32
« : 18 Aralık 2023, 10:32:59 öö »
Serpil hanım ile konuşacağım bugün. Annelerle konuşmak geçmişe gidip kendi anneliğime göz atmamı sağladığı için daha yorucu oluyor, gönlüm daha bir burkuluyor. Sinirleneceğim bir şey duyduğumda kendi yaptığım hatalar aklıma geliyor ve sakinliyorum. Buna rağmen bu kitap çalışması dâhilinde yaptığım tüm görüşmelerin içerik toplamına baktığımda; çok net olarak çocuklardan yanayım diyebilirim. Yani tarafım ben, çocukların tarafındayım. Kendime ve görüştüğüm annelere eleştirel yaklaştığım, hatta kimi zaman içimden kızgın olduğum doğrudur. Sevgili Psikolog Hüseyin Kaçın’ın deneyimleri sonucunda anneler ile ilgili bir hezeyanı bir tespiti var ki katılır mısınız bilmiyorum.
:
HOCAM BURAYA EKLEYİN SİZ ŞU ANNELERLE İLGİLİ ÇOK UÇ ÇOK İTİCİ GELEN AMA BENCE COK DOGRU OLAN GORUSLERİİNİZ. TESEKKURLER. EN SON OKUMADA BURAYA AYAR ÇEKERİZ SİZ LÜTFEN GEREKEN EKLEMEYİ YAPIN İSTEDİĞİNİZ KADAR.
Serpil hanım tipik Ege insanı. İçten, samimi, sıcak ve dobra. Görüşme süresince git geller yaşasa da rahattı, kendine karşı bu düzeyde özeleştiri de bulunan tek anne oydu diyebilirim.
Serpil hanımın dilinden, kendine özgü anlatımıyla dinleyin bakalım oğlunun çocukluğunu, kendisinin anneliğini. Bakalım sizlerde de geriye dönük bir benzerlik olacak mı, sorgulatacak mı ebeveynliğinizi?
15 yaşına yeni girdi evlatlarım. İkizi var. Biri kız biri erkek. Oğlum on aydır düzenli terapiye gidiyor ayda bir defa.
Oğlum çocukluğundan beri benimle içli dışlıydı, çok yakındık, babayla mesafeliydi. Babamız içine kapanık, çekingen, girişimci olmayan ama çok çalışkan, melek gibi bir adamdır.
İkizler düşkünler birbirlerine, iyi anlaşırlar hatta ikisi bir olur bana cephe alırlar, hiç sorunları yok aralarında sevgi bağı çok güçlü. Kızım mesela oğluma göre daha kendini koruyabilen daha sert bir çocuktur. Kızımla sorunum yok hep iyiydi aramız, her şeyini anlatır bana.
Çocukken de çok usluydu oğlum, kavga dövüş hiç yaşatmadı. Sokakta ya da site içinde çok geç saatlere kadar sokakta oynayan, bisiklet süren, paten kayan bir çocuktu. Yani o çocukken erkek çocuklarıyla oynardı. Sonra ilkokula başladığında uzaklaştı erkek çocuklarından.
Babamız daha pasif evin içinde ben daha otoriterim. Kuralcıyım. Apartmanda görüştüğümüz herkesin kızı var, erkek çocuk hiç yok. Hatta sülaledeki tek erkek çocuk benim oğlumdur. Kardeşlerimin hep ikişer tane kızı var. Amcalarının da öyle. Oğlum bebekliğinden beri etrafında hep kızlarla, kadınlarla büyüdü.
Aile bağlarımız, akraba ilişkilerimiz çok yoğundur, aynı apartmanda aynı mahalledeyiz sülalece. Cıvır cıvıl kızların içinde geçti yaşamı. Şimdi bile her gün 6 kız içinde bir erkek bizimkisi.
İlkokul 2 ci sınıfa kadar bizimle uyudu zaten, ayrı odaları vardı ama gece tuvalete kalkınca yanımıza gelirdiler, birlikte uyurduk.
İlkokula başladığından beri her gün okuldan gelince soyup kontrol ederdim ikizleri, okulda bir şey olmuş mu, başlarına bir iş gelmiş mi diye. Yani ben hep çok dikkatli bir anneydim, doktorla göre de çok kontrolcü bir anneymişim.
