Gönderen Konu: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü  (Okunma sayısı 563 defa)

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« : 27 Şubat 2024, 11:49:45 ös »
HAYAT HİKAYESİ
Adım mustafa, İstanbul'da mühendislik okuyorum. Klasik bir doğu ailesinde ve kültüründe, köyde büyüdüm. 2003 kasım doğumluyum. Aslında gerçek doğum tarihim bu olmayabilir, okula erken başlıyim diye yaşımın bir sene büyük gösterilip daha sonra da eski haline getirildiğini söylemişlerdi. Hatta bununla ilgili mahkeme salonu gibi bir yerde olduğumu hatırlıyorum ve hakim bana bir şeyler soruyordu. Bunun gerçek bir olay mı rüya mı olduğunu hatırlamıyorum. Sanırım gerçek doğum günüm eylül 2003 olmalı. Hikayemdeki karakterleri tasvir etmeye başlayayım.

Babam 1.70 boylarında 100+ kiloda kişisel bakım bilmeyen, duş almayan (o kadar ki herkes onun ter kokusundan, apış arası kokusundan nefret etse bile yüzüne söylese bile hiçbir zaman bununla ilgili bir şey değiştirmeye çalışmazdı. Bir keresinde kahvaltı sofrasına gelmeden önce alaturka tuvaleti kullanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, aramızda 10 yaş olan kız kardeşim ona ellerini yıkamasını söylemişti. Suratı ekşiyerek ve hafif öfkeli bir ses tonunda verdiği cevap "tuvalette yıkadım" olmuştu, bahsettiği şey ise ibrik suyuyla temizlenirken ellerinin ıslanmış olmasıydı. Ben bu cevabı hiç beklemiyordum ama tabi artık alıştığım için en başta ellerini yıkamasını ben değil de kız kardeşim söylemişti.) , arkasından tuvaleti bile temizlemeyen, obur(tam bir barbar gibi yemek yer. Sanki ondan başka kimse sofrada yemek yemiyormuş gibi ağız şapırdatarak, homurdanarak, sadece abdest aldığı için veya suya bir süre önce değdiği için yıkamadığı kirli ellerinden yemek akarak iştahla yerdi. Tabi tek iştahla yiyen o olurdu çünkü sofradaki diğer herkesin iştahı kapanırdı. Hatta kimse tam karşısına veya hemen yanına oturmak istemezdi. Benim zaten bu gibi sebepler ve evdeki kaostan ötürü hiç iştahım olmazdı, ölmeyecek kadar yemek yiyip hemen uzaklaşmak isterdim. Sofrada onun elinin değdiği hiçbir şeyi yemezdim. Ekmeği tutup kopardığı tarafın tersinden koparırdım.(Belki de bu yüzden bu boydayımdır), açgözlü, cimri ve parayı yeryüzündeki her şeyden daha çok seven, öfke problemleri olan bir insan(öfke ve para konusu parantez içinde anlatamayacağım kadar uzun ve çoğu problemin kaynağı olduğu için ilerleyen zamanlarda anlatacam). Şu an 58 yaşında

Annem ise 51 yaşında. Kendisi bu hikayede çocuklarından önce ve cocuklarıyla beraber her zaman eziyet gören, her şeyin ceremesini çeken, stresli, duygusal, şefkatli ve muhtemelen bu kadar şey yaşamanın dönüştürdüğü depresif bir insan -dünya onun için tam bir cehennem olmalı, çünkü karakter olarak ona benzeyen oğlu, her uyandığı yeni günde işkence çekiyor gibi hissediyor-(annem kısmını yazmak benim için çok zor olacak, çünkü istemsizce gözüm doluyor. Niye böyle oluyor bilmiyorum. Halbuki son zamanlarda anneme de uzaklaşmış, öfkeli, KIRGIN ve yabancılaşmiş hissediyordum. Gözüm böyle yapmaya devam ederse bu hikayeyi bitirmek uzun sürecek). Yani sanırım tam tarif etmek gerekirse ezik ve bir arkaplan karakteriydi (tıpkı oğlunun şu an olduğu gibi).

Evlilikleri mantık ya da aşk evliliği değildi. Görücü usulü hatta daha doğrusu berdel evliliğiydi. Halamın dayımla evlenmesine karşılık annem de babamla evlendirilmişti. Zaten anladığım kadarıyla ilk zamanlardan beri evlilikleri hiçbir zaman yolunda gitmemişti.(anladığım kadarıyla diyorum çünkü her zaman her şeyi tek taraflı olarak annemden dinledim. Yani aktardığım geçmiş benim değil annemin bilgisi). Annemin kaynanası yani babaannem, annemi sürekli tehdit edermiş. Daha evliliğin başında, ayağını denk almazsan seni değiştiririm ya da üzerine kuma getiririm tarzı bir şeyler söylemiş ve genel olarak sanırım annemi hiç sevmemiş. Sanki annem tüm baba tarafım tarafından sevilmiyor gibi, bu konuda çok da derin bir bilgim yok(açıkçası bilinç kazandığımdan beri kendi çekirdek ailem hep kaotik olduğu için akrabaları vs takip edemiyordum. Hatta özellikle anne tarafımdaki akrabaları nerdeyse tanımıyorum. Annemin kaç tane kardeşi var onu bile bilmiyorum bu konuya daha sonra tekrar dönerim). Annemin anlattığına göre hamile olduğu dönemlerde tüm ağır işleri yaptığını ve babamın hiç yardım etmediğini söylerdi. Bunları anlatırken hayal kırıklığı, nefret gibi olumsuz duyguları yüzünden ve ses tonundan okunabiliyordu.
Annemin şunu gözleri dolarak anlatışını unutamıyorum: en büyük abim bebekken gece uyanıp ağlamış, babam da anneme "şunu sustur yoksa seni de onu da dışarı atarım" demiş. Annem de o gece ben de abinize sarılıp onu susturmaya çalışırken ağladım dedi ve bunları derken gözleri dolmuştu. Şimdi düşündüm de annem bu kadar duygusal ve çok şey yaşamış olmasına rağmen onu, gözünden yaş damlayacak şekilde ağlarken bir sefer hariç gördüğümü hatirlamıyorum. Gözleri dolup aglamadigina bir kaç kez şahit oldum ama.
Bir gün tarla işi olduğu için annem, abimi babaannemlere bırakmış, babaannem ise tüm gün abime bir şey vermemiş ve onu dışarı gönderip içeri almamış. Geldiğinde abim çöplüğün üzerinde geziyormuş. yani onunla beraber çocukları da sevilmemiş.

8 kardeşiz, ben altıncıyım en küçük erkek benim ve benden büyük 5 abim var. Benden küçük ise iki kız kardeşim var. Kız kardeşlerimle daha arkadaş gibiydim. Onların yanındayken abi otoritesi sergilemezdim ya da öyle hissetmezlerdi. En azından ben onlarda böyle bir şeyin yansımasını hissetmezdim. Abilerim genel olarak alaycı bir mizaha sahipler, hep ufak oluşumla vs dalga geçen bı abim vardı. Şu anki halim alınmazdı gülerdi muhtemelen. Ama o zamanları düşününce alındığımı hatırlıyorum. Abilerimin hiç bana temas ettiklerini veya "paşam" "aslanım" -ya da artık abiler kardeşlerine hangi güzel kelimelerle hitap ediyorlarsa- gibi kelimeler kullandıklarını hatırlamıyorum. Benden bir yaş küçük olan kız kardeşime güzel kelimelerle hitap ederlerdi ama. Bu noktada kendimden her zaman nefret ettim çünkü ben insanların alıp benim alamadığım şeyleri kıskanıyor muyum bilmiyorum. Aslında onların almasını ya da mutlu olmasını istemiyor değilim sadece kendim için de istiyorum. Bilmiyorum bu duygunun adı kıskançlık mı çünkü eğer öyleyse kendimden daha da çok nefret edicem. Samimiyet olarak da çok samimi değildik. Abisiyle kanka gibi olan insanları gördükçe çok üzülüyorum ve kendimden yine nefret ediyorum. Çünkü ben ona sahip değilim ve o sahip olma isteğinden kurtulamıyorum.

