İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - KİNG

Sayfa: 1 [2]
16
Benimle aynı kaderi yaşayan gençlere o kadar üzülüyorum ki... Onur yürüşlerinde atılan sloganlar çok acı. "Ben böyleyim" diyen gençleri gördükçe daha çok üzülüyorum. Anne- baba hatalarını sırtına yüklemiş o gençlerin onur yürüyüşlerinde meydanlarda "ailelerine kusmak istedikleri" kini topluma kusmaları ve bunun farkında olmamaları çok acı. Anne babasını cezalandırmanın yolunu eşcinsel hayatın bir ferdi olarak bulmaları ama en büyük cezayı kendilerine vermeleri çok garip. Örneğin eşcinsellerde mazoşist bir kişilik vardır. Pasif bireylerin cinsel ilişki esnasında çektiği acıdan tatmin olan bir yanları vardır. Evet tatmin olurlar çünkü o acıyı bir yerden tanıyorlar. Çocukken onlara yaşatılan travmadan sonra gelen acıyla aynı acı o. O acıyı bir yerden tanıyorlar. Alışkanlıklarını devam ettiriyorlar sadece. Aktif bireyler ise yaşadıkları acıya karşı bir savunma mekanizması oluşturabilmek için erkeksi görünürler. Oysaki her aktifin bir aktifi vardır. Bu bir yönelim değil. Savunma mekanizması oluşturuyorlar. Her aktif cinsel ilişki sırasında aynıdır. Duygu yüklü ilişkiye giren bir aktif birey göremezsiniz. Çünkü hepsinin savunma mekanizması aynı çalışıyor. Adına seks koydukları şeyin " kendini cezalandırma politikası" olduğunun farkında değiller. Cinsel ilişki esnasında doyum alırlar. Bu doyumun seksle ilgili olduğunu düşünürler. Fakat bu doyum seksin verdiği zevk değil, kendini cezalandırmış gencin ardından gelen vicdan rahatlamasıdır. Her yaptıkları seks ile daha çok günah işlerler. Kendilerini daha fazla cezalandırırlar. Acı çektikçe anne babasını küçük çocuğu olmayı başarırlar. Çocukken anne babasına kendisini farkettirebilmek için yaramazlık yapan o küçük çocuğun büyüdüğünde yaptığı bir yaramazlıktır cinsel ilişki. Alışkanlıklarının kölesi olmayı da alışkanlık haline getirirler. Biz bunu terapide kinimizi kusarak yapıyoruz. Cinsel ilişkiye girerken alınan acıyı biz terapi odasında ağlayarak atıyoruz. Acıyı alışkanlığa çevirmiyoruz. Acıyı da acıtanı (ebeveyn) da affediyoruz. Affedince birey oluyoruz. Olgunlaşıyoruz. Sevmeyi ve sevilmeyi biliyoruz. İyileşiyoruz. İyileştikçe geçmişimize dönüp gülüyoruz. Çünkü bizi geçmişimizden çıkardığımız derslerin vâr ettiğini biliyoruz.

17
Eşcinsel olmak nedir?
Eşcinsel olmak duyguların tercümanı olamamaktır. Sevilmek istersiniz. Ama ne istediğinizi dile dökemezsiniz.  Baba istersiniz ama annenizi baba bilirsiniz. En iyi bildiğiniz iş susmak olur. Korkarsınız, korktuğunuzu belli edemezsiniz ya beni anlarlarsa diye. Eşcinsel olduğunuz için ağlarsınız. Çünkü Allaha iyi bir kul olamadığınızı düşünürsünüz. Ailenize yakışır bir çocuk olmadığınızı düşünürsünüz. Ancak bu konuda ağlaması ve kendini suçlaması gereken son kişi sizsinizdir, bilemezsiniz. Değersiz hissedersiniz. Artık sevgi arayışına girersiniz. Cinsel sitelerde dolaşmaya başlarsınız. Karşınıza size bir çok iltifat eden kişiler çıkar. Evet sonunda beni seven beni anlayan birileri var artık dersiniz. Fakat bilinçaltının oynadığı oyunu asla göremezsiniz. O kişilerin “çok hoşsun” mesajından sonra gelen mesajlara dikkat etmezsiniz. Sonra gelen mesajlar şunlardır. “yer var mı?” “ücretli misin?” vs… Bu tür cinsel mesajları nedense görmezsiniz. Çünkü sevgi gördükten sonra gelen cinsel isteğin sizi daha fazla yaralayacağını ve değersiz kılacağına inanırsınız. Her zaman yaptığınız şeyi yapar, susarsınız. Bu değer karşısında eşcinsel ortamlarına girerek daha fazla sevgi görmek istersiniz. Fakat eşcinsel ortamı demek para demektir. Eşcinsel mekanlarda fiyat başka cluplara göre çok daha pahalıdır. Eşcinsel birey olarak bu ortamlara girmenin bir yolunu ararsınız. Bu tür ortamlara