HOCAM BURAYA BİR KUCUK EKLEME YAPIN BENİM AĞZIMDAN, YADA KENDI AGZINIZDAN NASIL UYGUN GORURSENIZ. ANNE DOKTORLARA LAF ATIYOR SON KELIMESINDE. PSIKOLEJIYE TERS BIR SEY YAZMIYIM BEN YANI DİKKATLİ OLMAKLA KONTROLCÜ OLMAK ARASINDAKI FARKI NET ORTAYA KOYAN BIR KISA ETKIN TANIM LAZIM BANA. YADA SIZ NE DERSENIZ O BELKIDE KADININ HERGUN COCUKLARINI SOYUP KONTROL ETMESININ NE DENLİ ABSURT OLDUGUNUN ALTINI CIZMEK ONEMLI. BİLEMEDİM SIZE BIRAKIYORUMM.
Çocukken sadece mutfak oyuncakları, yemek pişirme aparatları aldık. Çünkü çok isterdi, yemek yapar mutfak oyuncaklarıyla çok vakit geçirirdi. Dayısı aşçılık yapıyor, ona heves etmiş olabilir diye düşündük. Dayısıyla arası da çok iyiydi. Dayının yaptığı yemekleri izler sever taklit ederdi. Ama şimdiki aklım olsa bu tarz oyuncakları almazdım. Daha dikkatli davranırdım. Çocukken sürekli benle mutfakta vakit geçirmesine izin vermezdim. O kadar çok yanımda eteğimde tutmazdım çocuğumu.
Aslında düşünüyorum her tür istediği oyuncaklarda alındı; tabanca, tren yolu, araba seti, hayvan setleri hepsini istedi çocuğumuz, biz de aldık, hepsiyle oynadı aslında. Ne isterse aldık. Paten, bisiklet, atari, tablet hepsini.
En önemli hatamız bu 4 artı 4 eğitim sisteminden kaynaklı oldu. Çünkü anaokuluna gitmeden direk birinci sınıfa başladılar. Çok bocaladılar ikiz oldukları için, tabi biz de bocaladık.
Hüseyın Bey; ‘’özgüven eksikliği’’ var diyor ve bence direk birinci sınıfa başladığı için oldu bu durum. Öğretmenleri hep ‘’bunlar küçük başladı, geriden geliyorlar, anaokuluna göndermeden ilkokula başlatmışsınız’’ diyerek sıkça fırça attı bana, ben de çocuklara sıkça fırça attım, ne yalan söyleyeyim çok baskı kurdum.
Yaşıtlarıyla araları açılmasın onlardan geri kalmasınlar diye üzerlerine çok gittim, çok kızdım; salak mısınız siz, ezik misiniz diye çok baskı yaptım, dayak bile attım yetişemeyeceksiniz sınıftakilere diye. Bence o en büyük hatamız bunlar oldu. Arkadaşlarıyla kıyaslama yaptım hep, onun dışında inanın düşünüyorum başka hata bulamıyorum.
Nerde hata yaptık diye çok çok düşünüyorum şimdilerde İklim Hanım.
Serpil hanımcığım konuşmaya başladığımızdan beri ‘’Babamız melek gibiydi ben çok serttim, çok bağırırdım’’ dediniz, sizce bu bir hata değil mi? Melek gibi bir baba değil otorite kuran bir baba, dominant olmayan sevgi dolu bir anneye ihtiyaçları var çocukların; şefkat anneden kurallar, otorite babadan olmalı diyor uzmanlar. Oysa sizin ailenizde her tür ihtiyacı karşılamak sizdeymiş; tüm konularda izin alma, onaylanma, kontrol, para ve harçlık meseleleri, kurallar, bağırmak çağırmak sizdeymiş. Baba da etkisiz eleman, akşamdan akşama gelen misafir gibi. Yanlış anlamadım anlattıklarınızı değil mi? Lütfen düzeltin beni.
Aynen öyle İklim hanım çok güzel özetlediniz, bizim evde işler aynen böyleydi. Dahası da var.
Babayla hiçbir konuda yüz göz olmadıkları gibi hiçbir konuda yüz yüze bir tartışmaları ya da ters düşmeleri de olmadı çocukların, çünkü baba en zor isteklerini bile yerine getirdi. İstekleri hiç bitmezdi çocukların, en pahalı oyuncakları isteyen çocuktu oğlum ve babamız hiç ikiletmezdi, çok çalışırdı. En marka giysiler yedi yaşından beri hayatımızdaydı. Çocuğu hiçbir istediğinden mahrum bırakmadı ve bir tokat bile atmadan sesini yükseltmeden büyüttü. Ben öyle değilim. Sinirlendirdiklerinde tokat atıp bağırıp çığırmışlığım çok oldu, dayak çok değil ama bağırmak, azarlamak sık yaptığım şeydi. Tabi son 2 yıldır zaten şiddet kalktı ama evde hep bağırgan bir anne var.
