İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Yavuz Efe

Sayfa: [1]
1
Bu yazımda kendi cinselliğimden bahsedicem.Geriden alarak başlayıp fantezilediğim erkeği ve o anki beni anlatıcam.

Babam annemden erkek çocuğu istermiş.(Sanki erkek babası olabilecek kapasitesi varda)İki kız çocuğundan sonra ben olmuşum.Babam mutlu tabi ama annem daha mutlu babamın baskısından kurtulduğu için.(Hayat hikayemi bilmeyenler önce okuma tahammülü gösterebilirlerse onu okusun, zira ben şuan okuyamıyorum, herşeyi bu yazıda vermicem.)

"Bu hayatta sadece bir kelimeyi silecek olsan bu ne olurdu sorusuna ben hiç şüphesiz "PİPİ" derdim."
Bu kelimeyi hâlâ daha kullanamam, bu kelimeyi biri telaffuz ettiği zaman sanki iğneler batıyor yüzüme, kaşınıyorum.Utandığım zamanlarda böyle tepki vermeye başladım.Küçük erkek çocuğunun pipisiyle sevilmesi belki kimilerine masum gelebilir,ama ruh öldüren cinsten bir sözde sevme şekildir. Babam beni hep oramdan severdi, adımı çok az kullanırdı, pipi ya da mamuş diye seslenirdi, okşar ya da ima ederdi hep oramı.Hatta dizlerine yatırır bu iki kelimenin çokça geçtiği tekerlemesini söylerdi.Aslında tepki olarak dizlerine vururdum ama o zannederdi ki beni çokça utandıran bu tekerlemeye ritim tutuyorum. Sevgi mi ,değil mi; bu sevgiyse neden rahatsız oluyorum utanıyorum, sevgi değilse babam bana kimsenin evladına yapmadığı ne yapıyor? Bunlar belli bir yaştan sonra yapılan bişey değil ben eminim ki annemin karnındaykende bana böyle hitap ediyor beni böyle seviyordu.Bu benim cinsel kimliğimi gelişimimi elbet etkiledi.Çoğu zaman bunu saklayabildim.Evdekiler biliyordu ama kimsenin müdahalesi söz konusu değil.Daha kötü birşey söyleyim beni daha çok yaralayan ve daha travmatik olan.Ben hiç şımaramazdım.Beni tutar ....keserim diye tehdit ederdi.Bu seni döverime benzemez, bu korkutma da değildi benim için, biliyorum yapılacak bir şey değil ama bu utançla terbiyeydi. Bu sözü etmesin diye şımarmıyodum hele ki bir misafir geldiği zaman yada yabancı bir yerdeyken.Bu sözü duymak demek benim için bugün bile aynı hissi veriyor, yazıyla bile kendimi ifade ederken sanki   toy sakallarım çekiliyor, yüzüme iğneler batırılıyor,boynum kaşınıyor. Hep uslu çocuk oldum ,şımaramadım içime kapandım.

Bu sebepti yaklaşık 10 yaşıma kadar temas, 12 yaşıma kadar sözlü gerçekleşen bu istismarın tabi ki sonuçları oldu.

En eski hatırladığım yaklaşık 5 yaşındayken bı arkadaşıma sırayla birbirimize gösterelim demiş olmamdı.Yarım yamalak gösterdi ben yapmadım.Merak gibi bişey bu benim için ama bir yandanda ulan diyorum merak olsa bir iki görürsün gider ama saplantı gibi karşımda erkek olarak gördüğüm insanın orasına aşırı bir ilgim var.5 yaşında cinsellikten kaynaklanıyor da olamaz.Art arda sıralayım ergenliğe kadar ben çok aralıklıda olsa bu işi hep yaptım.Don indirmeler ,sırada elleşmeler ,soyunma odası olayları, yatıya kaldıysam bir arkadaşla ya da kuzenle ellemeler devam etti.Pişmanlık duyarak yapıyordum ama hep yapıyordum.Bana kimse kızamaz ki ya da kızmamalı ,o yaşlarda cinsellik bile yok.Erkeklerle genellikle hep böyle devam etti.Bu ilgi benim onlarla arkadaş olamama sebep oldu.Kafam oradayken nasıl arkadaşlık olsun.
Bu böyle ergenlik ,pornolar ,mastürbasyonlar gelişti , eşcinsellik konusuyla da birleşti ki zaten farklı bir olay değildi devam etti.Bu sırada bir sürü penis gördüm .Ama bir detay var HK bunu yakalamalıdır.Ben kendimkini hep sakladım,öyle bir zekamı kullanıyodum ki karşıdaki elletecek gösterecek bana geldimi yok.Sadece bir iki kişi ellemiştir onun dışında gören yok.Bu konuda yine babama bağlanıyor tabi:(

Bu yazıyı kütüphaneden yazıyorum.Porno ve mastürbasyonu bırakmaya çalıştığım günlerde yazıyorum. Erotize ettiğim bir erkeği anlatıcam. Ne istediğimi, neden böyle hissettiğimi ,inebildiğim kadar derinlere inicem ki HK iyi analizlesin ve handikaplarımdan tutup beni düştüğüm bu kuyudan çıkarsın.Daha derin yazabilmek duyguyu hissedebilmek için kütüphanede karşımda duran bir erkeği odak alıcam.