giremediğiniz için anne-babnızı suçlarsınız. Çünkü zengin olsalardı o ortamlara girebilirdiniz. Siz de hem para bulmak için en önemlisi de anne babanızı cezalanadırmak için seks işçiliği yapmaya başlarsınız. Biraz para kazanmaya başladıktan sonra devam edersiniz bu işe. Bir süre sonra değersizlik hissi içinize daha çok işler. Artık bu hisle başa çıkamamaya başlarsınız. Sonra bir mesaj daha gelir. “Ücret ne kadar” diye. İşte bu sırada bilinçaltı yine devreye girer ve yapması gerekeni yapar. Size ego sanatını öğretir. Kendi değersizliğinizi egoya dönüştürüp dışarıya pazarlarsınız. Günümüzde eskortluk yapan bireylerin egoist durumu bundan kaynaklıdır. Kendilerini değersiz hissederler ve bunu egoya dönüştürüler. Her yeni müşteriyi sizi seçen, size aşık olan biri gibi görürsünüz. Oysaki petshopa giden biri de aynı soruyu sorar. Cahiliye döneminde köle satın almaya giden biri de aynı soruyu sorar. Bu kendi bedenini pazarlayan ve bu durumla geçinen biri için bir savunma mekanizmasıdır. Hayatta hep değersiz hissederek yaşarlar. Bunu egoya dönüştürürler. Gün geçtikçe bu durumdan daha fazla yorulurlar. Artık son evreye gelirler. Hissizlik evresi. Bu evre de bireyler artık hissizleşirler. Duygusuzlaşırlar. Duygularını aktaramazlar. Bu durum hiçte yabancı değildir. Çünkü çocukluklarında da aynı şey ile meşguldüler. Ağlarlar ama artık Allaha iyi bir kul olamadığı için değil, bir gün öleceklerini bildikleri için…
Neden eşcinsel terapi?
Bilinçaltının görünmez oyunları görebilmeniz açısından bu terapiler çok önemlidir. Sevgi eksikliği için girdiğiniz bu yolda seks işçisi olup kendinizi bir bataklığın içinde çırpınarak bulmamanız için bu terapilere gelmelisiniz. Sevgiyi değeri kendi içinizde bulabilmeniz ve kendinize yetebilmeniz için bu terapilere gelmelisiniz. Duygularınızı dile dökebilmek için bu terapiye gelmelisiniz. Eşcinsellikte nasıl kurtulunur sorusunu internete yazan binlerce genç var. Ben terapileri bitmiş bir birey olarak bu sorunun cevabını şöyle verebilirim. Kendi içinizdeki güce sarılıp bilinçaltının size oynadığı oyunu terapist ile bozduğunuzda ve çocukken sizde eksik bırakılan duyguların yerini doldurduğunuzda eşcinsel dürtüleriniz bitiyor. Eşcinselliğin temel sebebinin cinsel aktiviteler değil, anne baba sorunları olduğunu o zaman daha iyi anlıyorsunuz. İşte o zaman baba aramıyor, babanızı baştan yaratıyorsunuz. İşte o zaman her sorunun cevabı açığa çıkıyor. Artık karşı cinse ilgi duymaya başlıyorsunuz. Eşcinsellik doğuştandır diyen kişilere şeyinizle gülüyorsunuz…

18
Heteroseksüel kızların en büyük hayali eşcinsel bir erkek arkadaş edinmektir. Erkekler hakkında bir kadından daha çok bilgiye sahip olan kişi eşcinsel bir erkektir çünkü. Onlar için en iyi antidepresan eşcinsel bir erkektir çünkü. Sizi anlamaya çalışmazlar. Sadece kendi dertleri kusacağı bir liman olursunuz onlar için. Erkekler hakkında en iyi tavsiyeyi sizden bulurlar. Sizi anlamaya çalışmazlar. Ne demek bu peki? Bir örnekle pekiştirelim. Eda diye bir kız arkadaşım vardı. En yakın arkadaşım. Kendimi ilk açtığım kişi. Arkadaşıma bir gün hüseyin hocaya ve tespitlerinden bahsettim. Bana verdiği cevap olumsuzdu. Hüseyin hocanın tespitleri çok yanlış. Sen kendin ol. Hayatını yaşa. Bu doğuştan gelen bir şey. O adamın yalanlarına inanma. Anne baba ile alakalı bir şey değil bu. Bu cümleleri o kurmuştu. Bu konuşmanın üzerinden 1 ay geçmişti. Telefonda konuşurken Edaya şu soruyu yönelttim. Peki eda senin oğlun eşcinsel olsaydı tepkin ne olurdu? Ne düşünürdün? Nasıl davranırdın? Edanın verdiği cevap çok çelişkili gelmişti bana. Eda şu cümleleri kurmuştu. Üzülürdüm. Önce anne baba olarak hatamızın olup olmadığını anlamaya çalışırdım. Bir yerde hatamız var mı diye düşünürdüm. Ama çocuğumun yanında olurdum demişti. 