Babam çok çabuk sinirlenen, öfkelenen ve cinnet seviyesine hemen gelebilen şiddet yanlısı bir insan. Ben kendim aslında direkt bir şekilde ondan hiç fiziksel şiddet görmedim. Ama abilerim görürdü ve ben bir şey yapamazdım. Özellikle ortanca abim çok fazla şiddet görürdü. Şiddet gördükçe o da kafayı yemeye ve daha da asi bir insan olmaya başladı. İnsanlarla kavga ederdi, keşke onun gibi olabilsem. En azından o güçlüydü. Ben ise güçsüz ve korkağın teki gibi hissediyorum her zaman. Kendimden utanıyorum.
Babam abilerime özellikle ders başarıları olmayınca, okuldan şikayet gelince şiddet uygular hakaret ederdi. Bu yüzden ben de kendimi bildim bileli hep ders çalıştım. Tüm hayatım boşa gitmiş gibi hissediyorum. Hiçbir idealim yok, hiçbir hayalim yok. Sadece o şiddetten kaçmak için ders çalışıyordum. diğer çocuklar gibi hırsızlık gibi kötü eylemler(çocukken hepimizin canı çeker ağaçlardan meyve kopaririz ya hani) yapmak isterdim. Dışarda daha fazla kalmak, tüm günü evde ders çalışarak geçirmemek isterdim. Çok fazla çıkıp futbol vs oynamazdım. Gerçeklikten kaçabildiğim tek yer hayal dünyam ve çizgi filmlerdi. Şu an hala çizgi film izler ve sürekli kafamın içinde başrol olduğum doğaüstü hayaller kurarım, daydreaming yaparım. Biraz muhallebi çocuğuydum, hala öyleyim. Hiçbir şeye yeteneğim gelişmiş değil. Artık eskisi gibi başarılı da değilim, zoraki bir şekilde ders çalışıyorum. Belki de aldığım bir kaç burs kesilecek ve babamdan para istemekten başka çarem kalmayacak olmasa, bu kadar umursamazdım dersleri.
Bu benim ders çalışıyor olmam yüzünden sanırım babam tüm ailenin içinde en çok beni seviyordu. Peki neden? Başarısız olsam beni de dovecegine, bana da küfür edeceğine, benim de yüzüme tüküreceğine, beni de öldürmek isteyeceğine(yani bir kaç kere daha, gözdesi olduğum haliyle bile cinnet geçirip beni öldürmek istemişti) yemin edebilirim. Üstelik bu ailemin gözünde beni seviyor olarak yansıdığı için abilerim tarafından biraz yabancılaştırılmış hissediyordum. Bir keresinde abimle tartıştığımızda bunu anladım. Benim gözde olduğumu ve sanki benim onlar gibi acı cekmedigimi onlar gibi sevilmiyormus gibi hissetmediğimi ima etmişti tartışma esnasında. Bu bahsettiğim abim de ortanca olup sürekli şiddet görendi. O gün ben de onun üzerine çok gitmiştim ve beni evden dışarıya atmıştı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu, biraz da babaminkileri andırıyordu, yoksa genel olarak bütün öfkeli gözler birbirine mi benziyordu? Ama onun gözlerinde babaminkinden farklı bir şey vardı o da gözyaşı... Kendini ağlamamak için zor tutuyordu, beni kapının dışına, bana vurmamak için çıkarmıştı. ortanca abim en güçlümüzdü, buna rağmen bu tartışma yaşanırken içindeki o büyük yarayı gizleyemeyip gözleri dolmuştu. Muhtemelen o da benim gibi "başkalarını kıskanmak istemiyorum ama ben niye bu sevgiden alamıyorum" diye düşünmüştür. Bilmiyor ki o benden daha çok şey yaşayıp güçlenmesine rağmen ben daha az şeyler yaşayıp güçsüz ve korkak birine ve yanlış yola sapmış birine dönüştüm. Belki de artık yolu geriye dönemeyeceğim kadar yürümüşümdür...
Bu olayları ve bunun gibi daha bir sürü olayı detaylandırıp anlatabilirim. Yazıda yazınca sanki okunduğu kadar etki bırakmış gibi hissettirse de tarifi olmayacak kadar derinlere yara bıraktılar.

Şimdi aile kısmını bırakıp cinsellik kısmını anlatacam. Bu kısma dair herhalde hatırladığım en eski şey, rüya ve ya sahte bir anı değilse, çok küçükken babamla beraber duşta olduğumuzu hatırlıyorum. Sanki genital bölgesine bakmaya çalıştığımı hatırlıyorum ama emin değilim. Bu anıyı hatırlayınca aklıma, daha ilerleyen yaşlarda ama henüz herhalde kendi basima yıkanamayacağım bir buyuklukte(belki de o buyuklukteydim emin değilim) benden 1,5 yaş büyük abimle de duş aldığımı hatırlıyorum. Dağ başında bı kere bu abimle beraber ineklere çobanlık yaparken abiminin sıkıntıdan mastürbasyon yaptığını da hatırlıyorum. İlk okuldayken veya hemen öncesi yaşlarda(5 6 yaş ya da ilk okul 1 2 3 4) iki tane komşu çocuğu arkadaşimla tuvaletlerde birbirimizle s*kişmeye çalışıyorduk. Pantolonlarımızı indirir artık o yaşlarda napabiliyorduysak onu yapardık. Bunun fikri ilk olarak ortaya nasıl çıktı bilmiyorum, ne kadar süre devam ettik bilmiyorum(ama birden fazla kez olduğunu hatırlıyorum). İlk okulda benden çok daha başarılı ve övülen köyden bir çocuk vardı, sürekli onunla kıyas yapılırdım(hatta 8. Sınıfa kadar). İlk okulda hocamız hepimizi masasının etrafına toplardı ve kitabından bir şeyler okuyup çözerdi, herhalde 20 civarı bir nüfusu vardı sınıfın. Her seferinde yukarda bahsettiğim şu kıyaslandığım çocuğun arkasına geçmeye çalışırdım ve biraz sürtünmek isterdim.
Ortaokul çağı artık ergenlikteydim ve benden bir iki yaş küçük biriyle, daha önce köyde yasitlarimiz arasında böyle bir şey yaşamış olduğunu bildiğim biriyle yalnız kalmıştım ve ona sürtünmemi kabul etmişti, ısrar etmiştim çünkü. Bu çocukla bir iki kez daha bu şekilde sürtüşmüştüm.
Üniversitede geçen sene(2. Sınıfın sömestir tatiliydi, şu an 3. Sınıfın 2. Dönemindeyim) ilk defa kendi isteğimle birisiyle instagramdaki sayfalar üzerinden anlaşıp buluşmuştum. Benden yaşça büyüktü(30 yaşındaydı ben ise 19). Pisuvarda ayak üstü öpüşüp birbirimize mastürbasyon yapardık, cinsel ilişkiye girmedik. Onunla bu şekilde bir kaç kere daha tekrarladım bunu. Daha sonra başka biriyle(22 yaşındaydı) yine aynı site üzerinden konuşup buluşup evine geçtik. Orda tamamen çıplak bir şekilde seviştik ve ben kendimi kontrol edemeyip orda onunla gerçek anlamda ilk cinsel ilişki denyimimi yaşamış oldum(aktif olarak, hiç pasiflik yapmadım). Bu kişiyle tek bir kez buluştuk. Daha sonra bir süre kimseyle bulusmadim ve en son geçtiğimiz dönem(şu an 4 ün 2. Dönemi) yaşıtım biriyle evde buluşup çıplak bir şekilde ona sürtünmüştüm, bununla da cinsel ilişki yaşamamıştım. Yani gerçek anlamda cinsel ilişkiye girmek açısından bir kişiyle oldu ama totalde 3 kişiyle bir şeyler yaşamış oldum.

Tüm bunları yaparken de yaptıktan sonra da içim rahatlamadı ve her zaman bir şüphe duydum. Tüm geçmişimin bu şekilde oluşundan, iğrenç bir insan oluşumdan ötürü hem kronik depresyon hem de artık dayanamayacagim kadar suçlulukla boğuştum. Buna engel de olamıyorum. İyileşebilecegime dair karamsar düşüncelerim var. Her zaman keşke bu şekilde lanetlenmemiş olsaydım diye düşünüyorum. Keşke geçmişe donüp her şeyi en baştan değiştirebilseydim.
« Son Düzenleme: 28 Şubat 2024, 01:18:24 ös Gönderen: psikolog »

