İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Paronoid

Sayfa: 1 [2]
16
süper bir yazı olmuş

18
umarım teşekürler...

19
dinlemek istersen anlatabilirim.Umarım içimdeki ses susmaz

20
kendi eserimdir.Beğenmenize gerçekten çok sevindim.Benim içn çok önemli

21
              Hızlı ve bir o kadarda telaşlı bir şekilde yol alıyordu yuvasına doğru. Yorulmuştu belki de ama bu durması için yeterli bir sebep değildi. Olamazdı da zaten çalışmak onun zikriydi, fikriydi ve ibadetiydi.Onun için yaradanına şükürdü. Bu düşüncelerle önündeki dev ekmek kırıntısını çeke çeke götürmeye devam etti.   
         
           Yuvasına yaklaştığında bir şeylerin ters gittiğini anladı. Bir telaş hakimdi bir endişe daha da hızlandı yuvasına doğru. Yolda gördüğü diğer arkadaşları bir şey olsa söylerdi merakla yuvasına vardığında neler olduğunu anladı. Birisi yuvasını talan etmişti. İçeriye doğru girdi yerler ıslaktı ve toprakla birleşip ayaklarına yapışan bir kıvamda idi. Ve etrafta bir sürü karınca ölüsü, elindeki sımsıkı tutuğu büyük ve ağır ekmek kırıntısını bıraktı ilerlemeye başladı. İlerlerken arkadaşları sevdikleri sevmedikleri görüştüğü görüşmediği bir sürü ölü karınca bedenleri arasında sanki onlara zarar veririm korkusuyla yavaş ve dikkatli bir biçimde ilerlerdi. İlerledikçe içi parçalandı kanı dondu. Manzara dehşet vericiydi. Bu nasıl olur diye düşünmeye başladı.’Belki de doğal bir afet olmalıydı bir yağmur ama bu nasıl olur dışarıda hava güneşliydi ’dedi. Kraliçe karıncanın bulunduğu büyük çukura doğru gittiğinde girişte birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş bedenler sırf kraliçe karıncayı korumak için kendilerini feda etmişlerdi. Etrafta kopmuş bacaklar kollar kafalar ve antenler vardı. Dikkatlice kapının önündeki karıncaları kenara doğru iterek içeriye girdi. Kraliçe karınca yerde halsiz bir şekilde yatıyordu kalkmasına yardım etti .’Buraya ne oldu böyle’ diye sordu, tüm bu koşuşturmalardan yorulmuş olan karınca.Kraliçe ‘İnsanlar’ dedi ve konuşmasını sürdürdü,’Bizi acımadan katlettiler çok az bir kısmımız hayatta’ dedi ağlayarak .

       Yorgun karınca öfkelendi.’Onlara bu yaptıklarını ödeteceğim’ dedi. Ölen arkadaşları sevdiklerinin intikamını alacaktı.Hızla yuvasından çıktı.Hemen karşısında elindeki bahçe hortumuyla etrafı ıslatan ufak bir çocuk gördü.Alçak insan hain insan bu olmalıydı yada ne fark eder hepsi aynı diye düşündü.Ve hemen ayakkabısına oradan pantolonuna tırmandı.Oradan da t-shortüne ve kulağına kadar tırmandı.Yorgun karınca kulağına kadar gelince insanın, acizliğinin farkına vardı ne yapabilirdi ki gıdıklayamazdı bile ama konuşa bilirdi evet belki onu duyabilirdi,dinleye bilirdi.Bütün gücüyle bağırdı.’Heyy sen ,katil insan’diye.Cevap vermedi insan,Cevap vermediği gibi parmağını kulağına götürüp karıncayı aldı alırken de dikkatsiz insan onun ayaklarını kırmış iç organlarını ezmişti.   


                  Karınca ‘Allahım ne olur beni duysun diye feryat etti.Duası kabul olmuştu ölmek üzere olan halsiz karıncanın.İnsan kim seslendi diye etrafına bakınırken.Karınca ‘Ştt sen’ dedi, şaşırmış olan insan tek eliyle gözlerini ovuşturarak  parmağının ucundaki karıncaya baktı ve ‘ben mi?’ dedi.Karınca ‘evet sen dedi fazla vaktim yok ölüyorum dinle beni’ dedi ve sözlerine devam etti.’Yuvamı sen mi sular altında bıraktın  sevdiklerimi arkadaşlarımı sevmediklerimi hepsini sen mi öldürdün’ dedi.İnsan korkmuş ve şaşırmış bir şekilde ‘Şey ben sadece oyun oynamak istedim ben ufak bir çocuğum’ dedi. Karınca ’Ey çocuk siz insansınız bütün evren bütün dünya sizin için yaratıldı.Siz bu dünyanın halifesi olarak yaratıldınız.Ama bu bize zulmetme bizi hor görüp öldürme hakkını kim verdi size ‘.Çocuk bir şey diyecek gibi olduysa da karınca devam etti konuşmasına.Ey çocuk sen basit bir oyun oynadın kaç sevdiğimi kaç arkadaşımı katlettin bizim ne günahımız vardı.Biz çalışırız sizin tembelliğinizin aksine yaz kış yiyeceğimizi sizin değersiz işe yaramaz çöp diye nitelediğiniz nimetlerden çıkarırız.Doğa ya zarar vermeyiz.Ona yarar sağlarız.Biz size ne yaptık.Aciz olmamız bize zulmedebileceğiniz anlamına mı geliyor.Yaradan zulmedeni sever mi?’ derken ezilmiş ve parçalanmış olan iç organları ağzına geldi. Acı ve kesik kesik öksürdü.Çocuk ‘Özür dilerim bilerek olmadı’ dedi ağlayarak.’Karınca ne olur beni affet’dedi.Karınca halsiz bir şekilde’Ben seni affetsem ölen onca masum nasıl affetsin.Ve artık çok geç bende ölüyorum.’dedi ve son nefesini verirken çocuk göz yaşlarıyla ‘Ne olur ölme karınca ne olur ölme iyileştiririm seni sonra bir sürü ekmek kırıntısı veririm.Çok üzgünüm,artık benle ve ailemle yaşarsın’dedi.Karınca tebessüm etti ve ‘Ufak bir çocuk beni, ailemi ,arkadaşlarımı ,sevdiklerimi,mutluluğumu ,huzurumu,çalımsa azmimi yok etti. Diğer insanlar birbirlerine ne kötülükler ediyorlardır.Bu alem artık bana göre değil.Hem artık buraya sığamaz benim keder dolu kalbim,taşıyamaz onu bu dünya.Hoşçakal…’dedi ve öldü.   Çocuk gözyaşlarıyla ‘Ne olur beni affet haklısın sevgili karınca haklısın sevgili dost.Ben zulmedenlerdendim,ben kötülerdendim.Affet beni karınca.Affet beni Allahım dedi ve ağlayarak secde etti.      
             Göklerdeki güneş bulutların arasında yüzüne doğru parlayarak göründü.Rüzgar kulaklarına ‘Affettim küçük,affettim’ dedi.Ve o tövbe ederken zulmedenlerin yolundan dönmüş oldu…


