Gönderen Konu: EŞCİNSEL OYUNLARI: EŞCİNSELLER EVLENİR Mİ?  (Okunma sayısı 17880 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
EŞCİNSEL OYUNLARI: EŞCİNSELLER EVLENİR Mİ?
« : 22 Haziran 2010, 01:36:01 ös »
27 Mart 2011 Pazar akşamı TV5 Ana Haber Bültenindeki söyleşide
"eşcinsellik hakkında"
gündemdeki eşcinsel parti adaylarının varlığını konu alarak konuşma yaptı.


http://www.youtube.com/user/escinselterapi tıklayınız


26/12/2011 tarihli Radikal Gazetesinde sitemiz ve eşcinsel terapiler hakkında
yayınlanan makaleye ulaşmak için tıklayınız

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1073587&Yazar=PINAR_OGUNC&Date=26.12.2011&CategoryID=97#


Heyecanlandım ... Hem de çok heyecanlandım... Bu kadar erken tahmin etmiyordum...


Az önce Sinan aradı, yarın mesaiye gelemicem dedi.
Bu haber hiç hoşuma gitmedi ama duygularımı gizleyerek "tamam" dedim, durakladım. Bir kaç gün önce birlikte Taksim'e gitmeye karar vermiştik. Yarın gelemeyecek oluşu canımı sıktı. Ben çok eğleniyorum ve mutlu olurum Sinan'la birlikte vakit geçirmekten.
 
"Yarın gelmicem ama istersen öğlen işe gelirim beraber Taksim'e gideriz" diye devam etti.
Sevindim aynı zamanda heyecanlandım. "Olur" dedim. Tabii ki gideriz"
<< Heyecan verici bir duygu bu. Mesaiye gelmiyor ama benimle görüşmek için Beykoz'dan 2 saat otobüsle seyahat ederek yanıma geliyor. Benimle birlikte vakit geçirmek istiyor >>
 
"Orda Taksim'de kız bulabiliriz de mi Emre Ağbi" derken sesi titriyordu Sinan'ın.
Ben her zaman ki klasik cevabımı verdim : "Tabii ki buluruz. Sen iste yeter ki Sinan! Orası kız kaynıyor. Tanışırız"
 
<< Ben hiç de inandırıcı bulmuyorum , yani şimdi Sinan kızlarla tanışmak için mi onca yoldan geliyor benimle Taksim'e gidiyor???
Mesaiye gelmemesinin sebebi çok yorgunmuş, üstü ter kokuyormuş banyo yapamamış, sabah saç traşı olması gerekiyormuş ve uykusunu tam alamamış. Sabah geç kalkıp, banyo yapıp, traş olup yanıma gelecekmiş. Yanıma gelmesi öğleni bulurmuş. Yaww Sinan BiTanem araya ne diye kız muhabbetini sokuşturuyorsun. Sen açık ve seçik olarak benim için geliyorsun, bunu itiraf et artık. Yani sen şimdi ağbi Taksim'de kız buluruz de mi diye sorunca ben Sinan ne kadar heteroseksüel bir erkek diye düşünebileceğimi mi sanıyorsun. Ya da sabahtan akşama kadar karı kız muhabbeti edince, ya da ne bileyim her gördüğün kız için ağbi bak ne kadar güzel dediğinde benim bu tür manipülatif atakları yicemi mi tahmin ediyorsun; diye içimden geçirdim.>>
 
Benim kız buluruz cevabımdan sonra, Sinan durakladı. "Abi" dedi. "Ev boş ailem yok. Yarın birlikte bize gidelim. Gece bizde kalırsın değil mi?"
<< Nihayet ağzında ki baklayı çıkarmıştı. Bütün derdi benimle birlikte geceyi geçirmekti aslında. Ama bunu kendine bile itiraf edemiyor. Bu Sinan bana deliler gibi aşık değilse ben hiçbir şey bilmiyorum. Aslında ben de ondan çok hoşlanıyorum. Hem de bu zamana kadar hiç kimseyi sevmediğim kadar seviyorum onu. >>
 
"Tabii ki kalırım" dedim. "Gece sizde kalırım. Babamdan izin alayım"
 
<< Öff aslında bir sürü problem var, Özkan Bey . Babamı tek başına bırakmak istemiyorum. Ve asıl sorun babama nasıl izah edicem geceyi başka yerden geçirmeyi. Babama çok ayıp olucak. Onu tek başına bırakmak. Ayrıca haftalardır ertelenen hızlı okuma seminerini kaçırmış olucam. Peki kazancım ne olucak? Sinan'la başbaşa kalıcam. Gece içicez, muhabbet edicez. Bu sıcak havalarda insanı uyku da tutmaz.  >>
« Son Düzenleme: 21 Kasım 2014, 08:38:33 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #1 : 22 Haziran 2010, 01:41:15 ös »

Hüseyin Bey;

Tam 4 saattir eski yazılarımı bulup size göndermek için uğraştım.
Önce gmail den lacivertemre adresine aktardım
lacivertemre den size yolladım.
Bu yazıları neden Lacivert Emre üstünden yolluyorum açıkcası tam olarak bilmiyorum.
çünkü ................  adresinden doğrudan yollayabilirdim.
<aslında biliyorum .) eşcinsel olan Lacivert Emre. Ben eşcinsel değilim yani>
Öyle miyim? Espiri yapıyorum sizin de tahmin edebileceiniz gibi ))
 
Eğer istserseniz okutabilirsiniz.
Belki faydalı olabilir.
 
Not:
Bu arada evimi kiraladım.
Haftasonuna kadar taşınmış olurum.
Mecidiyeköy’de E-5’in dibinde Home Ofis olarak kullanılabilecek yarı bodrum bi oda buldum.
Kira depozito ve emlakçı komisyonunu ödedim.
Bi kaç gün içinde badana boyasını yaptırıcam.
Ve inşaallah yerleşicem evime yada odama diyelim
55m2 ve çok şirin bi yer. (Resimleri yolladım. Bakabilirsiniz.)
ayrıca merkezi noktada.
Benden önce bi kız 3 yıl boyunca orda yatıp kalkmış ve orda çalışmış. Tarot Falcısıymış.
Ben de bu eve çıkma bahanesiyle “Yaşam Koçluğu” işine giricem.
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:27:41 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #2 : 22 Haziran 2010, 01:46:15 ös »
Kız arkadaşlarım için yeni bir talip çıktı.

Özkan Bey;
Biliyorsunuz benim yüzlerce kız arkadaşım var
O kadar meşhur olmuş ki bu kız arkadaşlarım.

Bizim şirketin kırtasiye servisinde de 30 yaşlarında evli bir kız babası Yaşar isimli bir arkadaşımız var.
Geçen gün ona msn adreslerimi iptal ettiğimden bahsetmiştim.
İlgisini çekti. Zaten kadın kız muhabbetine herkesden fazla zıplayan arkadaşımızdır kendisi.
Her kelimede cinsellikle ilgili anlam arar
Bana dedi ki sadece muhabbet mi ediyorsun yoksa icraat da oluyor mu?
Olmaz olur mu dedim. İcraatsız hayat mı geçer. Tabii ki oluyor.
Boşa muhabbet etmek için zaman ayıramam dedim.
İlla ki olucak icraat.

Hmmm dedi. Olmuyor böyle sen kızlarla takılıcan ben takılmicam. Biri yer biri bakar.
Hem sen artık msn kullanmadığına göre onlarla ben ilgilensem dedi

Bu Yaşar arkadaşımız bir kaç ay önce de bizim ‘Nokia’cı Sinan’ın peşine takılmıştı.
Sinan'ın; Pazarlama-Satış departmanındaki kız arkadaşının çevresindeki kızlarla arkadaşlık kurmaya çalışıyordu.
O zamanlar Yaşar ile Sinan'ın arası gayet iyiydi.

Şimdi bu Yaşar arkadaşımız benden msn adreslerini istedi.
Bir kaç gündür başımın etini yiyor.
Sonunda ona eski kız arkadaşlarımın msn adreslerini yolladım.
Ancak 1700 adresin hepsine ulaşamadım.
250-300 tanesinin adresini daha önce bir yerlere kaydetmiştim.
Onları yolladım kendilerine.   
Ben bıktım artık kız arkadaşlardan yeter yahuu az başımı dinleyeyim.
Öyle değil mi Özkan Bey.
Bakalım sonuç ne olucak.
Merakla bekliyorum.
 
NoT :
Tabii ki 1700 tane kız arkadaşım yok.
Bir yerlerden kız msn adresleri buldum.
Sanki benim kız arkadaşlarımmış gibi anlatiorum etrafta.
İbneliğimi başka nasıl gizleyebilirim ki
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:28:28 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #3 : 22 Haziran 2010, 01:55:37 ös »
1700 Kadın hayranımı nasıl terk ettim? Artık kadınlardan kafamı dinlemek istiyorum 
(Yeni manipülasyonum)‏


Şirket'ten arkadaşla msn de muhabbet ediyoruz. Ona cep tel kartımı kırdığımı ve 4 msn adresimi iptal ederek 1700 hayranımla yollarımı ayırdığımdan bahsediyorum. Tabii 1700 kadın hayranımdan
Ve  Baran'la kavga ettiğimizi söylüyorum.
Baran ; Yusuf'un yakın arkadaşı. Yusuf aslında hoş çocuk. Bir ay sonra düğünü var. Evleniyor.
***
Geçen Ctesi günü mesaiye Sinan da gelmişti. Genelde gelmez mesailere.
Yine zamanımızın büyük bir kısmını birlikte geçirdik.
Bir ara benim uykum geldi. Onun yanındaki sandalyede uyuklar gibi oldum. Aslında bu da bir maniplasyon, ben kolay kolay uyuyamam iş yerinde herkesin içinde. Sadece uykuya dalar gibi yaptım. Aslında Sinan'ın kollarında uyumak isterdim ama bu şimdilik mümkün değil. Şimdilik sadece onun yanında uyur numarası yapabiliyorum. Sinan o sırada yanımdaki masada “Colly” denilen bir oyunu oynuyordu. Bir ara kollarımı okşadı. Kollarımda parmaklarını gezindirdi. Ben uyanır gibi oldum ve tekrar sözde uykuma daldım.
 
