Gönderen Konu: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ  (Okunma sayısı 9065 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« : 18 Mayıs 2011, 01:28:00 öö »
EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK ; ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
    Artık eğilip toplamak istiyorum parçalarımı, çok geç olmadan.. Uzunca geçen yılların biriktirdiği hüzünlerin, gözlerime çektiği ümitsizlik perdesini yırtıp, kendimden yeni bir ben oluşturmak için çıktığım bu yolculukta, bana rehberlik edecek Hüseyin Bey’e şimdiden sonsuz teşekkürler..
    Yaratılış gereği bazı anormal durumlar, insan yapısına tamamen zıttır. Ayrıca insan fıtratına ters düşen bu duygu ve hisler, daha hayattayken vicdanda kara bir leke bırakır. Hayatı çekilmez bir azaba kalbeder. Tıpkı eşcinsellik sorununun, tüm yaşamımı durma noktasına getirdiği gibi. Gel-gitlerle anlamını yitiren hayatım, her geçen gün daha katlanılmaz hale geliyordu. Yakın zamana baktığımda bi türlü kabullenemedim eşcinselliği. İnsanın kendine bile itiraf etme cesaretinde bulunamadığı bu duyguyu, uzunca bi süre bastırdım. Hep geçiştirdim. Aklım bana oyunlar oynuyordu. Hemcinslerime duyduğum ilgi, bazen normal geliyordu nedense. Oysa erkeklere duyduğum aynı ilgiyi, neden kızlara da duyamıyordum. Hayaller ve rüyalardaki tasavvurlar, neden hep erkek suretlerinden ibaretti. Sanki eşcinsel dürtülere istediğim gibi yönveririm düşüncesi, uzunca bi süre beni meşgul etti. Beni hep başladığım noktaya geri getirdi. Bu kez sil baştan emin adımlarla, geleceğe daha sağlam basmak için terapi almaya karar verdim. İlkinde bende endişeliydim terapi için. Ama boş kuruntularımın sonuçsuz çıktığını gördüm. Hatta vakit kaybetmeye ramak kalmıştı. Okuduğum bir kitapta aynen şu sözler yazılmaktaydı: “EĞER HEKİM HASTAYA HASTALIĞININ TEDAVİSİ OLMADIĞINI SÖYLÜYORSA, BU HEKİMİN EĞİTİMİNDE VE GEÇMİŞ DENEYİMLERİNDE BÖYLE BİR BİLGİNİN VAR OLMAMASINDAN KAYNAKLANIYORDUR. BUNUN ANLAMI TEDAVİ YOK DEMEK DEĞİLDİR. EĞER BU HASTALIĞI YENEBİLMİŞ TEK KİŞİ BİLE VARSA, BU İNSAN BEDENİNİN BU HASTALIĞIIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİ ANLAMINDADIR.” Şimdi bu temsili, tevil yoluyla eşcinsellik meselesine göre uyarladığımızda. Ne alakası var derseniz. Benim yorumum şöyledir: Eşcinsellikten kurtulmak imkansız, boşuna uğraşma v.b tepkileri bende aldım. Madem Hüseyin Hocamın böyle bir tecrübesi var. Ki iyileşenler, bunun kanıtı. O halde dünyayı kendime neden zindan edeyim ki. Cüzi bir istekle başlanan tüm arayışlar, Allahın yardımıyla neticesiz kalmayacaktır. Benim içinde öyle başladı..
   Terapiye gitmeden 3 ay önce hayat hikayemi şöyle kaleme almıştım. (İlk terapideki gelişmeleri daha sonra yazacağım.)
   …. Şehrinde doğdum ve büyüdüm. 5 çocuklu bir ailenin 4. çocuğuyum. Sürekli ev değiştirmekten dolayı doğduğum mahalleyle ilgili pek anımı hatırlamam.. Babam kiracı olduğumuz aynı mahalleden birkaç sokak ötede, tek katlı bir ev satın almıştı. O zamanlar 5 yaşımdaydım. Bizim en küçüğümüz olan kız kardeşimde burda doğmuştu. Doğumundan sonra kardeşime olan ilgim biraz farklı gibiydi. Küçük olduğum halde, ufak tefek işlerde anneme yardımım dokunurdu. Kardeşime ait çamaşırları kuruduktan sonra toplar, bir güzel katladığımı dün gibi hatırlarım. En büyüğümüz olan ablamda okula gidiyordu. Ablam benimle yakından ilgilenir, banyo yapmama kadar birçok ihtiyacımı giderirdi. Anneme de yapacak pek iş kalmazdı. Ablam evcilik tarzı oyunlarda beni de yanına alırdı. Çokta hoşuma giderdi. Hele cindey bebeğiyle oynamak ayrı bi keyif verirdi. İlgimi çeken ablam ve kız kardeşim olmuştu. İkisi arasında mekik dokuyordum. O dönemde abilerimin bana olan ilgilerini pek hatırlamam. Ablam, annem gibi bakardı bize. Kız kıza gittikleri pikniklere, beni de götürmeleri için can atardım. Sığınağım olan emniyetli tek yer, kızların arasında bulunmaktı. Kendime rol model olarak ablamı seçmiştim. Bir keresinde hiç unutmam. Ablamın önlüğünü giyip dışarı çıkmıştım. Bazı yakın akrabalarımız bana çok gülmüşlerdi. Daha bazı şeyleri anlayacak yaşta değildim. Gülmeleri tuhafıma gitmişti bu yüzden. Çocukca sırf hoşuma gittiği için giymiştim.
    Yeni taşındığımız evde, erkek arkadaşım olmamaştı. Ben sadece komşumuzun kızıyla tanışmıştım. Çünkü vaktimin çoğunu ablamla geçirmiştim, doğal olarak aynı cinsten birini bulmuştum. Her türlü oyunu onunla oynardım. Nihayet 7 yaşında okula başladım. Yine tek kız arkadaşımla okula gider eve beraber gelirdik. 3-4 gün sonra okula gitmemeye karar verdik. Bir yıl öyle geçti. Sonra tekrar okula yazdırıldım… O dönemde ve daha öncesinde birkaç erkek yaşıtımla, cinsel bir deneyim yaşamıştım. Arada sırada köye giderdik.  Yaşıtlarımla çok güzel vakit geçirirdim. Bir gün arkadaşla yalnız kaldık. Sözde güreş tutacaktık. Kıyafetleri çıkartmadan birbirimize sürtünüyorduk halbuki. (Bunları zihinleri bulandırmak için anlatmıyorum. Umarım anlarsınız.)
