İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - huzeyfebirkan

Sayfa: [1]
1
Ey toprağı altına çeviren , başka bir toprağıda beşerin babası yapan!

Senin işin eşyayı değiştirmek ve Bağış yapmaktır;benim işim yanılmak , unutmak ve yanlış yapmaktır.

Yanılmayı ve unutmayı bilgiye dönüştür ; ben hep öfkeliyim ; beni sabır ve dayanıklılık yap.

Ey çorak toprağı ekmek yapan sen ! ey ölü ekmeği can yapan sen !
Ey hayret içindeki canı rehber eden ! ey yolu olmayanı peygamber eden sen !

Yeryüzünün parçasını gökyüzü yaparsın ;yıldızlardan yeryüzüne eklersin.
Bu dünyadan ab-ı hayat oluşturana başkalarından daha çabuk ölüm gelir.
Aleme bakan gönül gözü ,burada heran işlemecilik yapıldığını görür.
Beden hırkasının dikişsiz uyuşması , varlıkların dönüşmesidir ve kuşatıcı bir iksirdir.
Sen varlığa intikal ettiğin günden itibaren ateş veya rüzgar veya topraktın .

Senin kalışın o durum üzere olsaydı senin bu yükselişin nasıl gerçekleşirdi?
İlk varlık , değiştirenden dolayı kalmadı;onun yerine daha iyi varlık yerleştirildi.
Böylece binelrce varlık birbiri ardınca yöneliyor;ikincisi , ilkinden daha iyi.
-bunları- değiştirenden bil ,vasıtaları bırak;çünkü vasıtalarla onun aslından uzaklaşırsın.
Vasıtanın arttığı yerde kavuşma kaçar.; vasıta az olunca kavuşma zevki daha fazladır.

Sebepten bilirsen hayretin az olur;hayretin ,seni huzura ulaştırır.
Bu kalıcı olmayı ,yok oluşlarla buldun;onun için yok olmaktan neden yüz çeviriyorsun?
O yok oluşlardan sana ne zarar oldu da kalıcı olmaya yapıştın ? Ey köstebek!
Madem ikinci , senin için birinciden daha iyidir,ozaman yok olmayı ara ve değiştirene ibadet et.
Ey inatçı!varlığın başlangıcından şimdiye kadar yüz binlerce dirilme gördün;

Haberin olmaksızın cansızlıktan yeşermeye doğru ve yeşermeden hayata ve imtihana doğru .
Yine akla ve güzel ayırt etmelere ;yine bu beş duyu ve altı yönün dışına doğru;
Deniz kıyısına kadar bu ayak izleri vardır.sonuçta denizin içinde ayak izi yoktur.
Çünkü karadaki konak yerlerinde ihtiyat için köyler ,yurtlar ve hanlar vardır.
Ancak denizde duruş sırasındaki konaklma yerleri , dalga ve hapis vaktinde yersiz ve tavansızdır.

O konak yerlerinin tepeleri gözükmez ; o konak yerlerinin ne izi vardır nede adı
Bitkiden ruhun kendisine kadar iki konak arasında yüz o kadarıda vardır.
Yok oluşlarda bu kalışları gördün ;bedenin kalışına nasıl yapıştın ?
Dikkat et ! Ey karga! Bu canı ver ; doğan ol .ALLAH’ın değiştirmesi önünde canıyla oynayan ol .
Yeniyi al ve eskiyi bırak;çünkü senin için her bu yıl , önceki üz yıldan daha fazladır.

Hurma gibi dağıtıcı olmazsan , eskiyi eskiye ekle ve ambara koy .
Eski kokmuş ve çürümüşü görmemişlere hediye götür.
Yeniyi gören seni satın almaz.;o,Hakkın avıdır. Sana yakalanmaz.
Ey acı sel suyu ! kör kuş bölüğü nerede olsa senin üzerine toplanır.
Böylece suların acılığından körlük artar;çünkü acı su körlüğü artırır.

Dünya ehli olanlar o nedenle kör gönüllüdürler;su ve çamurun acı suyunu içerler.
Gizlide abı hayatın yoksa dünyada acı ver kör satın al
Böyle hale rağmen ebediliği istiyorsun. Zenci gibi siyah yüzlülükte mutlusun sen
Zenci doğuştan ve soydan zenci olduğu için siyahlıkta huzurludur.
Birgün güzel ve güzel yüzü olan kişi siyahlaşırsa çare arar.

Uçan kuş yerde kalırsa kederli dertli olur ve inler.
Tavuk yerde hoşça yürür;yem toplar mutlu ve neşeli koşar.
Çünkü o,soy itibariyle uçamaz diğeri uçar ve kanat çırpar.

2
Olmaz gönlüm, olmaz öyle! Keskin sirkenin akıbeti malûm. Dört mevsimi yaşayan bir cennetin bağrında büyüdün de sen, onun için böyle bir baharı ve yazı özlersin. İstersin ki çabuk geçsin fırtınalı sonbahar, ayaza durmasın kışlar. Dedim ya, sen dört mevsim hesabını yaparsın yaşarken duygularını. Ama bilmelisin herkes buralı değil. Bilmelisin, güneş görmeyen yurtlar var.