Uyandığımda o oyuna devam ediyordu. Ben de yarı uykulu halde parmaklarımı onun dirseğinde gezdirdim. Sonra kollarına geçtim.
Bu sırada Sinan bana döndü ve : "Abi, elini çek, ben öyle şeyler sevmem, hele ki bir erkeğin bana dokunmasından hiç hoşlanmam" dedi yüksek sesle, bütün herkesin duyabileceği şekilde.
Bu sözler karşısında büyük şaşkınlık geçirdim. Aslında şaşkınlık felan geçirmedim. Sadece bozuldum çünki hiç beklemediğim bir tepkiydi.
 
Saat 5 e doğru Ben, Sinan ve Yusuf birlikte çıktık. Şirket 'in önünde hep birlikte minibüse bindik. 3ümüz yan yana oturduk.
Yusuf buna sarıldı, omuzlarını okşadı ve hatta Sinan'ın kulaklarıyla oynadı, Sinan hiç sesini çıkarmadı.
Hemen bunu hatırlattım kendisine, hani sen erkeklerin dokunmasından rahatsız oluyordun dedim. Şakayla karışık devam ettim, parlak çocuğu buldun de mi kendini elletiyorsun dedim.
Sinan: "Ya abi ne ilgisi var, Şirkette o sırada “Colly” oynıyordum, dikkatim dağılıyordu sen bana dokununca, o yüzden kızdım" dedi.
(Bence hiç de inandırıcı bir cevap değil. )
 
Olaya bakın Özkan Bey; Sinan her fırsatta bana dokunuyor ben de ona. Ama hiç beklenmedik bir anda öyle bir tepki veriyor ki
(("Abi, elini çek, ben öyle şeyler sevmem, hele ki bir erkeğin bana dokunmasından hiç hoşlanmam"))
Bir taşla bir kaç kuş vuracağını sanıyor.
***
Bu akşam Yusuf 'la msn de yazıştık. Yusuf’un benim kadın hayranlarımdan haberi varmış.
Kadın arkadaşlarımın olduğunu  Yeğen Baran vasıtasıyla çalıştığım ortama yayıyorum.
Baran'ı biliyorum, ağzında bakla ıslanmaz. Ne duysa, görse orda burda anlatır. Diline hakim olamaz.
Ben de Baran'a bol bol kız arkadaşlarımdan bahsediyorum. Çeşit çeşit hikayeler anlatıyorum. Ve bunlar aramızda kalsın diyorum.
Baran da orda burda, benim olmadığım ortamlarda benim ne kadar çapkın bir erkek olduğumu anlatıp duruyor.
Siz Emre Abiyi bilmiyorsunuz diyor, ona kadınlardan öyle mesajlar geliyor ki aklınız hayaliniz şaşar diye anlatıyor.
Zaten Duygusal Zekâ “Serohan”'ın benden kız arkadaş talep etmesinde, Baran'ın çok büyük payı var.
***
Şimdi de msn adreslerimi iptal etmemi kullanıcam. 4 msn adresimi iptal ederek 1700 kadın hayranımdan ayrılmanın ne kadar zor bir duygu olduğunu anlatıyorum. Telefon hattımı da iptal ederek artık kadınlardan uzak bir hayat yaşamak istediğimi söylüyorum.
O kadar çok kadınla birlikte oldum ki bıktım artık.
 
Bugün Yusuf'la yazışmamı yolluyorum. Ek de Yusuf'un resmi var.
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:29:31 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #4 : 22 Haziran 2010, 02:06:06 ös »
Duygusal Zekâ “Serohan”'ı 5 haftadır Kız arkadaşlarımla Tanıştırmak için Oyalıyordum !!! ‏


Duygusal Zekâ “Serohan” 5 haftadır benim o meşhur kız arkadaş çevremle tanışmak için yoğun gayret çerisindeydi.
Her hafta sonu benimle buluşuyor.
Kızları da getir muhabbet edelim tanışalım eğlenelim diyordu.
 
Her hafta ayrı bir yalan üretmek artık canımı sıktı.
2 arada kaldım.
Ya yalanlarıma devam ederek, inanılırlığımı kaybedecektim.
Ya da kız arkadaşlarımın olmadığını itiraf etmek durumunda kalacaktım.
Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal durumları.
 
Ve üstelikte ‘Nokia’cı  Sinan'la samimiyetimizin arttığını kırtasiye servisindeki arkadaşlardan gizleyemez hale gelmişken.
Çünki nerdeyse mesaimizin tamamını birlikte geçiriyoruz Sinan'la.
Ve geçen günlerde Sinan 'la bakışırken Şef’e yakalandık.
Şef: " Ne oluyor. hayırdır. Ne iş???" dedi. "Birbirinize bakıp bakıp gülümsüyorsunuz" dedi.
Aslında çok utandım. Ama sonra gözlerimi şefin alnına diktim. Ve içimden "Yaw sen kimsin. Senin benim hakkımdaki düşüncelerini önemsemiyorum. Benim hakkımda ne düşünürsen düşün" diye geçirdim. Ve konuyla hiç alakasız şekilde. "Şefim burası çok mu sıcak oldu. Pencereleri niye açmiyoruz." dedim.
 
Sinan'la yakınlığımız Duygusal Zekâ “Serohan”'ın da dikkatinden kaçmıyor. Ama o hiç bir şekilde hiç bir şey îmâ etmiyor. Görmezden geliyor. Bugün mesai çıkışı birlikte Taksim'e gittik. Sözde kız arkadaşlarımla tanıştıracaktım. Gittim Ermeni Gey arkadaşımla tanıştırdım.
Gerçi gey olduğunu anlamadı ama Ermeniyi üç kağıtçı ve at hırsızı kılıklı buldu. Hiç hoşlaşmadı. Ermeni , Taksimdeki emlak ofisinde bizi kahve içmeye davet etti. Çok tuhaf bir ortam vardı. Ermeninin yanında daha 5 dakika önce tanıştığı 17 yaşlarında bir genç vardı. Bize bir yakınım diye tanıttı ama ben durumu anlamıştım. Çok fena gerildim. Sadece ben mi? 17 yaşındaki genç de pek gergindi. Dokunsalar ağlayacakmış gibi duruyordu. Tuhaf bir durum onun için. 5 dk önce bir geyle tanışmış. hiç bilmediği bir dükkanda yanında 3 adam var.
Ben, duygusal zekâ “Serohan” ve ermeni gey. Ben ve Ermeni dışındakiler için belirsiz, karmaşık ve tuhaf bir durum.
Serohan , olayı çözemedi ama durumda bir tuhaflık olduğunu hissetti. Ve ordan bir bahaneyle kahve içmeden ayrıldık.
Ben Serohan 'ı oraya götürrüken demiştim ki, Ermenin çevresi geniştir bir sürü kız arkadaşları var. Hepsiyle tanışırız demiştim.
Özkan Bey bu durumuda çözemiyorum, ben durduk yere ne diye o ermeni ibneyle duygusal zeka Serohan 'ı tanıştırdım. Bu kısmı ben bile bilmiyorum. Maksat tuhaflık olsun, ortam gerilsin ve ben Serohan 'ın gözünde daha gizemli bir hal alayım. Benim ne ayak olduğumu çözemesin. akıllı mıyım deli miyim ben de çözemez oldum kendimi artık.
 
Akşam mesai çıkışında yani saat 5 den gece 10a kadar Serohanla birlik de vakit geçirdim. son dakikaya kadar bu hafta olmadı haftaya muhteşem bir organizasyonla kız arkadaş çevremi tanıştıracağımı anlattım. artık Serohan da inanmaz olmuştu. dalga geçer tarzda konuşmaya başlamıştı benle. Serohan 'dan ayrılıp eve geldikten sonra Serohan 'a bazı şeyleri itiraf etmem gerektiğine kara verdim ve msn marifetiyle duygusal zeka Serohanla yazıştım. Fazla detaya girmeden çevremde kızların olmadığını söyledim. O da anlayışla karşıladı. Bunun arkadaşlığımız devamı için bir kriter olmadığını söyledi. Kızlar olsaydı farklı bir ortam olurdu dedi ama olmazsa da yine de görüşürüz dedi. Bu konuda ne kadar samimiydi bilemiyorum. Ama zaten bugün karşı cinsle bir problemimin olduğunu fark etmişti. Yazışmalar aşağıda:
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:30:34 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #5 : 22 Haziran 2010, 02:14:29 ös »
Tak etti canıma bu maskeli balo !


Özkan Bey;
Bu bizim Sinan'la durumum nasıl olucak. Durum cidden vahim. Ben ondan çok hoşlanıyorum.
İlk gördüğüm dakikadan beri ilgimi çekiyor. 21 Aralık 2007 öğleden sonra ilk defa karşılaştım bizim şirketin “Kırtasiye Servisi”nde onunla.
Ve her geçen gün daha fazla yakınlaşıyoruz.
Son 3-4 aydır cuma namazı arkadaşlığımız var. (Yani cuma vakti birlikte geziyoruz. Çoğu zaman nargileciye gidioruz)
Sabah kahvaltılarını birlikte yapıyoruz.
 
Her geçen gün bana yakınlığı daha bir değişik boyuta dönüşüyor.
Bugün yine benim masamda muhabbet ediyoruz.
((19 kişilik Kırtasiye Malzemeleri Tedarik  Servisinde masası ve bilgisayarı olmayan tek kişi Sinan Ve bu durumun mantıklı bir açıklaması yok.
Şef diyor ki yer yok o yüzden sana masa veremedim. Ama daha geçen ay bizim kırtasiye servisinde işe başlayan adama hemen yer buldu ve bilgisayar verdi. Gerçi yeni gelenin konumu farklı. Şefe yardımcı konumunda olucak. Bu arada benim şefin sağ kolu olduğum iltifatının da gerçekte iltifat olduğu pek bir gerçeklik payının olmadığı da gün yüzüne çıktı. Şef her zaman derdi sen benim sağ kolumsun. Şef kendine bir yardımcı buldu. Ben gittikçe işlevsiz bir konuma düşüyorum.))
 