6. sınıfa gidiyordum.  Samimi arkadaşım pek yoktu. Daha doğrusu bana uygun bi arkadaş yoktu. Sonra sınıfa yeni bi çocuk gelmişti. İkimizin de ortak özelliği çoktu. Onunla çok iyi arkadaş olmuştuk. O da benim gibi erkeklere pek sıcak bakmıyordu. Sınıfımızda bulunan erkekler de durumu çoktan kabullenip bize kız, karı gibi kulpları takmıştılar bile. Bu lakaplarla bana seslenmeleri benim kanımı dondururdu. Onlara tüm kinimi kussam bile, herşey kaldığı yerden devam ediyordu! Farklı hislere sahiptim. Bizde erkektik ama sanki aramızda diğerleriyle dağlar kadar fark vardı. Bize lakap takanları kafamda vahşi ve ucube yaratıklar olarak hayal ederdim!.. Arkadaşım  A. la harıl harıl ders çalışırdık. Çünkü en yüksek notları biz almalıydık. Arkadaşım benden çalışkan olduğu için de onu kıskanırdım. Beraber takılırdık, top oynamazdık. Erkeklerin yapmış olduğu şeyler, bizim aktivitemizin dışındaydı. Hep sınıftaki kızlarla beraber, gerek okulda, gerek okul dışında ip atlardık. Bu bir mecburi ihtiyaç gibi olmuştu. Bu yüzden kızlar tarafından sevilirdik. Herşeylerini bizimle paylaşırlardı.. Mahalledi ki durumumun okuldan geri kalır yanı yoktu. Çevrede ki yürüyüşüm, konuşma tarzım ve top oynayışım v.s. gibi durumlar arkadaşlarıma farklı geliyordu.  Onlarda bana “kız gibisin” derlerdi. Ben her defasında redderdim ama bu üstüme sanki etikenlenmişti. Oysa hiç farkında olmadan bu hareketleri yapıyordum. Artık mahalle arkadaşlarımla da arama mesafe koydum. Bu durum onların daha çok hoşuna gitti. LAFLAR ARTIK BIÇAK GİBİ SAPLANIYORDU BEDENİME. Beni her gördükleri yerde kız gibisin laflarıyla aşağılamaları beni hepten içime kapanmaya sevketti. Aslında geçmişin izleri hala üzerimde hiç kaybolmadı ki.. Bi yerden geçerken konuşulan sözleri, sanki benimle alay edilir gibi söylendiğine kendimi inandırmam, bunun bir sonucu olsa gerek (hatta şimdi bile).. Bunu şu anki ruh halim yansıtamaz. EZİLMİŞLİĞİN, UTANGAÇLIĞIN O ANKİ DURUMU ANCAK GEÇMİŞE YOLCULUKLA ANLAŞILABİLİR. ALLAH KİMSEYİ BUNUNLA İMTİHAN ETMESİN. HERGÜN AYNI KABUSLA UYANIRDIM. HERKESİN DİLİNE SAKIZ OLMUŞTUM. BENİM SUÇUM NEYDİ?? CENABI ALLAH BENİ DE BÖYLE YARATMIŞTI. BEN BU UZUVLARI SİPARİŞ VERİPTE KENDİ KENDİME TAKMADIM Kİ. Sesimin inceliği, gözlerimin kızlara benzemesi bunların başlıcasıydı. Hatta o aralar bunalıma girdim, intihara bile kalkıştım. Bu yük artık çok ağır geliyordu. Bazı takıntılar, o zaman bende gün yüzüne çıkmıştı. Dışarıya çıkmaz oldum. Dış dünyadaki acımasız hayattan kaçtım, asosyal bir yapıya büründüm. Etrafıma kalın duvarlar ördüm. Evde de rahat bırakmadılar, abilerim tarafından dayak yediğim çok oluyordu. Bir hizmetkar gibi her dediklerini yapmak zorundaydım, bu da ağrıma gidiyordu. Bunun için hayat hem içerde, hem dışarda zehir oluyordu. Birilerinden azar işitmemek için azami itina gösterirdim. Sesim çıkmamaya başladı. İnsanlarla diyalog kurmaktan acizdim. Sırf alay geçmesinler..
   8. sınıfa geçince herşey daha çok karmaşıktı. Sınıf öğretmeni erkekti, onu çok seviyordum. Belki sevgi ve şefkatten yoksun olmam, hocaya gösterdiğim ilgiyi daha çok artırıyordu. Bu başka bi ilgiydi, aşık olmuştum sanki. Onu her gördüğümde heyecanım doruğa çıkıyordu.. Bu dönem de beni etkileyen olay hala zihnimde taptaze. Rehberlik dersinin olduğu gündü. Bir hocamız koridorda bana ve arkadaşıma cinsel bir probleminiz var mı diye sordu. Ardından mastürbasyon yapabiliyormusunuz gibi sorularla canımızı yaktı. Sonra bu hocaya cephe aldık. Sınıf hocamız durumu bilmiyordu. Aramızdaki sorunu çözmek için hocayı sınıfa davet etti. O an pim koptu. Bana ve arkadaşıma bunların normal şeyler olduğunu söyledi. “Ot gibi” yaşıyorsunuz , herşey ders çalışmaktan ibaret değil dedi. Aynı kız gibisiniz ifadesini kullandı. Artık hiç bişey duymuyordum, bu sözden sonra içimde biriktirdiğim acılarıda katarak, hıçkıra hıçkıra ağladım. Tenefüs olduğunda dahi acımasız takılmalar, devam ediyordu.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #1 : 18 Mayıs 2011, 01:28:48 öö »
   .. OKS’ ye girdim, hiçte hazırlanmamıştım.Böyle bi sınavdan haberim dahi yoktu. Düz liseye kaydımı yaptırdım. Ergenlik dönemine yeni girmiştim. Cinsel dürtüler bu dönemde ortaya çıktı. Okuldan arkadaşlar nasıl mastürbasyon yaptıklarını anlatırlardı. Pornografi adı altında bir takım şeylerle yeni tanışmıştım. Bunlar pek beni etkilemedi. Çünkü erkeklere olan ilgimden başka arayışlara girmiştim. Bu sırrı kimseye de açamazdım.  Gözümü  karizmatik, yakışıklı erkeklerden alamazdım. Benim esirimmiş gibi onları göz hapsine alırdım. Derslerimi de ihmal etmezdim. Egoist bi yapım vardı. Tüm iyi notları ben almalıydım düşüncesi içimi yiyip bitirirdi. Bu mükemmellik takıntımın tohumları o zaman atılmıştı.
   Yaz tatili geldiğinde daha önceki yıllarda olduğu gibi Kuran kursuna giderdim. Büyük bir şevk ve heyecanla yeni şeyler öğrenmek için gayret gösterirdim. Dindar bir ailenin çocuğuydum nede olsa. Üstelik babam ve annem de dini eğitim için bizi camiye gönderirdi. Ancak hiç farkına varamadılar. Asıl eğitimin aile eğitimi ile başlandığına..Annemin okuma –yazması yoktu,  babam ise lise mezunuydu. Daha ilköğretime giderken, babam bizden çok uzaktaydı. Çalışmak için yurt dışına çıkmıştı. Tam da babalık duygusuna ihtiyacım olan zamanlardı. Koskoca 5 yıl ayrı düştük babamla. Bu yüzden bazı hisleri tadamadan büyüdüm. Annem baskıcı bi kadındı. Elalemin lafına çok riayet ederdi. İşte birinin lafıyla, abimi nasıl feci bir şekilde dövdüğünü hiç unutamam. Annem abimlere baskı gösterdikçe, onlarda bize aynı muameleyi yaptılar. Anneme sorsan neden böyle yaptın. Diyecekki, elalem çocuğunu dövüyor bişey olmuyor da ben dövünce mi iş değişiyor. Annem izzetini korurdu, kimseye boyun eğmezdi. Bunları sessiz notalar halinde söyleyebilirim sadece. Büyümüş olsam dahi benim fikirlerim hep sönük kaldı. Bana ait kararlarda bile kendi fikrim sorulmadı.. 