08.05.09 17.46
Demir kapının önünde öylece oturdum ayaklarımın altındaki karıncaları seyre daldım.Yaradanın büyüklüğü  yaratığı en küçük varlıkların birinde bile mükemmel bir şekilde görüyordu.Sonra aklıma bu hikaye düştü ve bir saat içinde yazdım.Yazdıktan sonrada Dedenin beni dinleyen sevgi dolu  sevecen bakışları altında ona okudum…

22
Tarih & Türkiye / Ynt: Türk aydını genç neslin yemini
« : 06 Mayıs 2009, 08:33:54 ös »
Bende yemin ederim...

23
Cinsellik / Ynt: ÖSS ve AGRESİF ÇALIŞMA YÖNTEMİ
« : 04 Mayıs 2009, 04:33:10 ös »
mantıklı bir yöntem en enerjiyi boş yere harcamamak lazım verdiğiniz örneklerde yerinde

BİLİM ÜNİVERSİTESİ

25
                                                       İhtiyar ve gül
  Koskoca caddenin bir ucundan diğer ucuna kadar kalabalık insan yığınları tarafından işgal edeilmişti.Hızlıca yürüyenler,konuşanlar,alçak dağları ben yarattım diyenler,
yalancılar bir sürü insan çeşidi karnaval gibi birbirinden habersiz birbirlerini görmeden aynı akvaryumdaki süs balıkları ve onların her biride
dünya dedikleri yer onların o dar zihinlerinden daha dar bir toprak parçasıydı, kendilerini bu ufak hayal dünyasının merkezine oturtmuş çevrelerine kibir,haset,
bencillik,mutsuzluk,huzursuzluk ve en kötüsü nefs surlarını örmüşlerdi dört bir yanlarına.İşte böyle kendini en özel en farklı en muhteşem en en ... enleri sananlar
birbirlerinin aynısı olmaktan öteye gidememiştir .Sadece kibir,haset,bencillik,mutsuzluk,huzursuzluk,nefs surlarıyla çepeçevre sarılmış benlikleri diğer asıl olan benlikleri
görmelerine izin vermemiştir.
Bu hayal dünyası hükümdarlarının baştan aşağıya dolu olduğu caddede köşe  başında duran diğerlerinin aksine ne acelesi olan nede ileriye bakarak telaşla yürümeye çalışmayan biri vardı.Gözlerinin
pınarlarında taze iki damla yaş,yorgun bedenini taşıyan iki titrek sızlayan bacak,düzensiz solukları ve kalbi denizde boğulan bir insan gibi çırpınıyordu.Yavaş yavaş hissetiriyordu ölüm kendini
köşebaşındaki yalnız ihtiyara
   Bastonuna dayandı,kalan son dermanıyla oturdu bir taşın üstüne seyredaldı caddedeki cümbüş içinde olan karısık alemi hayatta ona göre bu cadde gibiydi.Caddenin başından başlardın diğer insanlarla
ama elbet bir sonu vardı ve oda bu sona gelmişti.Tek pişmanlığı yanlış sokaklardan çıkamamıştı bir türlü.O her çıkmaya çıkmaya çalıştığı yanlış sokaklardan yenisiyle karşılaşıp daha fena
savrulmuştu  ama artık yolun sonuydu ,bu sonda ayrım yoktu tek çıkış vardı sonrası görülmeyen.Gözündeki yaşları sildi.Ve bütün o kalabalık harala gürele arasında birşey fark etti,kırmızı birşey
ne olmalıydıki bu evet bu bir güldü
     Yerde boylu boyunca yatıyordu bütün güzelliğiyle onu yere düşürene düşürenlere üstüne basıp geçenlere inat.
ihtiyar bir müddet gülü izledi.İnsanların alacağını düşündü onu yerden
Ama kendilerine göre çok mühim olan işleri olan hep biryerlere yetişmeye çalısıp hiç bir yere yetişemeyen Allahın adını ağzından eksik etmeyen ama Allahı kendi egolarına bencillikleriyle
karşılaştırılamayacak kadar aşağıda,tutan bu insan silületindeki varlıklar sadece gülü eziyor geçiyor tekme vurup uzaklara savuruyordu.
  İhtiyarın gözlerinde bir hüzün belirdi ve o anda kız arkadaşıyla ordan geçen genç bir oğlan gülü yerden kaldırdı.İhtiyarın gözündeki hüzün bulutları kuvetli  mutluluk rüzgarlarıyla dağılmış
ve sevgiyle parlayan her biri bir güneş gibi parlayan gözleri merakla çocuğa takıldı.Çocuk gülü eline aldı evirdi çevirdi.Bazı yapraklarını kopartıp fırlatıp attı.İhtiyarın gözündeki
sevgi güneşi aniden bütün neşesini ve parlaklığını yitirdi.Yazın ansızın yağan yağmurlar gibi hemen toplandı bulutlar güneşin önüne ve birden gözyaşları dökülmeye başladı.İhtiyarın
suya hasret çorak bir toprağa benzeyen yanaklarına hemde bardaktan boşalırcasına
 Hemen bastonunun yardımıyla ayağı kalktı ve atıldı güle doğru hızlı hızlı adımlar atıyordu yılların verdiği yorgunluğu izin verdiğince.Ben yaşlı,yanlış işler yapmış diğer insanlara göre ,
sepetteki yüzlerce sert sulu güzel elmalardan sepeti bozan çürük elmayım ve belkide onların düşüncelerine göre ben bu dünyada fazlayım.Ama yerde yatan o gül benim gibi değil günahsız,temiz,saf
Tohumundan çıkınca toprakla kucaklaşmış su damlalarıyla oynamış en güzel muhabetlerini güneşle etmiş ve en güzel aşklarını bülbülle yaşamıştı.Sonra hain bir bahçe makası ayırmıştı onu,ilk kucaklaştığı topraktan geçmişi olan kökünden muhabet etiği güneşinden aşk ettiği bülbülünden birde şimdi yere atılmış ve ezilmişti rüzgarın bire dokunmaya kıyamadığı o yapraklarını
koparmıştı.Bunlar olmamalı diye düşündü ihtiyar ve kendini gözyaşları içinde gülün üstüne siper etmiş ezen ayaklardan kurtarmıştı.Yanlarındak insanlar bu adam delimi.Yaşlı adam çıldırmış diye bakarken ihtiyar gülün yıpranmış tozlanmış yapraklarını gözyaşlarıyla yıkadı sildi onu öptü kokladı.Onu izleyen garipseyen gözlere aldırmadan
 Gülün üzerine iliştirilmiş kağıttaki notu fark etti  dikkatlice okudu 'İki göz vardırki cehenem ateşi onlara dokunmaz:Allah korkusundan ağlayan göz birde gecesini Allah yolunda nöbet tutarak  geçiren göz...' İhtiyarın yüzünde bir tebesüm içinde bir huzur aldığı nefesi atan kalbi düzelmişti sanki.Ve gözünü yumdu...
 Açtığında madde aleminden ayrılmıştı kimsenin hayallerinde dahi göremeyeceği nurdan cemaliyle karşısındaydı. 'O'na şükürler olsun şükürler olsun dedi.İhtiyar artık ölmüştü.
Ona kavuşmuştu
 Akavaryumdaki birbriinden habersiz o süs balıkları ise tam ortalarındaki iki denizin kucaklaşmasını fark edemeyecek kadar körlerdi.Sadece yerde yüzünde bir tebesüm sağ eli kalbinin
üstünde içinde ttuğu gülle ölü ihtiyarın bedenini görüyorlardı.Çevresine toplanıp anlamsız bir kalabalık oluşturuyorlardı Ordaki iki okyanusun iki sevenin buluşmalarını birbirilerine
kavuşmalarını fark edemeden...


