Fallusun yok demiştiniz, evet yok. Zekam ancak fallusu varmış gibi olmama yetiyor bir fallus oluşturabilmek için zeka dışında farklı şeylere daha ihtiyaç var. Biraz müstehcen ifadeler kullanmak zorunda kalıcam ama son izlediğim videolar oral üzerine hocam. Evet penis varlığıyla, sertliğiyle, dikliğiyle gücü temsil ediyor. İzlerken kendimi anlamaya çalıştım biraz, asla bir cinsel ilişki değil, sanki bir beslenme, anneden süt emer gibi, güçlenmek için yapılan bir olay. Çocuklukta gıcık şımarık erkekler olurdu, zorla istediklerini yaptırırlardı, salak saçma işler yaparlardı, aşırı benlik duygusuyla eşyalarını paylaşmaz, ne denirse tersini yapan erkek çocukları vardı. Sanki oral ilişkide aktif olan erkek bu erkek gibi. Bizim gibi büyük bir olgunluk, usluluk, akıllı bir çocukluk geçirenlerde o benlikten beslenen pasif gibi. Yapılması gereken bir şeyi yapmamışız. İzlediğim oralda pasif olan elemanın siki daha büyük olsa bile sanki susamışcasına kana kana devam ediyor. Su içmek acizliktir deyip matarasındaki suyu başkalarına kaptıran (Pasif) sonra da susuzluk çekmeye başlayınca, suyunu diğerlerine paylaşmayan adamın (aktif) matarasına göz dikmesi gibi. İnşallah bu somutlaştırmam anlaşılmıştır. Allah her erkeğe su (benlik-fallus-güç) verdi ama biz suyumuzu ya kaptırdık ya döktük. Şimdide bu amına kodumun lavuklarının sikine muhtaç kaldık. Hayır kardeşim su bu, bulunur. Fallusu oluşturabiliriz terapilerle. Hemde öyle bir fallus oluştururum ki çevremde sağımda solumdaki diğer zayıflara kol kanat gererim. Bunun için ben demek lazım ben! Üniversite kazanamadığım için geçen sene, bu fallus işi biraz gecikti ama bu sene iyi kötü bir üniversiteye gidersem bu güç-otorite fallus işini çözücem HK ile. İnşaallah.

 

 

Kadın cephesine gelirsek öncelikle bu cephe erkeklerle olan cepheye hiç benzemiyor. Allah’ın bereketi bu tarafa verdiğini ben bu sene daha iyi anladım. Önceden karşılaştırma yapardım erkeklere olan ilgimle kadınlara olan ilgimi ve orda iki çekimi yarıştırırdım. Tabi sorunlarımı daha çözemediğim için erkek cephesi kazanırdı. Ama şu an fark ediyorum ki erkeklerle yaşamak istediğim ve  yahut onlara olan ilgim aslında cinsel ilişkiden çok uzak bir tür al ver işi. Bir tür ticaret. Sadece cinsel değil duygusal olarakta bir al ver. Aktif olsan da eksiksin pasif olsan da eksiksin ilişkideyken. Mesela örnek verelim havada kalmasın. Yukarıda anlattığım fallus meselesi. Pasif olan gücü psikolojik anlamda fallusu olmayan biri ve oral ilişkiyle bu güçten kendince birş eyler alıyor ,faydalanıyor. Aktif olanı pasifler erkek zannediyor ama bence en ibne olan o adam. Aktifler kızacak ama olsun. Neden diye sorarsanız Hk bunu daha iyi analiz eder ama bence başka bir erkeğe matarasını veren erkekte o matarayı kullanacak cesaret sahibi olmadığı için veriyor. Bir kadın için üretilmiş abi o. Vajinaya girecek çıkacak, orayı dölleyecek bir şeyi sen gidiyorsun çok başka yere yönlendiriyosun.HK diyor ya aktif eşcinseller kadına yönelemeyen eşcinsellerdir. Evet abi. Bu ya. Madem bir pasife oral yapıyorsun neden bunu daha donanımlı daha güzel yaratılmış olanda kullanamıyosun. Bence burada bir nokta da aktif erkeklerin orala yönelmesinin bir sebebide o fallusu kullanmaktan çekinmektir. Çünkü bir pasif oral yaparken asla bir kadın gibi yapmıyor arkadaşlar. Pasifin o tutkuyla yaptığı iş aktifi erkekliğinde mutlu hissettiriyor. Yani alıcısı var, o zaman erkeğim diyor aktif pasife bakarak. Hayır kardeşim kadına satman gerekeni daha azıyla bir erkeğe sattın. Kadın duygusal destek verir, hayat doludur, çocuk verir, yemek verir, emek verir, yuva verir, benim için en önemlisi itibar verir eğer yüksek bir değerde kadınsa ama bir pasifin neyi var ki ne versin. Sadece boşalana kadar erkek hissedersin son menin pasifin yüzüne düştüğü anda senin erkekliğinde biter. Son bir düşüncemde aktif erkek erkekliğinden utanan erkek gibi geliyor bana özellikle kadına karşı. Umarım anlatabilmişimdir.