  Lise 2. Sınıfa geçmiştim. Bu dönem benim ve ailem için bir dönüm noktasıydı. Ergenlik döneminde insan biraz daha asi ve ele avuca sığmaz oluyor. Olaylar karşısında beyan ettiğim fikrimin, tartışılmasına bile tahammül edemezdim. Bir kompleks kirizine girer, şunu içimden derdim: beni kimse anlamıyor. Bunu hala savunuyorum. Gölge olmayıda başaramadılar, beni anlamaktan aciz olanlar. Umarım benliklerini tatmin etmişlerdir.. Yeni bir dönem başlamıştı. Daha tehlikeli, üstelik kendime hakim olamıyordum artık. Bu ruh bu bedene çok ağır geliyordu. Patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Kendimi tanımak imkansızdı. Allaha inancım vardı. Namazda kılardım. Ama eşcinsel dürtülere karşı mücadele edecek takatim kalmamıştı. Gerçi engel de koymamıştım. Sınıfta yakışıklı biri vardı. Gözümü ondan alamıyordum. Çok geçmeden arkadaş olmuştuk. Onunla bi yediğimiz ayrı gitmezdi. Resmen aşık oldum, okulda dersanede zaten beraberdik. Adını ne koyarsanız koyun, onu herşeyden kıskanırdım. Bazen muhabbet kızlara gelirdi. Z. Arkadaşım işte şu kıza çıkma teklifi ettim, derdi. O zaman suratımı asar, kaprisimden onunla bi süre konuşmazdım. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali.. Onunla maceram şöyle gelişti: aynı sırada otururduk. Ara ara şakalaşmalar olurdu. Elle yaptığımız şakalar karşılıklı olarak devam ediyordu. O daha çok baskın geliyordu. Bu oyun bendeki hisleri daha şiddetli hale getirdi. Hele bir gün beni öpmesi bunun son noktasıydı. Bu oyunun gerçeğe dönüşmesini tüm varlığımla istiyordum. Ne yalan söyliyim, elimden tutup götürse hayır demiyecektim. O derece şiddetli bir duyguya sahiptim. Allaha şükürler olsun. İğrenç bir tablonun parçası olmadan, Allahım beni bundan muhafaza etti.. Bu dönemin sonuna doğru ailevi bir durum patlak verdi. Babam yaptığı işlerden dolayı parasını alamamıştı. İflasın eşiğine gelmişti. Çok geç olmadan amcalarımın işgüzarlığı nedeniyle, tüm malımızı da kaybettik. Yakın akrabalar, sanki akbaba gibi son parçalarımızı da kapışmak için üstümüze üşüştüler. Annemin ağlaması yüreğimi dağlamıştı. O anı her hatırlayışım da derin üzüntülerim tekrar su yüzüne çıkar. Ben zaten umudunu kaybetmiş ruhsuz bedenimle ortalıkta dolanmaktaydım. Babam çok merhametliydi; ama işini yaptığı kimseler, ona ihanet etti. Her neyse… Bu ve başka sebepler yüzünden İstanbul’a yerleşmeye karar verdik. Bu olaylar okulun yarıyıl tatiline denk gelmişti. Burda kaldım. Bir yalnızlık daha eklenmişti. Neyse ki hayat devam ediyordu. Okul, ev, dersane arasına sıkışmış bir hayatım vardı. İçimden bişey yapmak gelmiyordu. MATEM HAVASINA BÜRÜNEN Bİ HAYAT. BAZEN ACI GÜLMELERİM BİLE AĞLAMALARA KALBOLURDU. NE ÇARE SORULAR DEVAM EDİYOR. AMA ÇÖZÜMLER UMUTSUZLUĞUN BİRER PARÇASIYDI. EŞCİNSELLİĞİN, İÇİME ATTIĞI ŞER TOHUMLARI ÇOKTAN FİLİZLENMEYE BAŞLAMIŞTI.. Dönem sonunu iple çekiyordum. Bir an önce okul bitsin istiyordum. Aileme kavuşma özlemiyle yanıp tutuşuyordum… Ve o çok görmek istediğim İstanbul’u da umutsuz gördüm. Karamsarlığım ona da sirayet etmişti ne. En sevdiğim arkadaşımdan da ayrı düştüm. İst. gelişimizi annem bi türlü kabullenemedi. Haklıydı çünkü kurulu bir düzenimiz vardı. Oysa şimdi herşey sil baştan. Yapılan hataların faturası hep babamın üzerine kalıyordu. Sürekli kavga ve tartışmlar evden hiç eksik olmazdı. Amcalarımın bizi dolduruşa getirmesi, beni hepten kafa karışıklığına sevkediyordu.. annem acısını dışa vururdu, babamsa içine akıtırdı. Onlara göre herşeyin suçlusu babamdı. Belli ona da ağır gelmişti. Hangi baba kaldırır ki bu durumu. Kendi çocukları bile onu suçlayıp kırıyorsa, başka ne beklenir ki. Bu onun içini kemirip durmuştu. Bunlar bir hastalığın habercisiydi. Yıllar sonra doktorlar babama epilepsi hastası olduğunu söylediler. Zaten bunun öncesinde ölümcül bir nöbet geçirmişti. Depresyon ilaçlarını kullanmaya başladı hala devam ediyor. Bu yakın zamanda yaşandı..
   O zamanki durumuma gelince ilkinde okula alışmak biraz zamanımı aldı. Yeni bir çevre yeni arkadaşlar derken. Utangaçtım kimseyle konuşamıyordum. Sanki konuşursam kelimelerim dağılır toparlayamazdım. Bir kaç sebepten dolayı böyle oluyordu;
-Özgüven eksikliği.
-Köy ağzıyla konuşmam. Aksanımın çok kötü olması
-Şu ana kadar hep birileri tarafından aşağılanmam..v.s gibi durumlar korkularımı da beraberinde getiriyordu. NEDENSE BARDAĞIN HEP BOŞ TARAFINDAN BAKIYORDUM. ASLINDA HAKSIZ DA DEĞİLDİM. GEÇİRDİĞİM DÖNEM ÇOK ZORDU. RUH SAĞLIĞIM BOZULMUŞTU. SÖYLEME CESARETİNDE BULUNAMADIĞIM SÖZLERİ ANILARA HAPSETMİŞTİM. BÖYLE YAZMAKLA ACIMI DİNDİRSEYDİM. TONLARCA SAYFAYA HALİMİ ARZUHAL EDERDİM. İÇİMDEN ÇEKİP ÖYLECE BİR KÖŞEYE OTURURDUM. BOŞA GİTMESİN DİYE HAYATLA DALGAMI GEÇERDİM. AMA HERŞEY İÇİN ÇOK GEÇ.. BEN ŞUNA İNANDIM. “İNSANLAR ZULMEDER AMA KADER GÜN GELİR ADALET EDER.” HEP KENDİMİ SUÇLADIM, HÜSEYİN BEYİN FORMUNA BAKMADAN ÖNCE. ANLADIM Kİ MESULİYET SADECE BANA AİT DEĞİL. BU YÜZDEN HATALARI BAŞKALARINA DA TAKSİM ETTİM.
  ..Önümde ÖSS vardı. Buna da hazırlıksız yakalandım. Sadece okul dersleriyle ilgilendim, başarılı da oldum. İyi bir sonuç alamadığımdan seneye erteledim. Dersaneye gidiyordum. Elden geldiğince ders çalışmaya gayret ettim. Sınavda hedeflediğim puanı yine alamamıştım. Nihayet 3. girişimde  ……. Mühendisliğini kazandım. İstediğim bölüm olmasa da gitmek zorundaydım. Çünkü bu son şansımdı. Böylece üniversiteye adım attım. Cemaatte kalmaya karar verdim. Herhalde hiç pişman olmayacağım tek mantıklı kararımdı. Emniyet ve selamet açısından bura bana çok uygundu. Risale-i Nurlarla burada tanıştım. (Bilmeyen olabilir belki, Bediüzzaman Said Nursinin eserleri..) Meğer imani meselelerde ne çok sorunlarım varmış. Dindar bir ailenin çocuğuydum. İnancım vardı ama tamamen taklitten ibaretti. İnancımla ilgili bazı şüpheleri, kitap okuyarak gidermeye çalıştım. Manevi olarak daha donanımlıydım. Tabi bunu övünmek için demiyorum. Şuna gelmek istiyorum: O zaman eşcinsel hisleri biraz daha frenleyebiliyordum. Bazen hislerin kaybolduğunu dahi anlayabiliyordum kimi zaman. Neden böyle olduğu bende saklı kalsın. Farklı manalar çıkabilir, o yüzden o kapıyı şimdilik kapalı tutalım. Yine de gel-gitler olmuyor değildi. Şu söz benim ışığım olmuştu: “ Kısa zamanda az bir lezzet için ebedi hayatını mahvetmek, ehli aklın karı değil.” Ama insan, hep aynı ruh haline sahip değil. Allah tarafından imtihan ediliyoruz. Anladım ki eşcinsellikte, benim için büyük bir imtihanmış.(Tabi terapi yazılarını okuduktan sonra.) LUT KAVMİNİN BU SEBEP YÜZÜNDEN HELAK EDİLDİĞİNİ KURANI KERİMDEN OKUMUŞTUM. BİŞEYİ BİLMEKLE, AMEL ETMEK ARASINDA BÜYÜK BİR FARK VAR. PEKİ  BUNUN BÜYÜK GÜNAH OLDUĞUNU BİLDİĞİM HALDE, NEDEN ETRAFINDA PERVANE OLUYORUM. ŞUNA GELECEĞİM; ŞU ATIP TUTANLARA. EN ÇOKTA CAHİL DİNDARLARA SÖZÜM. CENNET VE CEHENNEMİ KENDİ İNSİYATİFİ ALTINA ALANLARA.. DÜŞEN KARDEŞİN ELİNDEN TUTMAK YERİNE, BİR  TEKME DE SİZ VURDUNUZ. BU DURUMDA OLANLARI AFİŞE VERİP, YARGISIZ İDAM BİLETİNİ ELLERİNE TUTUŞTURDUNUZ! SİZİN GİBİLERİ ANCAK ATEŞ TEMİZLER, GİRİN CEHENNEME DEDİNİZ. OYSA ALLAH HANİ HER GÜNAHI BAĞIŞLAYICI VE AFFEDİCİYDİ. SİZ NECİ OLUYORSUNUZ Kİ ALLAHIN RAHMETİNDEN, İNSANLARI MAHRUM BIRAKIYORSUNUZ!! BIRAKIN DA HERKES HESABINI MAHKEME-İ KÜBRADA ALLAHA VERSİN!! EŞCİNSELLİĞİ KABUL EDENLER OLABİLİR YADA ÇIKMAK İSTİYOR, ÇIKAMIYOR BELKİ BU BATAKLIKTAN. AMA PEKİ KABUL ETMEYENLER. BUNUNLA HAYATINI KESİŞTİRMEK İSTEMEYENLERİ NE YAPACAKSINIZ. YOKSA BUNU MU DERSİNİZ: KURUNUN YANINDA YAŞDA YANAR. DAR KALIPLAR, DAR GÖRÜŞLER BUNLAR. HERŞEY SİZİN BİLGİLERİNİZDEN İBARET DEĞİLDİR. UMARIM BÖYLE DÜŞÜNENLERİN KULAKLARI ÇINLAMIŞTIR.