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #1 : 28 Şubat 2024, 12:42:08 öö »
17.02.2024
İLK TERAPİ SEANSI
İlk terapi seansımı gerçekleştirdim. Aslında beklediğimden daha az üzücü geçti. Ben daha dramatik olur ve ağlarım diye düşünüyordum. Ama hocanın direkt sivri bir dili var ve hepsini yüzüme pat pat söyledi. Bu tarz bir yaklaşımla danışanlarına acımayarak, zaten halihazırda var olan aşağılık komplekslerini beslememeye çalışıyor(yani kendisinin buna benzer bir şey dediğini hatırlıyorum). Daha yumuşak ve ilgi, sevgi dolu bir yaklaşım beklesem de aksine hiçbir özel muamele çekmedi. İçe kapanık olduğumu, aşağılık kompleksimin olduğunu, obsesyonlu olduğumu, egomun olmadığını ve aslında bu egoya sahip olmam gerektiğini söyledi. Babamın elle tutulabilir bir yönü olmadığını ve aile yapıma baktığı zaman taciz ve tecavüz yaşamış olmaktan daha kötü olduğunu söyledi. Hiçbir şeyi yargılamıyor, iğrenç olduğunu düşündüğüm ve suçluluk duyduğum şeylerin sebebini yargılamadan söyledi. Aslında içten içe benden nefret etmesini istedim çünkü ben kendimden nefret ediyorum ve suçluluk duygusunu yenemiyorum. Mesela arkadaşıma uyurken dokunma olayını söyledikten sonra bana gerçek hayatta karşılık veremediğim için bunun savaşma tepkim olduğunu söyledi.Genel olarak da çok yüksek enerjili ve hareketliydi Hüseyin hoca, bir şeyler kullandiğından şüpheleniyorum. Sordum bir şey kullanmadığını söyledi. İlk terapi için çok fazla konuşamadım. Sürekli hoca bir şeylerden bahsedip açıklıyordu. İyi bir terapiydi ve terapiden sonra bir özgüven ve mutluluk sardı bünyeyi. İlk ödevlerim ve ödevlerden yaptığım çıkarımlar (çıkarımlarda yanlışlık olabilir) şu şekilde:

1-porno izlemek yok
2-haftada en fazla 2 kere mastürbasyon
3-her yapışta birden fazla kez mastürbasyon yapmak yok, yatarak yapmak yok, yağ kullanarak ve yavaş yavaş, akmaya yaklaştığında elini çekerek ve ayna karşısında kendini izleyerek.

- ilk 3 maddenin porno ve mastürbasyon bağımlılığımı yenmem, erken boşalma ve ereksiyon sorunlarının üstesinden gelmem ve ilişkide 3. Kişi olmamam (porno izlerken 3. Kişi siz olursunuz) için ödev olarak verildiğini düşünüyorum. Ayna karşısında yapılma sebebi zihnimi kendi vücuduma alıştırıp başka erkeklerin vücudunu arzulamamak olabilir.

4-erkek düşüneceksem aktif ve hiç tanımadığım yolda gördüğüm bir erkeğin aktif olup bana pasif olmak istedigiyle ilgili fantezi kurucam. Kadın düşüneceksem de bir kurgu hazırlayarak düşünücem.

-bu şekilde öncesinde bir senaryo kurmak, sahip çıkma duygusunu güçlendirecek ve kuru, absürt cinsellikten ziyade daha duygu katılmış olacak.( Bir ilişkide erkek sahip çıkar, kadın ise bağlanır, bu rol oluşturulmaya çalışılıyor bu ödevde

5-babamdan para isteyecem isterken lafımı esirgemeyecem, laf sokucam, acımamalıyım artık.
6-insanları alttan alıp özür dilemeyecem. Ortaya bir ego koymalıyım. Beni kaybetmek istemiyorlardıysa gelir özür dilerlerdi.

-son iki madde bahsi geçen ortaya koymam gereken ego ile ilgili. Bunu yaparak "savaş veya kaç" tepkisindeki şu ana kadar seçtiğim "kaç" yerine "savaşı" seçmiş olucam. Bu da ego, güç, özgüven, sağlam irade demek.

Yavuz Efe

  • Newbie
  • *
  • İleti: 14
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #2 : 28 Şubat 2024, 03:13:30 ös »
Abim şuana kadar iyi gelmişsin, ortak yanlarımız var(derslerden dolayı sözde baba sevgisi, abi isteği, fedakar anne), ama ben bu hikayenin sonunda pasif olursun diye düşünmüştüm aktif olmuşsun, daha iyi, terapiye başlayarak iyi karar almışsın,kendi yolunu seçmenin ve kendi hikayeni yazmanın zamanı, ayrıca üniversite öğrencisi olman da bir artı, kısa zamanda halledersin inşaallah tüm problemleri, mühendislik okuduğuna göre zeki adamsın çözmen zor olmaz zaten.Yolun açık olsun,takipteyiz👊

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #3 : 28 Şubat 2024, 03:58:21 ös »
Abim şuana kadar iyi gelmişsin, ortak yanlarımız var(derslerden dolayı sözde baba sevgisi, abi isteği, fedakar anne), ama ben bu hikayenin sonunda pasif olursun diye düşünmüştüm aktif olmuşsun, daha iyi, terapiye başlayarak iyi karar almışsın,kendi yolunu seçmenin ve kendi hikayeni yazmanın zamanı, ayrıca üniversite öğrencisi olman da bir artı, kısa zamanda halledersin inşaallah tüm problemleri, mühendislik okuduğuna göre zeki adamsın çözmen zor olmaz zaten.Yolun açık olsun,takipteyiz👊
İyi dileklerin için teşekkür ederek başlıyorum. Hüseyin hocaya göre de zekam sayesinde kendimi pasiflikten "korumuşum". Aslında objektif olarak bakarsam, hocanın bu dediğine katılıyorum. Çünkü üniversitede iken isteyerek yaptığım cinsel deneyimlerde her zaman bilinçliydim ve deneyim yaşadığım partnerlerimin pasif olmam yönündeki isteklerini reddediyordum. Muhtemelen pasiflik de zevk verirdi. Ama hem aktiflikte buldugum domine etme ve üstün olma duyguları sayesinde hem de yetişme şeklim yüzünden kendimi korumam beni pasiflikten uzak tuttu. Eğer eşcinselliği kabul edip bu terapiye başlamasaydım, eninde sonunda birisine pasif olabilirdim ve bu da yeni bir yol için kapı aralamış olurdu.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #4 : 29 Şubat 2024, 01:02:46 ös »
İlk terapiden sonraki haftayı tek seferde yükleyecem. Terapiye başlar başlamaz foruma yazmadım ama notlarımda günlük tutmuştum. İşte ilk terapiyi yaptıktan sonraki hafta:

19.02.2024
Her zamankinden fazla erkek arzuluyormus gibi hissediyorum. Bakmamaya çalışıyorum ama çok istiyorum bakmayı. Aşagılık hissetme zayıf hissetme duygularıyla baş edemiyorum. Etrafta sevgilileriyle dolaşan insanları gördükçe moralim bozuluyor. Normal şartlarda dün can sıkıntısını gidermek için öylesine bir mastürbasyon yapardım ama kendimi tuttum. Bu yüzden mastürbasyon ve porno izleme isteğim de kabarmış gibi hissediyorum. Alkol yoksunluk sendromu gibi bir şey oluyor sanırım. Terapiden sonra gelen özgüven ve mutluluk hissi tamamen uçtu birkaç günde. Yine kendi yakın çevremdeki insanların sohbet arasında dile getirdikleri "eşcinsel insanlar benden uzak dursun vs" gibi söylemler yüzünden kendimi daha da kötü hissettim. Güneşi gördüm filmini izledim. O filmi izlerken içimde uzun zamandır tuttuğum gözyaşları patladı, yüzümü kapata kapata ağladım. Neyseki odada kimse yoktu. O filmi izledikten sonra kendimi çok kötü hissettim ve moralim bozuldu. Ordaki travesti karakterin kendini öldürtmesi beni rahatsız etti ve terapi sonrası "ya iyileşemezsem ve hayatımın hazin bir sonu olursa" kuruntuları oluştu.

20.02.2024
Bugün yine hiç keyfim yoktu, içimdeki üzüntü duygusu öfkeyle karışık bir şekilde. Her an en ufak şeye öfkelenebilir ya da oturup aglayabilirim. Öfkelenme sebebim sanırım bu üzgün olma durumundan kurtulamıyor oluşum. Sorunun yalnız olmam olduğunu dusunuyordum ama insanların yanındayken de yalnız ve tatmin olmuyor gibi hissediyorum. İçsel sıkıntımın sebebini bilmiyorum ve yenemiyorum. Sürekli uyumak istiyorum. Günlük aktivitelerime bile hevesim yok. Hocanın önerdiği Misolü aldım ama kullanmakta hala tereddüt ediyorum. Bir kaç terapi seansından sonra bakacam duruma göre. Acaba böyle kötü hissetmemin sebebi mastürbasyon yapmıyor oluşum mu? Sanmıyorum. Muhtemelen yapsam da bu sefer pişmanlık duygusu eklenir bunlara. Ders de çalışmak istemiyorum, çalışmadığım için de bu sefer stres oluyorum. Çıkmaza girmiş gibiyim.  Niye normal bir insan olamıyorum? Sadece normal standart bir insan olacam, bu kadar zor bir şey değil. En çok bu düşünceye öfkeleniyorum. Cumartesi olsa da terapiye gitsem.