1 ay önce bana verdiği tavsiyelerle çeliştiğini görebiliyorsunuzdur. Başkasının başına geldiğinde hiç sorun yok. Ama kendi evladının başına geldiği düşüncesi onu mantıklı düşünmeye sevketmişti. Benim başıma gelince doğuştandı. Ama onun oğlunun başına geldiğinde bu durum anne baba hatası olabilirdi. Şimdi ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Onlar sizi anlamaya çalışmayacak hiçbir zaman. Çünkü siz kız arkadaşlarınız için antidepresan olmanın dışında bir hiçsiniz. Duygularınızı anlamaya çalışmayacaklar. Çok sevdiğim bir cümle var. "Bizzat katlanamadığınız eziyete, başkasının tahammül etmesini istemeyin." Hayatınızı yönlendirmeye çalışan, sizi siz olduğunuz için sevmeyen kişilerden uzak durun. Siz eşcinsel değil, insansınız. Sizin de kalbiniz var. Sizin de duygularınız var. Başkaları değil siz varsınız. Hayatınızın başrolü siz olun. Başkalarının hayatlarını güzelleştirmek sizin göreviniz değil.

19
Babanın eli tanrının elidir derler. Kutsaldır, çocuğa güç verir. Baba - oğul ilişkisinde en önemli unsurlardan biridir. Çünkü çocuk için baba güç demektir. Çocuğunun hayatından kötülüklere göğüs geren kişidir baba. Bu yazıya böyle başlamamın nedeni son terapimde ki çıkarımımdı. Hüseyin hoca benim hayatıma bir abi olarak girdi. Şu an ise bir baba konumunda. Çocuklar ailedeki güçlü otoriter biriyle özdeşim kurarak büyürler. Ben otoriter bir baba figürü görmediğim için özdeşim kurabileceğim bir alan kalmamıştı. Bugün terapide babanın ne kadar güçlü bir figür olduğunu gördüm. Son zamanlarda hüseyin hocayı taklit ediyordum. Onu rol model olarak alıyordum. Çünkü aradığım baba gücünü onda bulmuştum. Başıma kötü bir şey geldiğinde telefondan ilk ulaşmak istediğim kişi Hüseyin hocadır. İşte bu örnek aslında durumu ortaya koyuyor. Terapinin sonunda hüseyin hoca elini omzuma koyduğunda çok farklı hissettim. Sanki içimde bambaşka bir güç oluşmuştu. Her şeye meydan okuyabilirdim o an. Sanki arkamda koca bir dağ varmış gibi hissettim. Bana güvenen inanan başarılarımı yok saymayıp aferin diyen biri vardı artık. Oğul olduğumu hissettim. Terapiden sonra gözümde yücelttiğim heteroseksüel erkeklerden daha güçlü olduğumu hissettim. Çünkü ben de babasının oğlu olabilmiştim artık. Annesin oğlu olmaktan çıkmıştım. Bebekken ilk söylediğim kelime babaymış. Şimdi hakkını veriyorum o kelimenin. Babamı affediyorum. Çünkü onun yapması gereken görevi bir başkası severek yapmıştı. Artık babama olan öfkem gitmişti yavaş yavaş. Çünkü o öfkenin yerini sevgiyle doldurabilmişti Hüseyin hoca. Gülseren budayıcıoğlu'nun bir lafı var. "Sizi doğuran anne kaderinizdir" diyor. Ama bu oyunu bozan kişi babadır. Hayatınızı kontrole sokan o güç babadır. Babamın bozamadığı bu oyunu Hüseyin hoca bozmuştu artık. Artık oynanacak bir oyun kalmamıştı. Geride kalmış hayatıma bakarak keşke demiyorum. İyi ki demeye başladım. İyi ki Hüseyin hocaya gelmişim. Yoksa ben olamazdım. İyi ki böyle bir anne-babaya sahibim. Yoksa başarılı bir psikolog olabilme ihtimalim de düşük olurdu. İyi ki ben bu kaderin kurbanı olmuşum. Yoksa meydan okumayı, oyunu bozmayı öğrenemezdim. Kaderimi artık kendim yazıyorum. Aldım o kalemi anne babamın elinden. Çünkü ben bir bireyim. Ben de hakediyorum sağlıklı bir hayat süremeyi. Sevmeyi sevilmeyi bende hakediyorum. Şimdi sadece benim hayatımı izlemekle yükümlüler. Geçmişimi silemem ama geleceğe ışık tutabilirim. Geçmişime keşke demeyeceğim çünkü geleceğin güzel olmasının sebebi olacak benim geçmişim. Keşkeleri hayatımdan çıkartacağım çünkü artık sıra iyikilerin yerinde. Eşcinseldim çünkü ben değildim. Eşcinseldim çünkü güçlüydüm. Allah kulunun kaldıramayacağı yükü kulunun sırtına koymazmış. O yükü bana verdi çünkü ben güçlü bir bireyim.