     ..Geçtiğimiz günlerde bunalımın eşiğine geldim. Ahlaksız düşünceler ve hayaller alıp başını gitmişti. Titriyordum, aynada yüzüme bakıp bu sen olamazsın diye haykırıyordum. Oysa herkes beni masum, saf, ve temiz biliyordu. Konuşma aralarında bastığım kahkahalar, hepsi sahtemiydi! Ya da yalnız kaldığımda, bunun imtikamını almak isteyen ahlaksız dürtülerin, birer oyunumuydu! Nefsim aklıma ve kalbime galip gelmişti. Ben öyle gay videolarını izleyen biri değildim. Bir kereden ne çıkar diye baktım. Onun akabinde birkaç gün boyunca yemek yiyemedim, iştahım kalmamıştı. Bunu böyle takip eden birkaç daha maceram olmuştu. Bu geçen yıl yaşanan bir hadiseydi. Herşey daha berbad oluyor. Bu durum okul derslerime yansıyordu. Uzun bir süre mücadele verdim. Taki bu son zamanlara kadar. Beni tahrik eden o kadar çok şey vardı ki. Kampüsteki çekici erkekler aklımı başımdan alıyordu. Ama onları görmeyince biraz daha hafifliyordu hislerim. Bazen yakın arkadaşlarına bile bu ilgiyi duyabiliyorsun. Çok ürkütücü. Bunların ardından duyulan suçluluk psikolojisi, bunun cabası. Ve yine internette gay sitelerine bakmaya başlamıştım. Evet 1 gram zevk veriyor ama ardında 1 ton elem, üzüntü ve keder bırakıyor. Tokat yemiş gibiydim. Sen müstahaksın diyordum içimden. Akabinde geriye kalan acılar, üzütüler, umutsuzluklar omuzuma çökmüştü. Yok mu bir çıkış yolu. Google’den gay psikolojisi, diye bişey salladım. İlk gelen siteyi tıkladım. Hüseyin kaçın beyin sitesiydi. Aslında eşcinsellikten kurtulma gibi bir derdim yoktu. Ömrüm boyunca bu durumda kalacağımı düşünmüştüm. Hala devam ediyor. Formda bi gezintiye koyuldum. Terapi süreciyle alakalı yazıları okudum. Mert arkadaşımızın yazısı beni çok etkiledi. (Terapiye gitmeme vesile olan kardeşim benim.)Yaşadıklarıma baktığımda birebir örtüşen, o kadar çok ortak nokta vardı ki. Gerçi bu durumda olan bizlerin çocukken geçirdiğimiz belli başlı bazı sebepler, çoğumuzu bu ikilemin eşiğine getirmişti. O gece hıçkıra hıçkıra ağlamak, içimde biriken yaşları boşaltmak istedim. Artık yalnız değildim. Benimle aynı durumu paylaşan başkaları da vardı. Çok garip bir duygu.. Sanki yüreğimde bir ferahlama hissettim. Herşey gibi bu da anlıktı. Aslında hemcinslerime duyduğum ilgiden kurtulmak istiyordum. Ama hep korkularım vardı. Aşağılanma kompleksiyle sürdürdüğüm hayatıma, bir yeni vaka, daha eklemek istemezdim. Sitedeki yazılar beni kendime getirdi. Kendimi tanıma fırsatı buldum. Cesaretimi toplayarak psikiyatri doktoruna gitmeye karar verdim. Biraz heyecan ve utangaçlık halimle doktorun karşısına nihayet oturdum. Çocukluğumla ilgili hiçbişey anlatmadım. Taciz oldu mu sorusuna olmadı, diye geçiştirdim. Kısa sürdü, bunun böyle olacağını kestirmiştim zaten. Özel bir hastaneye gitmemiştim. Maddi sıkıntılarım vardı. Doktor, bazen bu gibi durumlar saplantı olabilir dedi. Hemen bir kız arkadaş edinmemi tavsiye etti. Verdiği depresyon ilacını saf gibi kullandım. Bu ilaç final öncesi hayatımı kabusa çevirdi. Düzenim alt üst oldu. Saplantı yorumuna çok içerledim. Çünkü yaşadıklarımı sadece Allah bilir. Bazen hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim..
     “ALLAH BİZE YETER, O NE GÜZEL VEKİLDİR” . Kalbime hayat veren ayeti celile. Başka mahbublara ihtiyaç ne hacet.. Vesselam, sonra tekrar görüşmek umuduyla.                                                           

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #2 : 18 Mayıs 2011, 05:48:44 ös »
s.aleyküm.. İlk terapide bişeyler konuştuk. sosyallik, derslere çalışma ve zamanında gitme gibi.Sosyalliği biraz uzun bi alana yığmamız lazım. çünkü üniversiteye başladığımda kendime bazı sözler verdim. Daha önceki hayatımda yaptığım hataları tekrarlamak istemiyordum. Hata değilde insanların samimi olduktan sonra aşağılamalarını, kız gibisin laflarını kendime yedirmek istemediğim sonucunu çıkararak böyle bir karar verdim. daha önceki hayatım bunu isbat eder. birileriyle arkadaş olma korkusu var. o yüzden arkadaş çevremi cemaat içinde kurdum. cemaatte kalmam hasebiyle kızlarla da arama mesafe koydum. Eşcinsel olmamda diğer erkeklere olan bakış açımı değiştirdi, onlarla samimi olmak istemedim. aşağılanma komleksini sebep göstererek.. daha fazla acı çekmek beni kahredebilirdi. iki arada bir derede kaldım. sorum şu: ben sadece dini hassasiyetleri olan birileriyle arkadaşlık kurdum. Diğer muhabbetlere açık olmam için, ehli dünya dediğimiz eğlencelere düşkün, diğer erkek güruhundan arkadaşlık kurma zorunluluğu mu doğuyor. bunu da bilemem, dini inançlarım karşı çıkıyor. Tüm zevk ve eğlenceleri de geçtim. ben küfürlü bi ortamda bulunmaktan dahi ruhum sıkılıyor..ben biraz zor vakamıyım..NE DERSİNİZ??
 2. sorum ise şöyle: hani terapide cinsellik dünyasını tamamen ortadan kaldırmak istediğimden bahsettim. ne normal bi ilişki nede gay ilşkisi yani nötr olmak istiyordum kısacası. sonra düşündüm de sizede hak vererek hiç bişey ortada ve kararında kalmıyor.. günün birinde mutlaka bir tarafa iltihak eder. bu zaten Allahın koymuş olduğu kanunlar çerçevesinden de baktığımızda bunun böyle olması imkansızdı. peki bunu bana söyleten neydi. Aslında bu eşcinselliğin başıma açtığı bu sorunlar Allaha karşı vazifelerimi aksattığı için. Allaha karşı ibadetlerimi samimi ve ihlaslı bi şekilde yapamadığım için.. dini vazifelerimden dolayı tamam bu eşcinsellik illetinden kurtulmak istiyorum doğru. Aslında bi nevi melek olmak istiyorumda haberim yokmuş. dünyaya imtihan için gönderilme ayrıntısını kaçırmışım neyse..