 Yolda giderken herkesin tekmeleyip attığı bir gül gördüm yerde üzerindede o kağıt içinde o söz aldım ve o gülün bir hikayeye ihtiyacı odluğunu düşündüm ve bende yazdım
şükürler olsun ona                 25.04.09  00.52

26
                  Garip Bir Karanlık Hikayesi
''Gecenin en karanlık anı güneşin doğuşundan az evvel olan andır.'' 

  Sokakta yalnızım.Sınırları karanlıkla biten sokaklarda.Havada içimi titreten bir rüzgar var.Ben tek başıma yalnızım.
Dolunay bile terketmekte bulutların arkasına gizlemiş kendini bir suçlu gibi
    Ne bir köpek nede bir kedi var.Ben yalnızlığım ve suskun kaldırımlar.Bir çift el var,bir çift göz,bir çift kulak ve en önemlisi bir
çift Kalp var biri bende diğeri sonu görünmeyen karanlık sokakların ötesinde ne adı nede sanı belli olmayan bir sevgili var.
Ha bide bu karanlık sokaklarda Umut yok,sevinç yok korku var belli belirsiz bir hüzün var.Ve insanı çıldırtacak bir sukunet...
    Evet insanı çıldırtan sessizlik,hani birine çok öfkelenirsiniz sövüp sayarsınız veryansın edersiniz belkide ağlarsınız ama karşınızdaki
size ne bir cevap verir nede dinler.İşte öyle bir sessizlik o sustukça sizin içinizi kabartan bir sessizlik...
    Her kapı kapalı üstünde kilitler üstüne kilitler var.Uzaktaki evlerde belli belirsiz bir ısıklar
 Hava iyice karardı bir kaldırıma çöktüm.Derin nefes alıp verdim içime çektiğim nefes bile çok yavan geldi.''al bu sana  yeter bu bile haram sana ''der
gibi acı bir nefesti alıp verdiğim soluklarım
    Ellerimi yukarıya doğru kaldırmak istedim,istedim çünkü karanlık öyle bir çökmüştüki üzerime en ufak bir ışık kırıntısı bile bırakmamıştı bana
Yıldızlar bu gece küskün gibilerdi.Semaya kaldırdığım ellerimi bile göremiyordum.Sanki yok oluyorum diye geçirdim içimden
    Bu ettiğim laflar ses olarak mı dökülüyordu ağızımdan yada bi düşünceden mi ibaretti karar veremiyordum.Birden geçmiş hatalarım günahlarım
geldi gözümün önüne.Çok ağır geldi ruhum bedenime,içim eziliyordu.Vucudum soğuktan mı  kederden mi bilinmez santim santim çürüyüp yok oluyordu.
   Evet bu belkide hatalarımın günahlarımın bedeliydi geçmişime sunulan bir kurban yada kefaretti,Ölmeyi bile hak etmiyordum bu yüzden yok oluyordum
bu hayattan siliniyordum artık altımda duran kaldırımı bile hissedemiyordum ya uyuşmuşum yada kaldırım bile terk etmişti beni.Birden ellerimi hatırladım havaya
doğru kaldırdığım ellerimi onları göremiyordum ama havada olmalılardı.Artık fazla zamanım kalmamıştı çünkü çok az bir ben kalmıştı yok oluşuma...
   Arkamdan ne diyeceklerdi  beni bulamayınca telaşlanacak bir kimsem bile yoktu,iki  üç kişi sorardı bulamayıncada unuturlardı elbet.Bir mezarım bir naaşım
bile olmayacaktı.Bitmemem az kaldı diye geçirdim içimden ama neden bukadar acısızdı.Bana acı bile değmez yok olurken diye düşündüm.Bu lanet olası
hissizlik beni kahrediyor.Siz gözünüz varken görememeyi,kulaklarını bir kurt gibi dikmiş en ufak bir çıtırtıyı bile duyamak için beklerken duyamamayı
yada teninizdeki rüzgarı hissedememenin nedemek olduğunu bilirmisiniz.Sanmıyorum ama çok kötü bir şey,biraz önümde duran çöp konteynırının kokusunu
çekmek isterdim ciğerlerime delicesine ama hayır hiç birşey hissedemiyor görmeyiyor koklayamıyordum.
    Ellerim hala havada olmalıydılar,içimden sessizce yakarıyordum.
-Tanrım,Tanrım biliyorum değersizim şeytan bile benle uğraşmıyor saptırmak istemiyor.Artık yok oluyorum Tanrım evet hemde bunlar son sözcüklerim olmalı sana
Tanrım,Tanrımm ne olur bir Umut!!
Dedim ve bir şey oldu artık ne içimdeki ses nedebir düşünce vardı herhalde yok olmak böyle birşeydi ebedi hissizliğin yanında içindende birşey geçiremiyordun
    Birden göz yaşı hissetim göz pınarlarımda evet o sıcak o tatlı göz yaşım aşağıya doğru süzülüyor toprakla bir olmak ona sarlmak için can atıyordu yanaklarıma
süzüldü yanaklarımı hissediyordum artık ve ordan çeneme geçtiği yerleri tekar hissetmeye başlamıştım.Ve o ufak damla toprakla buluştuğunda güneş belirdi ufukta
bir horoz acı acı ötüyordu.Ve çöp berbar kokuyordu
   Aniden o sesi duydum ''Allahu ekber allahu ekber...''Allahım şükürler olsun ben benden vazgeçtiğimde sen benden vazgeçmedin dedim e hem sevinçten ağlayarak
hemde koşarak sana geliyorum allahım...senin evine...camiiye...
                                                                                                     Paranoid Umutlar
                                                                                                   tarih:18.04.09
                                                                                                  saat:1.34

Şiir diye başladım hüzün olsun sonu ölüm olsun istedim bir hikaye oldu sonu O oldu belki benimle böylece konuşmuş oldu çünkü aklımdaki her düşünce
her fikir her kelamda Onundur O isterse çıkar O isterse olur. Şükürler olsun Ona




