Gönderen Konu: İBLİS'LE DOSTLUK  (Okunma sayısı 2939 defa)

visnesuyu

  • Newbie
  • *
  • İleti: 19
    • Profili Görüntüle
İBLİS'LE DOSTLUK
« : 28 Nisan 2015, 07:27:58 ös »
   Son terapide çözdüğümüz şeyler herhalde benim durumumu kesin bir şekilde değiştirecek. Fakat iyi ya da kötü yöne olup olmayacağıyla ilgili maalesef hiçbir fikrim yok. Ben yazayım yazacağımı da veririz kararı sonra.

   Her ne kadar uzun süre boyunca reddetmiş olsam da ben 'pasif' bir eşcinselim. Bütün duygularım ve fantezilerim birinin bana sahip olmasıyla ilgili (bana sarılsın, beni sevsin, beni korusun vs). Tabii, benim bilinçaltım 'pasif' olmayı reddettiğinden dolayı kedi kendimi tükettim sadece. Son cümleyi örneklerle kavramak en doğrusu olacaktır elbette. Gelelim savunma mekanizması olarak üretilen çeşitli engellere; ''vücudum iğrenç, çok çirkinim, anal ilişki pistir, ben cinselliğe uzağım, duygularım yok benim''. Hatta öyle ki eşcinsel olmayan kişileri bile ikiye ayırma yöntemini keşfettim. Bu sayede asla 'pasif' duruma düşmüyorum. ''Eğer karşımdaki kişi eşcinsel olsaydı aktif mi olurdu, pasif mi?'' sorusunun cevabı neticesinde o kişiyle fiziksel temas kurup kuramayacağıma karar veriyorum. Kişi aktifse onun benimle kurduğu fiziksel temas hakaret dışında bir anlam taşımıyor benim gözümde. Bunun sebebi büyük ihtimalle böyle yani aktif olduğunu düşündüğüm kişiler tarafından sürekli olarak zorbalığa uğramış bulunmamdır herhalde. Pasif olduğunu düşündüğüm kişiler de ben ve benim gibi zorbalığa uğrayanları anımsatıyor. Bu nedenle böyle kişilerle fiziksel temas kurunca hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Yine bu nedenledir ki sadece pasif birinin bana sahip olmasını istiyorum. Pasif kişi alnar beni en azından, aktif sadece becerirken. İşin garip tarafı pasif birine bile aktif olmak istemiyorum. Büyük ihtimalle olurum fakat bu aktiflik sadece cinsel arzuları tatmin etmek için olur. Her ne kadar feminen davranışlar sergilemiyor olsam da içimde bir erkeğin yatmadığı gerçeğiyle de yüzleşmem gerek. En azından aktif bir erkek yatmıyor. Yazımın başlığının itiraf olmasının nedeni ise şu an yazdıklarımın beni fazlasıyla utandırması. Bu kadar çok yazıyı kaleme almış birinin (öyle ki yazılarımda şeffaf olup, mahrem detayları bile paylaştım) bu yazıya zor demesinin ne anlama geldiğini siz düşünün.  Hayır, hayır! Utanmaktan da öte bu, söyleyişi bile çok komik '' Bir pasifi aktif yapmak ve kendimi becertmek istiyorum''. Yazdığım ve yazacağım her şeyin özeti bu olsa gerek. Muhteşem(!) bilinçaltımın bunu da engellemek için türlü türlü oyunlara başvurduğunu söylememe gerek bile yok. Kendimi küçük bir 'kız' gibi masum hissediyorum. Ama bir o kadar da İblis'in tohumuyum.

   Ben birini sahiplenemeyecek kadar ilgiye ve sevgiye muhtacım. Birine verebilecek şefkatim yok benim. Peki bilinçaltım ne yaptı bunu da çözüp benim pasif olmamı engellemek için? Duygularımı bastırdı ve hatta yok etti neredeyse. Öyle yaptı ki vücudu parçalanmış küçük bir çocuk bile gözlerimi yaşartmaya, beni üzmeye yetmiyor. Böyle bir manzarada hüzünden farklı olarak sadistçe bir şey beliriyor içimde ve bana ''sana ne , seni ilgilendirmiyor, oh iyi olmuş'' diyor. Böylelerini görünce maske takıp üzülüyormuşçasına insani hareketler sergiliyorum. Bunlar arasında en sevdiğim ise bana yakın olan birinin üzülmesidir. Onun üzüntüsünden daha fazla mutlu edecek bir şey yoktur herhalde beni.