Evde çalışıyorum, çalışan ailelerin çocuklarına bakıyorum, aile bütçesine katkı sunmak için. Bunun payı büyük tabi hep evdeyim, o yüzden iç içeyiz çocuklarla.
İlk nasıl fark ettiniz ya da oğlunuz mu size açıldı?
Ben fark ettim, iki yıl önceydi. Çarşıya pazara çıkınca insanlar bir tuhaf bakmaya başladı çocuğuma ve çoğu zaman onu kız çocuğu sanıyorlardı. Çok rahatsız oluyordum. ‘’Güzel kız sen ne istersin’’ diye sordu bir keresinde mesela garson sipariş alırken. Ben hemen yakışıklı çocuk demek istediniz sanırım, o bir delikanlı çünkü diye düzetme ihtiyacı duyuyordum.
‘’Neden kız gibi davranıyorsun, sinir oluyorum senin bu hareketlerine’’ dedim bir gün, çok sert bir tavırla. Ağlamaya başladı oğlum, boynuma sarıldı ‘’anne ben hastayım ve bunun tedavisi yok, böyleyim işte, sen niye beni böyle sevmiyorsun’’ dedi. Çok afalladım, çok acıdım, ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım. Hiç beklemediğim bir tepkiydi.
Ben 45 yaşındayım çevremde hiç bu konu konuşulmamış, hiçbir şey bilmiyorum. Bu tarz şeyleri ne görmüşüm ne duymuşum, akraba veya eş dost çevremde şakası bile edilmeyen bir konu bu. Örfümüzde âdetimizde görülmüş şey değil.
Hal ve hareketlerin değişiyor, dikkat çekiyorsun, hep kızlarla gezdiğin için oluyor, düzelt kendini diyebildim. Başkaca bir şey de anlamadım zaten, hele öyle LBGT falan hiç canlanmadı kafamda, bakın şimdi bile söyleyemedim düzgünce harflerini bile.
Zerre aklıma bu işler gelmedi. Meğerse o bunu kabullenmiş bile. Ben sürekli uyarırdım ergenlikten beri hareketlerine dikkat et diye kaç defa rahatsızlığımı söyledim ama benim anlayacağım şekilde bir açıklama yapmadı.
Neydi o hareketleri sizi uyarmaya iten, rahatsız eden?
Çok fazla el hareketiyle konuşuyordu, mimikleri çoktu, kıvırarak yürürdü, bazen çok aşırı kibar davranışlar yapardı. Apartmanda, okulda, kızlarla bir saatten fazla vakit geçirsin direk daha abartılı oluyordu bu halleri.
İşte o gün telefonunda arkadaşlarıyla mesajlaşırken yakaladım. Bu konuları yazışıyorlardı. Zaten çocukluktan beri kız arkadaşları daha çoktu onlarla oynamayı seçiyordu, samimi olduğu bir erkek arkadaşı yoktu.
Serpil hanım geç bir farkındalık yaşamışsınız, aslında çok fazla sinyal vermiş çocuğunuz ama siz sanırım gözünüzle görmeden konduramamışsınız, o açık seçik mesajları okumak ne hissettirdi size?
Çok büyük hayal kırıklığı yaşadım öğrendiğimde, yıkıldım aslında ama hayatta kalıp savaşmaya çalışıyorum, ona yön vermek için ayakta olmak zorundayım, yıkılmaya hakkım yok ki. İçim çürüdü, ciğerim yandı günlerce ateşler içinde yandım.
En yakınlarımla bile yani hiç kimseyle paylaşamayacağım korkunç sırrım vardı artık. Düşünsenize başka kimsenin duymasını asla istemediğim bir büyük sorunum vardı. Yaşamım bundan tedirgin olarak geçecekti. Son nefesime kadar bu endişe ile yaşamaya mahkûm olmuştuk eşimle.
Görüştüğüm herkeste olduğu gibi Serpil hanımda da deşifre olma korkusu hat safhadaydı. Bu korku zaten ilk etapta farkındalığı etkileyen. Yani çocuklar sıkıntılarını içsel karmaşalarını ailenin gözüne gözüne soksalar bile korkudan yüzleşmemek için irdelemiyorlar.