27
 13-02-09
gelecek elbet gelecek ama gelene kadar bu acı nedir böyle ?
çok canım sıkkın yorgun derbeder hayat ringinde karşıdaki
 boksörden üst üste fena darbeler yedim ve ayakta kalmak için
zor dayanıyorum.daha nekadar dayanabilirim bilemiyorum
 kaç rant var kim önde  ne bahisler dönüyor nasıl  iştahlı izliyorlar bu maçı
onuda bilmiyorum gözlerim bağlı her yumruğa dayanıyorum
 boş havayı savuran güçlü FAKAT BOŞ yumruklar atıyorum
pes etmeyi oldum olası sevmedim ama çok zor
 gerçekten çok zor artık dokunsalar ağlar durumdayım.
uykum bile bozuldu yarı uyku yarı uyanıklık arasındayım
ve 1 gecede 100lerce rüya görüyorum sabah kaltığımda uyuduğum uyku beni dinlendirmemiş oluyor
daha bir yoruyor AĞLAMAK istiyorum.Saatler belki günler oluk oluk çeşme gibi o gözyaşlarım efsane olana kadar
içimi boşaltana kadar ağlamak bıktım usandım
 herşeyin ortasında olmaktan ortada kalmaktan iki tarafada bakıp ortada yanmaktan
iki ateş arasında kalmaktan bölünmekten yetememekten çok güçlü çok büyük olmak isterdim
gerçekten büyük yanlıs olana durr demeyi doğru olup yere düşeni yerden kaldırmayı tek naramla dünyayı inletmek
bir rüya belkide bir çizgi film karakteri olmak isterdim
sanki canlı canlı kefenlenmiş zincilenmiş tabuta kapanmıs
çiviler çakılmıs üstüme toprak beton ne varsa birdaha çıkmasın yeter diyilerek hapsedilmiş gibiyim
kaşımı bile kıpırdatacak alanım gücüm ve mecalim yok ve kendimdede hissedemiyorum ama
içimde bir bomba var evet bir bomba öyle
bir bombaki bu patlasa dünya ne kelime sonsuzluğa ulaşabilecek yeri göğü inletecek evreni yok edecek bir bomba
ama bu bombanın içimdeki tik takları benim için her saniye bir patlama ama sadece her
saniyede zarar gören benim sanki her kötü olayda ölen benim her kavgada çarpısan benim
ahmet kayanın dediği gibi
yaşamak isterdim türkü tadında benden bugünde bukadar
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  14-02-09
Nedeni nasılı niçinli sorular kazanında binlerce soru beni tek tek yemekte etlerimi parça pinçik etmekte
asılı kaldı bu ruh  havada duymuyor konusamıyor hissedemiyor her taraf karanlık görmüyor
bu ruh belki çektiği acıyı bile hissedemiyor
artık her uykusu onu dinlendirmiyor sabahları dahada yorgun ve baş ağrısı veriyor
bu ruh benim sancılar içinde kıvranıyor sebebini bilmediğim nedenlerle
Uzun ince bir yolda tekim ve daha başındayım dikenler korlar kırık cam parçalarında yüreyeceğim biliyorum
attığım her adım beni daha güçlü kılacak belki belkide attığım her adımda yokoluşumu kucaklayacağım kim bilebilir
kim garantisini verir bu beşeri bu fani dünyada garanti kelimesini bulunması bile çok saçma ve gülünç gelmekte bana
ne mutlak bu dünyada hiç birşey
gerçekten canımı sıkan birşeyler var ve her geçen gün bu içimdeki boşluk santim santim beni yok etmekte
çürütmekte günlük hayattaki sıradanlık belkide
 zevk veren bir ton güzellik bu kederli suratımla bakınca çok boş gelmekte  ve beni dahada üzmekte
şairin deidği gibi içimde ölen biri var belkide ona yas tutuyorum
 belkide onun yerini doldurmaya çalısıyorum kim bu ölen içimdeki kişi bazen çocukluğum bazen hayallerim
bazen isteklerim bazen geleceğim bazen geçmişim kısacası benle ilgili olan  hayatla benim aramdaki tüm bağ
dayanamıyorum ama ölmeyede korkuyorum bu dünyaya gelişimin bir amacı olmalı diyorum basit bir amaç olmamalı
bu ama bilemiyorum
kendimden uzaklaşmak etrafa bakmak istiyorum düşünüyorum nedir tüm bu kavga savaş suç cinayet faişelik kahpelik
ve adını bile bilemediğim binlerce kötülük nedir bunun nedeni diye düşünüyorum öyle çok düşünüyorumki
artık düşüncem dünyadaki herkesin bir parçası ruhum dünyadaki herkesin ruhunun bir parçası oluyor