   Yukarıda yazdıklarımdır beni utandıran dostlar. İnsanlara yalan söylemek zorundayım, farklılığımı(canavarlığımı) gizlemek zorundayım. Tanrı ile de bu yüzden anlaşamıyoruz ya zaten. İki tanrıya yer yok bu oyunda. Ayrıca her şeyi aktif-pasif olarak ayıran biri Tanrı'yı aktif, İblis'i de pasif olarak görmese olmazdı zaten. Ben de öyle yaptım istemeden. Böylece İblis'e acıdım ve aşık oldum içten içe. Nihayetinde hikayelerimiz fazlasıyla benzeşiyordu. Hikayeleri inceleyelim birazcık o halde. İblis Tanrı'ya aşıktı. Onun için yapamayacağı şey yoktu. Tek arzusu Tanrı'nın onu sevmesiydi sadece. İblis'in Tanrı'ya duyduğu aşkın tarifini yapmak ne kadar da zordur öyle! Bir insan zihni anlayamaz onu. Derken Tanrı insanı yaratacağını söyledi. Bu belki İblis'in müsamaha gösterebileceği bir şeydi. Lakin Tanrı İblis'in insana secde etmesini istedi. Bu açıkça Tanrı'nın insanı daha fazla sevdiğinin göstergesidir. İblis karşı çıktı hemen, haklıydı da bence. Aldırmayın siz kibirdendir o diyenlere! Bu üstünlük kavgası değildi hiç de! Bu Tanrı'nın bir başka varlığı kendisinden fazla sevmesinin kıskançlığından dolayıydı. Biz insanlar ise İblis'i Allah'ı sevmemekle suçlarız dururuz. Hiçbirimiz Tanrı'yı İblis kadar sevemiyoruz. İşte bu noktada ister istemez İblis'in tarafını tutuyorum ben. Zavallı İblis! Biliyorsun ki ben de senin gibi aşık oldum birine. O da benzerini yaptı sana yapılanın ve yüzüstü bıraktı beni. Şimdi size soruyorum ey dostlar, siz benim yerimde olsaydınız kimin tarafını tutardınız? Tabii ki cevap veremezsiniz, çünkü benim yerimde değilsiniz!

   İşte dostlar, budur benim halim. Pasif olan İblis'e karşı duyduğum sevecenliği hiçbir insana duymamı beklemeyin benden. Siz acı nedir bilmezsiniz onun çektiği acıya nazaran. Aşık olduğunuz kişi tarafından ebedi azaba terk edilmek nedir ha? Sonsuzluk içinde sonsuzluk kıvılcımları yüreğinde yakarken bedeni. Evet dostlar, siz anlayamazsınız bizi.

   Pasif olmak ne zor şeydir böyle. Hiç işiniz yokmuş gibi görünür ama değildir öyle. Bir kere her şeyi fiziksel olarak anlamamız gerekir önce. Duyguların kütlesi çoktur daima. Ağırdır en az güneşler kadar. İnsanlar olarak bir de siz vurun yere düşene. İşte bu kadar acınası bir haldeyim, bu yüzden yalnızım. İblis gibi ezilmek istemiyor diye 'pasif' olduğumu bile reddediyor bilinçaltım. Kendi beynim bile benimle çatışırken nasıl çıkacağım ben bu işin içinden?

   Belki de bulmalıyım bir kızı güçlü olan. İzin vermeliyim beni yönetmesine, bana sahip olmasına. Peki ben nasıl 'aktif' olacağım ona? Cinsellik olmadan mı yaşayacağız biz? Şöyle diyelim daha doğrusu, 'sevişmeden mi?'. Çünkü aktifliğim tamamen cinsel arzumu tatmin etmek üstüne olacak. Biz de buna 'seks' deriz zaten. Sevişme başkadır bu başka. Bunu da hallettik diyelim. Nasıl olacak insanlara merhamet, şefkat? Galiba ben kaybettim ruhumu dostlar.

   Ah Tanrım, affet beni! Bu yazdıklarım utanç verici. Seni bir hiç yaptım adice. Ama nasıl beklersin ki seninle barışmamı, senin sözlerine karşıyken. Beni yaratma amacından saptım ve eşimden kaçıyorum Tanrım. Sen kadın sunuyorsun bana ama ben istemiyorum onu. Memeler ve vajina nasıl gariptir öyle. Eğer çok olmasaydı kadınlar, kolaydı hepsine 'fabrika hatası' demek. Şimdi yok diyebileceğim hiçbir şey maalesef. Ama istemiyorum ben kadın! Olur da birgün çıkarırsan beni cehennemden, verme bana huriler, hepsi olsun gılman. Genç ve tatlı çocuklar olsun benim. Hele ki yazamayacaksam özgürce, uzak dursun bana cennet. Her şey güzel ise yazamam ben afilli yazılar böyle. O halde ne işim var benim cennette mutluysam sonuna kadar. Tanrım, koy beni cehennemine ama mahrum etme bu eğlenceden. Bırak üzgün olayım ve yanayım. Ama robot olmaktansa tercih ederim özgürce yanmayı. Evet Tanrım, benim hatalı olan. Fakat gelmez elimden bir şey. Ne de olsa her şey çeker aslına.

   Dediklerine muhalefet olsa da yazdığım, adil olmanı istedim kendi çapımda. Ben kimim ki karşında, sana dur diyemem. Sadece bir sitemdi benimkisi, sen kabul etmezsin kibrinden. Düzeltmeyeceksin de hiçbir şeyi, ben de yanacağım elbette muhterem İblis'le!