Bu öğleden sonra Sinan'la yine benim masamda muhabbet ediyoruz. Bana yeni aldığı "Nokia" markalı cep telefonun özelliklerini anlatıyor. Sıcacık elleri yine bacaklarımda. Yani dizimde değil. Daha yukarda eli. Neredeyse 2 bacağımın birleştiği  yere dokunacak. Ben de cep telefonuna bakma bahanesiyle elleni tutuyorum. Diğer elimde onun omuzunda. Bu durum beni heyecanlandıyor. Kalbimin hızlı atmaya başlıyor. İçimde sıcaklık hissediyorum. Bunu bilinçli olarak yapıyor değil mi? Ya bir hetero erkek başka bir erkeğe bu kadar yakınlaşmaz değil mi? Bu Sinan bunu bilinçli olarak yapıyor. Peki niçin ama niçin böyle bir şey yapabilir ki? Yaww gördüğünüz gibi EMİN olamıyorum. Bunu Sinan'a açıkça soramıyorum. Belki de onun gönderdiği mesajları görmezden geliyorum. Çünki dolaylı ve dolaysız bir çok mesaj iletiyor benden hoşlandığına dair. Ve ben bunları şakaya vuruyorum. Duymazdan geliyorum.
Ve daha enteresanı herkesin içindeyken benle birlikte görünmekten kaçınıyor.
Bir yere birlikte gideceksek, odadan ayrı ayrı çıkmaya özen gösteriyor. İlk başta bu tesadüf diye düşünüyordum sonra dikkat etim. Bilinçli olarak yapıyor. Bir yere gideceksek, bir bahane üretip, ayrı ayrı çıkmamızı sağlıyor. Buna gerçekten hiç bir anlam veremiyorum. Kimden yada neyden çekiniyor ki benimle samimi olduğunu gizlemeye çalışiyor. Yada birlikte dışarı çıktığımızı kimden gizliyor.
 
Bu akşam mesai bitiminde yine benim masamdaydı. 5e çeyrek kala Sinan’a “Ben çıkıyorum.” dedim. “Çıkarken bilgisayarı kapatırsın” , dedim. Bunun üzerine Sinan bana döndü ve “ Bekle 5 dk sonra birlikte çıkalım” dedi. Ben onu beklerken. Bilgisayarı kapadı ve masadan kalktı. Arkada dolabına gitti çantasını aldı. Ve benim masama doğru yaklaşarak, çıkış kapısına yöneldi. Ben şaştım kaldım. Sanki az önce bana birlikte çıkalım dememiş gibi. "Abi ben çıkıyorum bir tuvalate uğrayacam hadi iyi akşamlar ! "dedi. (Buna benzer davranışları daha öncede yapmıştı)
Ben masada kaldım. 1 dakika kadar eşyalarımı hazırladım ve kapıdan çıktım. Baktım tuvalatin kapısında bekliyor. Abi ben burdayım diye işaret yapio. Gittim yanına. "ben tuvalate girecem bekle beni" diyor. (Tuhaf harbiden tuhaf bir vak'a. Böyle bir şey ne duydum ne de gördüm Özkan Bey!!! Kardeşim ; madem birlikte çıkcaktık benim hazırlanmamı beklemeden ne diye odadan çıkarsın da tuvaletin önünde beni bekliyip ben tuvalate girecem beni bekle dersin.
 
Tuvalate girdi çıktı. Sonra bina çıkışına yöneldik. Yine eski sevgilisinden bahsediyor. Otobüs duraklarına geldik. ben caddenin karşısındaki otobüs durağına yöneldim. “Abi benle kal bu durakta.” , dedi. “Benim otobüs gelene kadar burda bekleyelim. Muhabbet ederiz “dedi.
 
Hafta sonları ne kadar seksi giyindiğinden bahsetti. Hafta içi çalışırken ki gibi giyinmiyormuş. Seksi giyim tarzı varmış. Bir kaç kez üstüne basa basa bunu söyledi bana. (Seksi tarz nasıl oluyorsa artık bilemiyor. İçimden dedim ki görmek isterim seni öyle)
Sonra dedi ki bana  "Abi delikanlı gibi söyle kırtasiye servisinde en çok kimi seviyorsun!" (Bu soru da hayatımda  karşılaşığım en tuhaf sorulardan biriydi. Erkeklerden oluşan bir departmanda bir iş arkadaşım ilk defa böyle bir şey soruyor. En çok kimi seviyorsun!!! Ben bu soruyu şöyle okuyorum. Beni Seviyor musun? demek istiyor.)
Önce bir durakladım. Gözlerinin içine baktım diyemicem çünki gözlerinde güneş gözlüğü var. Gözlerini  göremiyorum ve bu onun ne gibi haleti ruhiyede olduğunu okumamı engelliyor. İçimden diyorum tabii ki en çok seni seviyorum. Senden başkasını görmüyorum bile. Ama diyemedim, sonra benim hakkımda ne düşünür değil mi  Sadece o değil yani benim hakkımdaki düşüncesinden ziyade. Bir çuval inciri berbat etmek istemiyorum.
Benim durakladığımı görünce soruyu düzeltmeye çalıştı: "Yani sevmek derken, şey demek istiyorum, yani hmm" gibi bişiler gevelemeye başladı.
Ben de ne cevap vereceğime karar vermek için zaman ayırdığımı görerek devam ettim.
-- "Tabii ki en çok seninle birlikte zaman geçiriyorum. Seninle iyi arkadaşız. Yani senle anlaşıyoruz."
Buna şöyle bir karşılık verdi:
-- "Demek benden zarar gelmiyeceğini düşündüğün için benimle yakınlık kuruyorsun değil mi? Ben sana zarar vermem değil mi?" (Allah aşkına Özkan Bey. Bu cevabın yanıtı bu mudur. Nerden nereye atladı. Konuyu bambaşka bir şekle bürüdü. Şaşkınlık geçirdim. Ben bile bu kadar tuhaf olamam doğrusu. Ondan sonra devam etti.
-- "İnsan sevgisinden sığdırası gelir, değil mi ?" (Sinan'ın dilinde Sığdırmak = Cinsel ilişki. )
Ben iyice şaşkınlık geçirdim. Sonra devam etti, sorularına.
-- "Sen bana sığdırmak istemiyorsun değil mi?"
(İnanamıyorum böyle bir soruya. O kadar ciddi bir şekilde soruyor ki. Önce bunu şaka olarak değerlendirmek istedim. Ama ciddi ciddi bunu soruyordu. Gözlerinde de güneş gözlüğü var; göremiyorum ki yav. Güneş gözlüğü olmasa daha net görecem onun psikolojisini.
Ben şakaya vurdum. tebessüm ettim.) Ve cevap verdim:
-- "İnanamıyorum. Sinan ; sen şaka yapıyorsun değil mi? Böyle bir şeyi bana ciddi ciddi sormuş olamazsın??? Misal; Baba oğluna sevgi duyar, oğul babasına. Kardeş kardeşini sever. Bunların sevgisinden sığdırası mı gelir. Arkadaş arkadaşını sever, Sığdırmak için mi sever?? Çok şaşırdım doğrusu böyle bir şeyi sormana. Bunu şaka olarak kabul ediyorum.
Bu cevap üzerine biraz durakladı. sonra konuştu:
-- "Bu cevaba sevindim.Bunu söyeleme sevindim"
Ben anlıyamamıştım neye sevindiğini sordum "Neye sevindim, neyi duyduğuna sevindin? "
Sinan cevapladı: "Yani bana sığdırmak istemiyormuşun. Buna sevindim"
 
(Yani şimdi bu ne böyle??! Bu şaka mıydı? Ciddi ciddi mi sormuştu. Yoksa şakayla karışık kafasındaki soru işaretlerine cevap mı bulmaya çalışıyordu. Yoksa benim zihnime bir şey mi sığdırmaya (sokmaya) çalışıyordu. Yoksa bir sığdırma teklifi miydi 
Zihnim allak bullak oldu. Sinan'ı cinsel dünyasını ve kişiliğini çözemiyorum. Sürekli bir biriyle çelişik mesajlar veriyor bana. Hangisi gerçek hangisi sahte çözemedim gitti. Sanki insanların zihnini karıştırmaya çalışıyor. Yani normal bir insan herkese de kız arkadaşıyla ilgili bir şey anlatmaz ki. Kiminle karşılaşsa "Buketle aramız bozuldu, ayrıldık" gibi şeyler söylüyor. Şu kırtasiye deparmanında  o kadar bekar erkek var, bir kısmının bu şirket çalışanlarından kız arkadaşları da oluyor. Kimsenin pek haberi olmuyor. Ama Sinan 6 aydır aramızda daha ilk günden beri bütün kırtasiye departmanı  bu Sinan'ın kız arkadaşlarını biliyor. Neredeyse bütün bina biliyor. Ben onun kız arkadaşlarlarını gerçekçi bulmuyorum. Şirket te ki sevgilisinden önce, bir nışanlısı vardı. Bir anda nışanlısını unuttu bu kıza tutuldu. Şimdi bu kız onu terk etti.
 
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:31:33 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #6 : 22 Haziran 2010, 02:25:10 ös »
Çaresi yok KARDEŞİM Mutsuz olacaksın !!!


Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken, kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip, kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın
Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
 
    Yeni Türkü - Çember
http://www.youtube.com/watch?v=pl_FQmsmP7M           
 
(Az önce bu şarkıyı dinledim. Beni değişik bir moda sokuyor bu şarkı.
Duygu durumum değişiyor. Tuhaf bir kasvet havası sarıyor etrafımı)
 
Özkan Bey;
Son günlerim çalkantılı geçiyor.
4 gündür işe gitmedim
18 mayıs pazar tatili
19 mayıs p.tesi gençlik bayramı tatili
20 mayıs salı mazeret beyan etmeden şirkete gitmedim
21 mayıs çarşamba Hastanede muayeneye gittim. (hastaneye gittiğim günler işe gitmiyorum)
 
Ruh-Sinir’de muayene olmamın sebebi 20 gün rapor almaktı. Dersime iyi hazırlandım.
annemle birlikte muayeneye gittim. Doktar benim durumumu vahim buldu.
Hastanede yatmalısınız dedi. Ben yatmak istemedim. Odada çıkardı beni ve annemle özel görüştü.
Annem razı olmamış yatmama.
Odaya girdim tekrar. Rapor istedim. Evde dinleniyim. İhtiyacım var dedim.
"Dinleneceksen hastanede dineleneceksin!" diyor doktor.
"Sen evde dinlenemiyorsun" diyor.
 
