İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Mstf24

Sayfa: [1]
1
HAYAT HİKAYESİ
Adım mustafa, İstanbul'da mühendislik okuyorum. Klasik bir doğu ailesinde ve kültüründe, köyde büyüdüm. 2003 kasım doğumluyum. Aslında gerçek doğum tarihim bu olmayabilir, okula erken başlıyim diye yaşımın bir sene büyük gösterilip daha sonra da eski haline getirildiğini söylemişlerdi. Hatta bununla ilgili mahkeme salonu gibi bir yerde olduğumu hatırlıyorum ve hakim bana bir şeyler soruyordu. Bunun gerçek bir olay mı rüya mı olduğunu hatırlamıyorum. Sanırım gerçek doğum günüm eylül 2003 olmalı. Hikayemdeki karakterleri tasvir etmeye başlayayım.

Babam 1.70 boylarında 100+ kiloda kişisel bakım bilmeyen, duş almayan (o kadar ki herkes onun ter kokusundan, apış arası kokusundan nefret etse bile yüzüne söylese bile hiçbir zaman bununla ilgili bir şey değiştirmeye çalışmazdı. Bir keresinde kahvaltı sofrasına gelmeden önce alaturka tuvaleti kullanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, aramızda 10 yaş olan kız kardeşim ona ellerini yıkamasını söylemişti. Suratı ekşiyerek ve hafif öfkeli bir ses tonunda verdiği cevap "tuvalette yıkadım" olmuştu, bahsettiği şey ise ibrik suyuyla temizlenirken ellerinin ıslanmış olmasıydı. Ben bu cevabı hiç beklemiyordum ama tabi artık alıştığım için en başta ellerini yıkamasını ben değil de kız kardeşim söylemişti.) , arkasından tuvaleti bile temizlemeyen, obur(tam bir barbar gibi yemek yer. Sanki ondan başka kimse sofrada yemek yemiyormuş gibi ağız şapırdatarak, homurdanarak, sadece abdest aldığı için veya suya bir süre önce değdiği için yıkamadığı kirli ellerinden yemek akarak iştahla yerdi. Tabi tek iştahla yiyen o olurdu çünkü sofradaki diğer herkesin iştahı kapanırdı. Hatta kimse tam karşısına veya hemen yanına oturmak istemezdi. Benim zaten bu gibi sebepler ve evdeki kaostan ötürü hiç iştahım olmazdı, ölmeyecek kadar yemek yiyip hemen uzaklaşmak isterdim. Sofrada onun elinin değdiği hiçbir şeyi yemezdim. Ekmeği tutup kopardığı tarafın tersinden koparırdım.(Belki de bu yüzden bu boydayımdır), açgözlü, cimri ve parayı yeryüzündeki her şeyden daha çok seven, öfke problemleri olan bir insan(öfke ve para konusu parantez içinde anlatamayacağım kadar uzun ve çoğu problemin kaynağı olduğu için ilerleyen zamanlarda anlatacam). Şu an 58 yaşında

Annem ise 51 yaşında. Kendisi bu hikayede çocuklarından önce ve cocuklarıyla beraber her zaman eziyet gören, her şeyin ceremesini çeken, stresli, duygusal, şefkatli ve muhtemelen bu kadar şey yaşamanın dönüştürdüğü depresif bir insan -dünya onun için tam bir cehennem olmalı, çünkü karakter olarak ona benzeyen oğlu, her uyandığı yeni günde işkence çekiyor gibi hissediyor-(annem kısmını yazmak benim için çok zor olacak, çünkü istemsizce gözüm doluyor. Niye böyle oluyor bilmiyorum. Halbuki son zamanlarda anneme de uzaklaşmış, öfkeli, KIRGIN ve yabancılaşmiş hissediyordum. Gözüm böyle yapmaya devam ederse bu hikayeyi bitirmek uzun sürecek). Yani sanırım tam tarif etmek gerekirse ezik ve bir arkaplan karakteriydi (tıpkı oğlunun şu an olduğu gibi).