Kendisi uzun boylu, yakışıklı boğazlı bir kazak giyiyor,kaslı da hafif, fiziken mükemmel bir vücudu var, yanında sürekli sevgilisi yada bir kız var, olmasa bile kızlar tarafından çekici bulunduğu aşikar, hemen fanteziler yükleniyor zaten, karakterini anlamaya tahmin etmeye başlıyorum, rahat tavırları, doğal kendine ait mimikleri var, hiçbir şey umurunda değil gibi geliyor, benim gibi etrafı gözlemlemiyor,  babası ve çevresinden ilgi aldığına eminim, özgüvenini ailesinin sağlıklı yapısından daha çok babasının başarısından eminim,beni en çokta ilgisizliği çekiyor,sanki benimle hiç iletişim kurmaz gibi geliyor, bende onla kuramam, heyecan, utanç, kaygı stres yaşarım, diyelim ki kurdum bana alâka göstercegini zannetmiyorum.Fantezilediğim coğu erkek benden daha yakışıklı daha iyi vücutlu erkekler.Ama bu iyi fizik erkeklik demek olsaydı birçok eşcinsel yakışıklıyı nereye koyacağız.Beni daha çok karakter özellikler erotize ettiriyor, rahat ve kendinden emin tavırlar ,mimikler ,tepkiler filan.
(Karşımda duran erkek)
Onun hakkında merak ettiğim çok şey var; onunda utancı var mı,
annesi ve babası onu hep güçlü mü kılıyor,
 hiç mi zayıf hissetmiyor,
hiç mi gece korkuyla ağlamadı,
bir ortama girdiğinde o da stres yapıyor mu,
hiç mi bir erkekle olma düşüncesi gelmedi,
bir erkeğin sikini gördü mü ,
 görünce ne tepki verdi kendi içinde ne hissetti,
benim gibi ailesinde sorumluluk hissetti mi,
 en büyük travması ne ,
bir kızla ne konuşuyor,
nasıl bu kadar tas tamam duruyor,
benim gibi o da kıyafetleri bir birine uydurmayla uğraşıyor mu,
nerde nasıl bir yatakta uyuyor,
odasındayken penisiyle oynuyor mu,
 porno izleyip mast yaparken nasıl gözüküyor, nasıl arkadaşlık kuruyor,
babasıyla nasıl bir iletişimi var,
derslerde zorlanınca ya da okulda başarılı olamayınca kendini yetersiz hissediyor mu,
bu ona dünyanın sonuymuş gibi geliyor mu, gelecek hakkında endişeleniyor mu,hiç gülünç duruma düştü mü,
yaşantısında karizmasını gölgeleyecek hiç mi birşey yok,
var ulan var ,evet ulan evet dese neden bunu göremiyorum,neden bana öyle gelmiyor ,neden sadece ben bunları yaşıyorum gibi geliyor, neden bu kadar sen benim için önemlisin, bunlar varsa nasıl saklayabiliyor ve benim gözümde bu kadar ulaşılmaz oluyor.
Dün aynı sıradaydık bana samimiyetsiz bir bakış attı, atmadan önce ve sonra onunla iletişim hakkında onlarca senaryo kurdum, konuşma yaptım, kafamın içinde durdu , bakarken bir sıkıntı mı var dememden lavoboda karşılaştığımda boyunu ima ederek kapılardan geçerken zor olmuyor demeye kadar, kavga ve tartışma senaryoları, bitmedi ,bitmedi.
Onu bu hayran bakışlarla izlerken( saatlerce izleyebilirim) kendimde hissettiğim derin bir hüzün, bitmeyecek bir sıkıntı, saklamam gereken utançlar, sanki beden gidiyor sadece ruh kalıyorum, hiçleşiyorum onun karşısında, tüm enerjim, tek bir ona bakmamda benden ona gidiyor, bazen kasılıyorum,ter basıyor, zihnimde çok meşgul biri oluyorum ona bakarken, mimiklerimi bile oynatamıyorum, değersizlik duygusunu dibine kadar yaşıyorum en baskın duygular, utanç ve üzüntü.
Onun gözleriyle bana baktığımda düşüncelerimi okumadığına şükrediyorum, bana baktığında değer vermediğini, ilgilenmediğini net görüyorum, benimle iletişim kurmak bile istemiyor öyle bir derdi yok,beni vasat görüyor,zekamın düşüncelerimin karakterinin hiç bir önemi yok gibi görüyor,kendisinin çok daha winer olduğunu biliyor, ilgi ve karizma olduğunu biliyor. Erkeksi görüntümün rol olduğunun farkında gibi.Onun gözleriyle kendime bakarken on yıl geçse aynı ortamda benimle iletişim kurmucak, beni anlamaya çalışmıcak, beni sevmicekmiş gibi geliyor.