en ufak bir iğne batısını hissediyorum benimde canım yanıyor üzülüyorum nedn bunlar nedn insan insana kötülük eder
diyorum kime kabahat bulmalı insanlaramı şeytana mı yoksa bilmediğim başka şeyleremi
belkide sevgisizliğe bir işte sevgi yoksa sonunda lanetten kötülükten başka birşey olmaz diye düşünüyorum
Korkuyorum gerçekte ya hayatımın amacını tüm bu kötülüklerin nedenini bulamadam ölürsem diye içim içimi yemekte
hala ufak titrek bir çocuk var özümde nerdeyim diyen gözlerle dünyaya bakan sonu ne olacak bilmeden etraftaki kötülüğü
fark etmeden tebessüm eden ufaklık belkide benim hayatımın amacı budur bu içimdeki ufaklığı adam etmek neyin ne olduğunu
göstermek onu korumak kollamak canını yakmamak ama acının ne olduğunu öğreterek büyütmek şımartmadan ama sonsuz bir sevgi vererek
belki onu büyüterek anca büyüye bilirim ve anca öyle giderebilriim içimdeki bu kırıklkları ve sadece böylece susturabilirim
içimdeki bu hüzünlü şarkıyı...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
18-02-09

bi yerlerden başlamalıyım neye derseniz  belki bu yazıya belki istediğim bir çok şeye belkide hayata
hayat denklemimin bir çok bilinmeyenlerinden biride bu başlama isteği var ya uygulama yada onu sürdürme gücü
zor gerçekten zor kaç yeminler kaç tövbeler ettimsede boş sonu hüsran demekki birşeyler eksik tuturamıyoruz dikişi
sürüklene sürüklene geçen yıllar acılar hüzünler mutluluklar sezen aksunun deidği gibi yaşamak dediğin üç beş kısa
mutlu andan ibaret
gerçi olsun maksat boş olmamalı yaşam dolu dolu olmalı desemde çok aksi bir yaşam yaşıyorum.
istanbulu düşündüm geçenlerde,içinde çeşit çeşit insan
kötü gibi görünsede aslında yok içinde kötülük
benziyoruz birbirimize hemde çok onunda benim gibi içinde binlerce farklı ruh var çeşit çeşit
nekadar hüzünlü nekadar üzgün olsada göstermiyoruz.Kötü gibi görnüyoruz ama içimizde iyilik var
bakmasını bilene içimizde cennet var bakmasını bilene içimizde cehenem var acı var haz var
benim bir damla göz yaşım senin denizlerin istanbul senin denizlerin benim bir damla gözyaşım
Öyle anlardan birindeyim ki gönlüm daralıyor sanki kessen kanım akmaz içimde devam eden hüzünlü bir
melodi susmayacak belli ki sıkmadan usanmadan aynı melodi içimde durmaksızın nefes alış verişlerim gibi gece ve gündüz gibi ard
arda
hayallerim var ulaşmak istediklerim var ben onlara çok uzağım bana öyle geliyorki her adım attığımda dahada büyüyor mesefeler
ve ben öylece kala kaldım bir tarafta hayaller bir tarafta sevdikler bi tarafta engeller hepsi gözümün içine bakıyor belki bana
inansalarda içimde güç yok haraket etmeye attığım en ufak bir adımda karşıdan gelen rüzgarlar beni dahada geriye atıyor yorgunum
haraketsizim kalakaldım arada napacağımı hiç bilmiyorum ah şu vucud ah bu beden gücü kendinde bulabilse azcık inancı olsa ne karşıdan
gelen rüzgarlar ne ayağına batan dikenler yada korlar hiçbirinin önemi yok...
ne kendimi kaybedebiliyorum nede tam olarak konsantre olabiliyorum mesela tamam artık olmuyor ulan deyip kaybetmek umursamamak
isterdim ama ozamn içimden biri dizginleri ele alıyor ve doğru yola yeniden sokuyor ama adımlarım çok kısa cılız ve ürkek belki uyumak istiyorum
azcık uyku ama donmaktan korkuyorum ya uyanamazsam göz kapaklarım ağır kaslarım yorgun soluklarım yavaş ve kesik kesik kalbimin
atışları bütün bedenimi titretmekte  vücüdumun her yanında sürekli bir ağrı olsada bu hedefe gitmeliyiz bunu yapabilirsin diyerek
beni tutup çekiştirmeye çalısan ufak bir çocuk var gözlerini bana dikmiş sen düşemezsin duramazsın inandım sana der gözlerle
ilerde o çocuğa üzgünün küçüğüm üzgünüm demek istemiyorum ama sonuç ne onuda hiç bilemiyorum...
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