21.02.2024
Bugün görece kendime daha az eziyet ettiğim bir gün oldu. Yine de o sebepsiz sıkıntı hissi hala vardı. Acaba ben tükendim mi ki? Kendimi sürekli başkalarıyla kıyaslıyorum. Bugün fark ettim ki yaptığım her şeyin direkt sonuna ulaşmaya çalışıyorum. Mesela piyano çalmayı öğreniyorum ve direkt uzman seviyesine gelmek istiyorum. Öğrenme aşamasından zevk almıyorum. Bu en basit örneğiydi. Diğer her şeyde bu şekilde sonuna gelmek için yapıyorum gibi hissediyorum. Her şey bir görev ya da sorumlulukmuş gibi hissediyorum ve yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum. Ayrıca bir şeyler yapmaya da çekiniyorum başarısızlık korkusuna neden bu kadar kapılıyorum ya da neden yenemiyorum bilmiyorum. Her şeyin farkında olup hiçbir şeye çözüm üretemiyorum. Rengarenk görmem gereken gençliğimin baharında her şeyi siyah beyaz görüyorum. Bu terapi seanslarının sonunda bunlar düzelir mi ki acaba? Düşündüm de sevilmek istenen ben iken bir başkasını nasıl sevebilirim ki? Beni onaylayacak beni sevecek birisine ihtiyaç duyuyor gibiyim, belki de bu yüzden içimde sürekli bir sıkıntı taşıyorum. Kendimi başkalarıyla çok kıyasladığımı söylemiştim. Bir erkek uzun boylu olmalı, güçlü ve kavga edebiliyor olmalı diyorum sürekli. Ben ikisini de yapamıyorum. Hadi belki zorlarsam kavga edebilirim ama peki dış görünüşümden kaynaklanan bu umutsuz duyguyu nasıl yenecem? Uzun boylu olmadığım için bile kendimle erkeklik arasına uzunca bir set çekiyorum. Güneşi gördüm filminde kadir: "ben içimdeki erkeği çoktan öldürdüm" demişti. Ben de böyle bir şey yapmış olabilir miyim? Böyle şeyler nasıl atlatılır?

23.02.2024
Sabah okula gitmek için kullandığım araç dopdoluydu. Araçtayken önümdeki adam(30 u geçkin biri) bir eliyle tutunup diğer eliyle de çantasını tutuyordu. Çantasını tuttuğu eli penisimin olduğu yere denk geliyordu. Araç dolu olduğu için mi yoksa kasitlı bir eylem miydi bilmiyorum. Eli o bölgeye sürekli temas halindeydi ama niyetinin ne olduğundan emin olamıyordum. Çok hafif uyarılmıştım sonra kendimi bir tık geri çektim(aslında ben de istiyordum bu hareketi yapmasını ama emin olamıyordum). Ben kendimi geri çeksem de yine de elini oraya temas ettiriyordu. Ben de bu sefer bunun kasıtlı bir eylem olduğunu ve adamın beni arzuladığı hissine kapıldım. Hafif uyarılmam ereksiyona döndü. O da bunu hissetmiş olmalı ki sanki eli daha çok baskı uygulamaya başladı. Artık elini(en başından beri bahsettiğim elinde çanta vardı o yüzden elinin dış yüzüyle yapıyordu) kasığıma koyup penisimi hissediyordu. Bunlar beni daha da çok erekte etti (hala aklıma geldikçe hoşuma gidiyor ve uyarılıyorum).  Erekte oluşumun üzerinden çok geçmeden, İnmem gereken durak geldi ve indim. Bunlar olurken aklımdan bir yandan terapi alıyorsun yapma böyle şeyler vs. diye düşünsem de engel olamadım (bence kolay da bir şey değil). Tabi bir yandan da kendimi rahatlatıp daha bir seans aldın, etkisi olmadı gibi şeyler söyleyip bu eylemi yapmak istedim. Tabi sonrasında kendinden nefret etme ve pişmanlık duyguları geliyor. Özellikle herkesin sevgilisinin olduğunu düşünüp kendim de böyle bir şeyin hayalini kurarken böyle eylemler yapmak kendime duyduğum nefreti arttırıyor ve kendi kendime "asla düzgün bir insanı hak etmiyorsun, kalbin kararmış, ebedi yalnızlığa mahkumsun. Olur da iyileşmeye başlar ve birisi hayatına girerse bu kadar kötü bir insan olmanın bedelini ödeyeceksin ve o çok gıpta ederek baktığın ilişkilere sahip olamayacaksın. En nihayetinde yine yalnız kalacaksın" gibi cümleler söylüyorum.

Genel olarak ilk hafta hocanın sözleriyle sarsılmam ve yeni bir yolculuğa başlamanın getirdiği korkular biraz daha hakimiyet sürdü. Tabi ki hemen geçen duygular değil bunlar ama şu an ilk haftadan çok daha iyiyim

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #5 : 02 Mart 2024, 01:19:56 öö »
24.02.2024
İKİNCİ TERAPİ SEANSI
İkinci terapiyi yaptıktan bir hafta sonra yazısını yazabildim. Ses kaydı almıştım. Bazı cümleleri direkt HK nın ağzından çıktığı gibi yazdım, tırnak işaretiyle belirttim zaten. İşte ikinci terapi seansı:
"Tipsizim dediğin an bitti, bütün şanslarını bitirdin". Bu tarz şeyleri kendime söylersem herhangi bir insan beni beğenmediğinde direkt aşağılık kompleksine girerim. Zaten ilk etapta ben kendimi beğenmezsen bir başkası beni niye beğensin. Bu yüzden kendime tipsizim demeyip kendimle ilgilenmeliyim(saçımla, başımla, kıyaftlerimle, vücudumla...) "Bir tarz yaratacaksın, istediğin kadar oynayıp bir şeyleri değiştirebilirsin". Bana özgüven kazandıracak, beğendiğim beni mutlu eden bir tarz yapmalıyım. Kendimi memnun etmeliyim ki başkasının sadece onu ilgilendiren fikri beni bozmasın. "Hayat bir sahne" ve kendi hayatımın başrolü olup her an sahnede olmaya hazır olmalıyım. Spot ışıklarının ne zaman üzerime döneceği belli olmaz, her zaman hazır olmalıyım. Kendimle barışmalıyım. Barışmamla arama koyduğum: burnum kötü, boyum kısa vs. gibi şeyler kendimle bariştığımda önemli olmayacak. Nihayetinde "bunlara sahip kişilerin de başka konularda güvenleri yok". Yani girdiğim kalıp fark etmez, hangi kalıpta olursam olayım kendimle barışmaya çalışmalıyım. Düştüğümde kendimden nefret etmek ya da pes etmek yerine, kendime iyi davranıp ayağa kalkmaya çalışmalıyım. Negatife değil pozitife odaklanmalıyım. MÜKEMMEL BİR ERKEK OLMAMA GEREK YOK. SÜREÇTEN ZEVK ALMAYI DENEMELİYİM. Kendimi başka erkeklerle kıyaslamamalıyım, "onlar iyi ben kötüyüm dediğim an kaybederim". "Özgüven kazanıp erkeksi enerji yayman gerek". Zaten özgüven kazanırsam o enerji yayılmaya başlar. Zor olaylardan sonra pes etmeyip güçlü bir karakter çıkarmaya çalışacağım. "Kendinden nefret etmek, pişmanlık, suçluluk ve aşağılık duyguları eşcinselliği güçlendirir".
Genel olarak terapi kendimize yapıştırdığımız ETİKETLERLE ilgiliydi. Etiket demek bir şeyin ederini belirleyen şey demektir. Biz insanız ve eylemlerimizi, kendimizi böyle bir şekilde sınırlandıramayız. Şayet bu etiketleri yapıştırırsak başkası da etiketimize bakıp kendimize biçtiğimiz edere göre davranacaktır. Olumsuz duyguları da kabul etmeli, 1 dakika önceki kişiyle bile aynı kişi olmadığımızı fark etmeliyiz. Yaptığımız hatalardan suçluluk duyup kısır döngüye girmek yerine durumu kabul edip bir daha tekrar etmemeye çalışmalıyız. Ha olur da tekrar yaparsak yine sorun değil, öğrenene ya da başarana kadar denemeye devam. Siz çetele tutmazsanız bir başkası da tutmayacaktır. Olur da biri başarısızlıklarınızın çetelesini tutarsa bilin ki o insanın başarabildigi bir şeyi olmadığı için egosunu başkasının başarısızlıklarıyla tatmin etmeye çalışan bir aşağılıktır.
Yazıyı bir hafta sonra yazdığımı söylemiştim. Bu hafta genel olarak kendime kötü davranmadım. Etiketlemedim. Kendimden nefret ediyorum demedim. Aynanın karşısında kendime iltifat ettim. Alışveriş yaptım. Güzel giyinerek okula gittim. Giymek isteyip "yok ya kötü durur bende" diyip giymedigim şeyleri denedim. Beğendim. İnsanlardan da iltifat aldım. İlk terapi haftasına kıyasla çok daha iyiydi, sadece işte terapiden bir öncek gün (bu yazıyı yazdığım gün, onu da günlük olarak ekleyeceğim.) Biraz kötü geçti ama yine de "kendimden nefret ediyorum" gibi kelimeler kullanmadım.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #6 : 02 Mart 2024, 01:23:46 öö »
28.02.2024