20
Hayatımızda çoğu zaman kendimizi değersiz ve yalnız hissederiz. Bu bizim canımızı çok sıkar ve bir süre sonra bu durum bizi çok yorar. Hayattaki varlığımızın insanların bizleri kabul görmelerinden geçtiğine inanırız. Fakat kendi varlığımızı, varoluşumuzu biz kabullenmezsek bunu insanlardan bekleyebilir miyiz? Bir birey olduğumuzu kabullenmeden bunu başarabilir miyiz? Anne-babamızın gölgesinde bunu başarabilir miyiz? Çoğu zaman kendimi sorguladım. Ben bağımsız bir birey olabildim mi? diye. Hayır olamadım. Kendime sorduğum bir diğer soru şuydu. Peki ben babamın oğlu olabildim mi? hayır o da olmadı. Çünkü ben güçlü birini göremedim karşımda. Hatta bir erkek göremedim. Babam, otoritesi eksik bir adam. Güçsüz, ezik, pasif… Annem babama bağırabilen çok otoriter bir kadın. Şu an şunu farkediyorum ki çocukken ben bir kadının bir erkekten daha baskın olduğunu görmüşüm. Ben güçlü tarafın gölgesinde yer aldım. Annemin oğlu oldum. Babamın oğlu olamadım. Peki suçlu olan kişi kim? Güçlü tarafı seçen ben mi? Güçsüz olan babam mı? bu sorunun cevabını vermeye tenezzül bile etmeyeceğim. Çünkü cevabı hepimiz çok iyi biliyoruz. Son terapiden sonra ben ailemi affetmeyi seçtim. Terapiler esnasında bir güç arayışı içerisine girdim. Annemin gölgesinden çıkabilecek gücü kendimde bulamadığım için babama sığındım. Yanlış limandaydım galiba. Babam benden çok daha korkak bir adammış. Son terapide stratejimi değiştirdim. Artık hayatımda yeni bir sayfa açıyorum. Yeni bir hikaye yazıyorum. Bu hikayemde başrolü hoşlandığım sahte tipler alamayacak. Gerçek güce sahip olan ben üstleneceğim bu görevi. Bu hikayede ailem benim sunduğum görevlerin dışına çıkamayacak. Çünkü Allah c.c tarafından o görev onlara bir kez verildi. Benim hikayemi güzel yazamayan anne babama bu hakkı tanımıyorum. Onların yazdığı hikayede dindar bir çocuk yetişecekti. Fakat o hikayede o çocuk eşcinsel oldu. Allaha duyurmak istedikleri o sesle bastırılmış sesimi duyamadılar. Hikayemdeki eksikliği ve konumumu gördüğümde bir şeylerin yanlış gittiğini farketmiştim. Bu hikayeyi düzeltmem gerektiğini biliyordum. Bunu terapiler esnasında daha iyi anladım. Fakat benim hikayem değişecek bir hikaye değil. Baştan yazılacak olan bir hikaye.