O böyle bakarken benim akıllı olmamın, komik olmamın, düşünceli olmamın, başarılı olmamın,  en uç örnek verecek olursam yanımda beni seven bir kızın olmasının ne önemi var? Benim sinirlenmem, mutlu olmam, üzülmem, heyecanlanmam, cesaret göstermem onun için ne kadar da yok hükmünde!

Bütün bu düşündüklerimi, cinsel ya da duygusal hissettiklerimi kime anlatayım, kim anlar, kim destek olur, kim tüm bu acılarımı ve zihnimin kodlarını pornografikleştirmeden, erotize etmeden benimle empati kurabilir, bu işi anlayıp bana çözümle gelebilir?

Erotize ettiğim başka bir arkadaşım üzerinden ortak/benzer özelliklerimize değineyim bana belki farkındalık katar. En büyük benzerlik tabi ki vücut,erkek bedeni, erkek organı (onunki biraz daha az ellenmiş sadece:), aynı liseyi kazanmışız,aynı okulda okuduk,ikimizinde ailesine karşı sorumlulukları var, ikimizde mezuna kaldık, ikimizde cumaya gidiyoz(bu biraz zorlama oldu)

Ben çok yalnız bırakıldım, istismara bir gün değil uzun yıllar en başından beri maruz kaldım, hüzün ruhuma işlendi, fedakar mı fedakar, kendini hiçleştiren, cefakar,sıfır ego, disleksisi olan bir kadının oğluyum.Beni ondan koparacak bir baba hiç olmadı,hayatla tanıştıracak, parka gitmeyi, bisiklet sürmeyi, insanlarla konuşmayı esnafa selam vermeyi , kavga etmeyi, inandığı doğruları savunmayı öğretecek bir baba olmadı.Tam tersi beni gerisin geri yarış çizgisinin en arkalarına bıraktı.Şimdi nasıl arkadaşlık kurmamı bekliyosunuz diğer erkeklerle onlara hikayemi anlatmadan nasıl mümkün olacak, zihnimdeki kayalarla nasıl onlar kadar hızlı koşayım, eğlenebileyim.Zekam olmasa belki bu kadar acı çekmezdim, hassas bir mizaca sahip olmasam bu kadar zorlanmazdım ama imtihan bu ya disleksisi olan merhameti bol sevgisi bol çilekeş bir kadının potansiyel sahibi oğluyum.Yetmiyor, ilgisiz kaldım.Bana annemden başka kimse hissedebileceğim değer vermedi çocukluğumda, bitmeyen can sıkıntımı annemin verdiği bir kaç fasulyeyi şemsiye şeklindeki dut ağaçlarının altına dikerek onları sulayarak gidermeye çalıştım.Annemin aldığı traktör arkasında oyuncak inek ,koyunla çiftçilik oynar sobada yakmak için getirilen tahta parçalarından evler ,çiftikler yapardım.Babam eve geldikçe susar mümkün  olduğunca az dikkatini çekmeye çalışırdım.
Geriye baktığımda kendimi bahçenin kenarında evler yapan tek başına bir çocuk görüyorum.Sanki unutulmuşcasına yalnız takılıyor.Akşama doğru annemi özleyip eve girdiğimi hatırlıyorum.İki ablam var onlar daha sosyaldiler çocukken, arkadaşları vardı, eve annem zor sokardı onları, hatta derdi kızları eve sokamıyorum oğlanı dışarı çıkartamıyorum derdi.Ablamlar özellikle de büyük ablam evin dışında kaldıkları için evde olanlardan daha az etkilenmişlerdir.Dışarda ilgi sevgi alan kızlardı seviliyolardı da.Bense dışarı çıkma, insanlarla konuşma cesaretine sahip değildim, bir yandan istismar utanç bir yandan eğlence neşeyle arkadaş edinemezdim.Evde olduğumdan anne ve babamın sağlıksız yapılarından çok etkilendim.Kendimce bazı stresten kaçış yolları da bulmuştum.




Sonuç: Bir erkeğe hayran hayran bakan ben, zihnimde bunu çözmeye çalışan binlerce nöron.Geceleri uyuyamıyorum çocukluğumdan beri, uyku problemim var, çok fazla düşünüyorum.Porno Mastürbasyon bağımlısıyım şuan onu bırakmakla uğraşıyorum.Mezun senemdeyim üniversite için çalışıyorum,kaygı stres yaşıyorum...

Rüyalardan da bahsedip kapatayım bu babamdan gelen kasvet rüzgarlarını.Daha sonra Y....güneşinden bir parça ekleyim.Bu hikaye güzel bitmeli bunu hakediyor çünkü.