28-02-09

   İçimde bir sıkıntı hissetiğimde hemen yazmaya başladım.
Sıkıntı mı hüzün mü yoksa başka birşeymi bilemiyorum bildiğim tek şey her şey yolunda değil.
Hiç bir zaman olmadı olamayacakmı galiba diye soruyorum.Kendime bir insanın neden hayatı normal
akısında mutlu mesut gitmez hep.Gidemez heralde belkide kural böyle ama insan hep bunu hayal etmez mi?
ve bunun içindir uğraşları çabaları kavgaları yarınlarda olan hep mutlu bir hayat.Ozaman insanlar ulaşamayacakları
bir hayal için ne kadar çok çabalıyorlar bunu şöyle düşünebiliriz güneşe doğru
giden bir taş buz ,vs kaya ne derseniz deyin çünkü sonuçta o yolda  hedefine varamandan parçalanacaktır.
Bende bu düşüncelerimle sonunda ulaşamayacağım bir hayalin yolunda gidiyorum ama adımlarım kararsız yol çetin
duraksama kabul etmiyor.En ufak bir hatanın telafisi yok gibi birşey
 Ya şu hayatta hiç bir şey garanti değilken istediğimiz şeylerin garanti olmasını deli gibi istiyoruz biz insanlar
neden çünki süprizlere engellere önümüze çıkan zorluklarla mücadele etmeyi öğretemediler küçüklüğümüzde
ya çevresinden ya altından ya üstünden dolandık ya ileri ya geri ittik.Ama sorunumuzu halledemeyi önümüze çıkan engellerle
savaşmayı öğrenemedik.Korkak yetiştik.Korkak yetiştirildik oysa sazan balığı gibi sorunumuzgibi akarsu bile olsa onun tüm
o gücüne debisine rağmen ona karşı yüzebilmeyi başarabilmeliydik biz ama o balık yerine biz insanlar olsak bırak akarsu nereye biz oraya
hepimiz öyle alışmışız ki cam fanustaki ufak küçük süs balığı olmaya ama o dısarıdaki denizi denizi geç okaynusları fark edemiyoruz
ben akvaryumdaki küçük balık değil ben okyanustaki balina olmak yunus olmak istiyorum hatta ben okyanusun kendisi olmak istiyorum
kimine yaşam kimine mutluluk ev ölüm...
 İçimde prangalanmış kapatılmıs hapsedilmiş bir ruh var eğer çözebilirsem,eğer ona ulaşabilirsem biliyorumki o ruh tüm göğü kaplayabilecek
büyüklükte olduğunu biliyorum.Çok geç olmadan onu kurtarmalıyım zaman akıp gidiyor çünki dünki yapmak isteyip yapamadıklarımız
bugünki pişmanlıklarmızdır.Düşünüyordumda Ah verebilseydim içinde sevgi aşk mutluluk umut inanç tohumları olan gençlere yüreğimi ozamn
 farklı farklı sevinç umut mutluluk inaç vs yaşardım keşke
neyse bilemezsin hayat oyunundaki rollerimizi oynuyoruz hepimiz hepimiz kendi oyunumuzun başrolleri olarak ve bir sonraki sahnede ne olcağını
ağzımızdan çıkacak bir sonraki sözcüğü yada o sözcüğün nelere yol açacağını bilmeden oynuyoruz... napalım oyuna devam
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
04-03-09

Yorgunum hemde çok ne uykusuzluktan nede çok iş yapmaktan yüreğimin ağırlığından,onu taşımaktan yoruldum
Sevmekten hemde sevgili olmadan sevmekten en zoruda budur heralde her yüze santim santim bakarısnız acaba
bumu diye içinizde büyük bir sevgi vardır.Onu hak eden biride vardır boşuna değildir bu sevgi
bilirsiniz,ve ondan ona ondan ona deneye deneye yorulursunuz yüreğinizi çarpa çarpa süreye süreye o
yürekten başka yüreye doğru bazen yollarda hıçkıra hıçkıra ağlar bazen kanayarak o hayal ettiği
sevgiliyi arar.Yorulursunuz
  Ruhum bedenime mütiş bir baskı uygulmakta sanki yerin içine doğru yavaş yavaş batıyorum.
Ne iyi hissede biliyorum kendimi nedekötü ne siyah nede beyaz biz hep gri olanlardanız sanırım
işte bu benim için bir işkencedir kararsızlık ortada iki ateş
arasında kalmak
 Her geçen gün yaşlanıyorum ve parça parça bölünüp yok olduğumuve her gözyaşlarımla beraber süzülüp gittiğini
biliyorum hayallerimin
 Düşünüyorum tüm bu düşünceler acılar bu yazılar bunlarda samimiyim acaba yoksa değilmiyim bilemiyorum
Kendimle çelişiyorum belkide şizofrenliğe doğru hızlı adımlar atmaktayım.ama amacı var yapılan her eylemin her
yol biyere çıkar mühim olan dayanmak kararlılıkla ilerlemek... bütün hatalarım denediğim yollarımdan ibaretti