21
Hepimiz eşcinsel bireyler olarak yanlış anne – babaların günahlarıyız. bugüne kadar Hüseyin hocayla bir çok terapi yaptık. Orada bir çok anne baba tanıdım. Anne babaların bakışlarında ve söylemlerinde şunu gördüm. Hüseyin hoca anne babaların kendilerini sorgulamaları için ne kadar uğraşsa da çoğu boşa gidiyor. Karşımda oturan anne babaların çocuklarına bakışlarından anlayabiliyordum suçu hala çocuklarında aradıklarını. Bu ebeveynleri gördükçe hepsinin benim anne babama benzediklerini gördüm. Anne babalar her zaman bizleri suçluyor ve suçlamaya devam edecek. Eşcinsel bireyler olarak bizlerin çocukluğuna baktığımızda şunu görüyoruz ki sürekli suçlanan çocuk biziz. Bu yüzdendir ki eşcinsel olduğumuzda bile ailemizi hiç sorgulayamadık. Çünkü bize göre de suçlu olan bizdik. Fakat şunu göremiyoruz ki o içimizdeki bizi suçlayan ses yabancı değil. O içimizdeki seste anne babamızın sesi. İşte terapilerde anne babaya hayır demenin oynadığı rol burada başlıyor. Anne babamıza hayır dedikçe içimizdeki seste dinmeye başlıyor. Eşcinsel bireyler iyileşmek istiyorsa bu adımı yapmak zorunda. Bu adım çok zor bir evre olabilir ama iyileştiğinizi bu evrede hissediyorsunuz. Bu evreden sonra özgüven kazanıyorsunuz. Eşcinselliğin verdiği o sahte güç yerini gerçek güce bırakıyor. Bunu da özgüven kazanmamızdan anlayabiliyoruz. Eşcinsel bireylerin anne babalarındaki profil hep aynı. Bu tesadüf olamaz. Anne otoriter, kontrolcü ve kaygılı. Baba otoritesiz, ilgisi ya da çok ilgili ve kaygılı. Hüseyin hocanın şu cümlesi her anne babanın aklına kazınmalı bence. “anne baba çocuklarını sevmeli, ama çok sevmemeli” bu cümle aslında her şeyi gösteriyor. Ne çok ilgili olacaksınız, ne çok ilgisiz. Çok sevgi, fazla kontrolü getirir. Sevgisiz ebeveyn umursamazlığı getirir. Bu yazıyı kendimden örnek vererek kapatmak istiyorum. Hüseyin hoca iyileştiğimi fakat bunu kabul etmediğimi iyileşmeye direnen bir yanım olduğunu söyledi. Bende düşündüm. Benim iyileşmek istemeyen yanım anne babamın mutlu olmasını istemiyordu. Onlar yüzünden bu durumdaysam onlar bu işten bu kadar kolay çıkamazlar. O pişmanlığı gözlerinde görmek istiyorum. Annem benim yüzümden bu çocuk bu durumda diye ağlamıyor da amcaları duyarsa ne der diye ağlıyor. O kadın ağlamaya devam etsin istiyorum. O ağladıkça içimdeki yangın sönüyor. Babama zaten tahammülüm kalmadı. Bana otorite taslıyor. Sen kimsin pardon? Ailemizde huzur kalmadı diyor. Evet çok huzurlu bir aileydik biz. Ablam depresyon hastasıydı. Kendi odasından çıkmazdı. Ben eşcinseldim ama içimde savaşıp susuyordum. Gözlerinin önünde oğulları kayboluyordu. Onlar ama huzurluydu. Bencil kişilikleri yüzünden hiçbir şeyi göremediler. Babama göre babalık paradan ibaretti. Her lafı para. Bana istediğin her şeyi aldım diyor. Baba ben heteroseksüel kişiliğimi geri istiyorum. Hadi çıkart bi para kurtar beni şu ızdıraptan. Beni yapamadığın babalıkla eşcinsel yapan sensin. Senin hayatımda söz hakkın yok. Kimsenin benim hayatımda söz hakkı yok. Ben kendime ayrı bir dünya yarattım. O dünyada yeni kimliğimle [heteroseksüel] yaşayacağım. Aşkıma da işime de görüşlerime de karışamayacaksınız…

22
Eşcinsel bireyler olarak hepimizin ortak noktası anneye olan bağlılık. Bu bağ çok güçlüdür. Fakat bu bağı çözecek olan kişi babadır. Çocukluğumuzda anneyle olan bağımız çok kuvvetlidir. Fakat bir erkek çocuğu için önemli olan, uygun zamanda rol model alacağı maskülen kişiliğin devreye girmesiyle başlar. Bu kişi genellikle babadır. Fakat bu kişi; abi, dayı, amca, dede vs. olabilir. Anne içgüdüsü hiçbir zaman çocuğunu yanından ayırmaz. Bu yüzden anneler bu içgüdüyle sağlıklı düşünemez ve erkek çocuklarını hep yanlarında ister. Fakat annelerin burada bencillik yaptığı söylenebilir. Çünkü anneler çocuklarını bir antidepresan olarak görürler. Kocalarıyla yaşadıkları bütün sorunları çocuklarına anlatır ve babaya karşı çocukların duvar örmesine neden olurlar. Ezilmiş, dışlanmış bir anne profilini gören çocuklar babasına karşı bir duvar örer. Bu çocuklar annesine çok fazla yatırım