Yani kısaca bir erkeği ne önüne al ne arkana bu iş düzelmeyecek yanına koyarsan düzeleceksin. Ben bunu öğrendim. Arkana koyarsan sikiliyorsun önüne koyarsan senin gibi başka birini sikiyorsun en iyisi yanına koy. Allah’ta zaten yan yana koymuş namazda farkettiyseniz. Aynı saftayız kimse kimseden üstün değil. Kİmse kimseden daha erkek değil. Kıyaslamak, sadizme veya mazoşizme kapılıp efendi köle ilişkisine girmek çözüm değil. Hadi bizim bu eşcinsellik konusu sıkıyor canımızı ama her erkek aslında o kadar acı içersindeki .Benim 9-10. Sınıfta hayran olduğum çocuklarla muhabbet ettiğimde bakıyorum ki onlarda sorunsuz değil, sıkıntı yaşıyorlar. Birisi ehliyet sınavından kalıyor, birisi sevgilisinden ayrılıyor, birisinin abisiyle kavgası var, kimisinin babası darlıyor. Gelip beni yakın görüp bana anlatıyorlar. Aramızdaki tek fark acının dibine batan bizler onları, yaşadığı sıkıntılarda çok iyi anlıyoruz hatta yardım edebiliyoruz ama maalesef tam tersi olmuyor. Bizim mesele biraz büyük geliyor onlara. Benim zaten hikaye başlığım Ensest Babam Beni İstismar Etmiş bunu duyan zaten yine HK’nın tabiriyle beyin amcıklaması geçiriyor. Yani sorun yok anlayamazlar o kadar basit değil. Terapistimiz anlasın bize anlatsın biz bu işi çözecez zaten evelallah.Ve özel bir çocukmuşum gibi düşünüyorum kendimi. Özeli özel insanlar anlar.

 

Ben fark ediyorum hocam, bilincimin açık olması işimi kolaylaştırıyorda banada bi şeyler lazım. Ne lazım bende bilmiyorum. Şu sınava adam akıllı çalışmak için ne lazım bilmiyorum. Ne lazımsa versin ALLAH diyorum. Beni bir otoriteye karşı şımaramanın problemini yaşıyor gibi hissediyorum.Hiç bile bile yanlış olmasına rağmen istediğimi yapmama hakkım yokmuş gibi hissediyorum Allah’a karşı şımarsam bana nasıl muamele eder bilmiyorum. İstekler konusunda bi patladım birkaç hafta önce.Herşey üst üste geldiği bir haftaydı ve Allah a bu konularda döküldüm.

Sizin dediğinize benzer bir şey oldu, istemsiz oldu.Sitemkar bir tavırla:

Beni babamın cinsel

annemin duygusal istismarından korumadın!

Beni abiyle, arkadaşla, dostla desteklemedin!

Onca yaşadığım acı karşısında beni herkesle aynı göremezsin,

Geceleri ağlamalı nöbetlerin kabusların bir karşılığı olmalı, 

Hala işimi kolaylaştırmıyorsun! Tam tersi zorlaştırıyorsun,

Herşeye rağmen mücadele ediyorum,

Küçükken yalnız bıraktın,

Kalbimin korkmasına utanmasına izin verdin.

Çektiğimle kalamam şimdi, beni yalnız bırakamazsın, sınavı bana bu kadar zor bir şey yapamazsın. Mehmetle beni aynı kefeye koyamazsın eğer ben bu yaşadıklarımla diğer erkeklerle aynı kefeye koyarsan bana zulmedersin.

Beni bu yaşadığımla kalmama izin vermezsin.

Matematiği,fiziği kimyayı bana kolaylaştırmanı istiyorum.

Ben küçükken ne babamdan ne de bir başkasından bir şey istiyemedim şimdi senden bu sınavda beni rezil etmemeni istiyorum.

Haketmiyor muyum? Eşcinselleşmemek için İstanbul‘a ihtiyacım var,iyi bir üniversiteye ihtiyacım var, senin yasak kıldığına gitmemek için istiyorum bunları,evet dünyalık bu istediklerim ama bunlar olmadığı zaman daha da yorulucam,

dahada dibe batıcam

beni bu dünyada elimden tutmana ihiyacım var.

 Yoksa bir erkeğin elinden tutmam için hayat üzerime gelecek.

O zaman ahiretide kaybederim.Mahvolurum!

Sen beni cehenneme girmek için yaratmadın.

Eğer adilsen bana yardımını ver.