İhtilam olduğum bir rüyada cinsel ilişkide hissettiğim bir erkek bana böbürlenerek beni kıskanıyosun gibi bir ima da bulundu , bende cevap olarak" seni değil sana olan ilgiyi kıskanıyorum "dedim ve uyandım.Çok değişik, uykuda böyle bilinçaltımın bir cümle kurması sanki zihnim pot kırmış gibi oldu.Bi sevindim.Evet onlara ilgim onlara duyulan ilgiden.Kıskanıyorum onlara olan ilgiyi ve bu ilgi almış kişiyle cinsel birşey yaşamak ,hatta açık vermeliyim bu konuda, o kişinin önce penis sonrada kalçasına hakim olmak benim fantezim.Çünkü bir erkeğin arka tarafına hiç önem verilmiyor, benim için özellikle son zamanlarda penisten arkaya kaydı ilgi.Penis bana herkes tarafından bilinen ,istenilen lüks bir konağın kimsenin giremediği ve sadece evin sahibi tarafından bilinen odası gibi geliyorken , kalçası ise bu evin en gizemli rağbet görmeyen odası gibi geliyor.Bu ikisine hakim olmak o erkekle bağ kurmam,onun gibi sevilmem, onun gibi kabul görmem anlamına geliyor.HK dan bir dahaki terapide buralara el atmasını bekliyoruz!

İkinci rüya ise manevi hallerde hissettiğim bir gece Allahım bir Allah dostuyla rüyamda bana iyi gelecek bir yardım istedim. O gün rüyamda tanınan bilinen ama benim Allah dostudur diye nitelendirmediğim biriyle bir an yaşadım. Benimle kısa bir tanışmadan sonra yeni açılan bir yerde duruyor kendisi ,uzaktan da bir adam bir erkek ismi söyleyip karanlıktan gözlerini bana kısarak bakıyor, tanımaya çalışır gibi.Kullandığı isme Yunus diyelim benim ismime de Yusuf diyelim.O tanıştığım zat kararlı bir övünçle ,hayır o Yunus değil Yusuftur diyor.Ben o sırada baya erkek hissettim kendimi.Sonra o kişi elimi tutarak birlikte koşmaya başladık.O sırada kendiside konuşma yapıyordu.
Bunun sahih olup olmaması konumuz değil konumuz , Yunus değil Yusuftur diye övünçle söylenen bir sözün beni özgüvenli bir erkek hissettirmesi.Gercekten benim için çok önemlidir ve iyileştiricidir.Belli otorite sahibi güçlü bir erkek tarafından onaylanmak ya da tercih edilmek, hemde bir başkası tarafından.Baterist filmini bu rüyadan iki üç hafta sonra izledim.Aynı ordaki gencin orkestra şefiyle yaşadığı bağ gibi, bunu lisede bir kez hissettim, HKyla da böyle bir bağım var.Ana fikirde şu; babamdan erkekliği öğrenemediğim için, gerçek anlamda başarılı bir erkekten bunu öğrenmek için çabalıyorum.Etkilemeye ve ilgisini çekmeye ,onaylanmaya ihtiyaç duyuyorum.O kişiden hayatın kodlarını almak için çabalıyorum.Akranlarımla olan erkeklerde bu tarz öğretici olmuyor daha çok benim aşağılık kompleksi duymama sebep veriyor.O erkek tarafından onaylanmak bir anda beni diğer erkeklerle aynı seviyeye getiriyor, hatta o zaman kompleksim bile kalkıyor.Çünkü kendi erkekliğimi kendime onaylatmamın bir anlamı yok, bunu ancak başarılı bir erkeğe onaylatırsam gönlümdeki duygu sürura eriyor.HK yla böyle bir iletişimim var ama gerek onun çevresinde olamamam ve branşlarımızın farklılığı(onun psikolog -benim mühendislik) gerek onun çevresinde çok fazla benim gibi gençlerin olması bunun olmasına çok izin vermiyor. HK bu bağlantıyı Yılmaz Özakpınar hocasıyla kurduğu gibi bende bunu üniversitede rol model hoca seçerek yapmayı planlıyorum. İnşallah işim rast gider,denk gelir birşekilde.


Ben sayısalcı adamım.Yarıştan geri başlamak, önümde herkesten fazla engel olması bu yarışı tamamlayamayacağımı göstermez.Hız ve ivmem bu işi belirler.Acımızı yakıt yapar,inancımızla turbo basarsak, babamın önüme koyduğu engelleri bir bir aşarım.Önemli olan üstün gelmekte değil, erkekçe mücadele vermektir.Ben inanıyorum ki 18 yaşından sonra bir erkeğin altına yatmadığım her gün için Allah bana ödül hazırlıyor. Bu iş kadından uzak durmaya benzemiyor, eşcinseller için bu mesele daha güçtür,bir erkekten uzak kalabilmek, işin içinde saplantı var, psikolojik tatmin var,cinsel tatmin var, kendini anlamaya çalışma var var da var.Ama artık yalnızda değilim HK var, birkaç destekcim var.Benim hikayem kazanmaya gebe bir hikayedir, parlak bir çocuk olacağı için bu sancılar çekiliyor.Psikolojik sorunlu kalıtımdan kendimi kurtarıp yeni bir nesli çocuklarımla getirebilirim.Bu zorlu kasvet dolu hikayenin karşılığı sağlıklı bir aile yapısı ve kişiliği olan soyumdan gelecek kazançtır.Ben bu izzete talibim.Bedelinide ruhumla ödüyorum.