yapmaya başlar. Artık bireyin eşcinselleşme süreci başlamış olur. Çünkü erkek çocuğu babasıyla özdeşim kurmaktan çekinir. Fakat otoriter bir baba yapısı bu oyunu bozabilir. Anne içgüdüsüyle sağlıksız düşünen bir anne karşısında otoriter bir baba her zaman kazanır. Baba doğru zamanda çocuğun hayatına girmelidir. Çocuğun hayatında başrol olmalıdır. Eşcinsel bireyler olarak geçmişimize baktığımızda babalarımızın başrol değil, figüran olduğunu görürüz. Çünkü karşımızda otoritesi olmayan ve sevgisini gösteremeyen bir profil vardır. Bu konuda şu yorum da yapılabilir. Bir evde eşcinsel birey varsa, mutsuz bir anne vardır. Çünkü çocukların rol model aldıkları maskülen kişilik anneyle yakın bağı olan kişidir. Bir çocuk rol model olarak burnunun ucundaki babasını alamıyorsa burada birbirinden uzak mutsuz bir çiftten söz edebiliriz. Kendi hayatımdan örnek vereyim. Babam belediyede çalışan bir işçiydi. Gece 12 gibi eve gelir yatardı. Hafta sonları çocuklarıyla vakit geçirmek yerine arkadaşlarıyla kahvede oyun oynamaya giderdi. Babam hayatımda var ama yoktu. Fiziki olarak var fakat ruhsal olarak yoktu. Sadece baba diyebileceğim bir vücut vardı karşımda. Annem ise ev hanımıydı. Sürekli eltileriyle çay içer, muhabbet ederdi. Annem babamdan çok şikayetçi bir kadındı. Sürekli onu suçlardı. Bu kadar mutsuzsa neden evlenmişti? Cevap açık aslında.  Çünkü otoritesiz,  güçsüz bir adam, bir kadın için konforlu hayat demektir. Kısacası bizler çocukken ulaşamadığımız otoriter yapıyı hayatımızda şu anda istiyoruz. Bu otoriter yapıyı gördüğümüz erkeklere ilgi duyduğumuzu sanıp bunun adını “AŞK” koyuyoruz. Aslında biz çocukluğumuzda eksik kalan duyguları tamamlamaya çalışıyoruz.

23
Ailesi ve arkadaşları tarafından duygusal bir doyum sağlayamayan genç kendisini farkedilebileceği bir mecraya atmak istiyor. Bir süre sonra eşcinsel siteleriyle tanışan birey yavaş yavaş ortama ısınmaya başlıyor. Öncelikle kendisi gibi birçok bireyin olduğunu görünce sahte bir güç kazanıyor. Fakat bu gerçeklik dışı bir güç. Daha sonra bu güce dayanan genç bir profil fotoğrafı koyuyor. Koyduğu fotoğraftan sonra ardı ardına gelen mesajlar bireyde şok etkisi yaratıyor. Kendisini çok özel ve güçlü hissediyor. Ve yavaş yavaş mesajları okumaya başlıyor. “bebeğim,canım,yavrum vs.” gibi yıllarca duymak istediği bu kelimeleri duyan birey kendisini çok değerli hissediyor. Fakat karşıdaki kişinin onu bir cinsel obje olarak gördüğünü farketmesi biraz zaman alıyor. İşte burada olay devreye giriyor. Bu birey ne zaman uyanacak! Birey bir süre sonra mesajların şu şekilde syrettiğini görür:
“ Çıplak foto atar mısın?”  “ Yer var mı?”  “Rol nedir?”  “Ne tür fantezilerin var?”
Bu mesajları gören genç yavaş yavaş bazı şeylerin farkına varır. Fakat bu yeterli olmaz. Ardından şu tür mesajlarla karşılaşır:
“Ücretli misin?”  “İstediğin parayı veririm.”   “Köle olur musun?” “Ayak fetişin varmı?”
İşte bu tür ileri düzey sorulardan sonra birey her şeyin farkına varır. Tabi işin sırrı şu ki her şeyin farkına varan birey bu siteden biriyle görüştü mü? İşte bu kısım çok önemli. Çünkü güzel ve özel mesajlara boğulan genç kendisini çok yüce hisseder. “İşte bana değer veren birisi “ diyerek o kişinin buluşma fikrini onaylar. Bu birey o kişiyle buluştuğunda kaçınılmaz son sekstir. Özellikle o kişinin evine gittiyseniz ve pasif bir bireyseniz o gün kesin bir şeyler yaşanır. Pasif bireyi ağına düşüren aktif birey yavaşça pasif bireyin yanına sokulur. Yine aynı sakız lafları (yavrum,canım vs.) söylemeye başlar. Ve yavaş yavaş size dokunur. Bu güç testidir. Aktif birey sizin ona karşı gelip- gelemeyeceğinizi anlamaya çalışır. Pasif birey karşılık vermediği taktirde aktif birey ön sevişmeyi başlatır. Ve artık kaçınılmaz sona girilir. Daha sonra seks sonrası sakıncalı bir dönem başlar. Bu dönemde kendinizi çok değersiz ve eksik hissedersiniz. O eşcinsel sistelerinin size verdiği o sahte güç işe yaramamaya başlar. Kendinizi kullanılmış hissedersiniz. Kendizi suçlu hissedersiniz. İşte bu bütün suçlamalardan sonra