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

28-03-09


Çocukluğumda dinlediğim bir şarkı vardı çocuk şarkısıydı ama yaşamımı özetliyor bundan eminim

bir küçük örümcek duvara tırmanmış
yağmur yağmış  örceği fırlatmıs
güneş çıkınca her yer kurumus
bir küçük örümcek yeniden duvara tırmanmış

tekrar tekrar tırmanmaya çalısıyorum önümdeki duvara yağmur alıyor beni rüzgar savuruyor beni
bir şımarık çocuğun özensiz hrçın elleriyle yeri kucaklıyorum
yere her çarpılışımda o soğuk sert zemini her kucakladığımda ağlıyorum hırsımdan
Canımın acısından değil biryerimin kırılmış incilmiş olmasından değil korkudan yada endişeden değil,
başladığım yere yeniden sert bir şekilde geri geldiğimden ,yağmur ve başarısızlığın karısık ıslak hissiyle
yerde olduğumdan belki belkide ulaşmaya çalıstığım yer gözümden bir başka büyürken dizlerimdeki takat o derece
azalıyor ve nedenini bilmeden ağlıyorum sadece ağlıyorum...
Tek isteğim artık açılsın şu önümdkei sisler bulatlar kalksın güneşi görmek istiyorum...

28



                         
Nasıl başlayacağımı ya da nasıl anlatacağıma dair hiçbir fikrim yok ama böyle boş durmaktansa bir yerlerden başlamak istedim.
        Ufak bir çocukken ülke dediğimiz şeyin oturduğum 3–5 mahalle dünyayı da annemlerle babamlarla otobüsle, arabayla gittiğimiz uzak yerler olarak tanırdım. Ölüm denen şeyi daha bilmiyordum bile hani derler ya az gittik uz gittik dere tepe düz gittik bide bakmışız ki bir arpa boyu yol gittik meğer biz oturup kucaklara masallar dinlemişiz.
 Ailem evet her şeyin sebebi de nedeni de o dur hayatımızda. Bizim aile çok karışıktır. Ben yukarıda ki anlatığım masalarda ki gibi süper bir hayat yaşarken bu içinde olduğum karmaşayı fark ettim. Ve geçmişi, geçmişimizi, geçmişimi fark ettim. Bu arada ben büyüyordum ve ben büyüdükçe içinde 3–5 mahalle olan ülkem, dünyam,ufkum gelişiyordu. Bir gün kapıdan 20li yaşlarda biri geldi evimize sonradan öğrendiğim yanıt garipti benim bir abim vardı. Ben o zamana kadar sadece 2 abim olduğunu sanırdım bunlarında başka annelerden olduğunu bilmezdim.(Ama şunu vurgulamak isterim ki ağabeylerim bana hiçbir ayrım yapmamış lafta değil özde ağabeylik yapmışlardır).20li yaşlardaki eve gelen yabancı abim olduğunu öğrenince ne hissettiğimi hatırlayamıyorum. Çocukluk çabuk alıştım bu zamana kadar memlekette kaldığı için haberim olmamış annesi ve kız kardeşinin yanında evet bide ablam varmış.Bizim akrabalar babamın eski karısını kızını canavar gibi tanıttı onlara düşman gibi büyüdüm ta ki geçen yaz onlarda kalmak zorunda kalıncaya kadar memlekete gidince hasta oldum ve ablam bana baktı.Artık söylenenlerin anlamsız yersiz ve saçma olduğunu düşünüyorum ve onlarla arada görüşüyorum.Eskileri şimdi düşününce hayatım 1001 parçalı puzzle gibi geliyor bana.
      Okula başladım. Okul bana bir oyun gibi geliyordu aslında derslerim iyi olduğu için kalmak denen şeyi neredeyse ortaokula kadar öğrenemedim sadece geçen sene beraber olduğumuz arkadaşlardan bazıları bu sene bizimle beraber olamıyordu. Oyundu benim için sadece(Bu arada eğitim sistemimize ince bir sitemim var ben öğrendiğim bütün küfürler aylaklıklar tembellikler bir sürü kötü şeyi okulda öğrendim) O aralar aile hayatım iyi gidiyordu ya da ben öyle sanıyordum pek hatırlayamıyorum.
       
        Ama o çarpık aileleşmenin acıları çıkıyordu o zamanlar ufak ufak. Ortanca ağabeylerimden biri evleniyordu en sevdiğim abimdir kendisi her şeyi yaşamışımdır onla her türlü ortama iyi ya da kötüyü elinden geldiğince göstermiştir ufakken ben onla pazarları çizgi film izlerdik bunda ne var demeyin abim 20li 25li yaşlardaydı ama bana çok güzel uyuyordu. En sevdiğim abim evlendi. Düğün yapıldı o düğün de tatsızlıklar oldu bir sürü kişinin kalbi kırıldı. Ben ufak bir çocuk olduğum için hiç birini hatırlamıyorum ama abim diyor ki düğüne herkes silahla gelmiş babamlarla eski karısının akrabaları neredeyse çatışma yaratacakmış abim ortada kalmış zor zar engellemiş şimdi düşünüyorum da en mutlu günü düğününde yaşadığı ikilemi umutsuzluğu.