Evlilikleri mantık ya da aşk evliliği değildi. Görücü usulü hatta daha doğrusu berdel evliliğiydi. Halamın dayımla evlenmesine karşılık annem de babamla evlendirilmişti. Zaten anladığım kadarıyla ilk zamanlardan beri evlilikleri hiçbir zaman yolunda gitmemişti.(anladığım kadarıyla diyorum çünkü her zaman her şeyi tek taraflı olarak annemden dinledim. Yani aktardığım geçmiş benim değil annemin bilgisi). Annemin kaynanası yani babaannem, annemi sürekli tehdit edermiş. Daha evliliğin başında, ayağını denk almazsan seni değiştiririm ya da üzerine kuma getiririm tarzı bir şeyler söylemiş ve genel olarak sanırım annemi hiç sevmemiş. Sanki annem tüm baba tarafım tarafından sevilmiyor gibi, bu konuda çok da derin bir bilgim yok(açıkçası bilinç kazandığımdan beri kendi çekirdek ailem hep kaotik olduğu için akrabaları vs takip edemiyordum. Hatta özellikle anne tarafımdaki akrabaları nerdeyse tanımıyorum. Annemin kaç tane kardeşi var onu bile bilmiyorum bu konuya daha sonra tekrar dönerim). Annemin anlattığına göre hamile olduğu dönemlerde tüm ağır işleri yaptığını ve babamın hiç yardım etmediğini söylerdi. Bunları anlatırken hayal kırıklığı, nefret gibi olumsuz duyguları yüzünden ve ses tonundan okunabiliyordu.
Annemin şunu gözleri dolarak anlatışını unutamıyorum: en büyük abim bebekken gece uyanıp ağlamış, babam da anneme "şunu sustur yoksa seni de onu da dışarı atarım" demiş. Annem de o gece ben de abinize sarılıp onu susturmaya çalışırken ağladım dedi ve bunları derken gözleri dolmuştu. Şimdi düşündüm de annem bu kadar duygusal ve çok şey yaşamış olmasına rağmen onu, gözünden yaş damlayacak şekilde ağlarken bir sefer hariç gördüğümü hatirlamıyorum. Gözleri dolup aglamadigina bir kaç kez şahit oldum ama.
Bir gün tarla işi olduğu için annem, abimi babaannemlere bırakmış, babaannem ise tüm gün abime bir şey vermemiş ve onu dışarı gönderip içeri almamış. Geldiğinde abim çöplüğün üzerinde geziyormuş. yani onunla beraber çocukları da sevilmemiş.

8 kardeşiz, ben altıncıyım en küçük erkek benim ve benden büyük 5 abim var. Benden küçük ise iki kız kardeşim var. Kız kardeşlerimle daha arkadaş gibiydim. Onların yanındayken abi otoritesi sergilemezdim ya da öyle hissetmezlerdi. En azından ben onlarda böyle bir şeyin yansımasını hissetmezdim. Abilerim genel olarak alaycı bir mizaha sahipler, hep ufak oluşumla vs dalga geçen bı abim vardı. Şu anki halim alınmazdı gülerdi muhtemelen. Ama o zamanları düşününce alındığımı hatırlıyorum. Abilerimin hiç bana temas ettiklerini veya "paşam" "aslanım" -ya da artık abiler kardeşlerine hangi güzel kelimelerle hitap ediyorlarsa- gibi kelimeler kullandıklarını hatırlamıyorum. Benden bir yaş küçük olan kız kardeşime güzel kelimelerle hitap ederlerdi ama. Bu noktada kendimden her zaman nefret ettim çünkü ben insanların alıp benim alamadığım şeyleri kıskanıyor muyum bilmiyorum. Aslında onların almasını ya da mutlu olmasını istemiyor değilim sadece kendim için de istiyorum. Bilmiyorum bu duygunun adı kıskançlık mı çünkü eğer öyleyse kendimden daha da çok nefret edicem. Samimiyet olarak da çok samimi değildik. Abisiyle kanka gibi olan insanları gördükçe çok üzülüyorum ve kendimden yine nefret ediyorum. Çünkü ben ona sahip değilim ve o sahip olma isteğinden kurtulamıyorum.