eşcinsel birey kendisini yine aynı yöntemle cezalandırır. Bir daha ilişkiye girer ve bu ilişki seks bağımlılığının başlangıcı olur. Seks bağımlılığı ileriki dönemlerde uyuşturucu, alkol gibi kötü alışkanlıkları beraberinde getirir. Daha sonra yavaş yavaş gay barlarla tanışan bu birey ortamı çok sever. Fakat eşcinsel ortamı pahalı bir ortamdır. Gay barlarda bira fiyatları 2 kat daha fazladır. Bu hayatın bir parçası olmak isteyen genç seks işçiliği yapmaya başlar. Bu şekilde hem kendisini cezalandıracak hem de para kazanacak. Yani artık “Eskort musun?” sorusu soran kişilere iğrenmeden “Evet eskortum?” diyecek konuma gelirsiniz. Yani tarlabaşında görüp iğrendiğiniz kişilerden bir farkınız kalmaz aynı yolda ilerlemeye başlarsınız. Daha sonra ailesiyle sorunlar yaşayan genç maddi özgürlüğe ulaştıktan sonra evi terkeder ve maalesef bu karanlık dünyada kaybolup gider. Fakat bu sitelerin oyununa gelmeyip her şeyin farkına gelen bireyler siteleri açmamak üzere kapatırlar. Bu hayatlarında verebilecekleri en iyi kararlardan birisi olur. Bu yazımda yeteri kadar eşcinsel sitelerinin gerçek yüzünü ortaya koymaya çalıştım. Bu tür sitelerden gelmiş biri olarak şunu söylemeliyim ki gençlerin asla uğramaması gereken bir yer. Kendinize olan saygınlığınızı yitirmemeniz için lütfen bu sitelerden uzak durun…

24
Bugün Hüseyin hocayla yaptığımız terapi çok verimli geçti. Bu son dönemde Hüseyin hocaya karşı nefret duyuyordum. Ben odak noktası olmayı çok seven biriyim. Yani bu hayatta başrol olmak istiyorum. Herkes sadece benimle ilgilensin istiyorum. Rol çalanlara karşı kin duyuyorum. Hüseyin hocaya karşı nefretimin sebebine gelelim. Hüseyin hocaya çok değer veren biriyim. Ve psikoloji öğrencisiyim. Onunla farklı bir ilişkim var. Bazen terapistim, bazen abim, bazen hocam oluyor. Bu beni özel ve başrolde hissettiriyor. Kendimi değerli hissediyorum. Hüseyin hoca bana sert çıktığında ne kadar ona sinirlensemde içimden “işte bu” diyorum. Yıllarca üzerimde kurulmayan bir otorite bu. Hem de bir erkek tarafından kuruluyor. Çocukluğumdan beri bir abi aradım. Benden önce ki annemin karnında ölmüş abim. Ölmeseydi bir abim olacaktı. Bana kızacaktı. Kavga edecektik. Belki beni çok sinirlendirecekti ama inanıyorum ki beni eşcinsel olmaktan kurtaracaktı. Benim kaderim abimin annemin karnında öldüğü gün çizilmiş gibi. Şimdi daha iyi anlıyorum babamın bana neden bu denli değer verdiğini. Abimi kaybettikten sonra bir erkek çocuğu onun için çok anlamlı bir olaydı. Ben onun soyunu ilerletecek kişiydim. Dediğim gibi yıllarca abi hasreti çeken ben abimi bulmuştum. Bu kişide Hüseyin hocaydı. Fakat Hüseyin hoca iyileşen danışanlarını seviyormuş. Yani iyileşen her danışanı benim için rol çalan tipler oluyor. Benim hasetliğim burada başlıyor. Sanki yıllarca aradığım abi profilini benden alacaklarmış gibi hissediyorum. Ben tek olmalıyım diyorum. Bu konu  insanlara çocukça gelebilir ama benim için çok derin bir konu. Hayatımda istediğim otoriteyi buldum. Normalde insanlar anlayışlı bir baba isterler. Ben otoriter bir baba istiyorum. Fakat benim babamda öyle bir profil yok. Yani kısacası hayatımda istediğim ilişkiyi hüseyin hocayla kurmuştum ve bu ilişkinin diğer terapistlerinden daha farklı olmasını istiyordum. Benimle daha fazla ilgilensin istiyordum. Bugün maalesef ki bu nefretimi Hüseyin hoca laflarımdan cımbızla çekip konuşturdu beni. Bu konudan sonra koyduğu tespit çok önemliydi. Benim kurduğum tüm insan ilişkilerimde sevgi-nefret ilişkisi içinde olduğumu söyledi. Sevdiğim insanlardan bir süre sonra nefret eden birisiyim. Bunun nedeni yine başrol olamamam. O sevdiğim arkadaşım için tek olmak zorundayım. Benden başka arkadaşı olamaz diye düşünüyordum. O çok sevdiğim kişi benden başka arkadaşlarıyla görüştüğünde ona karşı nefret duygularım kabarıyordu. Her terapide kendimi tanımadığımı farkediyorum. Ve kendime şunu diyorum ben, benim gibi bir arkadaşım olsun istemezdim. Bu benim için büyük tehlike olurdu. Kendi karakterimi düzeltmem için içimdeki çocuksu yapıyı öldürmem gerek.