28 Şubat saat 02.55 uyku tutmadığı için içimden bir ses mescide çıkmamı söyledi. Biraz halıda uzanıp uykumun gelmesini bekleyecektim. Mescide çıktığımda iki arkadaş vardı biri sürekli sessiz bir şekilde ağlıyordu, diğeri de sessiz bir şekilde onu bekliyordu. Kendisine gelmesi için bir şey demese bile yanında duruyordu. Bir süre ben de yanlarında oturdum. Arada, ağlayan kişinin burun çekmesi hariç sessizliği bozan bir şey yoktu. Yarım saat sürdü bu sessizlik. Yarım saat boyunca ben de kendimi unutup çocuğa üzüldüm, birisini kaybetmiş diye düşündüm. Konuşmak istedim ama ağzımı açamadım, cesaret edemedim. Eğer birisini kaybettiyse söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Bu geceden önceki akşamda da yakın olduğum bir arkadaşım, benim de bir hafta öncesine kadar hissettiğim duygulara benzer duygular hissediyordu ve haliyle depresif bir ruh halindeydi. Sadece benimle konuşabildiğini söyledi. Onu anlıyordum. Ona iyi gelebilecek şeyler söylemeye çalıştım ama tabi benim o ruh halindeyken verdiğim olumsuz tepkileri verdi o da. Bunlar fark etmemi sağladı ki bir şeyler için üzülen tek kişi ben değilim, işleri yolunda gitmeyen sadece ben değilim. Ayrıca bu ruh halindeyken sürekli insanlardan bir şeyler yapmalarını beklerdim ama yaptıklarında da yine işe yaramazdı neticede yine en son benim elimde olan bir şeydi bu ruh halini düzeltmek. Bugün ben bu insanlara yardım edemeyişimin çaresizliğini fark edince kendime daha çok güvenip kendi kendime daha çok yardım etmeliyim diye düşündüm. Çünkü insanlar da bana yardım etmeye çaliştıklarında bu çaresizliği hissediyor olmalılar, bu yüzden yapabilecekleri sınırlı. Zihnimde güzel bir bahçe yapmalıyım ki, birisinin bana verdiği çiçeği ekip yaşatabileyim. Şu an bunu fark ettikten sonra gülümsüyorum ve uyumaya gidiyorum.

28.02.2024 aynı gecenin gündüzü

Gece uyuyamadigim için tüm günü yorgun ve hafif bir isteksizlikle geçirdim. Spor yaptım ama keyif alamadım. Aklım da dün geceki olaydaydı. Zaten sonrasında çocuğun arkadaşını kaybettiğini öğrendim. İntihar etmiş. Bunu başkalarından öğrendim tabi. İntihar kelimesi de canımı sıktı. Zamanında ben de yeltenmistim ama benim o kadar cesaretim yoktu. Jileti değdirip bileğimi kanatmıştım. O küçük kanamayı gordükten sonra daha çok bastırmaya ve hızlıca çekmeye cesaret bulamadım. ben ölmek değil yaşamak istediğim için böyle bir şeye kalkışmıştım. Aslında intiharı düşünen insanların çoğu böyleymiş. Beck depresyon ölçeğinde son 3 soruda intihar düşünceleri ve planları sorulur. Genel çoğunluk intiharı düşündüğünü ama kendisine zarar verme planının olmadığını söylermiş. İntiharı düşünmüyorum ama hala içimde bir sıkıntı taşıyorum gibi hissediyorum.  Sanki mutlu olmamı sağlayacak yapbozdaki resmin ne olduğunu görebiliyorum ama hala eksik parçalar olduğu için içimde böyle bir sıkıntı taşıyorum. Onun dışında genel olarak 2. Terapiden sonra daha mutlu hissediyorum, modum düşücek gibi olduğunda direkt teslim olmadan önce kendimi kontrol etmeye çalışıyorum.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #7 : 02 Mart 2024, 01:25:30 öö »
01.03.2024