 Nötr olma sebeplerinden biride evliliğe sıcak bakmadığımdan. bunu çok önceden de düşünüyordum. çok şey var da ben kısaca anlatıyim. Çektiğim aynı acıları günahsız olacak çocuklarımın miras olarak almasını kabullenemem. buna ne benim canım nede hayat felsefem müsaade etmez. Artık bunu terapilerin akışı değiştirir mi bilemem. benim arzum bu yönde tabiki.. tabi bende her insanoğlunun düşündüğü gibi sağlıklı bir evlilik ve yuva kurma taraftarıyım. ama buna ulaşmak için benim terapilerle birçok yeniliğe ihtiyacım olduğunu da biliyorum. Yaşadıklarım çok ağır ve yorucu.. Farkındayım biraz karıştırdım umarım anlarsınız. Acele yazdım sınavlarım var.. ALLAHIN RAHMETİ VE LÜTFU ÜZERİNİZE OLSUN. ALLAHA EMANET OLUN. görüşmek üzere

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #3 : 29 Haziran 2011, 12:37:45 ös »
Terapi Öncesi Umutsuzluklar
  Şuan 22 yaşımdayım. Kaybettiklerimin yasını tutarak daha fazla vaktimi boşa harcamak istemiyorum. Deforme edilen hayaller ve ideallerin hazin sonu,  yüreğimde bıraktığı buruk acı devam etsede .. Geçmişe yaptığım bu acı göndermeler bitsin. Belki de yaşanması gerekiyordu ve yaşandı. Her neyse…
   Bu hikaye ta aylar öncesinde başladı. Hüseyin hocamla telefonla kısa bir görüşmemiş olmuştu. İlkinde sesi biraz soğuk gelmişti. Daha ilk görüşmemizde böyle farklı bir beklenti içerisinde bulunmak, sonradan bana da mantıksız geldi. Ne acayip bişey, daha seni tanımayan birinden can ciğer bir samimi konuşma beklemek.. O aralar maddi durumum pekte müsait değildi, o yüzden gidemedim. Bu zaman aralığında terapi yazılarını okuyorum. Yazılar beni sanki sinema perdesiyle geçmişime, hani hiç yüzleşmek istemediğim çocukluğuma götürüyordu. Tabi bi süre sonra durum değişti..
  Hani bir zamanlar vardı. 15’inde 16’sında kendi kendine sorardın; ben kimim neyim diye? Cevabım yok üstelik soru işretleri mütemadiyen devam edip gidiyordu. Şimdi de öyle bir boşluk beni kendine doğru çekiyordu. Zafiyetimden nemalanmak isteyen nefsim aklıma şüpheler atıp durumu daha cazibedar hale getiriyordu. Terapiyi erteleye erteleye her şey daha çok allanıp budaklamaya başlamıştı. Ders çalışma aşkı da artık sarmamaya başladı. Koleksiyon yaparcasına sınavlardan aldığım yenilgiler öylece karşımda duruyordu. Bu dönemde içimdeki boşluğu sanal ortamdan biriyle tanışarak doldurmuştum. Kurduğum oyunun bir parçası olmak üzereydim. Söz geçiremediğim hislerin beni bir ilişkiye doğru sürüklemesine az kalmıştı. HİS VE HEVESLERİN DİBİNE VURMAYA RAMAK KALMIŞKEN İNANCIMIN İTİRAZ SESLERİNİ ARTIK DUYMAZ OLMUŞTUM. EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMA İKİLEMİ BENİ ARAFTAKİ YALNIZLIĞA TERKEDİYORDU.  Önümde üç yol vardı.
Ölümü Beklemek : İslam dini beni intihardan yasak ediyordu. Ecelinde ne zaman geleceği meçhul ve gizli olmasından ölümümü beklemeliydim. Bu bedene ihanet etmeden emanetini alması için Allaha ne kadar dualar etmiştim halbuki.. Hatta daha ileri giderek son veda yazımı bile hazırlamıştım.
                                                                                                                       12.04.2011
Yapmak istemediğin şeyi, sırf başka seçeneğin olmadığın için yapma zorunluluğunda kendini hissetmen kadar berbat bişey olamaz!
Katlanılması zor üzüntülerin her gün kaldığı yerden devam etmesi beni yoruyor.
Sessiz akan gözyaşlarımı bu kez avazım çıktığı kadar haykırmak isterim, kulakları inletircesine!!
Yüreğime akıttığım yaşlar yavaş yavaş büyüdü, beni de yutmak üzere.
Ben bittim! arda kalan parçalarımı da akbabalara meze olarak sunarsınız.
Kapışılan parçalardan hiç acı bile hissetmem.
Alasını yaşadım en şiddetli şekilde..
Kısacık bir andan sonra acılar diner, sular çekilmeye başlar.
Beni ezberden okuyanlar, bu kez dillerini ısıracaklar.
Vicdanlarını temize çekip öyle mi konuşma cesaretinde bulunacaklar dersin!
Ben derim ki lüzumsuz sözlerin sırası değil.
Çünkü zaman aşımına uğrayan sözlerin bir kıymeti kalmadı.
Herkese zaten yabani ve yabancıydım.
İçimdeki yangından sessiz notalar yazdım. Kimseye diyemeden..
Düşünme yetisini kaybetmiş cansız bir varlıktan farksızdım.
Ben yoktum. Sadece formalite icabı ruhsuz bedenim vardı.
O da çürümeye yüz tutmuş toprakta kaybolmak üzere..

Dönüp arkama bile bakmadan ve yüzleşemediğim gerçekleri de yüzüstü bırakarak gitmek, kolay olanı seçmek. Bu seçim sonum olacaktı, ismimin yokluk derelerinde kaybolup gitmesiyle eşdeğerdi.. Kalınlaşmış gaflet uykusundan ayılmamla beraber kalıp mücadele etmeye karar verdim. Daha doğrusu ilerde anlatacağım başa gelen bir hadise beni bundan vazgeçirdi.
Terapiye Gitmek: kafamdaki tabuları yıkamamıştım. Emin değildim ve kararsızdım. Belki de ne istediğimi bilmiyordum.
      Kafamın zonklayan her bir hücresi eminim ki ne olacaksa bir an önce olsun, bitsin demişlerdir. Eşcinsel  dürtülerim de bu işin sonuna doğru geldiğimizin sinyalini veriyordu. Ateşte yanan sözler şimdi bir tütsü gibi beni kendine doğru çekerken..Yüzümü terapiye çeviren olay ise şöyle:
     Facede birinden mesaj aldım. Beni tanıdığına kanaat getirdim. Umut ile korku arasında gidip geliyordum. Kaldığım evde sıradan bir öğrenci evi değildi. Geniş bi tabakadan meydana gelen dini hassasiyetleri olan bir çevrem vardı. Duyulursa okul hayatımın bitmesine kadar gidebilirdi. Tüm bunlar yaşanırken yakın arkadaşımdan telefon aldım. Herşey sıcağı sıcağına yaşandığından söylenen sözleri yanlış anladım. O an sonum sinema perdesiyle gözümün önüne geldi. Buraya kadarmış dedim. Parçaları tek tek birleştirdim. Her şey aleyhimde işlemeye başlamıştı bile. Bunda da bir hikmet varmış sonra anladım. Çabucak yalnız kalıp gözyaşlarımı dışa vurup rahatlamak istiyordum…Kafama üşüşen binbir düşünce arasından kendime bir yol çizme aşamasındaydım. Bayağı çıkış yolu bulmuştum. İŞTE OKULU DONDURMA, EVE GİDİP GÖZYAŞLARIMI BABAMIN OMUZUNA AKITIP, SONRA SOLUĞU TERAPİ SALONUNDA ALMA GİBİ MESELA. Bu bir iki saatlik zamanda aksiyon filmlerini aratmayan senaryolar uydurmuştum. Beni en çok ürküten biraz sonra evde arkadaşlarımın, beni nasıl karşılayacakları daha ötesi davranış biçimleri nasıl olacağıydı. Acaba eşyalarımı kapının önüne bir paçavra gibi çoktan fırlatmışlar mıydı? İçimdeki yangın soru işaretleriyle alev alev yanıyordu. Arabadan iner inmez tüm hücrelerimle havayı teneffüs edercesine, hızlı hızlı adımlarla eve yol almaktaydım. Yağmurdan boşanır gibi akan gözyaşlarım yüzümü ıslatıp geçiyordu. Her ne kadar ayaklarım bana diretse de her şey için çok geçti. Sonumu kendi ellerimle hazırlamıştım…
   Allaha şükür beklenen olmamıştı. Olay sadece benim kuruntularımdan ibaretmiş. Bu elbette tesadüf olamazdı. Ama hikmet nazarıyla bakıldığında bu imtihanın Allah tarafından, bana bir işaret ve ihtar niteliği taşıdığını çok geçmeden anladım. Allaha sonsuz şükürler olsun ki bu defa da atlattım. BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN İYİDİR DEMEMİŞLER BOŞUNA..