Anlatacak çok şeyim var, öğrendiğim çok şey var, öğreneceğim daha çok şey var, herşey yavaş yavaş,bu yazıda bu kadar, şuanki bakış açımı, kazanımlarımı merak eden olursa zaten bir şekilde ulaşır, bu yazının alt metni şudur benim için, şuana kadar anlatmadıklarıma değindim, zihnimin bazı kodlarını verdim, daha iyi analizlenmek ve cözüme ulaşmak için.

https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2056.0



2



EŞCİNSELLİK VE TERAPİ SÜRECİNDE GELEN KAYGILAR
Eğer sizde terapi süreci içersine girmişseniz ve yahut girmeye hazırlanıyorsanız birçok kaygılı düşünceye sahipsinizdir.
-Acaba düzelicek miyim?
-Yüzde yüz bu problemden kurtulabilir miyim?
-Terapi sürecinde ifşa olur muyum?
Bunlar gibi kaygılar biz eşcinsel bireylerde çok yaygındır.Şuana kadar kendimizde olan farklılıklardan ve çevre koşullarından dolayı kendimizi anlamlandıramayışımızdan kaynaklanır bu tarz kaygılar ve normaldir. Üç sene önce 16 yaşında başladığım Hüseyin Hocamla başladığım terapi sürecinde benim de zihnim çok fazla kaygı ve korku üretiyordu. Başlarda çok kaygılı ve stres yapan ben terapi süreciyle daha az kaygılanan ya da kaygılarla baş edebilmeyi bilen biri oldum.Yaşadığımız travmalar sağlıksız anne ve baba yapısı bizleri çok daha düşünen ve kafa yoran bir hale sokuyor.Maalesef istismar ,taciz.tecavüz, psikolojik yıpranmalar bizleri sağlıklı düşünmekten ve kendi lehimize düşünceler üretmekten alıkoyuyor.Hep en kötüsünü, en yanlışını düşünüyoruz ve promlemlerimize çözüm üretmiyoruz.

Hüseyin Kaçın: 
“Eşcinsellerin zihni kaygı ve korku üretir,çözüm üretmez.”
“Her türlü kaygı ve korku eşcinselliği pekiştirir.”

Kaygı bulaşıcıdır.Sizi hayatınızda en çok kaygılandıran kimse (benim annemdi kendisi çok kaygılı biri) ondan uzaklaşmalısınız ve kaygılarından etkilenmeyecek bir konuma ulaşmalısınız.Terapi sürecinde zaten bu kaygılar ve korkulara karşı nasıl bir bakış açısıyla yaklaşmanız gerektiğini öğeniyorsunuz zaten.


Terapi süreci olgunlaşmaya başlarken benim ilk öğrendiğim şey hangi düşüncelerin kaygı olduğuydu ve beni eşcinselleşme yoluna hangi kaygıların ya da korkuların sürüklediğini öğrenmekti. Hüseyin Hoca’nın tespitleriyle siz de bir zaman sonra sağlıklı olanla olmayan arasında farkı anlayabiliyorsunuz. Benim için; beni zayıflatan, korkutan, ilerlememin önündeki tüm bahaneler, beni değersizleştiren, yetersiz hissettiren tüm düşüncüler kaygıdır.Bu düşüncelerden Hüseyin Hoca’nın da dediği gibi şeytandandan kaçar gibi kaçmamız lazım.
Hüseyin Kaçın: “Kaygılı, korkak insandan şeytandan kaçar gibi kaç!”

Eşcinseller ve “Terapistle Tartışmak”
“Terapi gören bütün insanların yaşadığı kaçınılmaz muğlak haldir bu;terapistin onlara yardım etmeye çalışmasına rağmen ve daha derinlemesine incelendiğinde tam da yardım etmeye çalıştığı için terapi sırasında bir yerde terapistle kavga etmeleri gerekir. Bu kısmen yardım istemek için sahip oldukları özerkliği geçici olarak bir nebze bırakmaları gerektiğinden , kısmen yardım istemek zorunda kalmanın yarattığı utançtan, kısmen de terapisti bir tanrıya dönüştüren aşırı aktarımı dengelemek için meydana gelir.”
                                                                                                       Rollo MAY

Terapi sürecinde psikolağa karşı öfke duymak ve tartışmak aslında normaldir.Terapi sürecinin bir parçasıdır. Hayatı boyunca ailesi ve toplumu tarafından anlaşılamayan hatta dışlanan birinin kendisini anlayan birini gördüğünde terapistini de diğerleri gibi görmesi normaldir.Eğer hayatınız boyunca kurtulmak istediğiniz eşcinsellik hakkında bir kesimin “sen böylesin,doğuştan böyle yaratıldın,bunu kabullenmelisin” demesi ve diğer bir kesiminde “ sen sapıksın,lut kavmindensin,günahkarsın"söylemleriyle bu kuyuya atılmış hissediyosan o kuyuya gelip sana yardım eli uzatan ilk elide bu kataegoriye koyman normaldir. Lakin burda terapi alan danışanların şunu düşünmesi gerekir.Terapist yani HK bu iki kesimden de değil ve sen terapilerde devamlı geldiğin müddetçede senin atıldığın bu eşcinsellik kuyusundan çıkmanda yardımcı olacak kişidir.Terapisti suçlamakta ısrarcı olmak iyileşme sürecini baltalamak anlamına gelir.