Sabah uyanırken ereksiyonla uyandım. Gördüğüm rüya ise erkeklerle ilgiliydi. Tam olarak ne gördüğümü şu an hatırlamıyorum ama uyandıktan bir süre sonrasına kadar da hatırlıyordum ve bir süre bu şekilde yüksek bir zevkle kaldım. Güne bu şekilde başlamak canımı sıktı. Bu hafta daha az erkek arzuladığımı sanmıştım, rüyama girmesi canımı sıktı. Herhalde böyle rüyalar görmediğimde, iyileştiğimden emin olacağım. Genel olarak tüm hafta boyunca kendimi iyi kontrol etmiştim. İkinci seanstaki etiketleme olayını nerdeyse hiç yapmadım. Erkeklere baksam bile kendimi ezik hissetmiyordum ve onları da o kadar yüceltmeyip baksam bile kendimi nazikçe uyarıp bakmamaya çalışıyordum. Kendime çok yüklenmedim. Bugüne kadar. Bugün bu şekilde ereksiyon yaşadıktan sonra sabah bir hayal kırıklığı yaşadım. Yani kendimi uyanıkken denetlesem bile bu şekilde kontrolün elimde olmadığı vakitlerde vücudum aslında kim olduğumu bana tekrar hatırlatıyor. Bu yüzden sabah içime bir korku tohumu ekilmiş oldu. Aslında dün geceden ekildi bu tohum. Terapi alan bir obsesif arkadaşla mesajlastik(kendisinin de forumda yazısı var, terapi hayatımı kararttı tarzı bir başlığı vardı). Kendisi o kadar cinselliği imkansizlaştırmış ve kendisini soyutlamisti ki sinirime dokundu, öfkelendim. Cinselliği bu kadar imkansizlaştırması bende, onunla sevişme isteği yarattı. Hatta kafamda; "yanına oturup bacağını okşasam, öpsem kalçalarını ellesem bu kadar imkansız olmadığını kanıtlardım" diye düşündüm ve fantezi kurdum. 1 haftadır düşünmedigim şeyi orda düşündüm ve gecesinde rüyamda erkek gördüm. Obsesif danışanın bu kadar inatçı olması ve her şeye karamsar yaklaşması ilk korku tohumunu ekmisti bende. Sonuçta böyle duygular bulaşıcıdır. Terapiye olan inancım sarsıldı. Sabahına da vücudum bunu kanıtlar gibi davranınca iyice korku sardı vücudumu. Bir haftadır hissetmedigim eziklik duygusu etrafımda dolaşıp zayıf anımı kolluyormuş gibi hissettim. Günün devamında arkadaşlarımla vakit geçirdim mutluydum, zevkliydi. Korku da gitmiş gibiydi. Ta ki arkadaşlarımdan ayrılıp yalnız kalana kadar. Zaten vaktimin çoğunu yalnız geçirdiğim için genelde kafamın içini hep cinsellik, hatta eşcinsellik meşgul eder. Yani sırf fantezi olarak değil, bu konular üzerine düşünmek açısından meşgul ediyor(iyileşmek, başka insanların ilişkileri, terapi, benim gibi olanlar, hayatım nereye gidiyor, böyle bir hayat yaşayabilir miyim, terapi işe yaramazsa planım ne, bazı insanlar yalnız olmak için mi doğar, din ve kendim arasında seçim yapmak zorunda kalırsam neyi seçecem vs gibi bir sürü konu dolaşıyor). Eğer dışarda toplum içinde yalnız isem muhtemelen dısardaki erkeklerin kalçalarına veya penislerine bakıyorum. Erkeklere daha sık olmak üzere kadınların da genital bölgelerine, kalçalarına ve göğüslerine bakıyorum. Burda konu bazında olmaktan ziyade direkt cinsellik olmuş oluyor. Aslında bu bakma eylemi otomatiğe bağlamiş gibi. Gerçekten istemiyorum bakmayı, hatta çoğu zaman ikinci kez bakmamaya çalışıyorum. (bazen başarıyorum bazen başaramıyorum). Toplum içinde yalnızken bu şekilde kafamı cinsellik meşgul ediyor. Ama yalnız ve yalnızken genelde yukarda parantez içinde saydığım konular bazında kafamı meşgul ediyor. Neyse. Arkadaşlarımdan ayrılirken en son bir arkadasimla kaldık ve konu holywood yıldızlarının filmlerde para alıyorlar diye sex yapıyor olmalarına geldi. Kadın oyuncular üzerinden konuşuyorduk. Sonra arkadaşım Jake gyenhall ın bir filminden bahsetti. Adama çok saygı duyduğunu ama o filmden sonra saygı duymadığını söyledi. Adam film için eşcinsellik yapmış. Filmin adı da brokeback mountain. Daha sonra o arkadaşımdan da ayrılıp yalnız kalınca nasıl bir sahne olduğunu merak edip izlemek istedim. Normalde hetero olan bir ünlünün böyle bir filmde oynaması da benim, hetero olup filmde gey olması fantezimi körükledi. Normalde uzun bir süredir gay pornosu izlemiyordum. Hatta bir ara izledigimde hareketlilik olmamiştı bende. Ama bu film sahnesini açtığım gibi içim bı hoş oldu ve kan akışı olmaya başladı. Dediğim şu fanteziye uyması yüzünden muhtemelen. Bı de zaten sabah rüyamda erkek görerek ereksiyon yaşamıştım. Sonra zaten mastürbasyon yapmak istedim. Ama gay porno açmadım solo kadın izleyip tam ereksiyona gelip mastürbasyon yaptım. Aslında bunları yazmak istemezdim ama objektif bir günlük olsun istiyorum. Belki okuyan varsa kendinden parçalar bulabilsin diye. Yani optimistik bir şekilde sadece iyi şeyleri yazıp hiç kötü şey olmuyormuş gibi yazmak istemiyorum. Bundan 1 saat sonra da spora gittim. Spor salonu tam bir sınav yeri. Spor yapan insanın eli yüzü düzgün oluyor zaten, bı de üstüne herkesin kaslı çekici bir vücudu oluyor. Bı de soyunma odasında herkes baksırlı oluyor, hatları iyice belli oluyor. Normal günlerde o kadar umursamıyorum. O ortamda olmak beni erekte de etmiyor, kaç kişi soyunuk olursa olsun. Sporu bitirip soyunma odasındayken önümde iyi fizikli, yaşca benden büyük ama genç olan biri vardı. Soyunmaya başladı, tanrı bazılarını kalemle çiziyor gibi. Neyse adam sadece baksırıyla kaldı ve önü bana dönüktü. Genelde erkeklerin penisi baksırda iki şekilde durur; ya aşağı sarkıktır ve başı baksırda belli olmaz ya da başı baksırda belli olacak şekilde çadır kurar gibi ileri doğru durur. İşte benim ilk şekildeki gibi duruyor ve adaminki de ikinci şekildeki gibi duruyor (yani başı da belli oluyor ve çadır yani). Bunu niye anlattım? Şu yüzden: penisim küçük olmamasına rağmen baksırda o şekilde duruyor olması beni rahatsız ediyor. Aktif olmama rağmen penisi o şekilde duran erkeklerin penislerine dokunmak istiyorum ve biraz kiskanıyorum sanırım. HK bununla ilgili fallus kavramindan vs bahsetmişti, tam hatırlamıyorum tekrar sorarım. Bu penisleri erkeğin kuşandiğı kılıç şeklinde duşünürsek baksırda öyle durmasını istemem ya da öyle duranların penisine ilgi duymam aslında kılıcı ilerde durduğu için onun daha iyi bir erkek olduğunu düşünmem ve onun erkekliğini istememden kaynaklanıyor olabilir. Ama çözümünü bilmiyorum tabi. Olaya geri dönecek olursak adamın penisini o şekilde görünce hafiften bir kan akışı başladı, çok ufak erekte olmaya başladım. Bu günün nasıl bir kerameti varsa bu bir ilkti. Ne kadar ilişki vs yaşamış olsam da hetero bir erkeği sadece çıplak gördüğüm için, hiç temas olmadan erekte olmamıştım daha önce. İlk defa bir erkeği sadece görerek erekte olmaya başladım. Normalde de hergün görüyorum yani soyunma odasında önümde, yanımda bu şekilde soyunanları. Bir şey olmuyordu. Terapi ters mi tepti noldu anlamadım. Aslında orda kabaran duygularla 2. Masturbasyonu yapacaktım ama neyseki kendimi kontrol edebildim. Duş alıp ayrıldım sonra da bu yazıyı yazmaya başladım. Bugün çok tuhaftı yani. Çok suçluluk hissetmemeye çalışıyorum, ikinci terapiden çıkardığımız derslerden dolayı. Çünkü kendimden nefret edersem kaybederim, etmemeliyim. Ama genel olarak her an modum çakılabilir gibi geliyor.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #8 : 10 Mart 2024, 03:27:32 ös »
02.03.2024
Üçüncü Terapi Seansı
Yazımı nasıl toparlayacağımı bilemiyorum. Yine aslında bir hafta sonra anca oturup yazıyı yazabildim. Seans benim geçen hafta yaşadığım olaylar üzerinden başladı. Bir danışanla konuşmuştum ve sinirlenmiştim sonra bu fanteziye dönuşmüştü kafamda. İşte burda başkalarının düşüncelerinden kolay etkilendiğim ya da fazla etkilendiğim, insanların etkisine girdiğim anlaşılıyor. Burda anlık sinirlenmem normal, hatta tepkimi de koyabilirdim. Önemli olan sonrasında bu siniri içime atıp sindirmemeliyim. An anda kalmalı, en azından hayatımda rutin bir yeri olmayan insanların düşünce, fikir ve duyguları için. Olay bittikten sonra kafamın içinde sürdürmenin manası yok.

Ondan sonra şöyle bir konu geçti: eşcinsellerin iyilesmeleri için özel ilgi lazım. Kitabi bilgilerle olmaz. Aile içindeki çatışmalarımı çözmeliyim, beni eleştirmelerine izin vermemeliyim. Şu anki  aile yapımda iyilik yapmak, mutlu olmak peşinde koşmamalıyım. Çok iyi insan olup sürekli bir şeyler vererek aileyi bir araya getirdiğim fanteziler kurmamalıyım. Bunu yapmak zorunda değilim. Bu benim görevim değil, önemli olan kendi ihtiyaçlarım. Kendimi tatmin etmeliyim. Kendimin ihtiyaclarini umursamıyorum, gezmem lazım, keyifli zaman geçirmem lazım, mutlu olmam lazım, sevdiğim insanlara takılmam lazım, kimden hoşlanıyorsam ona takılmam lazım. Olması gereken bu. Ama HK ye göre ben bu noktada bir şeyleri engelliyormuşum, daha çok daha çok çabalıyormuşum ilerde mutlu olurum diye. Yani kendi kendimi sabote ediyorum, bunu anlayabiliriz. Bunun arkasında da obsesyon, çok fazla düşünme, kaygı, stres gibi etkenler yatıyor. Tabi her istediğimi yapabilecek bir konumum da yok. Çevre ve koşulların etkisi de yadsınamaz bir gerçek. Mesela istediğim kişiyle takılmak sadece bana bağlı olan bir şey değil. Ya da maddiyat da bir problem yaratabilir. Neyse bunları geçersek en azından elimde olan kısmını değiştirebilirim. Yukarda saydığım kendi mutluluğumu sabote etme sebeplerimi. Bunu da burda bitirdigimize göre bir sonraki konuya başlayayım.