Olmaz gönül, olmaz öyle. Yükün ağır bilmekteyim, baharı yaşamayanlarla kış nasıl geçer; onu da bilmekteyim. Ama şunu da bilmekteyim ki, sabredebildiğin ölçüde yaşarsın. Eminim ki, hayat sabra denktir. Ve sabır, tahammülün bittiği yerde filizlenir, maneviyat çeperlerini genişlettikçe boy atar, sırf Yaradan'ı düşünerek fiiliyatta bulunduğun zaman neşv ü nema bulur.

Sabır gönlüm, sabır! İçine çekerken, zehir gibi gelir tadı, boğulacağını zannedersin. Kanın çekilir yüzünden, bembeyaz olur sîman; yutkunursun, geri döner içinde düğümlenenler. Başını eğmek istemezsin; ama kaldıramazsın da öyle göklere doğru. Ağlarsın, gözyaşın akmaz. Haykırmak gelir içinden, zangır zangır gürültüler habercisi olur titreyen ellerin. Konuşursun yalnızca kendinle, dökersin içini; senden başkası duymaz bilirsin bunu. Sitemlerin dillenir haklı olduğunca, bağırırsın rahatlarcasına, ama sadece kendi içinde, ama sadece Yaradan'la baş başa. Sonra gözlerin... Gözlerin nihai nokta olmak ister en sonunda. Durur öylece, bakar, bakar... Ve kimseler fark etmez neden donuklaştığını, kimseler anlamaz anlatmak istediği çifte derin mânâyı... Sonra çekip alıverirsin anlamlı bakışlarını ruhunu bir kenara bırakmışlardan. Yüzünü çekersin, yalan dünyanın yalancılarından. Alnındaki kırışıklıkları alıverirsin haberi olmayanların önünden. Doğruca bırakırsın asıl dergâha. Bağrına cennetler sığan seccadenin secdeliğine. Ve başlar böylece sabır maratonun. Korkma gönül, sen hele azmet sabır için, yüreğini koy ortaya, gör ne mânevî hediyeler paketliyor Yaradan...

En masumane tavırlarına gaddarca yaklaşanlar olacak belki. İçindeki çocuk hafife alınacak... Anlatmak istediklerin değil, anlaşılamamış yanların konuşulacak. "Olsun!" diyeceksin, yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden. Yine de hüsn-ü zan edeceksin. Allah için söylediğini yine Allan için olduğu yerde bırakacaksın. Yaradanı alıp yüreğine, sırtını dayayıp tevhidin çınarına, akıbeti ukbâda düşüneceksin. Ve kalbin şöyle bir hafifleyecek, damarlarına giden iyimserlik yolunu tıkamadığından...

Üzülüp acı çektiğin anlarda çileni hafife alanlar olacak belki... Öyle bir yanacak ki için, kimseye anlatamayacaksın. Günlerce ağlayacaksın gözyaşının lâhutî ikliminde. Sonra en yakınındaki, en yüreğindeki vuracak hislerini... Canım dediğin dönecek sırtını. Bir "ah!" çekeceksin derinden ve anlamaya çabalarken empatinin gücüyle, arkanı döndüğünde kimse kalmamış olacak. "Sabır" diyeceksin, yine sabır... Eyyüplerin torunluğuna yakışır sabır... "Bugün Allah için ne yaptın?" sorusu geldiği an kulağına, vereceği cevabı bulamayanların tedirginliği değil, en zor imtihanını başarıyla vermiş öğrencilerin rahatlığı olacak ruhunda. Başını yastığa koymadan "elhamdülillah" diyecek, rüyanda cennetten kesitler izleyeceksin belki... Ve sabaha erdiğinde, avucunda tuttuğun tesbih tanesi yine "yâ sâbır"la şakırdayacak...

Faltaşı gibi açılıp kalacak gözlerin bazen de... Çok şaşıracaksın, çoook! Ya gönül... Kalb kırmak çok kolay oldu, kalbin değeri pazarlara bile çıkartılmaz oldu. Tatlı sözü unutanlar çok, şu hengâmesinden sallanıp duran asırda! Aldırma diyemem, aldıracaksın elbet, hislenip içerleyeceksin belki. Zannediyor musun ki, yüreğine aldıklarına söylediğin nazenin kelimeler, boşta kalır! İnanıyor musun ki, sevdiklerin için kurduğun lâtif cümleler, öksüz bırakılır! Yok gönül, yok! Sahibi var hepsinin. Bırak duymasın insanlar, bırak sertliği onlara! Bırak, tabularına kale yapsınlar! Yeter ki sabret gönül, asıl sahibini düşünüp sabret, başını sonunu kestiremediğin olaylarda bile...