Tıkandım işte

acizim işte 

bir sınavı geçemiyorum işte,

daha ne kadar zorlaştıracaksın

Sen yardım etmezsen kim edicek, 

Korkumu görüyorsun, 

Utancımı görüyorsun neden beni babamın bıraktığı gibi bir başıma bırakıyorsun.

Hadiste ben kulumun zannı üzerineyim ifadesi var.

 Eğer benim zannım üzerineysen beni yalnız bırakmazsın, 

şu yaşadıklarımla öylece kalmama izin vermezsin,

Benim inandığım Allah fırsatlar verir kuluna,

Korkutmaz,

Utandırmaz

Emin kılar,

Mucizeler yaratır,

Adildir,

Şefkatlidir.

Tıkanmışsa kulu ve yorulmuş kapına gelmişse yardım eder

Bir istiyorsa bin verir,

istediğini çok istiyorsa onu hayırlı kılar

Dindarlar şu sözlerimi duysa yargılar aforoz ederler beni 

ama Allah’ım ben senden başka kapıya gitmiyorum,

Seninle muhabbetimiz hiç mi yok,

Küçükken yatağımda ağlarken beni duyan sendin

Bugün ebni yargılayacaksan zaten bitmişim,ziyandayım.

Hiç bir kuluna zulmetmediğim içinde senden istemeye yüzüm var .

Ben en sıkıntılı günlerimde bile kullarına bunu yansıtmamışsam,

annemin babamın yaptıklarıyla acı çekmeme rağmen hayırlı bir evlat olmaya çalışmışsam

Anneme zulmetmemişsem

 sana karşı istemeye hakkım vardır diye hissediyorum.

Beni yargılayacaksan rahmetinle yargıla

Geleciğimi hayırlı kıl

Güç ver, kolaylık ver..

 

Bu sözleri derken de ağladım şimdi bir daha yazarken de ağlıyorum.

 

 
96
HÜSEYİN BEY NAMAZ KILMAYACAK OLMAMI DOĞRU BULDU,BENİ DESTEKLEDİ

Namaz kılmak cinsel kimliği değiştirmiyor.Namaz kılındığı zaman trans bireylerin tanrıyla arasındaki bağ artmıyor,obsesyonları ve kendini suçlaması artıyor. Cinsiyet kimliği olarak erkek olduğum için ibadetlerimi de erkek gibi yapıyordum.Ama bu benim obsesyonlarımı artırıyordu,örneğin elimi şu şekilde tutuyorum,secdeyi bu şekilde yapıyorum diyerek zaten büyük bir mücadele içinde kıldığım namazın sonunda da kabul olmadığını hissediyordum.Artık ibadet etmiyorum ve dine uzağım. Çok rahat ve stressizim rutin hayatımda.Hüseyin Bey de NAMAZ KILMAYACAK olmamı doğru bulduğunu söyledi.İbadet etmemenin bir iyileşeme başlangıcı olabileceğini söyledi. Şöyle ,kendi kişiliğimi,aileden bağımsız hayatımı oluşturana kadar tanrıya ibadet etmicem sonrasında tanrı da içime ibadet ilhamını verirse ve  ben de istersem ibadet edeceğim. Kendimi sıkıp istemediğim bir şekilde ibadet etmek beni tanrıdan ve insanlardan daha da uzaklaştırıyor ve üzüyor.