  Artık terapi almaya karar verdim. 2 hafta sonra Hüseyin hocamla konuşarak randevu aldım. Telefonla konuşurken sesimin titremesinden sözlerimin anlaşılamayacağından çok korkmuştum. Ama Hüseyin beyin ses tonu o kadar huzur vericiydi ki, herhangi bi sorun olmadan verdiği adresi not aldım.
                                         

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #4 : 29 Haziran 2011, 12:41:35 ös »
07.05.2011 CUMARTESİ GÜNÜ
  Sabah uyandığımda ilk defa uzun bir aradan sonra, havanın bu kadar güzel olduğuna şahit oldum. Bugün uzun ve yorucu bir yolculuk beni bekliyordu. Baharın nakış nakış işlendiği bahçelerden, renk cümbüşünü anımsatan sarı çiçeklerin peşi sıra dizildiği tarlalardan geçtim. Sonra İstanbulun o sıkıcı, yorucu atmosferinde, kaldırımların hınca hınç insan yığınıyla dolup taşdığı caddeleri geçip verilen adrese doğru ilerlemeye başladım. Önce boğa heykelini bulup ondan sonra yokuşu tırmanmaya koyuldum. Kadıköy sinema pasajını bulmak biraz vaktimi aldı. Randevu saati de biraz geçmişti. Sonunda daha önce kaç kez hayalini kurduğum İyilik Hali Danışma merkezinin önündeydim.
TERAPİ
Güleç yüzüyle beni terapi odasına buyur eden Hüseyin Beyle şimdi karşı karşıya oturuyorduk. İçinin güzelliği dışına aksetmiş olacak ki Hüseyin beye hemen kanım ısınmıştı. TV 5 deki konuşması için tebrik etmek içimden geldi. Diyemedim onuda burada söylemiş olayım. Burada olmamın sebeplerinden biri de o samimi sözlerin üzerimde yaratmış olduğu etkiydi.
  En çok garipsediğim ise bu durumlarda kendimi ifade etme korkusuyla başım dertte olurdu. Ama her şey benim lehimde işliyordu. Hayat hikayemin dönüm noktalarından sadece bir kısmını anlattım. Bazı hatıraları anlatırken utancımdan yere bakmayı tercih ettim. İlk defa biriyle paylaşmak yükümü hafifletmiş gibiydi. Beni birisinin dinlemesine ne kadar çok ihtiyacım varmış. Boğazımdaki düğümler çözülmeye başladı..
  Yolculuk biraz sarsmış gibiydi. Bazı kısımları yüzeysel olarak geçtim. Ailemle yaşadığım problemlerden, ağabeylerime olan öfke, kin ve kızgınlığımdan bahsettim. Bunları zaten hayat hikayemde yazmıştım. Asıl üzerinde durmak istediğim kısma gelmek istiyorum. Bu terapideki konuştuğumuz konular:
Sosyal bir çevre edinme.
Derslere çalışma ve ders saatlerine zamanında gitme.
   İçime kapanıklığımın ana sebeplerinden biri de sosyal bir arkadaş çevresine sahip olamamdı. Özgüven ve cesaretimin yerlerde süründüğü sürece farklı bir durum söz konusu olması zaten beklenmezdi. Üniversite 1. Sınıfta bir başarı yakalama peşindeydim. Sosyal faaliyet yoktu; ama kendimi ders çalışmaya endekslemiştim. Bu zaten önceki hayatım da vardı. Ne olduysa bastırdığım eşcinsel dürtülerimin gün yüzüne çıkmasından mıdır? Yada okuduğum mesleğin bana uyup uymamasından mı anlayamadım. Derslere olan soğukluğum günden güne artıyor. Haliyle sınavlara da yansıyor. Arkadaşlarımla olan muhabbetim eskiden genel olarak derslere olan ilgimden kaynaklanıyordu. Şimdi ise tek sağlam kalemi de kaybetmiş bulunmaktaydım. Herkes bu durumuma benden daha şaşkın..
   Mükemmeliyetçilik takıntısı, hayatımın her safhasını virüs gibi ele geçirmişti. Ya hep ya hiç prensibi benim sonum oldu. Bu yüzden bazı dersleri daha yolun başında bıraktım. Bu sadece okuldaki bir yönü.. Hep bişeyleri yapamama endişesi içindeydim. Yapmak zorunda kaldığım işlerde olmadı değil. Bunun ardından bu işi “kız gibi yapıyorsun” laflarıyla bırak git dercesine yapılan aşağılamaları hiç unutmadım. HAYATI BİR ADIM GERİDEN TAKİP ETMENİN NE DEMEK OLDUĞUNU HAYATIM İSPATLAR. O YÜZDEN PENCERELERDEN İZLEDİM O KORKUNÇ DÜNYALARI. DOKUNULSA PARÇALARA AYRILACAKTI HER BİR ZERREM. BUNUN İÇİN ÇEKTİM KENDİMİ HAYATTAN. BEN SEÇMEDİM BU BANA BİÇİLMİŞ BİR ROLDÜ. DAYATILAN HÜKÜMLER BENİ BÖYLE MAHKUM ETTİ. KOZASINDA SAKLANIP BİR TÜRLÜ ÇIKAMAYAN ZAYIF BEDENİM HALA ÇELİMSİZ.. BEN KİMİN KURBANIYIM. BANA Bİ ALTERNATİF TERCİHİ KALMADI. KADERİME İSYAN ETMİYORUM. ÇÜNKÜ KADERİ TENKİT EDEN RAHMETTEN MAHRUM KALIR. BU SADECE GEÇMİŞİMLE YAPTIĞIM BİR HESAPLAŞMA..
..
    Diğer konu ise cinsellikti. Gerçi Hüseyin hocama sonradan bununla ilgili 2 soru göndermiştim. Cevabını daha alamadım ama herhalde yoğun bu aralar. Mailde cinsel bir ilişkiye soğuk bakmamın sebeplerinden birkaçını izah etmeye çalıştım. Tabi meşru daire içindeki evliliği kastediyorum. Gönderdiğim mailin yayınlayacağına hiç ihtimal vermezdim. Çünkü onu 1. Terapi sonunda ayrıntılı bi şekilde yazmayı düşünüyordum. O yüzden burada kısaca değineceğim. GEÇMİŞE DÖNÜP BAKTIĞIMDA TA ÖNCEDEN BERİ EVLİLİKLE İLGİLİ BAZI KALIPLAŞMIŞ FİKİRLERİM VARDI. ŞİMDİ DE PEK DEĞİŞTİĞİ SÖYLENEMEZ. OKUL BİTİNCE ANNE BABAMDAN UZAK, AYRI BİR EVE ÇIKARIM DÜŞÜNCESİYLE KENDİMİ AVUTMAYA ÇALIŞTIM. EŞCİNSEL DUYGULARIM BULUNDUĞU SÜRECE ASLA EVLİLİK SÖZ KONUSU OLAMAZDI. EVLİLİĞE EŞCİNSEL HİSLERDEN KURTULURUM DÜŞÜNCESİYLE HİÇ BAKMADIM. ZATEN BAZI ÖNSEZİLERİMİN İLERDE NASIL BİR TABLOYLA KARŞILAŞACAĞIMA DAİR İTİRAZ SESLERİNİ DUYAR GİBİYİM. GEÇMİŞ GELECEĞİN AYNASIDIR. İnsanın geleceğini şekillendiren daha önce yaşadığı tecrübeler ve almış olduğu doğru yada yanlış kararlardır. Bunları silip atamazsın ama belki terapiyle gün yüzüne çıkarıp düzeltilme imkanı vardır. Bana da bakan yüzü bu..
  Eşcinsellikten kurtulmak için sağlam bir iradeye sahip değilim. Dayanak noktası olarak seçtiğim basit ve geçici sebeplerimin beni nereye kadar götüreceği ise muamma. Evlilik bana fersah fersah uzaktayken ondan bu kadar bile bahsetmem kafi..