Sonradan öğrendim ki. Babam aneneme demiş ki "Emre'yi yatırmak isterlerse izin ver yatırsınlar"demiş.
Buraya kadar herşey normal.
Doktor bir sürü ilaç ve iğne verdi. Bunları kullanıcaksın dedi.
Pazartesi kontrole geleceksin kullanmazsan bu sefer kesin yatarsın dedi.
Ayrıca ben odanın dışındayken anneme evrak imzalatmış.
Oğlumun yatmasına izin vermiyorum diye.
Çünki doktor sorumluluk kabul etmek istemiyormuş, durumumu çok vahim görmüş.
 
Ben ilaç milaç kullanmak istemiyorum. Kendimi sağlıklı görüyorum. Yani doktorun karşısında 5 dk anormal davrandım diye;
ruh sağlığım bozuk değil.
 
Son haftalarda, haftada 2-3 gün eve gece saat 11 civarında gidiyorum
Arkadaşlarla takılıyorum. Nargile felan içiyorus.
Arkadaşlar kırtasiyeden iş arkadaşı.
Yeğen Baran ve Satajyer-2 (O....- Bu başka bir stajyer)
Eve geç kalıcağım zaman da çoğunlukla haber veriyorum babama veya anneme.
Ama anladığım kadarıyla onlar bunu problem haline getirdiler.
İnsaf artık yahu Özkan Bey; 34 yaşındayım ve haftada 2-3 defa eve saat 11- veya en geç 12 de varmam nasıl sorun oluyor anlıyabilmiş değilim.
Evde olduğum zamanlarda geç yatıyorum. Gece 1-2 bazen 3 e kadar internete takılıyorum.
Bildiğiniz şekilde çet yapıyorum.
Annem bunu da kafayı takmış durumda.
Kardeşim ben uykumu alıyorum. Bir gün geç yatsam ertesi gün erken yatiyorum.
Uykumu alıyorum.
 
Dün hastaneden eve geldik. Annem hadi artık ilaçlarını kullan dedi.
Ben kullanmayacağımı söyledim.
Annem pişman oldu keşke izin verseydim de hastanede yatsaydın dedi.
Ben de cevap verdim: İzin verseydin? Ne yapabilirim. Ben ne o ilaçları kullanırım ne de o iğneyi yaptırrım dedim.
 
Öğlen 3 e doğru evden çıktım. Gece 11:30 da eve döndüm.
Kardeşim internete takılıyordu benim odamda.
Hiç sesimi çıkarmadım.
Selam verdim, muhabbet ettim.
O yattıktan sonra ben takıldım çete.
2 civarında yattım- sabah 6 da kalktım.
Ve kendimi çok dinç hissediyorum. Her hangi bir sorunum yok.
Çalışabiliyorum. İşlerimi aksatmıyorum. Her şey normal.
 
Az önce annem işi aradı.
burnundan soluyordu. Emre sen ilaçlarını sabah içtin mi?
Emre bak o ilaçları ya içersin yada zorla seni hastaneye yatırırm.
İlaçlarını akşam gözümün önünde içeceksin ve iğneni olucaksın.
{ Yani öyle korkunç bir şekilde nefes alıyordu ki. Annem kendini kaybetmiş}
 
"Hayırdır? Noluyor dedim anneme"
"Ben senin iyiliğini düşünüyorum o ilaçlar içilecek" dedi bana annem.
 
{ÖZkan Bey aslında stratejik bir hata yaptım. Ve onların elinebir koz verdim. Beni polis zoruyla hastaneye yatırabilirler.
Psikiyatrist raporu var sonuçta. Doktor benim ağır hasta olduğuma ikna olmuş. Annem izin vermemiş hastaneye yatırmalarına sonuçta yani. Ve kanun önünde onlar haklı olucaklar. İstediklerini yaptırmak için bunu hep kullanıcaklar. Olaya bakın ya ruh sağlığım yerinde olduğunu ispatlamak zorunda kalıcam; hastaneden kurtulabilmek için. Şimdi içerde kimse bana da inanmaz, ben rol yaptım, hastalığı abarttım desem, inandırıcı olamıyacam. Şuna karar verdim. Eğer ben zorla hastaneye kapatılırsam, sonuçta tedavim bitecek ve taburcu olucam. Ben taburcu olunca bir daha o insanlarla aynı evde yaşamam. Kendime bağımsız bir yaşam kurmanın yollarını ararım. Zaten Temmuz ayı bizim ikramiye ayımız. Önce birikmiş borçlarımı kapatırım. Sonrada kiralık ev bakarım ve çekip giderim ailemin yanından. Artık iyice bunaldım. Nedir bu yaw. }
 
{Bir ayrıntı dikkatimi çekti. Anneme sorduğum da bu kızgınlığın nedir dediğimde, dedi ki SENİN NE OLDUĞUNU BİLİYORUM.
Bu lafı ve kendini kaybedercesine hiddeti ben de değişik duygular ve düşünceler oluşturdu.
Annem kesin bir yerden (eşcinsel ilişkilerimden) bir haber aldı. Muhtemelen komşulardan veyahut özel eşyalarımı karıştır, tuttuğum notlardan herhangi birine ulaştı. Yani durum aşırı vahim, büyük stres altında hissediyorum kendimi.}
 
{Cuma namazı arkadaşım ‘Nokia’cı  Sinan 2 kız arkadaşı taarfından da terk edildi. Ve burdaki kız arkadaşı bügün bir erkek buldu. Ve bunu Sinan öğle tatilinde fark etti. O sırada bir bankda oturmuş Sinanla başbaşa muhabbet ediyorduk. Çocuk üzüldü ama belli etmemeye çaliştı. Neler hissediyorsun diye sordum. "Zoruma gitti"dedi. "Çok zoruma gitti" dedi. Onu dinledim. Her hangi bir yorum yapmamaya dikkat ettim. Duygu ve düşüncelerini aktarmasını dinledim. Muhabbet ettik, dertleştik.
Abi senle vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum dedi. Sen yanımda olduğun zaman hiç sıkılmıyorum dedi. Çok sevindirdi beni bu sözleri duymak. Sabah işe gelirken karşılaşmıştık, 5 gündür biribirimizi görmüyorduk beni görünce neredeyse boynuma sarılacaktı. Geldi yanaklarımı öptü. Nerelerdesin ya dedi seni çok özledim.
Özkan Bey; bu tür ilgi davranışları beni acaip mutlu ediyor. Sevildiğimi hissetmek çok güzel bir his. Sevmek kadar sevilmek de çok güzel duygular oluştuyor. İçimde bir sıcaklık oluşuyor. Kalbim daha bir değişik atıyor. Huzur kaplıyor tüm bedenimi.
Değişik bir rahatlık hissi. Sanki ayaklarım yerden kesiliyor. Bütün günümü relaks bir şekilde geçiriyorum. Şu anda bunları yazarken bile tüm dertlerimi unuttum. Sevgi ve Aşk bütün hislerden daaha baskın. Her şeyi unuttuyor.  }
 
Şimdilik bu kadar. Başlık mutsuz olucaksın diyor ama, cuma namazı arkadaşımdan bahsetmek herşeyi unutturdu.
Bütün kasvet dağıldı üstümden.
Eve gidince neyle karşılaşıcam, yazma imkanım olursa sizinle paylaşırım...
« Son Düzenleme: 24 Haziran 2010, 11:32:30 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #7 : 22 Haziran 2010, 02:32:35 ös »
Bütün ibnelerden nefret ediyorum   !!!‏


Stajyer Raşit'i müptezel bir lubunyanın elinden kurtardım.
17 yaşındaki bir genci kötülüklerden korumak gerekir 
Amaç tabii ki kötülüklerden korumak değildi.
Sadece kıskandım, bir geyin, Raşit'i yoldan çıkarmaya çalışmasından.
Olaya bakın Özkan Bey; harçlığını çıkarmaya çalışan 17 yaşındaki bilgisayr mühendisliği okuyan üniversite öğrencisini;
gel bana web sitesi yap, gel benim pc mi tamir et diyerek kandırmaya çalışıyor 40 yaşındaki bir gey.
 
Duruma hemen müdahale ettim. Satjyerimin zihnini bulandırdım ve  pc tamirine gitmesini engelledim.
Gey lerin ne kadar tehlikeli insanlar olduğunu ve onlardan kötülükten başka bir şey gelmiyeceğini söyledim.
Sanki Raşit'in hayatı iyilikle geçiyormuş gibi.
***
Geçen hafta kırtasiyede ‘Nokia’cı, kadın hastası Sinan bana durduk yerde; "Dünyada ki en nefret ettiği insanların erkek erkeğe sex yapanlar olduğunu "söyledi. Ben de ona katıldığımı söyledim.
Bugün benim masamı ziyaret etmişti. Sabah sabah muhabbet ediyoruz. Her zaman ki gibi ten teması kuruyoruz. Ya onun elleri benim bacaklarımdadır, omuzumdadır yada sırtımdadır. Ya da benim elim onun vücudunun her hangi bir yerindedir. Sinan'la aramızdaki alışılmış temas şekli. Muhabbet ederken ona "Kardeşim" diye hitap ettim.
Bana şakadan suratını astı ve "Bana Kardeşim deme" dedi. Şaşkınlık geçirdim; yanlış bir şey mi dedim diye düşünürken.
gülümserek devam etti "İnsan hiç sevgilisine Kardeşim der mi? " dedi.
"Ne zaman sevgili olduk ben hatırlamıyorum" dedim. "Yakında anlıyacaksın, sabret" dedi..
Özkan Bey; bu ne biçim bir Latife (nükte - espri) anlayışıdır çözebilmiş değilim.
‘Nokia’cı Sinan tam bir tuhaflık abidesi; 2 kız arkadaşını aynı anda idare etmeye çalışıyor.
Onun dışında her gördüğü kızdan etkileniyor (SÖZDE)
Bütün muhabbeti kadınlarla sex üzerine.
Ama resmen bana alıkıyor. (Alıkmak kelimesinin izahını daha önce yapmıştım)  (Alıkmak  Asılmak, cinsel ilgi göstermek)
***
Gerçi bende iş yerindeyken kızlar ve kız arkadaşlarım hakkında konuşuyorum ama benim durumum Sinan kadar abartılmış değil.
Hatırlamışken şunu söyliyim, Sinan bana bugün dedi ki : "Emre Abi, sen gerçekten ilginç birisin"
(Gıcık oluyorum yaw aramızda sadece 9 yaş var ve bana abi diye hitap ediyor. 7 ay önce işe başladığında ona demiştim bana abi deme.)
İyi hatırladım; "İnsan hiç sevgilisine abi der mi?" Bana abi dediğinde ben de bu cevabı mı versem ona   ?
 