Terapisti suçlamanın başka nedenleri de olabilir. Örneğin ben uzun aralıklarla terapiye gitmeme rağmen acelecilik ediyodum ve niye hala tam düzelmedim diye HK’ya karşı kaygılarım olmuştu. Ama sonradan iki ayda bir ,üç ayda bir terapiye giden biri ancak bu kadar iyileşebilir düşüncesine katıldım. Terapi sürecinde aceleci olmamak lazım ,adım adım sorunları çözmek birden artişa geçmekten daha kalıcı ve yerinde oluyor. Bu durumda terapisti suçlamakta benim için yanlıştı.


Terapistle kavga etmenin bir nedeni de verilen ödevleri yapmamak ya da yapmaktan kaçınmaktan kaynaklanıyor. Bazı ödevler cesaret istiyor, yüzleşmeler gibi. Bu durumda korkularınızın üstüne üstüne gitmeniz için terapistle ortak bir çabaya giriyosunuz, eğer bunu gerçekleştirme cesaretinizi gösteremezseniz ilerleyemenin bedelini Terapiste kesebiliyosunuz.Her ödevin erilleşme ve eşcinsellik çıkmazından kurtulmak için verildiğini bilerek ve kendinize, bu çabayı göstermeyi teşvik ederek ilerlemeniz lazım. Başarılı her girişimi kendimize birer artı sayarken başarısızlığı terapiste kesmekte bazı eşcinsel arkadaşlarımızın yanlışıdır. Örneğin babasıyla yüzleşmesi gereken bir danışanın çeşitli bahaneler, kaygılar öne sürüp bu cesareti gösterememesi başarısız bir girişimdir ve genellikle babaya gösterilemeyen cesaret terapiste gösterilerek çözülmeye çalışıyor.Bu da sürecin tıkanmasına ve iyileşme gösterememeye sebep oluyor.Burda danışan terapiste güvenmeli ve verilen ödevi strateji geliştirerek bir şekilde çözmeyi öğrenmesi lazım.Zaten erilleşme de bu noktada başlıyor.

Hüseyin Kaçın: “Eşcinsellerde bahaneler bitmez!”
Hüseyin Kaçın: “Eşcinseller bahanelerle kendilerini tembelleştirir!”

Sonuç olarak mesafe kattetmiş , terapi sürecininde iyileşme göstermiş biri olarak şunları söylemek istiyorum.
EĞER başaracağınıza inanıyorsanız iyileşiyorsunuz.Daha önce HK’nın iyileşen evli mutlu çocuklu danışanları var.Terapiye devamlı gidildiğinde ve verilen ödevleri yerine getirdiğinizde kadına ilgide başlıyor.Kendimdeki

değişimden ve son aylarda gelen kadın fantezilerinden yola çıkarak “eşcinsellikten kurtulmak mümkün mü” sorusunun cevabını çok rahat verebilirim.Evet mümkün!
Eğer içine düştüğünüz bu durumda suçlu arıyacaksanız sizi kim bu kuyuya atmişsa onu suçlayın. Anne ve babada olabilir. Bilerek veya bilmeyerek yapılan hatalar sizi bu kuyuya düşürmüş olabilir. Asla ahlak, din adı altında gerçek suçluyu bulmaktan çekinmeyin. Sizi erkeklerin kucağına ve ilgisine muhtaç konuma getirenler sizden daha masum değil! Kimi zaman amca, kimi zaman komşu çocuğu kim erkekliğinizi elinizden aldıysa gidip onu suçlayın!Bu cesareti göstermek erkeklik ister ve bende bu kuyuya atılan her Yusuf’un ,onu bu kuyuya atanları Allah’ın izniyle diz çöktüreceğine inanıyorum.

Hüseyin KAÇIN: “Eşcinseller çocukken anne ve Baba’larınca kuyuya atılan bir YUSUF’tur.”
Hüseyin KAÇIN: “Eşcinseller anne ve babalarını asla suçlayamaz, kendilerini suçlarlar.”
Hüseyin KAÇIN. “Kendilerini suçlayanlar iyileşemez!”