  Terapi sonrası erkeklere olan ilgimde hiç azalma olmadı. Daha ilk terapide iyileşmeyi beklemek zaten mantıksız. Sadece hayata biraz daha pozitif yaklaşmama vesile oldu. Terapi almak sanki bazı zorunlulukları da beraberinde getiriyor. Yapma isteği olduğu halde yapmam gerektiği yönünde uyarılmak çok ilginç… SELAM VE DUA İLE. GÖRÜŞMEK ÜZERE.

 


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #5 : 13 Kasım 2011, 12:05:19 öö »
    2. TERAPİ
 
  Eskiden abimin yaptığı haytalıkları, kavgaları eline sapan alıpta kuş avcılığı yaptığı.. ve bazen hedefi şaşırıp camları kırmaya kadar olaylara karıştığı zamanlarda.. herkes abimi söz dinlemeyen bir baş belası olarak gösterirdi. Bana gelince sessiz, uslu gıkını bile çıkarmayan herkese yardımcı olmayı seven, efendi kişiliğimle nam salmıştım. “Efendi kişiliğinin” altında neyin kastedildiğini sonra acı bir şekilde öğrenecektim ne yazık ki! Kim demiş efendi olmanın büyük bir maharet olduğunu..aksine bazen ortalığı altını üstüne getireceksin ki ilerde yanına kar kalsın. En çokta ileri ki zamanlarda şu dikkatimi çekmişti. Abimin yaptığı hatalar normal karşılanmaya başlanmıştı nedense. Bana gelince "Sanki benim hata yapma gibi bir lüksüm yokmuş" bunu anladım. Beni bilmem kusursuz bir insan mı düşlüyorlar hayallerinde.
  Çok hareketli bir çocuk düşünün. İçindeki enerjiyi bir yerlere sarfeder eninde sonunda. Ama bir de sakin, durgun çocuğun halini aklınızdan tasavvur edin bakalım. Çevrenin ona yüklemiş olduğu bir misyon var. Biliyor ki uslu çocuklar insanların nazarında baş tacı edilmiş. Kıymetli olmak böyle bişeymiş diyerek kendini bu role kaptırır. İnsanların onun kabiliyetlerini, hislerini ve duygularını törpülediğini anlayamaz. Çünkü o artık kendi için değil başkalarına göre hayatını şekillendiren biri olmuştur. Sınırları koyan sen değilsin. Sınırları aşmaya çalıştığın anda bir suçlu gibi muamele görürsen hiç şaşırma..Aynen böyle yaşadım. Şimdi büyüdüm.. ve ne zaman bir konu hakkında fikrimi beyan etmeye çalışsam ailemin beni hiç hesaba katmadıklarını görüyorum. "sen de mi vardın" der gibi beni görmezden gelmelerine hiç şaşırmadım.
  BENSE TÜM AİLEDEN BAĞLARIMI KOPARARAK VE DAHA DOĞRUSU KENDİMDEN KAÇARAK HAFIZALARDAN SİLİNMEYİ UMUT ETMİŞTİM. GERÇİ İNSAN NEREYE KAÇIP GİDERSE GİTSİN..GİTTİĞİ YERDE İLK ONU KARŞILAYAN YİNE KENDİSİ VE MAZİSİDİR.
    Bazen aile içinde yaşanan tartışmalara şahit olduğumda dilim tutulur. Bişey diyemez olurum. Zaman donuyor sanki olduğum yere yığılıp kalıyorum. Evet, sükut edip konuşamamak benim elimde değildi. Gayri ihtiyari herşeye boyun eğmem bu yüzdendi. Verilen değerin bir karşılığı olarak bana düşen sükut etmekti. Bundan 6 yıl öncesine kadar herşeyimizi kaybettiğimiz zamanlarda.. hatta annemin “keşke bir çocuğum ölseydi de bu felaket başımıza gelmeseydi” diyecek kadar çaresiz oluşu, hala gözlerimin önünde. Ailede bir kaos alıp başını gidiyordu. Başta amca ve diğer akrabaların kendilerini haklı çıkarmak adına bizi nasıl da dolduruşa getirdiklerini unutmadım. Ne derlerse inanıyordum. Annemi ve babamı yerden yere vuran en kırıcı sözleri işittim. Aciz ve zayıftım. Hep bu yüzden beddualar ederdim, merhametten yoksun olanlara. En çokta midemi bulandıran.. riyakar insanların ihanetlerini unutup sonra da hiç bişey olmamış gibi davranmalarına katlanamamaktı. Babam bu insanlara nasıl güveniyor inanamıyordum. Bu davranışı beni çıldırtabilirdi. Bu yüzden acım hep taze. Peki babam bu işin neresindeydi. Annemin dediği gibi babam "herşeyi bırakıp öylece kaçıp gitmiş miydi yoksa". Hakkını savunmaktan acizmiş. Küçük çocuk dahi babamızı bir elinde oynatır demişti, büyük abim. Eşcinselliğe dayanamayıp kaçıp gitmek isteyişimin sebebi; belki de babamın olumsuz şartlarda gösterdiği tepkiyle eşdeğerdir. Çünkü kıymeti kalmayan bir babalık figürünün bana ne yararı olacaktı. Babamı suçlayamam bilemezdi böyle olacağını.
    Kalabalık yerlerden geçerken, eşcinsel hislerimden dolayı insanların nazarında kendimi günahkar bulmam apayrı bişey. Bunlar eskiden ekilen tohumların birer ürünü gibiydi. Eskiden sokağa çıktığımda mahalle serserilerinden yediğim laflar kadar, canımı acıtan hiç bişeyle karşılaşmadım. Yürürken buharlaşıp görünmez olmayı yeğlerdim. Bu yüzden ıssız ve tenha sokaklardan geçerken, yarı telaş yarı heyecanın alnımda oluşturduğu boncuk boncuk ter taneleri, bunun göstergesiydi. Şimdi yürürken aldırış etmemeye gayret ediyorum. Bazen kendimi motive edip insanaların yüzüne bakmamaya çalışıyorum. Eğer ilgimi çeken biriyse, gözlerimi kaçırıp gökyüzüne bakmayı tercih ediyorum. Tabi yaptığım şeyin kulağa aptalca geldiğini biliyorum. Bunları tarif etmek imkansız. Ancak yaşayan bilir. Sahte bir empati kurmacasına ise hiç gerek yok..Konu biraz dağıldı galiba. Terapide konuşulan hadiselere şimdi gelmek istiyorum.
  Terapide abimle aramdaki soğukluktan bahsettim. Daha doğrusu ona karşı çocukluğumdan kalma bazı korkularım vardı. İki abim tarafından da fiziksel şiddete maruz kalmıştım. İlk terapide kızgınlığım hat safhadaydı. Şimdi biraz daha azaldı gibi. NARSİST KİŞİLİĞİM HER NE KADAR YAPILAN HATALARI AFFETMEMEM GEREKTİĞİNİ DESE BİLE!!.
 Hüseyin hocam "güçlü olmam için büyük bir adım atmam gerektiğinden" bahsetti. Aileden hiç kimseyle doğru dürüst diyaloğum yoktu. Abim, babamın geçmişte yaptığı hataları sebep göstererek, üzerimizde kurduğu baskı ve suçlamaları kendince haklı bularak bir korku imparatorluğu kurmuştu. Eğer abimle korkmadan konuşursam.. ve üstelik aile içinde bir köprü vazifesi görürsem bu bana bayağı bişeyler katacaktı. İşte o zaman yokluğunu yaşadığım hislerin peşinden gidipte, kendimi heder etmiş olmayacaktım. Zaten bende erkekleri sırf kaslı ve güçlü bir vücuda sahip oldukları için gözümde şaheser yapmamış mıydım? Hep o  güçlü erkek figürünü beni sarıp sarmalayan.. ve eğer onunla beraber olursam tatmadığım duyguları bana yaşatacağını ummuştum.
 Terapide hocamla birde şöyle bişeyi yakalamıştık: 26 ve üzeri yaşında bulunan erkeklere daha çok ilgi duyardım(hala devam ediyor). Ne büyük tevafuk ki abimin yaşıda 26...