***
Şimdi asıl konuya Stajyer Raşit’ i; şerden nasıl kurtardım 
(yazışma örneğini hem aşağıya yapıştırdım hem de ek olarak yolladım. Nerden okumak kolayına gelirse artık)
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2010, 04:26:36 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #8 : 24 Haziran 2010, 12:59:48 ös »
"İnsan hiç sevgilisine Kardeşim der mi? "‏

‘Nokia’cı Cuma Namazı Arkadaşım Sinan !!!

Geçen hafta bizim şirketin Kırtasiye Servisinde ‘Nokia’cı , kadın hastası Sinan bana durduk yerde; "Dünyada ki en nefret ettiği insanların erkek erkeğe sex yapanlar olduğunu "söyledi. Ben de ona katıldığımı söyledim.
Bugün benim masamı ziyaret etmişti. Sabah sabah muhabbet ediyoruz. Her zaman ki gibi ten teması kuruyoruz. Ya onun elleri benim bacaklarımdadır, omuzumdadır yada sırtımdadır. Ya da benim elim onun vücudunun her hangi bir yerindedir. Sinanla aramızdaki alışılmış temas şekli. Muhabbet ederken ona "Kardeşim" diye hitap ettim.
Bana şakadan suratını astı ve "Bana Kardeşim deme" dedi. Şaşkınlık geçirdim; yanlış bir şey mi dedim diye düşünürken.
gülümserek devam etti "İnsan hiç sevgilisine Kardeşim der mi? " dedi.
"Ne zaman sevgili olduk ben hatırlamıyorum" dedim. "Yakında anlıyacaksın, sabret" dedi..
Özkan Bey; bu ne biçim bir Latife (nükte - espri) anlayışıdır çözebilmiş değilim.
‘Nokia’cı  Sinan tam bir tuhaflık abidesi; 2 kız arkadaşını aynı anda idare etmeye çalışıyor.
Onun dışında her gördüğü kızdan etkileniyor (SÖZDE)
Bütün muhabbeti kadınlarla sex üzerine.
Ama resmen bana alıkıyor. (Alıkmak kelimesinin izahını daha önce yapmıştım) (Alıkmak : İstanbul Eşcinselleri arasında "asılmak" anlamında kullanılan kelime)
***
Gerçi bende iş yerindeyken kızlar ve kız arkadaşlarım hakkında konuşuyorum ama benim durumum Sinan kadar abartılmış değil.
Hatırlamışken şunu söyliyim, Sinan bana bugün dedi ki : "Emre Abi, sen gerçekten ilginç birisin"
(Gıcık oluyorum yaw aramızda sadece 9 yaş var ve bana abi diye hitap ediyor. 7 ay önce işe başladığında ona demiştim bana abi deme.)
İyi hatırladım; "İnsan hiç sevgilisine abi der mi?" Bana abi dediğinde ben de bu cevabı mı versem ona   ?
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2010, 04:29:07 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #9 : 24 Haziran 2010, 01:04:59 ös »
           
Canım sıkkın :<‏

                                                                                                  05/05/2008
Özkan Bey;
Son günlerde yaşadıklarım fena halde canımı sıkıyor.
Anne ve babamın mahkeme duvarı gibi soğukluklarını anlamakta zorlanıyorum.

Mesele sadece resimdeki kızı reddetmem mi yoksa başka bir şey mi;  zihnime ciddi şüpheler girdi.

Sadece bu kadar basit bir olay nasıl bu kadar etkiler onları?

İşin içinde başka şeyler var diye hissetmeye başladım.

Acaba çenesi düşük üst komşumuzdan bir şeyler mi duydular.

Çünkü annemdeki soğukluğu hissettiğim gün annem üst komşunun gününe gitmişti ??!

O salak kadın tam bir geveze. Her gördüğü duyduğu şeyi gerekli gereksiz ayırt etmeden anlatır anneme !

 

Yaww bu kadar saçmalık olur mu : Sokakta karşılaşsam o kadınla, gider anneme anlatır Emre'yle şu noktada karşılaştım, bana selam verdi,

Sonra şu noktaya doğru ilerledi. Kadınların hepsi bu kadar geri zekalı mı? Benimle karşılaştıysa karşılaşmıştır bunun ne önemi var ki?

Ne gibi ilginçlik var ki bunu anlatacak anneme. Böyle geveze bir kadın kim bilir neler anlatmıştır  anneme?
Zaten annem kuru havadan nem kapar.
Yaw o kadar da dikkat ettim annem Bursa'dayken ! Arkadaşlarla ayrı ayrı eve girdim. Önce ben girdim 5 dk sonra arkadaşlarım girdi.

Öfff ya. Mahallede kimseyle birlikte görünmedim , özellikle oturduğum binanın yakın çevresinde.

(NOT: Anne- babam 3 hafta kadar Bursa’daydı. Onlar yokken İnternetten Gay Sitelerinden tanıştığım gençlerle bizim evde buluştum. Bana öyle geliyor ki bu durumu ailem bir şekilde haber almış).

 

Benim asıl canımı sıkan. Belirsizlik !!!

Annemin Babamın moralce çökmüş olmaları da tabii ki etkiliyor.

Ama asıl canımı sıkan bu moral bozukluğunun sebebini bilememek 

Doğrudan ve dolaylı bilgi almaya çalıştım. Annem her hangi bir cevap vermedi.

Babamla zaten iletişim kurmak mümkün değil. Bu yaşıma kadar da iletişim kuramadım onunla L

 
Çocukluğumda yaşadıklarım aklıma geliyor. İlk okula başlayışım. Okuma yazma öğrenirken yaşadığım işkence.
Yazmayı öğrenirken babamın agresif tavırları.

Sonra sosyal alandaki eksiklerimin abartılarak, sürekli vurgulanması.

Babam çocukluğum boyunca beni anormal olmakla suçladı.

3-4 yaşlarındayken öğrenmiştim bu kelimeyi : A.N.O.R.M.A.L

Ve uzun yıllar boyunca bu ve buna benzer telkinlerle büyüdüm.

Babam her sinirlendiğinde,  çeşit çeşit suçlamalarda bulunurdu.

Aşağıdaki 6 cümle en sık duyduğum cümlelerdi çocukluğum boyunca.

 

"Bizim çocuklarımız anormal. Emre anormal."

"Bizim çocuklarımız cins."

"Emre içine kapanık"

"Emre çekinken"

"Emre insanlarla kontak kuramıyor"

(Nerden buluyorsa bu kelimeyi, "kontak kuramamak", kafadan kontak çağrışımı yapıyor ben de   )

"Emre bu dünya sana göre değil. Sen hayatta muvaffak olamazsın"

(Neye göre, kime göre, hangi kıstasa göre hayatta başarılı olunur ? Hayatta başarılı olmanın ölçütünü kim belirlemiş?

Yaw bunu gerçekten merak ediyorum! Ne demek şimdi hayatta başarılı olmak veya olmamak? Şeksirvari bir soru D:

Olmak yada olmamak gibi! Hayatta ya başarılı olunur yada olunmaz ??! Sıfır ve bir. Ara seçenek yokmuş gibi.

Ben huzurlu olmak istiyorum yaaw. Yarış atı gibi koşturmak istemiyorum. Kafamı dinlemek istiyorum artık.)

 

Bu tür telkinleri kardeşlerim arasında sadece ben görmedim. Erkek kardeşim de sürekli olarak geri zekalı olmakla suçlandı.

Babam onu "Benim aptal oğlum" diye severdi (!). Bir de lakap takmıştı "Dumkopf". (Almanca dangalak. mankafa. ahmak. salak. aptal)
Sürekli beceriksiz olmakla suçlandı.
(Sonunda gerçekten de öyle oldu. Şu an 29 yaşında, evli ve 4 yaşında oğlu var. Elinden bir şey gelmez.

Ne yemek yapabiliyor. Bırak yemeği yumurta kırıp, sahanda yumurta yapamaz, ütü yapamaz, bulaşık nasıl yıkanır bilmez,

Ne elektrik tesisatından anlar, ne de su? Bir gün evde yalnız kalmıştık bir ay boyunca. Ben işteyken çamaşır makinesinde çamaşır yıkamaya kalktı.
Beni aradı hangi düğmeye basıcam dedi. Her şeyi izah ettim. Çamaşırları yıkamış.
Ama deterjan katmamış. Çünki aklına gelmemiş çamaşırların deterjanla yıkanacağı.

Buna rağmen bence başarılı kardeşim. Yani bunca korkunç telkine rağmen yine de ortalama bir zekaya sahip.

Gerçekten Dumkopf da olabilirdi   )

 

Kız kardeşimin negatif telkinlere maruz kaldığını hatırlayamıyorum. O babamın "Prenses" i idi. Prensesiyle evlenmek isteyen damat adayından ağırlığınca altın talep edecekti. (Tabii ki bunu gerçekte talep etmeyecekti. Aklınca kızına kompliman yapıyor, herkesin önünde. Biz erkek çocukları hakaretlere uğrarken, o iltifat görüyordu çoğu zaman, çoğu yerde, hem de topluluk önünde.)

 

NOT: Şimdi bu değerlendirmeleri niye yaptım diye soruyorum kendime. Çünkü son günlerde yaşadıklarım beni üzdü. Ailemin donuk davranışları, tuhaf hareketleri vicdan azabı çekmeme sebep oldu. Kendimi savunma ihtiyacı hissettim.

Yani eden bulur demeye getiriyorum. Kendimi aklamaya çalışıyorum. Ben böyle bir ortamda büyüdüm, benden sizi memnun edecek fazla bir şey beklemeyin demek istiyorum. Bu yazdıklarımı onlar hiçbir zaman okumayacak olsalar da, bunları benim bilmem beni rahatlatıyor. En azından fazla acı çekmiyorum.

Özkan Bey; gerçekten onları özellikle babamı memnun edecek, onun mutlu olmasına sebep olacak bir şey yapmak istemiyorum.

Bu içimden gelmiyor. Gerçekten gelmiyor. Rahatsızlık oluşturuyor içimde.
(Evlenecek olsam da, bu ;  babam ÖLDÜKTEN sonra olur. O hayattayken KESİNLİKLE evlenmek istemiyorum)
Çünki biliyorum ki evlenecek olsam babam dünyanın en mutlu insanı olucak, ben ona bu mutluluğu yaşatmak istemiyorum.
Onu acı içinde kıvranırken görmek ruhumda SADİSTçe bir ZEVK hissetmeme sebep oluyor.
 