25
“BEN NEDEN EŞCİNSELİM?”
“NEDEN BİR BAŞKASI DEĞİLDE BEN EŞCİNSELİM?”
“MİLYONLARCA İNSAN ARASINDAN NEDEN BEN?”
“O PORNO VİDEOLARINI İZLEDİĞİM İÇİN Mİ?”
“BUNU AİLEM DUYARSA BENİ ÖLDÜRÜR…”
“BEN GÜNAHKARIM…”
Yukarıda gördüğünüz bütün soruları biz eşcinsel bireyler olarak kendimize sormuşuzdur. Peki bu soruları sorarken neyi kaçırmışız? Tabi ki ebeveynlerimizi. Çocuklukta anne- babamızdan görmek isteyip de ulaşamadığımız bazı duyguları bugüne kadar başkalarında aramışız. Hayatımızı bir puzzle gibi düşünelim. İşte bu puzzle parçalarını ebeveynlerimiz tamamlayamadığı için biz bu durumdayız. Birçok eksik parça var. Ve yıllarca bu eksik parçaları arayarak geçirmişiz. Bizler yarım kalan duygularımızı, puzzle parçalarını tamamlamak isteyen birer genciz. İşte tuzağa burada düşüyoruz. Hoşlandığımızı sandığımız kişileri göz önüne aldığımızda şunu farkediyoruz “o kişiler puzzle’ın eksik parçaları” Bizlerin o kişileri istememizin nedeni o puzzle’ı tamamlamak. Anne babamızın başaramadığını biz kendimiz tamamlamaya çalışıyoruz. Aslında bizler anne babamızdan göremediğimiz ilgiyi, sevgiyi, şefkati başka erkeklerde arıyoruz. Ve maalesef ki bunun adını “AŞK” koyuyoruz. Büyük yanılıyoruz. Oysaki bizim yaptığımız sadece puzzle parçalarını tamamlamak. Aslında terapilerde yapılanda tam olarak bu. Eksik olan puzzle parçalarını yerine koyuyorsunuz. Ve bakıyorsunuz ki eşcinsel dürtüleriniz hızla yavaşlıyor ve bitiyor. Çünkü artık puzzle parçalarını tamamlamış oluyorsunuz. Ve artık sizin tamamlamanız gereken bir puzzle olmayacak. Eşcinsellikte neden tek eşliliğin olmadığınıda öğrenmiş olduk. Çünkü başka bir kişi daha değerli bir puzzle parçasını temsil ediyor. Bizler eşcinsellik döneminde birçok kişiye karşı bişiler hissederiz. Bunun nedeni her birinde farklı bir parçayı bulmaktan geçiyor. Bunun adı “AŞK” değil…

Kendi hayatımdan örnek vereyim. Babam benimle çok ilgilenen biriydi. Fakat sevgisini gösteremeyen biriydi. Otoritesi olmayan,  güçsüz bir profildi. Ben ise her zaman hayatımda otoritesi olan sert bir baba arayışındaydım. Beni koruyabilecek, arkamda durabilecek birini arıyordum. Ben aslında bir sevgili değil, bir baba arıyordum. İstediğim duyguyu arıyordum. Benim hayatımın eksik parçalarını arıyordum. Terapiler ilerledikçe artık o eşcinsel dürtülerim azaldı. Bunun nedeni eksik parçaları terapilerde tamamlamaktan geçiyor. Sizler bu parçaları tamamladıkça güçleniyor ve özgürleşiyorsunuz. Çünkü, içinizde çözmeye çalıştığınız o düğümler teker teker çözülüyor. Terapilerde iniş-çıkış yaşayabiliyorsunuz. Yeri geldiğinde yoruluyorsunuz ama sonunda kazanan siz oluyorsunuz. Hayatınızı çalan ana-babanızdan hayatınızı geri kazanıyorsunuz. Ve artık heteroseksüel olarak dünyaya merhaba diyorsunuz. Eşcinselliği hiç açılmayacak olan bir kitap gibi kapatıp rafa koyuyorsunuz.

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=PL5_aloC9kt81rrtiNCVxhmxzUEgU32Htq&index=3


Sayfa: 1 [2]