 İlkinde abimle konuşup konuşmamakta biraz tereddüt ettim. Şimdilik küçük bir aşamadan başlamayı tercih ettim. Kız kardeşim 17 yaşında ve evlenmeyi düşünüyor. Hatta söz bile kesildi. Onunla oturup bir kez bile ciddi konuştuğumu hatırlamıyorum. O yüzden terapi sonrası vakit kaybetmeden ilk onunla konuştum. Bizim oralarda abi-kız kardeş arasında derin bir uçurum vardır. İlk hamleyi benden bekliyormuş. Bunca zamandır içimi kemirip duran yalan yanlış iftiraların, doğruluk payını ondan öğrendim. Aileden görmediği ilgi ve sevgi eksikliği..üstüne birde abi baskısı eklenince kendini bu karara mecbur mu kılmıştı, diye söylemeden geçemedim. Ama onun kararıymış. Zaten önemli olan karşılıklı konuşup sorunları bir çözüme ulaştırmaktı. Gerçekten ne kadar zevkli olduğunu anlatamam...
  Abimle de muhabbetimiz tek taraflı değil artık. Eskiden o yalnız konuşurdu. Bense herşeye "tamam" der geçerdim. HALBUKİ YÜZÜNE SAVURACAĞIM O KADAR ÇOK DİKENLİ VE ZEHİRLİ SÖZLERİM VARDI Kİ. ÖFKEDEN PARÇALARA BÖLÜNÜP HAKSIZLIĞINI HAYKIRMAK İSTERDİM. Oysa herşeyi sineye çekip "polyanna gibi" davranmayı tercih etmiştim. İçimdeki fırtınadan habersiz.. suskunluğumu herhalde bir saygının göstergesi olarak görüyordu. Susmayı terbiyenin bir parçası olarak gören insanlara sadece acırım. Bana şu gözle mi bakıyordu: Bir köşede unutabileceğim, sonra canımın istediği an üzerinde hak iddia edebileceğim bir eşya. Şimdi uygun bir zamanı kolluyorum. Çünkü ondan alacaklarım daha yeni başlıyor. Zevkli ve heyecan dolu bir macera beni bekliyor. Umarım intikam ateşine yenik düşmem!.
  Artık hiç bişeyden kaçmıyorum. Bazı cevaplara ihtiyacım vardı. Onları da terapide bir işaret taşı olarak hafızama kazıdım. Daha yolun başındayım. Artık ne geçmişten gelen hüzünlerle, ne de gelecekten gelen korkularla kendimi altüst etmemeye çaba harcıyorum. En azından denemeye çalışıyorum.
   Eşcinsel hisleri bastırmak için kendimi kitap okumaya vermiştim. GERÇEKLERDEN KAÇARAK HAYALPEREST BİR YAPIYA SAPLANIP KALMIŞTIM. NE ZAMAN BİR ORTAMA GİRDİĞİMDE ÇEKİCİ BİR ERKEĞİN HİSLERİMİ NASIL DA ALTÜST ETTİĞİNİ HALA YAŞIYORUM. YANİ KAFAMDA KURDUĞUM FANTEZİLER BUNUN BİRER ÜRÜNÜYDÜ. Acılarımı hafifletmek için yazdığım hayali hikayeleri, bir teselli kaynağı olarak görüyordum. Hepsinde bir kaçış hikayesi saklıydı. Birilerine duyduğum öfke ve kızgınlığımı ruhsuz kağıt parçalarına yazıpta, intikam alacağımı düşünüyordum. Kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyorum. Sırf intikam yüzünden bedenimi harcamayı ise gözden çıkarmıştım çok önceleri..şimdi ise çok manasız geliyor.
 Artık ne yazı yazmak, ne de kitap okumak eskisi gibi zevk vermiyor. Zaten tüm bu fanteziler(hayaller) bunların birer türeviydi. İhtiyacım olan şey benmişim. “Eskiden hep birileri gelip beni keşfetsin” derdim içimden. Ama hazinenin asıl sahibi benmişim de haberim yokmuş. Hüseyin hocama şey demiştim: Birileriyle iletişim kurarken hata yapmamak için söz ve davranışlarıma ne kadar özen gösterirsem gösteriyim.. pot kırdığım zamanlar mutlaka olmuştur. Rezil olduğum zamanlarda yerin dibine giresim geliyordu.” Zaten arkadaşlarının gözünde gereksiz bir süs eşyasından öte bişey değilsin” derdim. "Yeterince iyi görünüyor muyum?" gibi beğenilmeme korkusu ile herşeyi daha içinden çıkılmaz bir hale sokuyordum. HOCAM, “HER KONU HAKKINDA FİKRİMİ ÇEKİNMEDEN SÖYLEMEMİ.. VE SAÇMALARIM DİYE KOMPLEKSE GİRERSEN, HATA YAPMAN KAÇINILMAZ OLUR" DEMİŞTİ. Aynen öyle.
 Bu 2. terapi gerçekten iyi geldi. Aile fertleriyle daha samimi sohbetlerimizin tadına varınca kendime verdiğim suç ve cezanın ne kadar anlamsız olduğunu gördüm. Daha önce eve gitmemek için bir dizi bahane uydururdum. Yüzlerini görmek istemiyordum desem yeridir. Acı çekerken başkalarının seni anlamasını beklemek ilginç. Gerçi eve gitmeyişimi cemaatte kalmama bağlıyordular. Varsın öyle bilsinler derdim.
   Tabi şöyle bir soru akla gelebilir. Daha önce kelimelerinden elem akıyordu. ne oldu da şimdi kelimelerin ışık saçar oldu diyebilirsiniz. Terapi sonrası med-cezir duygularla başa çıkmak için kendimi bazen motive ediyorum. Çünkü insan hep aynı ruh haline sahip değil. Hayat imtihanlarla dolu..
  Bu 2. terapiyi de geride bırakırken bazı düşüncelerimde hala tutarsızlıklar var. İnsanları affetmek için biraz acele ediyorum galiba. Bazen bende şaşırıyorum halime. Güzel bir söz ya da incitici bir söze karşı, herşeyi ters düz edebilecek bir yapım var. Bu bir süreç.. Herşeyi akışına bırakmak en iyisi. Bazen hislerimin itiraz seslerine kulağımı tıkayıp yoluma devam etsem de. Vicdanım "iyileşmek için sahte bir maskeye bürünerek insanları kullanmayı amaçladığımı" kulağıma fısıltasa bile.. Birilerini affetmek istersem hiç bişeye bağlı kalmadan içime sindirerek..ve bunu samimi bir şekilde yapmak isterim.
   AİLEME VE ÇEVREME DUYDUĞUM SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ BENİ ÇOK YORDU. EN ÇOKTA VİCDANIM YORULDU.
  “Her karanlık gecenin bir sabahı ve her kışın bir baharı vardır.” Umarım baharım pek gecikmez... Büyük imtihanlar büyük sorumluluklar gerektirir. Allah hepimizin yardımcısı olsun..vesselam
(09.09.2011)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #6 : 13 Mart 2012, 08:10:47 öö »
...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL VE DİNDAR OLMAK: ARAF’TAKİ UMUTLU BEKLEYİŞ
« Yanıtla #7 : 30 Mayıs 2012, 11:08:41 öö »
Merhabalar…. Bugün (mert) konuştum..galiba sevgilisine açılmayı düşünüyor bu aralar..güzel şeyler anlattı..bazı takıldığım noktaları gün yüzüne çıkarıp çözüme kavuşturduk..bayağı güzel oldu..ayrıca dindar biri ve aynı ortamdan geldiğimiz için beni çok iyi anlıyor.. ve cemaatte yaşanan sıkıntıları biliyor..mesela kızlarla konuşmanın haram olması gibi..ama bu bizi bağlamaz dedi..mantıken de doğru..bununla ilgili çalışmalara başlayacam.

Sizin son attığınız mailler beni biraz incitmişti..”30 unda gelirsin falan”. Bende size bir daha gelmemeyi düşünmüştüm..Düşündüm de çok duygusal davrandım..bu işlerde duygusallığa yer yok..profesyonel bir bakış açısıyla bakmam lazım biliyorum..anlatmaya gerek yok..bizim ruh halimizi en iyi siz biliyorsunuz zaten..başka bir psikologa  gidemem bu saatten sonra..pekte kimse bilmiyor bu eşcinsellik meselesini..zaman kaybetmeyi göze alamam..GELECEM YANİ..

En yakın zamanda gelmeyi düşünüyorum..benim hala UMUDUM VAR…vesselam..

29.05.2011