NOT 2 :
Avusturyalı sapık babanın öz kızına 24 yıl boyunca yaptıkları şok etti beni. Bir haftadır zihnimi meşgul ediyor bu olay.
Tüylerim diken diken oldu. Özellikle 18-19 yaşındaki çocukların ömürleri boyunca güneş ışığını görmemiş olmaları canımı sıktı.
Neden bu noktaya odaklandım anlıyamıyorum. Güneş görmeden, ufacık bir mahsende, dış dünyadan habersiz nasıl yaşadılar.
Bu olay; içimde anlam veremediğim hislerin oluşmasına sebep oluyor.
 

 

 
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2010, 04:30:58 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #10 : 24 Haziran 2010, 01:10:36 ös »
İşin sırrı çözüldü !!! İşin sırrı Olin'de. 2 kere rafine   / Annem beni evlendirmeye kalkior


Salonda oturruken annem bana dedi ki:
Terapi bitti. Bilgisayar kursu da bitti. Artık para biriktirebilrisin. Para biriktir!!!
 
ben de ona sordum: Neden para biriktiriyim ki?
 
Annem cevap verdi : "Ee hastalık var, bin bir türlü şey var. İnsanın başına her türlü şey gelebilir. Kenarda köşede birikmiş paran olsun.
Zaten evlenmeyi de düşünmüyorsun !!!
 
Şaşırdım bu cevap üzerine! Zaten evlenmeyi de düşünmüyorsun! Bunu demesinde ki maksat neydi!
Anneme dedim ki: " Bunu da nerden çıkardın   Evlenmeyi düşünmediğimi de nerden çıkardın !!?"
 
Annem de ki : " Sana kızın fotğrafını gösteriyorum. Fotoğrafa bakmadın bile. "
 
Bu cevap beni rahatlatmıştı. Bir haftadır süren gerginliğin, soğukluğun sebebi belli olmuştu. Annem çok bozulmuş dmekki gösterdiği fotoğrafa bakmadan bir köşeye atmama. Ve hareketimden evlenmek istemediğim sonucuna ulaşmış. Ben öyle anlıyorum.
 
Babam ise ayrı bir alem. Yani ilk kez 17 yaşında öğrendi eşcinsel olduğumu.
Ondan sonra bir çok defa eline çok güçlü kanıtlar geçti. En son 3 yıl önce “Amatör Fotoğrafçılar Kulübü” nden çok yakın HETERO arkadaşım beni babama ihbar etti. Oğlun gey dedi. Babam bunun üzerine büyük şok geçirdi. Ben inkâr ettim yine her zaman ki gibi.
Bana yine inanmış gibi oldu. bunun üzerine 2-3 ay sonra ailem İnegöl'deyken eve 18 yaşındaki arkadaşımı aldım. Bir gece biz de kaldı. Ve bir şekilde babam bunu duydu. Ve bana o meşhur mektubunu yazdı. O mektup sizde.
Yani bunca olay olmuşken. Babam nasıl olur da benim bir kadınla evlilik yapabileceğimi düşünür. Buna anlam veremiyorum.
Babamın şu an da soğuk davranmasının sebebi şu. Babam , benim o kızın resmine bakmamamla, artık EMİN oldu. benim evlenmeyeceğime. Yuhh artık diyorum. Yani sonunda EMİN oldu. 17 yılın sonunda EMİN olabildi. Ama ben yine de emin değilim babamın emin olmasından. Yahu kardeşim, bir insan bu kadar da olmaz ki. Bir babamın oğlu 34 yaşına geliyor. Ve bu oğlunun 17 yaşında yazdığı günlükten açıkca eşcinsel eğilimler içinde olduğunu görüyor. Ve bir çok defa şüpheye yer bırakmayacak şekilde bu eğilim açığa çıkıyor. Ve o baba haala oğlunun hetero olabileceğini düşünüyor. Normal bir evlilik yapabileceğini düşünüyor. Bu evlilikten mutlu olabileceğini düşünüyor. Ve bir kzı buluyor, oğluda bu kızın resmine bakmadan bir köşeye atıyor. Ve baba geriliyor, oğluna soğuk davranıyor, strese giriyor. Babamda artık ne gibi his ve fikirler oluşuyorsa, ne gibi moda giriyorsa, bir tuhaf bir şeyler oluşuyor.
   Özkan Bey; ben babamın haleti ruhiyesini anlıyamıyorum. Tam bir duygusal körlük içinde. Onca kesin kanıta rağmen benim bir evlilik yapabileceğime kendini inandırmasını anlıyamıyorum.
 
NOT: Anneme sordum; bu kızı bana eş olarak seçmende ne gibi faktörler etkili oldu. Annem diyor ki işte ne güzel tesettürlü bir kız.
İyi de milyonlarca tesettürlü kız var. Bu kızın ne gibi başka özellikleri var 
Ya işte İmam-Hatip Lisesi mezunu !!!!
Başka ne özelliği var diyorum! Yani bu kızın bana eş olabilmesi için ne gibi özellikleri var. Piyango çeker gibi evlilik mi olurmuş.
Yaw tuhaf tuhaf durumlar. Ayrıca Özkan Bey, ben o kızı beğenmedim. Benim tarzım değil o.
Yani mümkün değil. Ben onunla anlaşamam. Her hangi bir şey de paylaşamam.
Ayrıca, evlenmek istesem ben kendime bir kız bulurum. Öyle resimden rastgele biriyle olmaz bu işler.
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2010, 04:31:51 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #11 : 24 Haziran 2010, 01:16:57 ös »
Çok yakışıklısın yavrum, bugün !‏


Pembe tişörtümü giydim , altıma da açık mavi kot.
Yazlık siyah ayakkabılarımı da boyadım. İşte ne güzel takım oldular 

Sabah kahvaltı sırasına girdim. Sıra beklerken ilerden ‘Nokia’cı Sinan fark etti beni. Gülümsedi.
O benden önce almış kahvaltısını.
Yanımdan geçerken gülümseyerek kulağıma eğildi ve :" Çok yakışıklısın yavrum, bugün !!!" dedi.
Ben de gülmeye başladım. Böyle bir iltifata başka nasıl tepki verebilirim ki.
Yaw bu adam bana resmen alıkıyor. (Alıkmak = Birine cinsel ilgi duyduğunu  hal ve hareketleriyle belli etmek. Alıkmak kelimesinin tam anlamı budur.)

Kahvaltımı alıp odaya geçtim.
Aaa o da ne öyle. Sinan benim masamda kahvaltı ediyor. Böyle bir şey görmeye alışık olmadığım için şaşırdım.
Genel de ben sabahları Yeğen Baran'ın masasında kahvaltı ederdim.
Sinan sabah kahvaltısına bana geldiğine göre şimdi ben başkasına ziyarete gidersem ayıp olur.
Hemen ben de masama oturdum. Sinanla sohbet ederek birlikte kahvaltı yaptık.
Hafta sonu kız arkadaşıyla Kadıköy'e gelmiş. Sahili gezmişler, çay bahçesinde oturmuşlar.
"Sen Kadıköy'de oturuyordun değil mi" dedi. "Keşke seni de çağırsaydım" diye ekledi.
Şaşırdım ve sordum "İyi de kız arkadaşın varken benim ne işim var sizin aranızda?"
"Abi ne fark eder ki, hep beraber gezerdik" diyor.
Bana pek samimi gelmedi bu teklif. Yani kız arkadaşıyla gezmeğe çıkmış bir gencin yanında benim ne işim var ki???
Samimi olmasa da böyle bir teklifle karşılaşmak güzel hisler oluştuyor içimde.
Sonuçta bu teklif belli bir yakınlığın ifadesi. Aramızda yakınlık olmasa böyle bir şey teklif etmezdi bana, öyle değil mi ?

Sabah sabah şefimle aramızda gerginlik oluştu.
Bir sürü telefon çalıyor. Bıktım bu telefonlardan.
Ben de kaldırdım avizeyi masanın üstüne bıraktım.
Tabii ki kimse ulaşamıyor bana.
Bana ulaşamayanlar şefimi arıyor, kimse bakmıyor diyor telefonlara.
ŞEfim "Emre" dedi. "Telefonlara bakmıyor musun? Neden beni arıyorlar" dedi.
O sırada telefonun masada açık olarak durduğunu gördü. Çok sinirlendi.
"Bu yaptığın ayıptır" diye bağırdı.
Ben de ona bağırdım "Ben mecbur değilim müşterilerden gelen telefonlara bakmaya. Benim işim değil bu. Sabah sabah nedir bu ya onlarca telefon geliyor. İmalatı hatalı yapıyorsunuz , cezasını ben çekiyorum . Bu kadar sesi kaldıraram"
Şef iyice sinirlendi " Emre iki de bir hatalı imalatı bahane etme. Çalışmak istemiyorsan istifa eder çeker gidersin. Kapımız sonuna kadar açık"
Ben bu laf üzerine söylendim : "Çekip gidicem zaten. Burda çalışmak istemiyorum."

Öff ya. Sinir bozucu bir durum.  Bu şirkette yıllardır öfkeli müşterilerin dertlerini dinliyorum. Zihnimin kısa devre yapmasından dolayı yıllardır bu görevi yürütüyorum. Nerden kabul ettim bu görevi zamanında.

Son günlerde neredeyse herkesle sürtüşüyorum. Sürekli bir şeyler buluyorum gerilim çıkarmak için.
Hem iş yerinde hem ailemde hem eğitim aldığım fotoğraf teknisyenlik kursunda bir gerilim içindeyim.
İçimde sıkıntı var.
Bir şeyler eksik sanki. İçimde dolduramadığım bir boşluk var.
Ve yaşlandığımı fark ediyorum. Yıllar ne kadar çabuk geçiyor.
Yaşlanmak demek cazibemi yitirmek demek.
34 yaşındayım yaw. Ve her geçen gün yaşlanıyorum. Çoğu kimse genç gösterdiğimi söylüyor.
Genç göstersem de artık 34 yaşındayım.
Benim yaşlarımdaki erkeklerin çoğu evli ve çocukları var.
Nerdeyse okul çağında çocukları var. Ben ise halaa bekarım. Ve evlilik yapıp yapmıyacağım konusunda kesin bir karara da verebilmiş değilim.
Belki de çatışmalarımın temel sebebi bu. Hayattan ne istediğimi bilmiyorum.