Bırak vursunlar ayıbını yüzüne, bir kusuruna binler cefâ taksınlar. Yaradan'ın "Settar" ismi, beşerin hükmüne mi kalmış. Sen sabret gönül... Felaket tellalları susmasınlar isterlerse? Olumsuzluğu yaymanın zevkine doyamayanlara inat, bütün güzel düşüncelerini yay sere serpe. Zehrini ağzında taşıyan yılanın başını ezemesen de, bal damlasın dilinden. İbrahim'in (as) ateşleri, gül olurken mi sunmuş Dostların Dostu şu ayetini: "Güzel söz, güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit, dalı ise göktedir." Sabır gücünün tükenirliğinden korkarsan bir gün, gel gir şu dizelerin sırlı havasına... İnan, kimse üzemez seni orda. Ve uzan o ağacın dallarından ötelere... Uzat ellerini ve bekle. Sabırla bekle gönül! En geç sûrun sesi duyulduğunda tutacak ellerinden Resuller Resulü. Pes etme, sabret gönül, sabret!...


3
Neye yazdığımı bilmeyerek.....

Azabımı körükleyen rüzgarlar , ateşime kömür olan anılar , pişmanlıklar , sorular , kaybetmeden kaybedilmişliğini yaşadığım , vermeden çok şey aldığım hayatlar.

Sizemi yazıyorum bilmiyorum yoksa gelecekte geçmiş olacak hatıralarımamı...

Ben karanlığa yazıyorum , dipsiz kuyulara bir kibrit çakıp atıyorum neye yazdığımı görebilmek için.

Boş bir uğraş gibi gelsede size ben dipsiz kuyularla uğraşıyorum.
Dibini koyamadığım kuyularla...

İsmini bilmediğim duygularıma, alamadığım derslerime , belkide size yazıyorum kim olduğunuzu bilmeyerek...

Hala kaybetmediğim birkaç saf duyguya yazıyorum , nerede olduklarını bilmeyerek...

Aşka kaldırıyorum kadehimi mısralarımda , yerlere döktüğüm aşk şerbetini değilde ızdırabı yudumlayarak , susamışlığımı yazıyorum

Küçük çocuğamı yazıyorum bilmem , eski bir videoda izlediğim küçüklüğüme uzansam yanında olacağım belkide , belkide gitmiş kötülüklerden uzaklara nereye gittiğini bilmeyerek o da..
Öyle bir başına öyle  ALLAH ıyla....

Filmlerde anlatılan hikayelerimemi yazıyorum bilmem ...
Kendimi bulduğum karakterlerle yaşadığım hissiyata bir film süresinde....

Belkide hepiniz bana yazıyorsunuz ..
Benim olan duygularım , benimle yaratılan bana mahkum edilen temiz ruhlar...

Siz bana yazın siz bilirsiniz aşk ne demek
Siz bilirsiniz vefa ne demek
Aile ne demek
Dost ne demek

Ben dipsiz kuyularımda taş sektirirken siz sayarsınız diplerden kaaç pişmanlık atmışım üzerinize

Ve ben hala neye yazdığımı bilmiyorum...
Yazdığımı bile....

4
Daha kötü bir hayat istiyorum....

Benim fırsatlarım var , imkanlarım var
Sizin seçme isteme hakkınız var...

Daha bir hayat istersiniz hep ,
Bazen hayatıma imrenirsiniz
Ama bilirmisiniz ben daha kötü bir hayat isterim
Acı isterim doyasıya
Düşmek isterim yordunca yollara
Ama sizin gibi değil ha..
Siz acıyı yaşamayı bilmezken
Ben rahatlığımı acıya döndürmeyi öğrendim
Sizin küçük sıkıntılar dediğiniz denizlerde boğuldum
Nefessiz kalmayı sevdim
Ama bana daha kötüsünü hiç vermediniz
Sizden aşırdıklarımla mutlu oldum
Acı hırsızlığı yaptım
Farkına bile varmadınız
Çekecek acı yoksa bile kendim acı oldum
Kendimi boğdum kendimde

....

Çokmu şey istedim yine
Ya da benmi istedim verdiğiniz imkanları
Belki bir şansım daha olsa
Acılarıma yumak olurdum
Yanardım ah ederek
Ah ‘ın anlamını bilmezsiniz siz
İki harf bir insana ne kadar fazla gelir bilmezsiniz
Siz dertlerden kurtulmaya ah çekersiniz
Ben ise daha fazla yanmaya ....

....

Hadi verin bana artık özgürlüğümü
Acınacak halimi değil
Acımı istiyorum
Aslında hep benim olanı istiyorum
Bana miras düşeni değil..
görmeyin beni istemem
bırakın yürüyeyim yalnız yolumda
asfalt yollarımı dağıtayım siz düzeltmeye çalışırken
Yine kıymet bilmez olurmuyum gözünüzde
Acılarmın kıymetini bilsem olmazmı sadece
Olmaz dimi ? Benim hayatım güzel olsunki
Sizde onu isteyin , isteyecek birşeyiniz olsun

Bırakın gideyim , acı olsun yollarımda.........

Sayfa: [1]