Gönderen Konu: ‘hangi bağın bağbanısan gülüsen’  (Okunma sayısı 5286 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4100
    • Profili Görüntüle
‘hangi bağın bağbanısan gülüsen’
« : 26 Şubat 2010, 02:07:31 ös »
‘hangi bağın bağbanısan gülüsen’

İyilik ve kötülük iki ayrı kutup olarak ayrıştırıldığında, insanların eylemleri de iyiliğe ve kötülüğe yönelik olarak tasnif edilebilir.


İyiliğe katkı sağlayan eylemler ve kötülüğe destek olan eylemler tarifteki kadar yalın belirmezler elbette, aynı eylem kimi yönüyle iyiliğe kimi yönüyle de kötülüğe hizmet edebilir. İnsan ferdi de hem iyilik hem de kötülük tezgâhlarında bezi olan kişi olur,  her eylemi ilgisi oranında iyilik ve kötülük olarak muhasebeleştirildikçe de kendisi iyilerden veya kötülerden yazılır zamanla yekûnda.
     İnsanın her iki yanında kayıt tutan yazmanlar olduğu, bunların birinin iyilikleri derç ettiği diğerinin ise fenalıkları listelediği inancına sahip olan toplumumuzda; hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin düsturu da göz ardı edilerek hesap kitap yapmadan iş yaparlık töreleşmiş olduğundan acaba terazinin dengesi ve toplumun aidiyeti nerededir diye ilgi çekmeyi gerektirdi konuya. Ömrün sonunda bize bu imkânı veren tarafından bir hesaba çekileceğiz inancındayız, ancak bu inanç sistemi bize hesabı bir gözden geçirip sunun diyor ilgili makama ki son pişmanlık fayda vermez orada.
Her eylem kendi yönelişi ve doğuracağı neticesi açısından iyi eylem ve kötü eylem olarak tanımlanabileceği gibi, her birey de eylemlerinin yönelişi ve doğurduğu sonuçlar açısından ağırlık merkezi esas alınarak iyi veya kötü kişi olarak değerlendirilebilir. İyilikler ve iyiler gibi kötülükler ve kötüler de örgütlenebilir ve kümeleşebilirler. Hatta her varlığın çoğalma metotları ile iyi ve kötü de iyilik ve kötülük de çoğalabilir. Belki hayat insan için iyilikle kötülük arasında taraf olma sınaması ve iyilerle kötüler arasında müsabakadaki çabasının ölçülmesi şeklinde bir uygulama.
    Pis pise mis kokar, iyiler de iyiler içindir denir ya; herkes türdeşi ile ünsiyet eder. Koyun koyunlarla kümelenir, kurt kurtlarla; insan da kendi ortak paydalarında paylaşır cemiyeti fevç fevç. ‘söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu’ deyimi kapsamında insanın ait olduğu cemaat cemiyet ve sosyal ilişkiler bize onun hakkında tanı koyma ve tanım yapma imkanı sağlar kümülatif. ‘biz zahire göre hüküm veririz’ der hukuk, kalpleri ancak Tanrı görür zira. Tasavvuf kişiye kendisini tanımak için kalbine bakmasını öneriyor ama tozdan dumandan şehri görmeye engel olan sis tabakası gibi görülmez olduğundan kalplerimiz kendisini kaplayan günahtan ve yağdan; biz eylemlerimize ve etkinlik guruplarımıza bakmayı ikinci bir yol olarak önereceğiz objektif kriter olarak kabul edilen yol diye. Zaten insan insana ayna, aç gözünü bak gözüme gör gözümde özünü dese yeri insan insana. 
   Kişi emek verdiği yapıya ait bir unsurdur, inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanır olursun derler bu bazda zaten. ‘ben bir ulu şehre vardım, o şehri yapılır gördüm; ben de beraber yapıldım taşla toprak arasında’ diyen ermiş de bunu söylemiş ve kendini de kentini de böyle inşa eylemiş. Hangi bahçenin emekçisi isek helalinden o sofranın paydaşı oluruz, tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz çünkü. Emek verdiği yere ait addedebilir kişi kendisini ancak, Müslümanlık için bir emeği olmayanın Müslüman olduğunu, Türklük için bir emeği olmayan Türk olduğunu, vatan için bir emeği olmayanın vatandaş olduğunu söylemesine karşılık payı nedir diye bakmalı bu ortak hesapta onun önce.
   Dikenli olsa da bir diken değildir gül, bahçıvanlar tarafından özel ihtimamla yetiştirilir onun hası. Gül gibi çocuk yetiştirmek isteyen ve gül gibi geçinmek isteyen de bu yönde emek vermelidir bahçesine bağına. Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur demişler. Ulusunun bağrındaki dağları dağlamak yerine, gül bağına çevirmek için herkes emek ve etkinliğimle ben hangi ürünün yetiştiricisiyim diye bakınmalı civarına. Etrafın çıplak doluysa hamamdasındır, etrafın ağlayan dolu ise cenaze olmalı olduğun yer; kendini kaybetmiş olan yerini tespitte bu kabil metotlardan yararlanabilir, kendini bilen ise rabbini bilir. Kendini dağ kılmış ve içindeki ininde hinlik biriktirmiş olanlar da bağlandıkları bağlardan ve kurdukları ağlardan kurtulmalıdır, halaskar dedikleri ise kendini ve insanlığı kurtarmak için kurtuluş mücadelesinin bitimsiz bir sürek olduğunu bilendir. Dikenden gül olmaz belki ama dikensiz gül de olmaz; yağ ile bal herkesin duasıdır ama bunlar gökten yağmaz ki. Hangi bağın bağbanı ve gülü olduğu insana sorulmadan insan sormalı onu kendisine. Her ortaklıkta aidiyet payı kadardır kişinin paydada zira

Ömer ÇELEBİ
iyisaatteolsunlar@hotmail.com
« Son Düzenleme: 26 Şubat 2010, 02:10:32 ös Gönderen: psikolog »