Msn de yazıştığım 19 yaşındaki yakışıklı esmer  Digin(*) yine aramaya başladı beni. Benimle görüşmek istiyor.
Hafta sonları Belediyeye ait bir spor tesisinde vücut çalışıyormuş.
Orda görüşelim diyor.
Eski avea hattımı taktığım zamanlarda çağrı atıp  duruyor.
Her yer Digin(*) kaynıyor.
Beni çok sevmiş. Devamlı beni hayal ediyormuş.
Bir de bu çıktı.
“Yoksa bana aşık mısın?” diye dalga geçtim.
"Bilmiyorum" diyor.
O bilmiyor ama ben biliyorum. Aşık maşık değil. Sadece benim muhabbetimden ve vücudumdan etkilendi.

Her türlü arzuyu gideriyorum işte!
Laço da, Lubunya da, Digin de etkileniyor benden 

Eşcinsel Sözlük

Alıkmak : Birine cinsel ilgi duyduğunu  hal ve hareketleriyle belli etmek. Asılmak
Digin: Erkeksi görünümlü olmakla birlikde yatakda hem aktif hem de pasif konumda olan erkek (eskiler "alıcı verici" de derler)
Lubunya = Pasif eşcinsel
Laço = Aktif eşcinsel
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2010, 04:32:29 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #12 : 05 Temmuz 2010, 01:44:11 ös »
Tiksiniyorum babamın bu hakimiyet altına alma davranışlarından



Akşam, yeğenim gelmiş.

Yine bizde kalıcaklar. Yeğenimle birlikte zaman geçirmek çok hoşuma gidiyor.

Zaman zaman bunaltıcı da olsa 4 yaşındaki bir çocukla ilgilenmek, her şeye rağmen hoş duygular oluşturuyor.

Yeğenimin sürekli ilgi beklemesi beni bunaltıyor. Oyuncaklarını çıkarmış salonun her yanına saçmış.

Aga  gel benle oyna diyor. Bana "aga" diye hitap etmesi de ayrı bir ilginçlik. Bizim aile de öyle bir hitap şekli yok.

Kim bilir belki de ben onun zihnine o kelimeyi sokmuşumdur. Babasına da "buba" diye seslenmesini öğretmiştim ama başarılı olamamıştım.

Defalarca "buba, buba, buba" dememe rağmen. Hayır "baba, baba, baba" diyerek beni düzeltmişti.

Yaptığım gariplikler bununla sınırlı değil.

Yeğenime günlerce sana yılan alayım mı? Yılan alayım mı? Diye sormuştum. İlk başlarda yok alma diyordu.

Sonunda al bana yılan dedi. Yine sormaya başladım günlerce. Sana yılan alıcam yılan alıcam!.

Artık her gördüğünde aga bana yılan al diyordu.

 

Bir gün oyuncakçı dükkanına gittim. Yılanlar, çeşit çeşit böcekler aldım. Siyah, esnek, gerçek gibi böcekler aldım. Hamam böceği,

Kertenkele, örümcek, öğğğ oyuncak olmadıklarını bilsem ben bile ürkerim öyle böceklerden. Zaten ufaklıktan kalma böcek fobim var.

(Babam sağ olsun, böcek fobik olarak yetiştirdi beni. Böceklerden korktuğumu bildiği halde, eline çekirgeleri alırdı ve bak bir şey olmuyor diye

Zorla avucuma bırakırdı çeşit çeşit böcekleri. Nerden aklıma geldi şimdi bu yaw. Unutmuştum bunları.)

 

Yeğenim böcekleri çok sevdi. Annesine gösterdi böcekleri. Çığlık attı yengem. :D

Böcekleri almaktaki asıl hedefim aslında yengemdi. Biliyordum böceklerden çok korktuğunu.

Yengem tuhaf insan, geceleri odasının ışığını yakar. Aydınlıkta uyur sabahlara kadar.

Ufacık çocuğu da öyle yetiştirdi. Allah korusun lösemi olucak yeğenim. Işık da uyku mu olurmuş. Gece karanlıkta salınması gereken hormonlar

Salgılanmaz ışık altında uyursan. Bu da lösemiye sebep olur. Çocuklar için çok riskli bir davranış

Evde temizlik yapmaz. Evleri her zaman darmadağınık. Bulaşıkları günlerce bekletir. Pencereler leş gibi.

İnsanlarla doğru düzgün diyaloğu yok. Giyinmesini bilmez, konuşmasını bilmez. Okur yazarlığı zayıf. Zaten kızcağız İstanbul'un kırsalında yetişmiş.

Şehirle ilgisi yok. Böyle bir kadının ne işi var bizim aramızda. Bu soruyu zaman zaman sorarım kendime.

Zaten onun babasını da hiç sevmezdim. Eskiden babamın yanında şoförlük yapardı. Yıllar önceden uyuz olurdum o adama.

Şimdi o uyuz adamın kızı, yeğenimin annesi oldu.

Babam buldu o kızı. Oğluna aldı işte. Aslında işin doğrusu babam oğluna eş almadı, babam yönetebileceği, hakimiyeti altına alabileceği bir gelin aldı.

Her şey hakimiyeti altında olucak ya. Gelini de hakimiyeti altında olmalı.

 

Tiksiniyorum babamın bu hakimiyet altına alma davranışlarından. Ne kadar tiksindirici bir durum ya.

 

 

Bu sabah 05:30 da kalktım. Kendime kahvaltı hazırladım.  Sucuklu yumurta yaptım kendime. Yumurtaları, stajyerimden öğrendiğim şekilde pişirdim.

Eskiden yarı çiğ yerdim. Stajyerim daha farklı yapmıştı. Yumurtaları karıştırmıştı ve daha fazla pişirmişti. Öyle de lezzetli oluyormuş.

Tek başıma kahvaltı yaptım.

Sonra banyoya girdim. Sıcacık suyla banyo yaptım. Vücut şampuanını iyice köpürttüm. Bu çok hoşuma gidiyor. Bütün bedenimi köpüklerin sarması çok tatlı. Eskiden aynaya da bakardım ; Köpüklü köpüklü.

Sonra traş oldum. Saçlarıma saç kremi sürdüm. Yüzüme de krem sürdüm. İyice parladım J

Digin le randevum var ya, hazırlık yapıyorum.

İstanbul'a geldiği 2 hafta olmuş. Malatya'nın bir ilçesinden. Daha 19-20 yaşında. Bir konfeksiyon atelyesinde çalışıyormuş.

Kendi kendime söylendim : "Ne işin var ya böyle tiplerle. Neden kendi sosyo-kültürel , sosyo-ekonomik yapına denk insanlar bulmuyorsun."

Bunun cevabını kendime bile veremiyorum. Daha doğrusu cevaplamak istemiyorum.

Ama cevabı çok basit, sosyo-ekonomik seviyesi görece düşük insanların yanında kendimi daha güvenli hissediyorum. Daha güçlü hissediyorum.

Hem  digin hoş yani. Ben onu beğendim o da beni beğenmiş. Bu durum da onun sosyo-ekonomik yapısını gündeme getirerek canımı neden sıkayım.

Hem öyle diyorum ama aslında canım sıkılıyor. Ama yapacak bir şey yok. Gönül bu, ak'a da konar … J



 

Saat 9 civarında işe vardım. Artık bu kırtasiye servisi de bunaltıyor beni. Yetersiz, bilgisiz, görgüsüz insanları alıyorlar kamu kurumlarına, sırf bir yerlerden torpilleri var diye. Mide bulandırıcı olay ya. Özel sektörde olsalar çoğu bir baltaya sap olmaz. Asgari ücret bile alamazlar.

Burda 1200 YTL maaş alıyorlar. Üstüne bir de 350 YTL fazla mesai ücreti. Yılda da 2 tam 4 yarım ikramiye. Ne güzel iş ya.

Ortalama aylık kazançları 2.000YTL. 

Ben kursa gittiğim için çoğu  zaman mesailere kalamıyorum. Kursta ki sistem mühendisi hocam, bende yetenek olduğunu söylüyor.

İstersem, kendimi yetiştirirsem çok iyi bir hoca olurmuşum. Ahh bu benim çocukluk hayalim. Eğitimci olmak.

Gerçekten bunu isterim. Beni mutlu edecek tek bir iş var. Eğitimci olmak. Bildiklerimi paylaşmak. Bu beni o kadar mutlu eder ki.

Hiç bıkmadan büyük bir keyif alarak işimi yaparım.

Araştırdım sistem mühendisi dersi verenler ortalama 3.500- 4.000 YTL maaş alıyorlar. Bence iyi rakam.

Bunun için çok iyi derecede İngilizce bilmek gerekiyor. Çünkü Microsoft un bütün kaynakları İngilizce.

İngilizce bilmeden hiçbir şey olmuyor Bilişim Sektöründe.

Sistem Mühendisi olsam ne işim var ......'de. 

Zaten işini iyi bilen sistem mühendisleri, güzel teklifler alıyorlar. Çoğu istifa edip gidiyorlar.

Olaya bak ya ; İski onları sistem mühendisi olsunlar diye çeşitli eğitimlere gönderiyor. Onlar sistem müh. oluyorlar ve istifayı basıp gidiyorlar.

Güzel iş harbiden güzel iş. O eğitimleri alanların da ne gibi torpilleri olduğunu çok merak ediyorum doğrusu  J

 



 

Digin mesaj çekmiş: "Büyük sorunum çıktı kavga ettim ödeme yaptım adamla kara kola gidiyom."

Bu mesajdan pek bir şey anlamadım.

Dün msn de yazışırken. Bir yere ödemesi olduğunu ve buluşmaya gelirken bu yüzden üstünde sadece 10 YTL si olacağını söylemişti.

Sabah saat 10'da   ben hazırım ne zaman buluşuyoruz diye mesaj çektim.

Aldığım mesaj enteresan.

Kavga edince hemen kara kola mı gidilirmiş. Hem nereye niçin ödemesi varmış. Ödeme yaparken niçin kavga çıkmış ki.

Hem bana ne bunlardan. Kısaca buluşmaya gelemiyorum demek istiyor.

Ve bu yazdıkları , bana öyle geliyor ki SENARYO.

Ya gerçekten bıktım bu SENARYO lardan.