Tepkilerimi verirken açıklamasını yapmalıyım, en azından önemli insanlar için. Yani kendimi ifade edişim eksik kalmamalı. Açıklama yapmak beni güçsüz göstermez. Bir şeyleri içime atıp küsüp trip atmamalıyım, alınganlık yapmamalıyım. İnsanların gözündeki algım üzerinde tanrıcılık oynamamalıyım. Yanlışlarım ve doğrularım olacaktır, zaten herhangi bir ilişkiyi de kusursuz yurütmek sağlıklı ve gerçekçi bir düşünce değil. Ben mükemmel değilim. Başkası da degil. Bunun için kendimi zorlamamalıyım. Eleştiriye açık olmalıyım. Eleştiriye açık olmayışım açısından narsist-obsesif bir yönden bahsetti HK. Yani narsist diyince hemen akla gelen kendini beğenmiş, ukala, egoist kişiliğim yok. Bunun izahı, değer verdiğim herkesin gözünde en değerli olma çabası. Yani bir nevi tüm ilginin, sevginin ve değerin benim olmasını istiyorum. Kendi düşünceme göre HK bu yüzden narsist kelimesini kullandı. Bana kalırsa da biraz daha mükemmelliyetçilikle ilgili olabilir. Tabi hiç sevgi görmeden büyüyen birisinin de uçlarda yaşamasına ve uçlarda isteklerine de şaşmamalı. Seansın, belki de en önemli kısmı şimdi anlatacağım yerdi:

Kendimi ya da eylemlerimi ya da olan biten her şeyi doğru-yanlış, siyah-beyaz, hayır-evet diye yargılıyorum. Hayatı bu iki zıtlığa indirgemeye çalışıyorum. Her şey üzerinde kar zarar hesabı yapıyorum. Bunu yapmak da sadece duygularımı öldürür. Her şeyi bir formül yapmayı bırakmalıyım. Sanırım bunun için kullanmaya başlamam gereken kelime "OLABİLİR".  Yani bence bu kelime zıtlığın ortasında ve sınırı olmayan istenilen şekle sokulabilir bir kelime. Mesela bir hatam oldu diyelim: "Bu hatam kötüydü, bu hatam yanlıştı, bu hata değil doğruydu" gibi söylersem yine hayatı ve tüm duyguları iki zıtlığa indirgemiş olurum. Ama eğer şöyle dersem: "Bu olabilir bir hataydı ya da olabilir bir durumdu" bu sadece o anda kalan basit bir şey olarak kalır. Mesela bu yazıyı yazmadan önce gay porno izleyip mastürbasyon yaptım. Sebebi de bu haftayı depresif ve yalnız geçiriyor oluşum muhtemelen. O kadar canım sıkkındı ki aciziyet duygusuyla muhtemelen bu aklıma düştü ve gidip izledim. Sonra o suçlulukla gelip yazı yazdım. Şimdi o suçluluğum azaldı ve açıkçası bugün bir tane daha izleyip yine aynı şeyi yapacağım. Sonuçta her eylemi yanlış doğru diye kodlamamalıyım. Her şeye dört dörtlük de uyamadığıma göre bugünlük de böyle olsun. Bu bir süreç ve bu OLABİLİR. Zamanla zaten kendimi aciz hissettiğimde de bu duygular kabarmazsa muhtemelen iyileşiyorumdur.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #9 : 10 Mart 2024, 03:33:30 ös »
2 Mart 2024
Cumartesi günkü terapiye girerken biraz durgun biraz da stresliydim. Terapi sonrası da neden bilmiyorum ama hala durgun hissediyordum. Terapi sonrası cumartesi akşamı akrabamın evine gittim. Bebek sevdim biraz, iyi geldi. Bebek de beni seviyor zaten, mutlu oluyorum. Eskiden intihara meyilli olduğum vakitlerde annem üzülür diye düşünürdüm, daha sonraları ise bebek için vazgecerdim bu düşüncelerden. Bebek sevgisi bir başka oluyor. Beni bekliyor, yolumu gözlüyor, gelip onunla oyun oynayayım istiyor. İnsan kıyamıyor. Her gittiğimde onunla bı kaç fotoğraf çekmeye çalışırım. Daha terapiye başlamadığım bir zamanda çektiğimiz bir fotoğrafı arkadaşıma atmıştım. Bana "senden çok iyi bir baba olacak" demişti. Bu cümle bünyemde çok tuhaf bir etki bırakmıştı. Bir yandan mutlu olmuştum bir yandan da içim parçalanmıştı. Mutlu olmuştum çünkü ruhumdaki eksik kavram baba olmasına rağmen birileri iyi bir baba olacağımı düşünmüştü. İçim parçalanmıştı çünkü mevcut hayatımla baba olamazdım. Bunu anlatma sebebim tamamen bir anda aklıma geldiği içindi. Buraya kadar aslında önemli değildi önemli olabilecek kısmı burdan sonrası.

Akşamın ilerleyen saatlerinde babam akrabamı aradı ve telefonu bana vermesini istedi. Kendisi beni arayınca açmıyorum. Ben kendim de aramıyorum. Onlara göre bunu yapışım muhtemelen ergence bir davranis olarak yansıdığı için çok bir anlam aramıyorlar. Benim bunu yapma sebebim ise onları hayatıma olabildigince az dahil etmek. Varlıklarını görmezden gelmek. Beni mutlu eden bir şey mi? Değil. Ama en azından daha az üzüyor.
Babamla telefon görüşmelerimiz çok tipiktir, her seferinde aynı senaryodan repliklerimizi okur 2 dk içinde görüşmeyi sonlandırırız. Genelde şu şekilde olur:

Telefonu açarım(alo alo dedikten sonra)
Babam: napıyorsun
Ben: ders çalışıyordum(yalan, çoğu zaman çalışmıyorum)
(Sonra hemen para konusu açar)
Babam: paran var mı?
Ben: evet (Bu soruya her zaman evet diye cevap verirdim. Çünkü bunun dışında cevap verince sanki para hiç harcanmayan bir şeymiş gibi sorular sorardı ve canımı sıkardı)
Babam: falanca bursun yattı mı, peki falanca olan yattı mı, falanca olan ne kadar veriyordu, falanca bursa başvurdun mu (yazarken sinirleniyorum)
Ben: evet, tamam, hıhı, yattı vs vs
Sonra telefonu kapatırız. İşte her seferinde bu diyalog olduğu için bir daha telefonları açmama ya da aramama kararı almıştım.
Cumartesi akşamı ise akrabam telefonu bana verdiğinde, babamla terapiden sonraki ilk konuşmam olacaktı. Seanslarım aklımdaydı, tipik konuşmamiz bu sefer bu şekilde gerçekleşti:

Babam: paran var mı
Ben: hayır
Babam: nasıl yok, falanca bursun yatmadı mı
Ben: yattı veya yatmadı, burslarımı benden fazla takip ediyorsun. Benim burslarım, ben bakarım
Babam: senin için takip ediyorum
Ben: takip etme
Babam: paranı ne yaptın, niye yok
Ben: iki pantolon alsan bitiyor zaten bahsettigin para
Babam: bir tane al niye iki tane alıyorsun
Ben: niye almayayım. İki tane lazımdı iki tane aldım.
Devamında ibanı gönderip para aldım.
Bu konuşmada bir şeyler için ilk adımı attım. Ama ne yazık ki terapilerde söylenen şekliyle yapamadım. Biraz daha laf sokup tepkilerimin altını sağlam döşemeliydim. Biraz sönük ve trip atar gibi bir tepki oldu. Belki de bundandır ki görüşmeden sonra tatmin duygusu yaşamadım. Bir tık burukluk hissettim.

Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #10 : 10 Mart 2024, 03:45:35 ös »
3 Mart 2024
Sabah uyanır uyanmaz aklımda dünkü görüşme vardı kendimi hala buruk hissediyordum. Saat Sabah dokuza gelirken çantamdaki Misolü kullanma kararı aldım. İlk dozu aldım. Bir iki saat içinde etkisini göstermeye başladı. Midem bulandı, başım döndü ve çok kötü bir ishal oldu. O kadar sıvı kaybettim ki tansiyonum düştü sanırım. Gün içinde 2 kere tek idrara çıktım. Acile gitmek ile gitmemek arasında kalmıştım. Evde biraz sıvı takviyesi, tuz ve şeker yüklendim. Bir tık daha enerjim yerine geldi. Bulantım yerini her an aktif olacakmış gibi duran kusma refleksine bıraktı. Onun dışında, herhalde en doğru tabiriyle SERSEMLEDİM. İç sesim vardı ama düşüncelerimi anlayamıyordum. Sadece iç sesimi duyuyordum ve sürekli demin ne düşündüğümü unutup "ben ne düşünüyordum" diye düşünüyordum. Bunu OKB(obsesif kompulsif bozukluk) için kullanmaya başlamıştım. OKB'de genelde düşünceler çember gibi dönüp dolaşır. İlacı aldıktan sonra düşüncelerim düz bir çizgi gibi bir hal aldı ve çizginin üstünden geçer geçmez çizgi siliniyor gibi. Yani en azından önemsiz düşünceler için ne düşündüğümü hatırlamıyorum. Biraz da açıkçası gerçeklikten kopmuş gibi hissediyordum. Zone out. Yine gün boyu durgun ve sersemlemiş bir şekilde devam ettim.
4 Mart 2024
Misolün 2. Dozunu aldım sabah. Bu sefer ilk günkü gibi yan etki yapmadı. Yine gün boyu ne düşündüğümü bilmeyerek geçirdim. Normalde OKB beynim bir dusunceyi hatırlamakta hiç zorlanmaz. ilacın ikinci günü olmasına rağmen ne düşündüğümü hatırlamak için çaba sarf ediyordum. Düşünceler direkt akmıyor. En kötüsü de ilaçtan sonra depresif bir ruh haline girdim ve intiharı düşündüm. Sanırım ilk 2 3 hafta böyle devam edecek. Kullanma talimatında öyle yazıyor. Bir kaç gündür pek fazla bir şey olmadı. Düşüncelerimi de takip edemiyorum zaten.
Bir hafta oldu ilacı kullanalı, ek bilgiler: gerçekten depresyona girdim, hiç keyfim yok. Hiçbir şeye enerjim yok, isteğim yok, çok fazla intihar dürtüsü geliyor. Muhtemelen ekstra yalnız kaldığım, sınav stresinin olduğu bu dönemde ilaca başlayınca ilacın da belki etkisiyle depresyona girmek ve intihara meyillenmek kolaylaştı. Düşüncelerimi hatirlayamıyorum demiştim ilk günler. O sersemlik hali geçti. Yine düşüncelerim dönüp duruyor. İlaç henüz etki etmedi sanırım. İlk gün belki o da bir yan etkiydi. İlacın belki dozu da yeterli değildir. Gerçi daha fazla arttırmam muhtemelen. Bu dozla bı kaç kutu bitirince bakalım nasıl olacak. Yazılardan vs anlaşılır muhtemelen etkisi. Uzun lafın kısası ilaç henüz OKB açısından artı sağlamış gibi hissetmiyorum, eksisi var şu an ilk hafta için.