Oğlunuzun kendi hikâyesi nasıl anlattı size, kendi içinde yaşadığı farkındalığı o ne zaman ve nasıl keşfetmiş?
Hüseyin hocaya da bana da anlattığı hikâye aynı. İlk defa ortaokulda bir erkek çocuğunu çok beğenmiş takıntı haline getirmiş ama sonra sevgilisi olduğunu öğrenmiş ve çok yıkılmış. Çok acı çekmiş. Neden ben bu çocuktan bu kadar hoşlanıyorum, ona aşk duyuyorum diye çok merak etmiş.
Kendi kendine ben böyle miyim, şöyle miyim diye sorgulamış internetten. Araştırmaya girişmiş ve LGBT ile tanışmış. Onlardan bilgi almış ve öyle olduğuna ikna olmuş. Bence internet çocuğu etkisi altına almış. Böyle doğduğuna inanıyor, bu konuda çok iddiacı, hatta hiç değişmeyeceğine inanıyor, terapinin işe yarayacağını düşünmüyor, benim isteğimle gidiyor.
O mesajları okuduğunuz güne geri dönelim Semra hanım. Ne yaptınız o gün?
Bu kadar aleni yazışmaları okumanın paniğiyle hemen babasını eve çağırdım.
Ben yakaladım, ortaya çıkardım, babasına duyurdum diye bana ‘’hayatımı mahvettin’’ diyor. Baba benden öğrendi, o yüzden çok tepkili. Öfke saçtı bana babası gelene kadar.
Sırf ben söylediğim için doğru bulduğu bir şeyi bile yapmaz, inatlaşır benle çünkü babaya bu olayı duyuran olduğum için artık eskisi gibi değil bana karşı tavırları. Düşman gibi. Didişiyoruz. Ak dediğime kara diyor.
Ne yaptı babası durumu ona ilk söylediğinizde?
Eşim ilk öğrenince şok oldu. Üç saat odasına kapattı kendini düşündü tarttı herhalde. Sonra oğlumuzla konuştu sakince sordu ona; doğrumu annenden duyduklarım diyerekten. İtiraz etti tabi, asla itiraf etmedi babaya. Yazışmaları gözlerimle okumuş olsam da babaya karşı beni yalanladı. Tabi gördüğüm mesajları da silmiş. Tertemiz etmiş telefonunu.
Ben başka kime söyledin, kime yazdın, kim biliyor bu konuyu çevremizden diye üzerine yürüdüm. Şiddet göstereceğimi düşündü. O zaman az da olsa konuşmaya, itiraf etmeye başladı.
O gece babası bana göre daha mülayimdi, her zaman olduğu gibi asla otorite göstermedi. Ben kimse bilmeyecek duymayacak dedim, çok sert biçimde. Sonra ailecek hep birlikte konuşup yıpranmamak için evimiz dışında kimseye söylenmeyecek bu iş diye karar aldık.
Ertesi gün bulunduğumuz ilde ergen psikoloğuna götürdük. Oda yüzümüze pat diye ‘’çocuğunuz eşcinsel olduğunu savunuyor, bunu kabul etmelisiniz, bu bir cinsel tercihtir, kendisi tercihini kullanıyor saygı duyun’’ dedi.
O an bu duyduklarımızın bizi nasıl çarptığını anlatamam size. Derman bulmaya gidip, buz gibi cevaplar alınca sudan çıkmış balığa döndük. Neyse bu şok olma kısmını tahmin edersiniz siz İklim hanım çok dinlemişsinizdir. Asıl vahim olanı çocuk bu söylemden yüz buldu. Şimdi hala papağan gibi aynı sözleri tekrar ediyor. Aslında cinsel seçiminden emin olacak yaşta değil. Bir sürü etken var. Bir sürü dışardan edinilmiş kirli bilgi ve algı altına alınmışlık var çocuğun üzerinde. Yani sağlıklı bir düşünmeyle ruh haliyle aldığı bir karar değil.
Sonra işte aldım oğlumu hastaneye götürdüm; hormon testi ve yapılması gereken tüm diğer tersleri yaptırdım ama sonuçlar normal çıktı. Kendisi de yanımdaydı öğrendi işin sadece psikolojik olduğunu. Ben araştırmaya devam edince Hüseyin beyi buldum, başka şehir de olmasına rağmen hemen götürdüm oğlumu ama o ilk psikoloğun verdiği tepkiyi kendine o kadar kalkan edindi ki şimdi bu önyargısını yıkmak çok zor oluyor.