 

3
Günümüz Türk toplumunda halkın önüne çıkmış ve psikoloji bilimiyle kitle oluşturmuş şahsiyetlere baktığımızda, karşımızda insana sorunların çözümü noktasında fayda sağlayan sağlıklı birini görememekteyiz. Türk toplumu genellikle acılarla yoğrulduğu ve birçok travmatik olaylar içerisinde kaldığı içindir ki yüreği mahzunlaşmış, karakteri, silikleşmiş gücü zayıflatılmıştır. Önceden bu kitleye din yoluyla hitap ederek ruhuna yara almış insanları elinde bulunduran FETÖ gibi çeşitli cemaatler ve dernekler son zamanlarda gerçekleşen gelişmelerle duygusal nüfuzunu din yoluyla değil psikoloji yoluyla yaparak yöntem değiştirdi. İnsanların acılarını din yoluyla inançsal hassasiyetlerini kullanarak adeta duygusal mastürbasyon yaparak, devlet ve toplum yapısında emelleri olan bu gibi yapılar zamanla dernek ve cemaatlerden yüzü gülmemiş kitleleri bugün psikoloji biliminden ve sosyolojiden yararlanarak zayıflatmaya devam ediyor. Türk toplumunun Cumhuriyet öncesi dönemdeki toplum gücüne göre çok fazla sömürülmüş olmasının ve lise jargonu kullanacak olursak ezikleşmesinin sebebi, ülkemiz dolaylarında insanların güçlerini kıraraktan önce silikleştirmeye ve sonra da sindirmeye çalışmak isteyenlerin faaliyetleri yüzündendir.  Bugün din-dernek eylemlerine toplumun bakış açısının zamanla kirlenmesiyle artık yöntem olarak psikolojiyi kullanmaya ve bunu da daha kendi ezikliğinden kurtulup bir güç olamamış mazoşistlerle ve yahut gizli eşcinseller aracılığıyla yapmaktadırlar. Babasının cinsel istismarı ve annesinin duygusal istismarıyla çocukluğunda ruhuna yara almış ve bu yaraların neticesini eşcinselleşerek ödemiş biri olarak, hayatımın çocukluk döneminde zayıflığa boğulmuş ve zamanla içindeki bu ezikliğe rıza göstermeyip terapiler aracılığı ile birey olabilmiş biri olmam sebebiyle bu kişileri hedef olarak gösterme cesaretine sahibim. Bu proje elemanlarını birlikte inceleyelim.

Doğan Cüceloğlu

Kendisi hakkında çok fazla araştırma yapmadan bile sadece hitap ettiği kitleye bakarak karakter analizi yapmak mümkün. Kitapları eşe dostu tavsiye edilen ve sevilen bu psikoloğumuz özellikle benim kendi çevrem ve sosyal medya üzerinden edindiğim izlenimlere göre, yakın tarihte dini vecibelerini yerine getirmesi yasaklanan mağdur kadınlara hitap ediyor. Son derece zayıf erkek psikolojisi içerisinde olan psikoloğumuz adeta ezikliğin edebiyatını ve analizini yaparak kendisiyle çok ortak özelliği bulunan kitlesinin sevgisini kazanmayı başarıyor. Bazı video ve kitaplarında yer verdiği ve dile getirdiği gibi kendisi erkekleşme konusunda problemleri olmuş ve bu problemleri her ne kadar psikoloji bilerek analizlemişse de çözümleyememiştir. Çözümleyemediğini kullandığı erkeksilikten ve güçlü psikolojiden uzak bir anlatım dilinden de çıkartabiliriz. Kendi hayatımda da bu konularda problemi olmuş ve bu problemleri çözmek adına çaba sarfetmiş biri olarak terapiler aracılığıyla fark ettiğim bir şey var ki oda eğer probleminiz varsa bu problemi sadece çözümlemenin yeterli olmadığıdır. Asıl beni ve benim gibi terapi süreci atlatmış ve iyileşme gösteren eşcinsel danışanların bugün sağlıklı birey olmasının altında yatan ana sebep, ezikliği ve güçsüzlüğe rıza göstermeyip bu ruhsal problemlerimizi çözmek için cesaret göstermektir. Ama toplumun önüne konulmuş bu psikoloğumuz sadece zayıflığı normalize ederek, rıza göstermeyi ve bu problemleri kabullenmeyi başarı gösteren tamamen toplumu pasifleştirici bir tutum sergiliyor. Bende diyorum ki bu şekilde bizler travmalarımızın ruhsal sonucu olan bu halimizi bu sözde psikologlar aracılığıyla kabullenerek ne sağlıklı bir birey ne de güçlü kişilik olabiliriz. Bu travmalar sözde psikoloğumuzun takındığı tarzla bazı mecralarda ah vah ederek durumu kabullenmemiz için değil bu acılara rağmen başarı çıkartmamız içindir. Eğer benim hikayemde olduğu gibi erilleşme önünde bu travmalar bir engel olarak varsa onların sadece varlığını kabullenmekle başarıya ulaşmış olmayız, o engeli geçip ezikliğe ve silik ruhlu biri olmayı kendi yaratılma gayesine ters görerek cesaret edip aşmakla ancak başarmış oluruz. Eğer bizler kendi hayatımızın belli dönemlerinde ruhumuza yara almışsak Doğan Cüceloğlu’nun bize çözümmüş gibi sunduğu ezik yaşam modelini kabul etmeyerek ve daha sonrasında engelleri aşarak bu yaraları sarıp tatmin olabiliriz.