97
Hocam, ikinci babam. Uzun süredir gelemiyorum yanınıza. İzinli olduğum günler bütün gün derslerim var. Çalıştığım zaman zaten kendime bile vakit ayıramıyorum. Ama yemin ederim hep aklımdasınız. İnşallah en kısa zamanda geleceğim yanınıza. Çok özledim sizi. İlk defa birini özlediğimi iliklerime kadar hissettim. Sonra farkettim ki size olan saygım ve sevgim çok büyükmüş. Siz bu hayatta laf ettirmeyeceğim iki kişiden birisiniz. Biri ben tabi ki olması gereken. Diğeri siz hocam. Yaptığınız işe bakış açınıza özerkliğinize hep hayran kaldım. Whatsapp grubu kurup gençlere vakit ayırmanız ne kıymetli bir hareket. Emin olun bu gençlerin duası sizlerle. Siz olmasanız ne kendime saygım olacaktı ne sevgim. Kendime olmayan saygımı eşcinsel bireylerin acılarının üzerinde tepinen ve bunun adına "onur mücadelesi" diyen lgbt örgütlerini savunarak kapatmaya çalışıyordum. Bir çok eksik yönümü görmemek adına başkalarının hakkını savunarak gereksiz bir isyan kusuyordum. Şimdi en çok kendimi seviyorum ve sayıyorum. Siz olmasaydınız bunu yapamazdım. İyi ki varsınız. Çok büyük adamsınız. Açık konuşuyorum biraz psikoloji alanına dair bilgim varsa şunu söyleyeyim "Türkiyeye gelmiş ve izini bırakmış yegane psikologlardansınız". Kendi yolunuzda zaten teksiniz. Kimseye de ihtiyacınız yok. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Gelecekte eşim ve çocuğumla seni ve Aysun ablayı, Ayşe Nisanı ağırlayacağım günlerin gelmesi umuduyla bakıyorum geleceğe. Sizi kendimi sevdiğim kadar çok seviyorum hocam. Aslında bu yoktu şöyle bi içimden geldi 😅. Hayırlı geceler herkese 🙏
98
Üniversite yıllarımın başlarında senin gibi ciddi yalnızlık buhranları geçirmiştim. Berbat bir lise dönemi geçirmiştim, escinsel duygularım da çok yoğunlaşmıştı. Kurtulmak için terapi almak yerine dine , maneviyata yonelmeyi seçmiştim. Sonrasında da kendime uygun cemaatlere takılmıştım. Şimdi dönüp baktığımda beni din biraz korusa da aslında esas olarak koruyan o cemaatlerdeki erkeklerle edindiğim sıkı dostluklar, samimi arkadaşlıklardı. O derin yalnızlık buhranlarından beni çekip çıkardı. Terapiye hiç gitmediğim için escinsellikten kurtulamasam da en azından ilişki yaşamaktan kurtuldum. Son 2 senedir çalışma hayatına geçtiğimden beri işyerimde pek erkek olmadigi icin full kızlarla beraber vakit geçirdim erkeklerle çok az vakit geçirdim onlarla samimi arkadaşlıklar kuramadım. Bunun sonucunda da erkekle cinsel İlişki yaşama isteğim çok yoğunlaştı uygulamaları indirdim az kalsın bi erkekle sevişecektim. Sana demem o ki terapiye başlayarak en büyük ve önemli adımı attın. İlla bi cemaate katil falan demiyorum ama hetero erkeklerle samimi ilişkilere kurabilecegin ortamlara mutlaka girmen lazım üşenmemen lazım. Sonrası çok daha kolay olacak bence senin için.
99
Keşke, sadist ve mazoşist eğilimlere sahip olmasaydım, bunun tedavisinin ancak hetero erkeklerle arkadaşlık bağı kurmam ile olacağını söyledi psikolog. Ama bu benim için o kadar zor ki, nerdeyse gay arkadaşım bile hiç yokken hetero erkeklerle arkadaşlık kurmakta çok zorlanıyorum. Yapamaıyorum olmuyor, bazen cesaret geliyor ama devamı gelmiyor, keşke bu duurmdan kurtulmanın başka yolları da olsaydı ama ben bilmiyorum. Keşke yapabileceğim farklı şeyler d eolsaydı. Yazasım yoktu son günlerde ama artık duygusal olarak yıpranıyorum. Ayrıca şu bilgiyi Hüseyin beye vermeyi unuttum. Ben aşık olduğum erkkelere karşı sadist veya mazoşist duygular hissetmiyorum, hatta bir zaman sonra arkadaş gibi kalıyorum onlarla, sadece hetero erkeklere karşı bu isteğim çok fazla var. En büyük fantezim yakışıklı hetero erkkeleri soyarak onları utanç duruma düşürmek. Bu size garip gelebilir ama bu bende böyle. Spor salonuna başlamyı düşünüyorum yakın zaman içersinde.Kaslanmayı vs istiyorum, kafam dağılsın istiyorum. Artık gay dünyasından bir umudum da kalmadı. Çünkü cinsellik- flirt siteleri dahi beni tatmin etmiyor, benim gibi o kadar az sayıda insan var ki, istediğim fanteziyi kurabilecek birine de sahip değilim çünkü ben sadece heterolara ilgi duyuyorum. Gay erkek ne kadar erkeksi olursa olsun gay olduğunu öğrendiğimde aklıma direk onun kadın ruhuna sahip olduğu için tam olarak erkek olmadığı geliyor ve o kişilerden cinsel haz alamıyorum. Malumdur ki hetero erkekler asla benle olmazlar, bu da işleri zorlaştırıyor. Yani tedavi görmesem de asla fantezilerimi yaşayamayacağım. Hüseyin beyin önerdiği yeşilay takımına da gitmek istemiyorum.Çünkü bana göre değil.Ne yapmam lazım, artık Hüseyin beyin suratına da boş boş bakıyorum. :'( Kendimi yalnız hissediyorum...
100
Annemin kadınlardan hoşlandığını öğrendim çok baskın bir karakter! Bunu yazarken midem bulandi! Böyle şeyler konuşulmaz bizim ailede ani sinir ile söyledi hoşlandigini bana
Sayfa: 1 ... 8 9 [10]