Babam çok çabuk sinirlenen, öfkelenen ve cinnet seviyesine hemen gelebilen şiddet yanlısı bir insan. Ben kendim aslında direkt bir şekilde ondan hiç fiziksel şiddet görmedim. Ama abilerim görürdü ve ben bir şey yapamazdım. Özellikle ortanca abim çok fazla şiddet görürdü. Şiddet gördükçe o da kafayı yemeye ve daha da asi bir insan olmaya başladı. İnsanlarla kavga ederdi, keşke onun gibi olabilsem. En azından o güçlüydü. Ben ise güçsüz ve korkağın teki gibi hissediyorum her zaman. Kendimden utanıyorum.
Babam abilerime özellikle ders başarıları olmayınca, okuldan şikayet gelince şiddet uygular hakaret ederdi. Bu yüzden ben de kendimi bildim bileli hep ders çalıştım. Tüm hayatım boşa gitmiş gibi hissediyorum. Hiçbir idealim yok, hiçbir hayalim yok. Sadece o şiddetten kaçmak için ders çalışıyordum. diğer çocuklar gibi hırsızlık gibi kötü eylemler(çocukken hepimizin canı çeker ağaçlardan meyve kopaririz ya hani) yapmak isterdim. Dışarda daha fazla kalmak, tüm günü evde ders çalışarak geçirmemek isterdim. Çok fazla çıkıp futbol vs oynamazdım. Gerçeklikten kaçabildiğim tek yer hayal dünyam ve çizgi filmlerdi. Şu an hala çizgi film izler ve sürekli kafamın içinde başrol olduğum doğaüstü hayaller kurarım, daydreaming yaparım. Biraz muhallebi çocuğuydum, hala öyleyim. Hiçbir şeye yeteneğim gelişmiş değil. Artık eskisi gibi başarılı da değilim, zoraki bir şekilde ders çalışıyorum. Belki de aldığım bir kaç burs kesilecek ve babamdan para istemekten başka çarem kalmayacak olmasa, bu kadar umursamazdım dersleri.
Bu benim ders çalışıyor olmam yüzünden sanırım babam tüm ailenin içinde en çok beni seviyordu. Peki neden? Başarısız olsam beni de dovecegine, bana da küfür edeceğine, benim de yüzüme tüküreceğine, beni de öldürmek isteyeceğine(yani bir kaç kere daha, gözdesi olduğum haliyle bile cinnet geçirip beni öldürmek istemişti) yemin edebilirim. Üstelik bu ailemin gözünde beni seviyor olarak yansıdığı için abilerim tarafından biraz yabancılaştırılmış hissediyordum. Bir keresinde abimle tartıştığımızda bunu anladım. Benim gözde olduğumu ve sanki benim onlar gibi acı cekmedigimi onlar gibi sevilmiyormus gibi hissetmediğimi ima etmişti tartışma esnasında. Bu bahsettiğim abim de ortanca olup sürekli şiddet görendi. O gün ben de onun üzerine çok gitmiştim ve beni evden dışarıya atmıştı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu, biraz da babaminkileri andırıyordu, yoksa genel olarak bütün öfkeli gözler birbirine mi benziyordu? Ama onun gözlerinde babaminkinden farklı bir şey vardı o da gözyaşı... Kendini ağlamamak için zor tutuyordu, beni kapının dışına, bana vurmamak için çıkarmıştı. ortanca abim en güçlümüzdü, buna rağmen bu tartışma yaşanırken içindeki o büyük yarayı gizleyemeyip gözleri dolmuştu. Muhtemelen o da benim gibi "başkalarını kıskanmak istemiyorum ama ben niye bu sevgiden alamıyorum" diye düşünmüştür. Bilmiyor ki o benden daha çok şey yaşayıp güçlenmesine rağmen ben daha az şeyler yaşayıp güçsüz ve korkak birine ve yanlış yola sapmış birine dönüştüm. Belki de artık yolu geriye dönemeyeceğim kadar yürümüşümdür...
Bu olayları ve bunun gibi daha bir sürü olayı detaylandırıp anlatabilirim. Yazıda yazınca sanki okunduğu kadar etki bırakmış gibi hissettirse de tarifi olmayacak kadar derinlere yara bıraktılar.