Sinan Canan;

 Kendisini bir dönem takip etmiş bilimsel anlamdaki içeriklerini severek izlemiş biri olarak neden bu kişiden uzaklaştığıma geri dönüp baktığımda şunu görüyorum. Bu gibi bilim adamlarımız insana dair söylemleriyle evet dikkatimizi çekiyor ama sadece çekiyor! Uzun dakikalar konferanslarında dinleyicinin dikkatini bilimsel ve nörolojik bilgisiyle toplayan bu akademisyenimiz özellikle genç üniversiteli gençlerin ilgisini çekmeyi başarmıştır. Lakin günün sonuna baktığımızda öğrendiğimiz ve karmaşık bir yapıda bulunan beynimize dair bilgileri nereye koyacağımızı ve nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Evet dikkatimizi çekiyor ama ne kendi günlük yaşantımızda ne de farklı alanlarda Sinan Canan’ın verdiği bu bilimsel malumatı kullanarak kazanacağımız bir şey bulunmuyor. Her ne kadar dikkat çekmiş olsa da eğer bir şey fayda sağlıyorsa kıymetlidir. Eğer izlediğimiz içerikler hayatımızda tatbik olacak bir yer bulmuyorsa verilen içeriğin fayda değil ancak ilgi ve dikkat çekmek olduğunu düşünmek gerekir. Etkilenilerek izlenilen bilim adamımızın verdiği içeriklerin herhangi bir işe yaramaması veya size fayda sağlamayarak sadece etkilemede kalmasının belki de sebebi kişinin psikolojisi içerisine saklanmış ilgi çekme çabası olmasından kaynaklıdır. Bu tarz şahsi çıkarlara hizmet eden ama sanki topluma yönelikmiş gibi gözüken çalışmalar her ne kadar yapan kişinin hedefine ulaşmasına neden olsa da içerisine düştüğü çıkmazlardan kurtulmak isteyen kişiler için kaybedilmiş birer zamandır. Farklı bir perspektiften bakacak olursak sadistler, narsistler, gizli eşcinseller ve eşcinseller psikolojilerine yarar sağlamak için ilgi, değer ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla kendilerini belli alanlarda gösterebilecekleri yerler için çabalıyorlar. Bu ilgi ve değer arayışı içerisinde manipüle etme yetenekleri ve dikkat çekici bazı özellikler kazanmaları iyi bir şey gibi gözükse de çoğu zaman bencil amaçlara hizmet etmektedir. Spesifik örnek verecek olursak manipüle etme yeteneği benim kendimde de gördüğüm bir özellik olup eğer bu manipülatif özelliği, zararlı tutumları şeytan kurnazı olan kişilerin yanlışlarını ortaya koymak adına kullanırsam iyi bir şey ancak doğruları saptırarak yanlışa barınma ortamı sunuyorsam kötü bir özelliktir. Günümüze baktığımızda eşcinsellerin ve eşcinselleşme korkusu taşıyan gizli eşcinsellerin başta moda, dizi film, müzik gibi sanatsal alanlarda başı çekmelerinin temeli ruhsal anlamda toplumun vermediği bazı istek ve ihtiyaçların karşılanma biçimidir. Her ne kadar kişiye kazanç sağlasa da bu gibi ilgi çekme faaliyetleri toplumun gelişmesi ve sorunlarını çözerek seviye atlaması önünde engeldir. Evet sanat, bilim gibi alanlar iyi bir kendini ifade etme aracı olsa da kişilerin psikolojisini tatmin ederek bencil amaçlar uğruna topluma faydasız hale gelmesi ve bu uğurda kullanılması son derece yanlıştır. Doğan Cüceloğlu, Sinan Canan özelinden çıkarmamız gereken bazı derslerden en önemlisi, artık toplum önüne gerek televizyon gerek sosyal medya aracılığıyla konulmuş kişilerin karakter analizini doğru yapmalı ve olası zararlardan korunmalıyız. Bunun teşhisini ben bu kişilerin dedikleri şey beni daha güçlü yapıyor mu, benim problemlerime ve toplumun problemlerine kalıcı çözüm oluyor mu, sorularına tatmin edecek cevap vermesine bakarak yapıyorum. Sayısal bir derinlik kazandırmak için bir örnekle yazıyı tamamlayacak olursak ruhun yara alarak parçalanması, nasıl ki atom parçalanmasıyla büyük bir enerji ortaya çıkartıyorsa aynı şekilde büyük bir güç ortaya çıkartır. Ama ortaya çıkan her güç ancak kişinin ve içerisinde bulunduğu toplumun faydasınaysa başarılı olur. Durumu özetlerler nitelikte.

Sayfa: [1]