 

Eşcinsel Sözlük

Digin : Erkek görünümlü olup eşcinsel ilişkide (yatakda) hem aktif hem de pasif rolde olan erkek. Alıcı- Verici de denir

 

 


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #13 : 05 Temmuz 2010, 01:54:23 ös »
İç Dünyam ve İnsanlarla İlişkilerim - Şeflerimle kürt milliyetçiliği üzerine tartışma - Ben Gene Sana Vurgunum



http://www.imranrasid.com/index.php?option=com_content&view=article&id=45&Itemid=55

 bu teste katıldım 47 puan aldım sonuç şu çıktı:

 insanlar taze, canlı, çekici, eğlendirici pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler. Her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadarda dengeli birisi, ayrıca iyiliksever, düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi olarak tanırlar.

 ***

Sabah sabah şef yardımcısı kürtler hakkında ileri geri konuşuyordu.

Köylerinden 10 erkek kürt kızıyla evlenmiş de , kürt kızları altınları alıp kaçmışlar. vs vs

Asabım iyice bozuldu. Zaten şef yardımcısıyla yıldızım hiç barışmamıştır.

"Ya dedim türkler arasında hiç mi yok çeşit çeşit ahlaksızlık yapan. Her türlü pisliği yapan türkler de var"

 

" Ne ilgisi var diyor. Ben köyümde ki bir olaydan bahsediyorum" diyor ve devam ediyor "Sen kürt milliyetci misin nesin"

 

Ben de ona dedim ki: " Sen her fırsat da neden kürtleri kötülüyorsun. Neden kürt düşmanlığı yapıyorsun. Sen kürt düşmanı mısın?"

 

Sinirlendi :"Evet dedi ben kürt düşmanıyım, itirazın mı var ???"

 

Ben bu lafın altında kalır mıyım, sesimi yükselterek :" Ben de Kürt Milliyetcisiyim. Ne olucak bakalım. Ne yapacaksın söyle hadi. Kürt Milliyetcisiyim.İtirazın mı var." dedim.

 

Bu tartışmaya Şefim de katıldı. Sonunda çileden çıkar mıştım onu :

"........" dedi. "Seni burda paspas ederim, yerlerde sürüklerim"dedi.

Ben sırıttım ve "Zor"dedim , "Çok zor"

"Seni paspas ederim" demeye devam ediyor. Şefime kızmıyorum aslında. Eskiden beri aramızda bir bağ olduğunu hissediyorum.

Beni sever. Her türlü provakatif faaliyetimi görmezden gelir. Adam işiyle ilgilendiği için teferruata takılmıyor. Sanırım beni bir bütün olarak değerlendiriyor.

İyi niyetli olarak gördüğü için, ufak tefek kusurlarımla ilgilenmiyor. Ve genel olarak insanlara yaklaşımı da pozitif.

Bu zamana kadar hiç kimse hakkında kötü konuştuğunu duymadım. Birine bir şey diyecekse yüzünü der. Arkasından çekiştirmez.

"......... bak seni yerlerde sürüklerim, pas pas ederim" demeye devam ettikçe.

Ben "Zor, çok zor. O dediğin çok zor işte" diye cevapladım.

"......... bak raporuna mı güveniyorsun" demesiyle susmam bir oldu.   :(((

Açtım Youtube'u taktım kulaklığımı, kürtçe  müziklerini açtım.

Dinledim, dinledim. Hüzünlendim. Yaa ne tuhaf insanım, kürt kadının söylediği hisli bir şarkıyla hüzünleniyorum.

Sinirim yine de geçmedi. Ne demek raporuna mı güveniyorsun.

Bu sözden aşağı yukarı 10 dk geçmişti.

Müziği kapadım, kulaklağımı çıkardım.

Sandalyemi arkaya doğru kaydırarark, soluma doğru döndüm, gözlerimi şefime diktim. Adam evraklarla uğraşıyor. Şefime seslendim

"..........." dedim. "Az önce bana bir şey sormuştun. Dinliyor musun beni???"

Kafasını kaldırdı. Ben konuşmaya devam ettim:

"Az önce sordun bana dedin ki raporuna mı güveniyorsun" biraz durakladım. Gözlerimi kıstım çok ciddi bir şekilde şefimin gözlerine içine bakarak.

"Hayır" dedim "Raporuma güvenmiyorum. Kendime güveniyorum" dedim.

Bu lafım üzerine şefim bastı kahkahayı. "Aslanım benim" diyor, "Helal olsun sana" diyor :)))

Ben başladım bunun üzerine gülmeye.

 

Ayağa kalktı masama geldi. Elimden tuttu. "Kalk bakalım"dedi. "Bir güreşelim de, gücünü kuvvetini görelim" dedi.

Ben yanaşmak istemedim bu teklife. Adam güçlü kuvvetli, yapılı.  Ama bir kere ağzımdan çıkmıştı kendime güveniyorum demiştim.

"Yaw ........." dedim. "Burası iş yeri. Burda güreş mi olurmuş" diye itiraz ettim.

Dinleyen kim. "Kalk dedi. İtiraz kabul etmiyorum"

Benim için hava hoş.

Bütün kuvvetimle daldım şefe. O sarılıyor belimden beni havaya kaldırıyor. Ben boğazına yapışiom. Burnunu tıkayarak nefessiz bırakmaya çalışıyorum.

Boğazını sıkıyorum. Yere bıraktığı zamanda bütün kuvvetimle, geriye doğru ittiriyorum.

Duvara yapıştırmaya çalışıyorum.

............ çok şaşırdı. "Bu ......... da acayip bir kuvvet varmış" diyor. "Bu kadarını beklemiyordum" diyor.

Bir arkadaş geldi ayırdı. Bu kadar yeter dedi.

Arkadaş ayırmasaydı, ben bırakmazdım bu işi. Yere yapıştırana kadar devam ederdim. Şef mef dinlemem sonuna kadar giderdim.

Tamam onda kalıp var ama ben de de taktik var. Rakibi gereksiz yere enerji harcatırım. Kuvvetini boş yere harcar harcar.

Sonrada bütün kuvvetimle boş bir anında saldırırım. Pes etmem ya. Pes etmek sinirlerimi bozar.

Yenilgiyi asla kabullenemiyorum.

Belki de bu yüzden hiç bir spor dalıyla uğraşmıyorum. Millet masa tenisiyle uğraşiyor, öğle tatilinde.

Turnuvalar düzenleniyor. Hatta Müdürümüz bile bizim takımda oynuyor memurlarıyla işcileriyle birlikte.

Ben değil oynamak, izlemeye bile gitmiyorum.

 

Sabah sabah güreş iyi geldi. Bütün stresimi attım. Nefes nefese kaldım.

Stresimi bu şekilde atmasaydım gereksiz yere bir sürü tartışmaya girecektim ve huzursuzluk çıkaracaktım.
***
Az önce Stajyer R..... aradı. Yanına geliyorum dedi. ........'ye gelicekmiş. Beraber nargile içelim diyor.
Yola çıkmış. Öğle tatiline kadar burda olurmuş. Birlikte öğle yemeği yicekmişiz. Enteresan bir durum.
Arkadaşlık güzel. Sevmek, sevilmek, paylaşmak güzel, birlikte vakit geçirmek çok güzel.
Bu kadar samimiyet nasıl oluştu bir anda. Biliyorsunuz T........ Bey yani ben bir şey yapmadım, her şey kendi kendine oluştu :)))
Ben suçsuzum hakim bey !!!   ;-)
Nükhet Duru'yu dinliyorum. Şu anda çok çoşkuluyum... Sanki tükenmez bir enerji var ben de. Mutluyum, neşeliyim , çoşkunum...
Ben Gene Sana Vurgunum
Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum hey..

Başkalarına gülsem de
Senden uzak kalsam da
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum hey..

mm hmm hmm mm mm hmm mm mm hmm mm
mm hmm hmm mm mm hmm mm mm hmm mm
hay ray hay rara ray rara ray raa
hay ray hay rara raay

İtilmiş tekmelenmişim
Doğduğum günde yanmışım
Yalnız sana güvenmişim
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum hey..

Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum
Ben gene sana vurgunum hey..

mmm hmm hmm mm mm hmm mm mm hmm mm
mm hmm hmm mm mm hmm mm mm hmm mm
hay ray hay rara ray rara ray ra
hay ray hay rara raay

haa-aa haa-aa aa haa aa-aa haa aa
haa-aa haa-aa aa haa aa-aa haa aa

hay ray hay rara ray rara ray ra
hay ray hay rara raay
hay ray hay rara raay
hay ray hay rara raay
hay ray hay rara raay
hay ray hay rara raay


 
« Son Düzenleme: 06 Temmuz 2010, 02:30:09 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
Ynt: EŞCİNSEL OYUNLARI
« Yanıtla #14 : 08 Temmuz 2010, 02:38:27 öö »

Bağımlılık ve Tükenmez Enerji‏

Evet iyi güsel :D
de Hüseyin Bey,
 
zor gelior bana bu tür şeylerle uğraşmak
 
yani emek harcamak gerekior,
Hikayenin devamını yazmak için.
Olayları hatırlamak, gözden geçirmek kurgulamak.
 
Çoğu zaman kendimi hiç bir şeyle uğraşamayacak kadar zihnen dağınık hissediorum.
 
Sanki kafamda hep erkekler var.
Enerjimin büyük bir kısmını erkeklerle sanal alemde muhabbet etmek için harciorum.
Yaw bu bir tercih olamaz. Düpedüz bir sapıklık ve bağımlılık.
Sanki zihnim esir alınmış gibi. Tıpki eroin bağımlıları gibi.
Her seferinde biraz daha fazla doza ihtiyacı olan bağımlılar gibi.
Hep yeni erkekler peşinde koşuyorum.
Yetmior. Yetmior. Yetmior.
 
Ve ben de bitmez tükenmez bir enerji var.
Henüz bu enerjimi nasıl verimli kullanarak faydalı işlerde kullanabileceğimi bilmiorum.
 
Eğer bunu yapabilseydim şimdi çok farklı bir konumda olabilirdim.
Belki de herhangi bir konuda otorite bilim adamlarından biri olurdum çünkü gerçekten
yoğun bir enerjiye sahibim ve zekâ olarakta ortalamanın üzerinde olduğumun farkındayım.
 
Okul hayatım boyunca nerdeyse hiç ders çalışmama rağmen sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydim.
 
                       Emre V. Lacivertoğlu