        Öyle veya böyle 8 sınıfa kadar geldim. Pek bir idealı değildim sınav için dershaneye gittim ama arkadaşlara fena uymuştum ne dersler ne denemeler öylesine girip çıkıyor derslerde konuşuyor okulun son aylarında dershaneye diye çıkıyor geziyordum. Yine bir gün okula öyle dedim din hocamız beni severdi bende onu sever sayardım işte okuldan çıkıp dershane diye gezmek için izin alırken olum senden bir şey olmaz sen düz liseye bile giremezsin sen gez dolaş dedi. O gün gezdim dolaştım ama her zamanki arkadaşlarla gittiğimiz yerde eğlenemedim bir tat alamadım. Ama ertesi günlerde sabah dershaneyi ben açtım akşam ben kapattım çok çalışmaya başladım. Benimle yola çıkan bir sürü zeki arkadaşı uyardım beni dinlemediler cezasını çekiyorlar şimdi neyse. Sınava girdim heyecanım yoktu ve kazanmıştım bir Anadolu lisesini.

      Artık lise macerası başlamıştı bu arada babamı akşamları cep telefonundan arıyorlar bizim yanımızda açmıyordu. Artık gerçek dertler yaşıyordum cebinden prezervatifler cinsel güç hapları buluyordum söyleyemiyordum kimseye söyleyemiyordum. Çünkü ağabeylerime söylesem kavgalılardı ben küçükken çok büyük kavgalar olurdu bizim evde camlar çerçeveler inerdi kırılırdı bir keresinde abimin dişi kırılmıştı ben ufak bir çocuk olmama karşı onları tutup ayırmaya çalışırken içimden neden diye sorarken ağlardım sadece ağlardım. İşte kavgalılar diye içime attım. Bulduklarımı çöpe atıyordum. Sonra işler karıştı herkes fark etti annem de fark edince babamla konuşmamaya başladılar artık. Ve bir gün bana dedi ki babandan ayrılmak istiyorum yemek yiyordum ve ağzımda lokmam kaldı tek kelime dedim git ama yarın gel dedim annemde neden deyince cenazeme dedim direk intihar edeceğimi söyledim. Bana sürekli babamın hatalarını söylediler en ufak hata arar olmuşlardı babamda onu dışladılar ve şimdi fark ediyorum ki ne yazık en kolay bu ayıplamak bir insanın sürekli hatasını arasanız o insan bir süre sonra kendi farkında olmadan hata yapmaya başlıyor. Banada hatalarını gösterdiler ve babama düşman kesildim onu anlamak yerine. Ve günlerce düşündüm ben bunu sonunda camın kenarına oturdum ayaklarımı da aşağıya sarkıttım sadece son anlarımı düşünüyordum. Ve içimden bir ses kuranı aç dedi açtığım sayfada direk bir ayet takıldı gözüme tam olarak bilmiyorum ama intiharın günahını anlatıyordu. Düşündüm yalnız olmadığımı şükrettim ve vaz geçtim intihardan artık aklıma yatırmaya yani psikolojide gördüğümüz gibi bahane bulma adlı savunma mekanizmasını buldum aldatma artık mantıklı geliyordu aklımda sonra bu fikrimden de vazgeçtim okyanusta fırtına arasında kalan bir dal parçasıydım umudumu kaybetmeye başlamıştım değil umudumu tüketim artık. Tüm bunlar olurken ben bir kıza aşık oldum 2 sene peşinde koştum çok sevdim ama karşılığını alamdım çok feci kırdılar kalbimi. Bir rahatsızlık yüzünden hastaneye gittiğimde bana doğru dürüst muayene yapmadan lenfoma yani kanser dediler neyse ki o hastalık değilmiş ama çok yıkılmıştım.

             Allah şükürler olsun Hüseyin hocayla tanıstım beni çözdü ve ilk defa bu yukarıda yazdıklarımı birine anlattım ben kendimin güç kaybedeceğinden korkardım ondan kimseye anlatmazdım. Dışarıdan bana bakan güçlü yıkılmaz bir kale titanic gibi sağlam sanırdı ama buz dağının suyun alt ta kalan kısmı tarafından yaralandım ve batmaya başladığımı anlattım Hüseyin hocama. Güvensizliğimi keşfetti ve bana insanlara nasıl güvenebileceğimi öğretti. Hala dertlerimi çözmeye çalışıyorum ama artık bir yere kadar olmazsa da kendi yoluma bakacağım evet belki bir şeyler eksik olacak ama bu hayatta mükemmellik Allah tır en korktuğun şey bir şeyin kusursuz olmasıdır çünkü onda içinde veya derinde büyük sorunlar vardır. Artık ne gelirse gelsin başıma neler gördüm bu ne ki deyip devam ediyorum. Hayatımda minimum performansımla yaşadığımı fark ettim ve şimdi sıra içimdeki maksimum gücü uyandırmakta diğer bir deyişle denizdeki ufak balıktım denizden habersiz ama artık denizin farkına vardım ve deniz olma potansiyelimi gördüm. Geçmişimi düşününce tüm bunların tek nedeni var sevgisizlik babam severek evlenseydi ufak yaşta zorla evlenmek yerine dışarıya alışmazdı o ortamlara  tüm yaşam değişirdi şairin dediği gibi bir insanı sevmekle başlayacak her şey evet dediği doğru artık benim hayatımda böyle olacak severek evleneceğim çocuğuma sevgi vereceğim şımartmadan kızmak dövmek yerine yaptığı şeyin hatalarını öğreteceğim benim hatalarım olduğunda beni eleştirmeyi öğreteceğim.Kısacası sevginin yolunu göstereceğim onlara bir insanı sevmenin sevgisini belli etmenin küçüklük güç kaybı acizlik değil sevmenin zor,sevgisini söylemenin ise daha zor ,güçlü ve cesur insanlar tarafından yapılabileceğini anlatacağım herkesi sevmeyi karşılıksız aşkı öğreteceğim işte bu bütün dertlerin ilacı SEVGİ olduğunuda
                                                                      Paronoid umutlar

Sayfa: 1 [2]