Şimdi aile kısmını bırakıp cinsellik kısmını anlatacam. Bu kısma dair herhalde hatırladığım en eski şey, rüya ve ya sahte bir anı değilse, çok küçükken babamla beraber duşta olduğumuzu hatırlıyorum. Sanki genital bölgesine bakmaya çalıştığımı hatırlıyorum ama emin değilim. Bu anıyı hatırlayınca aklıma, daha ilerleyen yaşlarda ama henüz herhalde kendi basima yıkanamayacağım bir buyuklukte(belki de o buyuklukteydim emin değilim) benden 1,5 yaş büyük abimle de duş aldığımı hatırlıyorum. Dağ başında bı kere bu abimle beraber ineklere çobanlık yaparken abiminin sıkıntıdan mastürbasyon yaptığını da hatırlıyorum. İlk okuldayken veya hemen öncesi yaşlarda(5 6 yaş ya da ilk okul 1 2 3 4) iki tane komşu çocuğu arkadaşimla tuvaletlerde birbirimizle s*kişmeye çalışıyorduk. Pantolonlarımızı indirir artık o yaşlarda napabiliyorduysak onu yapardık. Bunun fikri ilk olarak ortaya nasıl çıktı bilmiyorum, ne kadar süre devam ettik bilmiyorum(ama birden fazla kez olduğunu hatırlıyorum). İlk okulda benden çok daha başarılı ve övülen köyden bir çocuk vardı, sürekli onunla kıyas yapılırdım(hatta 8. Sınıfa kadar). İlk okulda hocamız hepimizi masasının etrafına toplardı ve kitabından bir şeyler okuyup çözerdi, herhalde 20 civarı bir nüfusu vardı sınıfın. Her seferinde yukarda bahsettiğim şu kıyaslandığım çocuğun arkasına geçmeye çalışırdım ve biraz sürtünmek isterdim.
Ortaokul çağı artık ergenlikteydim ve benden bir iki yaş küçük biriyle, daha önce köyde yasitlarimiz arasında böyle bir şey yaşamış olduğunu bildiğim biriyle yalnız kalmıştım ve ona sürtünmemi kabul etmişti, ısrar etmiştim çünkü. Bu çocukla bir iki kez daha bu şekilde sürtüşmüştüm.
Üniversitede geçen sene(2. Sınıfın sömestir tatiliydi, şu an 3. Sınıfın 2. Dönemindeyim) ilk defa kendi isteğimle birisiyle instagramdaki sayfalar üzerinden anlaşıp buluşmuştum. Benden yaşça büyüktü(30 yaşındaydı ben ise 19). Pisuvarda ayak üstü öpüşüp birbirimize mastürbasyon yapardık, cinsel ilişkiye girmedik. Onunla bu şekilde bir kaç kere daha tekrarladım bunu. Daha sonra başka biriyle(22 yaşındaydı) yine aynı site üzerinden konuşup buluşup evine geçtik. Orda tamamen çıplak bir şekilde seviştik ve ben kendimi kontrol edemeyip orda onunla gerçek anlamda ilk cinsel ilişki denyimimi yaşamış oldum(aktif olarak, hiç pasiflik yapmadım). Bu kişiyle tek bir kez buluştuk. Daha sonra bir süre kimseyle bulusmadim ve en son geçtiğimiz dönem(şu an 4 ün 2. Dönemi) yaşıtım biriyle evde buluşup çıplak bir şekilde ona sürtünmüştüm, bununla da cinsel ilişki yaşamamıştım. Yani gerçek anlamda cinsel ilişkiye girmek açısından bir kişiyle oldu ama totalde 3 kişiyle bir şeyler yaşamış oldum.

Tüm bunları yaparken de yaptıktan sonra da içim rahatlamadı ve her zaman bir şüphe duydum. Tüm geçmişimin bu şekilde oluşundan, iğrenç bir insan oluşumdan ötürü hem kronik depresyon hem de artık dayanamayacagim kadar suçlulukla boğuştum. Buna engel de olamıyorum. İyileşebilecegime dair karamsar düşüncelerim var. Her zaman keşke bu şekilde lanetlenmemiş olsaydım diye düşünüyorum. Keşke geçmişe donüp her şeyi en baştan değiştirebilseydim.

Sayfa: [1]