Mstf24

  • Newbie
  • *
  • İleti: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Yanıtla #11 : 12 Mart 2024, 03:11:08 ös »
12.03.2024
Hala depresif ruh halinden çıkabilmiş değilim. Neden bilmiyorum ama her şey çok önemsiz geliyor. Bir şeyler için uğraşma isteğim yok. Sanki tek istediğim uzunca bir uyku. Eski alışkanlıklarım geri geliyor. Sağlıksız yiyecekler tüketiyorum, hiçbir şey beni neşelendirmiyor, yine porno bağımlılığım geri geliyor gibi. İki gün önce porno izleyip mastürbasyon yaptım. Bugün yine aynısı oldu. Aslında haftada iki normal bir sayı. Ama normalde porno izlemeden, ayakta, ayna karşısında, hayal gücümle yapmam gerekirken bunların tam tersini yapıyorum. Üstelik iki seferdir gay porno açıyorum. Tam olarak niye böyle oluyor bilmiyorum. Normalde gay porno açıp izleme isteğim olmazdı ama son iki seferdir spesifik olarak gay porno açıyorum. Bu tükenmiş ruh halindeyken intihar etmek, çok sıcak bir düşünce gibi geliyor. Sanki bu düşünceleri bastırmak için de gay porno açıyorum. Bundan suçluluk duymamam gerek. Kendimi suclamiyorum da aslında. Ama terapilerime zarar verdigim düşüncesi geliyor aklıma, sabote ediyormuş gibi hissediyorum. İstemsiz bir şekilde kötü bir hissiyat veriyor, ismi suçluluk veya başka bir şey olsa bile.
Bu eski alışkanlıkların geri gelmesi konusunda bir diğer tezim ise şu şekilde: şimdi mevcut durumumda çevremdeki arkadaşlarımın neredeyse hepsinin sevgilisi var. Yani en azından birileri için önem arz ediyorlar. Kendime baktığım zaman ailemden yana şanslı doğmadım yani burdan bir ilgi ve sevgi görmüyorum. Bir sevgilim yok yani burdan da bir ilgi ve sevgi görmüyorum. Son olarak ise çevremdeki mevcut arkadaşlarım için de bir öncelik değilim. Hepsinin hikayesinde yan karakter, önemsiz bir piyon, ya da bir figuranmış gibi hissediyorum. Aslında zaten çok yakın olmayan arkadaşlarımız dışında herkesin hikayesinde bir yan karakteriz. Yakın olduğum insanların da önceliği doğal olarak sevdikleri insanlar olduğu için otomatikmen herkes için bir yan karakter ya da varlığı ile yokluğu aynı şey olan bir karakter oldum. Şu anki hayatımda merakı dışında gerçekten önemsediği için yanımda olan kimsem yok. Yani canım sıkkın olduğunda bana "neyin var" diyip gerçekten umursayan kimsenin olduğunu düşünmüyorum. Zaten bu soruya yalan olduğu beni tanıyan herkes tarafından belli olacak şekilde somurtkan ve durgun bir sesle "iyiyim, bir şey yok" diye cevap verdikten sonra kimse de "hadi ama seni tanıyorum. Canını sıkan bir şeyin olduğu belli. Şimdi konuşmak istemiyorsan da ben burdayım seni dinlerim, yalnız olmadığını bil" demiyor. Birileri için şayet yeterince önemli olursanız size bunları söyler, ya da en azından eylemleriyle belli eder. Tabi bu noktada kimseyi de suçlayamazsın en azından iyi niyetleriyle ya da meraklarıyla iyi misin diye soruyorlar. Belki de yapabildikleri en iyi iletişim şekli budur ya da onlar için yeterince önemsemek bu soruyu sormaktır. Sonuçta bu soruyu da herkes sormaz. Bu şekilde hissettiğimi HK ya söylesem muhtemelen o, terapiye gidenlerin bildiği ses tonuyla "olsun, eee, nolmuş, kendinle barışırsan bunların önemi kalmaz, ne zaman ki kendini bedenen ve ruhen kabul edersen o zaman düzelirsin, bu şekilde hissetmezin" gibi gibi şeyler söyleyecektir. Yani aslında şu an kendi terapimi de yaptım gitmeden. Ama gerçekten bunun bir önemi yok mu? Eğer sabah uyanmanızı kimse beklemiyorsa, gece de uyudugunuzu merak eden kimse yoksa buna özgürlük mü dersiniz yalnızlık mı? İnsan yalnız bir varlık olamaz. İslamiyet'e göre mesela yalnizlik Allah'a mahsus derler ya da biz sizi çiftler halinde yarattık vs vs. Bir mitolojiye göre de eskiden insanlar yeryüzünde ruh eşleriyle tek vücutta yapışık yaşarlarmış. Sonra yeryüzündeki bir çift, tanrıları kızdırdığı için tanrı insanları birbirinden ayırmış ve onları farklı yerlere göndererek hayatları boyunca birbirlerini aramakla lanetlemiş. Yani bu hissettiklerim kendimle gerçek anlamda barışsam da bir sorun olarak kalacak. Çünkü ben tüm gün odanın içinde kendi başına olup, kütüphanede tek başına ders çalışıp, tek başına sporunu yapıp, yemeğini tek başına yiyip, piyanosunu tek başına çalan biriyim. Burdan kastım asosyal olmak değil. Tabiki bunları herhangi birisiyle yapabilirim. Yani spordayken birileriyle sohbet edebilirim, ediyorum, konuşuyorum veya kütüphanede mola verdiğimde birileriyle konuşabilirim. Ama gerçekten fark eder mi, ruhumu paylaşabileceğim bir kimse olmadıktan sonra herhangi biriyle konuşuyor olmam yalnız değilim mi demek?  En kötü yalnızlık ise kalabalıklar içinde hissettiğimiz yalnızlık değil midir zaten? İçten içe tükenirsiniz ama etrafa gülücükler dağıtırsınız, çünkü kimse için bir önemi yoktur. Yukardaki tezin açıklamasına geri dönelim. Eğer normal bir erkek olursam, mevcud yalnızlığımın açıklaması başarısız ya da yetersiz bir insan olmak demek. Şayet eşcinsel olursam en azından her şey için sunabileceğim bir gerekçem varmış gibi. Çünkü bu konuyla da barışık bir insan değilim. Yani kendimi eşcinsel olarak görüp lgbtq+ destekliyor olsaydım yalnızlığımın açıklaması yine başarısız ve yetersiz olmam olurdu. Ama ikisi de olmadığınızda bir diğeri için bir diğerini kullanabiliyorsunuz. Yani kız bir sevgilim yok çünkü escinselim ya da erkek bir sevgilim yok çünkü heteroyum. Yani tahtırevallinin ortasında durmak demek. Aslında bir tarafa doğru yürümek batmak demek ama en azından bir yere doğru yol almak demek. Ortada durmanın sadece, "ben batmak istemiyorum ama burdan da inmek istiyorum" demek olduğunu bilsem de keşke her şey kelimelerimiz kadar kolay olsaydı